Bugün :   



     Şekil 2; Dairesel dans, besin kaynağının kovana 100 metreden daha yakında olduğunu haber vermektedir.

     6.3. Kuyruk Sallama Dansı

     Besin kaynağı eğer kovanın bulunduğu noktadan 100 metreden daha uzakta ise, kaşif arılar kovana döndükten sonra diğer arıların ortasında kuyruk sallama dansı yapmaktadırlar. Bu dans esnasında arı abdomen kısmını sallar ve yarım daire çizerek ilerler. Bu şekil tamamlandıktan sonra keskin bir geri dönüş yaparak dairenin diğer yarısını tamamlar ve çizilen çemberin ekseni üzerinde tekrar yukarıya doğru ilerler. Bu şekilde tamamladığı zaman keskin bir geri dönüş yaparak dairenin diğer yarısını tamamlar ve çizilen çemberin ekseni üzerinde tekrar yukarıya doğru ilerler (Şekil 3).

     Bu hareketler kovanların kontrolleri esnasında tecrübeli arıcılar tarafından kolaylıkla petekler üzerinde izlenebilir.

     Dans yönünü ;kovanın yeri bitki kaynağı ve güneş arasındaki açılar tayin etmektedir. Güneşin durumu değiştikçe, bu açılarda değişeceğinden buna bağlı olarak dansın yönü de değişmektedir (Şekil 4).

     Eğer besin kaynağı güneş yönünde ise keşif arı petek üzerinde başı yukarı gelecek şekilde, aksi tarafta ise başı aşağıya gelecek şekilde daire ekseni üzerinde hareket eder. Kaynak diğer yönlerde ise belirgin açılar çizerek kovanın hangi yönüne gidilmesi hakkında bilgi aktarılır. Örneğin besin yeri, kovanın yönünde güneşle 40° C 'lik bir açı yapacak şekilde eğimli olmalıdır (Şekil 5).

     Şekil 3; Kuyruk sallama dansı bulunan besin kaynağının 100 m. 'den uzakta olduğunu işaret etmektedir.

     Şekil 4; İşçi arının kuyruk sallama dansı, Dans yönleri, güneşin farklı pozisyonu ve besin kaynağının farklı yönlerde olması ile değişmektedir.

     Şekil 5; Besin kaynağı, kovan - güneş doğrultusunun 40° solunda ise uçuş ekseni düşey eksen ile aynı açı değerinde olmaktadır.

     Besin kaynağının kovana olan uzaklığı ise, dans temposunun hızlı veya yavaş olmasıyla anlatılmaktadır. Örneğin bitki kaynağının uzaklığı ile her 15 saniye içinde tekrarlanan kuyruk sallamasının sayısı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bu durum aşağıdaki tablo 1 'de açıklanmıştır.

     Besin kaynağının kovana olan mesafesini koloni bireylerine bildirmek, besin yönünün tayini ile ilgili haberleşme kadar önemlidir ve arılara büyük avantaj sağlamaktadır.

     6.4. Diğer Danslar

     Bal arılarının besin yeri ve yönünü tayin eden dansları dışında ;tehlikeyi haber veren alarm dansı temizlemek için yapılan temizlenme dansı, huzur ve memnuniyet ifade eden DVAV dansı ve petek kenarlarında yapılan mesaj dansları vardır Teknik Arıcılık ( 1986, Sayı 8 ).

     6.5. Arılarda Yer Tespiti

     Araziden dönen arılar buldukları kaynakların yerini çeşitli yöntemlerle diğer arılara anlatabildikleri gibi uçuşa çıkan arılar kendi kovanının yerini de çok iyi bir şekilde öğrenmektedir.

     İlkbaharda arıcılığa yerleştirilen bir koloninin arıları, çevreyi tanımak ve kovanın yerini öğrenmek için keşif uçuşları yaparlar. Arılar önce kovan çevresinde çok kısa mesafeli uçuşlar yapar ve kovan çevresinde adeta fotoğrafını çekerek kesin olarak kendi kovanın yerini belirler. Araziden dönen arılar, kovanlarının yeri çok az değiştirilmiş bile olsa bunu derhal anlarlar. Ayrıca arıların, yavruların olgunlaşmamış nektarın, balın ve kovan içerisindeki diğer maddelerin kokularının karışımı ile oluşan bir koku mevcut olup, Arılar kovanlarının yerini bulmada bu kokudan da yararlanırlar. Böylece herhangi bir arı yabancı bir kovana girmez.

     Yer tespiti arıların oyun uçuşları denilen ilk uçuşlarında ve oğul arılarında görülür. Oğul arıları yaptıkları çevreyi tanıma uçuşlarıyla yeni kovana alışırlar Genç ( 1994 ).

     6.6. Çiçek Tozu ( Polen ) Toplama Faaliyetleri

     Çiçek tozu arılar için doğada bulunan tek protein kaynağıdır. Çiçek tozu nektar ve bal gibi enerji kaynağı olarak kullanılamaz. Arıların çiçek tozu olmadan yavru gıdası salgılamaları, larvaları beslemeleri ve genç larvaların vücut gelişmelerini tamamlamaları mümkün değildir.

     Bal arıları polen toplama uçuşlarına genellikle sabahın erken saatlerinde başlarlar. Polen arıların ağız parçaları, bacakları ve vücudu örten sert kıl örtüsü yardımıyla çiçeklerin erkek organlarından toplanır. Polen toplamaya çıkan arı, midesini bal ile doldurduktan sonra kovandan çıkarak arazide çiçekleri organları üzerine konar. Vücuduna bulaşan çiçek tozlarını orta bacaklarındaki fırça ile toplar, ağzından çıkardığı nem ile nemlendirir ve arka bacaklarındaki fırça ile toplar, ağzından çıkardığı bal ile nemlendirir ve arka bacaklarındaki polenleri de bu bacaktaki fırça ve tarak denen özel aygıtlarla ve bacaklarını birbirine sürterek polen sepetine yerleştirir. Bu işlem bazen arı havada uçarken bile sürer. Uçuşa çıkan arılar aynı seferde polen ve nektar yüklü olarak da dönebilirler. Bu durum özellikle aynı anda hem çiçek tozu ve hem de nektar verebilen çiçeklere yapılan uçuşlarda görülür.

     Çiçek tozu kovan içi hizmet dönemini tamamlamış 21 günden daha yaşlı işçi arılar tarafından toplanır. Kaynağın cinsine bağlı olarak bir arının bir seferde taşıdığı polen yükünün ağırlığı 12-30 mg. Arasında değişmekle beraber ortalama 15 mg. Civarındadır. Arının bir seferde taşıyabileceği polen yükü kendi vücut ağırlığının üçte biri kadar olabilir.

     Arıların büyük çoğunluğu toplama, taşıma ve yükün boşaltılmasını kapsayan bir polen seferini yarım saatte tamamlamaktadır. Bir arı günde ortalama 5-8 en fazla 11-20 polen seferi yapabilir. Her defasında 14 mg. polen taşıyan ve günde 5 sefer yapan bir arı gün boyunca 70 mg. ve 8 sefer yapan bir arı ise 112 mg. çiçek tozu taşır. Bir koloninin kovanına taşıdığı çiçek tozu miktarı yılda 35-40 kg. civarındadır.

     Bitkilerin çiçek tozlarının yoğunlukları farklı olduğundan bir seferde toplanan yükün ağırlığı kaynağa göre de değişir. Kullanılan kaynağın tırtıl türleri karaağaç olması durumunda polen yükü ortalama 12 mg. iken, mısırda 14 mg., elmada 25 mg. ve akça ağaçta ortalama 29 mg. 'dır. Arı polen sepetini 6-10 dakikada doldurur.

     Kolonilerin yıl içerisinde en yoğun olarak çiçek tozu topladıkları mevsim yaz ayları Haziran Temmuz Ağustos ve yavru yetiştirme aktivitesinin yüksek olduğu dönemlerdir. Genç ( 1994 ).

     6.7. Bal Özü ( Nektar ) Toplama Faaliyeti

     Nektar ya da bal özü balın hammaddesi durumundadır. Nektar bitkilerin çiçeklerin de bulunan nektar bezleri tarafından üretilen şekerli bir sıvıdır. Nektar seferine çıkan bir işçi arı çiçekten nektar hortumu ile emerek alır ve kursağında depolayarak kovana taşır. Bir arı her seferinde kendi vücut ağırlığının % 70-85 i kadar nektar taşıyabilir. Kursağın alabileceği nektar miktarında 70-85 mg. ile sınırlıdır. Yağma yapan arılar her seferinde kendi ağırlıkları kadar bal taşıyabilirler. Çünkü bal nektara göre çok daha yoğundur. Toplanan nektarın önemli bir bölümü, kaynağın kovana olan uzaklığına bağlı olarak uçuş sırasında arının enerji, ihtiyacı için kullanılır ve her seferinde arı kovana ortalama olarak 30-40 mg. nektar getirebilir. Bir petek, gözünün doldurulabilmesi için 60 nektar seferine gerek vardır. Kaynak yonca ise her nektar seferinde 1000-1500 adet yonca çiçeğin ziyaret edilmesi gerekmektedir. Hiçbir çiçek tek başına arının kursağını dolduracak kadar nektara sahip değildir. Her seferinde bir hektar yükü için ortalama 100'den fazla çiçeğin dolaşılması gereklidir.

     Nektara çalışan bir arı günde 7.5-10 saat çalışarak 10-17 nektar seferi yapar. Sefer sayısı kaynağın uzaklığına ve zenginliğine bağlıdır. Günde en fazla 24 nektar seferi yapabilir ve bu değer ortalama 10 olarak kabul edilir.

     Her defasında 30 mg. nektarı kovana getirebilen ve günde ortalama 10 nektar seferi yapan bir işçi arı 20 günde 30x10x20=600 mg. nektar yaşayabilir

     Her nektar seferindeki ortalama uçuş süresi 34 dakika ve nektar toplama süresi 21-37 dakika olup, nektar seferinden sonra kovanda geçen sürede 3-10 dakika arasında değişmektedir.

     Yapılan araştırmalara göre arıların %25'i sadece polen, %58'i sadece nektar ve %17 'si de hem polen hem de nektar çalışmakta yani ikisini birlikte taşımaktadırlar Genç ( 1994 ).

     6.8. Propolis Taşıma Faaliyetleri

     Propolis, bitkilerin tomurcuk ve kabuklarının altında bulunan yapışkanımsı reçine maddelerdir. Kovana propolis taşınması serin ilkbahar ve sonbahar 'da daha fazla olmaktadır.

     Ayrıca soğuk iklim kuşağının arıları da fazla propolis taşırlar. Arıların propolis toplayabilmeleri için yeterli sıcaklığın olması gerekir. Propolis toplayan işçi arı ağzı ile kopardığı parçaları ön ayakları yardımıyla arka ayaklarında bulunan polen sepetlerine yerleştirir. Bu işleme devam eder ve sepet dolunca kovana dönen arılar bir yere tutunarak boşaltma işini yapan arılar tarafından alınan propolis parçalar halinde uygun yerlere yerleştirilir. Boşaltma işlemi epeyce uzun sürer Tekik, Korkmaz ( 1992 ).

     Propolis sarı, gri, koyu kahve ve kırmızı gibi değişik renklerde olabilir. Doğadan toplanan propolisten başka arıların sindirilmeyen polen kabuklarını kullanarak yaptıkları bir propolis türü vardır ki buna "balm" denir. B ikinci tip propolis, arının bal midesinde polen kabukları ösefagusa gelir, burada tekrar yoğrularak şeffaf altın yeşili renkli propolis elde edilir. Elde edilen bu madde yavru gözlerindeki prüzlerin giderilip cilalanmasında, peteklere gerekli sertliğin kazandırılmasında, yavru yetiştirilen gözlerin iç yüzeylerinin her yavru çıkışından sonra dezenfekte edilmesinde kullanılır. Zamanla balm'ın rengi koylaştığı için yavru yetiştirmede kullanılan gözlerin giderek esmerleşir Genç (1994 ).

     Yapışkanlığını azaltmak için belli miktarlarda mum ile karıştırılır. Kovanın delik çatlak ve dışarıya atılmayan yabancı maddeleri propolis ile kaplarlar. Çerçevelerin birbirine bağlanmasında, uçuş deliklerinin daraltılması gibi işlerde de kullanılır Tekik, Korkmaz ( 1992 ).

     6.9. Su Taşınma Faaliyeti

     Arılar kovan içi sıcaklık ve nemini istenen sınırlarda tutabilmek ; kristalize olmuş, katılaşmış balı tüketebilmek ve nihayet yaşayabilmek için su tüketmek zorundadırlar. Bir birim balın tüketebilmesi için 12 birim suya gerek vardır. Arılar kursaklarında taşıdıkları suyu genellikle petek gözlerine depolamazlar.

     Bir su seferi için harcanan zaman ortalama 5 dakikadır ve bir arı günde ortalama 50 en çok 100 su seferi yapar. Su ile yüklü olarak kovana gelen arı yükünü kovandaki arılara aktarır, kısa bir süre dinlenir petek gözlerinden veya diğer arılardan bir miktar bal alır, yaptığı danslarla kaynağın yerini tanımlar ve yeni bir sefere çıkar.

     Yapılan araştırmalar arıların %85 'inin ılık suyu soğuk suya tercih ettiklerini göstermiştir. Suyun sıcaklığı 15-38°C'ler arasında olduğu sürece kaynak seçmedikleri tespit edilmiştir.

     Bu güne kadar bir arının taşıyabileceği su miktarı kesin olarak tespit edilememiştir. Fakat 3 gr. balla dolu bir kap, 2 gr. su alır. Yani suyun ağırlığı balın ağırlığının 2/3 'üne karşılık gelmektedir. Bir işçi arı 75 mg. bal taşıyabilmekte olduğuna göre, bir arının taşıyabileceği su miktarı en fazla 50 mg. 'dır. Fakat ortalama olarak bir işçi arı her seferinde 25 mg. su taşır. Bir işçi arı günde ortalama 50 su seferi yaparak 1.250 mg. su taşımaktadır Genç (1994 ).

     7. DİĞER BAZI ÖZELLİKLER VE DAVRANIŞLAR

     7.1.Renk Algılama

     Arıların bazı renkleri kesin olarak ayırt edebilirken bazı renkleri algılayamamakta veya karıştırmaktadırlar. Yapılan deneyler arıların sarı, turuncu, yeşilimsi, mavi, menekşe, erguvan gibi renkleri birbirine karıştırdıklarını göstermektedir. Ancak ultraviyole ışınlarını çok iyi görebilmektedirler.

     Alman araştırmacı Karl Van Frisch yaptığı denemelerde arıların mavi rengi ayırt edebildiklerini fakat kırmızı rengi koyu gri ve siyah olarak algıladıklarını tespit etmiştir. Doğada kırmızı renkli çiçeklerin çok az oluşu ve döllenme için arılara muhtaç olan çiçeklerin hiç birisinin kırmızı renkli olmaması sın derece ilginç ve düşündürücü bir gerçektir Genç ( 1994 ).

     7.2. Koku Algılama

     Arılarda koku alma duyusu son derece gelişmiştir. Kovan içindeki sosyal düzen arıların bu düzeni sağlayan feromonları algılamaları ile ayakta durmaktadır. Keza tarlacı arıların nektarı alınan çiçeklere uğramaması, erkek arıların feromon kokusunu algılayarak bakire ana arıyı izlemeleri de bunu kanıtlamaktadır. Arıların koku algılamalarını sağlayan duyu hücreleri antenleri üzerinde bulunmaktadır. Yapılan denemelerde arıların üzerinde bulunmaktadır. Yapılan denemelerde arılar belirli bir koku ile kokulandırılmış şeker şurubunu diğerlerinden kolaylıkla ayırt edebilmişlerdir.

     Bal hasadı sırasında arılar alınan bütün önlemlere rağmen bal süzme odasından gelen bal kokusunu alarak içeri girmeye çalışırlar. Keza parfüm kullanan ve arılığa giren birisi hemen arılarca fark edilerek rahatsız edilmektedir. Bu ve benzeri pek çok örnek vermek mümkündür. Yani arılarda koku alma duyusu çok iyi gelişmiştir Genç ( 1994 ).

     7.3. Tad Alma

     Yapılan araştırmalar arıların insanlar için şeker tadı veren yani tatlı olan maddelerin sadece bir kaçına ilgi duyduklarını göstermektedir. Arıların tatlı olarak algıladıkları maddeler sakkaroz de x trose, levulose, metpylglucosid, maltose, trehalose, mele zitose ve inesite 'dir. Sayılan bu şekerlerden fucoselerden daha azdır. Bunların dışındaki şekerlerin ve benzeri kimyasal bileşiklerin arılarda herhangi bir tatlılık duygusu yaratmadığı tespit edilmiştir Genç ( 1994 ).

     7.4. Arılarda Zaman Kavramı

     Arılarda zaman anlayışı ile ilgili pek çok deney ve gözlemler yapılmış ve bu yapılan çalışmalar arıların zamanı çok iyi belirleyebilme özelliğine sahip olduğunu göstermiştir.

     Arılar, bazı bitki türlerinin günün belirli saatlerinde nektar ve polen verebildiklerini bilmekte ve sadece o saatlerde bu tür bitkilere uçuş yapmaktadırlar. Yapılan bir deneyde arılara günün belirli bir veya birkaç saatinde bir hafta boyunca şeker şurubun verilmiş ; fakat şurup verme durdurulduktan sonraki günlerde de arılar daha önce şurup aldıkları saatlerde boş kaba üşüşmüşlerdir. Zaman ayarlamak için arıların neyi kullandığı konusunu aydınlatmak için arıların bu deney karanlıkta da tekrarlanmış, fakat aynı sonuç elde edilmemiştir. Yani arılar gün ışığına bağlı olmaksızın zamanı çok doğru olarak belirleyebilmektedirler.

     Erkek arılar günün belirli saatlerinde uçuşa çıkarlar ve belirli toplanma bölgelerine uçarlar. Ana arıların çiftleşme uçuşları da aynı saatlerde yapılır. Bakıcı arılar hiç şaşırmaksızın daha önce açıklanan şekilde, larvalara zamana (yaşa) bağlı olarak bir beslenme programı uygulamaktadırlar Genç ( 1994 ).

     7.5. Arılarda Temizlik

     Bal arıları tarihi boyunca temizliğin, titizliğin, çalışkanlığın, dürüstlüğün sembolü olmuşlardır. Kuluçkadan çıkan arı önce kendi üzerini temizlemektedir. Arılar bacaklarını kullanarak sık sık anten temizliği yaparlar. Ana arının çevresindeki bakıcı arılar onun temizliğini hiç aksatmazlar.

     Ana arının yumurta bırakacağı gözler sürekli kontrol edilerek temiz tutulur, her yavru çıkışından sonra yeniden temizlenir, dezenfekte edilir, cilalanıp parlatılarak yeni yavru için hazırlanılır. Arılar uzun kış ayları boyunca dışkılarını bağırsaklarında biriktirip ve kovan içine dışkılarını bırakmazlar. Yazın da dışkılarını asla kovan içine bırakmazlar. Kovan içi her zaman temiz bir şekilde tutulur. Kovan içine giren ve öldürülen yabancı yaratıklar sürüklenerek kovan dışına atılır. Eğer arılar buna kapatarak kokulaşmasını önlerler.

     8. OĞUL VERME

     Kolonilerin oğul vermesi, doğal olarak yeni kolonilerin teşkili, yaşlı ana arıların yenilenmesi ve ana arı çiftleşme uçuşlarında ana koloniden yeni kolonilerin oluşmasıdır. (Şekil 6)

     Genellikle ilk çıkan oğullarda koloninin yaşlı ana arısı bulunur. Buda, geride kalan koloniye genç ana arı yapma imkanı tanımaktadır.

     Oğul ile gidecek ana arı, oğul ile çıkmadan 3-4 gün önce yumurtlamayı azaltır ve uçma yeteneğini tekrar kazanarak ilk oğullara öncülük eder. Oğulları, uçabilen genç bal toplamaya hazır işçi arılar oluşturur. Ana arılar tekrar yumurta yapmaya başlayınca kadar kovana getirilen balların büyük bir kısmı stoklanır. Çünkü yavru besleme işlemi olmadığı için oğullar kısa zamanda çok bal yapar ve yeni petekler örerek ballarını bu yeni peteklere depolarlar. Oğullar zamansız oluşmuş ise kendi kışlık bal stoklarını depolamakta güçlük çekerler ve bilhassa ikinci oğullarda iyi geçmeyen yıllarda bu durum her zaman görülebilir.

     Oğul veren ana koloninin bal veriminin oldukça düşük olduğu hatta bazı hallerde kendine ana yapamayarak öldüğü de görülmektedir Tekik, Korkmaz (1992 ).

     Koloniyi oğul vermeye hazırlayan nedenler;

         
  • Çoğalma içgüdüsü,
         
  • Yavru alanının daralması,
         
  • Havalandırmanın zayıf olması,
         
  • Peteklerin bozuk olması ve dolayısıyla ana arının yumurta bırakacak yer bulamaması,
         
  • Kötü hava koşulları nedeni ile arıların kovandan çıkamaması ve böylece kovanda sıkışıklığın artması,
         
  • Kovanda başarısız bir ana arının bulunması, ( Bu durumda koloni anayı yenilemek yerine, oğul çıkarabilir. )
         
  • Ana arının yaşlı olması nedeniyle salgıladığı feromonu azalması veya salgılanan fenomonun çok kalabalık kolonilerde yeteri kadar dağıtılamaması ve böylece oğul hazırlıklarının kontrol altında tutulmaması,
         
  • Soya çekim,
         
  • İşçi arıların işsiz kalması,
         
  • Hastalıklar,
         
  • Bir koloninin oğul hazırlığı içinde olduğunu gösteren belirtiler, o koloninin mutad muayeneleri sırasında fark edilebilir. Bir koloniyi oğul vermeye götüren koşulların ve kovandaki gelişmelerin kronolojik sırası aşağıda gösterilmiştir.
         
  • Özellikle ilkbaharda, hafif bir bal akışından sonra ve ana bal akışından önce işçi arı mevcudunda görülen hızlı artış,
         
  • İşçi arı sayısının artmasına paralel olarak erkek arı sayısının da artmaya başlaması,
         
  • Peteklerin yavru ve bal ile dolu olması nedeni ile yumurta, larva ve pupaların bulunduğu yavru alanının genişletilememesi,
         
  • Peteklerin alt kenarlarında ana arı yüksüklerinin görülmesi,
         
  • Ana arının bu yüksüklere yumurta bırakması,
         
  • Ana arının yumurtayı azaltması ve bir sonucu olarak genç yavru miktarının azalması,
         
  • İçerisinde değişik yaşlarda larvalar bulunan çok sayıda ana arı gözlerinin görülmesi,
         
  • Tarlacı arıların çalışmalarında görülen azalma ve kovan girişinde toplanmaları, kovan girişinde toplanma olayı sıcak havalarda da görülür. Teknik Arıcılık ( 1989, Sayı 24 ).

     8.1.Oğulun Çıkışı

     Oğul çıkış yapmadan önce işçi arıların çerçevelerin üst çıtaları üzerinde sıralar halinde yığıldıkları görülür. Hava şartları uçuşa elverişli, rüzgarsız ve gölgedeki ısı uçuş için normal olduğunda oğul kovanı derhal terk eder. Kovan girişi ve uçuş tahtası arıyla dolar. Oğul görülmeye değer harikulade bir olaydır. Hızlı bir arı bulutu oluşur ve kovanı terk eder. Kısa bir süre içinde yaklaşık 5-20 dakika içinde arılar geçici bir yere yerleşirler. Oğulun kovandan çıkışı yalnız birkaç dakika sürer. Oğula ayrılan ve kovanda kalan arılar tesadüfi olarak seçilirler. Yaş grupları arasında hiçbir ayrım yapılmaz. İlk oğulla birlikte kolonideki işçi arıların genellikle % 30-70 'i ebeveyn koloniyi terk eder. Oğulla giden herhangi bir yaştaki işçi arıların sayısı ebeveyn kolonideki kalan işçi arı sayısının hemen hemen aynısıdır. Bir oğul ortalama 10.000-14.000 işçi arı değişen miktarlarda erkek arı ve bir anadan oluşur.

     Şekil 6. Kovandan Yeni Çıkmış Bir Baş Oğul

     Oğulun yaşlı ana ile birlikte kovanı terk edişinden sonra, ki buna birinci (baş) oğul adı verilir, bir kısım arı birkaç ana memesi kovanda kalır. Çoğu durumlarda memelerde çıkan bakire analardan biri diğerlerini imha eder ve daha sonra koloninin varlığı eskisi gibi devam eder. Ancak koloni eskiye göre genç bir anaya sahip ve işçi arı kadrosunun azalmış olması yönünden farklılık gösterir. Bununla beraber, kimi zaman birbirini izleyen birkaç oğul meydana gelerek kovanı terk ederler.

     Eğer ana oğulla birlikte çıkmazsa, tekrar kovana geri döner. Oğul genellikle saat 10.00-14.00 arasında çıkar. En sık rastlanan saatler ise 11.00-13.00 'dür. Aşırı sıcak bölgelerde oğul çıkışları saat 7.00-17.00 arasında değişir Teknik Arıcılık ( 1987, Sayı 11 ).

     8.2. Yuva Yerinin Seçimi

     Oğul kovanı terk etmeden birkaç gün önce, tarlacı arıların bir bölümü, görev değiştirerek kılavuz arıları oluştururlar ve muhtemel yerleşme yerini tarif eden danslara başlarlar. Kılavuz arıların dansını izleyen arılar şaşırmadan kovandan uzakta tarif edilen yerde salkım oluştururlar. Oğul vermeden önce işçi arılar, bal keseleri tıka basa balla doldurduklarından, bu kısa süre içinde gıda toplamaya ve gıda toplamayla ilgili dans yapmaya ihtiyaç duymazlar. Oğulların göç etmelerinde bu dans şekillerinde bir farklılık olabilir.

     Kılavuz arılar buldukları uygun yerleşme yerini salkım üzerindeki arılara çiçek tozu ve bal özü toplayıcılarının yaptıkları dansın şekil ve ritmine benzer bir dansla "kuyruk sallama" dansı ile haber verirler. Dansçıların dans etme şevk ve arzuları seçilen yerin mükemmel oluşuyla ilgili olması mümkündür.

     Bu dansla yeni yuvanın yönü ve uzaklığı diğer arılara tarif edilir. Dans, diğer arılara yuva yerini ziyareti teşvik eder ve geri döndüklerinde de aynı damsı yaparlar (Şekil 5).

     Yuva yerinin seçimini çok sayıda faktör etkiler. Bunlar; yuvanın rüzgar almaması ve rüzgardan korunması, karınca bulunmaması, sel baskınlarından uzak olması, oğulun büyüklüğüne uygun oğulu alabilecek bir yer olması, yapı durumu ebeveyn koloniden uzaklığı gibi faktörlerdir.

     8.3.Oğulun Yeni Yerleşme Yerine Hareketi

     

     Oğulların çoğu neticede seçilen sürekli yer konusunda anlaşırlar ve oğul, ara konaktan ayrılarak yeni yerleşme yerine hareket eder. Yeni yuvasına uçan oğul, kılavuz arıların rehberlik ettikleri ileri sürülmüştür. Oğulun ara konaktan ayrılışı, kovandan anlaşmaya vardıktan sonra Scwirlauf dansı başlar. Salkımdan yüksek düzeyde bir uğultu (vızıltı) işitilir ve işçi arıların salkım üzerinde sağa sola koşuşturdukları, kanatlarını hızlı bir şekilde titrettikleri ve hatta salkımın içine girip çıktıkları görülür.

     Bu faaliyet gittikçe artarak, küçük bir grup arı salkımdan ayrılır ve bunu izleyen 1-2 dakika içinde de bütün oğul yeni yuva yönünde uçuşa geçer Teknik Arıcılık ( 1988, Sayı 18).

     9. ISININ ARI DAVRANIŞLARINA

ETKİSİ

     Bütün canlılık vücut ısılarını ayarlayarak ideal sıcaklıkta tutmaya çalışırlar. Arıların faaliyetlerini uygun bir sıcaklıkta tutmalarına "klima rahatı" diyebiliriz.

     Koloni birliğinde çok anlamlı bir durum vardır. Düşük ısılarda, toplama uçuşlarının hiçbir yararı olmaz. Kış salkımında istenilen ısı 20°C civarında olmalıdır. Genç arılar daha fazla, yaşlı arılar ise daha az ısı sağlar. Örneğin kıştan çıkan yaşlı arılar 33°C 'ye genç generasyon işçi arılar 36-37.5°C kadar ısı çıkarırlar.

     Yavru ısısının ortalama 34.5°C olduğu (±0.1°C) saptanmıştır. Dayanabilecek sıcaklık sınırları genellikle fizyolojik faaliyetlere ve bünyede bulunan meyve şekerine bağlıdır.

     Arılarda hareketsizlik 7-9°C arasında, düşük ısılarda olmaktadır. Kış arıları yaz arılarına göre soğuya daha dayanıklıdır. Kış salkımında dıştaki arılar, salkım merkezindeki arılara göre daha soğuktur.

     Bir de dağlık yörelerin arıları, ova arılarına göre daha düşük ısılarda nektar toplama uçuşuna çıkarlar. Dağ orijinli arılarda uçuş 10°C 'de başlar.

     Çevre ısısı 10°C olunca, 10°C kadar kendileri ısıyı arttırabilirler ve 20°C 'de normal uçuş yaparlar.

     Nektar ve polen kaynakları sınırlı değilse arılarda polen toplama 30°C de dahi azalmaz. Üst toplama ısısı 45°C kabul edilir.

     Kışlama sonrası yavru yapmanın tekrar başlama zamanında mevcudu fazla olan koloniler daha avantajlıdır. Arı mevcudu ne kadar fazla ise koloni ısı ayarlanmasını o ölçüde kolay yapar Teknik Arıcılık ( 1998, Sayı 62).

     Genel olarak arıların normal aktiviteleri için optimum sıcaklık 21-35°C 'ler arasındadır. 10°C 'nin altında ve 37-38°C 'nin üstündeki sıcaklıklarda arıların faaliyetleri durur. 7°C 'de ise hiç hareket etmezler. Mum salgılama ve petek örmek için 33-34C 'lik sıcaklık gerekmektedir. Arılar sıcaklık 20°C 'nin üstüne çıktığında uçuşa çıkarlar. 14°C 'ye düştüğünde kümeleşmeye başlarlar. 10°C civarında salkım oluştururlar. Salkım dışındaki sıcaklığın 7°C 'nin altına düşmesine izin vermezler. Salkım merkezinde ise sıcaklık 30°C 'dir. Genç (1994 ).

     10. ARILARIN DAVRANIŞLARINDA FEROMONUN ETKİSİ

     Ana arı feromonları, çiftleşme feromonları, alarm feromonları, masaof feromonu, ayak içi feromonu gibi feromonlar başta olmak üzere; bal arılarında 31 farklı feromonun mevcut olduğu tespit edilmiş olup, bunlardan sadece 13 tanesinin özellikleri bilinmektedir.

      Ana arı feromonları işçi arıların yumurtalıklarının gelişmesini önler, işçi arıların düzen içerisinde çalışmalarını sağlar. Çiftleşme feromonları çiftleşme uçuşu sırasında erkek arıları etkiler, feromon yoğunluğunu izleyen erkek arılar ana arıya ulaşır ve onunla çiftleşirler.

     Koloninin savunmasıyla ilgili bir işçi arı rahatsız edildiğinde veya yuvası için bir tehlike sezdiğinde abdomenini kaldırarak iğne çemberini açar, iğnesini çıkarır ve bazen iğnesinin ucunda 1 damla arı zehiri salgılar. Kanatlarını hızlı bir biçimde çırparak alarm feromonlarının çevreye yayılmasını sağlar. Böylece diğer arılar uyarılır ve tehlike kaynağı araştırılarak saldırılır.

     İkinci bir alarm feroonu olan 2 heptanon adlı bileşik işçi arıların mandibular bezlerinden üretilir. Ana arılar, erkek arılar ve gözden yeni çıkmış genç işçi arılar, 2 heptanon üretmezler. Arıların 2 heptanonu niçin ve ne zaman kullandıkları henüz tam olarak bilinmemektedir. Kovan içine giren yabancı ve yağmacı arılar 2 heptanon ile işaretlenir. Çiçekler üzerine sürülen 2 heptano arıların bu çiçeklere yaklaşmasını önlemektedir. Arıların nektarı alınmış çiçekleri bu madde ile işaretleyerek diğer arıların uğramasını engelledikleri sanılmaktadır.

     Nasanof, feromonu işçi arıların 7. Terpitinde bulunan salgı bezinden salgılanır tarlacı işçi arılar çok zengin bir kaynak bulduklarında nasanof feromonu ile kaynağın yerini işaretleyerek diğer arıların kaynağı kolayca bulmasını sağlarlar. Koloninin oğul vermesi sırasında ana arı feromonları venasanof feromonu oğulun hareketini yönlendirir ve birliğini sağlar. İzci arıların bulunduğu yeni yuva yerleri arılarca kolaylıkla bulunur.

     Bal arıları herhangi bir yüzey üzerinde yürüdüklerinde diğer arıları da cezp eder ayak izi feromonu denen bazı kimyasal maddelerle burayı işaretleyebilirler. Dışardan gelen arılar uçuş deliğini bu ayak izi feromonuyla hemen bulurlar Genç ( 1994).

     11. YALANCI ANA ARI OLUŞUMU

     Koloni herhangi bir nedenle ana arısını yitirir ve yeni bir ana arı yetiştiremez veya koloniye yeni ana arı yetiştirmesi için müdahale edilmezse kolonide ana arı feromonlarının etkisi ortadan kalkar. Ana arı ve salgıladığı feromonlar olduğu sürece, bu feromonlar işçi arıların yumurtalıklarının gelişmesini önler. Yavru feromonlarınında işçi arıların yumurtalıklarının gelişmesini engelleyici etkisi yavru olduğu sürece işçi arıların yumurtalıkları yine gelişemez. Fakat bir süre sonra yavrular kuluçka sürelerini tamamlayarak ergin arı olur ve yavru feromonu da kesilir. Bunun sonucunda kolonideki bazı işçi arıların yumurtalıkları gelişir. Ancak bunlar anatomik vefizyolojik olarak gerçek bir dişi değildirler. Çiftleşme uçuşuna çıkmazlar ve dölsüz yumurta bırakmaya başlarlar. Yumurtlayan bu işçi arılara "yalancı ana" adı verilir.

     Yalancı analı bir koloninin tekrar normal bir koloni durumunda getirilmesi çok zor, hatta genellikle mümkün olmamaktadır Genç (1994).

     12. BAL ARILARINDA KALITIMIN DAVRANIŞLAR ÜZERİNE ETKİSİ

     Birbirinden farklı özellikle gösteren arı ırklarının davranışlarının geçiş varyasyon gösterdiği uzun yıllardan beri bilinmektedir.

     Kunter ve Maekensen (1952), Rothenbuhler (1967), arıların davranış farklılıkları üzerinde çalışmalar yaparak farklı ırklara ait arıların karakterlerini izleme olanağı bulmuşlardır. Davranışın genetik analizi için kolonideki işçi arı kompozisyonunun genetik açıdan homojen olması gerekmektedir

     Böylece bir homojenlik akrabalı yetiştirilmiş hattın F1 melezleri ile sağlanabilir. F1 ana arısından elde edilen parental akraba hattının ana arısına geri melezlenmesi ile koloni oluşturulur. Bu teknik bal arılarının hijyonik davranış farklılıklarının analizinde temel kural olarak kullanılmaktadır.

     Bal arılarında geliştirilmesi istenen ve ekonomik önemi olan karakterler genelde bal verimi ve yumurtlama hızının arttırılması yönünde yapılan çalışmalardır. Ancak davranış ve merfolojik karakterlerinden bazılarını ölçme zorluğu, kolaylıkla saptanabilen veya görülmeyen bazı kalitatif karakterlerin kalıtsallığının ekonomik önemde olan ve üzerinde yoğun çalışmalar yapılan karakterin kalıtımları üzerinde durulacaktır Teknik Arıcılık ( 1989, Sayı 23).

     12.1. Yumurtlama Hızı ve Bal Verimi

     Bal arılarının akrabalarının yetiştirilmiş hatlarında onların F1 'lerinde ve bazı ticari anaçlarında yumurtlama hızı ve bal verimi üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmada hibrit döllerinin kendisini oluşturan en yüksek verimini anaçlardan daha üstün özellikte olacağı düşünülmüştür Cale ve Gowen ( 1956).

     F1 ana arılarının yumurta üretimi, ebeveynlerin gösterdiği değerin % 105 ile % 166 'sı oranında olup, ortalama üretim % 35.5 'e yükselmiştir. F1 'lerin bal üretimi miktarı % 96 ile % 129 arasında değişmekte, ortalama üretim ebeveynlerinden % 14.1 yüksek bulunmuştur Teknik Arıcılık ( 1989, Sayı 23).

     12.2. Sokma Davranışı

     Hijyenik davranış denemelerinde birçok karakter yanında sokma davranışının incelenmesi özel bir önem verilmiştir. Amerikan Yavru Çürüklüğüne karşı denenen Van Scoy ve Brown hatları ve bunların F1 melezlerinde sokma davranışı incelenmiştir. 7 Van Scoy kolonisinde belirli bir süre içerisinde yapılan 98 ziyarette yalnız bir sokma olayı gözlenirken, Brown kolonileri aynı günde 98 ziyarette 143 sokma olayı göstermişlerdir. Gerçekten sokma özelliği yönünden iki hat belirgin bir şekilde karakter ayrılığı ortaya koymuştur Rothenbuhler (1964).

      Hastalıklara karşı direnç gösteren arılar genellikle melez döller olup, kuluçkalığın ölü larvalardan temizlenmesi ve koloninin kendini arıcıya karşı koruyabilmesi (sokma davranışı) üstün özellik gösteren döllerde genel karakterin bir göstergesi niteliğindedir. Eğer hijyenik davranış ile sokma davranışı ile sokma davranışı aynı karakter altında oluşuyorsa hijyenik kolonilerin geriye melezlenmiş dölleri de sokucu olmak durumundadır. Rothenbuhler (1968) yaptığı araştırmada bu durumun tersini ortaya koymuştur. Geriye melezlenmiş 29 kolonin sokma davranışından 1 veya 2'den çok lokusun etkili olduğunu ; geriye melezlenmiş kolonilerde sokma davranışı ile hijyenik davranışın farklı genlere bağlı kantatif bir karakter olduğu ve kalıtsallığın yüksek olduğu saptanmıştır.

     12.3. Polen ve Nektar Toplama Yeteneği

     Arıların davranışları ile ilgili diğer çalışmalar, özellikle yalnız bir bitki türünün polenini toplayan ve nektar kaynağından daha hızlı yararlanabilen arılar yetiştirme yönünde olmuştur.

     Bal arısı, bir çok bitkinin tozlaşması yönünden tarımsal alanda bir yer almaktadır. Bu nedenle bal arısı, yetiştirilmesi istenen bitkinin polenlerini çok iyi bir şekilde toplayabiliyorsa ve ondan yararlanabiliyorsa gerek bitki tozlaşması gerekse kendi besinini sağlama yönünde olsun önemli rol oynamaktadır. Bu yönde ilk çalışmalar Mackensen ve Nye (1965, 1968, 1970), tarafından belli bir bitkinin polenini toplama yönünden yapılmıştır. Araştırmacılar kolonilerin polen toplama aktifliğini saptamaktan sonra bu karakterlerin bir katılım faktörü olduğunu öne sürerek programlarını bu yönde geliştirmişlerdir. Mackensen ve Nye (1965), işaretli 356 koloninin tarlacı işçi arılarının yonca (Medicago sativa) polenini toplama eğilimi açısından 5. Generasyonda çok yüksek varyasyon saptamışlardır. Bal arılarının yonca poleni toplama eğilimi açısından gösterdikleri bu varyasyonunu birçok genin determine ettiğini ve eklemeli gen etkisini gösterdiğini vurgulamışlardır. Daha sonraları Cale (1971), bal arılarının diğer bitkilerine oranla yonca poleni toplama özelliklerini tek taraflı (Recurrent) seleksiyon kullanarak ortaya koymuştur. 3. generasyon sonunda, bal arılarının yonca bitkisine özel eğilim göstererek, yüksek derecede çalıştıklarını saptamıştır. Bu sonuçlar bal arılarının polen toplama eğilimi açısından geliştirilecekleri ve kalıtsallığının yüksek olduğunu göstermektedir.

     Bal arılarının nektar toplama yeteneklerinin farklılığını ortaya koymak amacı ile bir labaratuvar çalışması yapılmıştır. Aynı koloniden alınan arı grupları, şeker şurubunu toplam yönünden aynı sonuçları vermesine karşılık, değişik kolonilerden alınan arılar toplama eğilimi bakımından performansı gösterememişlerdir. Bu nedenle toplama hızları birbirinden ayrıcalık gösteren hızlı ve yavaş istifçi koloniler iki yönlü seleksiyonal geliştirilmişlerdir. 3. generasyon sonunda hızlı istifçi hatlar 20 ml.'lik şeker şurubunu 3.8 günde, yavaş istifçi hatlar ise aynı miktarı 10.3 günde tüketmişlerdir. Kontrol kafeslerinde farklı toplama eğilimi gösteren arılar, arılıklarda nektar akımında aynı özelliklerini korumuşlar, hızlı istifçi koloniler, yavaş istifçi kolonilerden daha çok nektar getirmişlerdir.

     12.4. Oğul Verme Eğilimi

     Oğul verme eğilimi açısından koloniler farklı özellikler göstermektedir. Haydak (1960), oğul eğiliminin oluşumunda koloninin karşılaştığı iç ve dış etmenlerin, bireylerin fizyolojik yapıları ve kalıtımları ile birlikte olduğunu bildirmektedir. Morris (1981) ' e göre oğul verme % 85 genetik, % 15 koloni idaresine bağlıdır. Ancak yetiştiricilikte oğul vermeyi önlemek olasıdır. Gary ve Morse (1962), Morris (1981), oğul vermenin kalıtsallığının yüksek olan ırklarda ana arı memelerinin bozulabileceğini ve ana arı memesi yapımının sonunda bunun mutlaka oğul verme ile sonuçlanmayacağını bildirmektedir



          

ANA MENÜYE DÖN