Yolu açan üstada dair..

    1970'li yillarda bir heves, belki de çevremdeki akranlarımdan daha üstün olma arzusuyla başladım karateye. Üstelik Karate-DO'nun ne olduğunu bilmeden. Belki de çocukluk duygularımın kahramanlık dürtüleriydi beni hareketin içine çeken. Diktirilen ilk elbise, ilk dojo, ilk Oi Tsuki, ilk Kata. Bazen 6 ayda, bazen bir kaç yılda bir değişen kuşak renkleri... Seneler ne çabuk tükendi... Geçerken şöyle bir uğradım der gibi girdiğim dojo nasıl da yaşam enerjimi bulduğum bir mekan haline  dönüşüverdi. İlerleyen yıllarda yeter bu kadar, çoluk çocuğa karıştık bıkkınlığına düşmedim değil. Ama o bıkkınlık psikolojisi ne zaman su yüzüne çıksa yanımda hep elimden tutan biri oldu. Bana gerçeğin  derinlerde, biraz daha derinlerde olduğunu hissettiren BİLGE BİRİ..! Ne zaman işin sırrını çözdüğümü, yolun sonuna geldiğimi düşünsem bana, daha yolun başında olduğumu hissettiren yine O BİLGE idi. Ve en önemlisi YOL'da alınan mesafe uzadıkça Karate-DO'nun tıpkı alın yazısı gibi, kader gibi insanın yaşamına sindiğini ve bundan kaçılamayacağını O BİLGE'nin yaşamındaki izleri sürerken öğrendim...

    O BİLGE yalnızca benim yolumu mu aydınlattı..? Elbette hayır. Bugün ülkemde 2.dan ve üstü seviyesinde her kim varsa senelerce onun birikimleri ve enerjisinden yararlandı. O BİLGE Türk Antrenörlerinin motive edici, sağlam ve sevecen kişiliklerden oluşması için Anadolu'yu her fırsatta karış karış gezdi. Türk Karatesini bir dünya markası yapabilmek için hareketi hep geniş kitlelere yaymaya ve en iyi yetenekleri seçme alanını hep geniş tutmaya çalıştı. O, geleneksel ile evrenselin uzlaştığı bir Türk Karate-DO modelini inşa ederken ucuzluklarla hiç uzlaşmadı. İlkeleri ve yalın yaşamıyla hepimizin bir adım önünde her an ihtiyacımız olan yerde olmayı bildi. O, Türk Karate DO'sunun güçlü geleneklere sahip bir kurum olabilmesi icin inanılmaz bir direnç gösterdi.


Sensei Hasan OKUŞ

    Evet Türk Karate-DO ailesinin sevgili üyeleri, Sensei Hayrettin HAMUCU bir nezaket örneği göstererek, şöyle böyle 30 yılı aşan Karate-DO yaşamımı, bilgi ve görüşlerimi sizlerle paylaşmamı istemişti benden. Ancak bu nazik davete icabet edip yaşadıklarımı kısaca sizlere aktarmayı denerken bir gerçeğe takıldı kalemim. Yukarıda adını zikretmediğim BİLGE gerçeğine. Ve bugün belki 1.dan seviyesindeki gençlerimizin pek çoğu tarafından bilinmeyen, belki bir çoğumuz tarafından da "O artık karateyi bıraktı" diye düşünülen bu örnek insanı hatıralarım arasından çıkartıp hepimizin hafızalarında bir kez daha canlandırmak istedim. Evet bırakılabilinir olan karatedir..! Ya Karate-DO..? Onun için Karate-DO'nun tıpkı alın yazısı gibi, kader gibi insanın yaşamına bir sindi mi bir daha bırakılamadığını ve önünde saygıyla eğildiğim bilge insan SENSEİ HAKAN ALPAY'ın da Karate-DO'yu bırakmasının mümkün olmadığını herkesin bilmesini istedim..!

    Özelde bana genelde Türk Karate DO'suna kattığı tüm değerler adına  kendisine hepinizin huzurunda teşekkürü bir borç biliyor, Ülkeme  duyduğum tüm hasretimle herkesi selamlıyorum.

Hasan OKUŞ/ KUWAIT