‘HANNAS’A DİKKAT! Ümit Furkan İnsanın kalbinde, inandıklarına karşı şübhe oluşmasına sebeb olan düşüncelere vesvese denir. Mü’minlerin kalblerindeki menfî düşüncelere kapılmaması ve hemen Allah’a sığınması Kur’an’-ı Kerîm’de buyrulmuştur: “De ki: İnsanların kalblerine vesvese sokan, (insan Allah’ı andığında) pusuya çekilen ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabbine, insanların Melikine (mutlak sahib ve hakimine), insanların İlâhına sığınırım!” (en-Nâs, 1-6. âyet-i kerîmeler)Ömer Nasuhi Bilmem Efendi tefsirinde bu sûreyle ilgili şunları yazmış:“Kalblere yanl ış düşünceleri düşürmek isteyen şeytanın ve şeytan tabiatında bulunan muğfil kimselerin (şerrinden) dolayı himaye-i ilâhiye’ye sığınırım. O vesveselere kapılmak tehlikesinden emin olmayı niyaz eylerim.«Vesvas» esasen vesvese, yâni: Gizli ses mânâs ına olup insanın içersine kötü düşünceleri bırakan şeytandan ve o gibi vesvese veren kimselerden ibarettir. «Hannas» de geri çekilen, sinsi sinsi çalışan, fırsat gözeten, vakit vakit fazlaca vesvese veren, iğfâle çalışan demektir.... Bu emr-i ilâhi gösteriyor ki: İnsanları iğfâle, idlâle çalışanlar iki tâifedir. Birisi cin şeytanlarıdır ki, bunlar vakit vakit insanların içerlerine vesvese düşürür, insanları yanlış bir yola sürüklemek isterler. Diğeri de insan şeytanlarıdır ki: Bunlar daha büyük, daha kurnaz şeytanlardır. Bunlar çok kere kendilerini hayrhâh göstererek bâtıl fikirlerini, vesveselerini başkalarına telkine çalışır dururlar. Şüphe yok ki: Alenî düşmanlara karşı mukavemette bulunmak, binnisbe kolaydır. Fakat gizli düşmanlara, kalblere vesvese düşürmeğe çalışan şeytan tabiatlı kimselere karşı mukavemette bulunmak pek müşkildir. Onlara karşı pek uyanık bir hâlde bulunmak lâzımdır.Çünki, böyle bir dü şman, insanı yalnız maddî, muvakkat bir hayattan mahrum bırakmış olmaz. Belki insanın ebedî, manevî hayatını zehirleyerek onu en büyük mahrumiyetlere, cezalara marûz bırakmış olur...” (C:8, Sh: 4121-4122)Tasavvuf kitablar ında kalbin vesveseye kapılmaması için gelen her haberin iyice araştırılması öğütlenir. Ve her zaman da şu âyet-i kerîmenin hatırlanması istenir:“Ey iman edenler! E ğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (el-Hucurat, 6. âyet-i kerîme)Haberler duyuyoruz... Haberler okuyoruz... Üstad Necip Faz ıl’a olan sevgiden, ilgiden ve O’nun davası yolunda ölüm göze alan yiğitleri görüp çatlayıp patlayanlar...«Hannas»lar yine faaliyete geçmi ş...Üstad zaman ında şöyleymiş de...Yok şunu yaparmış, yok bunu...Yayd ıkları haberlerle kalblerimizi ifsad etmeye çalışıyorlar...Bir an bu haberlere kap ılsak...Bir an “Acaba do ğru mu?” diye içimizden geçirsek...“ İnsan şeytanları” zaferlerini ilân edecekler!İslâm düşmanlarının Üstad’la ilgili yazdıkları kâle bile alınmaz. Ama ya Müslüman bildiklerimizin dedikodu ve iftiralar ı...Velev ki Üstad’ ın bir günahına (Onların ‘masum’ sıfatı var ya!) şahid oldular, o günahı örtmeleri gerekmez miydi?Bak ınız Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) ne buyuruyor:“Din karde şinin ayıplarını örtenin ayıplarını da Allah dünyada ve âhirette örter.” (İbn Mâce)Onlar ise hasedliklerinden b ırakın örtmeyi, yılan fısıltısı şeklinde kulaktan kulağa yaydılar...Peki bu dedikoducular, ifsadç ılar Üstadın dünya görüşüne karşılık bir dünya görüşü ortaya koyabildiler mi?Tabiî ki hay ır!..“Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.” Dinimizde şahidliğin önemi malûm...Ben de, gözümle de ğil ama kulağımla ‘şahid’ olduğum bir hadiseyi aktaracağım. 1994 yılında Burç FM’de (Fethullah Gülen cemaatine ait) Cuma sohbeti yapan Mustafa Yazgan anlatıyor:“Bir gün Abdülhakîm Arvasî Hazretleri (k.s.) camii içerisinde müridleriyle sohbet yaparken, müridlerinden biri sorar: «Efendim, sizden sonra kim...” Efendi Hazretleri müridlerine şöyle bir bakındıktan sonra:«Benden sonra size topal bir köpek b ırakıyorum!..» der.Ve o s ırada arkada tarafta oturan Üstad, kafasını ön tarafa uzatıp:«O ben miyim, Efendim?» diyince Efendi Hazretleri: «Ho ş, köpek!..» der.Ve Üstad şu şiiri yazar:«Sonsuzluk Kervan ı, “peşinizde ben,Üç ayakla seken topal köpe ğim!”Bast ığınız yeri taş taş öpeyim;Bir k ırıntı yeter, kereminizden!Sonsuzluk Kervan ı, peşinizden ben...”Üstad için “kibirli, kendini be ğenmiş biriydi” diyenler şu mısraları hiç mi okumadılar?..Okumas ına okudular ama kinle, hasedle dolmuş bir kalbe ne fayda!..Sadede gelirsek; Üstad’la ilgili vesveseye kap ılıp davamızdan dönmek istemiyorsak...Üstad’ ı anlamak ve hangi vazifeyle vazifelendirildiğini öğrenmek istiyorsak...En az ından, bir Müslüman hakkında kötü düşünüp de kul hakkına girmek istemiyorsak...Tek anahtar Mütefekkir Salih Mirzabeyo ğlu’nun eserleri...
|