KUR'AN-I
AZİMÜŞŞAN'dan
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına
çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a,
ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın
rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara,
dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât
verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve
savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır.
Muttakîler ancak onlardır!
(Bakara 2/177)
Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar;
iyiliği emreder, kötülükten men ederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte
bunlar iyi insanlardandır.
(Âl-i İmrân 3/114)
Kim bir mümini kasten öldürürse cezası,
içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş
ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
(Nisa, 4/93)
Âyetlerimi az bir bedel karşılığında
satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar
kafirlerin ta kendileridir.
(Maide 5/44) |
 |
Onların, ateşin karşısında durdurulup "Ah,
keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini
yalanlamasak ve inananlardan olsak!" dediklerini bir görsen!... (En’âm,
6/27)
Müminler ancak, Allah anıldığı zaman
yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın âyetleri okunduğunda imanlarını
artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir. Onlar namazlarını
dosdoğru kılan ve kendilerine rızk olarak verdiğimizden (Allah yolunda)
harcayan kimselerdir. (Enfâl 8/2-3)
Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini)
sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler. De ki:
Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz?
(Tevbe 9/65)
De ki: Ancak Allah'ın lütuf ve rahmetiyle,
işte bunlarla sevinsinler. Bu, onların (dünya malı olarak) topladıklarından
daha hayırlıdır. (Yunus 10/58)
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama
bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları
müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini,
yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının
babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek
kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin
kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin
kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların
gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına
ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye
ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda
yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tövbe ediniz ki kurtuluşa
eresiniz. (Nur, 24/31)
"Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru
yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar cennet
ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedi kalacaklardır. (Ahkâf
46/13-14)
Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının.
Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın.
Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini
yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun.
Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir. (Hucurât,
49/12)
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun
-babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve
Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine
Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları
altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır.
Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte
onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de
sadece Allah'ın tarafında olanlardır. (Mücadele, 58/22)
Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve
gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri
severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık
hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine
tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar
kurtuluşa erenlerdir. (Haşr, 59/9)
Nihayet o
gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba
çekileceksiniz. (Tekâsür, 102/8)