Ana Sayfa Kanguru
ilginç bir doğum hikayesi
Kanguruların üreme
sistemi diğer memelilerden oldukça farklıdır. Kanguru embriyosu, normalde
rahimde geçirmesi gereken evrenin bir kısmını rahmin dışında tamamlar.
` Döllenmeden kısa bir süre sonra, henüz bir santimetre boyunda olan kör
kanguru yavrusu dünyaya gelir. Genellikle bir seferde tek yavru doğar. Bu
aşamadaki yavruya "neonat" adı verilir. Bu aşamayı tüm memeliler anne karnında
geçirirken kanguru yavrusu daha bir santimetre boyundayken dünyaya gelmektedir.
Henüz doğru dürüst gelişmemiştir. Ön ayakları belli belirsiz bir halde ve arka
ayakları da küçük çıkıntılardan ibarettir.
Elbette bu haldeyken annesinden ayrılması mümkün değildir. Rahimden
çıkan neonat ön ayaklarıyla kendisini çekerek annesinin kürkünün içinde
hareket etmeye başlar ve yaklaşık üç dakikalık yolculuk sonunda annesinin
kesesine varır. Diğer memeliler için anne rahmi neyse, küçük kanguru için de bu
kese odur. Ama bir fark vardır. Diğerleri dünyaya bebek olarak gelirken, kanguru
yavrusu, rahimden çıktığında şekil itibariyle tam bir embriyodur. Ayakları,
yüzü ve daha pek çok uzvu henüz son halini almamıştır.
Anne kesesine ulaşan yavru dört meme ucundan birine tutunur ve süt
emmeye başlar.
İşte tam bu dönemde anne yeniden çiftleşme sürecine girmiş, rahimde yeni bir
yumurta oluşmuştur. Dişi yeniden çiftleşir ve yeni yumurta döllenir.
Ancak bu sefer yumurta hemen gelişmeye başlamaz. Bu esnada Orta
Avustralya'da çoğu kez olduğu gibi kuraklık varsa, rahimdeki döllenmiş yumurta
kuraklık atlatılana kadar yine gelişmemiş olarak durur. Ama tam tersine yağışlar
yoğunsa ve iyi yetişmiş otlaklar bulunuyorsa yumurtanın gelişimi yeniden
başlar.
Tabii burada karşımıza, bu hesabı kimin yaptığı, yumurtanın gelişimini
dışarıdaki şartlara göre kimin ayarladığı sorusu çıkmaktadır. Bu ayarlamayı
elbette yumurtanın kendisi yapamaz; o zaten henüz tam bir canlı değildir,
bilinci yoktur, dışarıdaki hava durumundan ise hiç haberi yoktur. Bu
ayarlamayı, annenin kendisi de yapamaz, çünkü o da diğer canlılar gibi vücudunun
içindeki gelişmeleri kontrol etme imkanına sahip değildir.
Bu olağanüstü olay, kuşkusuz yumurtayı da, anneyi de yaratan Allah
tarafından denetlenmektedir. Hava şartları uygun olduğunda, döllenmeden 33 gün
sonra fasulye büyüklüğündeki yeni neonat, annenin rahim ağzından kıvrılarak
çıkar ve aynı kardeşi gibi sürünerek keseye ulaşır.
Bu arada kesede bulunan ilk neonat da bir hayli büyümüştür. Kesedeki 1
cm'lik kardeşine hiçbir zarar vermeden hayatını sürdürür. 190 günlük
olduğunda, kesenin dışına ilk yolculuğunu yapacak erginliğe erişmiştir. Bundan
sonra zamanını daha çok kese dışında geçirecek, doğumunun 235. gününde ise
keseyi tamamen terkedecektir.
Dişi ikinci yavrunun doğumundan kısa bir süre sonra bir defa daha
çiftleşir. Böylece dişi kendisine bağımlı üç bebeğe sahip olur. Birincisi,
genç, ayakta ot kemirebilen ancak arada süt emmeye geri dönen ikincisi memeden
süt emerek gelişen küçük yavru, üçüncüsü ondan çok daha küçük olan neonat.
Değişik gelişim sürecindeki üç yavrunun anneye bağımlı olmasından daha
da ilginç olan, 3 yavrunun da büyüklüklerine göre farklı nitelikteki sütle
beslenmesidir.
Bir yavru kese içindeki memeye vardığında emmeye başladığı süt renksiz
ve berrak iken, giderek beyazlaşmaya ve gerçek süt görünümünü almaya başlar.
Sütün birleşimindeki yağ ve diğer bileşikler yavrunun büyümesine paralel olarak
zamanla iyice artar.
Bu yavru kendi bünyesine göre hazırlanmış sütü emmeye devam ederken
hemen ardından doğan ikinci yavrunun ulaştığı memeden de hazmı kolay olan süt
verilmeye başlanır. Böylece anne vücudu, aynı anda iki değişik nitelikte süt
üretmeye başlar. Üçüncü yavru dünyaya geldiğinde ise, farklı nitelikte üretilen
sütlerin sayısı üçe çıkar... Büyükler için yüksek besin değerli, küçükler için
düşük yağ ve besin oranına sahip üç değişik süt üretilir. Burada dikkat çekici
bir diğer nokta da her doğan yavrunun kendine hazırlanan memeyi bulabilmesidir.
Aksi takdirde vücuduna zararlı olacak bileşimdeki sütü emecek ve aldığı süt
kendisine zarar verecektir.
Bu beslenme sistemi de olağanüstüdür ve özel bir yaratılışın eseri
olduğu çok açıktır. Annenin bu işi bilinçli olarak düzenleme imkanı yoktur.
Bir hayvan nasıl olur da, farklı büyüklüklerdeki yavruların ihtiyacı olan sütün
bileşimini hesaplar? Hesaplasa bile, bunu nasıl kendi vücudunda üretebilir? Bu
üç ayrı sütü, üç ayrı kanaldan nasıl verebilir?
Kuşkusuz kanguru bunların hiçbirini yapmamaktadır, onun, vücudundan
çıkan sütün üç ayrı türü olduğundan haberi bile yoktur. Bu, olağanüstü işlem
kuşkusuz hayvanın yaratılışından kaynaklanmaktadır.
0'NUN BİLGİSİ
OLMAKSIZIN, HİÇBİR DİŞİ GEBE KALMAZ VE DOĞURMAZ DA !
ÖMÜR SÜRENE ÖMÜR VERİLMESİ VE ONUN ÖMRÜNDEN KISALTILMASI DA MUTLAKA BİR
KİTAPTADIR. GERÇEKTEN BU, ALLAH'A GÖRE KOLAYDIR.
FATIR 11
Düşünen İnsanlar İçin (dökümanlarından)