ŞİİRLER 5... * * * * * * HOŞ GELDİN!!! Bir gün gelip kontrol edeceğini biliyordum. Her zaman ki gibi cüretkarca,hakkın olmayarak ve iznimi yine almayarak... Belki de geriye ikimizin paylaştığı bir tek bu şifreli mesaj kutusu kaldı. Gerisinin hepsini aldın götürdün. Bunca yılın ve geç kalmış bir ayrılığın ardından yalnızca ve bir kez daha iyi oldu diyorum. İyi ki ,iyi ki ayrılmışız. En azından sen bana yalan söylemekten sıkılmıştın, ben de senin söylediklerine inanıormuş gibi yapmaktan. Elbette ,sana kızgınım,hatta kırgınım. Bu kadarına kim kızmaz ki... Ama sonuçta biliyorum ki ,ben yine beni kandırdım. Bunun da farkındayım. Zaman zaman aklıma geldiğinde açıkçası canımda fena yanıyor.... Senin değil ama ,yine benim yüzümden... Sonuçta sen yapamayacaklarını vaadettin, dolduramayacağın boşlukları doldururum zannettin. Yapamadın bak. Şimdi sen bir ruh gezgini,beden simsarısın... Yeni aşklar peşinde ,heyecanlar aramaktasın. Ben yine benimle başbaşayım. Yalnız ve tek başıma... Biliyorum hiçbir zaman kendine kondurmayacak, gocunmayacak, anlamayacaksın. Hatta kaçacaksın ama ;belki sen de bir yerlerde yanlış yaptın. Rotalı yolculuklara çıkarken masanın üzerinde duran pusulayı yanına almadın. Bu yüzden limanlarla değil bugün beraber seyahat ettiğin gemilerle avunmakta, arasıra da şimdi olduğu gibi eski bir adrese nostaljik ve zararsız yolculuklara çıkmaktasın. Yaktın ama sonsuza kadar da yakarım sandın. Yanıldın. Sen yine de yanıp yakılmayasın. Açıkçası içimde koca bir kızgınlık bulutu duruyor. Senin vaadettiklerini yapmamandan değil bu kadar cüretkarca vaadetmiş olmandan ve benim kendimi bu kadar kolay kandırmamdan... Seni gördüğümde artık kalbini okşamak istemiyorum. Bu sefer kızgınlık yada kırgınlıktan değil. kalbini bana gözüktüğü kadar güzel olmadığını düşünüyorum ya da benim her zamanki gibi boş bir kalbe olmayacak anlamlar yüklediğimi yeni fark ediyorum. Öfkelerin ,kinlerin,mutsuzlukların üzerine kat çıkılmıyor. Yeni temeller atılamıyor. Bu yüzden; Mutluluklar ancak mutluluklardan çıkar. Yalnızca bu yüzden sen de mutlu kal! Yazarı bilinmiyor * * * * * * SEN YOKTUN !... Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine, ben her gece Karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim. Sen yoktun.... Binlerce adim attım bu kentin sokaklarında. Her köşeyi, her parkı, her ağacı ezberledim. Sevdaya bulanmış her kaldırım taşında senin adini aradım. Sen yoktun... Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı. Her bir hücremin acısını ta yüreğimde hissederken beni enkazın altından çekip alacak elini aradım. Sen yoktun... Özlem şarkılarını ezberledim. Kimini bağıra bağıra, kimini fısıltıyla söyledim. Karanlığa haykırdım hasretimi. Sesimi duyacaksın diye bekledim. Sen yoktun... Senden gelecek bir tek haberi bekledim. Saatler asırlar gibi geldi, geçmedi. Çalan her telefonu yüreğimin deli bir çağlayana donen atışlarıyla açtım. Senden başka duyduğum her seste hep ayni hayal kırıklığını yaşadım. Onlar beni duymak istiyordu, bense seni. Sen yoktun... Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına uzattım her gece. Bir an önce sabah olsun diye uykunun beni çekip almasını istedim. Olmadı. Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan, Kaç gece merdivendeki ayak seslerini dinledim gelen sensindir diye. Sen yoktun... Her yağmurla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine. Bulutlar yalnızlığın işaretiydi benim için. Beni ıslatan yağmur Olmadı. Ben senin özleminle sırılsıklamdım her mevsim. Hayat merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun kıştan sonra gelmez dediğim göçmen kuşların dönüşünü gördüm. Sen yoktun... Her istasyon her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım. Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. Ya da yolculuklara vurdum kendimi. Kimsenin uğramadığı köylere, adi duyulmamış kasabalara gittim. Senden bir iz aradım. Sen yoktun... Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım. Kıyılarda tükettim bekleyişlerimi. Hep sensiz gemiler geçti limanlardan. Ben gemicilerin hasret türkülerine eslik ettim. Sen yoktun... Gözümden bir tek damla yas akmadı. Onlar sana aitti, sana kalmalıydı. Kimselere söyleyemedim acılarımı. Bekleyişimin öyküsünü kimselere anlatamadım. Nice fırtınalar koptu yüreğimde. Dalgalar dövdü hayallerimi. Sığınacak bir liman, yaslanacak bir omuz aradım. İçimi dökecek bir insan aradım. Sen yoktun... Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer birer düştü sokaklara. Yıldızları saçına takip gelmeni bekledim. Ayı avucunda bana getirmeni bekledim. Ve bir güneş gibi doğup aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı. Ama... Sen yoktun... Yazarı bilinmiyor * * * * * * YILDIZIMDIN !... Sen yıldızları severdin, aslında her yıldız sendin. Sana sarılınca bütün yıldızları kucaklardım. Sana dokunmak koca evreni avuçlarımın arasına almak gibi birşeydi!!! Yokluğun canımı acıtırdı parca parca olurdu yüreğim. Kalbimin küçük parçalarını toplamaya çalışırdım yerden. İçimde kopan fırtınaları sayamazdım. Sessizleşir, saatlerce ayakta yanlız başıma öylece bakar dururdum. Seni götüren yollara... Kimseye ferk ettirmezdim savaşımı. Yokluğunla savaşmak görünmeyen bir düşmana karşı kılıç sallamak demekti. Yorulurdum, dizlerim tıtrerdi, düşerdim kalkardım ama sensizliği yenmeyi hiç başaramazdım... büyük korkumdu sensizlik. Korkularıyla yüzleşen o cesur insanlardan olamadım. Çünkü sensiz olmayı yediremedim kendime... Birkez kabullensem sanki o an gideceksin gibi gelirdi. Oysaki olmasan bile seni yüreğimde taşırdım... Orada olduğunu bilmek hayata tutunma gücü verirdi bana. Korkumla yüzleştiğim anda o gücü kaybedeceğimi sanırdım. Gece uykularım kaçar, korkumla yanlızlığa lanet eder, dört duvar odayı sabaha kadar adımlardım. Bakamadığım aynalar kırılır binlerce parçası bedenime batardı. Bir sıgara olsan yakıp dumanını savuştururdum tavana, tuvarlar üzerime yıkılırdı. Sonra hayaller çöreklenirdi üzerime... Ama bir sorum vardı sıgara içmiyordum. Gözlerimi kapatıp dalardım. Sonsuz bir yeşilliğin ortasında baharı yaşarken bulurdum kendimi. Çiçek açardın, başımı döndürürdü kokun. Birgül yaprağı gibiydi ipeksi tenin. Öperdim seni soluğum kesilirdi. Hafif bir yağmur başlardı her damlası başka sevdadan süzülen o yağmurda ıslanmaktan huzur duyardım. Bir hayalden bir hayale geçerken sabahı karşılardım. Güneş pencereden içeri girince, gecenin tüm kasveti biterdi. Yıldızlar bir sonraki geceye kadar çekilirdi!!! Ama içimdeki karanlığın tek ışığı sendin... Sen olmadan ben aydınlanamazdım. Güneş olmasada o gün sensiz yaşanacaktı. ÇÜNKÜ BEN SENSİZLİĞİ YAŞARKEN AĞLAMAZDIM SADECE YILDIZLAR DÜŞERDİ GÖZLERİMDEN !!! Yazarı bilinmiyor * * * * * *
Gidiyor musun ? Gidiyor musun diye sorma bana. Gönderen sensin. Ne terk etmeyi istedim seni,ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim bende, senin kadar endişeli.. Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana, ama inandıramadım seni. Sen sorgularken beni kafanda, ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir tek sözün bağlardı beni sana, oysa sen hep susmanın koynunda. Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku, teslim alır bedenleri de. Sütten çıkmış ak kaşık değildim ama o günden sonra yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza. O dünya ki, bazen minicik bir odada bazen kentin ortasında şekillendi. Nasıl da güzeldi... Zaten varsın diye her şey güzeldi ama sen buna da inanmadın. Ah bu sorular... Yaşamak varken sevdayı delice, niye boğarız sorularla? Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben "aşk" dedikçe sen "dur" dedin. Ben "seninleyim" dedikçe sen "hayır" dedin.. Zaten az konuşan sen, olumsuz ne kadar sözcük varsa bulup çıkardın ortaya. Ben bir şey diyemedim... Ne kadar zarar vermişim sana meğer... Nasıl değiştirmişim seni... Oysa hiç böyle düşünmemiştim. Kimseye zarar vermek istemem ben. Kimseyi olduğundan farklı hale getirmek istemem. Ama öyle oldu işte... Demek ki gitmelerin zamanı işte... Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı. Ne sevişmelerimiz kalır aklında ne sevda sözlerimiz. "Rahat değilim" diyordun ya, rahat ol artık. Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı. Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan. Gidişim yürekten değil, zorunluluktan. Sanma ki bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım. Sanma ki benden sakladığın gülüşlerini yalancı yüzlerde ararım. Seni de götürürüm yüreğimde. Yokluğunu taşırım. Bulup bulup kaybettim seni... Ne yazık ki toz duman edemedim kuşkularını, ne yazık ki kalamadın bana. Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde. Kokladıkça bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın. Ne çok tanığımız var ayrılığımıza... Yazarı bilinmiyor * * * * * *
Yine... Yine karşımdasın Yine ruhumun gölgeni takip ettiği bir akşamüstü Ve yine sesizliği seninle yaşıyorum Bakıyorum ama dokunamıyorum, Bana o kadar yakınsın ki. Gözbebeklerinde beni görüyorum. Anlatamıyorum sana kendimi kendimce Sen, beni , sence anlamak istiyor ve kahrediyorsun Ve sonra karanlıkta İçine sakladığın sevginle kaybolup gidiyorsun Bana senle sensizliği yaşatıyor Ve sessiz sessiz öldürüyorsun Yazarı bilinmiyor * * * * * * SEN UNUTULMAYANSIN Unutulmaz demiştin de gülmüştüm sana; Haklısın desem yüzüm kızarır... Yaşamdı bir bakıma beraberliğimiz; İnişleri çıkışları olan; Bittikçe yeniden canlanan... Seviyorsun demiştin de gülmüştüm sana, Beni benden iyi tanırsın bilirsin... Savruluyor yaprakları hatıralarımızın, Tutamıyorum! Tutamıyorum, çünkü gücüm yok, İnan, ağlamak bile anlamsız geliyor artık Birşeyler yapamıyorum sana ulaşmak için... Giderken "Hayatımı değiştirdin" demiştin, Gülmüştüm sana... Değiştiren bendim ya çarkın yönünü Ayrılığa dönmeye başladı tüm saatler Ayrılık ki dert! Ayrılık ki hata! Ayrılık ki pişmanlık! Gelemezsin artık, gelemem Koca koca acılar kapladı aramızı , Devrilmez silinmez... Unutamazsın demiştin ya; Haklısın! Seviyorsun demiştin ya; Haklısın! Ne unuttum, ne de sevmekten vazgeçebildim... Biliyorum ki bir yerlerde, Düşünüp düşünüp gülüyorsundur bana; Vah koca ahmak! Vah kendini bilmez! Sen benden ayrılabilirmiydin ki diye! Gül, anlat bakalım halimi herkese Beni böylesine benden çalabildiğin için; Beni sen yaptığın için; Sevdiğimi bile bile; Gitmeme izin verdiğin için; Asıl ahmak sensin bilesin......... Yazarı bilinmiyor * * * * * * TAHİR İLE ZÜHRE MESELESİ Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Nazım Hikmet RAN * * * * * *
SEVGİLERDE Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz yahut vakit olmadı !!! Behcet NECATİGİL
* * * * * * Sevdan Benii Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz, uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni... Ahmed ARİF * * * * * *
PAPATYA'NIN RENGİ - SIIRLER