SENDEN GELENLER



Görebildiğin her yerde ben
olmalıyım
Düşlediğin her yerde BEN
Ben olmalıyım
Sana sevgiyi ilmik ilmik işleyen
Bulutlarda ben olmalıyım
Yağmurlarda BEN
Yüreğinin atışında ben olmalıyım
Dudaklarında ki gülümsemede BEN
ve Sen benim olmalısın
Varlığın yaşamım olmalı


Güneşe sordum seni,
Benim gibi sıcak dedi.
Yıldıza sordum seni,
Benim gibi parlak dedi.
Kalbime sordum seni,
Seviyorsun dedi...


BİR GÜN ANLARSIN

 Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı
bilmez.
 Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
 Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
 Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
 Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
 Onun unutamadığın hayali,
 Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
 Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
 Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
 Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
 Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
 Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
 Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
 Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın
 Duyarsın, ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
 Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
 Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
 Niçin yaratıldığını.
 Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
 Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
 Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
 Dolar gözlerin, için burkulur.
 Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
 Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
 Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
 O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
 Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
 Uzanır, gökyüzüne ellerin.
 Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin.
 Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
 Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
 Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
 Bir gün anlarsın hayal kurmay;
 Beklemeyi, ümit etmeyi.
 Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
 Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
 Lanet edersin yaşadığına...
 Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
 O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden
 SENİ SEVDİĞİMİ BİR GÜN ANLARSIN


 Bir kadının bana gelecek olması, bir rüzgarı geçerek
 Bir şarkıyı geçerek, saçlarının uçuşunda
 Bir kadının bana gelecek olması, bir ömür geçecek
 Aşkın buruk tadında, buluşması iki yalnızlığın
 Bir akşamı geçecek
 Belki de dağılan sesleri hüznün ve akşamın
 belki de
 Bir kadını geçecek
 Bir kadını bekliyorum
 Eteklerini ve saçlarını uçurarak gelecek...



Sen şiir gibi sevdiğim adam
Veda etmekten korktuğum sevdiğim
Seninle coşmak varken tutkulara.
Birgün kaybettiklerimizin arasında biribirimizi
unutmaktan korkuyorum,
Sen nefes gibi solukandığım adam
Sesinde heycanlandığım, yüzünde umutlandığım öykü
Seninleyken aldığım toprak kokusunu, sensizken
özlemekten korkuyorum
Bir yaz güneşi ardında sırtımıza yükleyip
sakladıklarımızı gizlemekten
Sen her mevsimde yeniden sevdiğim adam
Bu şehire daha esip gitmeden özlediğim rüzgar
İlk sana yeşeren gözlerim ve saatları seninle
unuttuğum zaman
Bir akşam açıldığım koca ummanlarda boğulmaktan
korkuyorum
Sen 'Seni seviyorum' dedirten adam
Mıh gibi kalbime yapışmış ve çarpan
En güzel senelerimde mecbur olup ve öpüşürken sarhoş
olduğum adam
Şimdi sana Koşup. bir gün seni suçlamaktan korkuyorum


  Sana büyük bir sir söyleyeceğim
 Zaman sensin
 Zaman kadındır ister ki hep okşansın
 Diz çökülsün hep
 Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına.
 Bir taranmış
 Bir upuzun saç gibi zaman
 Soluğun buğulandırıp sildiğin ayna gibi.
 Zaman sensin, uyuyan sen
 Şafakta ben uykusuz seni beklerken
 Sensin gırtlağıma dalan, bir bıçak gibi...
 Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
 Bu mavi çanaklarda kan gibi
 Durdurulmuş zamanın işkencesi
 Ah bu daha beter işkence hiç mi hiç giderilmemiş
 istekten
 Bu göz susuzluğundan sen yürürken odada
 Bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
 Daha beter seni kaçak
 Seni yabancı bilmekten
 Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda
 kalmaktan
 Tanrım ne ağırdır sözcükler
 Asıl demek istediğim bu.
 Hazzın ötesinde sevgim
 Hiç bir zararın erişemeyeceği yerde bugün
 Sevgim
 Sen ki benim saat-şakağımda vurursun
 Boğulurum soluk alıp vermesen
 Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın.
 Sana büyük bir sır söyleyeceğim
 Korkuyorum senden
 Korkuyorum yanın sıra gidenden pencerelere doğru
 akşam üzeri
 El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
 Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan
 Korkuyorum senden.
 Sana büyük bir sır söyleyeceğim
 Kapat kapıları
 Ölmek daha kolaydır sevmekten
 Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
 Sevgilim.


Başın göğe erdimi ki sevgili. En büyük sen oldun mu?
Herkes seni parmakla gösteriyormu artık? İşte bu "O"
diyorlar mı? Diyorlar değil mi?
Ne yaptım ben sana ne istedin de olmadı, neyi düşledin
de gerçekleşmedi? Benden daha çok seven varmıydı?
Olmadı değil mi? Bulamadın benim gibisini, bulamadın
böylesine seveni. Bulamazsında gülüm. Bende sırf sen
vardın sevdan vardı, şimdiyse sen yoksun hala sevdan
var. Gülüşün geliyor aklıma gülüyorum, kızışın geliyor
yine gülüyorum. Gidişin geliyor aklıma suratım
asılıyor, maziye dalıyorum sonra sövüyorum kendi
kendime...
Benimde hayallerim vardı kendime dair. Nezaman
düşünsem, hep sen vardın yanımda. Evlenirken sendin
kolumdaki, gülerken yanımdaki sendin. Güzel bir yer
görsem, orada hayal ederdim seni.yakıştırırdım..!
Herşeyim sendin.
Deli mi diyorsun? Dersin tabii, sensiz kalmadığın için
dersin, sensizliğin hasretini çekmediğin için dersin.
Sensiz kalda gör. Nasıl korkarsın güneş doğacak diye,
insanlar uyanacak, sensizliği düşünemeyeceğim, sana
birşeyler yazamayacağım,  sensiz kalda gör. En çok
neyden korkarsın biliyormusun? Seni görmekten. Bir
köşeyi dönünce, seni yanında bir başkasıyla gülerken
görmekten korkarsın. Ya o da beni görürse, acımı, kan
kırmızı gözlerimi görürse diye, sensizliğin yüzünden,
derbeder olduğumu anlarsa diye nasıl korkarsın
biliyormusun ve çıkamazsın dışarı, kaçarsın
insanlardan. Kendini geceye mahkum edersin. Ağlarsın
güneş doğarken, çilem başlıyor diye. Başını yastığa
koyarsın da uyuyamazsın. Bir sağa bir sola dönersin,
güneş batıncaya dek. Ve nihayet güneş batar gider
gider yüzün. Sensizliğin resmine bakarsın aynada.
Ardından masaya bir bardak koyarsın. Bir bardak
dersin, tek bir bardak içeceğim, sıhhat niyetine,
ikinciyi doldurursun
farkında olmadan, sensizliğin şerefine, derken üç
dersin acın dinsin diye, acın çoğalır dört dersin
gidişine beş dersin, sonra unutursun saymayı. Sabah
olur sızarsın masada, yatağına götürürler seni geceye
kadar uyur da dinlenirsin, için yana yana.
Kaç kez zindan olmuş gecelerim nasıl da almış aklımı,
filiz vermiş içimde sevdan. Dost düşman söz eder kendi
kendince. Kınanmak yiğit başına. Bu ne ayıp ne de
yasak öylece bir gerçek kendi halinde. Belkide
yaşamama sebep.
Evet ağlamaklı oluyorum geceler. Hani kurşun sıksam
geçmez geceden, başım dumanlı, terliyorum yine buram
buram. Anlatamam nasıl ıssız karanlık ve nasıl zehir
zıkkım sigaram. Yine bir cehennem var yastığımda GEL
ARTIK...


 Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
 Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
 Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
 Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
 İmrendiğin, öfkelendiğin
 Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
 Yani yaşamışlık sandığın
 Geçmişim
 Dile dökülmeyenin tenhalığında
 Kaçırılan bakışlarda
 Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
 Zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde
 durulmuyordu.
 Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri
 sanıyordun, biraz daha
 Fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
 Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven,
 rastgele bir ilişki
 Gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan,büyüyüp
 kök salan,
 Benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir başka
 bedellendin.
 Ve hala bilmiyordun sevgilim
 Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
 Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
 Bütün kazananlar gibi
 Terk ettin
 Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç
 lirik parça yazmaya karar
 vermiştim.Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
 Çıkılmış bir yolun ilk
 durağında bir mevsim bekledim durdum.
 Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
 Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
 Yüzündeki küskün kedere, gür kirpiklerinin altından
 Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
 Çerçevesine sığmayan
 Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
 Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
 Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi
 geçmişti Mayıs.
 Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi,
 dokunmak gibi uçucu ve
 yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
 Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
 usulca düşüyordu bir kağıt
 aklığına, belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma,
 hayatıma.
 Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi
 daha. Aşk mıydı, değil  miydi?
Bunu o günler kim bilebilirdi? " Eylül'de
 aynı yerde ve aynı insan
 olmamı isteyen " notunu buldum kapımda. Altına saat:
 16.00 diye yazmıştın,
 ve 16.04'tü onu bulduğumda.
 Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
 Takvim tutmazlığını
 Aramızda bir düşman gibi duran
 Zaman'ı
 Daha o gün anlamalıydım
 Benim sana erken
 Senin bana geç kaldığını
 Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve
 getirdikleri. Döndüğünde eksik,
 noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi
 görmediğimiz o üç ay,
 alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı,
 eksik kalmıştı.
 Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
 arkadaşlığımıza.
 Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi
 tutunuyor, dilsizler gibi
 bakışıyorduk.
 Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
 Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir
 beraberlikti bizimki. Zamanla
 gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik
 birbirimize.
 Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi
 aramıza. Biliyorum ne
 sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim
 sana.
 Şimdi biz neyiz biliyor musun?
 Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar
 gibiyiz.
 Birbirine uzanamayan
 Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
 Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
 Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki
 enkaz olacağız yalnızca
 Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
 Ne kalacak bizden?
 Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık
 dökük şiirim
 Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
 Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
 Bizden diyotum, ikimizden
 Ne kalacak?
 Şimdi biz neyiz biliyor musun?
 Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş
 çocukları gibiyiz. Umut
 ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
 şey bulduğunda neyi, ne
 yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
 Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
 Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
 Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
 Kış başlıyor sevgilim
 Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
 Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
 Oysa yapacak ne çok şey vardı
 Ve ne kadar az zaman
 Kış başlıyor sevgilim
 İyi bak kendine
 Gözlerindeki usul şefkati
 Teslim etme kimseye, hiçbir şeye
 Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
 Ayrılığımızın kışı başlıyor
 Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.
 Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya
 oturup sonu gelmeyen cümleler
 kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar
 mırıldanmak...
 Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
 Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
 İçinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
 Para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz
 numaralar
 Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı
 bilemezsiniz
 Çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar,
 eşyalar
 Gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız
 alışkanlıklar
 Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de;
 bakamazsınız aynalara,
 çağrışımlarla ödeşemezsiniz
 Dışarıda hayat düşmandır size
 İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz
 Bir ayrılığın ilk günleridir daha
 Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
 Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
 Kulak verdiğiniz saat tiktakları
 Kaplar tekin olmayan göğünüzü
 Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
 Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet
 kadar tehlikesiz
 Bakınıp duruken duvarlara
 Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik
 bir çiçek, unutulmuş bir
 oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam
 eşyanın gürültüsünü,
 nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam,
 dediğimiz zamanlar gibi


O kadar çok sey var ki yarim kalan
Söylenmeyen, konusulmayan
Dahasi yasanilmayan
Dilimin ucuna gelipte yuttugum
Gözlerime doluveren,Bogazima dügümlenen
O kadar çok sey var ki yarim kalan.
Sevgiler, sevinçler,Şakalar, kahkahalar
O kadar kisa sürüyor ki
Gerçek mi, hayalmiydi karistirdim
Aglamak yarasir bana,Gülmek neyime
Ne güldüm ne aglayabildim
Gözyaslarim yarim kaldi.
Konusmak istedim hep
Ne olursa olsun, konusmak
Acı tatli, hayal gerçek
Kimi çocukca geldi, kimi saçma
Kelimeler dilimin ucunda
Konusamadim yarim kaldi.
Konusamadim bari yazayim dedim
Öfkemi, özlemlerimi,Sevgimi, bendeki yerini
Degerini yazayim dedim
Öylesine yogundu ki duygularim,Beynim durdu
Kelimeleri dizip yan yana,Yaziya dökemedim
Kalemim elimde kaldi.
Beceremedim yasam kavgasini
Ya sicak oldum ya soguk,Bulamadim ortasini
Her konustugum arkadas
Her gördügüm dost bilindi
Onuda beceremedim Yalnizligim bana kaldi.
Sevdim sevmesinede
Sevildigimi anlayamadim
Duydugum nadir tatlı sözler
Suclamalara takildi hep, yazik
SIkI sIkI sarilsamda onlara
İste seviyor deyip, uçmanin
Kendimi kandirmanin alemi yok
Sevgimde yarim kaldi.Ne olur dinleyin bir kere
Düsünün ne olur Bagirmak, küsmek degil
Konusun ne olur Yarim kalmasin dostluklar
Sevgiler yarim kalmasin Üç günlük dünyada
Sevmek sevilmek dururken
Ömrümüz kuru kalmasin


Alnına konsun bu öpüş!
 Ve,şimdi senden ayrılırken,
 İtiraf edeyim ki-
 Günlerimi bir düş
 Sayarken yanılmıyorsun;
 Ama ,Umut gitmişse uzaklara
 Bir gece ya da bir gün
 Bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
 Fark eder mi bu yüzden?
 Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
 Yalnızca bir düşün içinde bir düş.
 Kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
 Haykırışları içinde duruyorum:
 Ve altın kum taneleri tutuyorum avucumda-
 Ne kadar az! Ama nasıl da
 Süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlere
 Ben ağlarken- ben ağlarken!
 Ah Tanrım! Daha sıkı
 Tutamaz mıyım onları?
 Ah Tanrım! Tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız
 dalgadan?
 Bir düşün içinde bir düş mü
 Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?


Yürüyorum o çok sevdiğim Istanbul'un sokaklarında,
Her yer, her şey hasret sana
Beraberken elimi tutmadığında,
Bana sarılmadığında,
Beni öpmediğinde
Hasretim
Hatırlar mısın ne demiştim
Sensizliğin sonunda sen olmasan
Katlanamazdım,
Katlandım, ama yine de hasretim sana.
Sen varken hasret çekmenin bir anlamı yok,
Yanılsama gibisin,
Sanal.
Uzatınca elimi sana sevgiyle
Yok oluyorsun.
Belki de korkuyorsun.
Sana âşık olduğum an kabullenmiştim senden ayrılmayı,
Sen varken hasret çekmenin bir anlamı yok,
Sen yokken daha anlamlı hasretin.

Haydi artık git yoluna.
Merak etme,
Bir soran olursa, kötü bir şey söylemem senin için.
Yok ol.......
(24/4/2001)



Bir ömürsün bende
Can olun bedenimde
Usumda, düşümde gecelerimde
Sen saklısın yüreğimde
Benden bir başka yerde
Ya da benden öte de
Azda olsa elin elimden
Yavaşça çekildiğinde
Sen gidemezsin bir yerlere
Sen saklısın yüreğimde
Sabahın ilk ışıklarında
Açmış çiçekler gibi
Gülün şarkısını söyleyen
Bülbüller gibi
Bir ömürsün bende
Sen saklısın yüreğimde
Karlı dağların ardında
O sarp yamaçların tepesinde
Gökyüzünün mavisinde
Bulutların da üstünde
Gönül her titreğinde
Sen saklısın yüreğimde
Uzaklarda bir yerlerde
Göz pınarlarıma ağla dediğimde
Bulut bulut seni özlediğimde
Gecenin sessizliğinde
Sen saklısın yüreğimde
Yollara düşüp sana erişemediğimde
Kuşlar gibi kanat çırpıp uçamadığımda
Ağlayıp da sana ağlayamadığımda
Kollarımı boynuna dolayamadığımda
Ah edip de kokunu alamadığımda
Avutuyorum kendimi senin yokluğunda
Sen saklısın yüreğimde
Ellerini uzatsan bana  tutamıyorum
Gözlerimi uyku girmiyor uyuyamıyorum
Hayaller kurup seni bulutlara yazıyorum
Gönlümün her köşesinde seni buluyorum
Acılarla kendimi biliyorum sensizim bende
Sen saklısın yüreğimde
(24/04/2001)


Sen yabancı uzaklardaki ,
çok uzaklardaki  aşk,
Nasılda oturdun yüreğime,
Öyle birden bire ansızın.
Çok özlediğim insan
Hep beklediğim
Benim diğer yarım
Sevdiğim...
Ansızın mavi düşlerim
Üşüyen ellerime düşüyor
Ve ben Allah'tan seni diliyorum
Yalnızca seni,
Seni görmek ve tanımak,
Sana canım demek
Sana sarılmak istiyorum,
İçimdeki tüm sevgimi sana vermek
Yarınlarımda ,düşlerimde ,umutlarımda
Yalnızca senin olmanı diliyorum,
Yüreği güzel insan!
Mavi düşlerimdeki sevdiğim benim,
SENI OZLUYORUM
(24/04/2001)


Sen......
yasaklar içindeki bir resim
ben se senin için bir yabancıyım
tutsam tutacak kadar yakınımdasın
seslensem duyulmaz sesim
bir bilmece olur bazen duygular
çözümler hep yasaklarda kalırlar
mahkumsundur olmaz denen gerçeğe
yanarsın belki mahşere kadar
söyleyemem sana sevdiğimi
söyleyemem sana beni
anlatamam güzel gözlerinin
bana neler ettiğini
yazık diye ,günah diye kahrolup giderken
yanarım mahşere kadar
bir hikaye yazdım ikimiz için
kızla oğlan birbirini seviyor
binbir türlü zorluklarla
sonu mutlu sonla bitiyor
isterdimki kahramanın olayım
isterdim ki masallardan çalayım
isterdim ki gerçeklerde bulayım
yasaklar kaderimi çiziyor
söyleyemem sana sevdiğimi,söyleyemem sana beni
anlatamam güzel gözlerinin bana neler ettiğini
yazık diye günah diye kahrolup giderken
yanarım mahşere kadar
(20/04/2001)


Gerçi, ilk yalanım sen değildin,
Daha ne kırlangıçlar vurdum
Arkasından gözyaşı döksem de
Bakarken yürek çarpıntısına...
Sen saklambaç oynayamazsın kanatların uzun,
Mızıkçı ben olsam da...
Gökkuşağı küsmüş... yağmurları beklememişsin...
Akşamlar gördüm mana taşımaktan yorulmuş bir şiire
koşan
Kaç akşamda kayboldum, bir şiire satılan...
Başı boş kelimeleri yakalayıp hizaya sokmak hoşuma
gidiyordu senin için
Tuzu eksikti zaten hayatı, tadı da umrumda değildi,
başa döndüm ..
Hepsinin kapıları açık artık, dağınık not defterlerim,
Onun için dizgisini yapamadım bu yazının.
Neyi nereye koyacağına karar veremeyen,
Nerden başlayacağını bilmeyen bir eve yeni taşınmış ev
sahibi gibi ..
Sayfa dağınık bağışla demek geliyor içimden...
Bu yüzden kesik kesik bu yazı...
Kesik kesik olduğu için belki de yüzü ...
Kaç defa gittin saat 12'yi vurmadan ..
Ve...
Kaç defa geldim kapına elimde tek ayakkabın...
(15/04/2001)


BEN DE AYNI DUYGULARI HİSSEDİYORUM ....
KARANLIK GECELERİMİ AYDINLATAN MEHTAP ,
BULUTLU GÜNLERİME DOGAN GÜNEŞ OLDUN SEN
VE SENİ TANIDIĞIM İÇİN ,SENİ SEVDİĞİM İÇİN ASLA PİŞMAN
DEĞİLİM
"HERŞEYE RAĞMEN"
(15/04/2001)


Ben;
Bir gecenin apansız çığlıkları arasında fışkıran,
Kır çiçeği kadar duygusal, eğik, ezilmiş...
Sen;
Gece güne koşarken tomurcuklanan,
İlk güneşin öpüşüyle nazlıca uyanan gülüm.
Ben beni öldürürüm,
Herkesi öldüremem ki!
Giderim bil ki dönmem,
Bil ki sürmem şafağa...
Düşün!
Duy!
Sonsuz yaşanmaz...
Kurşun kadar yalın,
An kadar kısadır ömür.
Düşün,
Düşünde gelme,
Düşünde sevme beni.
Son sevgimizi de aldılar;
Kelepçe vurdular yüreğimize.
Bize paylaşmak kaldı hücreleri.
Düşün canım,
Düşün gülüm,
Gelme bana,
Sevme beni!...
(15/04/2001)


rüya'nın bir tanesi
kalbinin tek sahibi
hayattaki tek amacı
havası,suyu,ekmeği
yaşama nedeni
biricik erkeği....
neden öyle çekip gitti ????
:((((((((((((((((((((((((((
(23/04/2001)


Beni görmek istiyorsan
Sabret... biraz daha
Az daha gece olsun
Beni duymak mı istiyorsun
Dur az daha dur
Dur ki rüzgar çıksın
Beni düşünmek mi istiyorsun
Hiç kimseyi düşünme
Sus... Beni düşünüyorsun
(15/04/2001)


 Bir Gün Cehennemde Karsilasabiliriz.
 Sen Kalp Hirsizi Oldugun için ,
 Bense Tanriyi Birakip Sana Taptigim için.....
(15/04/2001)


SENİ BEN;
AYIN MAVİ YÜZÜ,KARANLIĞI KUCAKLIYORKEN SEVDİM.
SENİ BEN;
YILDIZLARIN SİM GİBİ PARLADIĞI,UZUN GECELERDE SEVDİM.
SENİ BEN;
ALTIN SARISI GÜNEŞ,ENGİNLERE İNİYORKEN SEVDİM.
SENİ BEN;
YOLLARIN SONUNDA,EN UMULMADIK ANDA SEVDİM.
SENİ BEN;
BİR YOLCUNUN,KENDİNE HAS YORGUN GÖZÜYLE SEVDİM.
SENİ BEN;
KINDA KILINÇ GİBİ DEĞİL,İLK ŞİİRİMİ YAZAR GİBİ SEVDİM
SENİ BEN;
BİR ÇOCUK KADAR SAF,BİR ÇOCUK KADAR İÇLİ SEVDİM.
SENİ BEN;
RÜZGARIN SIRTINDA,GÜL YAPRAKLARINA YASLANIR GİBİ
SEVDİM.
SENİ BEN;
TAŞ DUVARLAR ARDINDA,ÖZGÜRLÜK DÜŞLERİ KURAR GİBİ
SEVDİM.
SENİ BEN...
BÖYLE
ANSIZIN
BİRDEN BİRE DEĞİL
USUL USUL,DAMLA DAMLA SEVDİM...!
(17/04/2001)


Kimbilir hangi aksam günesle beraber bende sönecegim,
Kimbilir hangi ellerden son suyumu içecegim ,
Belki seni göremeden ölecegim ...
        fakat yinede seni
       'EBEDiYEN SEVECEGiM'
(15/04/2001)


paylaş benimle

GÜZEL ŞİİRLER AMA BEN ANA SAYFAYA GİTCEM :(