ACABA?
aşkları da devralır mı
kalp nakli yaptıranlar?
ALKOL iKiNDiSi
biz ne zaman içsek
köfte geç gelir
ve oturur muhabbetin terkisine
çıplak bir efkar sözcüğü
biz ne zaman içsek
sabah akar meyhanecinin cebine
günde kaç kez öpüşür ki
akrep ile yelkovan
biz ne zaman içsek
iç değilizdir aslinda
dişimizda bronz bir
aksam sözcügü
çiril bir
efkar sözcügü
eften püften bir kar beklentisi
delikanli kivaminda
sevda degilse de
tabansiz sevismelerdeki
el degmemis pismanlik
biz ne zaman içsek
iç degilizdir aslinda
bu alkol ikindisi siirde
simdi burada
açilsaydin
adimin bas harfi gibi
belki agustos kokardi agustos
sen...
fikrini ipotek etmis kiralik sevdalara
senine boyuna sevilmis sen
yalani sevdasindan büyük sen
bir bil sen!
biz ne zaman içsek
seni düsünüyoruz
genzimizde göl göz
yaslari...
biz ne zaman içsek
iç degilizdir aslinda..............
disimizda bronz bir izmir aksami!
Agustos 1995 izmir
ASK HAYATI
sevmek gibi geliyordu her sey,
sevmek gibi gidiyordu kadin
adinin anlattigi, canin teni yakmasiydi,
bir bulut evet ama aslolan
bulutun suyu yagmasaydi...
"bir insani sevmekle basliyordu her sey"
ve bosanmak için
en az iki sahit gerekiyordu!
Mayis 96 Kuzguncuk
BASKALASAN ASK
adini anmak güzeldi
dost agizlarda sana dair cümlelerin islatilmasi..
adini anmak.
yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düssel avuntularina
sirt çevirip senden söz açmak.
biraz gülünç, biraz sitemkar..
güzeldi...
adinin türkçedeki yankisi özeldi...
Seninle yogurt yemek, kendi Kanlicanli, sülalesi
Kandilli yogurtçunun mekaninda.
Denize amors durup, yüzüne
cepheden bakmak günesli bir mavilikle.... güzeldi..
ipe sapa konuslanmaz bahanelerle elini tutmak,
yüzünde
yüz yillik bir hasreti gidermek güzeldi...
Güzeldi'li geçmis zamanlari düsünüyorum simdi...
Cümlelerimiz öznesiz.. Umursayan yok Kanlica'daki
yogurdu...
Ve esikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir askin
mührüdür artik.....
Aralik 95 BEYOgLU'NDAN
DOLMABAHÇE'YE TASINAN BIR
ARALIK AKSAMI
Sus pus olmus, puslu bir istanbul muydu yüzün, yoksa
çok bildik hüzünler mi tasinmisti yüzüne
Dolmabahçe'de, çay tadinda....
Divit ucuyla yazilmis bir askin sureti vardi avuçlarinda,
tarih bir baska iklimin kivamini gösteriyordu.
Ben rehnedilmis yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama
yüregi takvim yokuslarinda....
Sinemada elinin elimde terleyisinin bir anlami olmali,
sesinin sesimde yankilanmasinin.. sanki perdedekine
üzülmüs ya da sevinmissin de tesadüfen akmis yüzün
içime.. Yalan! Sen perdeye bakiyorsun, fikrin benim
seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
seyrediyorum...
Kadin, Beyoglu'nun bir kis aksaminda,
üstündeki deri montun sahibine küs, soguklugundan
muzdarip yürüyordu.. Adam da.. Yürümek hiçbir seyi
çözmüyordu, bazi Aralik aksamlarinda... Parmaginda
yarali bir öyküyü tasiyordu adam.. Kadinin yüzünde
bir hüzün... Hüzünlü aralik aksaminda bir yüzük...
Yüzügün yüzünde dünya güzeli bir kadinin kehaneti..
.. Sogugun ve karanligin vehameti!
Hayati, bir baskasinin pantolunu gibi, küçültülmüs,
daraltilmis.. ilk sahibinin o pantolonla yasadigi seyler,
yani pantolonu pantolon yapan anilar, bazi ilkbahar
bereleri yüzünden yapilan yamalar, ter tüketen
yazlar... Hepsi daraltilmis.. Yasananlara bir beden
büyük geliyor artik hayat!
Bir aski paylasmak için çok geç, bir paylasima asik
olmak içinse erken.. Beni sevda yerimden vurdu yine
zaman.. simdi sana söylenecek tek cümle:
Bende sana yetecek kadar ben kalmadi...
BILDIGIN GIBI DEGIL
bizi bilirsin
avuçla su içmeyi
marifet biliriz,
yenilmeyi bir de
kendi sahamizda..
bizi bilirsin
saçimizi islatmayi fiyaka biliriz.
limonla!
tespih yapariz,
düs kiriklarindan..
bizi bilirsin
agzinin içinde oturmak isteriz.
ve rutubetin en yakistigi yer biliriz
agzini..
bizi bilirsin,
yasamak biliriz,
vademiz doldugunda
avuçlarina gömülmeyi..
Ocak 96
izmir-istanbul
BÜYÜYORUM
büyüdükçe,
sentetik zamanlara
kangren ayaklar bastim,
izi kaldi
ömrümün...
kara çaldilar yüzüme
bütün kara parçalarinda
elbette
"afrika dahil"
parça basi çalisan
kiralik katildi zaman
gülüsüm sivas yangini
aglarsam kizma...
ölmek bile
yakisiyor bazi adama....
Mayis 1995
izmit turnesi
CEMRE
gözüme ilisti gözün
içimde infilak saati!
yasak baktin nikotin sicagima,
bir sigara daha yaklasiyor bahar..
ellerin yaninda degil,
gemiler kalkiyor avuçlarindan
bütün limanlarda bir telas,
yaklasiyor bahar...
deniz altinda bir zindan düsü,
ayip sarilmalar, lanetli öpücükler
bilinmez bir Nemrut esrari
arkadas daglar gibi
korkusuz korkular...
kekikler yeseriyor
yaklasiyor bahar
bir deliligin esiginde
amansiz mekansiz
sofrasiz
yani aç, ilaçsiz
ve
hiçbir siirin eskitemedigi
gözlerin,
gözlerimin önünde
el pençe divan..
bahar damari çatladi topragin
bir nefes daha yaklasiyor bahar!
Mart 1994
ÇÖL DAHA IYI!
çöle kiyisi olan kentlerin
limanlari sikici olur
kus uçar gemi geçmez,
kervan zaman içinde.
böyle kentlerde insan
firtina gibi sever,
sevdigi için aglamayi.
hangi türküde sevmekten bahsedilse
ben hicaz olurum
elimi islatir elinin teri
ziyan olurum
seni sevmekle islanir aksam sefalarim
hangi türküde sevmekten bahsedilse
bu çölde ben
"sair burada yasadigi kenti çöle benzetiyor"da
bahsedilen sair olurum!
94-96 Kuzguncuk
GÜLÜSÜN
gülüsünde bir mana var
saklayamazsin
sarilisinda ne düsler
ne düsükler
sakinamazsin
ayni yollari,
kimsesiz mekanlari
birlikte özleme hasreti..
yalnizligimin dert ortagi gastrit..
gülüsünde bir mana var
saklayamazsin
bütün iç savaslarda
rehin alindi bu yürek
kandiramazsin
hangi çekilisin
büyük ikramiyesi bu,
en uzak sevismelerin
yeni yetme utanci
lakin ask
biraz da utanmaktir yasamaktan....
sakinamazsin...
yeni yetmelik isine gelince
o zaten hepimizin gizli öznesi
Türkçe'de var
bazi dillerde yok
gülüsünde bir mana var
saklayamazsin
kime niyet kime felaket bu ask
anlayamazsin
ödümüz patliyor aci çekmekten
oysa
biraz da acidir
askin mayasi....
kaçinamazsin..
gülüsündeki manayi saklayamazsin
tutunacak verimiz yok
resmi tutanaklarda
gülüsünde bin yillik hasret var
saklayamazsin
.........................................
bu yazik karsilasmanin
alnimiza çakiliyor anafikri:
aska cesaretimiz yoksa
baska zaman görüsürüz!
subat1994
HEPSI BU
degisen ben degilim
dönüsen savas
yaslanmakla islanmak ayni sey:
bir yagmurun gölgesinde ihtiyarlamak
simdi ölüm bile yetmiyor
acilarimizi tartmaya
dostlar
alingan bir sahili pinekliyorlar
bir merhaba'yi biçaklar gibi artik
selamlasmalar
degisen ben degilim
dönüsen savas
artik zaman bile yetmiyor
yasadigimizi sanmaya
yine de isiklar bu kenti
güzelmis gibi gösteriyor
geceleri...
geceler...
yani
Ahmet Hasim'in kafiyeleri....
seni aklima düsüren
yerçekimi degil
yalanci yildizlar
öyle uzaksin ki
üflesem soguyacaksin
sarilsam okyanus
bir aska yetecek kadar
ve animsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü,
acilarimiz
ve kafiyelerimiz var...
iste hepsi bu kadar....
Nisan-Mayis 1994
Berlin - Kuzguncuk
IMGESI KENDINDEN KALIN
orada
bizans
orada
topkapı ve surlar
ve rutubet, aslanım!
şimdiki zamanlarda aklım
geniş zamanlardaki
rehavet!
şiirdik bütün akşamlari
seninle
saçindan bir dal düstü
yüzünün en issiz yerine
yine sen
ve yine sizlik
sensiz artik bu sehir
fasistanbul!
Nisan 1994
iSLiK
senin sesinle baslayan bir islik
kehribar kokusu kulaklarimda
nasil bir nargile yakmak bu fitil gibi
sarhoslukta..
kim bu öldürücü musikinin
güftesini gömebilir kuytulugun makamina
yalniz hicazdi felaket efem saatlerinde
kimi görsem göz yarasi yüzümde,
kimi duysam
senin sesinden islak bir islik
ve ben artik her sarkida
kendime vokal yapiyorum,
yüzüm gözüm ipislik...
Haziran 1995 - Ören
isSiZ siiR
bu imkansizliklar
bu yaralar
hepsi,
hepsi insan isi
sevda diye bagiran yüzün,
bir kitabin en sir satirini
okuyan sesin,
beni bana düsman eden,
aglamakli gecelerimin
tek temsilcisi
ve hiçbir yerde subesi
olmayan yüzün
yani bastan ayaga sen...
bu bakislar
bu bakir tadi
hepsi,
hepsi insan isi
ve insanin insana ettigi
en yalan yemin: Ask!
hepsi,
hepsi insan isi...
Mart 1994
KARDiYOLOJi
kalbim bir etten organ sadece
kalbim yüregim olur,
sen gelince....
KAYiP KENTiN YAKisiKLiSi
dokuzunda kayboldu mayis'in,
cesedi bulundu
onikisinde...
kaçirildiginda da
kayboldugunda da
ve cesetken de
yakisikliydi...
amcamdi...
Agustos 95, istanbul
KiZiM BERFiN'E . . .
Berfinim,
içimin güler yüzü,
yasanilasi iklimim hosgeldin.
(adimin çapraz yazilmasi kimin
umrunda..
denize düsen yilana öykünür
biraz da...)
bir aralik siziverdin iste
ömrümüzün en gevrek zamani...
çit diyor kiriliyoruz,
öfke kadar saydamiz o zamanlar
ve kirilgan
biçak kadar!
kizim demeyi ögrettigin için
o tanrisal kokun
ve gülüsündeki baban için
ki hala zilleri çalip kaçmak istiyorduk
yarim yamalak ask kirintilari
tabakta birakilmis, yazik atilacak bir sevda
haritasi,
hatta el degmemis delilikler istiyorduk..
çocuktuk daha
büyümeye direniyorduk,
is toplantilarinda lolipop zamanlar düslüyorduk
ama siziverdin iste...
bir avuç yesil gevrek rokaydik,
mayismamiza bir limon yetecekti..
biz garsonu bekliyorduk,
sen çikageldin...
hosgeldin berfinim...
kizim kizginligim..
bilmiyorduk daha,
objektiflerin objektif olmadigini,
ikimize yeter saniyorduk ikimizin toplami,
meger doyurmak çok zormus
içimizdeki hayvani..
habersiz geldin, kusura bakma
ortalik biraz daginikti...
simdi hemen toparlariz saniyorduk,
olmamistik daha...
isin zor kizim,
hem büyüyecek
hem bizi büyüteceksin..
baban mi var, derdin var kizim..
hosgeldin kizim,
içimin gülen yüzü, hosgeldin...
Mart 1996 Kuzguncuk
MEVSiMLiK sARKi
kaniyor takvimden gamsiz agaçsiz
evlatlarini döver gibi seven bir sonbahar
güvertesinde adresini sasirmis
kayip bir nisan yagmuru
ömrümün sol anahtarisin
hazan makaminin kapisini açan
ne nisanlar gördüm ben
ilkbahardan kaçarken
bir mizrapa tutunan
ne bileyim ben
böyle bir seydir herhalde
bir mevsimin sarkisi
ya da mevsimlik bir vivaldi sancisi...
ekim kasim islerini ögrenirken bir keman
aglamayi bir de,
sarkiya söz yürür,
yesile aldanir suyun kudreti
ve sen hiçbir zaman
sol anahtari yaptiracak bir çilingir bulamazsin
bana kalirsa sen,
ömrünün sonuna kadar,
o sarkinin kapisinda kalacaksin!
Ocak 1996
iNSANLiK ÖLDÜ MÜ?
kosulacak bir sanci gibi inceden
genceden aktim geceye
ihtiyar sokaklarda acemi lambalar
ve islak bir isik ilkbahara
ilkbaharin günahi olmaz nasilsa..
çocuklar bulmus, getirdiler
kanadi kirilmis bir nisan yagmurunu
nisan'in kuyruguna teneke baglar mi insan,
çocuk olmasa?...
ask sakasini kaldirir mi insan,
çocuk olmasa...
bir celsede bosaniyor magrur bir yagmur,
nisanlarin yenildigi yalanci baharlarda..
ilkbaharin günahi olmaz nasilsa !
Nisan 1995
ÖYLE BAKMA ÇÜNKÜ . . .
güzel bahçeli bir ilkokulun penceresinden
dünyaya,
hayret, hasret ve biraz da
bayat bayram sekeri kederiyle bakan,
akli canbaz, yanagi al,
sesi çilek aromasi
bir çocuk oturuyor
gözlerinde...
96 Kuzguncuk
PASTiRMA YAZi
böyle zamansiz günesli,
umulmadik mavi günlerde
bir bekleme salonu yalnizligina
bürünüyorum..
iliklerimdeki yitik aski
sarhos bir unutkanliga ilikliyorum...
sanki siirini bilmedigim
bir fransiz aksaminda
kaldirim taslarini sayiyorum kalbimin..
içimde ayak izlerin,
aylak bir yaz geçiyor avuçlarimdan...
ve ben ne zaman,
kiminle sevissem,
hâlâ seni aldatiyorum!
subat 1996
SANA KALAN SAZ
sana
yaralarimdan çiçekler,
ilk yardim geceler biraz da
ve yanginda kurtarilmasi imkansiz acilar
birakiyorum..
seni özümün gizinde sakliyorum..
bütün asklarimin izlerini sayiklayarak
ve aldatarak tüm sevdiklerimi,
sana
cinayetimin ipuçlarini birakiyorum...
vasiyeti olmayan ölüler ülkesinden
(türkülerin sirtindaki muamma!)
yazik bir nakarat birakiyorum sana
"ben sana gülüm demem
gülün ömrü az olur"
öç biter,
biter sarki,
yaz olur...
SEBEBiM DERLER YA . . .
ölümüm senden olur
bilinsin
ne uçsuz bir kan akisi
ne bugusu kadehte rakinin,
ela ve sonsuz bir tenesir uykusu
gözlerinin aglamakli bebegine...
acemi zamanlar silinsin
ölümüm senden olur
bilinsin
sen istesen aslinda
bütün kafiyeleri eskitirsin
aklinda kalmayacak aklim
baska kollar baska sarilmalar
ve her defasinda alsancak
platonik rutubet kokacak
aklina bir fikir gelecek
bir çift iri memenin kuskusuna
fidye vereceksin
bütün iklimlerin feri silinsin
ölümüm senden olur
bilinsin
gözlerin bir içimçaydi bizansta,
gözlerin,
ela tenesir uykularima kapanan kirik pencere..
Eylül 1993
SON DURAK
kilitlenmis beton kanatlari kuslarin
oksit gibi yakiskan bir mayismayla agarmis gün
pas tutan kelimeler için bir iksir belki de
ya da aklina susamis sevgililerin safdilligi
acitmis ömrünü çekirgelerin
medyatik sorusturmalardaki enflasyonist yargilar
haber degeri tasimiyor haber spikerinin ölümü
herkes kendi mansetinde satir arasi
hiçbir bakisi aydinlatmiyor florasan bugusu
burasi son durak inecekler için son firsat
bir daha ne süper ne mega kupon verilecek
kalanlar soförün evini göremeyecekler hiçbir zaman
onlari sonsuza götürecek, afaroz edilmis bir merak
burasi son durak
hafizada kalan tek numara için
telefona uzanir elleri
ölümüne randevulu insanlarin
temize çekilemez not defterleri
Ocak 95
SUSUsTU YÜZÜN
bu ufukta bitiyor yüzün
ve baska bir gökyüzü basliyor
komsu ellerle sarmalaniyorsun
yaniyorsun....
ne kadar övülsen az
avazim çiktigi kadar susuyorum
ismindeki sesli harfleri
mayinli bir gülümsemeyle
senin karasularinda olmak,
üstünde ilkbahar bir entari,
sanki
yeniden
eski bir öyküye baslamak...
yüzündeki o billur aksam kahvaltisi
sürgülerken özümü,
ne kadarini sustuk
konustuklarimizin?....
Agustos 1995
TARIHÇE
önce hain bir uykunun sevimsiz sabahi
gibi siradan mahmur,
ayni sabahin
ilk sicak çayi gibi ferah
bir karsilasma...
-Merhaba!
sonra güzel
ve en sicak gülüsmelerin ev sahibi
bir yüz...
-Görüsürüz!
derken
sanki elin elimde
kem gözlere keder
dünya güzeli sohbetler
-Ara beni!
ardindan
derimizin altina sizan
hani katiyen raki içme mecburiyeti çagristiran
bir korku ki
-Eyvah!
ve simdi
kalbimi karanliklarda hançerleyebn
aklimi basimdan eyleyen
çok uzun yollarda
hiç uykulu otobüs saatleri gibi
acitan
kanatan
yani korktugumuz
yani basimiza gelen
büyüdükçe büyüleyen
ask...
-Seni seviyorum!
simdi sen
kalbimin közünde kivilcim kivaminda
agriyan....
Mart 1994
YASAK
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin
bana yasak
ah olaydim
gözünde yas
fikrinde telas
düsünce suçun
beraatin olaydim
fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin bana yasak
ah olaydim
yüzünde sürgün
yataginda mülteci
vatanin
anayurdun olaydim
fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin, uyrugum
bana yasak.............
Aralik 1993
YAsAYABiLME iHTiMALi . . .
Sanem' e
soguk ve sehirlerarasi
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haslama
yeme ihtimalini sevdim.
ilkokulun silgi kokan, tebesir lekeli yillarinda
(Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yasanirdi o
zaman) özlemeye basladim herkesi.. Ve bu hasret öyle
uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye basladim
sonra..
Bizim Kemalettin Tugcu'larimiz vardi...
Bir de camlarin bugusuna yazi yazma imkani...
Yumurta kokan arkadaslarla paylasilan
kahverengi siralarda, solculuk oynamaya basladik..
Ben doktor
oluyordum sen hemsire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kirmizi boyalarla umut ikliminde harfler yaziliyordu,
pütürlü duvarlara ve Türk Dil Kurumu'na inat bir
Türkçeyle... Agbilerimizden ögrendik, s harfinden
orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yagiyordu.
Ve kapali mekanlarda sevismeyi öneriyordu
haber bültenleri..
Oysa Ankara'da hiç sevismedim ben.
Disiplin kurulunda tartisilan askim olmadi benim..
(Sinifça gidilen pikniklerde kiçimiza batan platonik
dikenleri saymazsak..)
Ankara'ya usul usul kursun yagiyordu.. Ve belli bir
saatten sonra sokaga çikmamayi öneriyordu haber
bültenleri.. Oysa hiç kursun yaram olmadi benim..
Ve hiçbir mahkeme tutanaginda geçmedi adim..
Çatismalarin ortasinda sevimli bir çocuk yüzüydüm
sadece..
Sana siirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama
sen yoktun.. Ben, senin beni sevebilme ihtimalini
seviyordum, suni teneffüs saatlerinde.. Okul servisi
seni hep zamansiz, amansizca bir lojman griligine
götürüyordu.. Ben, senin benimle Tunali Hilmi
Caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum..
Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sicagi topraga çekiyordu tenimin çatlamaya hazir
gevrekligini.. Sonra otobüs oluyordum,
kirik yarik yollarin çare bilmez sürgünü..
Ne yana baksam dag ve deniz saniyordum Mus
ovasinin yalanci maviligini.. Otobüs oluyordum bir
süre.. Yanimizdan geçen kara trenlerle yarisiyordum,
yanagim otobüs caminin garantisinde..
Otobüs oluyordum.. Bir ülkeden bir iç ülkeye..
Çocukluguma yaklastikça büyüyordum...
Zap suyunun sesini basina koyuyordum sarkilarimin
listesinin.. Korkuyordum..Sonra iniyordum otobüsten..
Çarsidan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün
en kisa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu
kosuyordum.. Çünkü sonunda annem oluyordum babam
kokuyordum sonunda...
Soguk ve sehirlerarasi otobüslerde vazgeçtim,
çocuk olmaktan..
Ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle birgün Van'daki bir kahvalti salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanlarin bildigi)
bir yol üstü lokantasinda...
Ben seninle, Agri dagina mistik ve demli bir çay
kivaminda bakan Dogubeyazit'in herhangi bir toprak
daminda..
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli
cografyasinda olma ihtimalini sevdim..
Ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim !
92 - 96 Cihangir, Kuzguncuk
YAZAMAK iÇiN
mevsim disi
sarisin bir kederdin
soguk yazlikta...
Sayfiye hanimin tembel düslerine
ve çiplak ayakla
betona basiyordu yaz..
bense paslanmis bir keyifle
hayatimi yazamak istiyordum
sensizlige
gül bugusu bir edebiyat ariyordum.
her tanismada
bir "memnun oldum" öldüren
devrik katillerdik hepimiz
ve sen
faili yaz bir cinayettin
o maktul yazlik aksaminda...
ALKOL iKiNDiSi
biz ne zaman içsek
kofte geç gelir
ve oturur muhabbetin terkesine
çiplak bir efkar sozcugu
biz ne zaman içsek
sabah akar meyhanecinin cebine
gunde kac kez opusur ki
akrep ile yelkovan
biz ne zaman içsek
iç degilizdir aslinda
disimizda bronz bir
aksam sozcugu
ciril bir
efkar sozcugu
uften puften bir kar beklentisi
delikanli kivaminda
sevda dedilse de
tabansiz sevismelerdeki
el degmemis pismanlik
biz ne zaman içsek
iç degilizdir aslinda
bu alkol ikindisi siirde
simdi burada
açilsaydin
adimin bas harfi gibi
belki agustos kokardi agustos sen....
fikrini ipotek etmis kiralik sevdalara
seninle boyuna sevilmis sen
yalani sevdasindan buyuk sen
bir bil sen.!
biz ne zaman içsek
seni dusunuyoruz
genzimizde gol goz
yaslari...
biz ne zaman içsek
iç degilizdir aslinda................
disimizda bronz bir izmir aksami.!
Agustos 1995 izmir
YASAYABiLME iHTiMALi
otobuslerde vazgectim
cocuk olmaktan
ve beslenme cantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
ben seninle bir gün Veyselkarani'de haslama
yeme ihtimalini sevdim.
ilkokulun silgi kokan, tebesir lekeli yillarinda
(Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yasanirdi o
zaman) özlemeye basladim herkesi... Ve bu hasret oyle
uzun surduki, adam gibi hasretleri ozlemeye basladim sonra..
Bizim Kemalettin Tugcu'larimiz vardi...
Bir de camlarin bugusuna yazi yazma imkani...
Yumurta kokan arkadaslar ile paylasilan
kahverengi siralarda, solculuk oynamaya basladik...
Ben doktor
oluyordum sen hemsire, geri kalanlarda kontrgerilla...
Kirmizi boyalarla umut ikliminde harfler yaziliyordu,
puturlu duvarlara ve Turk Dil Kurumu'na inat bir
Turkceyle... Agbilerimizden ogrendik, S harfinden
orak cekic figurleri turetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yagiyordu.
Ve kapali mekanlarda sevismeyi oneriyordu
haber bultenleri....
Oysa Ankara'da hic sevismedim ben.
Disiplin kurulunda tartisilan askim olmadi benim..
(Sinifca gidilen pikniklerde kicimiza batan platonik
dikenleri saymazsak...)
Ankara'ya usul usul kursun yagiyordu.. Ve belli bir
saatten sonra sokaga cikmamayi oneriyordu haber
bultenleri... Oysa hic kursun yaram olmadi benim...
Ve hic mahkeme tutanaginda geçmedi adim..
Catismalarin ortasinda sevimli bir cocuk yuzuydum
sadece...
Sana siirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama
sen yoktun... Ben, senin beni sevebilme ihtimalini
seviyordum, suni teneffus saatlerinde... Okul servisi
seni hep zamansiz, amansizca bir lojman griligine
goturuyordu... Ben senin benimle Tunali Hilmi
Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum...
Yaz sicagi topraga cekiyordu tenimin catlamaya hazir
gevrekligini... Sonra otobus oluyordum,
kirik yarik yollarin care bilmez surgunu...
Ne yana baksam dag ve deniz saniyordum Mus
ovasinin yalanci maviligini... Otobus oluyordum bir
sure... Yanimizdan gecen kara trenler ile yarisiyordum,
yanagim otobus caminin garantisinde...
Otobus oluyordum... Bir ulkeden bir ic ulkeye...
Cocukluguma yaklastikca buyuyordum...
Zap suyunun sesini basina koyuyordum sarkilarimin
listesinin... Korkuyordum... Sonra iniyordum otobusten...
Carsidan bizim eve giden, omrumun en uzun, omrumun
en kisa, omrumun en cocuk, omrumun en ihtiyar yolunu
kosuyordum... Cunku sonunda annem oluyordum babam
kokuyordum sonunda...
Soguk ve sehirlerarasi
otobuslerde vazgectim
cocuk olmaktan...
Ve beslenme cantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gun Van'daki bir kahvalti salonunda...
ben seninle bir (sadece bilmek zorunda kalanlarin bildigi)
bir yol ustu lokantasinda...
Ben seninle Agri dagi'nin mistik ve demli bir cay
kivamina bakan Dogubeyazit'in herhangi bir toprak
daminda...
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli
cografyasinda olma ihtimalini sevdim...
Ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim.!
92 - 96 Cihangir, Kuzguncuk
ÇÖL DAHA iYi !
çole kiyisi olan kentlerin
limanlari sikilgan olur
kus ucar gemi gecmez,
kervan zaman içinde.
boyle kentlerde insan
firtina gibi sever,
sevdigi için aglamayi.
hangi turkude sevmekten bahsedilse
ben hicaz olurum
elimi islatir elinin teri
ziyan olurum
seni sevmekle islanir aksam sefalarim
hangi turkude sevmekten bahsedilse
bu colde ben
"sair burda yasadigi kenti çole benzetiyor" da
bahsedilen sair olurum.!
94-96 Kuzguncuk
CEMRE
gozume ilisti gozun
içimde infilak saati!
yasak baktin nikotin sicakligima,
bir sigara daha yaklasiyor bahar...
ellerin yaninda degil,
gemiler kalkiyor avuçlaridan
butun limanlara bir telas,
yaklasiyor bahar...
deniz altinda bir zindan dusu,
ayip sarilmalar, lanetli opucukler
bilinmez bir nemrut esrari
arkadas daglar gibi korkusuz korkular...
kekikler yeseriyor
yaklasiyor bahar
bir deliligin esiginde
amansiz mekansiz
sofrasiz
yani aç, ilaçsiz
ve
hiçbir siirin eskitemedigi
gozlerin,
gozlerimin onunde
el pençe divan...
bahar damari çatladi topragin
bir nefes daha yaklasiyor bahar.!
Mart 1994
ÇEsiTLEME
Seni düsünürken
seni düsünürken
bir çakil tasi isinir içimde
bir kus gelir yüregimin ucuna konar
bir gelincik açilir ansizin
bir gelincik sinsi sinsi kanar
seni düsünürken
bir erik agaci tepeden tirnaga donanir
deliler gibi dönmege baslar
döndükçe yumak yumak çözülür
çözüldükçe ufalir küçülür
çekirdegi henüz süt baglamis
masmavi bir erik kesilir agzimda
dokundukça yanar dudaklarim
seni düsünürken
bir çakil tasi isinir içimde
Sevgileri Yarinlara Biraktiniz
sevgileri yarinlara biraktiniz
çekingen, tutuk, saygili.
bütün yakinlariniz
sizi yanlis tanidi
bitmeyen isler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakis bile yeterken anlatmaya her seyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldi
siz genis zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yillarin telâslarda bu kadar çabuk
geçecegi akliniza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardi,
gecelerde ve yalniz.
vermeye az buldunuz
yahut vaktiniz olmadi.
UYKU ÖNCELERIM - 17 Kasim 1997
Uyku öncelerimi seviyorum
çünkü rüyalar baslatirim gönlümce
senaristi figürani basrol oyuncusu
istedigim gibi
sorular ve cevaplari
istedigim gibi
bedenleri
istedigim gibi
kuslar bile istedigim yöne uçar
uyku öncelerimde
uyku öncelerimi seviyorum
çünkü elimi suya sokar
bir balik çikaririm
ay denizden dogar istersem
daglarin arkasindan
ki lâciverdi anlatilmaz
baligin gözlerinde isigi görürüm
istersem yagmur yagar
ve her bir damlayi tane tane seyrederim
uyku öncelerimi seviyorum
çünkü küçülürüm
bir çam dikenine yapismis
su damlasinda yüzecek kadar
ya da büyürüm sevdigim her seyi yutacak kadar
uyku öncelerimi seviyorum
çünkü sikar kirarim cam bir bardagi
ve istemezsem kanamaz elim
istersem kanar ki kizili anlatilmaz
aglarim istersem gözyassiz
ve istersem sessiz
istersem eger her sey durur
durgunluk içinde atarim adimlarimi
yüzler durur sesler durur merak durur
uyku öncelerimi seviyorum
çünkü istersem yasli ormanlar gelir ayak uçlarima
ve istersem eger saniye sürmez
her bir yasli agaç gövdesinden
bir yeni fidan sürer ki yesili anlatilmaz
uyku öncelerimi seviyorum
çünkü tütsü kokar
yeni biçilmis çim kokar
istersem deniz kokar
dalgalar benim istedigim kayaya
benim istedigim gibi vurur
ve istersem kendimi rüzgara birakir
uçarim da tek bir saç telim oynamaz
uyku öncelerimi seviyorum
çünkü biliyorum ki uyumuyorum
biliyorum ki yasiyorum ama
özlediklerimi degil bilmediklerimi...
FARK
Kara kara noktalar,
Nokta nokta karalar,
Ne fark var?
KOKU
Bu koku ne
Kis vakti
Igde igde
Beynimin içinde?
ARAYIs
Sokaktaki adami aramaya
Diye çikti evden.
Sokak sokak aradi.
Bulamadi.
Gecenin o saatinde
Sokaktaki tek adam,
Sokaktaki adami arayan adam.
MUTLULUK
Mutluluk
Birkaç notadir yan yana.
Birkaç renk belki,
Sari, yesil, turuncu.
Belki bir tat damakta
Biraz tatli, biraz buruk..
Bir kadeh yarilanmis,
Yaninda beyaz peynir.
Ya da günestir
Simsicak, kocaman.
Belki sadece bir esinti,
Ilik, igde kokulu.
ÇIN ÇIN
Zaman o zamanlardan,
Yer o yerlerden,
Sen güzel, çok güzelsin
karsimda.
Haydi çin çin bakalim,
Bizim yapamadiklarimizi
Kadehlerimiz yapsin.
TEL ÖRGÜ
Insan tel örgü içinde,
Tel örgünün disi güzel.
Tel örgü insan içinde,
Tel örgünün içi güzel.
Insan, oncasi varken
çevresinde,
Insana hasret.
BIR SABAH
Güvercinli kaldirimlarda
Sabah olmakta.
Kirli eller, eksi kokular,
Rüzgar takili mandallara.
Salivermek var rüzgari..
Pencere açik, komsu kiz uykuda.
Tül perde usulca sallanmada
Rüzgar takili mandallara.
YENIDEN BAsLAMAK
Durgun göle firlatilmis
Bir çakil tasiyim ben.
Altimda koca göl,
Üstümde koca gök,
Ben küçücük.
Kendimi bildim bileli
uçuyorum.
Tas uçar mi?
Uçar..
Bir an önce düsüversem suya diyorum,
Yayilsam dalga dalga,
Oksasam taslari, topragi, otlari..
Yavasça süzülsem gölün dibine,
Yumusacik, yosun yosun..
Aptal bir sazan yutsa beni,
Bir balikçinin oltasinda
Kipir kipir göge varsam.
KEDI MERDIVENI
Aydinlik var bir karis ötemde,
Karanligim zifiri.
Isyan ederlerse
göz bebeklerim,
Küçülmezler de kör ederlerse beni...
Karanligi görmek mi iyi,
Aydinlikta kör olmak mi?
Aydinlik var bir karis ötemde,
Karanligim zifiri,
Düslerim...
Kedi merdiveni.
N.Y.
Gecemin kör karanligi
Günün, aydinin senin.
Aksamim yalnizligim,
Pembe uykularin senin.
Sen okyanuslar boyu uzak,
Bir nefes boyu yakin...
Ben seni düslerim.
Su bir yudum,
Ekmek bir lokma,
Sen bir kucak..
Gölgem üstüme düser bazen,
Ay kararir geceleri,
Yildizlar zaten uzak,
Ben seni düslerim.
???
Ben size ne yaptim?
Ya da
Ne yapacagimdan korktunuz?
Neden bana vurdunuz?
EgER
Eger bir gün tersine akarsa nehirler,
Insanlar denizde,
Baliklar karada yasarsa.
Bülbül susup ta
Gül ötmeye baslarsa.
Yagmur göge dogru yagar,
Bulutlar yere inerse.
"Gel buraya benim ol"
Derse Hak
Seni o zaman
Unutabilirim ancak
Sensiz olmak
Sessiz olmak,
Sensiz olmak kadar zor degil.
Ama en zoru;
Sensizligin sessizligini dinlemek...
Sessiz olmak,
Sensiz olmak kadar zor degil.
Ama en zoru;
Sensizligin sessizligini dinlemek...
ADAM GIBI
Ben seni hiç sevmedim ki,
Yorgun aksamlarda söyledigimiz sarkilari sevdim.
Bir çiçege gülmeni, bir güle benzemeni sevdim.
Bir de yildizlari sevdim,
Eylül aksamlarinda gelip gözlerinde durdular.
Ben seni hiç sevmedim ki...
Beni yola koydugunda ayrilmayi sevdim,
Kursunlari sevdim beni vurdugunda.
Aglamayi sevdim unuttugunda.
Yalniz oldugumu anladigimda
Ayakta kalmami sevdim...
Yikilmami sevdim seni her hatirladigimda...
Ekmegi sever gibi sevdim sensizligi.
Su gibi özledim temmuz günesinde sesini.
Ikindide yagmur gibi,
Geceleyin rüzgar gibi sevdim seni sevdigimi.
Ben seni hiç sevmedim ki...
Kuslara sarkilar ögretmeni sevdim
Menekseyle konusmani,
Nisani hatirlatmani,
Baharin bir adinin da yalnizlik olmadigini.
Düstügüm zaman kanayan yanlarimi,
Ve tuhafligimi üsüdügüm zaman.
Sakiz satan çocuklari,
Yeni çikan sarkilari,
Her kaybettiginde kazanan yanlarini sevdim...
Denize düsmüs gül gibi düstüm atese
Ben yangini sevdim.
Yandigim zaman böyle iste
Ben seni hiç sevmedim ki...
Bir gece bir ceylan indi dagdan kalbine,
Bir gece bir siir gibi kibrit alevinde,
Alemin ortasinda, kimsesizligin sesinde.
Bugusunda sabahin,
Acimasizliginda bir ahin,
Aglayan yüzünde Isa'nin,
Ferahlatan gücüyle duanin,
Korkutan yaniyla narin...
Incirin, zeytinin ve kalbin üstüne,
Gülün üstüne,
Tutundugum umudun üstüne,
Korkunun üstüne,
Senin üstüne,
Hepsinin üstüne,
Hep senin üstüne,
Ben seni hiç sevmedim ki...
Gittigin zaman,
Gitmeni sevdim.
Evreni sevdim geldigin zaman
Kalmani sevmedim...
Korkuyordum sana alismaktan.
Yine de sevdim gülümsemeyi,
Mendilimi sallarken seni götüren trenin arkasindan.
Kirlara ilk kar düstügü zaman,
Ölümünün ne güzel oldugunu sevdim,
Seni içimde öldürdügüm zaman...
Ben seni hiç sevmedim ki.
Yorgun aksamlarda söyledigimiz sarkilari sevdim.
Bir çiçege gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
Bir de yildizlari sevdim,
Eylül aksamlarinda gelip gözlerinde durdular...
Ben seni hiç sevmedim ki,
Kuslara sarkilar ögretmeni sevdim.
Menekseyle konusmani, nisana hatirlatmani,
Baharin bir adinin da yalnizlik olmaligini.
Düstügüm zaman kanayan yanlarimi,
Ve tuhafligimi üsüdügüm zaman.
Sakiz satan çocuklari, yeni çikan sarkilari,
Her kaybettiginde kazanan yanlarini sevdim.
Denize düsmüs gül gibi düstüm atese,
Ben yangini sevdim,
Yandigim zaman böyle iste...
Ben seni hiç sevmedim ki.
Ben sevdim mi,
Adam gibi severim...
I.S.
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahi,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de seytan bir günahi,
Seni bekledigim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yoklugunda buldum seni;
Birak vehmimde gölgeni,
Gelme artik neye yarar?...
N.F.K.
Ayrilik
Bir sabah öldügümü duyacaksin
Sapsari bir sonbahar sabahi.
Kapanacak gözlerim,
Aglayacaksin...
Köse basindan bir tabut çikacak
Ve arkamda sen,
Elinde bir demet çiçek,
Dudaginda dualar,
Mahzun gözlerle bakacaksin...
Göz yaslarin güneste parlayacak
Aglamak gelmese de içinden,
Aglayacaksin...
Hayalim belirecek karsinda.
Belki de bana benzetemeyeceksin.
Kosup kapanmak isteyeceksin,
Taze topragina mezarimin,
Birakmayacaklar...
Yeniden beni hatirlayacaksin.
Sessiz gözyaslariyla,
Aglayacaksin...
B.K.
Seni aklima düsüren
seni aklima düsüren
yerçekimi degil
yalanci yildizlar
öyle uzaksin ki
üflesem soguyacaksin
sarilsam okyanus
bir aska yetecek kadar
ve animsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü,
acilarimiz
ve kafiyelerimiz var...
iste...hepsi bu kadar!
Arkadas
bir kivilcim düser önce önce, büyür yavas yavas
bir bakarsin volkan olmus, yanmissin arkadas
dolduramaz boslugunu ne ana ne kardas
bu en güzel, bu en sicak duygudur arkadas
ortak olmak her sevince, her derde, kedere
ve yürümek ömür boyu, beraberce, el-ele...
evet arkadas
kim oldugumu, ne oldugumu,
nereden gelip - nereye gittigimi sen ögrettin bana
elimden tutup karanliktan aydinliga sen çikardin,
bana yürümeyi ögrettin yeniden
el-ele ve daima ileriye!
bir gün;
bir gün birbirimizden ayri düssek bile
biliyorum, hiçbir zaman ayri degil yollarimiz;
ve ayni yolda yürüdükçe
gün gelir ellerimiz yine dostça birlesir
ayrilsak bile kopamayiz
olmasin hiç o ta içten gülen gözlerde yas
bir gün gelip ayrilsak bile
seninle arkadas...
BEKLE BENI
bekle beni
tek bir haber bile çikmasa uzaklardan
saçma da olsa bekleyisin
yalniz sen olsan bile bekleyen beni
bekle beni
birak beklemekten usanmis dostlarim
öldügümü sansinlar benim
içme anilar gibi aci içme sakin o saraptan
yagmurlar içinde bekle beni
karlar tozarken bekle
ortalik agrirken bekle beni
kimseler beklemezken bekle
tek bir haber bile çikmasa uzaklardan
saçma da olsa bekleyisin
yalniz sen olsan bile bekleyen beni
bekle beni
birak beklemekten usanmis dostlarim
öldügümü sansinlar benim
içme anilar gibi aci içme sakin o saraptan
yagmurlar içinde bekle beni
karlar tozarken bekle
ortalik agrirken bekle beni
kimseler beklemezken bekle
DÖRTNALA
kirmizi bir kustur solugum
kumral göklerinde saçlarinin
seni kucagima aliyorum
tarifsiz uzuyor bacaklarin
kirmizi bir at oluyor solugum
yüzümün yanmasindan anliyorum
yoksuluz gecelerimiz çok kisa
dörtnala sevismek lâzim
MAVI AsK
ve simdi
kalbimi sislerin ardindan
gül bahçesine çeviren
çok uzun yollarda
acitan
kanatan
yani korktugumuz
yani basimiza gelen
büyüdükçe büyüleyen
mavi ask...
-Seni seviyorum!
...........
BU GECE
ayisinda saçlarin
dalgali denizler gibi
gece.. öyle güzel
öyle ki
sessiz
sakin
yalniz bizim..
ve sen canim bu gece
daha güzelsin
huzur veriyor
ilik nefesin
bu gece sen
daha güzelsin
ay isiginda gözlerin
parlayan yildizlar gibi
gece öyle güzel
öyle ki
sessiz
sakin
yalniz bizim..
ve sen canim bu gece
daha güzelsin
HERSEY SANA BAGLI
Bir ani bir sarki kivilcimlandirabilir
Bir hayali bir çiçek uyandirabilir
Bir agaç ormani baslatabilir
Bir kus ilkbahari müjdeleyebilir
Bir gülümseme bir arkadasligi baslatabilir
Bir tokalasma bir ruhu canlandirir
Bir yildiz denizdeki bir gemiye yol gösterebilir
Bir kelime bir amaci belirleyebilir
Bir oy bir ulusun yasamini degistirebilir
Bir günes isini bir odayi aydinlatabilir
Bir mum karanligi dagitir
Bir gülüs sikintiyi alt eder
Bir adim her yolculugu baslatir
Bir kelime her duayi baslatir
Bir umut ruhlarimizi ayaklandirir
Bir dokunus sefkati anlatir
Bir kalp neyin dogru oldugunu bilebilir
Bir tek insan,farki yaratabilir
Görüyorsun,HER sEY SANA BAgLI!
Aldatiyorum
sanki siirini bilmedigin
bir Fransiz sokaginda
kaldirim taslarini sayiyorum kalbimin,
içinde senin izlerin...
aylak bir yaz daha geçiyor avucumdan...
ve ben ne zaman,
kiminle sevissem,
hâlâ seni aldatiyorum...
Beni öldürdün
ne sevgi, ne ümit hiçbir seyim yok
seni seven beni, cani öldürdün,
yillar var ki böylesine hiç aglamamistim,
sana canim diyen cani öldürdün...
gözlerim isiksiz, gönlüm huzursuz,
alnimda soguk ter, bedenimse buz,
gecelerim sensiz, her gün uykusuz,
sana canim diyen beni öldürdün...
Yalnizlik
bilmezler yalniz yasamayanlar
nasil korku verir insana
insan nasil konusur kendisiyle
nasil kosar aynalara
bir cana hasret
bilmezler...
YARA IZI
kutlarim; basardin,
dogum sancili oldu
dogurdun yoklugumu.
kutla, uzak bir odada
beni unutusunu.
kutla beni: elimden geleni yaptim
yipranma diye; baktim
uzaklasiyordu sesin; biraktim.
kutlayalim birbirimizi; basardik
iste her sey normal simdi,
yagmurda belirsiz bir yara izi.
Yalnizligimiz
güçlü firtinalarda direkleri kirilmis
gemiler bize siginir-bulduk saniriz
görmezler: varsa yoksa uzaklar
onaririz, giderler, kaliriz.
sonra gecelerde: bu son olsun, son
gönderme-engine yalvaririz
sonra büyür daha da
korkunç yalnizligimiz...
Ben
eski bir aynada çogaliyordum.
birden
on, onken yirmi; büyüyor kalabaligim.
firinci, demirci,
sabuncu, meyhaneci;
deniz ben, sokak ben,
agaç ben, yalnizlik ben.
kendimi içiyordum bardaktan,
kendimi
disliyordum elmada. yat kalk, uyu uyan
çevreye serptigim
benler içinde ben
sonra gün batti,
morardi daglarin ardi.
bir kus öttü ovada,
baska bir hamurda,
aynamizda ay isigi gibi
yansiyan.
BAKISLARIN
bir sey var aramizda
senin bakislarindan belli
benim yanan yüzümden
daliveriyoruz arada bir
ikimiz de ayni seyi düsünüyoruz belki
gülüserek basliyoruz söze
bir sey var aramizda
onu buldukça kaybediyoruz isteyerek
fakat ne kadar saklasak nafile
bir şey var aramızda
senin gözlerinde ışıldıyor
benim dilimin ucunda
Oynar mısın benimle
su olsam, ateş olsam
göklerdeki güneş olsam
konuşmasam, taş olsam
yine de oynar mısın benimle?
süs olsam, kusur olsam,
ağızdaki küfür olsam
doğuştan esir olsam
yine de oynar mısın benimle?
sayılmasam kaç olsam
topraktaki güç olsam
aptal gibi suç olsam
yine de oynar mısın benimle?
benimle oynar mısın...
(oynar mısın???)
Terk ettin
başlangıçta doğruydu belki
sıradan bir serüven, rast gele bir ilişki gibi başlayıp
günden güne hayatıma yayılan
büyüyüp kök salan
varligimi kavrayip benligimi ele geçiren
bir aşka bedellendin
ve hala bilmiyordun sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim
anladigindaysa yapacak tek sey kalmıştı sana
bütün kazananlar gibi
terk ettin.
Gözlerin
Düşlerin parlayıp söndüğü yerde
Buluşmak seninle bir akşam üstü
Umarsız şarkılar dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak gözlerine, sığınmak, bir aksamüstü
Gözlerin bir çığlık bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Bir orman bir gece kar altındayken
Çocuksu, uçarı koşmak seninle
Elini avucumda bulup yitirmek, yitirmek
Siğınmak ellerine sığınmak bir gece vakti
Ellerin bir martı telaşlı ve ürkek
Ellerin firtınada çırpınan bir beyaz yelken
Bir kenti böylece birakip gitmek
Içinde bin kaygı bin bir soruyla
Bitmemiş bir şarki dudağımda bir yarim ezgi
Sığınmak şarkılara sığınmak bir ömür boyu...
Önem
ey uzaklardan
duygularımı taşıran öznem
sevgimi bagışla bana
bırak ne olur
bırak onu kuralların dışına
uçup kanatlansın durmadan
bil ki ey öznem
baştan çıkaran beni
aslinda senin güzelliğindir
ve çıldırtan da
ağırbaşlılığınla
bulunmaz onurun
ve bil ki sana olan bu tutkum
yakın derinliklerde saklı
bir soğuk ürpertisidir doğrunun...
ır ağzımda
dokundukça yanar dudaklarım
seni düşünürken
bir çakıl taşı ısınır içimde
ey uzaklardan
duygularımı taşıran öznem
sevgimi bağışla bana
bırak ne olur
bırak onu kuralların dışına
uçup kanatlansın durmadan
bil ki ey öznem
baştan çikaran beni
aslında senin güzelliğindir
ve çıldırtan da
ağırbaşlılığınla
bulunmaz onurun
ve bil ki sana olan bu tutkum
yakın derinliklerde saklı
bir soğuk sözlerimi geri alamam
yazdığımı yeniden yazamam
çaldığımı baştan çalamam
bir daha geri dönemem
akıyorsa gözyaşım kurumasın
coşup seven gönlümse durmasın
dost bildik anılarım çağırmasın
bir daha geri dönemem
hiçbir kere hayat bayram olmadı ya da
her nefes alışımız bayramdı
bir umuttu yaşatan insanı
aldım elime sazımı ....
Yasayacaksın gözlerimde
seni saklayacağım inan
yazdıklarımda, çizdiklerimde,
şarkılarimda, sözlerimde...
sen kalacaksın kimse bilmeyecek
ve kimseler görmeyecek seni
yaşayacaksın gözlerimde
sen göreceksin, duyacaksın
parıldayan bir sevi sıcaklığı
uyuyacak...uyanacaksın...