.


ARISTO’NUN IZINDE HUZURLU VE DİNGİN BİR DOĞA PARÇASINA YOLCULUK
                                              ASOS -BEHRAMKALE
.                                            .

                                                        . 23 Nisan 1999 ‘un tatile geldiği dönemde gitmeyi planladığımız ancak sonrasında gerekli sayıyı bulamayıp iptal edilen ASOS gezisini gerçekleştirme sansına nihayet kavuştuk. Baraka’nın bu yaz planladığı Hindistan gezisi için hazırlanmış özel bir midibüs ile yapılan bir organizasyondu . Aslında Baraka çalışanlarının yanısıra yalnızca bizim grup vardı. Uzun zamandır birbirimizi tanıyoruz, tam bir baraka çalışanları ve müşterileri karışımıyd . Cuma akşamı Baraka’da buluşup saat 02:00’de Taksim'de ki hareket saatini beklerken müziğin ve alkolün sınırlarında dolaşıp kendimizi yolculuğa motive ediyorduk. Bu grup da Ogün , Ben ve Erol vardı. Günay, Kenan ve Günay’ın bir arkadaşı bize yolda katılacaklardı. Onun yanısıra Baraka'dan tanıdığım Erdinç, Erhan, Semra , Müf, İsmail , Levent , Emir ve ismini bilmediğim elemanlar da  vardı ekipte.

Saat geceyarısı 02:00’de Taksim'den haraket ediyoruz. Yine küçük ve dar koltuklar başımızın belası olacağa benziyor
,neyseki yol Bafa’dan daha kısa deyip rahatlamaya calışıyoruz (Ancak sonra hiçde kısa olmadığını görüyoruz. Bel ağrısı, uykusuzluk artık bu turlarda bizim ayrılmaz arkadaşlarımız oluyorlar.). Elde şaraplar yolculuk başlıyor, bizde şişeyi açıyoruz. Bir derken ikinci şişe artık  uyumaya hazırız , gecenin karanlığında yolculuk ay işığının altında sarı rengiyle parlayan minibüsün içinde bizleri iyice kucaklıyor arka koltukta Erol, Ben Ogün ve Kenan gayet samimi bir şekilde uyuma denemeleri yapıyoruz.  Kenan’ın Almanyadan ithal özel ilacı uyumamız için kullanılınca ters tepki yapmazmı! Hadi gece yarısı kahkahalar yükseliyor arkadan zaten king ( Bir tür iskambil kağıdı oyunu)  oynayan grupta bizden aşağı değil. Derken yarım uyku ve saat 08:00’ de  Ecebat iskelesine varıyoruz. Kıyıdaki kahvecinin kazığı ile uyanıyoruz ( İğrenç bir cay servisi.) Sonrası bizi Çannakkale' ye götürecek arabalı vapurdayız. Çarşıda kahvaltı molası, dondurmalı höşmerim ve börekle bizi biraz kendimize getiriyor. Günlük gazeteler alınıyor ve yine yoldayız. Çannakkale boğazın kenarında bir kıyı şehri ancak şehrin insana anımsattığı tek şey 1. Dünya Savaşı'nda ki o ünlü savunması oluyor. Heryerde bu izler mevcut, Otel isimlerinde Anzak görmek dağlarda yazan “dur yolcu “ ile başlayan dörtlük, denizden görülen şehitliğin anıtı, herşey bu anıları canlandırıyor. Herhalde Anzak’ larda bunu yaşıyorlarki (Ayrıca tarihlerinin en önemli olayı olması dolayısı ile) her tanıdığım Avustralya’ lı ya da Yeni Zellanda’lılar burayı mutlaka ziyaret ediyorlar . Benim içinde bundan önemlisi daha önce hiç gelmediğim bu topraklardan geçiyor olmanın heyecenı..Yine yeşilin içindeki dar yoldan Assos’a doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Yolun bitimine çok az bir süre kala aracımız duruyor ve özel dizayn avantajlarından birini test etme imkanı buluyoruz. Hep birlikte içerideki merdiven vasıtası ile aracın üst katına çıkıyoruz. Dışarıdan , aracın üzerinden yolu, denizi ve Behram Kale'yi seyretmek aşağıda kıvrılıp giden yolu izlemek ve uçurumlar hem uykumuzu açıyor hemde ayrı bir renk ve coşku katıyor yolculuğa. Assos’un dik yokuşunda tekrar aracın içindeyiz .

Karşımızdaki küçük tepenin üzrindeki tarihi Behram Kale’yi ve köyünü geçince karşımıza masmavi deniz, tatlı tatlı esen  Ege meltemi ve yüzülerek gidilecekmiş gibi görünen Midilli Ada'sı çıkıyor. Tarihi Asos çarşısını geçip kalacağımız camping türü ilkel görünümlü yerimize geliyoruz saat 11:00. Küçük bungalowa yerleşiyoruz, yatağa uzanıp kapını çerçevelediği manzarayı , iki kaktüs, masmavi gökyüzü, serin bir meltem, pırıl pırıl bir deniz oluşturuyor. Ortam çok sakin ve huzur veriici. Ancak ödediğimiz para ve kaldığımız yeri kıyaslayınca biraz keyfimiz kaçmıyor değil. Hemen yolculuğun ve uzun zamandır denizden ayrı kalmanın arzusu ile kendimi suya atıyorum. Hava bulutlu ancak deniz muhteşem kumsal yok, kıyılar kayalık ve birazda deniz kestanesi olduğu için işletmeciler pansiyonlarinin önüne küçük tahta çıkıntılar yaparak denize girmeyi kolaylaştırımışlar . Gerçi benim için farketmez, denizin her türlüsünde, her şartta eğer coşmuş isem engel olmam mümkün değil. Kısa bir yüzme seansı ile rahatlıyorum, herkese tavsiyeme rağmen az kişi buna cevap veriyor. Ne yazık.

Daha sonra kahvaltı ve kısa bir sohbetten sonrası hepimizi uyku basıyor. Saat 16:00' ya dek uyuyup daha sonrada Günay Ben ve Erol küçük Asos çarşısını geziyoruz.  Gözüme ilişen en önemli özellik heryer temiz, çarşı içindeki iki taşbina orjinal bir hava yaratıyor, buralar otel ve önleri restaurant. Araçlar da restaurant ve otelin arasından geçiyor ki bu sanırın yabancılara oldukça ilginç geliyor. Eski ve huzurlu bir hava hakim minyatür Asos’a. Henüz sezonun tam başlamaması, havanın biraz bulutlu olması, sanırım bize sakin bir Asos gösteriyor. Küçük dalgakıranın kenarında oturup gözleme ve çay ile küçük bir keyif yapıp tekrar pansiyonımuza dönüyoruz. Saat 17:30'da ekipçe tepede ki tarihi Behramkale' ye ve helenistik dönemden kalma Asos harabelerine ve ARISTO’nun uzun süre yaşayıp dersler verdiği ve bugün birkaç taşyığının dan başka hiçbirşeyin kalmadığı, ancak tepeden güzel bir manzaranın olduğu tapınağı ziyaret ediyoruz. Tarihle içiçe Behram Köyü' nü geziyoruz. Yaşlı köylü kadın ve erkekler ağırlıklı yörenin zeytin ve yağı ve bazı bitki tozlarını, kilim ve benzerleri satmak için yollara tezgahlar kurmuşlar. Çanak, çömlek kalıntılarıda tarihi eser olarak ilgi çekiyor olmalı ki onlara da fazlasıyla rastlanıyor . Tekrar geri dönüyoruz . Yemek için beklemedeyiz bu sırada dolunay , etrafını kaplayan pamuk gibi ince bulutlar, denizin sisi ve kokusu küçük dalgalarla tatlı meltemin dansı rakı içmeye gerek bırakmadan bizleri serhoş etmeyi başarıyor, en azından beni… Huzurlu bir akşam Kenan'ın ısrarı ile deniz kenarında içiyoruz dalgalarla kucaklasarak küçük tahta iskelede yıldızların ve dolunayın aydınlattığı gecede uzanıp gökyüzünü seyret mek çok inanılmaz bir duyguydu. Ekip bu rahatlıkla kıyıda uzanıp kaldı atyaktaki tek eleman Kenan gecenin karanlığında dev cüssesinin oluşturduğu silueti ile tarihten kopup gelmiş gibi ilginç bir karakter gibi görünüyordu..

Gece 00:00 civarında günün yorgunluğu, rakı masasının üzerine çökünce kahve ve baklava faslından sonra uyumak için serin gecenin içinde yataklarımıza kavuşup huzurlu bir uykuya dalmak istiyoruz , Ama ne mümkün, diş ağrım ve Erol ‘un horultusu beni mahvediyor, ama bu yazımın içine bu gereksiz ayrıntıları katmanın ne anlamı varki diye de satırları yazarken düşünüyorum.

Sabah güneşli güzel bir dönüş günü, herkes denize koşuyor kahvalti ve deniz sefasi saat  12:00' ye dek sürüyor . Hesap kapatıp yolculuğa hazırlanıyoruz. Hafif tuzlu bir hesap faslı ve haksızlığa uğramışlık hissi keyfimize az da olsa limon oluyor. Dönüş başlangıcı ve öğle yemeği için Behramkale Köyünde ki  küçük bir köy evinde tarihle iç içe yöreye özgü avcı böreği, mantı, gözleme ve nefis yayık ayranı ile ziyafet çekiyoruz. Fiyatlar gayet uygun. Sonrasında köy kahvesinde cay faslı ve dönüş yolculuğumuz başlıyor .

Yine aracın arka koltuğunda oturmuş gündüz yolculuk etmeyi şans olarak değerlendirip etrafı setrediyor ya da king oynuyoruz. Yolda ki bir yakıt istasyonunda ki buz gibi biralar beni kendime getiriyor. Biranın o eşsiz tadı öyle güzel bir keyif ki ancak yolculukda pek  uygun bir içecek olmadığını hernekadar biliyor olsak da yinede tuvelet ihtiyacının dayanılmaz hafifliğine ihtiyaç duymamak mümkün olmuyor.                              .asos kalintilar

Yolculuk oldukça uzun sürüyor akşam yemeği için Tekirdağ’ı 20 km. kadar geçince yol kenarında mola verip meşhur köftelerden atıştırıyoruz ve gece yarısı Taksim’de başladığımız noktaya dönüyoruz herzaman olduğu gibi.

ASOS ; Doğası ve küçücük alanındaki orjinal yapılarıyla cok hoş bir mekan olarak aklımda kalıyor. Denizi mükemmel görünüyor , tam karşıdaki Midilli Adası ayrı bir renk katıyor ortama. Behramkale ve natil kalıntılarla zengin bir tarihi geçmişe sahip .Ancak beni açımdan en önemli değerlendirme oraya takrar sevdiğimle  gidip ortamın huzurunu ve dinginliğini birdaha yaşamak isteği diyebilirim.

                                                                                               Geronimo Yalnız Kartal  30/06/1999


                                                                                           Gero Gezi Sayfasına Dön