duygu bölümü

şiirler
hikayeler
aşk sözleri
aşk nedir?

mizah
espiriler
fıkralar hikayeler flashlar videolar
mp3'ler
yerliler yabancılar
güzeller
türkler yabancılar
linkler
 

GiBi

 

Odasındaki pencereyi sonuna kadar açtı. Yeterince sıcaktı içerisi. Derin bir nefes aldı. Beynine oksijenin dolduğunu hisseder gibi oldu. Hafif bir uyanma hissi geldi. Geri dönüp yatağını süzmeye başladı Günlerdir toplamamıştı yatağını. Yatağındaki parıldadı. Soğuk bir rüzgar gelip terli sırtını yalayınca pencerenin kenarından ayrılıp yatağa doğru ilerledi. Boş yatağa oturup, beklemeye başladı. Yataktakinin parıltısına kapılıp eline aldı. Ağırca bir silah. Yeterince etkili. Silah elindeyken başını ellerinin arasına aldı, dizlerine çöküp düşünmeye başladı.

Pencerede bir tıkırtı oldu. kafasını kaldırıp oraya baktığında uzun siyah saçlı sevgilisinin pencereye tünemiş halde oturuyor olduğunu gördü. Uzun dümdüz saçları şampuan reklamlarındaki gibi parlıyordu. Kız, pencereden aşağı indi, aşk dolu gözlerle adama baktı. Yerin hafifçe üzerinde yüzüyordu. Adım atmadan adama doğru yaklaşamaya başladı. Tümüyle sessizdi, bir hışırtı bile yoktu.

Adam aniden ayağa kalktı, sağ elindeki silahı kıza doğrulttu. Sonra iki eliyle sıkıca kavradı silahı. Hayır, silahın ağırlığından değil. Vazgeçmekten korkuyordu. Bir eli vazgeçerse diğeri tutmalıydı, vazgeçmemeliydi.

Kız durdu. Şaşırmıştı. Gerçekten şaşırmıştı. Düşünebileceği en son şeydi bu: Yıllardır beraber olduğu insan kendisini öldürmek mi istiyordu?

Tümüyle öldürmek...

Şaşkın gözlerle bir namlunun ucuna bir adamın gözlerine bakıyor, bir anlam çıkarmaya çalışıyordu. Adam titrek bir sesle konuştu:

"Seni öldürmeliyim"

Ağzı kurumuştu. Yapış yapıştı ağzının içi. Yutkundu, devam etti:

"O günden beri acı çekiyorum"

Kadın yumuşak bir sesle:

"Hayatım o bir kazaydı...Ölümümün suçlusu ben değilim"

Adam haykırdı:

"Ben hiç değilim! Biliyorum, herşeyi biliyorum. Ama bilmek yardımcı olmuyor. Sürekli sürüncemede kalmak bu...bu deli ediyor beni. Arada sıkışıp kalmak... Fotoğraflarını görmeye dayanamazken her gece..."

Sustu. Sonuçta aşkıydı karşısındaki. Bu işi olabildiğince az acıyla yapmalıydı. Kız hüzünlü bir sesle sordu:

"Buraya gelmem seni rahatsız mı ediyor?

Sevdiğine "Seni unutabilmeliyim" diyebilir misin? Ona sırılsıklam aşıkken.

Bir çift gözyaşı döküldü kızın gözlerinden: "Acını anlıyorum"

Adam silahını hiç indirmeden sürekli ağlıyordu. Başı dönüyordu. Hıçkırıklar içinde yere diz çöküp kusmaya başladı. Yarım saat önce ne yediyse herşeyi çıkarmıştı. Pilav artıkları. Son bir kaç defa daha öğürdü, ama bir şey gelmedi midesinden. Kafasını kaldırdı. Sol eliyle ağızından akan salyaları silerken sağ elindeki silahı kıza doğrulttu. Ayağa kalktı. Sonra iki eliyle tuttu yine silahı.

"Seni öldürmeliyim. Gerçekten ölmelisin. Benim yaşayabilmem için."

Namlunun ucu titriyordu. Bütün vücudu gibi. Bacaklarının sözünü dinlemdiğini hissetti. Çözülmek üzerelerdi. Sürekli hıçkırıyor, ağlıyordu. Gözleri karardı bir an. Terlemeye başladı. Kollarının gücü kalmamıştı artık. Gözleini kapadı, dişlerini tüm gücüyle sıktı ve arka arkaya ateş etmeye başladı. Sonunda durdu, her nasılsa...

Gözlerini açtığında sevgilisini yerde yatarken gördü. Tüm vücudu delik deşikti. Usulca yanına sokulup, baş ucuna diz çöktü. Oysa sadece kaybolmasını beklemişti. Yaralarına dokundu sevgilisinin. Gerçek gibiydi. Sanki... Gerçek...Hani gerçek gibi.

Yanağını okşadı. Hala sıcaktı. Sıcak?!? Canlı gibi.

Gibi...

Bir hayalet.

Sıcak bir hayalet...

Saçlarını okşadı. İpek gibi. Elindeki kan bulaştı kızın saçlarına.

Canlı...

Gibi...

Bir hayaletti oysa. Gecelerinin kabusuydu bir yıl boyunca.

Bir hayaletti...Gibiydi...

Oysa şimdi....

Birşeyler oldu. Bir bağ koptu evrenin derin köşesinde. Bir ışık bir karanlıkla yer değiştirdi.

Bir ara elindeki silahı gördü adam...

Bir karadelik, yıllardır evrende dolaşan bir toz parçasını yutuverdi.

Sonra sanki silahını yavaş yavaş şakağına doğru yaklaştırıyormuş gibi geldi. Sevgilisinin başında otururken... Boş gözlerle kızın alnındaki beyin parçalarını seyrederken...

Diyorum ya, birşeyler koptu, çözüldü. Ilık bir rüzgar girdi açık pencereden.

Sanki bir an namluyu şakağında hissetti.

Soğuk olması gerekirken sıcak olan sevgilisinin başında...Hayal olması gereken gerçeğin başında...

Titreyen işaret parmağı...Şakakta sıcak demir...

İşaret parmağını yöneten Tanrı...

Deliliğin şahidi pencereden giren rüzgar...

Bir titreşim tetikte...Nedir pencerenin önündeki ağaçta tünemiş kuşları havalandıran? Bir içgüdü?

Bu benim cesedim mi, düşen? Yer çekiminden başka Tanrı tanımayan...

Olaydan bir kaç saat sonra, polisler tüm evi doldumuş yalnız bir adamın intihara ne kadar da yatkın olabileceğini tartışırken, önceki gün intihar eden genç kizın otopsi ile gebe olduğunun anlaşılmasını birbirlerine haber verirken, silah meraklısı bir memurun böyle bir adamın böyle bir silahı neden aldığı hususundaki dersini dinlerken, tüm bunlar olurken, kimsenin farketmediği bir olay oldu. Memurlar sırtlarını dönüp odadan çıkarken, dün gece içeri giren rüzgar yavaşça dışarı çıktı.

Hiç sesini çıkarmadan...