Zigana Tatil Köyü

Zigana Tatil Köyü deyince akla hemen Anlatya'daki pahalı tatil köyü geliyor, bu o değil. Bu gerçekten Zigana dağlarında. Gidince yeterince levha var, kolayca bulunabiliyor. 

Nefis bir doğa içersinde, küçük ve şirin ağaç evlerden oluşma bir yayla tatil köyü burası. 

İlk gün, kimse olmamasına rağmen sadece bizim için yakılan şömine, tesis hakkındaki düşüncelerimizin  olumlu başlamasına yol açmıştı.

Yalnız şöminenin yakılma biçmi artık Trabzon sınırlarına girdiğimizi hatırlattı bize.  Küçük bir piknik tüpüne bağlanmış plastik bir hortum ve hortumun uç kısmında küçük metal bir demir takılı. Tüpü açıyor ve ucuna çakmak tutuyorsunuz, bir anda alev tabancasına dönüşüveriyor. Bunu odunların altına sıkıştırıp yanmasını bekliyorsunuz. . 

- Tehlikeli değil mi bu? diyoruz.

- Valla şimdiye kadar bişey olmadı. diyorlar. 

"Hmmm, şimdiye kadar bişey olmadıysa, bundan sonra da olmaz" deyip konuyu kapatıyoruz. Bu sözün benzerleri "son sözler" kitabında bulunabilir sanırım. 

Ahşap binanın iç duvarlarını yöreye özgü peştemal desenli perdeler ve giysi örnekleri süslüyor. Pek sanatsal olduğu söylenemez ama yine de güzel.  

Otelin restoranı. Hizmet eden garsonlar çok efendi, pardon hepsi için konuşmayayım, bize hizmet veren öyle. Ama genelde iyiler. 

Garsonumuzun adı Musa. Musa hiç Trabzon'dan uzaklaşmamış, uzaklaştıysa da kendini hiç bozmamış. Hala cebine sıkıştırılan bahşişi çıkarıp arkadaşlarıyla paylaşabiliyor. 

Doğma büyüme şehirliyseniz yemeklerin tadı biraz farklı gelebilir. Otuz yaş civarında olanlar şehirlerde doğal yiyecekle dönemini  hatırlarlar da, 17-18 yaş ve altı için bu çok zor. Yani çocuğunuz salatalık için "anne bu ne"  diyebilir, çünkü daha önce hiç hormonsuzunu yememiştir , haklı. Ya da köfteyi beğenmeyebilir, çünkü Mc Donalds köftesine benzemiyordur. 

Fakat doğal yiyecekler dönemini hatırlayan ve özleyenlerdenseniz, Zigana Tatil Köyü yerinde bir seçim, çünkü en kusursuz yönü yemekleri. On üzerinden on.

Bunlar da kaldığımız ahşap evler. Evler iki katlı. Alt ve üst iki ayrı oda. Odaların her birinde iki adet çift kişilik yatak var, yani her biri bir aile için. Fakat iki kat arası ses yalıtımı çok kötü. Olduğunuz yerde bağırmanız yeterli, alttan anında cevap geliyor. 

Bir ara ısınma problemi yaşadık ve sorunun çözümü birkaç uyarı gerektirdi. Tesis genel notunu bu nedenle birkaç puan indiriyorum. 

Restoran bölümü.

Zigana'da kayak merkezi var. Evet yanlış duymadınız, Zigana da küçük de olsa bir kayak merkezi var. Fakat bayram da bile açık değil. 

- İki dakka oturun abi, Torul'dan arkadaş gelip, açacak tesisi

- Torul neresi?

- Yakın yakın abi, onbeş dakkaya gelir.

Torul Gümüşhane'nin bir ilçesi ve  biz Trabzon'dayız. Onbeş dakika da palavra tabii, helikopterle mi gelecek?

Soldaki resim, kayak merkezindeki otelin içi. 

 Hamsiköy

Önce isimle başlayayım, köyün hamsiyle bir alakası yok. "Dağın başında hamsinin ne işi var" diyorlar. "Hamse", Arapça beş anlamına geliyor ve Hamsiköy de beş köyün birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir köy. 

 Hamsiköy

Sütlaçıyla ünlü Hamsiköy. En ünlüsü de Osman amca. Televizyona bile çıkmış Osman amca. Zaten en eskiden beri sadece o varmış orada. Sütü bol kıvamda bir sütlaçı var Osman amcanın. Uzun uzun anlatıyor hikayelerini bize, biz de sütlaçları afiyetle yiyoruz. Gerçekten nefis. 

Osman amca bakkala kadar geliyor bizimle. Bal alırken bizim adımıza pazarlık ediyor tezgahtarla. Köyde değişik çeşitlerde kaşarı ve özellikle yöreye özgü tel peyniri ( muhlama peyniri deyin anlarlar ) satılıyor. Çok lezzetli.  Hijyen paketlerde satılıyor.