EDEBİYAT KADINI YELİZ SON BOMBASINI
PATLATTI!
YELİZ'İN ERTESİ GÜN PLAJA GİDERKEN YAZDIĞI USTA
KALEMİNDEN DÖKÜLEN ÖYKÜSÜNÜ SONUNA KADAR MUTLAKA OKUYUN...
OTOBÜS ANILARI...
SİZLERE BAŞIMDAN GEÇEN BİR OLAYI YAZMAK İSTİYORUM.
AKŞAM OLMUŞTU VE İŞTEN DÖNÜYORDUM. SEHER YELİ DEĞİL AMA AKŞAM YELİ ILGIT ILGIT ESİYORDU. İÇİMDE TİTREK VE ÜRKEK
DUYGULAR VARDI. ASLINDA BANA YENİ BEN LAZIMDI. TABİATIYLA YENİ BİR DURUŞ DA LAZIMDI ELBETTE. GÜZELLİKSE GÜZELLİKTİ,
ENDAMSA ENDEMDI YANİ BENDEKİ. İŞTE, TAM BU NOKTADA, BEYNİMİN EN ULAŞILMAZ NOKTALARINDAKİ HÜCRELERİMİ
TETİKLEMEYE ÇALIŞIRKEN, BEN TETİKLENDİM, TANRIM!!KALBİM O ANDA, HOP HOP ETTİ.. DİLİM KURUDU, GÖZLERİMİ
AYIRAMIYORDUM. ''OHH MY GOD'' DEDİM NE KADAR GÜZEL BİR ÇOCUK....
GÜNÜN BÜTÜN YORGUNLUĞU YETMEMİŞ GİBİ YAPMAM GEREKEN
BAZI İŞLER VARDI. BİR AN ÖNCE İŞYERİNDEN AYRILDIM VE OTOBÜS DURAĞINA DOĞRU HIZLI HIZLI YÜRÜMEYE BAŞLADIM.
KAFAMIN İÇİ O KADAR KARIŞIKTI Kİ, NEYİ NASIL, NE ZAMAN YAPACAĞIMA KARAR VEREMİYORDUM. BU DÜŞÜNCELER BEYNİMİ
KURCALARKEN OTOBÜS DURAĞINA VARMIŞIM. AH NE GÜZEL DEDİM BEKLEDİĞİM OTOBÜS DE ORADAYDI. NE ŞANS BE DEDİM.
BİR GÜZEL OTOBÜSE BİNDİM. OTOBÜS HALEN HAREKET
ETMEMİŞTİ. BİR İKİ DAKİKA SONRA BİRŞEYLER İÇİMDEN BU
YANLIŞ OTOBÜS OLMASIN DEDİ. VE NE YAZIK Kİ İÇİMDEKİ SES
HAKLIYDI.
HEMEN İNDİM. BİLETİM DE BOŞA GİTMİŞTİ. SONRA DİĞER
OTOBÜSÜ BEKLEMEYE KOYULDUM. BU ARADA SIRANIN BAŞINDAYDIM. İNSANLAR BİRER İKİŞER BİRİKMEYE BAŞLADILAR.
HEPİMİZ BEKLİYORDUK. 10 DAKİKA GEÇTİ OTOBÜS YOK, 20 DAKİKA GEÇTİ OTOBÜS YOK, YARIM SAAT OLDU HALA
BEKLİYORUM. ARTIK SIRADAN DA AH, OF SESLERİ YÜKSELMEYE
BAŞLADI. BİR ARA ORTALIKTA KÜÇÜK BİR ERKEK ÇOCUĞU DOLAŞMAYA BAŞLADI. ALTI YEDİ YAŞLARINDA BİR ERKEK
ÇOCUĞU. SONRA YAŞLI BİR ADAM BENİM YANIMDA BEKLEMEYE
BAŞLADI. ADAM YAŞLI OLDUĞUNDAN DOLAYI LÜTFEN SIRANIN SONUNA GEÇİN DİYEMİYECEĞİMİ ANLAMIŞTI HERHALDE.
ZATEN BENDE BİR ŞEY SÖYLEMEDİM. SONRA O UFAKLIK YİNE
SIRANIN BAŞINA GELDİ. YANIMDA DURAN BAYAN O ÇOCUĞUN HEP BÖYLE YAPIP OTOBÜSE ÖNCEDEN BİNDİĞİNİ VE ANNESİNE YER
TUTTUĞUNU SÖYLEDİ. HER ZAMAN BUNU YAPIYORMUŞ. CANIM DA ÖYLE SIKILIYORDU Kİ. ÇOCUKLA BİRAZ UĞRAŞMAK İSTEDİM. BİR
MÜDDET SONRA AFACAN YİNE YANIMA GELDİ VE ARAMIZDA ŞU KONUŞMALAR GEÇTİ:
-NEDEN SIRANDA BEKLEMİYORSUN?
-BEN ZATEN OTURMAYACAĞIM?
BİRAZ ABLA TAVIRLARIYLA;
_OLSUN. YİNE DE ANNENİN YANINDA OLMALISIN. SONRA SANA KÖTÜ BİR ŞEY OLABİLİR.
BİR MÜDDET SUSTUK.
DAYANAMADIM:
_NEDEN ANNENİN YANINA GİTMİYORSUN?
ÇOCUK AĞLAMAKLI BİRAZ DA BOYNU BÜKÜK:
_BENİM KİMSEM YOK Kİ.
AMAN ALLAH’IM NE BİLMİŞ ŞEY DİYE DÜŞÜNDÜM.
-YALANCI.YALAN SÖYLEMEMELİSİN. HİÇ SESİNİ ÇIKARMADI. BEKLEMEYE DEVAM ETTİ. AMAN ALLAHIM
NE ANNELER VAR. BU ÇOCUK BÜYÜYÜNCE NASIL OLUR ACABA? TAM BİR AKTÖR...
SONRA YİNE HÜLYALARA DLDIM. BANA YENİ BEN LAZIMDI. VE BİR KUMSAL
LAZIMDI....
KAN DAMLAR
KALEMİNDEN...
Yağmurlu bir günün akşam saatleriydi. Etrafta mis gibi bir toprak
kokusu vardı. Dışarıda insanlar bir an önce eve varmak telaşındaydılar. Kimileri işten dönüyor, kimileri sadece gezmek için
dışarıda vakit geçiriyorlardı. Derken uzaklardan bir genç kadın
göründü. Başı önde yorgun. Yüzünde üzgün, hayattan bıkmış bir ifade
vardı. Bir ara başını kaldırdı.
Sanki bütün insanları öldürecek gibi bakıyordu. Bakışları bir
yılanınki kadar soğuktu. Kimbilir, neye bu kadar kızmıştı? Adımları
giderek hızlanıyordu. Hızlandı, hızlandı... Sonra bir anda yere
yığıldı. Elindeki küçük kırmızı çantası ve içindeki eşyaları elinden
fırlamıştı. Savrulanlar arasında bir de resim vardı. Küçük bir kız
çocuğunun resmiydi. Öyle güzel gülmüştü ki resimde minik kız. Kadının
etrafında toplanan kalabalık onu yerden kaldırmaya çalışıyordu.
Öylesine hırçındı ki kadın, kimseden yardım istemiyordu. Hatta ona
yardım etmeye çalışanlara gidin başımdan, gidin, benden uzak durun
diye bağırdı. Sonra çantasını aradı. Korkulu gözlerle yere bakıyordu.
Sonra hemen yere düşmüş, hatta biraz da ıslanmış olan resmi aldı.
Sıkıca göğsüne bastırdı. Bir anda yüzündeki ifade değişiverdi. O
hırçın bakışların yerini artık merhamet dolu, özlem dolu bakışlar
aldı. Gözleri dolmuştu. Yavaş yavaş yere saçılan eşyalarını topladı.
Sanki bir anda başka dünyalara daldı, yaş dolu gözleri. Kaybettiği
küçük yavrusunun acısıyla sarsıldı. Onu yine böyle bir yağmurlu günde
yitirmişti...
Bir sonbahar akşamıydı. Anne ve kızı hayatta tek başlarına
kalmışlardı. Anne çalışamıyordu. Kızına mı baksın, çalışıp para mı
kazansın, iki arada kalmıştı. Çok gururlu bir kadındı Esra. Kimseden
yardım istemiyordu, çaresizdi. Küçük Ayşe 7 yaşına girmişti. Artık
okula gitmesi gerekiyordu. Annesi zaman zaman onu evde yalnız bırakıp
iş aramaya çıkıyordu. O gün şanslı bir gündü onun için. Çünkü nihayet
istediği gibi bir iş bulmuştu. Tek endişesi evde yalnız başına
bıraktığı küçük kızı Ayşe idi. Esra hayattaki tek varlığı Ayşe’nin
üzerine titriyordu. Onu hiç yalnız bırakmak istemezdi. Ama ikisinin
de geleceği için çalışması gerekiyordu. İşe başladığı ilk günün
sabahıydı.
Evde birkaç dilim bayat ekmek ve biraz peynir vardı. Esra yüzünde
mutlu bir ifadeyle kahvaltı hazırladı. Küçük kızıyla birlikte yemeğe
koyuldular. Esra kızının yüzüne baktı uzun uzun. Küçük Ayşe sanki her
geçen gün eriyordu. Rengi sararmıştı. Ama artık mutluydu Esra. Çünkü
kızını daha sağlıklı yetiştirebilirdi. İşe gitme saati gelmişti.
Biraz endişeli, biraz da mutlu kızını tek başına bırakarak evden
ayrıldı. Bir hafta böyle geçti. Kızı her geçen gün zayıflıyor,
halsizleşiyordu. Esra ilk maaşını alır almaz Ayşe’yi doktora
götürecekti. Aradan günler geçti. Artık parasını almıştı Esra.
Neşeyle eve gidiyordu. Ama içinde kötü bir sıkıntı vardı. Nereden
bilebilirdi bugün öbür yarısını kaybedeceğini. Eve geldiğinde Ayşe’yi
aradı. Seslendi. Ama hiçbir ses yoktu. İçini büyük bir korku aldı.
Her halde kızı ona oyun yapıyordu diye düşündü. Sonra gözüne bir şey
ilişti. Hayır, hayır olamaz. Kızının cansız bedeni yerde yatıyordu.
Esra bir anda kızını kucakladı ve öptü. Zavallı kızdan hiçbir tepki
gelmiyordu. Bütün ev Esra’nın çığlıklarıyla doldu. Bütün, bütün
dünyası yıkılmıştı. Haykıra haykıra ağlıyordu. Gözyaşları sel olup
akıyordu Esra’nın. Artık yalnızdı. Hayattaki tek arkadaşı, tek
varlığı, canı, yavrusu gitmişti...
Hayatının en kötü günüyle tekrar yüzleşen Esra eşyalarını toplamaya
başladı. Kırmızı çantasını da alıp, oradan uzaklaştı. Karanlığın
içinde kaybolup gitti...
|