KARDE ŞLİĞİN VE SOHBETİN HUKUKU (3)Hazırlayan: Ümit Furkan
Üçüncü Hak: Dil İle İlgilidir Bu hak bazen susmakla bazen de konuşmakla sağlanır. Susmak demek, kardeşliğin ayıplarını ne arkasından ne de yüzüne karşı dile getirmemek, bilmezlikten gelmek, konuşurken kendisine ters cevab vermemek, onunla mücadele ve münakaşaya girişmemek, ahvalini gözetlememek, soruşturmamaktır. Kendisini bir yolda veya bir işte gördüğünde kardeşliği kendisine nerden gelip nereye gittiğini söylemez, maksadını bildirmezse o da sormamalıdır. Çünkü açıklamak istemeyebilir veya yalan söylemek zorunda kalabilir. Kardeşliğinin kendisine bildirdiği sırları başkalarına aktarmamalı, en samimi arkadaşlarına dahi söylememeli, hatta aralarında dargınlık ve soğukluk vukû bulsa bile o sırlardan hiçbirini ifşâ etmemelidir. Zira bu tür davranışlar kötü tabiatlılığın ve iç bünyenin karışıklığının sonucudur. Yine kardeşliğinin dostlarını, hanımını ve çocuklarını kötülememek, kardeşliğini başkalarının yermesini ona aktarmamak da dildeki haklardandır. Hiç kuşkusuz aslında sana söven, aleyhinde konuşan başkalarının laflarını sana iletendir. Enes (r.a.) şöyle der: “Rasûlullah (s.a.v.) hiç kimsenin yüzüne karşı hoşuna gitmeyecek bir şey söylemezdi.” İnsan önce başkalarının sözlerini iletene, ardından o sö zleri bizzat söyleyene kırılır.Kardeşi hakkında duyduğu övgüleri gizlemesi de yakışık almaz. Çünkü övgü ilk önce onu iletenden, sonra da o övgüyü yapandan meydana gelir. Bunu gizlemek ise haseddendir. Gıybet Yapmamak İçin Çare: Kardeşliğinin kötülüklerini, ayıplarını, en halkının kusurlarını anlatmak gıybettendir. Gıybet ise her Müslüman hakkında haramdır. Seni gıybetten alıkoyacak iki yol: 1- Kendi davranışlarını denetlemendir. Eğer şahsi hareketlerinde yerilen bir kusur bulursa o zaman kardeşinde gördüğün aksaklığı kendine hazmettir ve mübtela olduğun kusuru gidermekten kendin nasıl âcizsen kardeşinin de öyle âciz olabileceğini düşün. Bir tek kötü hasletinden dolayı kendisini istiskal etme. Pir u pâk adam nerede? Allah’ın senin üzerindeki hakları kendin tam yerine getiremezken kendi nefsinle ilgili bir takım hakları kardeşinden bekleme. Çünkü senin kardeşliğin üzerindeki hakları Allah’ın senin üzerindeki haklarından çok değildir. 2- Kusurlardan soyutlanmış, tam arınmış bir arkadaş aramağa kalkışırsan hiçbir arkadaş bulamayacağını ve bütün insanlardan uzaklaşman gerektiğini bilmelisin. Zira her insanın bir çok iyi ve kötü tarafı vardır. İyi huylar kötü huylara üstün geldiğinde amaca, arzu edilen hedefe ulaşılmış demektir. Keremli mümin, zihnine sürekli olarak kardeşinin iyiliklerini getirir, onları düşünür, ki kalbinde ona karşı hürmet, sevgi ve hürmet duyguları fışkırsın. Alçak münafık ise kusurları ve ayıbları gözetir. İbn Mübarek şöyle der: “Mümin, bağışlamak için mazeret, münafık ise suçlamak için hatalar arar.” Fudayl b. Iyâd da şunları söyler: “Soyluluk kardeşlerin hatalarını bağışlamaktır.” Bunun için Allah Rasûlü: “Hayrı gördüğünde gizleyen, şerri gördüğünde ise teşhir eden kötü komşudan Allah’a sığırım.” buyurmuştur. Ş âfiî de şöyle der:“Allah’a itaat edip isyan etmeyen, Allah’a isyan edip itâat göstermeyen Müslüman yoktur. Öyle ise kimin itâatı isyanından daha baskın ise o âdil biridir.” Teferrüs Kardeşliğin kusurlarını dilinle söylememen vacib olduğu gibi kalbinle söylememen de vacibtir. Bu da onun hakkında kötü zannı terketmekle olur. Kötü zan kalbin gıybetidir. Müslümanlar bundan da sakındırılmışlardır. Bunun ölçüsü: Kardeşinin davranışlarını imkân nisbetinde şerre yorumlamayıp hayra yormalıdır. Kesin bilgi ve gözlemlere dayanan kötü davranışlarını da mümkün olursa yanılmasına ve unutkanlığına hamlet. Bu tür zanlardan bazılarına “teferrüs” denir, ki bir emâreye, bir delile dayanır ve kaçınılmaz olarak insanda şübhe uyandırır. Bundan kurtulmak insanın elinde değildir. Bazı zanların kaynağı da yanlış, kötü bir inanışa dayanır. Sözgelimi kişi, hem müsbet hem de menfî şekilde yorumlanabilecek bir iş yapar ama senin adam hakkında kanaattin olumsuz olduğundan kesin bir alâmet olmadan adamın hareketini en kötü biçimde yorumlarsın. Böyle bir yorum haksız bir cinayettir ve her mümin hakkında haramdır. Çünkü Peygamber –sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur: “Allahutaâlâ müminin mümine kanını, malını ve ırzını haram ettiği gibi aleyhinde kötü zannı da haram kılmıştır.” Râsûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- buyuruyor: “Zandan sakının, çünkü zan sözlerin en yalanıdır.” Kötü zan kişiyi tecessüse, gizli yönleri araştırmaya ve hissî hareketlere sürükler. Halbuki Allah Râsûlü bütün bu tutumları yasaklayıp şöyle buyurmuştur: “Kusur aramak için gözlerinizle gözetlemeyiniz, söz araştırmayınız, ayrılmayınız, birbirinize arka çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları kardeşler olunuz.” ... Kişi emânet aldığı sırrı ifşâ etmemeği de bilmelidir. Yalan da olsa sırrı inkâr edip bilmediğini söylemesi gerekir. Her yerde doğru söylemek vacib değildir. Nitekim bir insanın –yalan söylemek zorunda kalsa bile- kendi ayıblarını ve sırlarını gizlemesi caiz olduğu gibi kardeşi hakkında da böyle yapması caizdir. Zira kardeşi kendisi demektir. Bedenleri ayrı olsa da onlar tek bir şahıs gibidirler. Budur kardeşliğin sırrı! Hatta gizli yapılması gereken amellerin kardeşliğin yanında yapılmasıyla kişi riyakâr da olmaz. Çünkü kardeşliğinin onun amelini bilmesi kendi amelini bilmesinden farklı değildir. Râsûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- buyuruyor: “Din kardeşinin ayıblarını örtenin ayıblarını da Allah dünyada ve âhirette örter.” Bir başka haberde şöyle deniliyor: “Din kardeşinin ayıblarını örten, diri diri gömülen bir kız çocuğunu diriltmiş (kurtarmış) gibidir.” Râsûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- buyuruyor: “Bir adam bir söz söyler ardından etrafa bakınırsa, o söz oradakilere emanet olur.” Râsûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- buyuruyor: “Meclisler emniyet yerleridir. Sadece üç meclis bu hükmün dışındadır: 1- Birisinin kanının akıtılacağının konuşulduğu meclis 2- Başkasının ırzının dile dolandığı meclis 3- Başkasının malının gayr-ı meşru yoldan alınmasının konuşulduğu meclis.” Râsûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- buyuruyor: “Oturan iki kişi birbirlerinden emin olarak otururlar. İkisinden birinin arkadaşının hoş karşılamayacağı bir şeyi ifşâ etmesi helal değildir.”
|