Herzaman olduğu ve olmasının devam etmesini dilediğimiz cümleyle başlıyoruz bu yazıya. "Yine bir zaman aralığı ve yine yollardayız , mutlu ve heyecanlı" . Bu kez zamanımız bir ramazan bayramının 4 günlük tatili . Yolumuzu, rotamızı Bursa'nın Mudanya ilçesine bağlı sevimli belde , eski adı Tirilye yeni adı Zeytinbağı' na çeviriyoruz..
Başlangıç organizasyonunu , rezarvasyonları sevgili arkadaşlarımız Ogün ve Erdinç üstlendiler . Tabii Erdem gibi hassas bir arkadaşın varlığını es geçme gayretleri başarılı olamadı. Odalar, otel, yöre , yemek , kredi kartı, atm vb. gibi detaylar konusundaki bazı eksiklikler de bu girişimle giderilmiş oldu . Yola üç ( Tirilye öyküleri üç adet olunca ve üç köy , üç din görevlisi vb.. Sanırım en uygunu bizim de üç koldan gitmemiz olurdu.) grup halinde hareket ettik.
[ Tirilye isminin geçmişten gelen üç öyküsü ; 1. Cenevizliler zamanında, Sivzi, Trilye ve Kapanca'da üç köy vardi. O yılların korsanlari bu köylere sürekli saldırırlardı. Köy halkı dağınık kalırlarsa saldırganlarla baş edemeyeceklerini anlar ve üç köy şimdiki Tirilye'de toplanır ve Tirilye oluşur.
2. M.S 376'da Hristiyan din adamlari, İznik'te toplanmışlar. "İznik Konsülü" diye tarihe geçen olayla din adamları arasında yorum farkları ortaya çıkmış. Aya Yani, Aya Yorgi ve Aya Satri adlarında üç papaz, başpiskoposla anlaşmazlığa düşünce afaroz edilmişler. Onlar da Tirilye'nin bulundugu yere gelmişler . Bu üç papazdan ötürü, " Tri: Üc; İlya: Papaz" buranin adı Tirilya olmus.
3. Bir başka rivayette ise Latince Trilye " kirmizi balik, barbunya " anlamına geliyor. Dere ağzında bol miktarda barbunya balığı bulunurmuş ve buradan Doğu Roma İmparatorlarına barbunya balığı götürülürmüş .
Yazarın Notu : Burada bahsi geçen bilginin doğruluğu tam değil gibi , bir başka kaynaktan okuduğum bilgiye göre , Trilia' ya Rumca ya da Latince'de rastlanmıyor, yapılan incelemede eski rumca metinlerde yani daha eski dilde , kırmızı barbunya balığına bu isim verildiği belirtiliyor ve Tirilye' ninde ismini bu bölgedeki meşhur balıktan aldığı belirtiliyor . Bizde Savarona'da bu lezettli balığın tadına baktık gerçekten çok güzeldi ]
İki özel araç ; Kenan , Günay, Sevgili Kızları minik maskotumuz Tomris , Sedat ve Tomris'in yardımcsı Ayper hanım bir araçta, diğerinde Erdinç , sevgili eşi Arzu, Ogün, Fatoş , Hampar ve bizler Bostancı üzerinden deniz otobüsü ile Geronimo, Desmina, Buyfuss (Erdem diye geçer nüfus kayıtlarındaki ismi) , Nilhan, Ayça ( Nilhan'ın Ankara'dan gelen öğretmen arkadaşı).
İlk iki grup sabah karayolundan
yola çıktı . Rezervasyonumuz beldenin yegane konaklama yeri ( Pansiyonlarda
var , özellikle yaz aylarında aktif.) olan Tirilye Otel'de
( Eski Belediye Oteli olan bina daha sonra restore edilerek
Mudanya'da ki Montania Otel'in işletmesinin bağlantılı
kuruluşu olarak açılmış) yapılmış. Ekip bizden önce varıp yerleşiyor hatta
birde meyhaneye oturup keyfe bile dalıyorlar . Bizim
yolculuğumuz 17:15 'de Bostancı' dan başlıyor . Sonrasında denizotobüsü
Yenikapı' ya uğruyor, yolculuk uzun ve bayram üzeri olduğu için D.O
oldukça kalabalık . 19:30 civarında Mudanya' ya ulaşıyoruz. Otelimizin
organizasyonu ile Montania önünden bir araç bizi alıp Tirilye' ye
götürüyor . Gece karanlık, adına layık zeytin bahçelerini delercesine
açılmış 10 km.'lik bir yolu aşarak varıyoruz Tirilye'ye,
oteldeki personeli bizi karşılıyor .. Otel iki katlı gayet
temiz ve sevimli görünüyor , alt kattaki odalara dışarıdan ulaşıyorsunuz
, hemen önünde küçük bahçesi ve beldenin meydanı yer alıyor. Sabah uyandığınızda
, dışarıya çıktığınızda meydandaki araçlar ve şöförlerle karşı
karşıyasınız. Şöför deyince Tirilye'den Mudanya'ya 30 dk. da ve Bursa'ya
da devam eden minübüsler çalışıyor . Tabii ki tersi istikamette de . Yani
özel aracı olamayanların da rahatça gidebileceği bir belde Tirilye .
Sonradan bize katılan Levent ve Yasemin'in katılımlarıda Ayvalık üzerinden
geldikleri için Bursa üzerinden bu araçlarla oldu
.
.
Trilye Hotel
Trilye Belediye ve Parkı
Otele vardıktan sonra kendimizi
hemen sokağa attık. Ekibi bulmaya çalışıyoruz , rakının o büyülü
tadını damağımda duyumsamak istiyorum . Hemen otelin arkasındaki Tirilye'nin
en haraketli caddesinden sahile dek iniyoruz. Gözümüz karanlıkta da
olsa beldeye özel yapılarda , küçük dar sokakları ve
arnavut kaldırımlarında . Rumlardan kalmış , kah restore edilmiş , kah
yıpranmış ama içinde insanaların olduğu o sevimli evler . Sahile
ulaşıyoruz , Liman Restaurant , Şeker Ev ve Savarona isimli restaurantlar
var. Erdinç ile telefonlaşıyoruz, gelirken caddenin üzerinde beyaz
tüllerle içerisinin gizlendiği , dikkatimizi çeken ve yöreye
has bu tarz yerlerin karakterestik özelliklerini taşıyan sevimli
mekan " Mehmet Ali Restaurant" da olduklarını öğrenip geriye
dönüyoruz , saat neredeyse 20:30 civarı . Küçük bir restaurant, bizim
ekip birinci 70'liğin sonuna gelmiş, büyük bir neşe ve samimiyetle
bizi karşılıyor . Bayrama ulaşmanın coşkusuyla yöre insanlarından
oluşan diğer masalar ve bizim 13 kişilik grubumuzla mekan keyifleniyor
. Atmosfer acayip sıcak ve sevimli. Menü hemen önümüze akıyor, önce
rakı ardından yöreye has harika zeytinlerden ve yağından oluşan çeşitlemeler,
bol zeytinyağlı salata , güveçte karidesin " Çızlama
"
denilen biraz acılı süper lezzeti, sonrasında Lüfer servisi ( Pardon iştah
kabartmak istemem ancak belkide Tirilye'nin en özgün taraflarından biri
bizim için bu mekanda geçirdiğimiz saatler oldu, bu nedenle bu kısmı özellikle
belirtmek gerek.). Sedat 'ın " Burası acayip KIYAK biryer,
tam bize göre " deyişini hala hatırlıyorum ve tamamen katılıyorum.
Mekanda bize servis yapan Vedat Ağbey çok keyifli bir insan
, bayrama tez ulaşma gayretiyle biraz erken güzelleşmiş , keyifler gıcır.
Sürekli Kenan'a "baba" deyip ( Her anlamda babalığa
en layık görünenimiz O , hem gerçek baba, hemde sevimli cüssesiyle de öyle
görünüyor.) öpüyor , balığın torpilliside tabii ki bu vesile ile
babaya gidiyor. Mehmet Ali' de ki bir başka dikkat çeken özellik servisin
son derece hızlı ve güzel olması ( Önemli çünkü ertesi akşam tercih edeceğimiz
Savarona Restaurant 'da bunun tam tersi ciddi bir servis sorunu yaşayacağız.)
ve de tv de sürekli TRT 4 kanalının ortama ayrı bir hava katan yayınının
yüksek sesle açık olması. Eh bu kadar keyifli bir ortamada bize düşende
rakı şişesinde bir balık olmaktı herhalde . Kısacası Mehmet
Ali Restaurant' da harika bir akşam geçiriyoruz. Tavsiye edebileceğimiz
bir mekan ve fiyatlarıda oldukça makul. Sonrasında gece huzurlu ve
dingin bir uykuyla bizi sabaha taşıyor.
.
.
Eski Kilise , Şimdiki Camii
Bir Trilye Evi
Ertesi sabah Tirilye
içerisinde küçük bir gezintiye çıkıyoruz , önce ortasından geçen,
göreceli olmakla beraber büyük caddesiyle sahile doğru iniyoruz. Yol harika,
iki taraftaki tarihi evler ve aralardan arnavut kaldırımlı dar sokaklar.
Evlerin büyük bir çoğunluğu eski Rum evleri. ( Bu arada Tirilye aslında
eski bir Rum yerleşimi : Asıl sahipleri, Kurtuluş Savaşı’ nı takip
eden 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması şartları gereğince mübadele
yoluyla Yunan adalarına göç eden Rumlar olan bu evlere yine o dönemde Yunan
adalarından gelen Türkler yerleştirilmiş. 17/04/1999 Star Gazetesi
bilgisi) Ancak kaldırımlar, parke taşları yerine hazır beton
kalıplarla döşenmiş , herşeye rağmen temiz ve düzenli. Evlerin büyük bir
çoğunluğu harap durumda. Bu kadar güzel , kültür mirası niteliği
taşıyan bina ve evlerin bunca ilgisizliğe terk edilmesi gerçekten
üzüntü verici. Bir kaç restore edilen bina da sanırım kişisel çabalarla
gerçekleşmiş . Dar sokaklarda gezintimizi sürdürürken karşımıza tarihi
yapılar çıkıyor(
Bu yapılar hakkında kısa bilgi : Tirilye
tarihi kiliseleriyle ünlü. Bizans döneminden kalma Hagios Stephanos
Kilisesi, Panagia Cemaat Kilisesi, Siyi Başmelekler Kilisesi
bunlardan sadece birkaçı. 1661 yılından bu yana Fatih Camii olarak kullanılan
Hagios Stephanos'un şadırvanı dikkat çekiyor. Panagia Cemaat
Kilisesi ise 10. yüzyıl ortalarına ait Orta Bizans doneminin tipik
yapısı. Artık sadece iki kat fresk bulunan yapının duvarları hala sağlam.
Siyi Başmelekler Kilisesi de 780 yılına ait. Konstantin Porphyrogenetos
tarafından yaptırılmış. Tirilye'nin bir başka ilginç yapısı 1909 yılında
yapılmış ve 10 yıl öncesine kadar eğitime hizmet vermiş okulu. Okulun öğrencileri
arasında eski Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Başpiskopos Makarios
var 6-4-1999
Radikal
). Herbiri kültür
mirasımızın derinliklerinden fışkıran ve ağlatacak derecede
hasar görmüş özellikleri ile dikiliyorlar karşımızda.
Sahile inen cadde üzerinde Tirilye'
nin birbaşka, belkide en önemli özelliği olan zeytin ve zeytin
ürünlerinin satıldığı dükkanlar var ( Bknz: Resim
aşağıda ). Buradan yapacağınız küçük pazarlıklarla
uygun fiyatla taze üretilmiş, temiz, katkısız, tuzlama
, salamura, kırma, sele türü zeytini ve yine belkide ülkenin en iyi
zeytinyağını satın alabiliyorsunuz. Zeytin ürünlerinin buradaki oluşumunda
hiçbir katkı olmadığı açık, her biri yerli üreticilerin nefis lezzetli
ürünleri . Yolculara imkanları ölçüsünde, en azından zeytinyağı ve zetyin
almalarını öneriyorum. Bizler dönüşte, Karacabey yolu üzerinde Trilye'
nin 1 km. kadar dışındaki zeytinyağı fabrikasına kadar yürüyüp, taze
zeytinden sıkılmış yağı alıp , ürünün zeytinden yağa nasıl
dönüştüğüne de şahitlik etme şansı buluyoruz. Bir not ; Taze yağ
bulanık görünür , bekledikçe orjinal rengini alır.
.
.
Trilye Bursaspor Kuaförü
Trilye Caddesi , sokakları ve zeytin satıcıları
Yine bu karizmatik cadde üzerinde
dikkatimizi en çok çeken yerlerden birisi de fanatik bir Bursaspor taraftarı
olduğu anlaşılan berber ve dükkanı , köhne, eski görünümü ve onu süsleyen
yeşil beyaz renklerle Tirilye' den farklı bir manzara doğrusu (Bknz.
Resim yukarıda).
Sahildeki küçük kulubesi olan
, işletmecisi Selanik göçmeni, son derece özenli ( Sanırım Bayram nedeniyle)
giyinmiş yaşlı amcanın çaybahçesinde , Arzu'nun kendi elleriyle
hazırladığı türk kahvelerini
yudumlarken sahilin ve kahvenin tadını hepberaber çıkardık. Sonrasında
grup kah köyün içinde kah otelin bahçesinde gezinti yaparak ya da
gezinin karekteristik oyunu king oynayarak zaman geçirdi . Biz Hampar
dostumla belde yerleşiminin neredeyse tamamının çevresini
dolaştık . Sayfadaki resimler Hampar dostumun dijital makinesi ile
tarafımızdan çekilmiştir.
.
.
Trilye'nin Genel Görünümü
Kemerli Kilise
Kısaca özetlemek gerekirse
; Gerek gidilecek mesafesinin özellikle İstanbul'a yakınlığı,
gerek konaklanacak mekanın kalitesi ve sıcaklığı( Tirilye Hotel )
, gerek yemek imkanlarının güzelliği ( Mehmet Ali Restaurant.),
gerekse de doğal güzelliği , kültür mirası olan evleri, kiliseleri
ve tarihi binaları ile Tirilye mutlak gidilesi görülesi bir yer.
Bir akşam alternatif olsun diye gittiğimiz Savarona restaurant'ın ortamını beğendik ancak, gerek servis, gerekse de fiyat konusunda gösterdikleri olumsuz tavırları nedeniyle sizlere maalesef öneremeyeceğim . Belki hoş bir yaklaşım değil acak memnun kalmadık. Yine Mahur Restaurant'ın boş mekanına yemek yememek yüzünden bizleri kabul etmemesi de Trilye ve mekanları açısından başarısız bir işletmecilik anlayışı olarak eleştirilebilir. Liman Restaurant ve Şeker Ev için yorum yapma şansımız olmadı . Ancak diğer iki restaurantı tavsiye etmiyorum.
Geceleri Trilye Otel' in küçük
lobisindeki uzun ve keyifli sohbetlerimiz , işletmeci Nusret beyin servisi
ile zeytin közü ile ızdırap haline gelen nargile patimiz ( Çekmekten
gözlerimiz yerinden fırlayacak gibi oluyordu..) ve tabiiki hep kaybeden
ben olsamda efsane king ( bir tür kart oyunu mesela pişti .) partilerimiz
Trilye' den bize kalan tatlı anılar oldu. Üçüncü günümüzde Trilye'
nin iç bölgelerinde olduğunu öğrendiğimiz göletin bulunduğu yere yaptığımız
yolculuğumuzda , 5 lt. lik kırmızı şarap ve sucuk partimizideki keyif
, yağan yağmura ve ısrarlı yolculuğumuza rağmen gölete ulaşamayarak geri
dönüşümüze dek herşey güzel bir tat olarak kaldı belleklerimizde.
.
.
Ekibin Bir Grubu ( Maskotumuz Tomris )
Sucuk, şarap , yağmur , ateş ve biz
Belki birgün yine, yeniden
görüşmek dileğiyle Tirilye . Sana , kültür mirasına ve ziyaretçilerine
saygı duyulan bir Trilye ye.... ( Duyulmadı demiyoruz , daha çok duyulmasını
umuyoruz. Bizleri ağırlayan Trilye Hotel Yetkilisi Nusret Esgin' e ve Mehmet
Ali Restaurant' ın garsonu Vedat babaya özel teşekkürlerimizle.)
Dönüşümüzde Marmara Denizi' nde ki fırtına nedeniyle yaşanan maceralı yolculuğu hiç saymıyorum . Eğer deniz yolu ile dönecekseniz sabah kalktığınızda denize bakın ve önceden işletmeyi sefer hakkında mutlaka arayınız.
Nasıl Gidilir :
Özel Araçlarınızla Bursa üzerinden Mudanya, oradan Tirilye' ye (
Bursa - Tirilye arası araç bulunabiliyor)
Denizden : Deniz otobüsü ile
Mudanya' ya oradan minübüs ile Tirilye' ye...
Nerede Kalınır: Tirilye Hotel ( Kaloriferli , gayet temiz ) 0 224 563 22 20-21
Nerede Yenir : Mehmet Ali Restaurant ( Referans verebiliriz) , Liman ve Şeker Ev Restaurantlar . Zeytin ürünleri ve balık tavsiye olunur.
Nereler Görülür : Belde içinde dolaşınca karşınıza çıkacak bir çok tarihi bina ve eski evler.
.
Trilye'de Bir Sokak
Yazan : Geronimo
Yalnız Kartal 24 Aralık 2002
Tirilye'den Bir Şiir :
1926 Yılında Ömer
Bedrettim Uşaklı isimli şairimizin
devlet resmi görevi nedeniyle
Tirilye'de bulunduğu sırasında aşağıdaki şiirini yazmış
( Tirilye Tanıtım kitabından
alınmıştır.)
Deniz Serhoşları
Köpükten omuzları birbirine
dayanmış.
Yüksek mağrur başaları,
akşam rengiyle yanmış,
sahile koşuyor bak
deniz serhoşları
Bazen yırtık yelkenli bir
sandala çarparak
Bazen ufkun kıpkızıl şarabına
takarak
gitgide coşuyor bak
deniz serhoşları.
Rüzgarın ıslığı en yakın
yoldaşları
yıllarca dövünerek içi yanmış
taşları,
bir anda parçalayıp doyacakmış
serhoşları.
Çılgın gönüllerde aşkın en
büyük kini
yosunlu kayaların o yeşil
gözlerini
deli aşıklar gibi oyacakmış
serhoşlar.
Ömer Bedrettin UŞAKLI (1926- Trilye)