RAMAZAN AYININ BİZE KAZANDIRDIKLARI
Evveli rahmet, ortası mağfiret,
sonu da cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan ayı
ilâhi kazançların çok olduğu mübarek bir aydır. Bu ay bize
çok şey kazandırmıştır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1.
Öncelikle vakitlerimizi tanzim etti. Ramazan ayından önce
sahurdan, iftar vaktinden habersiz, istediğimiz zaman
yiyip içerken bu belli bir programa bağlandı.
Yemeklerimiz artık belirli saatlerde yenir oldu. Buna en
çok sevinen de hanımlarımız ve annelerimiz oldu. Çünkü
diğer zamanlarda ayrı ayrı kurulan sofralar, Ramazan
ayında ailelerin birlikte oldukları yegâne mekân haline
geldi.
2.
Oruç bize irademizin ne kadar sağlam olduğunu gösterdi.
Sofra kurulmuş, üzerinde çeşit çeşit yiyecekler hazır
olduğu halde, bizi onları yemekten alıkoyacak hiçbir şey
olmadığı halde Allah’a olan saygımızdan, vakit girmeden
elimizi sofraya götürmedik.
3.
İbadetlerimizde bir düzen hâkim oldu. Günde beş vakit
namazımızı cemaatle kılmaya devam ettik. Cemaat şuuruna
vardık. Aynı safta, aynı kıbleye yönelerek bizleri yaratan
Allah’ın huzurunda bir fâni kul olduğumuzu tekrar anladık.
4.
Oruç tutanlar için özel bir cennetin hazır olduğunu ve bu
cennete REYYAN adının verildiğini
öğrendik. Ahirette bu cennete, oruç tutanların gireceğini
duyunca sevindik.
Bu mükâfata erebilmek için de gayretimizi artırdık.
5.
Çoluk-çocuğumuzla birlikte aynı sofrada yemek yedik. Hele
çocuklarımızın balkondan, pencereden, kapıdan, çatıdan
minarelerin ışıklarının yanıp, ezan okunduğunun sevinçli
haberini sofrada bekleyenlere iletmesinin verdiği sıcak
havayı teneffüs ettik.
6.
Teravih namazına giderek huşu içerisinde yirmi rekât namaz
kılmanın sevabına inanarak ve mükâfatını yalnızca
Allah’tan bekleyerek ibadet etmenin geçmiş günahlarımızı
affettireceği müjdesini
almış olduk.
7.
“Ramazan ayı münasebetiyle kapalıyız”
diye meyhanesinin, içkili lokantasının camına ilân
yapıştıranları, Ramazan ayına saygı gösterenleri gördük.
Fakat bu yerlerin bayramda açılacağını düşününce,
meyhanelerin sadece Ramazan ayında değil de daima kapalı
olmasının ne kadar huzur verici olacağını düşündük.
8.
Zekât ve fitrelerimizi ihtiyaç sahibi kardeşlerimize
vererek, onların evlerinin de şenlenmesine vesile olmanın
sevincini yaşadık. Fakir fukarayı gözeterek, onları da
iftar sofralarımıza davet ettik. İftar ettirdiğimiz kişi
veya kişilerin alacağı sevap kadar sevap alacağımızı da
öğrendik. Üstelik bu sebeple tuttuğumuz orucun sevabından
hiçbir eksilme olmayacağını da kavradık.
9.
Ramazan ayında suç işleme oranlarının düştüğü, kavga, adam
öldürme ve hırsızlık gibi suçların sayısında inanılmaz
ölçüde bir düşüş olduğunu gerek gazetelerden, gerekse
televizyonlardan öğrenince, her ayımızın Ramazan ayı gibi
olmasını arzu ettik.
10.
Kur’an ayı olan Ramazan ayında
hatim okuduk, mukabele dinledik. Daha da önemlisi Yüce
Kitabımızı iyi anlamaya ve hayatımıza O’nu hakim kılmaya
gayret gösterdik. En az bir defa Kur’an’ın tercümesini
baştan sona okuyarak mânâsının da ne kadar hoş ve lâtif
olduğunu gördük.
11.
Ramazan ayından önce, sinirlendiğimiz zaman kötü sözler
söylediğimiz de olabiliyorken, Ramazan ayında sâkin
olmamız, orucu sadece mideye değil gözümüze, kulağımıza,
elimize, ayağımıza ve dilimize de tutturmamız tavsiye
edildiği için birisi yakışıksız bir lâf edecek veya kavga
edecek olduğunda “Ben oruçluyum”
dedik, kimseyle tartışmadık, kimseyi kırmadık.
12.
Bazen dalgınlıkla, oruçlu olduğumuzu unutarak yedik,
içtik. Oruçlu olduğumuzu hatırladığımız zaman hemen yemeyi
ve içmeyi bıraktık. Ama orucumuz bozuldu mu bozulmadı mı
diye bir endişeye kapılmadık. Orucumuzu tamamladık. Zira
Allah’ın bizi yedirip içirdiğine
inandık.
13.
İftar vaktini beklerken ne kadar da sevinçli oluyorduk.
Bir an evvel ezan okunsa da dilimiz, damağımız, kuruyan
dudaklarımız suya kavuşsa diye, dualarımızla beraber
heyecanla bekliyorduk. İşte o anda Peygamber Efendimizin
“Oruçlu için iki sevinç vardır. Biri iftar ettiğinde,
diğeri de Allah’a kavuştuğu anda duyduğu sevinçtir”
sözünü hatırlıyor, Cenâb-ı Allah’tan bize iftar vaktinde
duyduğumuz sevinci, O’na kavuştuğumuz zaman da yaşatmasını
niyaz ediyorduk.
14.
Gündüz bir şeyler yiyip içemediğimizden ağzımızda bir koku
oluşuyordu. Fakat bu kokunun Allah katında misk kokusundan
daha hoş kabul edildiğini Peygamberimizden öğrenince,
Yüce Allah’ın mü’minlere ne kadar çok değer verdiğini, bir
defa daha kavradık.
15.
Şeytanlar bu ayda zincirlere vurularak bağlandı.
Bize vesvese vermedikleri, kötülük telkin edemedikleri
için de günah olabilecek şeylerden sakınıp hayırlı ve
güzel davranışlarda bulunmaya daha fazla yöneldik.
16.
Rasulüllah (sav)’in tavsiyesine uyarak sahur yemeğinin
bereketinden
istifade etmek için kimimiz sahura kadar yatmadı, kimimiz
biraz uyudu sonra kalktı ve sahur yemeğini yedi. Ehl-i
Kitâba muhalefet ederek, onların oruçları ile bizim
orucumuz arasındaki farkın sahur yemeği olduğunu
hatırladık.
17.
Sahur ve iftarda yemeklerimizi yerken “Ya! İşte bunu
bulamayanlar da var. Şükürler olsun. Allah bulamayanlara
da versin” demek yerine gerçek şükür böyle olmalı
diyerek fakirlere, yetimlere, kimsesizlere, yediğimizden
yedirdik, giydiğimizden giydirdik. Onları da aklımızdan
hiç çıkarmadık.
18.
Mübarek Ramazan ayında oruç, iftar, sahur, teravih, vaaz,
mukâbele, sadaka-i fıtır, itikâf nasıl mübarekse, bunların
insanı nasıl mübarek yapabileceğini düşündük. Yani mübarek
Ramazan ayında da, mübarek bir insan olmak için bu ayı çok
iyi bir şekilde değerlendirmeye çalıştık. Bir aylık değil,
ölünceye kadar mübarek olmaya çalışmak gerektiğini
anladık.
19.
Bazı televizyon programlarına bakarak, on bir ayın sultanı
Ramazan ayının eğlence ayı değil, ibadet ayı olduğu fikri
aklımıza iyice yerleşti. Ramazan ayının bir eğlence,
şarkı, türkü, direkler arası eğlence ayı haline getiren
bazı televizyonlara kendimizi kaptırmadık.
20.
Ramazan vesilesiyle tebrikleştik, birbirimize dua ve
mağfiret diledik. Telefon ve tebrik kutlamalarıyla,
teknolojinin imkânlarını kullanarak bilgisayarı ve cep
telefonu olan sevdiklerimize mesaj göndererek, elektronik
posta, elektronik kartlar yollayarak toplumsal
dayanışmayı, kaynaşmayı, birlik ve beraberlik duygularını
en zirve noktaya taşıdık.
Sonuç olarak bu mübarek ay bize, burada sayılamayacak
kadar kazançlar sağlamıştır. Biz burada bir kısmına
değinmeye çalıştık. Önemli olan Ramazan ayında
kazandığımız güzel özellikleri, Ramazan ayından sonra da
devam ettirmektir.
Unutmamalıyız ki, her günümüzü Cuma, her gecemizi Kadir,
her ayımızı da Ramazan yapmak bizim elimizdedir. Yeter ki
biz, bu mübarek zamanları en iyi şekilde değerlendirmesini
bilelim.
Ne mutlu, Ramazan ayına ulaşıp, onun kıymetini bilene...
Hakkıyla değerlendiren ve mükâfat olarak da bayrama
ulaşanlara.... Ne mutlu!...
|