DİVANÜ LÛGAT-İT-TÜRK'TE
ŞAMANİZME AİT KELİMELER
Prof. Dr. Abdülkadir İNAN
Türk Kültürü, sayı:
100, Şubat-1971
Mahmud Kâşgarî bu çok kıymetli
eserini Türklerin bir devlet olarak islâm dinini kabul ettiklerinden bir buçuk asır
sonra Irak'ta, ihtimal Bağdad'da oturduğu zaman yazmıştır. İslâm dünyasının
kültür merkezi olan Irak'a ne zaman geldiğini bilmiyoruz. 1069-74 yıllarında en fasih
ve beliğ arapça ile büyük bir eser telif edebilen Kâşgarî'nin her halde uzun
müddet islâm kültürü merkezlerinde bulunmuş olduğuna şüphe yoktur. Onun, 1041
yılında müslüman Türklerle müşrik Yabaku ve Basmıl Türkleri arasında cereyan
eden büyük savaşa iştirak eden Türk gazilerini görmüş ve onlarla konuşmuş
olması (III, 227) eserini yazdığı tarihten aşağı yukarı otuz yıl önce
Türkistan'da, Kâşgar'da ve çevresinde bulunmuş olması gerektir. Kâşgarî koyu bir
müslümandır. Müşrik Türklerle savaşan, budistlerin tapınaklarını yıkıp putlara
en ağır hakaret eden gazilerin destanlarından parçalar nakletmektedir (I, 343, 483).
Bir müslüman Türk bir budist Uygur'u öldürdüğünü öğünerek anlatıyor:
"Bana bir müşrik Uygur geldi, dedim: şimdi sen yat, kuşlara et ol, seni kerkes ve
kurd istiyor" (I, 36). Bu gibi şiirler naklederken Kâşgarî mutaassıp bir
müslüman heyecaniyle izah ediyor. Fakat müslüman Türklerin eski şamanizm
kalıntılarından olan kelimeleri ve terimleri izah ederken tam bir şamanist Türk gibi
konuşuyor. Bazan, şamanist kalıntısı olan inanışları ifade eden kelimeleri ve
terimleri anlatırken "Türkler böyle inanırlar", "bu inanış çok
yaygındır" demekle yetinir. Kâşgarî'nin "umay" üzerine verdiği
bilgiler dikkate değer. O, bu dişi tanrıyı unutturma çabasını, bilerek
göstermiştir.
1. abaçı umacı, bununla
çocuklar korkutulur, ağır basma, kâbus. I, 136.
1a. abakı göz değmesin diye
bostanlara, bahçelere dikilen korkuluk.
I, 136.
2. arva afsunlamak, "kam
arvaş arvadı = şaman afsunladı (büyü yaptı)."
I, 283.
arvaş birlikte afsun söylemek.
"Kamlar kamug arvaştı = kamlar anlaşılmayan sözler söylediler." Cin
çarpmasına karşı yapılan üfürükler de böyledir. I,236.
3. arvış afsun, "arvış
arvadı" büyü afsun yapıldı demektir. I, 249.
[NOT] Büyüleme anlamına gelen sihrî
bir terimdir. Kıpçak grubu Türk boylarında "arbav", Orta Asya Türk
lehçelerinde "arbağ" denir. Ali Şir Nevaî bir şiirinde "yılan
arbağı" deyimini kullanmıştır:
Zülgî sevdasında bilmezler Nevaî
nüktesin
çün cünün guftaridir yahut yılan
arbağı
Yılan afsunu Türk uluslarında çok
yaygın bir folklor maddesi teşkil ediyor. Ali Şir Nevaî'nin şiirindeki
"arbağ" kelimesini "Abuşka" sözlüğü yazan şöyle açıklıyor:
"yılanı ininden çıkarmak yahut zehrini gidermek için okunan afsundur".
(Vilyaminov-Zernov neşri, s. 16; yine bk. A. İnan "Ali Şir Nevaî ve Folklor"
Türk Folklor Araştırmaları 1966 no.198 s. 3510).
4. çıvı cinlerden bir bölük.
Türkler şuna inanırdı ki: iki bölük birbiriyle çarpıştığı zaman bu iki
bölüğün vilâyetlerinde oturan cinler dahi kendi vilâyetlerinin halkını kollamak
için çarpışırlar. Cinlerden hangi taraf yenerse onlardan yana çıktığı vilâyet
halkı da yener. Geceleyin bu cinlerden hangisi kaçarsa onların bulunduğu vilâyetin
hakanı da kaçar. Türk askerleri geceleyin cinlerin attıkları oktan korunmak için
çadırlarında saklanırlar. Bu, Türkler arasında yaygındır, görenektir. III, 225.
5. ıduk ıdık kutlu ve mübarek
olan her nesne. Bırakılan her hayvana bu ad verilir. Bu hayvana yük vurulmaz, sütü
sağılmaz, yünü kırkılmaz, sahibinin yaptığı bir adak için saklanır. I, 65.
[NOT] Çağdaş Türk lehçelerinde
ızık, ıyık, iyik, ıtık. Şamanist Türklerde bir koruyucu ruha, binit olmak üzere
salıverilen, binilmiyen, boş bırakılan at. Salıvermek, göndermek manasındaki
"id-" kökünden partisiptir, "mübarek, mukaddes" anlamlarını,
galiba çok erken, belki Hunlar devrinde almış olsa gerek.
6. ırk falcılık, kâhinlik ve
bir kimsenin gönlündekini bilmek. I, 42.
ırkla kehânet etmek. "Kam ırkladı
= şaman kâhinlik etti, ırka baktı."
III, 443.
[NOT] Eski Uygurlarda Orhon harfleri ile,
IX.asırda yazılmış olduğu tahmin edilen "Irk Bitig" adlı fal kitabı V.
Thomsen tarafından okunmuş ve neşredilmiştir. Bu eser H. N. Orkun tarafından
"Eski Türk Yazıtları" adlı eserinin II. kitabında (s. 71-91)
yayınlanmıştır.
7. ısrık çocukları perilere ve
göz dokunmasına karşı afsunlamak için ilâç yapıldığı zaman söylenir; çocuğun
yüzüne tütsü verilerek "ısrık ısrık!" denir ki "ey peri
ısırılmış olasın!" demektir. I, 99.
8. kam kâhin, şaman. III, 157.
9. kaş beyaz veya siyah temiz
taş. Bunun beyazını yüzük kaşına korlar. Bununla şimşekten, susuzluktan ve
yıldırım düşmesinden korunurlar. Kaş taşı bulunanlara yıldırım isabet etmez.
Türklerin inancına göre böyledir. III, 22, 152.
10. kovuç cin çarpması eseri.
Böyle olan adamın yüzüne soğuk su serperler, sonra "kovuç, kovuç!" denir.
Üzerlik ve öd ağacı ile tütsülenir. Bu "kaç, kaç!" demek olsa gerektir.
I, 163.
11. kovuz Oğuzlar
"kovuç" kullanırlar, "yel kovuz bitiği" denir ki cin çarpmasına
karşı afsun üfürük, demektir. III, 163.
12. kösgük göz değmesinden
sakınmak için üzüm bağlarına ve bostanlara dikilen nazarlık (korkuluk) II, 289.
13. monçuk atın boynuna takılan
değerli taş; arslan tırnağı, muska gibi şeyler. I, 475
[NOT] muncuk. Bu kelime-terim XVI-XVII.
asırlarda Ukrayna ve Lehistanlılara askeri terim olarak "buncuk" geçmiştir.
Onlara Osmanlı Türklerinden geçtiği kabul edilmektedir. "Tuğ" teriminin
kendisi geçmediği halde Tug'un sözlerinden ve şehrî mahiyeti olan
"boncuk"un adı geçmesi izah edilemiyor. Osmanlılarda da tuğ eski anlamıyla
değil, "sorguç"a tuğ denilmiştir. Ş. Sami'nin tuğ kelimesini izahına
göre böyledir ("Kamus-ı Türki" 452). Eski tuğlardaki
"munçuk"lar, herhalde, nazarlık olarak kullanılmış olsa gerek.
Kaşgâri'nin izahından da bu anlaşılmaktadır.
14. temür (demir). Kırgız,
Yabaku, Kıpçak ve daha başka boyların halkı and içtiklerinde, yahut
sözleştiklerinde, demiri ululamak için kılıcı çıkararak yanlamasına öne korlar.
"Bu gök girsin kızıl çıksın" derler ki "sözünde durmasan kılı
kanına bulansın, demir senden öcünü alsın" demektir. Çünkü onlar demiri
büyük sayarlar. I, 362.
15. tiki geceleri işitilen ses.
Türkler öyle sanırlar ki ruhlar sağ iken yaşadıkları şehirlerde her sene bir kerre
toplanırlar ve halkı ziyaret ederler. Geceleyin bu sesi kim işitirse ölür. Bu
Türkler arasında yaygındır. III, 230.
16. uçguk uçuk, ingi. I,
98.
[NOT] uçguk. Bu kelime çağdaş Türk
lehçelerindeki "uçuk" kelimesinin eski şeklidir. En çok dudaklarda peyda
olan içi sulu kabarcıklara denir. Hararetli hastalarda görülür. Bir çok Türk
boylarının inanışlarına göre bu uçuk denilen kötü bir ruhun marifetidir. Bu
hastalık özel bir törenle tedavi edilerek afsunlanır. Bu hastalığı
"uçuklanma", tedavi eden kocakarılara "uçukçu" denir.
17. umay son, kadın doğurduktan
sonra karnından çıkan hokka gibi nesne. Buna çocuğun ana karnında eşi denir. Şu
atalar sözünde de gelmiştir: "Umaya tapınsa oğul olur." Kadınlar onu uğur
sayarlar. I, 123.
[NOT] Umay. Bilindiği gibi Umay
eski Türklerin dişi tanrılarından biridir. Mahmud Kaşgarî'nin bu ruh hakkında
verdiği bilgi pek fazla islâmlaştırılmıştır. Bununla beraber "umayka tabınsa
oğul olur", "kadınlar bunu uğur sayarlar" diyerek eski inanışa da
işaret etmiştir (bk. A. İnan "Umay ilahesi hakkında" Türkiyat II, 1926;
Makaleler ve İncelemeler 1968 s.397-399).
18. us Kerkes kuşu. Bu kuş bir
adamın yüzüne karşı ıslık çalarsa uğur sayılmaz; bu ölüm işaretidir. I, 228.
19. üngüjin çölde insan
öldüren umacı, gulyabani. I, 146.
20. ürüng afsuncuya, arbagcıya verilen para. I, 134.
[NOT] ürüng Asıl anlamı beyaz,
ak demektir. Göçebe Türk boylan süte ve sütten elde edilen gıda maddelerine yogurt,
yağ, kurat, ayran, kımız gibi (K.Yudahin Kırgız Sözlüğü s. 37) Yakutlarda süt ve
sütten yapılan gıda maddelerine "ürüng as" derler (E.Pekarski Yakut
Sözlüğü "as" kelimesi izahında s.163). Anadolu'da bu kelime eski anlamı
olan "sütten yapılmış gıda maddeleri (Söz Derleme Dergisi III, 1936) anlamını
muhafaza etmiştir. Şaman ve üfürükçiye verilmesi gereken ücrete Başkurt ve
Kırgızlarda tıpkı Kâşgari'da olduğu gibi "elig ürüngi ber = üfürükçiye
akını ver" derler.
21. yârın kürek kemiği.
Türklerin şöyle bir atalar sözü vardır: "kürek kemiği karışırsa memleket
karışır. III, 21.
[NOT] Kürek kemiği falı için bk. A.
İnan Tarihte ve bugün Şamanizm s.151-159.
22. yat taşlarla yağmur ve
rüzgâr getirmek için yapılan bir büyücülük.
I, 159.
yatla "yatçı yatladı" - yada yaşı kullanan yadacı yada taşı ile afsun yaptı. III, 307
[NOT] Havaya tesir etmek için okunan
(söylenen) afsun ile kullanın taşa yada, cada, yat denilmiştir. Türk kavimlerinde
çok eski devirlerden beri pek yaygın olan inanca göre Türk Tanrısı Türklerin
büyük dedelerine yada denilen sihirli bir taş armağan etmiştir. Bu taşla
istenildiği gibi yağmur, kar, dolu yağdırılabildiğine inanmışlardır.
Ali Şir Nevaî Favaıdül kibar'ında
yada taşını zikreder:
yada taşıga kan teygeç yağın
yagkandek eş sakı
yağar yağmurdık eskiş çün bolur
serab alud
23. yel cin "er yelpindi"
denilir, "adama yel (cin) çarptı" demektir. III, 108.
24. yelpin cin çarpmış,
"oğlan yilpindi" denir ki "oğlan yele, cine çarpıldı" demektir.
III, 108.
25. yelvi büyü, sihir, büyücüye "yelviçin" denir. III, 33.
[NOT] yel ~ yil genel olarak
çağdaş pek çok Türk boylarında şerir ruh anlamına "yel ~ yil" kelimesi
kullanılır.
25a. yelbüke ejderha, şu savda dahi gelmiştir "yeti başlığ yil büke = yedi başlı ejderha." III, 227.
[NOT] "yilbüke" kelimesinin
değişmiş şekli olan "yelbigen" Altay ve Televat Türklerinde tesbit
edilmiştir ki müdhiş garibe ve insan yiyen bir yaratıkmış (Radlov W. III, 357).
Aynı yaratığın adı Hakaslarda "çibigen" şeklinde söylenir (N.Baskakov.
Hakas Sözlüğü, s. 316).
Yine bir çok böyle Şamanizm
kalıntısı kelimeler vardır. Bunların hepsini bir kitap halinde toplamak için
çalışmaktayım. Kaşgarî'nin bu eseri Türklerin eski kültürünü araştırma ve
inceleme için bir hazinedir.
26. yog ölü gömüldükten sonra
üç yahut yedi güne kadar verilen yemek. III,143
yogla ölü için yemek vermek.
Türklerin göreneği böyledir. III, 309.
Kâşgari'nin Alp Er Tonga'nın yog
törenindeki ağıttan aldığı şu beyitte bu yog töreni şöyle tavsif ediliyor:
Herkes kurt gibi uluşuyor
Yakasını yırtarak bağırıyor
Ünü çıkasıya haykırıyor
Gözü örtülesiye kadar ağlıyor. I,
189.
Özgün metin:
Ulşıp eren börleyü
Yırtın yaka urlayu
Sıkrıp üni yırlayu
Sıgtap közi örtülür
27. yog basan ölümden sonra yedi gün verilen yemek. III, 399.