KALBİMİZE SAHİP ÇIKALIM

ÜMİT FURKAN

 

"Molla Muhammed’in müritleri her gün kıbleye ayakta dönerek, ellerinde kılıç önlerindeki sunağa şiddetle vurarak şöyle bağırıyorlardı:

- Müslümanlar! Kâfirlerle savaşa! Kâfirlerle savaşa! Rus kâfirlere nefret ve yıkım!

Bu nida bütün gün evlerden yankılanıyor ve tüm bölgeye yayılıyordu. Sonuçta tüm Kafkasya’yı kıyama kaldıran büyük bir uğultuya dönüşüyordu. Ve cihad başlıyordu!..” (1)

·

Müthiş bir haber bombardımanı altındayız. Haçlılar tarafından pompalanan haberlerde, onların ne kadar güçlü oldukları ve ne kadar gelişmiş silâhlara sahip oldukları zihinlerimize ve kalblerimize mıhlanıyor...

Bu haberleri takip ettikçe zihinler bulanıyor ve kalblerimiz katılaşıyor ve sonunda da: “Vay canına! Adamlarda muazzam kuvvet var... Yok canım, bunlarla başa çıkılmaz!..” şeklindeki teslimiyetçi ifâdeler dudaklardan dökülüyor...

·

"...Yerilmiş sıfatlar ise kalb aynasına doğru yükselen kapkara bir dumanı andırır, bunlar kalb aynasına yığılıp kesafet kazanınca ayna simsiyah kesilir, kapkara olur ve tamamen Allah’tan perdelenir.” (2)

Siz, “Yerilmiş sıfatlar” yerine bugünkü Haçlıların haber adı altındaki propagandalarını koyun...

·

"Peki bu haberleri takip etmeyelim mi?" sorusu akla gelebilir. Tabiî ki bu haberleri takip edeceğiz. Ama bunun yanında da başka bir şey daha yapacağız- yapmalıyız: Kalbimizi korumalıyız...

·

"Haberiniz olsun ki, Allah’ın zikriyle kalbler mutmain olur!” (3)

·

"Artık ey mümînler!.. (Haberiniz olsun ki, Allah’ın zikriyle) başkasının değil ancak o Haalık-ı Azîm’in kudret ve âzametini, lûtf ve keremini tefekkür ve takdis ile (kalbler mutmâin olur) vicdanlarda yakîn husûle gelir, ruhlarda bir sükûnet, bir itimad, bir inşirâh tecellî eder durur...” (4)

·

"Zikir, lûgatte, hatırlamak mânâsınadır. Istılahta ise, devamlı Allah’ı anarak, hatırlamaktan ibarettir. Söz ve iş, hareket ve davranışında Şeriat ölçülerine uyan kimse, «zâkir-zikreden»dir...” (5)

·

şmanın saldığı haberlere inanıp da moralimizi bozmanın ve yeise düşmenin hiç gereği yok. Eğer bizler, Allah’ı gereği gibi zikredersek O’nun yardımına da mazhar oluruz!

“Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peşpeşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu. Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galibtir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.” (6)

·

Nihâî hesaplaşmanın arifesinde, “Ben her yönden hazırım, o an gelinceye kadar başka bir şey yapmama gerek yok!.. Hele bir o an gelsin...” düşüncesi, kimse kusura bakmasın, şeytanın vesvesesidir...

“Anlatılır ki:

- Namaz vakti yaklaştığında İblis, askerlerine dağılmalarını, insanlara gidip onları namazlarında meşgul etmelerini emreder. Böylece, şeytan namaz kılmak isteyene gelir. Önce namazın vaktini geçirmesi için meşgul eder.

Bunu yapamazsa, rükűunu, secdelerini, tilâvetini, tesbihini ve duâlarını eksik yapması için meşgul eder.

Bunu da yapamazsa, kalbini dünya ile meşgul etmek ister.

Şâyet o şeytan, bunlardan hiçbirini yapamazsa; İblis, o ‘beceriksiz’ bulduğu şeytanın bağlanmasını ve denize atılmasını emreder.

Şâyet verilen vazifeyi yerine getirirse, o zaman İblis, o şeytanı över, ona ikram eder.” (7)

·

"Hiç imkânım yok... Ne yapabilirim ki?” demeyelim... Yazımızın başındaki alıntı, ‘dert’ sahibleri için çok şey anlatır...

“Müslümanlar! Kâfirlerle savaşa! Kâfirlerle savaşa!..”

 

Dipnotlar:

1- Kafkas Halkları, Alexandre Grigoriantz, Sabah Yy.

2- İhyâ’u Ulûm’id-Dîn, İmam Gazâlî, C: 3, S: 29, Huzur Yy.

3- Ra’d sûresi, 28. âyet-i kerime

4- Kur’ân-ı Kerim’in Türkçe Meâli Âlisi ve Tefsiri, Ömer Nasuhi Bilmen, C: 3, S: 1647, Bilmen Yy.

5- Tasavvuf Bahçeleri, Necip Fazıl Kısakürek, S: 83, Büyük Doğu Yy.

6- Enfâl, 9-10. âyet-i kerimeler

7- Tenbihü’l- Gafilîn, Ebu’l Leys Semerkandî, S: 713, İpek Yayın Dağıtım

 

www.umitelonu.up.to