Sen uzaklarda olamazsın,
Sen içimde bir yürek;
Kulağımda en güzel şarkısın.
Sen ayakta tutan bütün;
Sen yaşamımdaki büyük gücün,
En ulaşılmaz enerji kaynağısın.
Sen sen olamazsın.
Öyle işlemişim ki seni;
Sen bendeki"cansın
Güllerin de ağladığı bir zaman vardır.
Ama bir gül var ki onun gözlerinde her zaman gözyaşı vardır. Geceler
onun
gözyaşlarını kendine saklar. Ama gündüzün aydınlığında nemlenen gözleri
onun
hüzünlerini fısıldar. Denizler onun gözyaşları gibi ıslak; güneşler
hüzünleri kadar sıcaktır.
Güllerin de kokmadığı bir zaman vardır.
Ama bir gül var ki onun sevgi saçan kokusu her zaman vardır. Kokusu
sevgiden, rengi hasretten bir güldür. O, kalbi hasretle yanmış ama
sönmemiş,kül olmamış, kor olmuştur ve Allah adini kırmızı gül
koymuştur.
Güllerin de seviştiği bir zaman vardır.
Ama bir gül var ki sustuğu an bile sevgiyi yaşayan bir kalbi vardır.
Onun
gülerken bile yaprağında gözyaşı vardır.Ama o gözyaşlarında bile
sevgiden
gelen bir sıcaklık vardır.
Onun gözünde vazolara girmenin bir anlamı yoktur.
Ama onun hüznünü ve sevincini paylaştığı kır çiçekleriyle arkadaşlığı
vardır.
Güllerin de uyuduğu bir zaman vardır.
Ama bir gül var ki onun geceleri bile kapanmayan gözleri vardır.
Sevgisi
gece gündüz yoldadır, duası, kokusu anbean sevdiğine varır.
Güllerin de solduğu bir zaman vardır.
Ama bir gül var ki kokusu sevgilinin yüreğine işlemiştir de
bu yüzden ölümsüzlük sırrına kadem basmıştır.
Ve onun mezar taşına şu yazılmıştır:
SEVMEYEN İNSANLAR ÖLÜR AMA,
SEVEN GÜLLER SOLMAZ,
ONLARIN KABRİ DE OLMAZ..
---------------------------------------------------------------------------------
Şimdi orda olmak vardı...her zerresinde ayaklarımın bastıgı...bir
kere daha seni anmak vardı..nefes aldıgım her anda yaptıgım gibi
düşünerek , seni benliğimde hissederek ibadet etmek vardı. Kokunu
hücrelerinin her zerresine kadar cekip öylece tutup bırakmamak
vardı.Güneşin kavurucu sıvagında gökyüzüne bakıp , gözlerinin
yaşarmasını hissetmek...bir kez daha büyüklüğünü , yüceliğini ,
muhteşemliğini özünde duymak vardı.
Evreni , alemlerin büyüklüğünü , sana aşkımı birkez daha haykırmak
adına topragına yüz sürmek vardı.Kollarımı acıp kocaman yarattıgın
ağacların gövdesine sarılmak vardı.AHHHH...seni bulmak vardı bugün.Sana
, seni düşünerek varmak vardı.Bugün sabahın buz gibi sisinde gün
dogumundaki o sogukta, sıcaklıgını duymak vardı.
Ruhuma seni sindirdiğim zamanları , senin limanlarına sıgındıgım
zamanlardaki huzuru seviyorum. Seni her düşündüğümde bir kez daha bana
seslenişini duyuyorum.Seni hergecen gün biraz daha delicesine
özlüyorum...VE SANA HERGECENGÜN BİRAZ DAHA AŞIK OLUYORUM.
Sensizlikten çok bunaldığım gecelerde penceremi açıp derin soluklar alırdım.
Oysa kimsesizliğimde boğuldukça sığınmaya yeltendiğim hayattan, kaçıp kaçıp
döndüğüm yer yine senin aşkındı. Aşkın, sılamı bırakıp, parlak ışıklarına,
özgür
martılarına, simit kokulu sokaklarına kaçtığım bu kentti. Ve aşkın, binlerce
kayıp öykünün arasına benimkinide yazan bu kentte kayboldukça özlediğim,
terk
edip boynu bükük bıraktığım o sılamdı aynı zamanda. bu sonsuz döngünün
ortasında, tüm gerçeküstülüğüne ve inanılmazlığına rağmen, tek sığınağımdı
aşkın. Sana nasıl öfke duyabilir,senden nasıl vazgeçebilirimki? :)
Şimdi burada deyilsin. Ama beni duyuyosun biliyorum. Kapat gözlerini
benim
içinde dinle. Bak yoksun... Bunun anlamını biliyormusun? yokluğun.
yüreğimdeki
bu yıldızsız, bu dipsiz karanlık gece... Yokluğun odamın duvarlarına astığım
suretlerine bakarken, gözlerinde unuttuğum dalgın gözlerim.
Yoklugun, elinin, kokunun, solugunun degdigi herseyi dünyanı en
degerlı
hazinesi gibi saklayan, bu yarı deli, bu hayattan kopuk ruhum... Kapat
gözlerini
ve bana bak: BEN DİYE NE VARSA GÖRDÜGÜN İSTE O SENİN YOKLUGUN