Anasayfa
|
Marksizmin
Bunalımı
Louis Althusser
Onlar (sürgündeki dostlarımız ve
yoldaşlarımız) fikirlerini savunacak, kendilerini Marksist
ve ilerici olarak niteleyecek, hiçbir şeyi burjuva ideolojisinin
şantajına terk etmeyecek kadar yürekli
davranmışlardır. Bu kategoriye, halklarından
ayrılmamak için mevzilerinde kalabilmiş ve kalmayı
istemiş olanları da katmak isterim. Bu insanları
tanımıyor olsak da, sayıca çok olduklarının
farkındayız. Onların arkasında da kendi yöntemlerince
direnen işçi kitleleri var. Trentin'le aynı kanıdayım:
Bu düzensiz bir şekilde olabilir, ama anlayışlı
olmalıyız. Doğu'nun işçilerine elimizdeki tüm
yardım imkânlarını sunmalı ve hepsinden önemlisi
onların tecrit olmuşluklarını kırmalarına
çalışmalıyız.
Düşüncemi çok kaba ve şematik bir biçimde
dile getirdiğim için özür dilerim. Epey zamandır kendi
aramızda “Marksizmin bunalımından” söz etmekteyiz (Rossana
Rossanda da bu terimi kullandı). Bu terimden korkmamalıyız.
Eğer Marksizm bir bunalım içindeyse; bu bunalım açıksa,
herkes görebiliyorsa, düşmanlarımız biliyorlarsa, o zaman
bunu sömürebilmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Ama biz de
görebiliyor ve kabul ediyoruz. “Marksizmin bunalımı” teriminin
anlamı nedir? Her şeyden önce Mirafiori'deki (bir Fiat
fabrikası) yoldaşların söylediği gibi: İşçi
hareketinin tarihinde bir şey kırıldı, bir şey
onun süreklillğine müdahale etti ve kırdı. Bu bir olgudur.
Ekim Devrimi'ni ve Sovyet, Devrimi'nde Stalingrad'ın
oynadığı rolü, Stalin döneminin dehşeti ve Brejnev'in
baskıcı rejimi ile yanyana koymak zordur. Geçmişi bugünle
bir arada nasıl tutacağımızı artık bilemiyorsak,
bu, kitlelerin bilincinin onun artık gerçekleşmiş bir ideal
olmadığı anlamına gelir. Yaşayan bir ideal
değildir. Bu sorunu, sosyalizme giden birçok yol bulunduğu
şeklindeki basit bir cevapla geçiştiremeyiz. Çünkü tedirgin,edici
bir soru doğuyor hemen: Her şey olup bittikten sonra, sosyalizme
giden öteki yolların da aynı şekilde, yani günümüzde
varolan sosyalizm gibi sonuçlanmayacağını kim garanti eder?
Ama Marksizmin bunalımı
değişik bir bakımdan da anlamlıdır. Yalnızca
işçi hareketi tarihinde bir şeyin kırılmış,
SSCB'nin Lenin'den Stalin ve Brejrıev'e geçmiş oluşuyla kalınmamış
-ki bunlar başlıbaşına ciddî olgulardır- ama en
az bunlar kadar ciddî olarak, Marksist sınıf mücadelesinin
örgütleri tarihin Marksizm adına yapılan bir
açıklanmasını da getirememişlerdir. Şüphesiz,
tarihin bu kesitine Marksist bir açıklama getirmek oldukça zordur. Ama
bu, varolan bunalımın bir zayıflıktan da öte, bir
teori bunalımı olduğunu gösterir.
... Eğer bu doğruysa, o zaman
düşmanlarımızın bunu sömürmesinin ötesinde, buna
karşı üç şekilde tavır alınabilir.
Birincisi bazı Komünist partilerin
izlediği yoldur; kurtarabildiğini kurtarmak, bunalımdan söz
etmeksizin hiçbir şey değişmemiş gibi yoluna devam
etmek. Sorumlu bir yaklaşım değildir bu. İkinci
yaklaşım işe bunalımın şokunu kabul etmeyi,
ona teslim olup acısını çekmeyi ve aynı zamanda da hep
umut verici bazı nedenler aramayı içermektedir. Bu
yaklaşım, kargaşayla yanyana yürür. Ama ilk an
geçiştirildiğinde kişi asgari ölçüde olsun belli
perspektiflere bakmadan edemez, ya da tarih çevresinde boğulan
köpekler gibi sürüklenme riskini göze alır.
Karşı tavır almanın üçüncü
şekliyse, bunalımın rüteliğini, anlamını ve
boyutlarını keşfetmemizi sağlayacak (kolay olmasa da)
gerekli tarihî, teorik ve siyasal bir uzaklığa yerleşmeyi
içermektedir. Bunu başarmanın mümkün olduğunu
sanıyorum. Bunu başarırsak dilimizi de
değiştirebileceğiz: “Marksizmin bunalımından” söz
etmek yerine, “Marksizmin nihayet bunalımı yırtıp
çıktığını” söyleyebileceğiz. Nihayet bu
büyük gün gelecek, bütün dünya onu görecek, hayatî olan bir şey bunalımdan
kurtulacak, bunalımın içinden sıyrılıp
çıkacaktır. Bu bir paradoks değildir. Kanımca, gerçekte
Marksizmin bunalımının doğuşu pek yeni
sayılmaz. Son birkaç yılın olayı olmadığı
gibi, komünist hareketteki kopmalardan ötürü de değildir. Uluslararası
komünist hareketin bunalımından sonra görülür hale gelmekle
birlikte, bundan daha eski ve hattâ kopmanın nedenlerinden biriydi. Eğer
bunalım ancak son birkaç yılda patlak verdi ve görülür olduysa,
bunun nedeni o ana kadar tüm bir siyasal ve ideolojik aygıt
tarafından bloke edilir olmasıydı. Bize gelince, birkaç
istisna ve işçi hareketindeki birkaç kısa aşama
dışında Marksizmin bunalımının 1930'larda
başladığını söyleyeceğiz...
Bugün, uzun zamandır kendilerini temel
aldığımız ve muhtemelen temel almaya devam
edeceğimiz ustalarımız ve öğretmenlerimiz
tarafından ortaya atılan bir fikri yeniden gözden geçirmenin
gereğini duyuyoruz... Bunda şaşırtıcı olan
hiçbir şey yok. Bu insanların bize eksiksiz ve tam bir teori
bıraktıklarına inanmak, eğer
anladığımız şey bir mücadele teorisiyse, saçma
olurdu. Bu teori, doğduğu dönemde egemen olan ve sonsuz bir mücadelesi
sonucunda kopmak zorunda olduğu ideolojinin damgasını
taşımaktadır. Bu yüzden çelişkiler ve kopukluklarla
karşılaştığımızda
şaşırmamalıyız. Tersine, teorinin kurtarıcı
potansiyelini tam olarak gerçekleştirmek için, bir yandan
bunalımın sunduğu tarihi imkânlara sıkı
sıkı sarılırken, öte yandan onun çelişkilerini ve
kopukluklarını varsaymak zorundayız.
Çeviren: ALP KAYA
Kaynak: Birikim, 38, S. 52-53
|
|