Aşkın Dansı

ŞİİRLER 1... * * * * * * * * * * * YORULDUM Yoruldum;  anlaşılmamaktan, Sevdiklerimi, sevenlerimi "dost" yapmaya çalışmaktan, Yüreğime kulak tıkayıp mantıklı olmaya çalışmaktan, Haksız ithamlarla yaralanmaktan. Yoruldum;  sevgime hak ettiği değeri bulamamaktan, Güzel bildiğim insanları bir bir hayatımdan çıkarmaktan, Sevdiğim gibi sevilmeyip, sevmeyi isteyip de sevememekten, incinmekten, yalnızlıktan, gözyaşlarından... Yoruldum; Dostluk limanımda huzur bulmayan okyanusun  beni bilmeden yaralamasından, Camdan bir vazo olan yüreğimin, her defasında parmaklarımın arasından kayıp tuzla buz olmasından, Dipsiz bir sevgi kuyusu bulduğunu zanneden sevgi çiçeğimin,  umutsuzca solmasından, Y- O - R - U - L - D - U - M ... * * * * * * * * * * * Uykuların kaçar geceleri Bir türlü sabah olmayı bilmez Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Neçarşaf halden anlar, ne yastık Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın Onun unutamadığın hayali, Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine Sevmek ne imiş birgün anlarsın Bir gün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için Vurursun başını soğuk taş duvarlara Büyür gitgide incinmezliğin, kırılmazlığın Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın Sevmek ne imiş bir gün anlarsın Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin Niçin yaratıldığını Bu Dünya'ya neden geldiğini Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın Dolar gözlerin, için burkulur Sevmek ne imiş birgün anlarsın Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların Sevilen gözlerin erişilmezliğini O hiç beklenmeyen saat geldi mi Düşer saçların önüne, ama bembeyaz Uzanır gökyüzüne ellerin Ama çaresiz, Ama yorgun, Ama bitkin Bir zamanlar geçmiş günlerin hayaline dalarsın Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler, acı Sevmek ne imiş bir gün anlarsın Bir gün anlarsın hayal kurmayı Beklemeyi, ümit etmeyi Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi Lanet edersin yaşadığına Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden Seni sevdiğimi bir gün anlarsın Ümit YAŞAR * * * * * * * * * * * GÖZLERİN KAL DİYOR Bu nasıl ayrılık, bu nasıl veda Gözlerin kal diyor dudakların git Bakışın anahtar, gözlerin kilit Ellerin aç diyor, dudakların git. Ayrılık; dönüşü olmayan nehir Yalnızlık; yıkılmış bomboş bir şehir Kaç sevda kül oldu böyle kimbilir Gözyaşın kal diyor, dudakların git. Gidersem, bir daha dönmeyeceğim Kalırsam, kalbime yenileceğim Çözemedim seni delireceğim Gözlerin kal diyor, dudakların git. Duvardan insin mi resimlerimiz, Yabancı olsun mu isimlerimiz? Ya o, deli dolu gecelerimiz Anılar kal diyor, dudakların git. Bu roman da biter belki birazdan Ne aşklar yıkıldı gururdan, nazdan Ağlıyor besteler yine hicâzdan Şarkılar kal diyor, dudakların git... Ahmet Selçuk İLKAN * * * * * * * * * * * Tam da kara kışlara yakalanmışken, unutmuşken baharı. Tam da örselenmişken yüreğim acılarla, örslerde dövülmüşken... Umutlara darılmışken, unutmuşken umut etmeyi. Karanlıkları yar, yanlızlıkları yoldaş edinmişken. Kaptırmışken ruhumu serseri yağmurlara. Tam kendimden vazgeçmişken... Girmeyecektin dünyama, Yalancı uykular sunmayacaktın ürkek uykularıma. Hatırlatmayacaktın uykusuz gecelerde nasıl ağlandığını. Aldanmışlığı çok gerilerde bırakmışken, Döndürmeyecektin yolundan duygularımı. Kıpırdatmayacaktın yüreğimin yalnız kuşlarını. Açmayacaktın gönül pencerelerini sonuna dek... Gözlerini sürmeyecektin gözlerime. Sevdanın o en çıkmaz yollarına salmayacaktın düşlerimi. Benimsemişken boşluğu, Boşlukla bütünleşmişken yıllar yılı, Onulmaz acılara kucak açmışken, Direnmişken, yaşama, Yeni gelen günle aydınlatmayacaktın sabahlarımı. Ve bütün bunlardan sonra, Acısına vurulduğum aşkı, Bir tokat gibi çarparak suratıma, İmkansızlığı zehir gibi akıtarak ruhuma, Çürümeye terk edilmiş bir tekne, Yuvası darmadağın olmuş bir kuş, çalınmış bir yıldız gibi. Bırakmayacaktın beni yolun tam ortasında. Evet hayat devam ediyor... Ben biraz daha eksik, Biraz daha yorgun, biraz daha yenik, Hayat devam ediyor. Artık kapalı yüreğim, yeni acılara, yeni aldanışlara. Umudun soğuk ikliminde defalarca yüzleştiğim geçmiş... VE BUGÜN... SEN UZAKLARDA, BEN BURADA.. Aziz EKİCİ * * * * * * * * * * * Aşkın Dansı KIRILGAN  Kırılgan Bir Çocuğum Ben  Yüreğim Cam Kırığı  Bütün Duygulardan Önce  Öğrendim Ayrılığı  Saldırgan Diyorlar Bana  Oysa Kırılganım Ben   Gözyaşlarım Mücevher  Saklıyorum Herkesten  Ürküyorlar Gözümdeki Ateşten  Ürküyorlar Dilimdeki Zehirden  Ürküyorlar O Dur Durak Bilmeyen  Gözükara Cesaretimden   Diyorlar: Bir Yanı Sarp Bir Uçurum,  Bir Yanı Çılgın Dağ Doruğu.  Oysa Böyle Yapmasam Ben  Nasıl Korurum İçimdeki Çocuğu?  Bir Yanım Çılgın Nar Ağacı  Bir Yanım Buz Sarayı...   Murathan Mungan * * * * * * * * * * * YAĞMURU SEVDİĞİNİ SÖYLÜYORSUN! AMA YAĞMUR YAĞINCA ŞEMSİYENİ AÇIYORSUN... GÜNEŞİ SEVDİĞİNİ SÖYLÜYORSUN! AMA GÜNEŞ AÇINCA GÖLGEYE KAÇIYORSUN... RÜZGARI SEVDİĞİNİ SÖYLÜYORSUN! AMA RÜZGAR ÇIKINCA PENCERENİ ÖRTÜYORSUN... İŞTE BUNDAN KORKUYORUM! ÇÜNKÜ BENİDE SEVDİĞİNİ SÖYLÜYORSUN... W.SHAKESPEARE  * * * * * * * * * * * Bir kıvılcım düşer önce , büyür yavaş yavaş Bir bakarsın volkan olmus , yanmışsın arkadaş Dolduramaz boslugunu ne ana ne kardaş Bu en güzel , bu en sıcak duygudur arkadas. Ortak olmak her sevince , her derde , kedere Ve yürümek ömür boyu beraberce ,elele Olmasın hiç, o ta içten gülen gözlerde yaş Bir gün gelip ayrılsak bile seninle arkadaş. Bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile Biliyorum hiçbir zaman ayrı değil yollarımız Ve aynı yolda yürüdükçe Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir, Ayrılsak bile kopamayız Olmasın hiç, o ta içten gülen gözlerde yaş Bir gün gelip ayrılsak bile seninle arkadaş. YILMAZ GÜNEY * * * * * * * * * * * Aşkın Dansı SEVİYORSANIZ EĞER GEÇ KALMAYIN SAKIN AŞKINIZI SÖYLEMEYE !... TELGRAF ÇEKİN , TELEFON EDİN , MEKTUP YAZIN, UÇAKLARA , TRENLERE TÜM TAŞITLARA BİNİN KOŞUN ARAYIN , BULUN , HABER GÖNDERİN, BİRİNE ANLATIN , DUVARA YAZIN , AĞAÇLARA KAZIYIN , YANİ DENEYİN BÜTÜN OLANAKLARI , HİÇ OLMAZSA İKİ YAPRAK SAMANLI KAĞIDA YAZIN , ................................. AMA SAKIN GEÇ KALMAYIN AŞKINIZI SÖYLEMEYE !... ÖZDEMİR İNCE * * * * * * * * * * * GECE NÖBETİ Daha az seviyorum seni. Giderek daha az. Unutur gibi seviyorum .. Azala azala .. Aramızdaki uzaklığın karanlığında.. Geceler kısalıp.. gündüzler uzuyor öyle olunca .. Daha az seviyorum seni. Kendini iyileştiren bir yara gibi .. Daha az .. Ve zamanla .. Sen geceyi tutuyorsun ..ben nöbetini .. Uzak dağ kışlalarında.. Görmüyoruz birbirimizi.. Usul usul sis iniyor .. Kopmuş yollara .. Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin .. Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarimda.. Sevgilim sevgilim Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da. Artık daha az seviyorum seni. Unutur gibi..ölür gibi daha az. Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın ögretemedigini.. Kolay degildi.. Yalnızca sevgilimi degil..evladımı da kaybettim ben .. Kaç acı birden imtihan etti beni .. Bir tek gece vardır insanin hayatinda.. Ömür boyu sürer nöbeti .. Bu da öyleydi .. İyi ol .. Sağ ol .. Uzak ol .. Ama bir daha görme beni .. Murathan Mungan * * * * * * * * * * * MAVİ MAVİ SEVDİM SENİ Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Kalbim şimdi bir sokak çocuğu Kelebekleri göç etti gönlümün Issızlaştı hayat sanki Sanki, sabahı eksik şiirlerimin. Sanki, gecesi hep kanayan bir yara Ve sanki, artık hep kanayacak... Ağlanacak bir aşkın kıyısına vurduysa gözlerim Çare yok, ağlayacak. Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Kapıları kendime ben açamadım Ya da yanlış saatlerde bekledim gelmeni Düşünüyorum da sen gideli ne çok yalnızım.. Sarmaşık aşkın sarısında kaldım, sarılamadım. Savunamadım seni kimselere Anlatamadım seni kimselere Kimsesiz kaldım, En çok da sensiz... Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben.. Sana uyumak, Sana uyanmaktı hayat. Sıratını geçtim yaşarken korkmadan Korkumu geçtim cesaretle, ihanetle Berduş bir yalan masumiyeti öptüm bile bile Tek sen gitme diye Sonbahar oldum yaprak yaprak Ağaç oldum köklerimi unutarak Tesellisiz bir geceye fırlatıldım Kalbimi dar kafese kapatarak İçimdeki bir kanarya Hiç susmadan ağlayacak Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Yakamozlarında yıkadım sevdamı çırılçıplak Seni sevdiğimi bağırdım mehtabına Beyazında akladım bulutunun Mavi mavi sevdim seni içim kan ağlayarak Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak.... NAŞİDE GÖKTÜRK * * * * * * * * * * * Tanrı bize ne marka araba kullandığımızı sormayacak... Ama gerektiğinde kaç çaresiz insana yardım etmek için arabamıza aldığımızı soracak Tanrı bize kaç kere fazla mesai yaptığımızı sormayacak... Ama ailemiz ve sevdiklerimiz için ne kadar fazla çalıştığımızı soracak Tanrı bize kaç tane kıyafetimiz olduğunu sormayacak... Ama kaç muhtaç insana kıyafetlerimizi verdiğimizi soracak Tanrı bize hayatta ne kadar yüksek bir statüye geldiğimizi sormayacak.. Ama daha aşağı statüde olanlara nasıl davrandığımızı soracak Tanrı bize evimize ne kadar eşya girdiğini sormayacak.. Ama onları alırken ve kullanırken ne kadar tutumlu davrandığımızı soracak Tanrı bize ne kadar para kazandığımızı sormayacak.. Ama parayı kazanmak için hangi yollardan geçtiğimizi soracak Tanrı bize yaptıklarımızın ne kadar takdir edildiğini sormayacak.. Ama başkalarının yaptıklarını ne kadar takdir ettiğimizi soracak Tanrı bize işyerindeki ünvanımızı sormayacak... Ama o unvanı haketmek için ne kadar çabaladığımızı soracak Tanrı bize hayatta kendimize nasıl yardım ettiğimizi sormayacak... Ama gerektiğinde başkalarına yardım edip etmediğimizi soracak... Tanrı bize kaç arkadaşımız olduğunu sormayacak... Ama kaç kişinin dostluğuna layık olabildiğimizi soracak Tanrı bize kendi haklarımızı nasıl koruduğumuzu sormayacak... Ama başkalarının haklarına saygılı olup olmadığımızı soracak Tanrı bize nasıl bir çevrede yaşadığımızı sormayacak.. Ama çevremizdekilerle iyi geçinip geçinmediğimizi soracak Tanrı bize tenimizin rengini sormayacak... Ama karakterimizdeki her ayrıntıyı soracak Tanrı bize sözlerimizin davranışlarımıza ne kadar uyduğunu sormayacak.. Ama ne kadar uymadığını soracak VE BİZ NE DİYECEĞİZ? * * * * * * * * * * * Aşkın Dansı GELME !!! ... Gelme Bu vakitler sevmeyi cagristirmaz bana, Gelisinin izi bile olmaz bu civarda Ben simdi usak bir fasildayim Gelme elin elime degmez bir zamandayim Gelme Benim gel demem kendime aliskanliktir, Sevda adam gibiyse,mutlak uzaklik vardir Yalandir sevginin uzagi yakin ettigi Gelme bogazimda bir suskunluk takili kalmistir Gelme Kulagimda sari gul yalnizligin rakkasesiyim, Gozumu yollara dusurmeden gerdan kirar donerim Gobek degil attiklarim,yokluklarim aslinda Bu evin tutup goturdugu,yalnizin dilberiyim Gelme Sevgiliye sunulacak gulusum yok bu gecede, Olsa olsa sorgular havaya kalkik tek kas, bu saatte Ozlem yuzumde bazen nefretle ters acidir Oyleki gorsen tanimassin,sorarsin 'sevgilim nerde? Gelme Gelisin gidisindir bilirim budur isin kurali, An gelir omre bedel!An gelir omur olur bir ani Siyah beyaz resimlerde biraktigin neyse Cekmis gitmis bir omre atmis imzasini Gelme Tum sozlerim sana kurulu bir tuzak, Kanma! Guluslerim aslinda yarali bicak Anlamazsin!Bicaginda yarasi vardir Suskunlugu kamadan' dir,yoksa kinini yirtacak Gelme Bu gece senden baska herkes davetlim, Kapilarda karsiliyorum ustumde mavi tuvaletim Nasilsa herkes donmuyormu ayni saatte kendine Ben kendime donuste verdigim partideyim Gelme Gel--irsen benim damagimda bir parmak bal Me--yalnizliga burunmus bir dal Bak bu heceler bazen cok pusttur! Yuzunde kocaman bir A sen iyisimi orda kal Deniz Guney * * * * * * * * * * * HERKES ve BİR KAÇ KİŞİ !... Yağmur Herkese Yağar, Güneş Isıtır Herkesi Mevsimler Herkes İçindir, Yalnız Çığ Altında Kalan Sele Kapılan Her Zaman Birkaç Kişi. Herkes İçindir Aşk Da, Ayrılık Da Yalnızca Birkaç Kişi Ölür Acıdan Eskiden Ölümle Tartılırdı Ayrılık Kiminin Hayatı Yalnızca Unutkanlıktan. Her Şey, Herkes İçin Değildir, Oysa Kimi Hiçbirşey Ögrenmez Karanlıktan Yalnızlığı Kullanmayı Bilmez Kimi Kimi Ayrılamaz Karanlıktan. Yağmur Herkese Yağar Ama Çok Az İnsan Tutar Yağmurun Ellerini. Onca Şarkı, Onca Film, Onca Roman Ama Sevmeye Yetmez Herkesin Kalbi. Çığ Altında Kalan Sele Kapılan Aşktan Ve Acıdan Ölen Birkaç Kişi Dünyayı Başka Bir Yer Yapmaya Yeter Aslında Onların Hikayesidir Anlatılan Diğerleri Dinler, Seyreder, Geçer Gider. Geçer Gider Herkes; Hikayelerdir Geriye Kalan. Murathan Mungan * * * * * * * * * * * YALNIZ' IN DURUMLARI Sen herşeyi süpürebilirsin; sonbaharı süpüremezsin, Yalnızsa, sürekli bir sonbaharı süpürür hep.. Düşünemezsin. Yanar sobasında yalnız'ın üşüyen bakışları. Lambasında karınlığa dönük bir ışık titrer sönük-sönük. Penceresi dışına kapanmıştır, kapısı içine örtük. Yalnız, bin yıl yaşar kendini bir an'da. Yalnız'ın nesi var, nesi yoksa tümü birdenbire'dir. Yalnız, bir ordudur kendi çölünde.. Sonsuz savaşlarında hep yener, kendi ordusunu. Yalnız'ın sakladığı bir şey vardır; Boyuna yerini değiştirir, boyuna onu arar... Biri bulsa diye. Yalnız, hem bilgesi, hem delisidir kendi dünyasının. Ayrıca; hem efendisi, hem kölesidir kendisinin. Tadını çıkaramaz görece'siz dünyasında hiçbirisinin. Yalnız, sürekli dinleyendir söylenmemiş bir sözü. Sözünde durması yalnız'ın yalancılığıdır kendisine.. Hep yüzüne vurur utancı. O yüzden gözlerini kaçırır gözlerinden. Yalnız'ın odasında ikinci bir yalnızlıktır ayna. Yalnız, hep uyanır ikinci uykusuna. Yalnız, kendi ben'inin sen'idir. Bir sözde saklanmış bir yalanı, bir gözde okuduğundan bakmaz kendi gözlerine bile. Her susadığında o, kendi çölündedir. Kendi öyküsünü ne anlatabilen, ne de dinleyebilen. Kendi türküsünü ne yazabilen, ne söyleyebilen. Bir zamanlar güldüğünü anımsar da... Yoğurur hüzün'ün çamurunu avuçlarında. Yalnız, aranan tek görgü tanığıdır yargılanmasında kendi davasının.. Her duruşması ertelenir kavgasının. Yalnız, hem kaptanı, hem de tek yolcusudur bakmakta olan gemisinin.. Onun için ne sonuncu ayrılabilir gemisinden, ne de ilkin. Yalnız'ın adı okunduğunda okulda ya da yaşamda.. Kimse, "burda" deyemez.. Ama yok da.. Uykunun duvarında başladı.. Önceleri bir toz gölgesi sanki; sonra bir yumak yün gibi. Ama şimdi iyice görüyor örümceğin ağını gün gibi. Yalnız, duymuş olduğunun sağırı, görmüş olduğunun körüdür.. Ölür, ölür öldürür.. Öldürür, öldürür ölür. Duyduklarını unutur, duyacaklarını düşünür. Yalnız'ın adına hiç kimse konuşamaz.. O, kendi kendisinin sanığıdır. Yalnız, önceden sezer sonra olacakları.. Paylaşacak biri vardır; anlatır, anlatır ona olanları, olmayacakları. Her leke kendisiyle çıkar. YALNIZLIK PAYLAŞILMAZ. PAYLAŞILSA YALNIZLIK OLMAZ. ÖZDEMİR ASAF * * * * * * * * * * * ÜSTÜ KALSIN Ölüyorum tanrım Bu da oldu iste. Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat Fena değildir... Üstü kalsın Cemal SÜREYYA * * * * * * * * * * ** * * * Aşkın Dansı BILARDO TOPLARI !... Ayrildigimiz gündu. Mutfaktaydik, buzdolabinin yaninda, kapisi acikti, her sey bambaska gorunuyordu yuzune vuran o soguk isikta 'Biliyor musun' dedin, 'Sen neye benziyorsun biliyor musun?' Epeydir aradigin birseyi bulmus olmanin hem sevinc, hem keder veren gizi bir an icin bulandirmisti yuzundeki tedirginligi, kirikligi. Sis isiga cikmisti. Sonra yavasca cevirip basini yuuzme baktin kuyuya dusmeye benzeyen derin bir korkuyla. 'Neye?' dedim, yan yanayken yasadigimiz ayriligin adini sorar gibi, 'Neye?' 'Bilardo toplarina.' 'Neden ?' dedim. 'Yazgini hep baskalarinin istakalarinin insafina birakiyorsun da ondan...' Bir ucurum gibi derinlesen sessizlik o an baslamisti bile bizi birbirimizden uzaklastirmaya. Beni terk etmeden once yaptigin son konusma oldu bu. Sonra iki arkadasim geldi, birinin omuzunda agladim, hangisiydi simdi hatirlamiyorum. Sonra birlikte baska bir kente gittik, Anlarsin ayriligin ilk gunlerinde o eve katlanamazdi, Sonra ben baska asklara, sonra baska evlerin duvarlarina baska takvimler astim Simdi ne zaman birinden ayrilsam, Istakalarin sesi patliyor kulaklarimda ardindan bilardo toplari dagiliyor dort bir yana Seni hatirliyorum o soguk isikta bir daha bir daha , bir daha ... Murathan Mungan * * * * * * * * * * * BEKLEYİŞİN ÖYKÜSÜ  Günler güz yapraklari gibi birer bir er dökülürken ayaklarimin  Dibine ben her gece karanliga dikip gözlerimi senin aydinligini bekledim.  SEN YOKTUN...  Binlerce adim attim bu kentin sokaklarinda her köseyi her parki her agaci  ezberledim. Sevdaya bulanmis her kaldirim tasinda senin adini aradim.  SEN  YOKTUN...  Evlerin duvarlari birer bir er üzerime yikildi her bir hücremin acisini  ta yüregimde hissederken beni enkazin altindan çekip alabilecek elini aradim.  SEN YOKTUN...  Özlem sarkilarini ezberledim. Kimini bagira çagira kimini fisiltiyla  söyledim. Karanliga haykirdim hasretini sesimi duyacaksin diye bekledim.  SEN  YOKTUN...  Senden gelecek tek bir haberi bekledim saatler asir gibi geldi geçmedi.  Çalan her telefonu yüregimin deli gibi çaglayana dönen atislariyla açtim.  Senden baska duydugum her seste hep ayni hayal kirikligini yasadim.  Onlar beni duymak istiyordu. Ben ise seni.  SEN YOKTUN...  Seni aramaktan yorgun düsmüs bedenimi karanligin kucagina uzattim her gece  bir an önce sabah olsun diye uykunun beni çekip almasini istedim. Olmadi! Kaç  gece sabahi ettim gözlerimi kapamadan kaç gece merdivendeki ayak seslerini  dinledim gelen sensindir diye.  SEN YOKTUN...  Her yagmurla birlikte hüzünde yagdi bu kentin üzerine. Bulutlar yalnizligin  isaretiydi benim için. Beni islatan yagmur olmadi. Ben senin özleminle  sirilsiklamdim her mevsim. Hayat bana merhaba dedi. Uzun kistan sonra gelmez  dedigim göçmen kuslarin dönüsünü gördüm.  SEN YOKTUN...  Denizin sonsuz maviligine umut bagladim kiyilarda fark ettim  bekleyislerimi. Hep sensiz gemiler geçti limandan.  Ben gemicilerin hasret  türkülerine eslik ettim.  SEN YOKTUN...  Gözümden tek bir yas akmadi. Onlar sana aitti.  Sana kalmaliydi.  Kimselere söyleyemedim acilarimi bekleyisimin öyküsünü kimselere anlatamadim.  Nice  firtinalar koptu yüregimde dalgalar dövdü hayallerimi.  Siginacak bir liman  yaslanacak bir omuz aradim.  SEN YOKTUN...  * * * * * * Ben böyle olsun istememiştim Ya sana çok yakın, Ya senden çok uzak olmalıydım. Aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum: Büyük dağlar, derin denizler olsun istiyordum. Sana gelmeye gücüm yetmemeliydi; Çaresizliğimin tüm hıncını mesafelere yüklemeliydim. Dağda yanan bir çoban ateşi gibi, Gökte bir yıldız gibi, Seni görmeli Seni yaşamalı Ve senden çok uzaklarda olmalıydım. Biliyorum güzelliğin yeraltı nehirlerinde benzer, Biliyorum bir sır gibi güzelsin. Hani anlatılmaz duygular vardır Hani şarkılar vardır Sevip söyleyemediğimiz. Şiirler vardır unuttuğumuz Aşina çehreler vardır hani, Zaman zaman hatırlayamadığımız. İşte sen o kadar güzelsin. Ve ben o kadar karanlıklar içindeyim ki; Şunlar ellerindir diyorum, tutamıyorum. Şunlar gözlerindir diyorum, bakamıyorum. Düşün, kahrımdan ölmeliyim artık Ölemiyorum. Ümit YAŞAR * * * * * * Nerede neler yapıyorsun bilemem ama sana sen kadar yakın ve bir o kadar uzakta bekleyenin var o kadar var, o kadar yoksun ki, hem hissediyorum varlığını, hem de yokluğuna alışıyorum Bir kalp atışımdasın, bir soluduğum havada. bazen kirpiğimin ucundasın damla damla bazen dudağımda şekillenen kelime... Baharı bekleyen ağaçlar gibiyim ciçeklerimin açılmasını,tomurcuklanmayı istemekteyim. oysa güzdeyiz hergün dökülen yapraklarımla, yada budanan dallarımla elim kolum bağlı bekliyorum... Bu bekleyiş uzun sürer mi meçhul ama, ümitler var ya ayakta tutan insanı hani akacak kanı damarda tutan inanç var ya, etkilemesine izin vermiyor bu ağacını... Köklerimle bağlanmışken toprağa bir o kadar da göklerle dosthane yaşamaktayım. varsın yağmurlar yağıp çürütsün yapraklarımı varsın saf kar taneleriyle gelinler gibi beyazlanayım Eninde sonunda geleceksin ya yalancı güneşinle de olsa ısınacağım ya döneceğim ya yaşama, sabırsızım diye kızma bana, çok bekledim seni Bu kadarını da yapayım izin ver! fazla geç kalma baharım, yangınlara yada bir baltaya kurban olmayayım! * * * * * * Aşkın Dansı GIT... Simdi gidiyorsun, git, Bütün sabahlari üsüdügüm Bütün gördügüm senli günlerim Onlarda gitsin. Içimde bir sarki Gözümde bir işik kalmisti herseye inat Kapat gözlerimi Sevdigim anlarda gitsin, Yildizlari da alsana yanina gökyüzünden, Sevdigimiz sarkilari da, Pencereme konan kumrulari da, Bana karanligi birak Beni birak Beni böyle birak, Böyle ansizin, Böyle yakisiksiz, Böyle anlamsiz, Koy beni sensizlige Ve otursun içime kül gibi kor yanginim, Simdi gidiyorsun git, Hadi git Hepsi hepsi bir sevda benimkisi al da git, Hadi kanatma, Hadi dokunma, Hadi yikma, Zaten ben seni öylesine sevmistim... * * * * * * ÇAĞRI Yine sana saydım sihrini gizemlerin Çok geçmiş, geçmişlerin üstüne çöreklenenler Bakma, Fena hoyrat kendime karşı kendi ellerim. Öyle kırgınım, öyle yandı ki canım Sonunda, Seni bana ben yasakladım. Kazara elim değse bir masum bebek tenine (Ki dokunmaya artık korkar oldum) Aklıma hep ilklerde ki sen geliyorsun. Biliyorum, masumsun. Ne var ki.. Bendeki masumları sen hala görmüyorsun Sanki, Hint fakirinin kavalında Ya da tarotun büyücüsünde bütün bilinmeyenler Bu kadar acımasız olmasa ya, İçinde sakladığın buğusuz mevsimler Desem ki; Sana kurdum tüm sevecen düşleri Düşlerimde gözlerin, huzurdan da derin Desem ki; Ne olur gel Ne olur ezberimde kalmasın sesin Gelir misin? Alinti * * * * * * Aşkın Dansı SENİ İSTİYORUM, ŞİMDİ!... Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. SONRA DİYE BİR ŞEYİN OLMADIĞINI BİLİYORUM ÇÜNKÜ. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil. Aşk zamana meydan okur ama sen karşı koyamazsın zamana. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru. Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar? Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, bir sevdayı büyütmek için? Kaç gece yalnız geçti hesaplasana... Kaç gece bir günü düşünerek geçti. Neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsene... Her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle. SEVİŞMEKTEN YORGUN DÜŞMÜŞ BEDENİNİ ÖPÜCÜKLERLE YENİ GÜNE HAZIRLAYABİLİRDİM. Gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum ve sen benim yüzümde mutluluğu görürdün. Bu kentin her yerinde, herkesin içinde el ele dolaşabilirdik. Girmediğimiz sokak kalmazdı. Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni. Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik. Sonra bir filme gider, bir kitap okur; denize bakar günbatımını izleyebilirdik. Paylaştığımız her an beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı. Özlerdik birbirimizi delicesine. Bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık. Yaşayamadığımız o bir saatin acısını çıkarmak için. Peki biz ne yaptık? Aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik. HER AN AŞKI YAŞAMAK VARKEN, HER GÜN BİRBİRİMİZİ YENİDEN KEŞFETMEK VARKEN, BU YOLDA BİRER KAŞİF OLMAK VARKEN SÜRGÜNLERİ YAŞAMAYA MAHKUM ETTİK BİRBİRİMİZİ. Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık. SANA HUZUR VAAD ETMİYORUM. Aşkta huzur arayan yanılır. Ben tutkunun en koyu, en deli sözcüsüyüm. Onlar adına konuşuyorum. Yarını olmayan zamanlarda hiçbirşeyi düşünmeden erimek adına konuşuyorum. Gözlerinin içine bakıp "SENİ SEVİYORUM" demek istiyorum. Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. SENİ İSTİYORUM EY YAR! CAN'ıma bir can daha katmak için, ruhumun yalnızlığına, yüreğimin acısına son vermek için, daha mavi bir deniz, daha mavi bir gökyüzü, daha mavi bir sevda için. SENİ İSTİYORUM, yarın, öbür gün, öbür hafta, öbür ay, öbür yıl değil.... ŞİMDİ!!!!!! Alinti * * * * * * PAPATYA'NIN RENGİ - SIIRLER