KARDEŞLİĞİN VE SOHBETİN HUKUKU (7)

Hazırlayan: Ümit Furkan

 

Yedinci Hak: Vefa ve İhlâstadır

Vefa demek, ölene kadar kendisiyle, öldükten sonra da çocukları ve sevdikleriyle birlikte sevgide sebât göstermek, sevgiyi sürdürmektir. Sevgi âhiret için aranır. Ölmeden önce aralarındaki bağ koparsa ameller boşa gider, gayretler heder olur. Bundan ötürü Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allahutaâlâ’nın yedi sınıfı gölgesinde gölgelendireceğini sayarken bu sınıflardan birinin de Allah Celle Celalühu için sevişip bu sevgi doğrultusunda bir araya gelen ve yine bu sevgi ile birbirlerinden ayrılan iki kişinin oluşturduğu grub olduğunu bildirmiştir.

Eskilerden biri şöyle demiştir:

"Dostun ölümünden sonra gösterilen az vefa, hayatında gösterilen engin vefadan iyidir."

Bu nedenle Allah Rasûlünün huzuruna giren yaşlı bir kadına fazlaca iltifat etmesi üzerine kendisine yöneltilen bir soruya:

"O kadın Hatice’nin sağlığındaki günlerde bize gelirdi, ahde vefa dindendir” buyurur.

Kardeşe vefa göstermenin şartlarından biri de onun bütün dostlarını, kendisiyle ilgili olan akrabalarını gözetmektir. Yakınlarına karşı alâka göstermek dostun kalbinde bizzat kendisine gösterilen ilgiden daha çok yer eder. Kendisine bağlı kimsenin sorulup araştırılmasıyla duyacağı sevinç daha büyüktür. Çünkü yakınlarının araştırılması şefkat ve sevginin derinliğini yansıtır. Sevgi derinleştikçe sevgilinin çevresine sirayet eder, öyle ki kişi sevdiğinin kapısının önünde bekleyen köpeği bile sever, onun köpeğine öteki köpeklerden farklı davranır. Sevgi bağlarının devamı noktasında vefa gösterilmezse şeytan sevinir. Çünkü şeytan Allah için sevişen ve Allah için kardeş olan iki kişiyi kıskandığı kadar iyilik üzerinde yardımlaşanları kıskanmaz. O vargücüyle Allah Celle Celalühu için sevişenlerin arasını bozmağa uğraşır. Bir âyette meâlen şöyle buyurulur:

"İnanan kullarıma söyle en güzel şekilde konuşsunlar. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şübhesiz şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” (İsrâ sûresi, 53. âyet-i kerîme)

Şöyle deniliyor:

"Allah için sevişen iki kişinin arası, sadece ve sadece ikisinden birinin günah işlemesi yüzünden açılır.”

Bişr şöyle diyordu:

"Kul Allah’a ibadette kusur ettiğinde Allah da ünsiyet kurduğu kimseleri kendisinden soğutur.”

Halbuki ihvan, insanın kederleri göğüslemeye yardım eden, dini hayatına destek veren dostlardır. Bunların kendisinden soğumaları ilâhî bir cezadır.

Bundan ötürü İbn Mubarek şunları söylemiştir:

"En lezzetli şey ihvanla hemdemlik, yetecek miktarda maişetle iktifâ, Allah için olan sürekli sevgidir. Maddî amaca dayanan sevgiler o amacın zevaliyle sona erer.”

Allah için olan sevginin neticelerinden biri de bu sevginin din ve dünya işlerinde birleşmemesidir. Kişi kardeşini nasıl kıskanabilir? Çünkü onun nesi varsa faydası kendisine de dönecektir. Cenâb-ı Hak kendisi için sevişenleri bununla niteleyip şöyle buyurmuştur:

"Onlardan önce (Medine’yi) yurt ve iman(evi) edinmiş olan kimseler, kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı göğüslerinden bir ihtiyaç meyli bulmazlar. Kendilerinden fakr ve ihtiyaç olsa bile onları öz camlarından daha üstün tutarlar.” (Haşr sûresi, 9. âyet-i kerîme)

Vefâlı sevgilerden biri de rütbesi artsa da, hâkimiyeti genişlese de, makamı yükselse de arkadaşlarıyla buluştuğunda vaziyetini değişmemesidir. Durumların değişmesiyle kardeşlere büyüklük taslamak alçaklıktır. Şair şöyle der:

"Soylu kimseler zenginleşseler de toprak evlerde dostluk kurdukları şahısları hatırlarlar.”

* İmam Gazâli Hazretlerinin İhyâ’u Ulûm’id-Din adlı eserinden derlenmiştir.

www.umitelonu.up.to