Dr. Yaşar KALAFAT

 

e-mail

 

 

 

TÜRK HALK İNANÇLARINDA "BABA İYESİ"NİN MİTOLOJİK BOYUTU

Dr. Yaşar KALAFAT

GİRİŞ:

Biz, bu kısa bildirimizde; "Baba çıka", "Babalara Gelesin", "Baba Vura", "Baba Tutsun" gibi inanç içerikli halk demeleri üzerinde durmaya çalışacağız. Halk dilinde yaşayan bazı ifade kalıplarının inanç itibariyle tahlillerini yapıp, günümüzde yaşamakta olan örneklerinden yola çıkarak, geçmişteki inanç sistemlerine ışık tutmaya gayret edeceğiz.

Bu irdelemeyi yaparken "Baba" ifadesinin inanç içeriği üzerinde duracağız. Baba'nın özünde bir kuvve içeren "iye" olabileceği itibariyle "iye"nin açıklamamızdaki yerini belirteceğiz. Bildirimizde milletlerin hayatlarında mitolojinin önemine doğrudan yer vermeyeceğiz. Türk mitolojisi muhtevalı çalışmalardan sadece isminde mitoloji geçenleri, bu çalışmayı vesile ederek dipnotumuza aldık Zira bu bildirimizle biz, günümüzde yaşamakta olan halk inançları muhtevalı tespitlerden hareketle, yukarıda belirttiğimiz gibi, Türk mitolojisinin inşaasına katkıda bulunmayı umuyoruz. Bazı kültür kodları ve kürtlerden yola çıkarak, bu amaca hizmet edebileceğimiz kanaatindeyiz. Biz daha evvel, Türk halk edebiyatı verilerinden hareketle; Nahcıvan, Doğuanadolu ve kuzey Irak'da bu metodun denemelerini yapmaya çalıştık. Bu arada; halk inançlarımızda "ışık", "Ayna", "Yön", gibi denemelerimiz de oldu. Bu defa "baba" iyesi üzerinde duracağız.

METİN

Rahmetli Fuat Köprülü hocamız, Türklerin IV. Asırdı şeyhlerine bab, yani baba dediklerini açıklamaktadır. Baba kelimesinin bazan isimlerin önüne ve bazan da sonuna gelerek mistik mevki ifade ettiğini ve bu kullanım biçiminin Anadolu'da yaşadığını biliyoruz. Biz ismi babalı ulu kişilere Dağıstan, Azerbaycan, Kuzey Irak ve Balkanlarda çok rastladık. Bunlar malum olan hususlardır. Rahmetli hocamız Köprülü Baba Bab ilişkisine dair bilgi verirlerken kelimenin etimolojisini de ele almışlardır.

Bilindiği gibi, Eski Türklerde Atalara özel saygı duyulurdu. Ailedeki baba'nın yerini,devlet hayatında Kağan alırdı.Ataya saygı,o öldükten sonrada devam eder,onun mezarıda itibar görürdü ve görmektedir. Anadolu da Cuma akşamları Ata ruhlarının ait oldukları evlere gelip ev halkını ziyaret ve kontrol ettiğine inanılır. Bu gecelerde uykusuzluktan kaçınılır mesala dedikodu ve kavga yapılmaz,hayır işlenmeğe çalışılır.Bunlarda malum hususlardır.

Ata ruhlarının Türkler,muhtelif adlar vermişlerdir.Arvak, Arbak, Tös bunlardan bir kaçıdır. Konunun fazla dışına çıkmadan eski Türk inançlarında Baba/Ata İyesi, koruyucu ruhu olduğu, ondan yardım beklenildiği ve onu üzmemek, kızdırmamak gerektiğine inanıldığını söyleyebiliyoruz.

Bu inanç günümüzdeki örnekleri ile halkımızın arasında halen devamlılık göstermektedir. Nitekim, Kars'da kendisine adakda bulunulan bir ulu zaten, adağı yerine getirmeyen genç bir gelinin rüyasına, sürekli saldırıya hazır kükreyen aslan konumda girdiği; Amasya'da geçmişte yaşanmış bir sel ve bir büyük yangının, iki ulu zatın mezarlarına alev ve sel suları yaklaşınca o noktada durdukları; Elmalı'da heyelan sonucu kasabaya gelen kayaların türbesi yamacın eteğinde bulunan ulu bir zat tarafından tutulup kasabanın heyelandan korunduğu; Safranbolu'daki bir yatırın önünden sarhoş veya kötü niyet taşıyarak geçilmesi halinde, bu zat tarafından cezalandırılacağına inanılır. Bu tür misalleri çoğaltmak mümkündür. Bu açıklamalarımızla, halk inançlarımızda koruyan ve gerekli gördüğünde de cezalandırıbilen bir "Baba Kültü"nün olduğunu görebiliyoruz.

Baba Kültü'nün, Dağ kültü ile bütünleştiğinin de misalleri çoktur. Birçok dağ ve tepeye ismini üzerinde yatmakta olan ulu zat verir. Horasan Baba misalinde olduğu gibi. Dün de bir bildiri de Issık Göl- Issık Baba ilişkisini dinledik. Bu noktada su kültü ile Baba kültü, bir bütünde birleşmiş oluyor.

Bu arada bildirimizin tali teması olan Bab-Baba ilişkisi itibariyle Türk Dünyası halk inançlarında kısa bir tur atmak yarar sağlayabilir. Güney Azerbaycan'da şifanın piri anlamında, "şifa kapısı" rızkın piri anlamında, "Rızk kapısı" ifade biçimleri kullanılmaktadır. Bu yaklaşıma göre şifayı veren uluzat "kapı" olarak kullanılmaktadır. Uluğ Türkistan'da; Türkmenistan'da yağmurun pirinin adı Burkut Ata, Kazakistan, Kırgızistan Türk coğrafyalarında Yılgının Piri Kamber Ata, Siger'ın piri Zengi Ata'dır. Aslan Bab ise Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi Baba'nın hocasıdır. Bu anlamlı Ata/Baba/Pir/ Kapı'dan taleple bulunma uygulamaları Türk Dünyasında aynıdır. Bunun izahı ise konumun dışındadır. Böylece, Baba-Kam- Kağan'ın iye muhtevası itibariyle ortalıkları olduğu söylenilebilir.

Bildirimizin konusuna dönmek gerekir ise; Baba aka tabiri, daha ziyade, tedavisi imkansız kabul edilen yaralar için kullanılır. Baba vurması ise; felçli ve çelimsiz kalma durumudur. Keza, Babalara gelen veya Baba tutan kimsede, sebebi bilinmeyen bir çarpılma veya hastalıktan kurtulamama durumu ile izah edilmektedir.

Baba kelimesinin hastalık mikrobu olabileceğinden hareketle veba'dan bozma olabileceğini ileri süren izah şekline göre; "veba hastalığı da döneminin tıp bilgisi sınırlılığı itibariyle, amansızdı. Veba zamanında Baba'ya dönüşmüş olabilir. Baba vura ile veba vura aynı şeydir" şeklindedir.

Baba ile ilgili rahatsızlıkları veba ile izah edenler halk arasındaki "Daun Vura" "Daun Çıka" tabirlerini de kısa Taun/Daun hastalığı ile bağlantılayarak izah etmektedirler.

Ancak; "Baba çıka" kargışı bir toplumu hedef alan sari ve yaygın bir hastalıktan ziyade, kişiye münferiden musallat olan bir müsübettir.

Kars yöresinde "Yolun Derbende Düşe" diye bir beddua türü vardır. Bu ifadedeki Derbent, tekin olmayan yer anlamındadır. Bu hassasiyet coğrafi hassasiyetten mi, yoksa bugün Dağıstan'da olan Derbent şehrinin bir dönem veba türünden salgın bir hastalığa duçar olmasından mı gelmektedir? Zira Derbent şehrindeki mezarlık, Dünyanın en büyük tarihi mezarlıklarından birisidir. İçerisinde ünlü Kırklar ziyareti vardır.

Üzerinde durulan anlamıyla baba kelimesi, Veba'dan bozma ise, halk arasındaki "Babalar" bedduasını nasıl izah etmeli? Babalar; zıkkım ye, yediğin bu nesne, senin ölümüne veya hastalığına sebep olsun, zıkkımlan anlamındadır. Bu noktada baba, veba mikrobu mu, yoksa ulu kişinin görünmeyen ** Gerçi, mikrobun yalın gözle görünmediği düşünülünce, birisi maddi, diğeri manevi/ruhani olan bu farklı gibi görünen iki etkenin aynı noktaya odaklandıkları da kabul edilebilir.

NETİCE

Sonuç olarak denilebilir ki, halk kültüründen, bu arada halk sözlü edebiyatından yola çıkılarak Türk İnanç sistematiğinin mitolojik derinliklerine inilebilir.

Ayrıca bu noktadan yola çıkarak inanç tiplemeleri yapılabilir. İnanç kodlamalarına gidilebilir. Bu uygulama için, halk edebiyatı, bu arada sözlü halk edebiyatı ürünlerinden olan beddualar da bir kaynak olabilirler. Biz bu bildirimizde "Baba"dan oyla çıktık.