Aşkın Dansı

ŞİİRLER 2... * * * * * * YELKENSİZ GEMİ... "Kal" deseydin, kalırdım. Demedin oysa... Kuru bir "Bitmesin"den başka hiçbir şey demedin. Öyle kuru, öyle soğuk, öyle uzaktı ki, ondaki anlam! Bu kadar kolay mıydı her şey, bu kadar yakın mıydık uçuruma? Savunmayacak mıydın sevgimizi? "Kal" diye haykırmayacak mıydın ardımdan? Düşündüğüm bu değildi... Hayal ettiklerim, beklediklerim başkaydı senden, Mücadele beklemiştim oysa... Yelkensiz olan gemimizi kıyıya ulaştırırız sanmıştım... Kıyıya ulaştırırsın sanmıştım... Oysa, onu denizin ortasında savunmasız bırakmama göz yumdun... Bu kadar yıpratıcı olamazsın... Oysa, bir anlam olmalıydı yaşadıklarımızda! Paylaşılan duyguların bir anlamı olmalıydı. Yüreğimdeki martıların bir anlamı olmalıydı. Beynimizdeki melodilerin, aramızdaki çekimin, Geçen akşamki sohbetin bir anlamı olmalıydı. Duygularımızın bir anlamı olmalıydı. Yüreğimdeki tüm martıları uçurdun şimdi... Hangi yöne gittiler bilmiyorum, Geri dönerler mi bilmiyorum. Dünya boşaldı mı ne! Neden bu kadar sessizleşti birden yaşam, Neden artık parlamıyor yakamozlar gözlerimde? Neden artık rüzgar esmiyor, Her şey seninle mi kaldı yoksa? Mantığım... Mantığımı bana bırak lütfen, ona ihtiyacım var. Bazı şeyleri anlamak için ona ihtiyacım var! Evet! Ben istedim ayrılığı, çıkmaz yollara yönelen bendim, Kucağında bir yığın noktayla karşına çıkan bendim... Kahretsin! Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Ve senin buna nasıl göz yumduğunu... Tıpkı balkondaki akasyaları sularken, Fazla sudan dolayı sararacaklarını bilmediğim gibi... Su, onun için hayat olmalıydı oysa... Ve... Sen de benim tutunacak dalım! Bazı şeyler vardı aramızda biliyorsun, Olmaması gereken ama daima varolan. Farklı uçlardaydık seninle, Farklı mevsimleri seviyorduk, farklı zamanlarda.... Sen büyük fırtınalara vardın, bense lodostan bile ürküyordum.. Oysa başardığımız şeyler vardı her şeye rağmen, Daha doğrusu öyle sanıyordum... Binlerce yıldız arasında, Ayın güzelliğini gösterebilmekti tek amacım... Yıldızları söndürmekti... Sorunları yok etmekti... "Bitti" deyişim öylesine bir şeydi, öylesine, sıradan, şakacıktan... "Hayır" demeliydin! Hatta kıyametler koparmalıydın yüreğimde, Hendekler açmalıydın yoluma gidemeyeyim diye. Sahip çıkmalıydın gözlerimdeki ay'a sevgimiz diye... Beni yolumdan alıkoymalıydın... "kal" demeliydin... Defalarca "kal" demeliydin... Oysa, demedin... Belki de senin çiçeklerin çoktan solmuştu ve ben Akasyaları kışın yaşatmaya çalışmakla hata etmiştim... Belki böylesi daha iyi oldu... "Kal" deseydin kalırdım... Hem de seve seve kalırdım. Martılarla kalırdım. Yakamozlarla kalırdım. Demedin oysa! Bilir misin? Kaç çığlık olup yıkıldı yüreğim giderken... Bilir misin? Nasıl bir cana hasretti yüreğim, yolumdan döndürecek... Bilir misin? Nasıl zor oldu ardıma bakmadan çekip gitmek... 'KAL' desen kalacaktım... DEMEDİN OYSA!!! Fatoş YILDIZ * * * * * * Aşkın Dansı  BENİ UNUTAMAZSIN Beni unutamazsın bilirim, beni unutamazsın Denizin durgunluğu, gözlerimi Coşkunluğu, saçlarımı hatırlatır Kulaklarını tırmalar sesim, hayatından silemezsin Beni unutamazsın bilirim. Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın Mutsuz gökyüzünde bir iki yıldız, ışık tutacak karanlığına Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın Çaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını Dudaklarının pembeliği solacak Cilâsı çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin Kahrolacaksın ! Ve bir gün gelip, beni anlayacaksın. Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak Ama sen yine de sözlerime aldırma. Gözlerin zamansız ıslanmasın. Çünkü, artık çocuk değilsin Güneşin nereden doğduğunu bilirsin Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin Ama gitmek istiyorsan, yine de sen bilirsin. Ahmet Selçuk İLKAN   * * * * * * Aşkın Dansı UNUT BENİ CAN Bu kaçıncı gece hasretinle yandığım Kaçıncı gece yıldızları yıkadığım göz yaşlarımla? Mesafeler yırtıldı hıçkırıklarımla Bosnalı kadınlar duydu feryadımı. Sen, sen duymadın mı can? Ne vardı bu kadar uzak yerlerde açacak? Benden uzak o iklimlerin, Benden uzak o şehrin, Kahrolası o kalabalıkların Benim kadar ihtiyacı mı vardı sana, Benim kadar hasret çekti mi Kahrolası o şehrin semaları, Benim kadar yandı mı? Ne vardı can? Ne vardı uzak iklimlerde açacak? Ne vardı Kendimizi bu kadar kahredecek? Kara trenler umut olmamalıydı, uzayan yollarda kalmamalıydı bakışlar. Dünya, bir tek nokta olmalıydı can... Bir tek noktada doğmalıydık. Dönüp dönüp sana varmalıydı yollar, Ben, hep hasret türküleri söylememeliydim, Sen, hep hasret şiirleri okumamalı. Hasret diye bir söz olmamalıydı lügâtlarda Geceler boyu hergün göz yaşlarımla ıslanmamalıydı yıldızlar. Gönlüm bu sevdaya dar gelir oldu Boğuyor karanlıklar can... Mesafeler kurşun oldu amansız, Feryadıma şahit oldu yıldızlar Can... Can... Hasretin ağır bir yük omuzlarımda. Ben çekmekten usandım, sen usanmadın mı? Bildim, bitmeyecek bu hasret! Uzak iklimlerde açmış iki çiçeğiz. Hangimiz gelsek diğerinin yanına, Kuruyup, kaybolacağız. Ben, kıraç topraklara döndüm can, Ben, kurumuş dereler gibiyim. Issız mağaralarda kaldı umudum. Belli bu sevda kahredecek bizi, Unut be can... Unut bu sonu gelmez sevdamızı... bırak yeni güneşler doğsun semalarında bulutlar gizlemesin yıldızlarını yeniden başlasın herşey yeniden doğ bensiz şafaklarda. Unut can, unut senin için yazdığım sevda şiirlerini. De ki; bir rüya idi bitti. De ki; bir hayaldi, solgun aynalarda yansıyan. De ki; bir romandı, sonu koskoca bir hiçle biten. Unut beni can, Unut vakit varken... Bırak hasretin bana kalsın. Varsın cehenneminde kavrulsun gönlüm. Ben yine her gece saçlarını koklayayım uzak yıldızlarda. Gözlerimde takılı kalsın hayalin. Sen unut can, sen unut! Kahredersem, Milyon kere kahrolayım! Mehmet Taş * * * * * * Aşkın Dansı ANLAR Eğer,yeniden başlayabilseydim yaşamaya, İkincisinde daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz,sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım. Temizlik sorun bile olmazdı asla. Daha çok riske girerdim. Seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doğuşu izler, Daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim. Görmediğim bir çok yere giderdim. Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. Gerçek sorunlarım oludu hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım . Yeniden başlayabilseydim Eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten. Anlar,sadece anlar. Siz de anı yaşayın. Hiçbir yere yanında su,şemsiye ve paraşüt almadan, Gitmeyen insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim Eğer ,hiçbir şey taşımazdım. Eğer yeniden başlayabilseydim, İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. Bilinmeyen yollar keşfeder,güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım,bir şansım olsaydı eğer. Ama işte 85'indeyim ve biliyorum... ÖLÜYORUM....      Arjantin-1985 Jorge Luis Borges * * * * * * Aşkın Dansı SENELER GEÇSİN, SEN BENİ BİL, BEN SENİ BİLEYİM İSTİYORUM. BENİM OLDUĞU KADAR DOSTLARININ, DOSTLARININ OLDUĞU KADAR BENİM OL İSTİYORUM. NİCE SIKINTI VE ZORLUK YAŞAYIP ANLATALIM. YAŞAYALIM Kİ, ÖĞRENELİM HAYATI VE DESTEK ÇIKMAYI. BİRBİRİMİZİN OMUZLARINDA AĞLAMALIYIZ. PAYLAŞMALI VE BERABER SIKILMALIYIZ. ÖYLEKİ, YALNIZ, SIKILMAK SIKMALI BİZİ. GÜZEL GÜNLERİMİZİ, EVİMİZDE, BİR ŞİŞE ŞARAP VE PİJAMALARIMIZLA KUTLAMALIYIZ. YA DA BAZEN DOSTLARLA UCUZ BİRALAR İÇEREK... BÖYLECE YAŞAMALIYIZ İŞTE. SONRA ÇOCUĞUMUZ OLMALI, DÜŞÜNSENE, SENİN VE BENİM OLAN BİR CANLI. GECELERİ AĞLADIKÇA SIRAYLA SUSTURMALIYIZ. SEN ARADA MIZIKÇILIK YAPMALISIN. VE BEN SÖYLENEREK SIRANI ALMALIYIM. YORGUN OLDUĞUM İÇİN YEMEK YAPMAMALIYIM, SÖYLENEREK YUMURTA KIRMALISIN. HAVA SOĞUKKEN BİRBİRİMİZE SIKICA SARILIP YATMALIYIZ. ZAMAN SU GİBİ AKIP GİDERKEN, HERŞEY YAŞANMIŞ BİR HAYATIMIZ OLMALI. HERŞEYE RAĞMEN HİÇ BIKMAMALIYIZ BİRBİRİMİZDEN. MUTLU DA OLSA, KÖTÜ DE OLSA, YAŞADIĞIMIZ GÜNLER BİZİM GÜNLERİMİZ OLMALI. SAÇLARA DÜŞÜNCE AKLAR, YA DA GİDİNCE AKLAR, ÇOCUKLARI GÜVENCE ALTINA ALIP GİTMELİ BU ŞEHİRDEN. KAVGASIZ, HER SABAH CİNAYETLE UYANILMAYAN, SESSİZ BİR YERE GİTMELİYİZ. GECELERİ BALKONDA DENİZİ SEYREDİP, SANDALYELERİMİZDE SALLANMALIYIZ. EVE GELİP, BENDEN KAHVE İSTEMELİSİN. ÇOCUKLAR GELMELİ ZİYARETİMİZE, GEÇMİŞTEKİ HAREKETLİ GÜNLERİMİZİ ANIMSAMALIYIZ. BEN, "BEY" DEMELİYİM SANA, SEN DE "HANIM". ÖYLE SEVMELİSİN Kİ BENİ BU YAZDIKLARIM KORKUTMAMALI SENİ. TEBESSÜMLER AÇTIRMALI YÜZÜNDE. BİRGÜN BU HAYATI BIRAKIP GİDERKEN, SADECE MUTLULUK OLMALI YÜZÜMÜZDE BİRBİRİMİZİ SEVMENİN GURURU OLMALI "HERŞEYDE"...   CAN YÜCEL * * * * * * Aşkın Dansı BASİT YAŞAMAK Basit yaşayacaksın... Meselâ; susayınca su içecek kadar basit. Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında. Tek düğmesi olacak elindeki cihazın; tek bir düğme, tek bir cümle gibi; sevince lafı dolandırmadan söylediğin “seni seviyorum” gibi. Basit bir öpücük yetecek sana; basit sıcak bir öpücük. Ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin. O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını, o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını. Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu. El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak en değerli kâğıdın; hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın. İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin. Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre; kısacık olacak, sıcacık kollara dolanman ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre. Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını; bakışların bile anlatabilecek kendini. Beklentilerin de basit olacak. Kaf Dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar. Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını; ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz aşk romanını. Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini. Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken. Bir kaşarlı tost olacak aradığın nasıl oturacağını bilemediğin sofrada; parmakların olacak en kıymetli çatalın. Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri. İskender'in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında. Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir “fa diyez”in mutluluğunu. Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek. Temizlik kokacak en pahalı parfümün. “Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak onu da bilmeyişin. Tek dereden su getirmen yetecek, bir “istemiyorum” diyebilmeye. Ne durduğu farketmeyecek abanın altında. Saatin, sadece saati gösterecek; Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın. Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan. Basit yaşayacaksın, basit. Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit... Yalçın ERGİR * * * * * * Aşkın Dansı BİLSEYDİM Meydan mı verirdim bu ayrılığa? Bilseydim bu kadar zor olduğunu. Bilseydim dünyanın böyle karanlık, Bilseydim bu kadar dar olduğunu. Dilimden sıçrayan bir kıvılcımın Bilseydim bir anda kor olduğunu. Bilseydim şu anki gönül acımın Senin yokluğundan var olduğunu. Boyun mu bükmezdim sitem etmene, Bilseydim sükûtun kâr olduğunu. Sebep mi olurdum dargın gitmene, Bilseydim küsünce sır olduğunu. Bilseydim yüzümün dört mevsimi güz, İçimin ağlayan nâr olduğunu. Bilseydim odamın dört duvarı buz, Sensiz yatağımın kar olduğunu. Fırsat mı tanırdım bu dargınlığa Bilseydim bu kadar zor olduğunu. Bilseydim zindandan daha karanlık, Bilseydim hücreden dar olduğunu.... Cemal SAFİ * * * * * * Aşkın Dansı SESLER Gecenin bir zamanı evine gelince Kilitte duyuyorsan anahtarın sesini Anla ki yalnızsın Elektrik düğmesini çevirince Çıt diye bir ses duyuyorsan Anla ki yalnızsın Yatağına yatınca Yüreğinin sesinden uyuyamıyorsan Anla ki yalnızsın Odanda kâğıtlarını kitaplarını Duyuyorsan zamanın kemirdiğini Anla ki yalnızsın Bir ses geçmişlerden Çağırıyorsa eski günlere Anla ki yalnızsın Değerini bilmeden yalnızlığının Kurtulmak istiyorsan Kurtulsan da yapayalnızsın Aziz NESİN * * * * * * Aşkın Dansı ADAM OLMAK Çevrende herkes şaşırsa bunuda senden bilse Sen aklı başında kalabılırsen eger Herkes senden kuşku duyarken , Hem kuşkuya yer bırakır hem kendine güvenirsen eğer Bekleyebilirsen usanmadan Yalanla karşılık vermezsen yalana Kendini evliya sanmadan , Kin tutmayabilirsen kin tutana... Düşlere kapılmadan düş kurabilir, Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer Ne kazandım diye sevinir , ne yıkıldım , İkisine de vermeyebilirsen değer.... Söylediği gerçeği eğip büken düzenbaz Kandıracağım diye safları dert edinmezsen Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz , Koyulabilirsen işe yeniden... Döküp ortaya varını yoğunu Bir yazı turada yitirsen bile Yitirdiklerini dolamaksızın dile , Baştan tutabilirsen yolunu... Yüreğine sinirine dayan diyecek , Direncinden başka şeyin kalmasa da... Herkesin bırakıp gittiği noktada , Sen dayanabilirsen tek... Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen , Unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken Ne küçümser ne büyültürsen çevreni Her saatin her dakikasına Emeğini katarsan hakçasına Herşeyiyle dünya önüne serilir Üstelik adam oldun demektir.... * * * * * * Aşkın Dansı YAŞAMAK NE GÜZEL ŞEY Anlayarak bir usta kitap gibi Bir sevda şarkısı gibi duyup Bir çocuk gibi şaşarak YAŞAMAK... Yaşamak birer ve hep beraber İpekli bir kumaş dokur gibi.... Hep bir ağızdan sevinçli bir destan okur gibi YAŞAMAK. NAZIM HİKMET * * * * * * Aşkın Dansı Hep birşeyleri yarım bıraktık Masadaki şarabımızı,Tabaktaki yemeklerimizi Hep yarım bıraktık, Hiç bitiremedik Hep zamanla yarıştık, Ama birbirimize doyamadık Güneşi aynı günde doğup batıramadık Vaktimiz yoktu ayrıldık Bir filmin tamamını seyredemedik hiç Sonu da başına benzeyecek nasıl olsa diye Sevişmelerimiz de yarım kaldı Herşeyin yarımı gibi Soyunmaya hiç vakit bulamadık Giyinmesi zor olur diye Kelimeler mi? Onlar da yarım kaldı Hiç anlatılmadı, Hiç paylaşılmadı Birgün gözümden akan Bir damla yaşla, Gitti onlar da Ve sevgilim acılarım kaldı içimde Giderken bende Yüzlerce sen kaldın geride Gel, Şimdi al götür o yarımlarımı. * * * * * * Aşkın Dansı KELEBEK Kelebekler yağmurda uçamaz! Bir düş gördüm, kelebekmişim... Üç günmüş ömrüm, ölecekmişim. Dostlar buldum, sevecekmişim, Yalnız kaldım diyecekmişim. Çiçekler baharda açacak Ve ben, aralarında koşacak, Daldan dala konacak Sonunda düşecekmişim... Bir düş gördüm, kelebekmişim... Üç günmüş ömrüm, ölecekmişim. Yağmur yağsa sinecekmişim, Bir damla suyla gidecekmişim... * * * * * * Aşkın Dansı HER ŞEY SANA BAĞLI Yerin seni çektiği kadar ağırsın ,kanatların çırpındığı kadar hafif. Kalbinin attığı kadar canlısın, gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin , nefret ettiklerin kadar kötü. Ne renk olursa olsun kaşın gözün , karşındakinin gördüğüdür rengin. Yaşadıklarını kar sayma: yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, , sevdiğin kadardır ömrün. Gülebildiğin kadar mutlusun , üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi , sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer , bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret , ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın , güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın , ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN....................Can YÜCEL....... * * * * * * Aşkın Dansı BENİM SENFONİM Lüks yerine zarafet aramak; Saygı istemek yerine değerli olmak; Zengin olmak yerine kimseye muhtaç olmamak; Sıkı çalışmak, sessizce düşünmek ve dürüst konuşmak; Yıldızları, kuşları, bebekleri ve bilgeleri açık kalple dinlemek. İŞTE BENİM SENFONİM ! * * * * * * PAPATYA'NIN RENGİ - SIIRLER