PîR-İ  HATTATîN   ŞEYH HAMDULLAH [K.S.]

[Amasya, 1429 - İstanbul, 1526 ]


Türk Hat Sanatı geleneğinin Pîri,  İslam yazı sanatını zirveye taşıyan hattat olarak tanımlanan Hattat Hamdullah  Amasya’da doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte  1426-1429 yılları arasında olabileceği tahmin edilmektedir.

Bir sufi babanın oğlu olarak dünyaya gelen Hamdullah, zamanında "şehzadeler şehri" olarak bilinen Amasya'nın eğitim düzeyinin yüksekliği ile tanınan kurumları olarak medreselerinde öğrenim görmüştür. Dini ilimleri   devrin ünlü bilgini olarak  Şehzade II.Bayezid ve Ahmed’in hocaları da olan Hatip Kasım Efendi’den tahsil etmiş ve  ileri seviyede Arabça yanında Kur'an-ı Kerim  ilimlerini öğrenmiştir.Bu yıllarda hat eğitimine de başlamış olmalıdır.

Hat sanatındaki adı bilinen ilk üstadı olan Sufi Yahya Çelebi-zade Ali Çelebi'nin  Fatih Sultan Mehmet’e katip olması üzerine yine Amasya’da Hattat Hayrettin Halil Çelebi'de  yazı eğitimini tamamlamıştır. Bu temel hat eğitiminden sonra  Hamdullah'ı Türk Hat sanatının piri haline getirecek olan  asıl gelişmesini Bağdat ekolünün kurucusu ünlü hattatYakut Musta’sımi ve Abdullah Sayrafi’nin hat eserleri üzerinde yaptığı uzun tetkikler ve Yakut üslubuna getirdiği yeni ve orijinal tarz ile elde etmiştir.

Resmi büyütmek için üzerine tıklayınız

Şeyh Hamdullah yazdığı yazı ve kendine has üslûbu ile daha sağlığında  "Pîr-i Hattatîn" , "Kıbletü'l-Küttab” oalarak  anılmağa başlamıştır. Hat sanatına getirdiği tarz ile Osmanlı hattı o denli  gelişip güzelleşmiştir ki artık bir Türk sanatı olarak tescil edilmiştir.  Osmanlı hattatları arasında bir zirve olarak ismi yaşamaktadır. Aradan geçen  yüzyıllara rağmen -yaklaşık altı asırdır-  hat sanatındaki  üslubuna  yaklaşabilen çok az hattat söz konusu olmuştur.

II.Bayezid ile Dostluğu:

Resmi büyütmek için üzerine tıklayınızII.Bayezid, şehzadeliği ve Amasya valiliği sırasında Şeyh Hamdullah ile yakından ilgilenmiş, hatta Hamdullah’ın yazı hokkasını kendi elinde tutarak Türk hat sanatının bu ustasına saygı ile hizmette bulunmuştur. Şehzade -ve sonra da sultan olarak- verdiği davetlerde de Şeyh Hamdullah'ı  en yakınına oturtmuş, diğer konuklarından  ayrı  ve üstün tuttuğunu her zaman ve her vesile ile göstermiştir.

Aynı üstadın huzurunda eğitim aldıkları şehzade Bayezid -II.- ile aralarında nerdeyse bir ömür süren bir dostluk tesis edilmiştir. II. Bayezid'in şehzade olarak Amasya valiliği sırasında hat üstadı ve arkadaşı olan Hamdullah Efendi ile Meşk Kayası'nda sohbet ederlerken şehzade  "-Bir gün tahta geçersem, Amasya'ya cami yaptırmayı murad ederim. Sizce neresi münasibdir ?" diye sorar.Hattat olduğu kadar ok-yayını daima yanından ayırmayacak kadar usta bir okçu olduğu da bilinen Hamdullah yayını Amasya'ya doğru çevirerek oku bırakır: "Okumun düştüğü yer mescid olmağa layıktır" der. II. Bayezid 1481'de tahta geçtikten   bir yıl sonra da Şeyh Hamdullah'a verdiği sözü yerine getirerek okun düştüğü mahalde imaretini yaptırır. Bugünkü Amasya'daki  II.Bayezid külliyesi yerinin bu şekilde belirlendiği rivayeti kaynaklarda yer almaktadır.

İstanbul'a Gelişi :
1481'de Fatih Sultan Mehmed Han’ın vefatı üzerine tahta davet edilen Şehzade Bayezid, Amasya’dan ayrılırken hocası Şeyh Hamdullah’ı İstanbul’a davet etmiştir. Bayezid Han’ın saltanat tahtına çıkmasından bir süre sonra Hamdullah İstanbul’a gitmiş, Amasya’da iken arkadaşlık yaptığı Hattat Abdullah ve Hattat Cemaleddin Amasi’nin evine misafir olmuştur.

Hocasının İstanbul’a geldiğini işiten Sultan Bayezid Şeyh’e olan muhabbetinden, ona yakın olmak ve sohbetinde bulunmak için sarayın harem dairesi civarında oda tahsis etmiştir. Daha sonra Şeyh Hamdullah, saraya katip ve saray hüddamlığına muallim tâyin edilmiştir.

Okçuluğu
Hattatların piri Hamdullah, ok atıcılığında da tarihe geçecek kadar usta idi. Ok ve yay yapmakla da ünlenmişti. Şeyh Hamdullah iyi bir ok atıcısı olduğunu, okunu ulaştırdığı 1100 adımlık atışıyla göstermişti. İstanbul Ok Meydanı'nda mutad olarak yapılan söz konusu ok atma yarışmasında ok atmada mahir pehlivanların arasından sıyrılarak ok atma  rekorunu  kırarak adına hatırat taşı olarak "menzil taşı" dikilen bir okçu olmuştur. Bu menzil taşının yakın zamanlara kadar Okmeydanı'ndaki menzil taşları arasında yer aldığı kaydedilmiştir.

Okçuluktaki başarısı sebebiyle çocukluk ve gençlik arkadaşı  Sultan  II.Bayezid tarafından Mahmud ve Hamza Dede’den sonra çoğu okçu olan müridanını irşad etmek üzere  Ok Meydanı'ndaki ünlü Okçular  Tekkesi postnişinliği'ne  tayin edilmiştir.

Şeyh Hamdullah aynı zamanda iyi bir terzi olduğu rivayet edilir.  II. Bayezid’in şehzadeliği sırasında Şeyh Hamdullah'ın şehzadeye  kendi elleri ile diktiği ve armağan  ettiği kaftanın ustalıkla gizlenen dikiş yerlerinin bulunmasında güçlük çekildiği kaydedilmiştir.

Son yılları:
II.Bayezid’in vefatından sonra Yavuz Sultan Selim zamanında sekiz yıl süre ile deraghında tamamen inzivaya çekilmiştir. Bu yılarda hem hat alanında çırak-kalfa  yetiştirmiş, hem de manevi seyr ü sülûk niyeti ile kendisine intisab eden girmiş talibleri irşad ederek yaşamıştır. Kanuni Sultan Süleyman Han’ın tahta çıkması ile tekrar sarayın teveccühüne mazhar olmuş ve saray davetlerine icabet etmiştir.

1526 yılında İstanbul’da vefat ettiğinde  doksan yaşını aşmıştı. Kabri   İstanbul Üsküdar'daki Karacaahmed Sultan Kabristanı'ndadır.

Karacaahmed Sultan Kabristanı'ndaki Şeyh Hamdullah Haziresi. Üsküdar/İstanbul.

Eserleri:

İlim ve sanat dünyamıza bilhassa "altı kalem" olarak adlandırılan 6 yazı üslubunda da eserler vermiştir. Çok sayıda Mushaf-ı Şerif, Meşarik ve Mesahib-i Şerif,  Kehf, Nebe sureleri yazmıştır. Kaynak araştırmacılarının tesbit edebildiğine göre geride tesbit edilebildiği kadarı ile 47 adet Mushâf-ı Şerif, bine ulaşan En’am-ı Şerif ve cüz, 121 mûrakka ve kıt’a, 8 ilmi eser, 6 dua mecmuası bırakmıştır.

Mimaride tezyini bir unsur olarak Hat sanatının kullanılmasında da öncüdür. Celi tarz olarak bilinene  yazılarlanisbeten daha az meşgul olmakla beraber bilinen celi yazıları da bu alanın şahserlerindendir. İstanbul’daki  Bayezid Camii, Firûz Ağa Camii, Davut Paşa Camii kitabeleri ile Edirne Bayezid Camii kitabelerinin Şeyh Hamdullah eseri olduğu bilinmektedir.