Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat deniyor,

Öylesine güçlü olun ki, hiç bir sey huzurunuzu bozmasın.
Saglık, mutluluk ve zenginlikler hakkında konusun.
Dostlarınıza degerli oldukları hissini verin.
Herseyin iyi yanını görmeye çalısın.
Baskalarının basarılarına kendi basarınız kadar sevinin.
Geçmisin hatalarını unutun ve onlardan yararlanın.
Neseli davranın ve herkese gülümseyin.
Kuskular karsısında çok düzeyli,
Öfke karsısında çok olgun,
Korkular karsısında çok güçlü ve
Sorunlar karsısında çok mutlu olun ki,
silgiye ihtiyaciniz kalmasın...

Ve unutmayın;
Hayat duygularımızı bastırmamıza izin vermeyecek kadar kısa..



----------------------------------------------------------

bircoklarimiz yalnizca gunu kurtarir, Varolmakla yetinir,ve kendi agirligi altinda ezilir. Degistiremeyecegi gercekleri Oldugu gibi kabul etmek,ve bu degismezlikten kendine yeni bir yasam sevinci Yaratmak da yurek ister, degistirebilecegini degistirmeye calismak da. 

Sanildigi Gibi insani korkutan dunya,zorluklar, yasamin kosullari ya da baskasi degildir,insan kendisinden korkar en cok. Kendi duygularindan, kendi gucsuzluklerinden,kendi zaaflarindan, kendi acilarindan, kendi coskularindan urker, yasama her dokunusunda,duygularinin alevlenip kendini yakacagindan cekinir, onun icin kacar yasamdan, asktan kacar, ofkeden, hareketten,sevincten, kendisinden kacar.

Korku yuzunden yasanmamis bir yasami ellerinde tasimaktan yorularak, kendisine uydurdugu binbir mazeretle yasama arkasini donmeye, gizlenmeye ugrasip, gizliden gizliye yokolmaya cabalar. Korku kendine acimayi da getirir,kendini zavallilastirmaya baslar yasamdan korktukca, yasamla yuzyuze gelmektense agir agir erimeyi tercih eder. Korktukca azalir gucu, korkuyla yaralanan bedeni artik en kucuk dokunusta aciyla inler, her acida korkusu biraz daha artar ve girdap gibi icine ceker onu gucsuzluk, kendi korkusuna kader der sonra, korkuyu degistirilemez bir gercek alnina yazilmis bir yazgi olarak gorur.

Yeni bir askin dusuncesi bile titretir onu, kalabaliktan korktugu kadar yalnizliktan da korkar, hayatin hicbir haline dayanamaz durumlara gelir. Sirtinda tasiyamadigi hayati, onunde yasanacak gunleri ile, kendi gecmisi ile gelecegi arasinda SIKISIR kalir artik.Kendi duygulariyla kusatilir, dondugu her yanda bir dusman gibi kendi duygulari cikar karsisina, su yana donse orada bir   mutluluk vardir ama o mutlulugu degil, mutlulugun ardinda sezilen aciyi   gorur, bu yana dondugunde bir isyanin sevki vardir ama o isyanin cekiciligini   degil, isyan icin odenecek bedelin agirligini farkeder, beri yaninda bir ask   bekler onu ama o askin arkasindan gelebilecek terkedilme ihtimaline  diker   gozlerini. Her kipirtiyla orselenebileceginden cekindiginden. 

Yasamak cesaret ister, belki de bu yuzden dunyaya gelenlerin cok azi yasar, cogunlugu kipirdamaz bile, yasama yaklasabilmek icin tek bir adim bile atmaya yetmez cesareti. Ona sevinci gosterseniz, "ya sonra" diye sorar, aski gosterseniz,gene ayni sorudur onun aklini kurcalayan, "ya sonra", ofke, cosku,dostluk, sevisme, baskaldiri, direnme, hep ayni soruyu surukler pesinden."ya sonra"...Bilinmeyen bir "ya sonra" icin bilinenlerin hepsini iskalamayi kabullenir.

Ama ne garip, duygularindan, yasanacaklarin "sonrasindan" korkanlar,acidan sakinanlar ceker en buyuk aciyi, yasanmamis butun duygularizehirli sarmasiklar gibi boy atip ruhlarina dolasir,  "sonrasi umurumda degil"deyip yasamla kucak kucaga gelenlerden cok daha fazla yarayi yasayamadiklari icin alirlar. Yakinip dururlar, cektikleri acilardan sozederler,aciyi da cekerler gercekten ama acidan korktuklari icin bunca aciyi cektiklerini goremezler bir turlu. Yasamanin cesaret istedigini farketmezler. Onun icin cok az insan yasar,cogunluk yalnizca gunu kurtarir,  yasanmamis gunlerin altinda inleyen caresiz bir kole gibi yitik bir hayati tasir gucsuz omuzlarinda. 

Kendi gerceklerimiz, kendi duygularimizdir bizi boylesine urkuten, cataldiliyle tislayan bir yilan gormus bir tavsan gibi bizi hareketsiz birakan. Ve ne kadar cok korkarsaniz, korkunuz o kadar artar.Ne kadar yasarsaniz, cesaretiniz o olcude bilenir.Yasamiyorsaniz  eger, bu baskalarindan dolayi degildir.Sizi gucsuzlestiren, sizi caresizlestiren, sizi isyanlardan alikoyan degistiremeyeceklerinizi kabul etmenize engel olan, degistirebileceklerinizin ustune gitmenize izin vermeyen,sizi yasatmayan, kendi korkunuzdur.    

Yasamak, cesaret ister cunku... 



----------------------------------------------------------

Belki, Allah yanlis insanlarla tanismamizi istedi dogru insani tanimadan önce, böylece en sonunda dogru insanla tanisdigimizda, bu hediyenin ne yüce oldugunu anlamamiz için.

Belki, mutluluk kapisi kapandiginda, baskasi açiliyordur, fakat böyle zamanlarda kapanan kapiya öyle uzun bakariz ki, bizim için açilan diger kapiyi görmeyiz bile.

Belki, en iyi arkadaslik, sallanan bir koltukta beraber sallandiginiz, tek bir kelime etmediginiz, ve giderken bunun hayatinizdaki en iyi sohbet oldugunu düsündügünüz kisilerde saklidir. 

Belki, elimizde olanin kiymetini kaybettigimizde anladigimiz dogru olabilir, fakat elimize gelene kadar neler kaçirdigimizin farkina varamadigimiz da dogrudur.

Birine sevginizin tümünü sunmak, asla sizi de ayni sekilde seveceginin garantisi degildir. Sevgiye karsilik beklemeyin; Sadece sevginin karsidakinin kalbinde büyümesini bekleyin; fakat olmazsa da, sizin kalbinizde büyüdügüne emin olun.

Birine çarpilmak için bir an yeterlidir, birinden hoslanmak bir saat, ve birini sevmek içinde bir gün yeterlidir, ama birini unutmak ise bir ömür sürer.

Görünüse aldanmayin; kandirici olabilir. Zenginlige aldanmayin; yok olup gidebilir. Sizi güldüren birini seçin çünkü karanlik bir günü aydinlatan sey bir gülümsemedir. Kalbinizi gülümsetebilen birini bulun.

Öyle zamanlar vardir ki, bazen birini öylesine çok özlersiniz ki, onu hayallerinizden çikarip, gerçek hayatta kucaklamak istersiniz.

Hayal etmek istediginiz seyi hayal edin, gitmek istediginiz yere gidin, olmak istediginiz kisi olun, çünkü yasayabileceginiz tek bir hayatiniz var, ve tüm bunlari yapabilmek için tek bir sansiniz.

Sizi tatli kilacak kadar yeterli mutlulugunuz olsun, güçlü kilacak kadar aci deneyiminiz, insan kilacak kadar üzüntünüz, ve sizi mutlu kilmaya yetecek kadar umudunuz olsun.

Daima kendinizi baskalarinin ayakkabilarina koyun. Eger ayaklariniz aciyorsa, o kisininkiler de aciyordur.

En mutlu kisiler, herseyin en iyisine sahip olanlar degildir, onlar karsilarina çikan herseyin degerini en iyi bilenlerdir.

Mutluluk, aglayanlar, incinenler, arastirma yapanlar, ve çabalayanlar için vardir, çünkü böyle insanlar hayatlarina giren her insanin önemini takdir edenlerdir.

Ask bir gülücük ile baslar, bir öpücük ile gelisir, ve bir gözyasi ile son bulur.

En parlak gelecek, unutulmus bir geçmisin üstünde yükselir, geçmisinizdeki kalp kirikliklarini ve hatalari silmezseniz hayatin içinde ilerleme sansiniz olmaz



----------------------------------------------------------

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. 

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,  yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. 

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,  dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,  kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki  de,  kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.  Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

 

Digerine