.
   
                                                 Bugün doğup büyüdüğüm topraklara mübadele sebebiyle  gelen dedelerimiz, burayı terketmek zorunda kalmış insanların hazin hikayeleri üzerine araştırma yaparken rastladığım bilgiler ve özel araştırmalarımdan sonra aşağıdaki kısa hikayemi kurgulayıp sizlere paylaşmak istedim. Belki bir vefa belkide hiç görmediğim dedeme kendimi yakın hissetmek , belkide ona yüreğimden geçenleri kozmik bir yöntemle duyurmaktır . Herneyse odur bu yazılanlar. ( İsimler ve kişiler gerçektir) 

                               Hüzünlü kavalın memleket özlemi 

   1920'li yıllar Osmanlı İmparatorluğu’ nun yıkılışı ve  yeni Türkiye Cumhuriyeti' nin onun küllerinden yeniden doğduğu dönemlerin başlarıdır.  Osmanlı yok olmak üzeridir,  I. Dünya Savaşından yenik çıkmış ülke  paramparçadır ve  elinde bulunan büyük toprakları birer birer kaybetmektedir. Tüm dünyada yeni bir ulusçuluk , ulus olma bilinci ve  bağımsızlık mücadelesi ile yeni devletler kurulmakta , dolayısıyla buralarda yaşayan Türk kimliğine sahip insanlarda ya yeni kurulan bu  ülkelerin vatandaşı olmak   ya da göç etmek zorunda kalmaktadır.  Lozan Antlaşması ile başlayan süreçte Anadolu' da ki Rumların Yunanistan' a  Batı Trakya dışında kalan  Türklerin de Anadolu' ya göçü anlaşmalarla yürürlüğe konulmaktadır . İnsanlar doğdukları yerleri, yurtlarını , ocaklarını , malını, mülkünü hatta komşularını akrabalarını bırakıp  belki bir meçhule, belkide yeni bir yaşama doğru yola çıkıyorlar . Acı , ızıdırap dolu ve yorgun yolculuklar başlıyor... Bu esnada  heryergibi Yunanistan’ da ki  Kavala ve Drama gibi sancaklarda bu çalkantılar dolayısıyla kaynıyor.  
   Yıl 1925 Yunanistan'ın Kavala Sancağına bağlı Drama' nın Güşderek Köyü;  
İmam Salih ve ailesi yaşamlarını zor şartlar altında devam ettitmeye çalışıyorlar. Yunan askerlerinin halk üzerinde baskısı çok yoğun. Hergün yeni talepler, istekler halkı zor ve katlanılmaz acılara sevk ediyor .  Buna isyan eden Türk gençleri "Komite" adı altında  isyan edip dağlara çıkıp çeteler kuruyorlar. Salih' in oğlu Ahmet' de bu      "Kumita"cılardan  biri. Güçlü, kuvetli bir delikanlı Ahmet , babasının karşı çıkmasına  rağmen komiteye katılıyor. Bu gençler geceleri yakın olan Bulgaristan sınırından geçip Bulgar askerlerinden cephane tedarik edip Yunanistan' a dönüp dağlarda konaklıyor ve halka baskı yapan askeri  birliklere ani baskınlar veriyorlar. Amaçları, halkına baskı yapan Yunan askerlerine gözdağı vermek .  Bunda da başarılı oluyorlar. Salih' in Ahmet dışında üç  kızı  var , kızlarından biri olan Ayşe kocası savaşta şehit düşmüş bir dul , ahaliden Kamil Ağa  Ayşe' yi  kendine kuma almak istiyor, Ahmet de Komite' de olduğu için Salih' e baskı yapıyorlar. Askerlerle işbirliği yapıp  oğlunun nerde olduğunu, onun yerini söylemesi için baskı yapılan Salih  cesurca, güvenle  oğlunun yerini bilmediğini ve  kızını Kamil Ağa' ya da vermeyeceğini söylüyor. Ama üzerilerindeki baskılar hergeçen gün artıyor. 
    Aynı yıllar  Yunanistan sınırına yakın İsmolen (Bugünkü Smolyan) isimli Bulgaristan kasabası ; Genç İbrahim küçük yaşta annesini ve babasını kaybetmiş bir yetimidir. Güçlü kuvvetli, Türklerin kudretli sporu güreşte yenilmez bir delikanlıdır. Ailesini kaybettikten sonra ağabeyi ona yanına alır . Ağabeyinin yanında verimli toprakları olan bölgede tarım ve hayvancılık yaparak geçinip gitmektedirler. Bu dönemde de orduda askerlik yapmaktadır ve bölüğündeki  yüz gençten doksanyedisini güreşte devirmekle ve yaman  gücüyle nam salmıştır. Henüz kendini bekleyen gelecekten ve maceralardan habersizdir, hüzünlü kavalını çalarken. 
    İmam Salih artık baskılara dayanamayarak daha önceden Türkiye'ye göç etmiş akrabalarını bulmak umuduyla bir gece ailesinide yanına alarak, zor bir yolculuk sonrası  herşeyini, geçmişini de ardında bırakıp gizlice Bulgaristan' a geçer. Sınırı geçince en yakın Türk yerleşimine  varırlar ve  bir dönem burada kalmak zorundadırlar. Burası genç İbrahim’in bulunduğu yerdir aynı zamanda.
    Bu arada genç İbrahim'e Salih'ten ve  kızlarından bir olan  Feride'den bahsedip güzelliğini överler. İbrahim' de bu esnada Ferideyi görür ve   beğenir . Onu bir geceyarısı kaçırır ve  böylelikle evlenirler . Bu arada birde kızları dünyaya gelir (Rahime) . Bu arada Lozan Anlaşmasıyla mübadelede sürmektedir ve Yunanistan’ da ki Türklerin Türkiye' ye göçü vardır. Salih' de akrabalarını ve  köylülerini bulmak için anavatanına  gitmeye karar verirmiştir. İbrahim bu işe gönüllü olmasa da eşini, çocuğunu bırakamaz ve kayınpederine de karşı gelmez. Kendi ailesini ( Yani  Ağabeyi Ahmet ve kardeşleri Şirin ve Safiye'yi) geride bırakarak meçhul bir geleceğe doğru hepbirlikte  yola çıkarlar. İbrahim’ in ailesinin yöredeki ozamanki ismi " Macaroğulları"dır. Yani Macar Salih ( Babası),  Macar Ahmet  diye çağırılırlar yöre halkı tarafından. Bu esnada İbrahim belki birgün yine doğup büyüdüğü topraklara dönme hayalini hep yüreğinde sıcak tutmaktadır. Yol onlar için uzun ve ızdıraplıdır , çünkü kendi imkanlarıyla yol almak zorundadırlar. Uzun bir yolculuktan sonra İstanbul' a oradan da  tekne bozması bir dökük gemiyle Bandırma' ya varırlar. 
    Nihayet 1926 yılında Tatlısu' ya ( Eski adıyla Ermeni Köy'e )  ulaşırlar. Salih dede köylüleri ve akrabalarıyla buluşunca acıları, hüzünleri geride bırakıp mutlu olmak hayaliyle yeni hayatına dört elle sarılır. İbrahim ise bu tanımadığı insanlar arasında bir yabancıdır sanki , hatta onu “ Pomak İbram”  diye çağırırlar kendi aralarında .Sessiz sakin bir hayatı vardır , bu insanlarla aynı yöreden gelmeyen genç, koyunlarının peşinde çobanlık yapmayı tercih eder. Dağlarda yalnız başına geçirdiği anlarda memleket özlemini kavalıyla ve  sık sık dalan gözlerle haykırır etrafa . Çok konuşmaz, belkide gizliden gizliye pişmandır geldiğine ve buralarda olduğuna. Hatta ilk geldikleri dönemde Bulgar pasaportu taşıdığı için altı aylık süre dolunca  ülkede kalamayacağını söylerler  ve bu mücadelede (Fazla bilgi mevcut değil maalesef) altı ay  İmralı Adasında maphus bile yatar. Ama ailesini bırakmaz, bırakıp yurduna dönemez. Burası artık onun yurdudur. Tatlısu' nun dağlarında hüzünlü kavalıyla,  yalnızlığıyla ve uzaklara dalan gözlerle memleketini özler. Özlemlerini, hasretini, sıkıntılarını kavalı ve aile sevgisiyle unutmaya çalışır. İki çocuğu daha olur ( Hakkı ve Basri ), daha sonrada torunları. Torunlarına bile yüreğindeki aile ve memleket özlemiyle  kardeşlerinden birinin  ismini koymayı ihmal etmez (Şirin ) . Hayatını torunlarını , ailesini, koyunlarını severek , zorlu ve yokluk içindeki şartlara hiç aldırış etmeden sürdürür. Tütününden derin, derin  nefesler çekip,  kavalını üfler uzaklardaki dağların ardına ... 
     1969 yılında özlemleri ve kendinde sakladığı  gizemiyle   göç eder gider bu garip dünyadan. Geriye ondan ancak geçmişte  kalan güzel, duygu dolu anılar kalır,  sevenlerince hatırlandıkça anlatılabilecek olan. Ve  birde eski resim . 
      Rahmetle anıyorum seni sevgili Dedeciğim , birbirimizi hiç görmesek, bilmesekte. Ama biliyorum ki duyuyor, duyumsayabiliyoruz birbirimizi. 
    Tatlısu bir  eski ve terkedilmiş bir Ermeni köyünün üzerine kurulmuş, ortasından akan deresi, etrafındaki  ulu çınar ağaçları ve  yamaçlarındaki  yemyeşil ormanları ile güzel bir yurt olur  insanlara bundan böyle . Ama insanlar  çevreyi, doğayı gereğinden çok fazla tahrip ediyorlar maalesef ve etmişlerde . Bilmem ki  benim çocukluğumun Tatlısu'su bile daha hoş , yeşil ,özgün ve daha köy gibiydi.  Zamanın vazgeçilemez yıpratıcılığına  başkaldrımadan, eski güzellikleri anarak ve geleceğe daha güzellerini bırakabilme umudu taşıyarak noktalıyorum satırlarımı ... 
    Şimdilerde İbrahim'in torunu, onun dalıp gittiği memleketine olan özlemini ona kavuşturmak istiyor ve bunu yapacağı günü  , memleket toprağına ayak basacağı günün hayalini kuruyor.   
                                                                 Yazan : G.  Yalnızkartal   14 Mart 2001   
                                                                    Güncelleme : Ocak 2005  

* Bu hikayeyi benim için tarifsiz değerdeki AİLEME ithaf ediyorum .  

Not: Lozan Barış Anlaşması 24 Temmuz 1923 ‘de imzalanmıştır. Mübadele ile ilgili ek madde ve hükmü kısaca şu manadadır : “ İstanbul'da yaşayan Rumlarla Batı Trakya'da yaşayan Türkler hariç, Türkiye'deki bütün Rumlarla Yunanistan'daki Türklerin değiştirileceğini öngören madde sözleşmeye eklenmiştir.” Ve 30 Ocak 1923 tarihinde Yunanistan’la  Nüfus Mübâdelesi Sözleşmesi olarak imzalanmıştır.
 

                               Smolyan ve Drama  -Harita ve fotograflar

                            Bulgaristan-Smolyan'dan görüntüler

                               Annem Babam Ben ve Yeğenim
                              .
                                                ||Ana Sayfa||