Yurtdışına kaçan suçlulara zamanaşımı
işlemeyecek
Zamanaşımı kurallarını yeniden düzenleyen yeni Türk
Ceza Kanunu (TCK) tasarısına göre suç işleyip yurtdışına kaçanlar
hakkında mahkemeler tarafından ‘kaçak’ olduklarına ilişkin karar
verilerek zamanaşımının işlemesi durdurulacak. Bu tür durumlarda
zamanaşımıyla alakalı bir üst sınır konmadığı için kaçaklar ülkeye
50 yıl geçtikten sonra bile dönse adalet yakalarına yapışacak.
Özellikle yolsuzluk, terör, kaçakçılık gibi suçlara bulaşanların
sıkça başvurdukları bir yöntem olan yurtdışına kaçarak zamanaşımına
sığınma imkanı, yeni yasayla ortadan kalkacağı için bu tür hesaplar
yapanlar suç işlerken bir kez daha düşünmek zorunda kalacak.
‘Kaç sene sonra dönerse dönsün yargılanacak’
Tasarıyı hazırlayan komisyonun başkanı Ord. Prof. Dr. Sulhi
Dönmezer, Türkiye’de davaların zamanaşımına uğrama oranının yüksek
olduğunu belirterek yeni tasarıda zamanaşımı kurallarıyla ilgili
önemli değişiklikler yaptıklarını söyledi. Yeni getirilen
düzenlemeyle zamanaşımı sürelerinin artırıldığına işaret eden
Dönmezer, zamanaşımının durmasına ilişkin getirilen hükümlerin
yurtdışına kaçarak cezadan kurtulma yolunu kapatacağını vurguladı.
Dönmezer, “Yeni kanun yürürlüğe girdikten sonra yurtdışına kaçan bir
kişi hakkında mahkeme kaçak olduğuna ilişkin karar verecek. Bu kişi
yeniden yurda döndüğünde aradan kaç sene geçmiş olursa olsun
mahkemeye çıkarılarak yargılanacak.” diye konuştu. Dönmezer, mevcut
kanunda yer alan zamanaşımının kesilmesine ilişkin nedenleri yeni
tasarıya koymadıklarını da hatırlatarak, bunun yerine zamanaşımı
sürelerinin artırıldığını aktardı.
‘Zamanaşımı, davaların uzun sürmesinden kaynaklanıyor’
Ceza hukukçusu Doç. Dr. Vahit Bıçak ise Türkiye’de ceza
davalarında zamanaşımına uğrama oranının çok yüksek olduğunu; ancak
bu sorunun zamanaşımı süresi uzatılarak çözülemeyeceğini söyledi. Bu
tür sorunların davaların çok uzun sürmesinden kaynaklandığını
vurgulayan Bıçak, yargılamayı makul bir sürede sonuçlandıracak
önlemler alınması gerektiğinin altını çizdi. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre ceza davalarının 4 yıldan fazla
uzamasının makul sürede yargılanma hakkının ihlali olarak
görüldüğüne işaret eden Bıçak, davaların uzun sürmesi nedeniyle
yapılan başvurular üzerine AİHM’nin Türkiye’yi tazminata mahkum
ettiğini aktardı.
Davalarda zamanaşımı için belirlenen sürenin uzatılmasının
hakimlerde “nasıl olsa zamanaşımına daha var” kanaati uyandırarak
davaların daha da uzamasına yol açabileceğini dile getiren Bıçak, şu
değerlendirmeyi yaptı: “Ceza davalarının mümkün olduğu kadar kısa
sürede bitirilmesi gerekir. Bir davada sanık olan kişiye toplumda
şüpheyle bakılmakta, davanın uzaması, henüz suçlu olup olmadığı
belli olmayan sanıklar hakkında insan hakları ihlali sonucunu
doğurmaktadır. Zaten mevcut uygulamada da zamanaşımını kesen
sebeplerin devreye girmesi halinde bu süre zamanaşımının yarısı
kadar daha uzayabiliyor. Bu süreleri uzatmak yerine yargının
davaları makul sürede bitirecek şekilde yeniden yapılandırılması, bu
konudaki eksikliklerin tamamlanması gerekir. Ne kadar kompleks ve
karışık olursa olsun bir davanın mevcut zamanaşımı süreleri içinde
bitirilememesinin haklı bir gerekçesi olamaz. Zamanaşımına uğrayan
davalarla ilgili olarak Adalet Bakanlığı müfettişlerinin inceleme
yapıp bu davalara bakan hakimler hakkında görevi ihmal veya görevi
kötüye kullanma gibi suçlardan soruşturma başlatmaları gerekir.”
Yeni TCK tasarısıyla, 20 yıl olan ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası gerektiren suçlardaki dava zamanaşımı 30 yıla çıkarılıyor.
Cezası 20 yıldan fazla olan suçlarda zamanaşımı 15 yıldan 20 yıla
çıkıyor. Zamanaşımı 10 yıl olan suçlarda bu süre 12 yıla, 5 yıllık
zamanaşımı süresi de 6 yıla yükseliyor. Ceza Kanunu’nda “kabahat”
olarak nitelenen hafif cezalı suçlarda ise zamanaşımı 6 aydan 2 yıla
çıkarılıyor. |