KARDE ŞLİĞİN VE SOHBETİN HUKUKU (5)Hazırlayan: Ümit Furkan
Beşinci Hak: Sürçme ve hataları bağışlamaktadır. Dostun sürçmesi ya bir günah işlemek suretiyle dinî yaşantısında olur ya da kardeşlik hakkındaki kusurlu davranışlarından ötürü seninle ilgili olur. Dostunun hatası dinî hususta ise anlattığımız gibi nazikçe öğüt verirsin, eğriliğini düzeltmeğe çalışırsın, dağınıklığını giderir, salah ve vera yoluna yönelmesini temine çalışırsın. Peki hatasında ısrar ederse nasıl davranırsın? Burada sahabe ile tâbiûn farklı yollar izlemişlerdir. Kimisi alâkanın kesilmesi görüşünü ileri sürmüş, kimisi de amelini hoş karşılamamakla birlikte sevgi hakkının devamını öngörmüşlerdir. Ebû Zer (r.a.) sevgi bağının
kesilmesini öngörmüş şöyle demiştir: O bunu Allah için sevmenin ve Allah için buğzetmenin bir gereği olarak değerlendirmiştir. Ebu’d-Derdâ ile sahabeden bir grup tam aksi görüşü savunmuşlardır. Ebu’d-Derdâ şöyle demiştir: "Kardeşin bozulup eski durumundan ayrıldığında bundan dolayı kendisini terketme. Çünkü kardeşin gâh eğilir gâh düzelir.” İbrahim en-Nahaî de şöyle der: "Günah işledi diye arkadaşınla ilişkini kesip kendisine küsme, bugün işler yarın bırakır.” Bu zatın başka sözü: "Bir âlimin kusurlarını halka anlatmayın, çünkü âlim işlediği günahtan vazgeçebilir.” Haberde şöyle deniliyor: "Âlimin sürçmesinden sakının ve kendisiyle ilişkiyi kesmeyin, dönüşünü bekleyin.” ... Cafer b. Süleyman diyor ki: "İbadette gevşeklik gösterdiğimde hemen Muhammed b. Vâsi’e bakar, onun tâattaki titizliğini düşünür ve bunun sonucunda ibâdetimi sürdürürüm.” Bu hakikatin ta kendisidir. Yani dostluk da soy ve akrabalık bağı gibi bir bağıdır, dostun günah işlemesiyle hemen terkedilmemesi gerekir. Ebu’d-Derdâ’ya: "Kardeşliğin şöyle şöyle yaptı, hâlâ kendisine buğzetmeyecek misin? Denildiğinde O, verdiği aşağıdaki cevapla bu gerçeğe işaret etmiştir: "Ben sadece onun yaptığına kızarım, yoksa o benim kardeşimdir, din kardeşliği akrabalık kardeşliğinden çok daha güçlüdür.” Bir bilgeye sorulur: "Kardeşini mi daha çok seviyorsun yoksa dostunu mu?” Cevap verir: "Kardeşimi dostumsa severim.” Hasan-i Basrî diyor ki: "Öyle kardeşler vardır ki onları annen doğurmamıştır.” ... Eski büyüklerden biri kardeşlerin kusurlarını gizleme konusunda şunları söylemiştir: "Dostunuzun kusurlarını yüzüne vurup kendisini terketmeni şeytanın arzuladığı şeydir. Düşmanınızı sevindirmekten elinize ne geçer? Bunun nesi takvadır?” Bu şu bakımından doğrudur: Günahları işlemek şeytanın hoşlandığı davranışlar olduğu gibi dostlar arasının açılması da onun arzuladığı hareketlerdendir. Şeytan iki amacından birine kavuştuğunda ikincisine zaten lüzum görmez. Bu gerçeğe, büyük günahlardan birini işleyip cezası uygulanan kişiye küfreden bir zata Allah Rasûlünün “Sus” deyip kendisini azarladıktan sonra, “Kardeşiniz aleyhinde şeytana yardımcı olmayınız” sözleriyle işaret buyurmuştur. Kardeşinle aranda bir dargınlık olduğunda kin tutmada aşırılığa kaçma. Mümtehine sûresinin yedinci âyetinde meâlen şöyle buyurulur: "Olur ki Allah sizinle içlerinden birinize düşman olduğunuz arasında yakında bir dostluk peyda eder. Allah hakkıyla kadirdir. Allah gafûr’dur, rahîm’dir!” Rasûlullah (s.a.v.) buyuruyor: "Sevdiğini aşırı sevme, ihtimal ki bir gün kin duyacağın biri olabilir. Kin beslediğine de aşırı kin besleme, muhtemelen gün gelir sevdiğin biri olur.” Hz. Ömer Radıyallahu anh şöyle buyurdu: "Sevgin külfet, kinin de telef olmasın.” Kinin telef olması: Arkadaşının telef olmasını, perişan duruma düşmesini arzulamak suretiyle kendini helâk etmendir.
* İmam Gazâli Hazretlerinin İhyâ’u Ulûm’id-Din adlı eserinden derlenmiştir.
|