Cumhuriyet Bayramında İznik
28 Ekim 1999 perşembe günü yine kısa tatilin karı hesabıyla güne telaşlı basladim . Ogün ile ikimiz 3 gün uğraşıp son anda İstanbul' a yakın olması ve de kolay ulaşılabilmesi açısından İznik’i ve göl kenarını tercih etmiştik. Çamlık Motel’in telefonunu uzun uğraşlarla bulduk, ilk olarak 15 kişi ile baslayan rezarvasyon girişimlerimiz perşembe sabahı en son 5 kişiye kadar duşmüştü. Bu biraz moralimi bozmuştu açıkcası ama ne yapalim birkere karar verilmişti ve dönmek ölmek demekti. Ogün ile ikimizde bile kalsak gidecektik. Kenan ve Günay bize cuma katılacaklardı . Bu telaş içerisinde 13 : 00'de iş yerinden çıkıp 14:00 de eve vardığımda Sevtap'da gelmişdi hızlı bir hazırlıkla 14:15 de evden çıktık 15:30 Yalova feribotuna yetişmemiz gerekiyordu ve böyle bir günde bizim biletimiz dahi yoktu. Ogün ile saat 15:00 de Yenikapı' da bulusmak üzeri randevulaştık haydi kolay gelsin…
15:05 Yenikapi' ya vardığımda bilet kuyruklarinin kapıları aştıgını görünce yıkıldım, beklemek kaygısına Ogün yetişti ve 5 adet bileti bana gösterince açıkcası gözlerime inanamadim ama bu işe sevindim çünkü telaşımın sonucunu görmek beni mutlu etti. Ogün ile beraber arkadaşı Gülnihal de bize bu yolculuk da katılmıştı. Musti ‘ ye sabahtan beri ulaşamayınca onun o saate bize yetişme şansı ortadan kalkti ,bir fazla biletimizi akbaba gibi üzerimize atılan birine sattık ve feribota bindik . Açlığımızı Sevtap’ın servisiyle gemide yatıştırıldı .Bize ilk defa katilan Gülnihal sesiz birine benziyordu soru sorunca cevap vermesi ve konusmasini o an farkedebildim .. Eh henüz yeni tanismistik 16:45 de Yalova ya vardık ve ilk dikkatimizi çeken deprem’in izlerini halen taşıyan ve bizede oradaki insanlar kadar olmasada o acıyı birkez daha hissetirmesi oldu. Her yer çadır doluydu ve insanlar halen çadırlarda kalmakta idi. 45 dakika bekleme ile Yalova’dan İznik’e her ..:30 lu saatlerde midibüsler kalkmakta idi , 17:30’da hareket ettik. Daha önceleride geçtiğim Bursa karayolu benim için ilginç değildi belki ama yağmur sonrası gökyüzündeki bulutların binbir renkerle bezenmis elbiseler giymis dansçılar gibi oluşlari ve dansları beni İznik’e varıncaya ve hava kararıncaya dek etkisi altında tuttu. En son Erzincan’ da bukadar güzel doğanin renklerine şahit olmuştum ve de uzun bir zaman geçmişti.. Bu arada özgür ve Mustafa da 16:45 de Kartal iskelesinden son an da deniz otobüsüne yetişmiş bizi 1 saat farkla takip etmekteydiler. İznik’e vardiğimizda hava kararmış ve sokak lambalari bu küçük ve şirin ilçenin sokaklarını aydınlatmıştı. Meydandan asagıya yürüdük ve karşımıza deniz kıyısındaki kasabaları andıran bir sahil şeridi ve çamlı yol cıktı. Şehirin içine bukadar yakın aynı zamanda da bir okadar uzak göl kenarındaki motelimize vardık. Motel sahipleri Cumhur ve Orhan beyle tanışıp göl manzaralı ama o akşam kalerüferlerin yanmadığı soğuk odamıza esyalarımızı yerleştirip, motelin restaurantına indik …Burası için iyi sayıllabilecek bir restaurant..
Buraya kadar Yazılanların Tarihi: Kasım 1999
Aklımda Kalanlar ve İznik Zamanı
Yukarıdaki satırları ogünki notlarımı karıştırken
buldum. Aradan 3 Yıl geçmiş şu anda yazıyı ogünki gibi yazabilme ve hatırlayabilme
şansım yok, ancak aklımda kaldığınca aşağıdaki notlarla sonlandırıp sayfada
en azında genel anlamda paylaşmak istedim.
.
İznik İstanbul'a oldukça yakın bir sevimli
ilçemiz. Yalova üzerinden - Bursa istikametine giderken Orhangazi ilçesinden
sola doğru iznik yoluna giriyorsunuz yol size göl manzarası ve başta
zeytin olmak üzeri verimli bahçelerle eşlik ediyor. Göl kenarında balık
restaurantları yolculara ve meraklılarına alternatif seçenekler sunuyor
. Daha önce iş dolayısıyla yaptığım bir gezide bu restaurantlardan
birinde yediğim balığın tadını doğrusu halen hatırlıyorum.
Gezimizden aklımda kalanlar şöyle:
İznik merkezine minibüsler ile , vardık meydandan aşağıya, göle giden genişce
bir yoldan yürüyerek ( ki bu yolun iki yanındaki evlerin güzelliklerini
hatırlıyorum . Bahçeleri ve çiçekleriyle) göl kenarına ulaştık. Yine aynı
şekilde göl kenarından giden bir asfalt araç yolu daha mevcut, yol sola
doğru sanırım Yenişehir yönüne gidiyor . Bizde biraz ilerde bu istikamette
ki Çamlık Motel 'e gidiyoruz. Yukarıda burayla ilgili ilk girişi
yapmışım ama söyleyebileceğim ekstra şeyler şunlar; Odaların küçük
birazda mevsim itibari ile soğuk olduğu yönündeydi , temizlik
iyiydi. Ancak asıl söz edilesi noktası Restaurant'ı denilebilir.
Yemekler ve mezeler çok iyiydi . Rakı balık , et ve mezelerden oluşan yemeklerimizin
güzel olduğunu hatırlıyorum . Daha öncede kısa süreli burayı tercih etmiş
ve tekrar gelmiş İstanbul'lu kalabalık bir grubu hatırlıyorum . Gece yemeklerden
bir müddet sonra rakının etkisini göstermesiyle , restaurantın gettirtiği
müzisyeni susturup , o grubtan bir beyin eşssiz klasik türk müziği , sanat
müziği fasılını sonrasında bizlerinde buna katılmasını , birnevi atışmayla
geçen oldukça eğlenceli bri geceyi hatırlamaktayım. Restaurant işletmecilerinin
( aynı zamanda motel sahip ve işletmecileri) pozitif yaklaşımlarının da
geceye ve geziye keyif kattığını söylemeliyim.
.
Orada kaldığımız süre içerisinde , göl kenarında
yaptığımız piknik, yine küçük iskeleden balıkçı sandallarının siluetinde
batan güneşi ve eşsiz manzarayı ve insana huzur veren atmosferi söyleyebilirim.
Günay'ın bir sabah erkenden şehrin içinde
attığı tur sonrası , dünyaca ünlü ve İznik denince ilk akla gelen Çini'lerin
nasıl yapıldığı, işlendiği atölye ve okulu buluşu . Sonrasında hepberaber
bu okulu ziyaretimizi , çinilerin özellikleri, nasıl boyandığı, desenlerin
yapılışı , nasıl pişrildiği ve aşamalarını oradaki tatil olmasına rağmen
bize yardımcı olan yetkililerden öğreniyoruz. Ayrıca atölye
ve okulun binası ve bahçesininde çok estetik ve güzel olduğunu şu an hatırlayabiliyorum
. İznik' e gidipte bu dünyaca ünlü çinilerin nasıl yaratıldığını ögrenmemek
ve görmemek olamaz diye düşünüyorum.
.
İznik ile ilgili bir başka hatırmda kalan
noktayı yine ilçenin pazarı ile ilgili söyleyebilirim. Alışveriş yapmak
için durduğumuzda klasik ve tarihi bir Türk kasabasının çarşısında
olma hissini İznik'de yaşıyabiliyorsunuz. Cadde üzerinde küçük, küçük bir
çok dükkan ,hatırımda en çok kalanlar ise hediyelik satanlar ile
zeytin satanlarıydı.
İznik'de doğa severler içinde birçok seçenek var ; Bir günümüzü ilçeyi ve gölüde yukarıdan görebileceğiniz bir karayoluyla gidilen Sansarak Kanyonu'na ayırıyoruz. Yol şehrin içinden ve eskiden şehri kaplayan surların bugüne dek kalan tarihi kapılarından birini geçerek çıkışla başlıyor, tırmanarak yukarılara çıkıyoruz, sonrasında bir köyden geçip yolun bittiği noktaya ulaşınca yine aracımızı riske atmamak için stabilize yoldan yürüyüşle bize tarif edilen noktadan Kanyona varıyoruz . Mevsimin etkisiyle , sonbaharda doğaya hakim olan renklerin tüm tonlarını Sansarak kanyonunda görüyoruz . Halen o enfes renklerin cümbüşünü gözümün önünde canlandırıyorum.
Ekip olarak kanyonun bir yamacından yürüşüşle kanyonun dibine ulaşıyoruz . Kenan'ın bizi araçta beklediğini hatırlıyorum . Dik yamaçtan kanyonun tabanına ulaşıyoruz inişte kanyonun başı ve sonu hakkında tahminde bulunacak bir imkan olmuyor malesef, kanyon kıvrılarak gözden kayboluyor . Aşağıdaki derede biraz yürüyüş yapıyoruz manzaranın ve sessizliğin keyfini çıkarıyoruz.Fotoğraf çekiyoruz sonrasında da geri yukarıya çıkıyoruz. Yukarıda aklımda kalan bir keyif de köylülerden aldığımız taze köy ekmeği ve peynirle yaptığımız piknikvari olay oluyor. Aynı yolumuzla geri dönüyoruz . Başta da söylediğim gibi bu yolla dönüşte İznik ilçesine ve gölüne tepedeki açıdan bakıp harika manzarayı seyredebiliyorsunuz.
Evet İznik gezimi o tarihlerde yazamamıştım . Ama şu kısa yazıyı yazarken de anlıyorumki orayı çok sevmişim çok ayrıntılı olmasada genel özelliklerinin ve beni etkileyen noktalarının hala o günki gibi aklımda olması bunu kanıtlıyor..
Son söz ; Özellikle İstanbul'da yaşıyorsanız ve kendinizi sıkıntılı hissedip birşeyler yapmak , değişik yerlere gitmek istiyorsanız . Bir Cuma akşamı Oraya doğru yola çıkın , seveceksiniz.
Yazan : Geronimo Yalnız Kartal
Bu yazı 25 Eylül 2002 tarihinde tamamlanmıştır.
Linkler: İznik Belediyesi Sayfası