''O'NSUZ GECELER ISSIZ, SOKAKLAR ÖKSÜZSE.. AYRILIK ÖLÜME, VUSLAT  SEHERE DENKSE.. HAYAT O'NUNLA GÜZEL VE ONSUZ MÜPTEZELSE.. O HALDE BUGÜN SİZİN GÜNÜNÜZ!..'' 
 
 Eğer..  O'nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine
 ya da asansör boşluğuna  düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...  ömrü
 saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup
 kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple
 çekiyorsanız bu hislerin...  O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar,
 O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine,  bir akrep kadar hain...  sınıfta,
 büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz  edilince
 yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi  kızarıyor,
 mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,  ve O, her durduğunuz yerde
 duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor,  siz keyiflendikçe gülüp,
 hüzünlendikçe ağlıyorsa...  dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer,
 en güzel kokusu bedenindeki  ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki
 kederse...  hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse...  elmalar
pembe,
 kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O'nun yüzü pembeyse,  kışlar
 ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...  her şiirde anlatılan
 O'ysa... her filmin kahramanı O... her roman O'ndan  söz ediyor, her
 çiçek O'nu açıyorsa...  bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve
 gider gitmez özlem saç  diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,

 iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
 iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
 eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor,
dara
   düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
 mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor,
 vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken
"keşke
   O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...  kokusu burnunuzdan, sureti
 gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan  silinmiyorsa bir
 türlü...  özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi
 taşıyorsanız  gün boyu...  hem kimseler duymasın, hem cümlealem
bilsin
 istiyorsanız...  O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...  ayrılık
 ölüme, vuslat sehere denkse...  gamze gamze tebessüm de onun içinse,
 alev alev öfke de;  bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep
 O'nun yüzü suyu  hürmetine...  uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek
 yol, vazgeçilmeyecek konfor  yoksa...  dışarıda yer yerinden oynuyor
ve
 "içeri"de bu sizi zerrece  ilgilendirmiyorsa,  nedensiz küsüyor,
 sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile  akıl
 erdiremiyorsanız  kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa
 ve aşk, gurura baskın  çıkıyorsa bu yüzden her daim...  gece yarısı
 kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı  sözleri
 unutturmaya yetiyorsa...  Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye
 yalpalıyorsa ve siz kendinize  rağmen dönüyorsanız, sınırsız,
sabırsız,
 doyumsuz bir tutkuyla...  ...o halde bugün sizin gününüz!..  "Çok
 yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.
 

İçerik?!

Sen hiç hayatın içeriğine baktın mı?Bir kıyısında oturup kumsalın,
güneşin ışıltısını saydınmı?
sen hiç hayattaki amacını yazdın mı?Sonrada buruşturup Çöpe attın mı?
Kirli duvarları kağıt gibi,tırnaklarını kalem gibi,kendinide şair gibi
hissedip yazdın mı hayatın iki mısrasını?
Sen hiç amacına taptınmı?
İşte yazıyor vede söylüyorum;
Yaşamın taşlarında yosunlaşmışım
Üstümden geçen dalgalara vurgunum...

Zaman eskimeye,sesler yok olmaya mahkumdur.Tek baki kalacak olan
gerçek ise anılarda ki asalet.........

Digerine