İNCE ÜNLÜLERİN KALIN "K" SESİNİ ETKİLEMESİ VE BAZI SÖYLEYİŞ YANLIŞLIKLARI

Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR

Dildeki yozlaşma eğilimlerinin örneklerini ses bilgisi alanında da görmekteyiz. İnce ünlülerden sonra gelen kalın k sesinin ince k olarak telâffuz edilmesi bu eğilimlerden biridir. Ekonomi, mekanik, dekan, mikrop gibi batı kökenli kelimelerle bir ince ünlü olan e sesinin etkisiyle k seslerinin ince söylenmesi giderek yaygınlaşmaktadır. Aynı durum doğu kökenli kelimelerde de görülmektedir. İkametgâh, ikaz, rakip, şaki (haydut), şarkiyat, musiki kelimeleri ve bunların türevlerini söz konusu duruma örnek olarak verebiliriz. Çeşitli yayın organlarındaki konuşmalardan, konferanslardan derlediğimiz bu örnekleri artırabiliriz.

Sorunu biraz daha açık anlatmaya çalışalım. Örnek olarak mekanik kelimesindeki a sesi bir önceki hecenin etkisinde kalmakta ka değil, okunmaktadır. Daha doğrusu kâğıt, kâtip, kâfir kelimelerindeki hecesinin değerinde okunmakta ve söylenmektedir. Hâlbuki mekanik kelimesinin bu ka hecesi ince değil kalındır. Bunun gibi ekonomi kelimesinin kalın ko hecesi diye telâffuz edilmemelidir. Bu iki örnekle açıklamaya çalıştığımız sorun aslında kalın olan ‘k sesinin’ başında veya sonunda bulunan ince ünlülerin (e,i) etkisiyle Türkçe kelimelerde olduğu gibi ince telâffuz edilmesinden kaynaklanmaktadır. Örnek olarak ikaz kelimesindeki ka hecesini bazen ikâz diye söyleyenlere rastlamaktayız. Bu konunun bir başka örneği olan ikametgâh kelimesini ise zannederim doğru telâffuz eden pek az insan kaldı. Bu kelime de diğerleri gibi ikâmetgâh diye söylenmekte ve okunmaktadır.

Konunun bir başka boyutunu kalın k sesinden sonra ince ünlünün yer aldığı kelimelerde de görmekteyiz. Akit, vakit, yakinen, nakil, nakit gibi kelimeler örneklerden birkaçıdır. İkinci hecedeki i sesinin etkisiyle ak, va, ya, na heceleri âk, vâ, yâ, nâ diye ince okunmaktadır. Bu söyleyişin iyice yaygınlaştığını hemen belirtelim.

Bu her iki eğilimin öteki örnekleri bir araya getirildiğinde yanlış söylenegelen bazı kelimelerin toplumumuzda kabul gördüğü, aksinin yanlış sayıldığı kolayca anlaşılır. Eskiden şiddetle reddedilen bu söyleyişler bir nevi kabul görmüştür. Zevk, şevk, fevk gibi kelimelerde geçen kalın k sesini aslına uygun olarak kalın okunması yadırganır bir hâl almıştır. Yani “galatımeşhur lügatifasihten evlâ” olmuş; yaygın yanlış, kurallı hâle gelmiştir.

İnce ünlünün kalın k sesini etkileyip ince söylenmesine yol açtığı durum, ses bilgisi açısından bir art damak sesi olan k’nin ön damağa itilmesi biçiminde açıklanabilir. Alfabemizde kalın k sesini karşılayan bir harf bulunmamasının bu eğilimi hazırladığını söyleyebiliriz.

Daha çok doğu ve batı kökenli kelimelerde duyulan bu durum, Türkçe kelimelerde bir sorun oluşturmaz. Türkçe kelimelerde her kalın k sesinden sonra bir kalın ünlü (asık, atkı, akış); her ince k sesinden sonra bir ince ünlü (kesik, etki, ekin) gelir ve böylece herhangi bir söyleyiş yanlışlığı yaşanmaz. Aynı durum sağında ve solunda kalın k sesi bulunduran ve Türkçe kökenli olmayan kelimelerde de söz konusudur: Abluka, akıbet, âşık, akıl, hak, sakat, makam, makbul, rakam, takva. Bu duruma bakıp alfabemizdeki harf sayısının Türkçe kelimelerin özellikleri göz önünde bulundurularak düzenlendiğini söyleyebiliriz. Durum böyle olunca 1928’den sonra doğu ve batı kökenli kelimelerin Türkçe kelimeler gibi telâffuz edilmesinin yolu açılmıştır. Akit, akide (inanç), akide (şeker), akik (taş), akil (akıllı), akim (sonuçsuz), fakir, ikbal, ikna, iklim, ikrar (söyleme), ikraz (borç verme), iktidar, iktisat, iktiza (gerekme), mikyas, miktar, sakil, mevki, muakkip, münekkit, müstakil, müteakip, mütebaki, tahkik, tahkir, hakir, ikbal, istikbal, istikrar gibi kelimelerdeki kalın k sesinin yaygınlaşan ince okunuşu geriye dönülmeyen bir eğilim olarak görülüyor. Böylece kalın k sesi bulunduran iktidar gibi bir kelime ile ikrah, ikram gibi kelimelerde geçen ince k sesleri söyleyiş bakımından birbirinden ayırt edilemez bir durum alıyor. Öte yandan bu durumda bazı ikili söyleyişler de ortaya çıkmıştır. Örnek olarak Faik .......... gibi kelimelerdeki kalın k, ince ünlünün etkisiyle ince k olarak telâffuzu yaygınlaşırken bu tür kelimelerin bazı türevlerinde kalın k yeniden ortaya çıkmaktadır. Faik ~ Faika, refik ~ refika kelimelerinde görüldüğü gibi kalın k sesi ince ünlülerle hece oluşturuyorsa ince, kalın ünlülerle hece kuruyorsa kalın telâffuz edilmektedir.

Öte yandan kalın k sesini bulunduran merak, iltihak, infilâk gibi kelimeler ince ünlü bulunduran bir fiille birlikte kullanılıyorsa bir ulama sonucunda son sesteki bu kalın k sesi de ince okunabilmekte ve hatta gereği yokken birleşik bile yazılabilmektedir. Merak etme, iltihak etmeli, infilâk etti. Dikkat edilecek olursa bu durumda da kalın k sesi, bir ince ünlüyle hece kurduğundan ince telâffuz edilmektedir. (me-ra-ket-me!) . Konunun bir başka örneği muvaffakıyet’tir. Burada da kalın k sesinden sonraki y ünsüzü ve hemen onun yanında bulunan e sesi etkili olmuş, muvaffakiyet biçiminde ve söyleyişinde bir durum ortaya çıkmıştır.

Zevk, şevk, sevk, fevk gibi kelimelerde ise k sesi, ince k sesine yalın biçimde de döndüğünden bunlara gelen ekler çoktan zevke, zevkli, şevkten, şevkim, fevkinde biçimini ve söyleyişini almıştır.

Kalın k sesi bulunduran ufuk kelimesinin çoğulu afak’tır. Bu köke dayanan afakî örneğinde kalın k sesinden sonra ince söylenen nispet i’si geldiğinde k bu kez ince telâffuz edilmektedir. Aynı durumu (ahlâk) ahlâkî, (şark) şarkî, (fıstık) fıstıkî, hakikî , (mantık) mantıkî, (tatbik) tatbikî gibi örneklerde de görmekteyiz.

Kalın söylenen Fransızca kökenli elâstik kelimesine getirilen nispet eki bu kelimenin son sesini etkilemiş, ince k hâline getirmiştir: elâstikî.

Yukarıda belirtilen şartlar altında kalın k sesinin ince k sesine dönüşü engellenemez bir durum olarak görülüyor. Bu sebeple bizim bugün yadırgadığımız ve telâffuzunun doğru olmadığını söylediğimiz kalın k sesinin ince söylenmesiyle ilgili ekonomi, mekanik, mikrop, ikaz, rakip, şaki örnekleri muhtemelen bir süre sonra bu söyleyişleriyle yaygınlaşacaktır.

Bu durumda seçilecek yollardan biri bu eğilimi kendi doğal seyrine bırakmaktır. Bir başka yol ise, okullarımızda kalın k ile ince k sesinin farkını anlatmak ve söyleyişle ilgili bu tür sorunları dile getirmek ; ders kitaplarında işlemek; sözlük, imlâ kılavuzu gibi kaynaklarda bu duruma dikkat çekmektir. Eğitimle ve öğretimle giderilebilecek bu durum için yetişmiş öğretmene, Türkçenin söyleyiş özellikleriyle ilgili konuları düzenleyen programlara, bu amaçla hazırlanmış sözlük vb. kaynaklara ihtiyaç vardır. Mevcut sistem ve şartlar içinde bunu gerçekleştirmek zor olduğuna göre kalın k sesinin ince okunması eğilimi her hâlde doğal eğilime bırakılacak bu durumda da ekonomi, mekanik, ikaz, inkilâp (inkılâp İmlâ Kılavuzu 1996), inkita (inkıta İmlâ Kılavuzu 1996) gibi kelimelerdeki kalın k sesini ince okuyanları, telâffuz edenleri kınamamamız gerekecektir.