"ULUSLARARASI TÜRK MEDENİYET KONGRESİ"
VE
KAZAKİSTAN GEZİ NOTLARI İLE BAKSİLİK-HALK
İNANÇLARI
Dr.Yaşar KALAFAT
Birinci Uluslararası Türk Medeniyet Sempozyumu olarak g temayülü gösteren Almatı'da katıldığımız sempozyum da bir takım aldık. Sempozyuma Türkiye'den Prof.Dr.R.Genç, Prof.Dr.Y.Hala Prof.Dr.K.Y.Kapraman, Doç.Dr.Timur Kocaoğlu, Doç.Dr.~ Akovalı, Prof.Dr.Zakir Rızaoğlu, Doç.Dr.Nurseli Uyanık, Başba müşavirlerinden Ömer Özcan'la birlikte katıldık. Benzerlerinde ~ gibi gözlemlerimizi ve tanıştığımız insanlardan aldığımız bilgil~ edip Türkiye'de duyurınak istedik. Bunlar doğruluklar teyit f bilgiler değildir. Bir hafta kalınan bir yerde edinilen bilgiler içir bir iddia sözkonusu zaten olamaz. Amacımız tesbitlerimizin vı nisbetinde işe yaramasıdır. Avrupalı seyyah limandan geçerken o i tesbitlerini dahi zai etmemektedir. Kaldı ki Kazakistan kardeşlerimizin, bizim yurdumuzdur. İyilikleri ile mutlu güzellikleri ile iftihar ederiz.
Bu münasebetle sempozyum programını verınek ist Kazakistan'da hangi konuların çalışıldığı, hangi uzmanların buli bilinsin istedik. Nurettin Aksu ve Fadıl Aliye bu konudaki yardıml teşekkür ediyorum. Ayrıca izleyebildiğimiz bildirilerden özetler vermeye çalıştık.
Unutamayacağımız bir şiir şölenine katıldık. Kurmangaz'ı'n Doğum Yılı münasebeti ile şahane bir konsere davet edildik. Kaz Devlet Müzesi'ne, El Farabi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin El Sanatları Sergisine, Saka Türkleri coğrafi alanında yapılmış arkeoloji çalışmalarını içeren bölüm başkanlığının Saka Türk Paraları kolleksiyonunu gezmeğe, fakülte tarih müzesine, Almatı Büyük Elçimiz Sayın Taşkent'in nefıs akşam yemeğine davet edildik dostumuz Kazakistan Kültür Ataşemiz Alaaddin Korkmaz ile heyetimize yakın ilgi gösteren GÜRİŞ'in Bölge Temsilcisi Hüseyin Taşer'e teşekkür ediyorum.
Halk inançlarının derlenilmesi konusunda ilgisiz kalmadık Baksi'ler konusunda T.Fatima Sagımbekova, Kazak halk inançları, konusunda Sınderhan Muradova ve Kazakistan'daki Ahıska Türkleri konusunda da Ali Paşa Veyseloğlu'ndan bilgi aldık. Onlara da teşekkür ediyorum.
Türk Medeniyeti; Tarihi, Bugünkü Durumu ve Geleceği Uluslararası Konferansı üç seksiyonda yapıldı, Ayrıca açılış ve kapanış seksiyonları doğal olarak birleştirilmişti. Bildiri verenleri ve bildiri konularının aktarılmasının yararına inandık.
"Türk Medeniyeti; Tarihi, Bugünkü Durumu ve Geleceği Uluslararası Konferansının 21 Mayıs 1998 Açılış Seksiyonu:
1. Narıbayev K.N., Kazakistan Devlet Üniversitesi (Al-Farabi) rektörü açılış konuşması yaptı.
2. Kazıbayev M.K., Akademik, Kazakistan Bilim Akademisi Tarih ve Etnoloji Enstitüsü Direktörü "E.B.Bekmahanov ve Kazakista'daki tarih biliminin gelişimi",
3. Reşat Genç, Prof.Dr.Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı, "Kutadgu Bilig ve Divan-ı Lügat-it Türk; Kültürünün ortak kaynakları"
4. Kasımcanov A.H., Prof.Dr.Farabi Bilim Merkezi Direktörü. "Koşo-Şaydam'dan bulunan anıt yazılar"
5. Yusuf Halaçoğlu, Prof.Dr.Türk Tarih Kurumu Başkanı. "Batı Türklerinin Türk Medeniyeti ile kültürüne yaptığı katkı "
6. Mamanazarov M. (Taşkent) Kıdırbekulı D. (Almatı) "Özbekistan+Masamibkah; Etnosiyasi önceliklik; gerçekliliği ve geleceği."
7. Avezhan Kodar, "Altın Asır" Birliği Başkanı, "Orta Asya'da entelektüel gelenek teşhisi süreci, kültürel sistemdeki yeri,
8. Kaygeldiyev M.K.Prof.Dr. "Doğu Türkistan ideası hakkında" 22 Mayıs 1988 tebliğleri,
"İslam rönesansı ve Türk medeniyeti"
9. Romanova M.T.Dr. Almatı Abay Devlet Üniversitesi. Siyasi faktörlerin Kazak halkı psikolojisine tesirinin tarihi özellikleri"
10. Hasan Oraltay, (Almanya), "Günümüzde Kazak-Türk ilişkilerinin bazı şöhyeni ve Türkiye'deki Kazak öğrencilerin geleceği meselesi"
11. Kurmankulov C.Yermolenko L.N., Kazakistan Bilim Bakanlığı Bilimler Akademisi A.H. Margulan, Arkeoloji Enstitüsü, "Eski Türklerin Meşalesi Kızıl Aray"
12. Sadıkulı T.Prof. Dr. (Cezkazgan) "Ulıtav tarihi ve 15-16 ncı asırlarda Kazak devletinin oluşmasındaki rolü"
13. Coldoşov.R. Kırgızistan Bilimler Akademisi, "Kırgız etnosiyasi kurumunda genel Türk medeniyetinin görünüşü"
14. Kozıbakova F.A., Dr. Kazakistan Devlet Üniversitesi.
15. Anarkuliyeva G.A., "Bağımsız Kazakistan'daki Türk azınlığı"
16. Mahayeva A.Ş., Dr. "Türkolog Zeki Velidi ve onun tarihi mirasları"
17. Nurtazina N.Doç.Dr. Kazakistan Devlet Üniversitesi. "Sufizm
düşünceleri ve tiplerinin eski Türk edebiyatına
tesiri"
l8.Orazbayeva A.İ. Asistan. Kazakistan Devlet Üniversitesi "Kazak
toplumundaki danslar enstitüsünün tarihi kaynakları"
19. Ibıray E.T. Doç. Dr. Kazakistan Devlet Üniversitesi. "Birinci Dünya Savaşı yıllarında askeri sanayii komitelerinin çalışmaları"
20. Medevbayev E., Yüksek Lisans. "CES'e geçişteki temel ön şart esasında askeri komünizm ekonomi sisteminde içtimai-siyasi kriz"
21. Satayeva C.İ., Yüksek Lisans. "20-30'uncu yıllarda içtimai siyasi hayattaki değişiklikler"
22. İbragimova G.E., Yüksek Lisans. "Kazak toplumunu yerleşik hayata geçirme (meselenin tarihnamesi).
23. Musagaliyeva A.S., Yüksek Lisans. "Halk Komiserliği arşiv belgelerine göre A.Baytursınulı'nın eğitim-öğretim hizmeti"
24. Serikbayev E., Yüksek lisans. "Tüm Rusya Kurultayını koruma yolunda mücadele ve Alaş aydınları"
25. Sabdenova G.E., Yüksek Lisans. Kazakistan Devlet Üniversitesi. "V.V. Velyaminov-Zernov; Kazak Hanlığının kuruluşunu ilk inceleyenlerden biri"
26. Şaşayev A.K., Kazakistan Devlet Üniversitesi öğretim görevlisi. "Türkistan ülkesindeki araştırma bölümünün kurulması"
22 Mayıs Tebliğleri;
"Çağdaş kültürel-eğitim sürecinde
geçmişin ruhani mirası"
1. Alşanov R.A., Turan Üniversitesi rektörü. "Kültür ve turizm endüstrisindeki ruhani miras"
2. Alaaddin Korkmaz, "Türk ülkeleri ilişkilerinin güçlenmesinde edebiyat ve kültürün yeri"
3. Privratskiy B. (Tenesse, ABD), "Dış dünya için Kazak yazılı eserleri"
4. Abdullayeva M.N., Dr. Özbekistan hukuk ve felsefe enstitüsü. İzzetova E.M., Dr. (Teşkent), Bilimin ahlaki kaideleri problemleri"
5. Ömer Özcan, "Türk ülkelerinin bilim alanındaki ilişkileri"
6.Kümisbayev Ö.K. Prof. "Divan-ı Hikmet H. A. Edebi ilişkiler dünyasında H.A. Yesevi"
7. Richard J., Faiilac, Oklahoma Üniversitesi, Balapanova K. "Basmacı hareketinin tarihi ve felsefesi"
8. Bolganbayeva Dr. H.A. Yesevi Kazak-Türk Üniversitesi. "İnsan problemi ve bilim"
9. Cuvanışbekov N.O.Prof.Dr., Kazakistan Devlet Üniversitesi "Gelecekteki Kazak edebiyatı ve kültüründe O. Süleymanov şiirindeki tipolojik özellikler"
10. Romanova N.V., Doç. Almatı Abay Üniversitesi "Kazak halkının milli psikolojisine siyasi faktörlerin tesirinin tarihi özellikleri"
Stand tebliğleri;
1. Baytenova N.C. Kazakistan Devlet Üniversitesi, Doç.. "Etnikler arası entegrasyon sürecinde akültürasyonun rolü"
2. Kurnıanbayeva N.C. Doç., "İntegral dünya tanımı ve dünyaya bakış açışı"
3. Murzalin C.A. Kazakistan Devlet Üniversitesi, Arş. araştırmacı. "Kazakistan'daki gelenekler ile örflerin batı-doğu meselesinde karşılıklı bağlantısı"
4. Köbekova B.K., Kazakistan Devlet Üniversitesi, As. "Dünyaya bakış açısının oluşmasında ruhani kültürün yeri"
5. Koşıgulova K.İ., Kazakistan Devlet Üniversitesi, Öğ.Ü., Geçiş döneminde Kazakistan'daki ruhani durum"
6. İbrayeva K.E.Almatı Abay Üniversitesi, As. "Üniversite eğitim sisteminde müzik dersi öğretmenlerinin estetik kültürünü oluşturma"
7. Beysenov G.A., Kazakistan Devlet Üniversitesi. "Büyük
Britanya'da eğitim sisteminde müzik dersi öğretmenlerinin
estetik kültürünü oluşturma"
8. Yergaliyev İ.E., Dr. "Ahmet Yugnaki'nin dünya bilimindeki
insan meselesi"
9. Alcanov K.U., Dr. Kazakistan Bilim Bakanlığı Bilimler
Akademisi felsefe enstitüsü. "Kaşgarlı Mahmud'un
dünya bilimi bakış açıları ve şimdiki
zaman"
10. Atımtayeva K.M., Farabiyoloji Merkezi. "20 nci asır
başında Kazakların reformcu demokratları"
11. Esbergenova G.B.Kazakistan Devlet Üniversitesi, Öğ.Ü. "Müzik kültürü ve milli gelenek"
12. Zaynullina G.C. Kazakistan Devlet Üniversitesi, Öğ.G. "Kazak memleketinin oluşumu örf-adeti"
13. Ahmetbekova D.A.Almatı Devlet Konservatuarı, Öğ. G. "Eğitim sahasındaki kültürel ruhani mirasın kaideleri"
14. Ordaliyeva C.Kazakistan Bilim Bakanlığı, Bilimler Akademisi.
"Günümüz sanat eserlerindeki klasik mira. Yorumlama meseleleri"
15. Kakimova L.Ş., Taldıkorgan Üniversitesi. "Abay
şiilerinde insani-estetik değerlerin kaynağı, onun M.Avezov
eserlerindeki müzikoloji rolü"
16. Altınbekova R.E., Kazakistan Devlet Üniversitesi, Doç. "Kazak-Türk hicvinin karşılıklı irtibatı"
17. Zatov K.A. Kazakistan Devlet Üniversitesi, Öğ. G. "Zaratuştra'nın Allah hakkındaki ilmi"
18. Zamza Kodar. Al Farabi merkezi mensubu. "Sofuluk dönemindeki felsefı terimler"
19. Kabılova A.S.A1 Farabi Merkezi, "A1 Farabi'nin miraslarından okumaya adanan çalışma"
20. Çernaya İ.M., Al Farabi M., "A1 Farabi'nin bilim ve tanıma ile ilgili görüşlerini tahlil"
21. Serikbayeva C.M., Kazakistan Devlet Üniversitesi, Öğ. G. "Orta asır Arap-İslam kültürünü vücuda getirmede evrensel araçlar"
22. Nurtazinova D.N., Dr. Kazakistan Devlet Üniversitesi "Şimdiki dönemde Arap dünyası, modernizasyon ve özdeşleşme problemleri"
23. Şapoval Yu.V., Agma, Akmola, "İlmi değerlerle amaca ulaşmanın tek yolu (Ş.Kudayberdiulı'nın düşünceleri)"
24. Beysenov B.K.; Kazakistan Devlet Üniversitesi, magister "Tanınmış Cusip Köpeyulı'nın eğitim ve ilim hakkındaki düşünceleri"
25. Kuranbek S.A. Kazakistan Devlet Üniversitesi, magister. "Yusuf Balasagun düşüncelerinin günümüzdeki önemi"
26. Toybayeva İ.M. Kazakistan Devlet Üniversitesi, Yük.Lis. "N.Reyrih, bilim hakkında"
28. Myameşeva G.H. "S.İ. Hessen'in ilmi eğitim felsefesi"
29. Nurcanova T.T., Doç. Kuzmoldayeva O.B. Öğ.G. Taldıkorgan Üniversitesi. "Şekerim'in ruhani miraslarını etno-pedagoji dersinde okuma alışkanlığında kullanma"
30. Hon N.N.Kazakistan Devlet Üniversitesi, Öğr. "İslamdaki insani meselelere psikologun bakışı"
31. Kim A.A. Kazakistan Devlet Üniversitesi, Doç. "İslamın
idrak yönü ve onun psikolojik önemi"
32. Köşerbayeva E.Kazakistan Devlet Üniversitesi, "Abay'ın
medeniyetteki yeri"
33. Smagulova G.N. Kazakistan Devlet Üniversitesi, "Frazyolojik materyalin milli kültürel öneme sahip delilleri"
34. Salkınbay A.B., Kazakistan Devlet Üniversitesi, doçent "Kazak kültürünün tabanı, dil"
35. Tacimuratov M.Kazakistan Devlet Üniversitesi. "Ceditçilik ve Kazak edebiyatı"
36. Sultabayeva G.S., Kazakistan Devlet Üniversitesi, İ.A.D. "Sattar Erubayev; Türkistan nesli"
37. Atabayeva B.A., "Türk dillerinin Arap dillerine tesiri ve Türk kökenli alimlerin Arap dil bilimine yaptığı katkılar"
38. Alcanbayeva U.T., "Türk dillerinin Arap dillerine tesiri ve Türk kökenli alimlerin Arap dil bilimine yaptığı katkılar"
39. Cubatova B.N., "Edebi süreçte ozanların rolü"
40. Masimhan D., "Eski Çin arşivlerindeki Türk gayretleri"
41. Kurışcanova A.A., "Kazak çizgi fılm programlarının etnolguistik cepheleri"
42. Başirova C.R. Kazakistan Devlet Üniversitesi, Doç. Orta ve yüksek okul arasında beraberliğin önemi"
43. Alkocayeva N.S., Kazakistan Devlet Üniversitesi, Yük. Lis. "Gençlerin dini-ahlaki eğitimi"
44. Cunisov A.Kazakistan Devlet Üniversitesi "Hoca Ahmet Yesevi dünya görüşünde tanrılık ile sofuluğun sentezi"
45. Cazıkbayev D., Kazakistan Devlet Üniversitesi,. "Meşhur Cusip Köpeyev'in mirası"
46.Orazbekova A.A., Kazakistan Devlet Üniversitesi, magister "20'nci asrın başı ve ikinci yarısındaki geleneklerin birliği"
47. Balapanova K.C., Kazakistan Devlet Üniversitesi, Yük. Lis. Antropoloji incelemenin karşılaştırmalı ve rölativist usulleri"
48. Kulsariyeva T.A. "Büyük İpek yolu; büyük kültürlerin sohbeti"
22 Mayıs 09.30 Birinci Kısım
"Türk medeniyetinin oluşumu ve gelişmesi"
1. Kazım Yaşar Kopraman. Prof. Dr. "Mısır ile Suriye'de kurulan Türk devletlerini, Türk medeniyetinin bu bölgelerde yayılması için yaptığı hizmetler"
2. Şalekenov U.H. Prof.Dr. "Hoca Ahmet Yesevi; Türk Aleminin Medine'si"
3. Timur Hoca. "Gaspıralı İsmail'den Mustafa Çokay'a kadar Türk alemindeki ortak dille ilgili kendine has iki görüş"
4. Nurpeyisov K.Prof.Dr., Kazakistan Bilimler Akademisi "Kazak aydınlarının idari sisteme, bilim ve medeniyet alanındaki muhalefeti (20-30'uncu yıllar misalinde)"
5. Kömekov B.E., Prof.Dr. Kazakistan Bilimler Akademisi Üyesi "11-13'üncü asırlarda Deşti-Kıpçakların bozkır medeniyeti hakkında"
6. Baypakov K.M., "Koylık şehri; Karluk yabgularının başkenti"
7. Omarbekov T. Prof.Dr. Kazakistan Devlet Üniversitesi. Sovyet hükümetinin ilk yıllarında Türkçülüğü suçlama siyaseti"
8. Karayev O., Prof.Dr. (Kırgızistan). "Eski Türkler ve onların kağanlıkları"
9. Cumagulov K.T., Dr. Kazakistan Devlet Üniversitesi. Hunlar Avrupa'da. Çağdaş örgütlenme ve meselelerin yorumlanması"
10. Çalagizov B.Filoloji Dr. (Kırgızistan). "10-11'inci asırlarda Türk medeniyeti"
11. Akatayev S.N. Prof., "Türkçülük: yaratılış, tekamül ve çağdaş durum"
Stand tebliğleri;
1. Dosımbayeva A., Kazakistan Bilim Bakanlığı Bilimler Akademisi A.H.Margulan Arkeoloji Enstitüsü. "Eski Türk Dünya görüşünde ruhlara tapma"
2. Sagın S., Kazakistan Bilim Bakanlığı Bilimler Akademisi A.H. Margulan Arkeoloji Enstitüsü "Günümüz Çin Tarihnamelerinde Eski Türkler Tarihinin incelenmesi"
3. Akimov T., Kazakistan Bilim Bakanlığı Bilimler Akademisi Avezov Evi" bilim-kültür merkezi. "Avezov ve Kazak tarihi"
4. Kapayeva A.T., Dr. Kazakistan Bilim Bakanlığı Bilimler Akademisi, Ş.Ş.Velihanov, Enstitüsü. "Geçmişin medeni mirasından faydalanma ve yeni durumdaki ruhani değerler yapmanın ön şartları"
5. Şalgınbayeva C.C., Dr. Kazakistan Bilim Bakanlığı Bilimler Akademisi, Muhtar Avezov Edebiyat ve Sanat Enstitüsü. "Batı ve Rus tarihnamelerinde Türk halkları hakkında yazılanlar"
6. Alpısbayeva K.D. Kazakistan Bilim Bakanlığı Bilimler Akademisi, Muhtar Avezov Edebiyat ve Sanat Enstitüsü. "Ş.Velihanov ve Türk medeniyetini okutma problemleri"
7. Yaşar Kalafat Dr. "Türk Dünyasının Tarihi Araştırları Doğrultusunda Halk İnancının Önemi"
8. Sızdıkov S.M. Dr. Almatı Abay Devlet Üniversitesi.
22 Mayıs 09.30 Üçüncü Kısım
Türk ülkelerinin ekonomik, ilmî, teknik işbirliği
1. Tölebayev A.K.,. Kazakistan Bilim Bakanlığı (KBB) Bilimler Akademisi (BA) "Orta Asya ülkeleri ile Kazakistan'ın bilim düzeyi yüksek teknoloji alanında işbirliğinin durumu ve kalkınına geleceğ:
2. Güneri Akovalı, Zakir Rızayev, Nurseli Uyanık. "Türkçe konuşan ülkeler arasında polimer bilim ve teknoloji ile ilgil bazı görüşmeler sonucunda yerleşen bilimsel irtibat"
3.İsmailov Ç.N., Mehmet Emin Rezulzade Bakü Devlet Üniversitesi. "Hazar Denizi bölgesindeki Türk ülkelerinin petrol sanayiinin kalkınması ve onun entegrasyon yolları"
4. Kencegozin M.B., "Türk devletlerinin ekonomik ilişkilerini geliştirme programları"
5. Ahmetov T.Z., Dr. "Kazakistan ve Orta Asya Alimlerinin uluslararası işbirliği"
6. Tinasilov M.D., "Orta Asya ülkelerinin ekonomik entegrasyonunun
bazı problemleri"
7. Japbasbayev U.K., "Bilim düzeyi yüksek teknolojilerinin
gelişiminde fundamentalist alimlerin rolü"
8. Bayjumayev B.Kazakistan Devlet (Al Farabi) Üniversitesi "Kazak-Türk ekonomik ilişkilerinin kalkınma geleceği"
9. Karimov M.A., Karimova A.M.
10. Sulmenov V.S., Satıbaldin S.S., Düysenaliyeva M.U. Kazakistan Milli Teknik Üniversitesi. "Türkçe konuşan ülkeler pazarında Kazakistan otomobili üretimi imkanları, pazarlama ve teknolojik tesirler.
11. Mansurov Z.A., Prof.Dr. "Orta Asya ülkeleri ile Kazakistan üniversitelerinin birlikte proje hazırlaması ve işbirliği"
22 Mayıs 09.30 Yuvarlak Masa
"Eski Türk kitabelerinin problemleri"
1. Amancolof A.S., Prof.Dr.AI Farabi Üniversitesi. "Eski Türklerin çözülmemiş anıtlarının dili"
2. Savrikov E.B., AFÜ Dr. "Eski Türk dili mana birliğinin gelişim özellikleri"
3. Ziyadaulı B., Dr. (Çin). "Eski Türk dilindeki tekrarlı fiiller ve onların günümüz Kazak dilindeki görünüşü"
4. Malgadjarov K.K., Arş. AFÜ. "Eski Türk kitabeleri edatların incelenmesi"
5. Sapaşev O., Arş. AFÜ. "Eski Türk kitabeleri sentaksının incelenme tarihi"
6. Sızdıkov S., Prof.Dr. AFÜ. "Orhun Kitabelerindeki etnik adlandırmalar"
7. Kıravbaykızı A., Prof.Dr. AFÜ. "Eski Türk edebiyatı ve onun araştırılması"
8. Jaksılıkov A., Dr. AFÜ "Orhun abidelerinde tören"
9. Kulnazarova G.S., Dr., AFÜ
"Eski Türk kitabelerini inceleme hakkında"
10. Satayev A., Arş., AFÜ. "Eski Türk anıtlarında devlet enstitüleri"
11. Baktibayeva T.U., AAÜ "Türk destanında şahin tipi"
22 Mayıs 09.30 Yuvarlak masa
"Günümüzde turizmin rolü"
1. Derevyanko A.P. Prof.Dr., Molodin V.İ. Prof.Dr. (Rusya). "Altay'daki arkeolojik araştırmalar ve bilim turizmi"
2. Pşenko K.A., Doç.Dr. (St. Petersburg). "BDT'ye katılan ülkelerin genelini kapsayan turizm alanı oluşturmayı kanunlaştırma"
3. Saliyev A.S., "Taşkent devlet üniversitesinde turizm uzmanları hazırlama konusunda"
4. Saipov A.A., "Almatı Abay Üniversitesi'nde turizm uzmanları hazırlama hakkında"
5. Şabelnikova S.N., "Uluslararası turizm; ülkeleri toplumsal kalkınmada harekete geçiren güç"
6. Mazbayev O.B., Almatı. "Turizm amaçlı ülke tanıma çalışmalarının teorik ve uygulamalı problemleri"
7. Yagofarova A.G., Almatı. "Günümüzde turizmin kalkınmasında gezinin rolü"
8. Makaganov A.N., Almatı. "Almatı şehri turizminin kalkınmasında "Almatı-Sayahat" işletmesinin görevleri"
9. Çerepenskiy M.Yu., Almatı. "Almatı şehri turizminin kalkınmasında "Almatı-Sayahat" işletmesinin görevleri".
10. İskaliyev M.D., "Kazak Devlet GOMYA (?)'sının uluslararası menajerler hazırlamadaki fecrübesi hakkında"
11. Jılkıbayeva M.İ., "Turistik-rekreasyonluk kaynaklar ve onların kullanılması"
12. Alliyeva J.N., "Çevre (ekoloji) turizminin bugünü"
13. Halil Sevan H.A. Yesevi Üniversitesi. "Turizm eğitimindeki meseleler ve çözüm yolları"
23 Mayıs 09.30 Birinci kısım
Türk medeniyetinin oluşumu ve gelişmesi
l. Musahan O., Dr. KBB BA. M., Avezov edebiyat ve sanat enstitüsü. "Moğol Kazaklarının müzik medeniyeti tarihi, bugünü ve geleceği"
2. Kocahmetov K.K., Dr. "Büyük İpek Yolu'nun kavuşması"
3. Atabayev K., Dr. AFÜ. "Türkistan muhtar hükümetinin (1917-1918 yılları) demokratik temelleri"
4. Mekebayev T.K., Dr. "20'nci asır başında Orta Asya ile Kazakistan'da milli devlet kurmanın bazı problemleri"
5. Karibayev B.B., Dr. AFÜ. "Türkistan adlandırması tarihinden"
6. Samaşev Z.S., Akan Ongar., KBB. BA. A.H. Margulan arkeoloji enstitüsü. "Kazak Altayı'nda eski Türklerin kurban kesme, anma törenleri"
7. Tohtabayev A., Dr. KBB. BA. Ş...Velihanov enstitüsü. "Türklerin tarihinde ilkinin (at) yeri"
8. Öteniyazov S.K., Dr. KBB. BA. Ş. Velihanov enstitüsü. "Hun kültürünün insanlık tarihindeki yeri ve rolü"
Stand tebliğlerini görüşme
23 Mayıs 09.30 İkinci kısım
1. Altayev C.A. Prof.Dr. AFÜ. "Kazak felsefesinin tarihi gelişim özellikleri"
2. Hamzayeva B., Dr. "Kazak halkının içtimai düşünce tarihini araştırrrıada bazı metodolojik meseleler"
3. Kasımjanova S.A., Dr. "Dünya kültür değişiminde bozkır ve Orta Asya"
4. Gabitov T.H. Prof.Dr. Mukatayeva Dr. "Kazak kültüründe gelenekler ve örf adetler"
5. Abdigaliyeva G.K. Dr. AFÜ. "Şekerim'in dini-felsefı tetkikleri"
6. Kenesarin A.M. Dr. KBB. BA. Felsefe enstitüsü "Postmoderrrıizm kültür açısından Türk-Nomad medeniyetinin kaderi (hipotez)"
7. Amrebayev A.M. Dr. KBB. BA. Felsefe enstitüsü. "Türk manevi geleneğinde bazı felsefı anlamlar hakkında"
8. Amantay Şarip. AFÜ Dr. "Geleneksel Kazak şiirinde sabit motifler"
9. Tacikova K.H., Doç. AFÜ. "Abu Nasır el Farabi'nin "Kitab El-Huruf" şeklinde anılan tezi hakkında"
10. Kasımcanova A.A., Dr. Kaynar Üniversitesi. "Abu Nasır Farabi; insanın doğan ve giderek yerleşen haysiyetleri hakkında"
Stand tebliğlerinin görüşülmesi.
23 Mayıs 09.30 Genel toplantı;
1. Amanjolov A.S. Prof., "Eski Türk ülkesinin sembolü"
2. Yerdavletov S.R., Dr. "İçtimai hayatın aktifliğini artırmada turizmin rolü"
21-23 Mayıs 1998 tarihleri arasında El Farabi Üniversitesi Tarih Enstitüsü tarafından yapılan "Türk Medeniyeti Tarihi, Bugünkü Durumu ve Geleceği Sempozyumuna, Türkiye, Kırgızistan, Rusya Fedarasyonu Almanya, Özbekistan, ABD, Çin, Azerbaycan, Türkınenistan gibi ülkelerden davet yapılmış olmasına rağmen sadece Kazaklar, Türkleri ve Kırgızistan'dan bilim adamları katılmıştır.
Kırgızistan'dan Prof.Dr.O.Karayev, Dr.B.Çalagizov, R.Coldasov ve Programda ismi yeralmayan 3 bilim adamı katılmıştır. Rusya'dan Doç.Dr.K.A.Pşenko, Prof.Dr.P.A.Derevyanko, davet edilmelerine rağmen katılmadılar. Ayrıca; Oklooma Üniversitesinden J. Failoc Richard, Çin'den Dr.Ziyaduaçlı, B.Almanya'dan Hasan Oraltay, Özbekistan'dan H.Mamanarov, D.Hıdırbekali, Z.M.İzzetova, edilmelerine rağmen katılmamışlardır.
Türk Medeniyetleri Sempozyumu açılış oturumunda konuşan Bilimler Akademisi Tarih Bölümü Başkanı M.K.Kazıbayev yaptığı konuşmada;
"Uzun Yıllardır iki halk ayrı yaşıyor. İlim adamı çıktığı yeri bilir. Yoktan var eder. O'nun bir ideolojisi vardır. O bulunduğu aydınlık yapar. 20. Asrın başından beri, SSCB içerisinde yer aldık ve devamlı birlikte olduk.... Önemli olan bağımsızlıktır. Alim, sadece milletini bilmeli, kendi milliyetine güvenmeli, milliyetçi Kazak şarileri gibi olmak gerekir. Ben iki mesele üzerinde duracağım. Bunlar tarih ilmine giriş, medeniyetlerle ilgili çalışmalardır. Tarih ilminin materyali Türk milletinin bir olduğunu gösterir. Kültürel veriler bir milletin medeniyetteki yerini belirler. Demografı, kültür, dil, o milletin hangi medeniyet, kimlik kuşağına girdiğini gösterir. Kültürel etkinliği olmayan halkın tarihi yoktur. Doğu araştırmacılarının verilerine göre: bizim; Türk medeniyetinin, çıkardığı alimler, mimari, yazı, kültür, ideoloji, ticari bağlantılar, dil, edebiyat, itibariyle Asya tarihinde 3.000 yıllık geçmişimiz olduğunu gösteriyor.... 70 yıl Lenin aksakalının ardında gittik. Kuzey Sibirya'da Kazak halkının medeniyetinin olmadığını savunduk. Toyunbi'nin medeniyetler konulu çalışmaları Asya halklarının kültürel milli kimliklerini ortaya koyar mahiyettedir. Bu iki medeni kimlik Avrupa ve Asya asla karıştırılamazlar. Toyunbi medeniyeti biraz da coğrafyaya bağlar. Bizim medeniyetimiz, bozkır göçebe medeniyeti olarak ayrılır. türklerin yerleşim bölgelerinde 85.000 yer adı vardır. Biz Türklerin çok geniş bir coğrafyamız vardır. Asya medeniyeti göçebe yarı göçebe medeniyet şekli olarak gelişmiştir" demiştir.
Milliyetci Kazakların uyguladıkları geleneğe göre, kültür-medeniyet muhtevalı toplantıda halk akını (ozanı) dombura ile "hoşgeldiniz" - açılış parçası okumaktadır. Uluslarası Türk Medeniyet Sempozyumunda da Akın okuduğu parçada;
"Bismillah sözün başıdır.
Damda çölde ve açılışta
Türk halklarının Türk aleminin
Büyükleri ve alimleri
Selamün aleyküm Türk halkının büyüklerine
Kazakistan'a hoş geldiniz.
Türk halkının büyükleri El Farabi
Üniversitesi bir araya getirdi." diyordu.
Alman, Amerikan, Rus ve sair ülkelerinden davetlilerin de programda yer aldıkları bu sempozyum Türk Ulusları sempozyumu karekterinde idi.
Akın konuşmasını bitirirken de "Türk halklarının tarihi birdir. Bu gerçek Bilge Kağan'dan kalmıştır. Ben Kur'an öğrendim, kaderimiz büyük olsun" demiştir.
Rektör K.Narbayev açılışta yaptığı konuşmada; "Avrasya'nın Türklük halklarının kültür ve ruhaniyeti, müşterek medeniyeti araştırılıp ortaya konulmalıdır. Destanlarımızdan başlanılarak yapılacak çalışma geleceğimizin zenginliği itibariyle aydınlarımızın sorunudur. Türkün medeniyet tarihinde Türk milletinin yanında birçok halklar da onlar da zenginliğimizden yararlanınışlardır. Bizimle birlikte yaşayanların kültür zenginliğimizden yararlanınaları bizim adamlığımızın bir sonucudur." demiştir. Konuşmalar Kazakları da Türk sayan ve Türklükle iftihar eder mahiyette idi.
Kazıbayev Hunlar ve Göktürklerden bahsedip 14 ve 15. Yüzyıllardaki Kazak Türk tarihini anlattı. Uluğ Türkistan'daki Türk bölgelerini izah etti. Geçmişte bölgede kullanılan dillerden Çince, Grekce, Arapca, Farsça'dan sonra Orta çağda yerlerini yeni dillere bıraktıklarını söyledi. kazak Türk medeniyetinin 5-600 yıllık ve Kırgız Türklerinin binlerce yıllık geçmişinden bahsetti. kazakların Kırgızlardan ayrılışını izah etti. Din olarak Türklerin Şamanizm, Tengrizim, Budizim, Maniizm'e girdiğini belirtti. Eski Bozkır Türk Medeniyeti'nin en güçlü yeni devletinin Altın Ordu devleti olduğunu açıkladı. "Rus bilginlerine göre Altınordu devleti Rus Medeniyetinin temelini sağlamıştır. Atlı medeniyet temelini Rus medeniyetine çok şey sağlamıştır. Bu medeniyetin temelini Türk kültürü oluşturrrıuştur. Yerleşik dönemden evvel Türk halklarına yazıyı Atlı (Dala) medeniyeti getirir. Rus alimleri Asya'da ortak özellikler gösteren başka bir medeniyetin olmadığını söylerler. Rusya'da X-XI asırlarda Kırım, Astra, Altınordu Hanlığına dair çok az bilgi bulabilirsiniz. Ruslar, Kafkasya, Ural-İdil, Finlandiya ve Polanya'yı tamamen ele geçirmiş 4 milyon Km² olan bu alanı 1914 yılından sonra 3 katına çıkarmışlardır. Komunizm döneminin Rus yayınları, Hun Türkleri dönemini tamamen inkar ederler. Eğitim kitaplarından bu bahisleri çıkarmışlardır..... Bu uygulamalarına Rus'ların kızlarını Kazak evlerine sokmaları eklenmiştir. ..........1722'de Petro, (Kazak, Kırgız, Türkmen topraklarını kontrol altında tutmadan Rus hakimiyetini kurmam mümkün değil) diyordu.
El Farabi Üniversitesi'nin Almatı'da 21-23.05.1998 tarihleri arasında yaptığı Türk Medeniyet Sempozyumunda M.K.Atımayeva "20 nci asır başında Kazakistan'da Reformcu Demokratlar" konulu bir bildiri verrrıiştir.
Anlaşılabilen kadarı ile bildiride özel teşebbüs, ferdi mülkiyet müteşebbisleri desteklenmesi itibariyle dönemin şartlarına göre atılımların yapıldığı, günümüz Kazak idari yapılanması ile bu oluşum arasında bağlar kurulmasına çalışılmıştır. Adeta, bugünkü gelişmelere tarihi bağlantı aranmıştır.
İlimler Akademi Tarih Enstitüsünden Samed Butunuyov yaptığı açıklamada, "Almatı'da Kürtler kentleri tutmuşlar sokağa dökülüyorlar. Silahlanmalarından ve silahlı eylem vermelerinden çekiyoruz. Kazakistan'da çok zenginler Türkiye bunlara burada nasıl engel olabilir. Biz Kürt sorunu itibariyle ileride T.C. gibi olmak istemiyoruz. Çok sıkı yayın yapıyorlar, kitap yayınlıyorlar. Avrupada Türklere karşı eylem yapıyorlar. Bize de yaparlarsa halimiz zor olur. Kürt aktivitizlerinden duyduğumuz rahatsızlığı idareye aksettiremiyoruz. Onlar yayın yapıyor, biz yayın yapamıyoruz. Onların eylemlerinden korkuyoruz, demiştir.
Aynı konuda Prof. Dr. Reşat Genç söz alıp açıklamalar yaptılar. Konu 23 Mayıs 1998 günü tekrar gündeme geldi.
Dr. Yaşar Kalafat yaptığı konuşmada Doğu Anadolu'da yaşanılan mücadelenin Türklerle Kürtler arasında olmadığını Türkiye'de Türk'ün ırki manada kullanılmadığını Kürtler dahil bütün vatandaşları kapsadığını, Türkiye'deki mücadelenin teröre taraf olanlar ile terörden yana olmayanlar arasında olduğunu misaller vererek anlattı.
Kalafat yaptığı konuşmada ben lafı fazla uzatmayacağım;
Ben ilkin etnik kimliğimi tanıtayım. Ben Anadolu'da yaşayan Türkmen Türklerindenim. Ancak Türkiye'deki 70 milyon, Türk kültür ve zihniyet olarak kimlik kazanmıştır. Kimse ben Azeri Türküyüm, Yörük Türküyüm, Kürt Türküyüm, demez. Benim ailemde Kürtlerden alınmış gelin ve Kürde verilmiş kız vardır. Biz vatanı bir, dini bir, tarihi ve kültürü bir toplumuz.
Ben bir kürdoloğum üç master ve bir doktoram kürt konusundadır. 30'dan fazla bu konuda yayınım var.
Size Türkiye'de Kürtcüleri kısaca anlatayım. Türkiye'de kürt olan halk ile kürt olmayan halk arasında bir mücadele yoktur. Doğu Anadolu'nun % 1-2 nisbetindeki teröristi ile kanun adamları arasında kavga vardır.
Kürtler adına terör yapanları dağlara sevkeden oriyantalizmin planlarıdır. Bugün kendilerine kürt diyen Kırınanclar Zazaca bilmezler, Zazalar Kırmanca bilmezler.
Türkiye'deki Sünni Kürtler Alevi Kürtlere Kızılbaş der, kızlarını vermezler. Alevi Kürtler de Sünni Kürtlerden kız almazlar. Kanlı bıçaklı gibidirler.
Barzani Kuzey Irak'da bir aşiret lideridir. Talabani'de bir Kürt aşiret lideridir. Sürekli silahlı çatışma halindedirler.
Şu anda Türkiye'deki PKK örgütü ile Kürt aşiret liderlerinden Barzani güçleri, çatışma halindedir.
Kürtler ne istiyorlar?
Arkadaşlar 75 yaşındaki Türkiye Cumhuriyetinde 2-3 Kürtten Cuınhurbaşkanı seçilmiştir. Bugüne kadar 5-10 Başbakan Kürtten seçilmiştir. Her hükümette muhakkak 3-5 adet Kırmanç veya Zaza vardır. Türkiye'de kanunlardan yararlanmak itibariyle etnik menşee bakılmaz. İsteyen istediği yerde yerleşir ve istediği işi yapar. Hürriyetler itibariyle vatandaşlar eşittir.
Kürtçü teröristler diyor ki, Saddam batıya ters düşerse arkadan vururuz, batı bizi destekler. İran batıya ters düşerse isyan ederiz, batı bizi destekler. Türkiye Kırmanaç ve Zazalar bölgesine büyük yatırım yaparsa GAP gibi projeler olur ise, Türkiye süper devlet olmaya yüz tutarsa terör yaratırız, batı bizi destekler. Bu zihniyetle insanların bir arada yaşaması mümkün müdür?
Bugün Kürtçü teröristlerin karşısında savaşanlar aynı köyden aynı aşiretten kendi akrabalarıdır.
Terörist gelip kendi köyünü yakıyor. Masum vatandaşı propaganda için öldürüyor. Devlet vatandaşını korumasın mı? O köylünün çocuğu ordumuzda askerdir. O köyün halkı devletine vergi veriyor. Devlet görevini yapmasın mı? ,
Konuşmama başlarken söyledim. Ben Kırmanç veya Zaza değilim. Türküm. Size inan olsun, benim devletim bir kısım vatandaşına zulüm etse, onlardan komutan yapmasa, bakan yapmasa, onları üniversiteye almasa, ben PKK'dan daha önce dağa çıkar kendi devletime isyan ederim.
Teröristler diyorlar ki, "Biz bu vatanı böleriz, buna hakkımız var" Bizim vatanımızı böldürmemek hakkımız yok mu?
Dün yaptığı konuşmada Samed Butunuyov kardeşim çok önemli çok doğru şeyler söyledi ve çok güzel izah etti. Bu konuya da yer vermek istiyorum.
Bütün milletlerin bazı hassasiyetleri vardır. Türk Dünyası gibi 200-250 milyonluk bir milletin hassasiyetleri de çok olur. Ancak Türk Dünyası gibi büyük dünyaların gücü de o nisbette büyüktür. Önemli olan bu büyüklüğün şuurunda olmaktır.
Bizim birimizin Kazakistan'da burnu kanasa diğerimiz o acıyı Kırgızistan'da, Kırım'da, Tataristan'da, Kıbrıs'da, Türkiye'de duyarız, duymalıyız. Birlik olmak birlikte hareket etmek budur.
Biz Kürtleri kendimizden sayıyoruz. Gerçekte budur. Biz bütün insanlar yaşasın insanlar mutlu olsun diyoruz. Biz hiçbir kültüre, dile, topluma düşman da değiliz. Ama bize düşmanlık edenin de haddini bildiririz. Biz Allah'tan Kut bulmuş bir millet olduğumuza inanıyoruz.
Allah'ın bize inşallah vereceği yeni Kut'a talibiz. Zalimlik bize yakışmaz. Herhalde Allah'dan insanlara haksızlık etmek için güç istemiyoruz. Allah niyeti istipdat olan milletlere zaten fırsat vermez.
Meselenin birçok boyutu vardır. Siyasi, ideolojik, inzibati, ilmi, diplomatik vesair. Biz bilim adamlarını öncelikle ilgilendiren işin ilmi tarafıdır. Problemin, bir yarısı ilmi doğrudan ilgilendirir diğer hususlarda ilim ile dolaylı ilgilidir. .
İlkin, Kürtü iyi incelemek lazım. Ben bir arkadaşımla bir kitap yazmıştım. Bana göre etnik ve kültürel kimlik olarak bunlar esasen bizden farklı değiller. Kürtler hakikaten bir millet midir? Müstakil bir kürt kültürü var mıdır? Emperyalizm sünni bir millet mi yapmış yoksa böyle bir milliyet var mı? Bu konuyu her arkadaş kendi ilmi dalında incelesin, tarih, arkeoloji, edebiyat, fıloloji, halk bilimi, güzel sanatlar vesaire itibariyle inceleyelim.
Ben öyle inanıyorum ki, 250 milyonluk Türk okyanusunda 3-5 milyonluk Kürt toplumu Türk olmanın gururunu taşımak için bize rüşvet verecektir.
Sonra, bu Türk Dünyasında etnik tahrik çıkararak zarar veren kürtçülüğün arkasındaki güçlere de tavrımızı koyarız.
Düşman hiç de büyük değil. Biz gücümüzü sergileyemiyoruz.
Sempozyumunda Almatı Üniversitelerinden birinde Rektör olan daha evvel Türkiye'ye TÜDEV ve Türk Halkları Sempozyumlarına gelmiş bulunan, Ekim 1984 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde "21. Yüzyıl Türklerin Olacak" isimli yazısı yayınlanan Kazak-Türk Milliyetçilerinden Makas Tatimov bir bildiri verıniştir. Araştırma nüfus bilimi ve etnodemografı olan M. Tatimov Kazak Soy ağacı ve tarihi seceresi üzerinde durmuştur. Kazakların Türklüğünü izah ederken hazırladığı secerde Kazak coğrafyasında ulu - orta ve küçük cüzleri tali unsurları ile göstermiş ve Kazak milliyetinin oluşmasında bu cüzlerin eşit derecede etkili olduklarını anlatmış adeta cüz taassubunun haksızlığı mesajını vermiştir.
Sempozyum'da, S.K. Birliği mensupları da vardı. semirecnye Kosakları Birliği, Slav milliyetçilerinin örgütüdür. Rusçuluk yapmaktadırlar. Hareketin başında V.A. Ousyanıkov merkezleri Almatıdır. V.S. Shatov ise aynı parelelde etkinlik gösteren Ayrılıkçı Kossaklar (Rus Kazakları)nın örgütlenmesidir.
Rusculuk hareketinin iddiası, Kazakistan'a medeniyetin kendileri tarafından getirildiği şeklindedir. Tepkileri SSCB döneminde olduğu gibi, yönetimde Rusların değil de Kazakların getirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu kesim, Rusların Çarlık döneminde olduğu gibi bir arada yaşayıp Rus kültürel hayatını kıyafet vesaire itibariyle canlandırmak istemektedirler.
Bu guruba mensup gençler de haçlı kolyeler takmak, arabalarına hıristiyan ikonaları koymak, Rus müziğini canlı tutmak gibi uygulamalar yoğunlaşmıştır.
Semirecnye Kosakları Birliğinin siyasileri, Akademisyenler ve gençler arasında giderek artan Rus taraftarları vardır. Gençleri, Kazak gençleri tehdit edebilmekte, yetişkinleri gerektiğinde savaşabileceklerini söylemektedirler.
Türk Dünyasındaki fikri ve kültürel dayanışmayı yakından izlemektedirler. Türkiye karşıtı Ermeni ve Kürtcü kesimlerle dayanışmaları beklenebilir. N. Nazarbayev'in milliyetcilik konusunda iki adım ileri bir adım geri atması bu kesimi fazla tahrik etmemek ihtiyatından gelmektedir, denilmektedir.
Kazakistan'da, Kırgızistan'da olduğu gibi "Halklar Asamblesi vardır. Bu kuruluş bünyesinde; Tatar, Kürt, Çeçen, Koreli, Ermeni, Yunan, Ahıska Türkü, Başkurt, Dungan, Uygur gibi çeşitli kimlikten halklar vardır. Bunlar kültürel kimlikleri ve etnik menfaatleri etrafında organize etkili olma gayretindedirler. Türk kökenli halklar, aralarında organize edilemedikleri için, zaman zaman Kazak şövenistlere de makul izahlar getirememektedirler. Çok kere Komunist partilerin telkinlerine maruz kalmaktadırlar. Ermeni ve Kürt lobileri T.C.nin çıkarlarına aykırı davranışlarında etkili olabiliyorlar. Bir plan dahilinde zaman içerisinde konferanslar ve yayın göndererek bu çevrelerde etkili olunabilir.
Söz, bölücü Kürtlerden açılmış iken; Almatı'da oldukça zengin "Devlet Merkez Müzesi" var. 3 katlı müzede, Arkeoloji, Etnoğra ve 20. Yüzyıl Seksiyonları bulunuyor. Etnografya bölümünde Kazakistan'daki çeşitli haklara birer köşe ayrılmış olup bu halklara ait malzeme teşhir ediliyor.
1998 yılında Kürt seksiyonu'da açılmıştır. Burada Kürt halk kıyafetleri, kürt mutfak malzemesi teşhir edilmektedir. Ayrıca Kürtlerle ilgili çeşitli yayınlar sergilenmektedir.
Kazak-Türk ilişkileri itibariyle Türkiye'deki Kazak öğrencilerin durumu Almatı'da çok tartışılıyor. Seçimi yapılan öğrencilerde gösterilen itina ve alınan yeni tedbirlerden sonra aksaklıkların izale edilebileceği umuluyor. Bu görüşte olanlar daha ziyade Türk Kazak ilişkilerinin iyi olmasından yana olanlardır. Ruslar, Ermeniler ve Kürtler bu gelişmenin aleyhinde propaganda yapıyorlar.
Sempozyuma Almanya'dan davet edilmiş iken katılamayan Oraltay'ın
bildiri konusu "Günümüzde Kazak-Türk ilişkilerinin
bazı yönleri ve Türkiye'deki Kazak öğrencilerin
geleceği meselesi idi. Oraltay'ın katılamayışı
esefle karşılandı. Oraltay bildiri metni de göndermemişti.
Kazakistan'da Stalin'in iskan ettiği bügünkü sayıları
ile 200.000'in üzerinde olduğu söylenilen aktif kürt vardır.
Kendilerine Prof. Dr. Kinyos Mirzayev, Ermeni-Kürt dayanışması
adına sahip çıkmaktadırlar. Karargahları
Abay Üniversitesidir. PKK lehine sık sık gösteri yaparlar.
PKK'nın Moskova'daki merkezine destek vermişlerdir. Türkiyeden
Kazakistan'a eğitim için giden gençlerle kanlı bıçaklıdırlar.
Almatı'da oldukça etkili bir kürt lobisi vardır.
Daha ziyade aktüel olaylarda etkili olmaktadırlar. Errrıenilerle
işbirliği halindedirler. Bir yayın organları vardır.
Son olaylarda muhtelif vesilerle yürüyüş yapmakta açık
hava toplantıları ile seslerini duyurmakta T.C.'ni protesto
etmektedirler. Almatı'daki Türkçü gençlerle
aralarında sürekli çatışma çıkmaktadır.
Bunlar ve Ermeniler Türk-Kazak dayanışmasına karşıdırlar.
Prof. Dr. Turan Yazgan'a ait olan Türk Dünyası Araştırmalar
Vakfı'nın Almatı'da iki Üniversitede Türk Dili
ve Edebiyat Fakültesi ve Türkçe öğrenme merkezi
vardır. Bu kuruluşlar 5-6 yıldan beri faaliyet göstermektedirler.
Beheri 60.000 Dolara mal olmuştur. TDA Vakfı'nın Almatı'daki
yetkili temsilcisi Güriş Firması'nın temsilcisi mühendis
Hüseyin Taşer'dir. Bu fakültenin onarılıp döşenmesinde
Hüseyin Taşer'in büyük payı olmuştur. Türk
Kültür Milliyetçiliğine katkısı olan herkesin
Allah hayırını kabul etsin. Davanın bayrak adamı
Turan Yazgan'dan da Allah razı olsun. Kazakistan'daki Türk Kültürünün
bu kalesi, Allah muhafaza düşer ise, en fazla Kürtçü-Ermenici
ittifakı mutlu olur.
ALAŞ Muhalefet hareketi, Kazakistan Cumhurbaşkanı, Nursultan Nazarbayev'e Eski Başbakan Akejan Kajegeldin'e yeni Başbakan 1 Balgımbayev'e karşıdırlar. Bunların Ahmet Yesevî Üniversitesi Rektörü Murat Jırınov'u da onaylamadığı, ifade ediliyor.
Açıklandığına göre; ALAŞ Mehalefet hareketi 1992 yılından sonra Kazakistan siyasi polisinden bir kaç darbe yemişti. Alaş'ın gerçek lideri saklı tutuluyor. Görünürdeki lideri Dr. Baturhan'dır. "Yaş Türkistan hareketinin devamı karekterindedir. Kadrosunun içerisinde 600'ün üzerinde akademisyen vardır. Siyasi hareketin yaygın organı 1. sayısı çıkmış bulunan Yaş Türkistan'dır.
Ayrıca kadro, çeşitli dergi, gazete ve benzeri yayın organlarında sürekli yazı yazmaktadır. Üniversite gençliğini şu anda sürükleyen Şakir İbrahim (Bilimler Akademisi Başkan Yardımcısı) üniversite gençliği tamamen organize edilmiş ve hareketi destekliyorlar.
Kazakeli Siyasi-İdeolojik kadro hareketi Kazakistan'daki mevcut yönetime oldukça karşıdır. Hareket yarı illegal bir çizgi izlemektedir. Hareketin yayın organı Kazak Eli Gazetesidir. Burada çıkan yazılara hareketin teorisyenleri farklı isimlerle yayınlamaktadırlar. Hedefleri Kazak milliyetçiliği yaparak Kazakistan'da yararlı olmaktır. ALAŞ hareketi ile müştereklikleri vardır. Hareketin lideri gizli tutulmaktadır. Alaş hareketi ile ideolojik farklılıkları, Alaş geniş anlamda Turan fikriyatında iken, Kazak eli, daha dar anlamda Kazak milliyetçiliği yapmaktadır. Hareketin Kazakistan'da tabanı vardır. Bunlar Kazak halk kesimine yönelmişlerken Alaş harekatı elit kadroya ve Akedemisyenlere yöneliktir.
Hareket 1990'dan sonra kurulup kapatılan ALAŞ hareketinin devamı niteliğindedir. Bu kadronun siyasi hedefı Turan Cumhuriyetinin kurulması fıkriyatına dayanır. Gaspralı'nın işte, fıkirde, dilde birlik fıkriyatı şaplonunun Kazakistan bölgesine uygulanması şeklindedir
Prof. K. Nurpeyisov 22.5.1998 günü verdiği "Kazak Aydınlarının İdari Sisteme, Bilim ve Medeniyet Alanındaki (1920-1930 yılları İtibariyle) Muhalefeti" isimli bildirisinde; 1917 devrimi ile Rusların Kazakları zorla totaliter yönetimin boyunduruğu altına soktuklarını, Kazakların bu uygulamaya karşı muhalefet ayaklanmalarında bulunduğunu anlattı. ALAŞ siyasi toplu hareketinin tarihi boyutunu izah etti.
Kazakistan Akademisinin Tarih Bölümü, üniversitelerin
tarihi kürsüleri, imkan nispetinde Tv. Rd. Programları ALAŞ
hareketini yorumlayarak günümüz Kazakistan siyasetine yön
verınek isti, Nurpeyisov'un bu konuda Kazakca bir kitabı çıktı.
Prof. T. Omarbekov 22-5-1998 tarihinde verdiği "Sovyet Hükümetinin
İlk Yıllarında Türkçülüğü
Suçlama Siyaseti" isimli bildirisinde; ALAŞ hareketini de
kapsayan süreçte SSCB yönetimi Rus idarecilerin Kazak milliyetcilerini
sindirmek için çeşitli baskılar uyguladıklarını
aydınlara yapılan baskılarda; olayları olayların
yerlerini mahiyetlerini ve tarihlerini belirtmiştir. Bu ve benzeri bildirilerle
adeta geleceğin Türkçü hareketini üstlenecek gençliğin,
geçmişteki mücadeleyi bilmesi gerektiği mesajı
veriliyordu.
Prof. Dr. U.H.Şalekenov verdiği "Hoca Ahmet Yesevi Türk
Aleminin Medinesi" isimli bildirisinde, Ahmet Yesevi Türk Kazak
Üniversitesinden Kazak halkının memnun olduğunu, Rusların
600 yıllık Kazak tarihini yanlış yazdığını,
Kazakların Türk olduğunun, neden tartışılmadığını.
Bu konuda bir makale yazdığını ve fakat ilgi görmediğini,
Albanların soyunun da Türk tarihi itibariyle araştılması
gerektiğini söyledi.
Prof. Bereket Kerimov, verdiği bildiride adeta Türk, Türkiye
ve ürkistan kelimeleri arasında benimsenmesinde yarar gördüğü
bir bağ kurdu. Buna göre Türkistan Türk yurdu anlamına
geliyordu. Bu tabir ilk defa 8. Asırda Arap ve Fars kaynaklarında
geçmektedir. 13. Yüzyıldan sonra Moğollarda görüldüğünü
16-18 y.y.dan sonra millî devletlerin meydana gelişi ile yeni
anlamlar kazandığını söylemiştir.
Dr. Ali Burkutboyoğlu sempozyumda verdiği Saka-İskitler konulu bildiride; Hun Hükümdarı Atilla'nın dağlı Türklüğündeki adının Yedil olduğunu Hun Türklerinin Saka Türklerinin bir kolu olduğunu, Sagd kelimesinin İskitce olduğunu, İskitlerin batının iddia ettiği gibi Hint Avrupaî bir kavim değil Turani bir kavim olduklarını, metinlerde Su Tanrısının Su Ata olarak geçtiğini, Doğu Türklüğünün Semavî dinlerine mensubiyet itibariyle Batı Türklerinden öncelik aldıklarını Atilla'nın tek Tanrılı bir dine inandığını Dünya globelleşmeden evvel Türklerin globelleşmeleri gerektiğini, Hunların Üzengi gibi önemli bir buluşun sahibi olduklarını Saka ve Hunlara Türklük adına sahip çıkılması gerektiğini belirtti.
Bazı Kazak milliyetçisi aydınlar Türk Birliğine Kazakların yok olacakları Kazak kimliğinin Türk genel kimliği içerisinde eriyip yok olacağından kuşku duymaktadır. bu konuyu sık sık sorgulamaktadırlar. Mesela "Kazak Medeniyeti mi, Türk medeniyetimi, Kazak kültürü mü, Türk Kültürü mü?" demektedirler. Bu gelişmede, Kazak ırkcılığını teşvik eden veya Türk birliğinden rahatsızlık duyan Rus propagandistlerin rolü olmaktadır.
"X-XI inci asırda Türk Medeniyeti" isimli bildirisinde Kırgız dilbilimci B. Çalagizov; Balasagun'un yeri meselesini tartışmıştır o yıllarda Balasağun'da Sogd'ların olup olmadığını ve İran iddialarını cevaplamıştır. Balasağ'un tarihi yeri konusunda Kazak bilim adamları ile Kırgız bilim adamları arasında ihtilaf vardır. Bu ihtilaf, anılan münasebeti ile tekrar tezahür etmiştir.
Türk Medeniyetleri Sempozyumunda F.A. Kazıbakova 23.5.98 tarihli "1926-1927 yıllarında Kazak köyünde otlak ve yaylaların yeniden bölünmesi reformu ve sonuçları" isimli bildirisinde, batı aleminin Türklerin ilkelliklerine dair ileri sürdükleri iddiaları cevaplarken Türklerin sadece göçebe bozkır değil, yerleşik medeniyet örnekleri de verdiğini belirtmiş, geçmişte otlak ve yaylaların konutlaştırma çalışmalarını anlatıp Kazakistan'da yapılması dönemi yaşanan toprak reformu için geçmişten örneklemeler getirmiştir.
Türk Medeniyeti Sempozyumunda 25.5.1998 günü verilen İslam
"Rönansı ve Türk Medeniyeti" isimli bildiride:
Sirk Sanatı-At Hüneri Hun Türklerinin bir kültür
ürünüdür. İlk defa Hunlarda görülmüştür.
Bu gerçeğin bulunup tesbit edilmesine Dünya kamuoyuna açıklanmasına
Ruslar planlı bir şekilde karşı çıkmışlardır.
Hun Hükümdarı Atilla, Kam ve Baksilleri aracılığı
ile katılacağı savaşı hangi tarafın
kazanacağını öğrenirdi. Kıpcak Türkleri
hürmetli misafırlerinin önüne At kafası koyarlardı.
At etinin yenilmesi ve kımızın içilmesi Kıpcak
Türklerinden kalmıştır. Türk tarihi bir devamlılık
arzeder. Kültür izlerini takip ederek bu medeniyeti gün ışığına
çekebiliriz denilmiştir.
21-23 Mayıs 1998 tarihleri arasında Kazakistan'da Uluslararası Türk Medeniyeti Sempozyumun'da şu kararlar alınmıştır.
1-2.Uluslararası Türk Medeniyeti Sempozyumu Eylül tarihinde Bişkek'de - Kırgızistan'da yapılacaktır.
2-Sempozyumun bir Sekrataryası oluşturulacaktır.
3-Katılımcıların bildiri özetleri evvelce istenilip seçim yapılarak davet etme cihetine gidilecektir.
4- Türk Dünyasının günü edebi eserleri karşılıklı Türk lehçelerine çevrilecekti.
5-Türk Devletleri arasında bir kuruluş oluşturulacaktır. Burası Türk Kültürünün manevi merkezini oluşturacaktır.
6-Kazakistan'da Türk Eli gazetesi çıkarılacak.
7-Türk Medeniyeti için Sosyal Bilimlerin her dalından katılımcı olacaktır.
8-Diğer Medeniyetlerle ilişki kurrrıak için insan hakları çalışmaları yapılacak.
9-Benzeri diğer toplantıların değerlendirme sonuçları da izlenilecek.
10-Turizm Merkezi kurulacak,
11-Katılımcılara Şiltler verilecektir.
Türk Dünyasında, Türk elleri itibariyle ilmi araştırma
ve Yüksek eğitim dayanışma halinde sürdürülüyor.
Kazakistan halkının Türkiye'de yüksek eğitim yapan
Kazak gençlerine dair kanaatlerini etkileyen faktörler;
l.Türkiye'den Kazakistan'a yüksek öğrenim için gelen öğrenciler Türkiye'de ÖSS'yi geçemeyen başarısız öğrencilerdi. Bunlar Türk yüksek öğretimi hakkında olumsuz intiba bırakmaktadır.
2.10.000 öğrenci projesi kapsamında Kazakistan'dan Türkiye'ye ilk yıllar gönderilen öğrenciler gelişi güzel seçilmiş başarılı olamayan bir çok genç Kazakistan'dan yüksek öğrenim için Türkiye'ye gönderilmiştir. Başarısız oldukları için bu gençlerin büyük bir kısmı Kazakistana dönmüşler ve Türk Yüksek öğretimi hakkında olumsuz kanaate alet olmuşlardır.
El Farabi Üniversitesi'nin hazırladığı Uluslarası Türk Medeniyeti Sempozyumunun son gününde "Şiir Günü" düzenlendi.
Kağan Gökalp isimli T.C.'den Türk Dili Bölümü Öğrencisi "Tanrının seçtiği bir milletiz" isimli şiiri okudu. Geçmişteki Türk büyükleri ve gazileri saygıyla anılırken Atatürk'de unutulmuyordu. Bir Kazak Türkünün ifadesiyle "Onların canı cennette olsun" yani Allah onlara rahmet etsin deniyordu. Canın cennete olması temennisinde de canın ölümsüzlüğü inancı saklı idi.
Cumanbayev' in "Türkistan" şiirini Kazak Türklerinden genç bir kız okudu. Salonda ağlayanlar oldu. Bu arada birisi erkeksen ağlama derken kendisi de ağlıyordu.
Büyük Kazak şairi Moğolcan Cuma Bayoğlu'nun yazdığı "Türkistan" adlı uzun şiirin ilk dörtlüğü
"Türkistan eski dünya eşiği ğay"
(Türkistan iki dünyanın eşiği kapısıdır
ya)
"Türkistan er Türktün beşiği ğay"
(Türkistan kahraman Türkün beşiğidir ya)
"Tamaşa Türkistandey cerde turğan"
Medeniyet Türkistan gibi yerde doğmuş)
"Er Türktüng Tenri bergen nasibi ğay"
(Kahraman Türkün Tanrı verdiği kısmetidir)
1938 yılında Stalin tarafından öldürülen Mogcan Cumabayoğlu, Uluğ Türkistan'ın hemen hemen her yerinde tanınıyor, seviliyor ve şiirleri millî çoşku yaratıyor.
Şiir gününde müzik de icra edildi. Sormat-Tatar Kazan toplum sanatcısı Halile Ebilhanova, ilkin Tatar Türkçesi ve sonra da Kazakca Türkçesi ile parçalar okudu.
Çonuşbay Sarıyev'in şiiri de çok çoşku yarattı. Kendisine Kazakların Puşkini olarak bakılıyor. 100 den fazla şiiri bestelenmiş, 10 şiir kitabı yayınlanmış, Moskova'nın meşhur Nana müzik topluluğu da O'nun bir şiirini bestelemiştir. 1990-1993 yılları arasında çıkan Türk ülküsü muhtevalı Azad Gazetesinin kadrosunda idi.
Bu kadro uygulanmaya başlayan Türk Kültür milliyetçiliğinin dem alma sürecinde, milli duyguların sanata yansımasının göstergesi idi
Anlatınanlara göre Ahıska Türkleri politikasında, Türkiye realist adımlar atamamıştır. Ahıska Türkleri Türkiye'ye gelmek isterlerken adeta bazı merkezlerce planlı teşvik edilmektedir. Göç realize edilince bir çok Ahıska Türkü göçe icabet etmiyecektir.
Ahıska Türkleri, Türk firmalarının Türkiye'den getirdikleri işçilerden daha az yetenekli değillerdir. Türk firmalarının Türkiye'den getirdikleri işçiler hiç de az kazanmıyorlar. Üstelik Ahıska Türklere bu firmalarda istihdam edilir ise, konut ve mutfak masrafları olmayacaktır.
Ahıska Türklerinin büyük çoğunluğu
"Türkiye bizi kabul etsin de nereye olursa iskan etsin kanaatinde
değillerdir.
Daha göç başlamadan malum merkezlerce T.C.'nin muhtemel
iskan politikası aleyhinde propaganda başlatılmıştır.
Şiir gününde dostumuz Ali Paşa Veyseloğlu da çok alkış alan bir şiir okudu. Şiirde Türk kardeşliği özellikle Ahıska Türkü-Kazak Türkü Kardeşliği işleniyordu.
"Muşkul hallerimiz Mutuluye döndü.
Selamuneleyküm Merhaba Kazagim
Turanın yıldizi bulutdan çıkti
Selemuneleykum merhaba kazagim
Gitdi Kış aylari geldi yazimiz
Gulşan Bakcasinda acti guhumuz
Çok şukur allaha islam dinimiz
Selemun eleykum merhaba kazagim.
Yıkıldi savetin Taç ile Taşti
Nur Kili Parliyor İslamlar Behti
Turan Turişleri arada çıkdi.
Selamineleykum merhaba kazagim.
Oyanın uykudan gözleri açın.
Tikdirin medrese çoçuklar için.
Kurani Gkiyin Çevherler Sacin
Selamuneleykum merhaba kazagim.
Ermeyin düşmema Birliyi Kurun
Gkiyie İlim tehnika Bulun
Toplemil Turk Kazak Bir Kardeş Olun
Selemun aleykum merhaba kazagim.
Turan Bayraklari goge yuçaksin
Cami Minaralar şimdi Tikilsin
Kuran Ayatlari Acik onunsun
Selamun eleykum merhaba kazagin.
Kazak Türk atanin sevgilli oğlu
Seyrakil elinden Keljiheri dağli.
Kanide dinide Türklere bağli
Selamunaleykum merhaba kazagim.
Birleşik Türk, Kazak devleti Kurak
Okiyi İlimi Savatli Olak
Din Düşmanlarına Biz Karşi durak
Selamunaleykum merhaba kazagim.
Birlik Bereketdir Herdaim Gerek
Birliyin Kedrini Biz Gerek Bilek
Biz turan Türkleri Tarihi Bilek
Selamunaleykum merhaba Kazagim.
Tenbelik Yaraşmaz Gövlete Ziyan.
Türk Kazak Kardeşler Uykudan Oyan
Doğru Yol İslamdur Herkese Ayan
Selamunaleykum merhaba Kazagim.
Kanimiz, Çanimiz Tenimiz Birdur.
Dinimiz Yolumuz Soyumuz Birdur.
Resuldur Muhemmed Rabimiz Birdur.
Selemunaleykum Merhaba Kazagim.
İnşalah Devletimiz Kaim Olacak
İslamlar Birleşik Dostluk Kuracak
Bizim Kazakistan Şansli Olacak
Selemunelekkum Merhaba Kazagim.
Ali Paşa Veyseloğlu, 150-160 sahifelik Ahıska Türklerinin kültürel hayatını, sürgünün tarihini anlatan bir kitap hazırlamış kitap Türkiye'ye basılmak üzere gönderilmiştir.
Ahıska Türkleri çalışkanlıklarına güvenerek Türkiye'ye kabulleri halinde kredi dahi istemeyeceklerini ifade etmektedirler. Türkiye'de bir kurultay yapmayı böylece seslerini daha fazla duyurabileceklerini ifade etmektedirler.
Türkiye'de Devlet Bakanı Ahant Andican'la görüştüklerini kendilerine "talepleriniz için hükümet kararı gerekir biz nihayet koalisyonuz" dendiğini. Ayrıca T.C.'nin bir göç konusunda bir devlet politikası olduğunun söylenildiğini T.C.'nin bize Kazakistan Devletini araya sokmadan Kazakistan'da iş yapabilmemiz için kredi verme imkanı yoksa bize bankalar kredi versin demektedirler.
Kazakistan'daki Ahıska Türklerinin, Türkiye Türkleri ile paylaşılmasını istedikleri sorunlarını yazımıza almak istedik. bu münasebetle, Kazakistan Ahıska Türkleri Başkanı Doç. Dr. Tevfik Haşimoğlu'nun 25 Haziran 1998 tarihli kurultay konuşmasını aktarıyoruz.
Ahıskanın tarihi çok eski zamanlara uzanıyor. Burada tamamen Anadolu Türkü olan, Ahıska Türklerinin bazı sıkıntılarını dile getirmek istiyorum.
1829 yılında Rusya, Ahıska'yı almak için çok büyük bir güç harcamış, Ahıska, Rusların Anadolu'ya girmelerini önleyen bir set, bir kapı olmuştur. Bunu biz, tarihten çok iyi biliyoruz. Ruslar, Ahıska'yı ele geçirdikten sonra orada yaşayan Türklere karşı her türlü zulüm yapmaktan geri durmamışlar. Bu zulme dayanamıyan binlerce insan İç Anadolu'ya göç etmeye mecbur kalmış. Onlar göç edince onların yerine Ermeniler, Gürcüler, Yahudiler oralara yerleştirilmeye başlanmıştır.
1944'te sürgün esnasında Türkiye sınırında yakın köylerdeki Türklerin toparlanması için 3 saat izin verdiler. Bu kara bahtlı milletin başına ne belalar gelmiş. Bu belalar bir türlü bitmek tükenmek nedir bilmiyor. O günkü dehşetin yazılması, anlatılması imkansız. Babaları, kocaları, kardeşleri savaşta bulunan kimsesiz, dul ve yetimleri sürüyorlardı? Bizim bildiğimiz bir gerçek var. O insanların suçu Türk olmak. Bunun için sürgün edildiler. Çünkü Sovyetler, Türkiye ile savaşa hazırlanıyor, bunlar savaş zamanı Türkiye'nin Lehine savaşırlar endişesiyle sürgün edilmişlerdir. 120-130 bin civarlarındaki milletimizi kara kış günü 8-10 aileyi bir yük vagonuna koyunlar gibi dolduruyorlar ve kapılar bağlanıyor. Ağlamak, sızlamak yeri göğü tutuyor. Ama bu sesi kim işitiyor?
Ural Dağların'daki soğuk hava şartlarında çok insan canını kaybediyor. Ve onlara bu fani Dünyada ne kefen, ne mezar nasip oluyor. Onlar karın altına gömüldüler. Çünkü vagonlar ilerliyordu ve hükümet programında ölüyü dini yolla defnetmek yoktu. Yirmi gün yol gittikten sonra millet Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'a yerleştirildi. Yerli milletlere Türkler, henüz oraya gelmeden önce, halk düşmanı olan bir millet diye tanıtıldı. Sürüldükleri yerlerde o yıl hava çok soğuk ve açlık hüküm sürüyordu. İmkan bulup evlerinden un, tahıl, mısır alanlar bir süre açlık çekmediler. Ama 3 saat içinde sürülenlerin çoğu tüm aileleri ile birlikte açlıktan öldüler.
Türklerin 1944'ten 1956'ya kadar bir ilçeden başka bir ilçeye gitmeleri, yüksek tahsil görmeleri yasaklandı ve o seneye kadar askere alınmadılar. 1956 yılında Kruşçev'in komünist partisinin 20. Kurultayın'daki gizli konuşmasından sonra sürgün olan Karaçay, Balkar, Çeçen, İngüş, Kalmikler'e kendi yerlerine geri dönme imkanı tanındı. Kırım Tatarları ve Ahıska Türkleri'nin geri dönmelerine izin verilmedi. Bununla beraber Türkler, Ahıska'ya misafır de gitmesinler diye sınır karakolunu 60 kilometreye kadar uzattılar.
O yıllarda Türklerin içinden bir grup aydın, Moskova hükümet yetkililerine vatana geri dönrrıelerine izin verilmesi isteğinde bulundular. 1958 yılında ayrı bir toplum Azerbaycan'a yerleşmeye başladılar, onların ayrı grup Kabardin-Balkaristan'a yerleştiler. Türklerin o zamanki olan Enver Odabaşev anlatıyor. Ahıska'ya dönmek için her türlü yolu aramaya başladık ve bize Gürcü alimleri bir teklifte bulundular. "Siz, bizler, Meshleriniz, yani müslüman Gürcüleriz" diye kabul ederseniz sizin geri dönme imkanınız olur dediler ve biz bu şartı kabul ettik. Bu düşünce sonraları yavaş yavaş milletin içinde yayıldı.
Tabi, herkes bu iddiayı kabul etmiyor idi ve kendini Anadolu Türkü bilenleri ayrı bir toplum 1988 yılı 16 Aralığında Türkiye Cumhuriyeti Moskova Büyükelçiliğinden Anavatan Türkiye'ye yerleşmelerine imkan verilmesini istediler ve dilekçeler verdiler. Dilekçede Türk milletine mensup oldukları için kendi anavatanları Türkiye'ye göç etmek istediklerini anlattılar. Ama, Sovyetler, hiç bir zaman onlara bu hakkı tanımadı. Hem bizim, hem de Özbek kardeşlerimizin ortak düşmanları RGB başta olarak 1989 Mayısında aramızda olaylar çıkarmak istemişlerdir. Bu iki kardeş arasındaki gerginlik 15 gün kadar sürmüştür. İki kardeşin (Türk ve Özbek Türkü) birbirine düşmesini isteyenler durdurak nedir bilmiyorlardı. Hatta olayları Kazakistan'a sıçratmak istiyorlar, bunun hesabını yapıyorlardı. Kazakistan'ın Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev buna izin vermedi.
Kıymetli Misafırler,
Bu tür olaylara meydan vermemek için birbirimizi anlamaya, dinlemeye mecburuz Her zaman diyalog içinde bulunmak gerek. Böyle yaparsak başkalarının oyunlarını boşuna çıkarmış oluruz. Kardeşler arasında ufak tefek anlaşmazlıklar olduğunda bunu konuşarak çözmeye mecburuz. Lütfen, bunu her yerde herkes gücü ölçüsünde söylesin, anlatsın. Bizim birliğimiz, huzurumuz, geleceğimiz buna bağlı.
Bu tür kötü karanlık günleri Allah hiç kimseye göstermesin.
Şu an yaklaşık 500.000 civarında Ahıska Türkü Bağımsız Devletler Topluluğu'nun 13 Cumhuriyetinde bulunan 16 vilayet ve ilçelerinde, köylerinde yaşamaktadır. Geniş bir coğrafı alana dağıldıkları için birbirlerinin ne sevinçlerine, ne de üzüntülerine ortak olabiliyorlar. Hatta birbirlerinden habersiz olarak yaşama mücadelesi veriyorlar. Kazakistan'da yaşayan 150.000 Ahıska Türkü, Kazakistan'ın Almatı, Şımkent, Kızılorda ve Cambul illerinde dağınık bir halde yaşamaktadırlar. Dağınık halde yaşayan bu halkın kültür, eğitim, sosyal ve diğer problemlerinin çözülmesi daha da zorlaşıyor. Kazakistan'da 2 Şubat 1991'de Ahıska Türkleri Kültür Derneği'ni kurduk. Derneğin şubeleri: Cambul, Şımkent, Merke ve Talgar'da faaliyet gösteriyor. Bu derneğin bir takım faaliyetleri var.
Haftada bir gün 30 dakika Kazak Radyosu'nda Türkçe yayın yapıyoruz. Türkiye Türkçesi kurslarında Türkçe öğretiyoruz. Köy ve ilçelerde Türkiye Türkçesi sınıfları öğretmenleri için seminerler düzenliyoruz. Ayrıca Kazakistan'daki Ahıska Türkleri'nin Hatıraları örf ve adetleri adlı bir kitap da yayınladık. (Rus dilinde).
Biz yürekten inanıyoruz ki Türkiyemizin yardımıyla daha büyük güçlükleri aşacağız. Dağılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinden sonra her topluluk bağımsızlık kazandı. Biz ise maalesef hala sürgün hayatı yaşıyoruz. 1996 yılında Kazakistan'dan Rusya, Almanya ve İsrail'e 370 bin insan göç etmiştir. Tabi ki göç etmenin bir takım sebepleri var. Yoksa hiç kimse durup dururken yaşadığı, bulunduğu yeri terk etmek istemez.
Bulunduğumuz ülkelerde bizi yönetim kadrolarına tayin etmiyorlar. Her fırsatta önümüz kesiliyor. Biz engellerle karşılaşıyoruz. Hatta öyle ki okul müdürlüğü, asistanlık, köy muhtarlığı dışında makam ve mevkiye çıkmamız engelleniyor. Özel işyeri açmak için kredi imkanından faydalanamıyoruz. Kadrolaşmamıza bir türlü fırsat verilmiyor. Tamamıyla bir çok sosyal, kültür ve eğitim imkanlarından mahrum bırakılıyoruz. Bizim geleceğimiz tam bir belirsizlik içinde Yarınımızın ne olacağını bilmiyoruz.
Azınlık konumundaki halkların göç etmelerinin, göç etmek istemelerinin bir çok sebepleri vardır. Bu hususu bir konuşmasında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Butros Gali de şu şekilde ifade etmektedir. "şu anda dünyamızda 27 milyon insan mecburen göçmen durumunda yaşıyor. Bunun sebebi ise dolaylı veya doğrudan zorbalıktır. Bu zorbalığın her geçen gün hızını giderek arttırmasıdır. Bu zorbalığın neticesinde bu insanların bu insanların politik, sosyal, kültür ve dil problemleri çözülmemektedir. Bu durumdaki insanlar, kendilerinin ve çocuklarının gelecekleri konusunda büyük bir endişe içindedirler".
Genel Sekreter'de ana çizgileriyle göçün sebeplerini ortaya koymakta. Biz de buna katılıyoruz, çözümünü istiyoruz. Çünkü bu bizim ve çocuklarımızın geleceği için şart. Türkiyemiz göçmen aile projesi içinde her aileye uzun vadeli kredi vermesi gerek. Bunu yürekten istiyoruz.
Böyle olursa biz daha güçlü ve huzurlu yaşarız. Her zaman sığındığımız ve güvendiğimiz Yüce Allah ve sonra Türkiye olmuştur. Bu güven bizi yaşatıyor, ayakta tutuyor.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize tekrar hoş geldiniz derken bu Kurultayın hayırlara vesile olmasını, bu topraklarda yaşayan Ahıska Türklerinin yüzünü güldürmesini, onların geleceğinin tümüyle güvence altına alındığı bir yakın geleceğe zemin hazırlamasını diliyorum.
Türkiye'den Almatı'da öğrenim yapan bir üniversiteliye göre çeşitli yönleri ile Kazakistan; Kazakistan'da yüksek öğrenimin seviyesi Türkiye'den daha düşüktür. Piyasada aranılan mallar 1-2 yıl evveline nazaran daha rahat bulunabiliyor. Sürekli yeni fırmalar temsilcilik açıyor. Yakın geçmişte aleni darp olayları, polisiye vakalar daha sık görünürdü. Bilhassa yabancılara karşı saldırılar vardı. Şimdi yabancılar rahat dolaşabiliyorlar.
Eski Başbakanın Avrupa'ya gidebilmesi demokratik bir gösterge algılanıyor. O, orta cüz'dendi. Cumhurbaşkanı büyük cüz'den şimdiki Başbakan ise küçük cüzden'dir. Bu dağılımda demokratik bir sonuç olarak algılanıyor.
Türkiye'de yüksek öğrenim gören gençlerle ilgili yeni bir problem baş göstermek üzeredir. Bu öğrenciler arasında "Mezun olduğumuz zaman Türkiye bize iş verecek mi?"zihniyeti doğmaya başladı. Mezunlar gelecekte Türkiye'den iş isteyebilir. Kazakistan'a dönmek istemeyebilirler. Bu tür bir gelişme yeni bir sorun ve gerginlik doğurabilir. Bu öğrencilerin diplomalarının Türkiye'de geçerliliği tartışılıyor.
Hakkında söylenilen bütün olumsuz görüşlere rağmen, Kazakistan'ın Kazak halkı Ahmet Yesevî Üniversitesinden memnundur.
Kazakistan'da Cumhuriyet çapında Sendikal muhalefet hareketleri "Kazakistan Cumhuriyeti Bağımsız Sendika Merkezi" yürütmektedir. Merkezin liderleri L.V. Solomun - V.V. Panfulov'dır. Merkezin drijan kadrosu daha ziyade Yahudilerden oluşmaktadır. Merkez Kazakistan'daki yönetim karşıtı işçi hareketini desteklemektedir. Ancak organize olmamış durumdaki Nazarbayev muhaliflerinin asli parçalarından değillerdir. Daha ziyade işçi hakları muhtevalı işçi hareketlerinde seslerini duyurabilmektedirler. Nazarbayev'e yönelik eleştirisel talepleri olmaktadır. Güç aldıkları kesimler arasında: işsizler, emekliler diğer, işçi örgütler vardır. Organizasyonları Kazakistan geneline yayılmış sayılabilir.
Kazakistan'daki resmi kayıtlara yansımamış olan siyasi çevreler de vardır. Bunlar hukuki statüleri olmayan kuruluş ve çevrelerdir. Bunlardan; Kazakistan Alas Millî Özgürlükler Partisi, Attan Cephesi, Atayurt Halk Cephesi, Evsizler Birliği, Fon-Sıt Birliği Kazakistan Sovyet Gençler Birliği, Nursultan Nazarbayev'e karşı değillerdir.
Kazakistan Otton (vatan) Halk Cephesi, Demokrasi Profnebif Partisi, Kazakistan Demokratik Partisi, Yeşiller Partisi, Attan Halk Cephesi, Rus Merkezi, Kazakistan Toplulukları Teşkilatlarının Kordinasyon Kurulu, Nursultan Nazarbayev'e oldukça karşıdırlar.
Zaman zaman siyasete ilgi duyan çevreler arasında ise; "Savaş Gazileri ve Çalışanları Cumhuriyet Kurulu", "Kadınlar Teşkilatı Cumhuriyet Kurulu", "Müslüman Kadınlar Teşkilatı", "Uluslararası Dıla Teşkilatı", "LAD Cumhuriyeti Toplumsal Slav Birliği", "Kazakistan Gençler Birliği" gibi yapılanmalar da vardır.
Bütün bu kuruluşların mevcut güç ve organik bağlantıları itibariyle S. Nazarbayev'e karşı dayanışmalı bir muhalefet geliştirmeleri mümkün değildir.
İfade edildiğine göre Nazarbayev'in "etkin konumda bulunan muhalifleri safdışı etme politikası" ciddi bir muhalefetin oluşmasını engellemektedir. Nitekim Murat Avezov, Haberleşme Bakanlığında bir göreve, Olcay Sülayman İtalyan Büyükelçiliğine, Muhtar Sahanov Kırgızistan Büyükelçiliğine atayarak pozitife etmiştir, denilmektedir.
Kazakistan Cumhuriyeti İsçiler Hareketi'nin lideri durumundaki isimler arasında Y.V.Vinkov, M. İsmailov ve P.A.Kalov vardır. Bunlardan M. İsmailov Almatı Şehir sorumludur. İşçi Hareketi muhalefeti anlamında etkili bir kuruluştur. İşçi eylemlerinde güçlü bir organizasyona sahiptir. Eylemlerinde etkili olmaktadırlar. Birçok defal greve gitmişlerdir. Grevleri esnasında oldukça sert beyanatlar verebilmektedir. R.F. bu kuruluşu ve onun eylemlerini desteklemektedir. Bu desteğini R.F. Tv. Kanalları ve yazılı basınından takip mümkündür.
Cumhuriyet İşci Partisinin yöneticileri D.T.Coldosbekov ve Sasen Baycanov'dır. Pasif bir siyasî kuruluştur. Yayın organları iki ayda bir çıkan Kazakca sohbet gazetesidir. Taraftarı çok sınırlıdır. Bütcçesi yok gibidir. İktidarda olmamalarına rağmen Nazarbayev'e muhalif değillerdir. Nazarbayev'e karşı bir muhalefet çevresinde yer almaları beklenemez. Partisinin şimdiki başkanı Sorsen Baycanoc'dur.
Azamat Hareketi, Kazakistan'ın en güçlü muhalefet hareketi görünümündedir. Hareketin üç eş başkanla yönetildiği ifade edilmektedir. Eş başkanlar M. Avezov, P.V.Svdık, G.A.Abılseıtov'dur. Hareketin temelinde Kazak milliyetçiliği vardır. Kadronun Nazabayev'e karşı olduğu belirtilmektedir.
Azamat Hareketi en ciddi Nazarbayev muhalif hareket olarak görünmesine rağmen tarihi tecrübesi yoktur. Veya tarihinden tezlerini alabilmiş bir hareket değildir. Muhalefet gerekçeleri sadece Azamat Hareketine ait değildir. Belki ilerisi için muhalefet geleneği geliştirebilir. Üst seviyedeki kadroyu kolayca dağıtmak ve tarafına almak Nazarbayev yönetimi için zor olmamaktadır. Nitekim başkanlarını zaman zaman Nazarbayev, tutuklatıp bir süre göz altında tutabilmektedir.
Anlatılanlara göre Hareket liderlerinden Muhtar Avezov'a Nazarbayev, Almatı'da yönetici görevi vermiş ve Avezov, iş başı yapmıştır. Daha farklı bir karekter sergileyen hareketin öncülerinden P. Svoyk Bişkek'de meçhul kişilerin saldırısına uğramış ve olay büyüyebilen tepkilere yol açmıştır. A. Serikbalsın bir süre ceza evinde kalabilmiştir.
Bununla beraber organize bir potansiyel oluşu işçi hareketinin desteğini alışı, otodinamizmini sağlayan bir tabanı oluşu ile mevcut muhalif hareketlerin içinde en önemsenecek harekettir. Yakın geçmişte Taras ilindeki işçi kesimi aktif olarak desteklemişlerdir. Bu eyleme katılan Azamat yanlılarının bir kısmını polis tutuklamıştır.
Kazakistan Siyasi Partilerinden Cumhuriyet Partisi, Almatı, Aktau, Koksetav gibi yörelerde teşkilat ve taraftarı vardır. Şehir merkezlerinin dışında kırsal kesimde taraftarı yoktur. Yayın organı olmayan Cumhuriyet partisinin lideri Sabet Gazidir. Sabet Gazi Nazarbayev'e yakın bir kimse olarak bilinmektedir. Devletten yardım almaktadır. Nazarbayev'e olacak bir karşı cephede yer alması ihtimal dahilinde değildir. 1996 evvelinden başlayan siyasi hareket 1996 yılında bu ismi almıştır. Partileşme deneyimi vardır. Bir dönem liderlerinin T.C.'ne sık seyahat yapışı bu partinin Türkiye yanlı olarak bilinmesine yol açmıştır.
Kazakistan'da "Cüz"ler sorunu Kazak tarihinden gelmektedir. 15-16 yy.dan itibaren Kazak Türkleri Büyük, Orta ve Küçük olmak üzere 3 cüzden meydana gelmiştir. Beher cüzün kendi hakimiyet bölgesi ve bu bölgelerde Han'ları ve Hanlıkları olmuştur. Beher Cüzün yüzlerce aşeriti ve onlara bağlı kabile ve büyük aileleri olmuştur. Komünist dönemde kabilecilik büyük ölçüde unutulmuş ve cüz mensubiyeti arka planda kalmış ise de, tamamen de silinip gitmemiştir. Kazanılan savaşlar yetiştirilen devlet adamları, fıkir ve sanat ehli kimseler cüzlere mensubiyet itibariyle iftihar vesilesi olmuştur.
1992 yılından sonra olası idari gelişmelerden sonra cuze mensubiyet fıkri tekrar sahneye çıkrrıış, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Büyükelçilikler ve diğer görevlere atamalarda kredi tevziinde cüz ruhu yeniden canlanmıştır. Devletin üst düzey yöneticileri bu hassasiyeti sürekli göz önünde tutmaya ihtilafları giderici politikalar getirmeye çalışmışlardı.
Ancak kabilecilik ruhu sadece Kazak tarihlerinde değil, Türkmenlerde ve diğer Türk Cumhuriyetlerinde de ciddi bir sorundur. Türk Cumhuriyetlerinin ilkel kavmiyetciliklerinin yanı sıra SSCB döneminde 1924 ve 1936 yıllarında çizilen yapay sınırlar, Asya Türk Devletleri arasında sürekli sorun olmaya başlamıştır. Bu sorunlara Lenin zamanında yaptırılan mecburi iskan politikası da eklenince Asya Türk Dünyasında bölgecilik ve boy kavmiyetciliği sürekli sorun olmaya başlamıştır. Cüz mensubiyeti zihniyeti bu tarihi sürecin bir sonucudur. Bu gelişme geçmişte SSCB döneminde merkezi Moskova yönetiminin Asya ve Kafkasya Türklüğünün kontrol altında tutmada iyi kullanıldığı bir kozu iken, şimdi de Asya Türk ekonomik ve siyasi birliğine karşı keza Moskova tarafından kullanılmamaktadır.
Kazakistan'dan RF'na göç eden ve etmek üzere olan Rus nüfusun ve Kazakistan'da hukuki ve kültürel sonuçlar nedeniyle mutsuz olan Rus potansiyelinin cüz hareketi ile yakın ilgisi vardır. Kazakistan'ın Rus kökenli vatandaşı Cüz'ler den birisinin yanında seçimler v.s. itibariyle yer alması cüz hareketini hızlandırmaktadır.
Bu noktadan hareketle Uluğ Türkistan Türk siyasi ekonomik ve kültürel birliğini engellemek için Türkistan Türklüğünün 4 ayrı devlet olarak sahneye çıkarıldığı ifade edilmektedir. Adeta Ruslar adına veya Slavların uzun vadeli çıkarlar için Türklere milliyetçilik rolü ve ifade edilmektedir.
Cüz'e mensubiyet duygusu ile dolaylı ilişkisi olan bir gelişme de iktidar da kalabilmek için milliyetçiliği tırmanır haline sokmaktır. Bu hal Türk devletlerinde hudut ihtilafını körüklemekle kalmayıp milliyetçiliğe haklılık kazandıracaktır. Nitekim Kazakistan'ın Kuzeyindeki Almanların bulunduğu coğrafyada bir Alman idaresinin kurulması girişimleri vardır.
Almanya'ya göç eden Kazakistan Almanlarının, Almanya'ya entegre olamadıkları gerekçesi ile Kazakistan'da kalmaları için ekonomik ve siyasi etkinlikler göstermiştir. Kazak etnik milliyetciliği Kazakistan'ın parçalanmasına yol açar ise, bu gelişme Alman Dünya hegomanyasının arzuları doğrultusunda olacaktır. Zira Türk Dünyasını arkadan çeviren bir varlık Türk gücünü olumsuz etkileyecektir.
Bir siyasi lider de Altınsaç Caganov'dur. Kazakistan'ın ilk bayan milletvekilidir. Mesleği gazetecilik olan Altınsaç Caganov'un siyasi etkinliği yoktur. Ciddi bir muhalefet yapma şansı da yoktur. Kendisini siyasete, milletvekili olmadan evvel Genel Müdürlüğünü yaptığı Kazakistan Kadınlar Dergisi taşımıştır. Nazarbayev karşıtı muhalefet hareketinde yer alması ve etkili olması beklenilemez.
Komünist Partisinin başında Abdıldın Serıkbolsın ve L.T. Kovolkov isimli şahıslar vardır. Nazarbeyev'e açık muhalefet yapabilen bir siyasi partidir. Samimi komünistlerden oluşmuştur. Kazakistan için Komünizm'in daha hayırlı olacağına inanırlar. Beyin kadrosu ve taraftarları SSCB döneminin komünistlerinden meydana gelmiştir. Bunlar geçmiştede KP kayıtlı üyeleri idiler. Eski dava arkadaşlarının bir kısmı, şimdiki Cumhurbaşkanı Nazarbayev'i satılmışlıkla suçlamaktadırlar. Taraftarları arasında sadece Rus ve Kazaklar değil, Kazakistan'ın tüm etnik kesimlerinden komünistler vardır. Kazakistan'ın Rus ve Kazak nüfusunun yaklaşık yüzde 30-35'nin desteğine sahiptirler. Etkinlikleri giderek artmaktadır. Örgütlenmişlik ve kayıtlı üye itibariyle ülkenin en güçlü siyasi yapılanmasına sahiptirler. Milyonu aşkın üyesi olduğu ifade edilmektedir. Kazakistan dışından RF ve Çin'den yardım ve destek aldığı ifade edilirken, SSCB'nin dağılmasından sonra kurulan Asya devletlerinin komünistleri arasında bir dayanışma az da olsa mevcuttur. Abdilin Serikolsin partinin başkanı ve karizmatik liderdir. Kazakistan Cumhuriyeti kurulduğunda Cumhuriyetin ilk Büyük Millet Meclisi Başkanı idi. Ayrıca Siyaset Bilimi dalında doktorası vardır. Uzun süre öğretmenlik yapmıştır. Komunist Parti'nin yayın organı RF'de yayınlanmakta olan Trud (Emek) ve Izvestiya (Haber) gazeteleridir. Her iki gazete de Kazakistan'da dağıtılmaktadır. Komünist Parti'nin siyasetinde işlediği temalar arasında, ekonominin bozuk olduğu, işsizliğin arttığı ve mafyanın sosyal hayata hakim olduğu gibi konular vardır. Komünist partisinin, işsizlik, fakirlik ve adil olmayan gelir dağılımından müşteki olan kesimleri yanına alarak güç kazanması, Nazarbayev'e yönelik muhalefeti güçlendirmesi mümkündür. Komünist partisinin başarısının önündeki engel, aynı konuları işleyen diğer muhaliflerden büyük bir bölümünün Kazak milliyetçisi olmaları, komünistlerle işbirliği yapmak istemeyişleridir. Nazarbayev'in sosyal ve ekonomik tedbirler alması bu arada milli gelirini artırabilmesi muhalefetin gücünü kuracaktır.
Kazakistan Demokrat Partisi Sarısendika türünden bir siyasi oluşumdur. Danışıklı dövüş sonucu kurulmuştur. Nursultan Nazarbayev'in içerde ve dışarıda demokrat görünme ihtiyacının bir ürünüdür. Küçük bir gurup muhalifi Nazarbayev bu parti kanalı ile kendisine kanalize ederek pazivize etmiştir. Altınbek Sarsenbayev bu siyasi partinin başkanı iken, Nazarbayev'in Basın ve iletişim Bakanı olmuştur ve halen de başkanlık yapmaktadır. Parti, Cumhurbaşkanlığından maddi destek görmektedir. Kazakistan Demokrat Partisi 1983 yılından beri pasiftir.
Kazakistan'da Türkiye ve Türkiye Türkleri ile ilgili olumlu ve olumsuz propagandalar: Türk büyük iş firmaları Kazakistan'ı soyuyorlar. Yönetimle işbirliği yapıp Kazakistan'ı yağmalıyorlar. Kazak mafyası ile işbirliği yapıyorlar. Kazak halk fakirleşiyor. Kardeş Türk büyük firmalarını Kazakistan'a büyük yatırımlar yaptı. TC devleti Kazakistan'a büyük krediler açtı.
Türk küçük sermaye sahibi işadamları dolandırılmaya çok müsaittir. Onlarla ortaklık kurup onların parasını batırmak kolaydır. Türkiye'de yüksek öğrenim kalitesi çok düşüktür. Türkiye'ye gönderdiğimiz kız ve erkek öğrencilerimiz eğitimin dışında alanlara itilip ahlaksız oluyorlar. Türkiye'de gençlerimiz ahlakını bozuyorlar. Türkiye'den yüksek öğrenim için gönderilen gençler, Türkiye'de hiç bir yüksek öğrenime giremeyen kalitesiz gençlerden oluşuyor.
Türkiye'nin Kazakistan'da açtığı özel liseler ideal okullardır. Kazakistan'da bozulan aile yapısını ve alkolizmi bu tür liseler kurtaracaktır. Türkiye ortak üniversiteler, özel liseler din adamları ve yaptığı yatırımlarla, ne yapmak istiyor? Geleceğin Kazakistan'ını ele mi geçirmek istiyor? Türkiye Kazakistan'a her türlü yardımı yapmak zorundadır. Uzun vadeli çıkarları bunu gerektiriyor. Türkiye karşılıksız yardım yaparak Kazak halkını psikolojik baskı altında ezmiş oluyor. Bize hibe değil anlaşma şartları ile yardım yapılsın.
Türkiye, Kazakistan'daki müesseleri itibariyle koordinesizdir. Malına sahip olmasını bilmeyen, imkanlarını iyi değerlendiremeyen bir ülkedir.
Başımıza Kürt problemini Türkiye sardı. İleri'de Kürtler itibariyle başımız ağrıyabilir.
Türkiye Kazakistan'daki kendisini Türk hisseden Kazak potansiyelinden yararlanmasını bilmiyor. Türkiye'nin milliyetçi vatanseverleri daha ziyade saf ve heyecanlı kimselerdir. Onların duygularına hitap edip tesis yaptırıp veya onartıp sonra da ellerinden almak zor değildir.
Türkiye'nin din anlayışı idealdir. Örnek alınmalıdır. İran ve Suudi Arabistan'la kıyas edilemez. Türkiye'de İslam'dan yana olan yöneticiler ile İslam'a karşı olan yöneticiler ihtilaf halindedir.
Almatı Devlet Müzesinin bir seksiyonu 1992 yılından sonra Nursultan Nazarbayev'in diplomatik temaslarına ayrılmıştır. Her ülke ilgili devlet ricalinin resmi bir cam dolapta teşhir edilmektedir. Türkiye ayrılan dolapta Pakistan'da teşhir edilmektedir. Burada T. Özal'ın N. Nazarbayev ile birlikte çekilmiş eski ve siyah-beyaz gösterişsiz bir resmi var. Diğer ülkelerin dolaplarının yanında pek döküntü duruyor. İlgilenmek yararlı olabilir.
İfade edildiğine göre, iki ayrı Nazarbayev var. Bunlardan birisi Kazak milliyetcisi olan Nazarbayev, diyeri politikasını şartlara göre sürekli şekillendiren Nazarbayev'dir. Nazarbayev esasen şuurlu bir Kazak milliyetçisidir. Bu kimliğini daha ziyade Kazak milliyetçisi parti ve şahısların muhalefetini önlemek için zaman zaman ön plana çıkarmaktır. Milliyetci Nazarbayev bu kimliği ile fazla sahneye çıkınca Kazakistan'daki başta Ruslar diğer azınlıkların tepkisine yol açmaktadır. Reformcu Nazarbayev kişiliği daha ziyade eski komünistlerin, emeklilerin, gelir düzeyi düşük Kazakistan halkının taleplerini karşılarken tezahür ediyor.
"Kazaklaştırına hareketinin gözardı edilen başka bir yüzü vardır. Muhtemelen Kazaklaştırnıa hareketinin gerçeği de budur. Hareketin arka planında Slav milliyetciliği vardır. Uzun vadede Rus ve Mafya çıkarına hizmet etmektir. En yenisi yüz yıllık olan taşların yerinden oynatılması pahalıya mal olabilir. Kazakçı harekete bir kısım aydınımız iç siyasi çıkarları için destek veriyor. Büyük çoğunluk samimi Kazak milliyetçileridir. Aralarında fanatikleri de var. Bu arada esaretten kurtulmuş yurdu işgal edilmiş toplumun psikolojisi de göz ardı edilemez" denilmektedir.
"N. Nazarbayev'e muhalif olanlar ülkenin; komünistleri, Kazakçılar ve sosyalistlerdir. İktidar daha ziyade libarel görünümdedir. Komünistlerle Kazak milliyetcilerini bir arada tutan zihniyet "memleket soyuluyor, yer altı zenginlikleri yağma ediliyor. Dışardan sağlanan krediler halka inmiyor. İktidar muhaliflerini menfaatler sağlamak suretiyle pasifize ediyor" iddiaları vardır.
Komunizmi arzulamada Türkler, Kazak Türkleri, Ruslar ve diğer azınlıklar arasında oldukça yaygındır. Nazarbayev Türkçüleri mavi boncuk misali idare ediyor. Kazak milliyetciliği Rus milliyetçiliğini tahrik ediyor" diyenleri de dinledik.
Nurlan Balgımbayev kabinesinin gündemindeki meseleler; tedrici de olsa batı tipi bir demokrasi getirmek", "Tetrici de olsa serbest piyasa ekonomisinin alt yapısını oluşturmak", "Kazakistan hür teşebbüsünün oluşması imkanlarını sağlamak", "Kazakistan bilhassa Kazak sermayedar kapitalistler yetiştirmek", " "Sosyo - ekonomik tedbirlerle kesimler arası gelir farklılığını giderecek sosyal siyaset tedbirleri almak", "Yabancı sermayeyi Kazak sermayederlarla ortaklık kuracak tarzda ülkeye sokmak", "Sadece bir ülkenin yabancı sermayesine bağlı kalmamak, "Üretime dönüşebilecek, işsizliği önleyebilecek yabancı sermayeye teşvik verınek", "Mafya muhtevalı kazanç kapılarını imkan nisbetinde kapatmaktır, tarzında belirtilmektedir" şeklindedir.
Kazakistan'da hukuken mevcudiyeti bilinen siyasi kuruluşlar Slav Toplulukları Hareketi, başkanı R.P. Ivanitsky; bunlar slavistlerdir. Kazakistan'da ikinci bir resmi dil olarak Rusca'nın da kabul edilmesini savunurlar. SSCB'nin dağılmasından sonra Slavların ellerinden alınan Kazaklara milli kültür mahiyetinde verilen haklara karşıdırlar. Mesela okullarda Rusca eğitim yapan sınıfların kapatılmasından, yüksek öğrenimde Rusca'nın etkinliğinin azaltılmış olmasına, Tv. ve Radyo gibi yaygın iletişim vasıtalarında Rusca'nın eski etkinliğini istemektedirler. Bütün bunlara rağmen bugünkü Nursultan Nazarbayev'e karşı organize ve etkin bir siyasi muhalefetleri söz konusu değildirler. Muhalefetin organik bir parçası değillerdir.
Çernobil Birliği'niri başında B. Radzakov'un Uluslararası az çok etkinliği vardır. Siyasi - politik etkinliğinden ziyade, anti-nükleer bir örgütlenmedir. Bir dönem bir çok batı ülkesinde konferans türünden etkinlikleri olmuştur. Kazakistan dışındaki dayanışma çevresi anti-nükleer mühitlerdir. Nazarbayev muhalifı yapılanmada bir fonksiyonu yoktur. Yönetici kadrosu aydınlardan meydana gelmiştir.
Kazakistan Sosyalist Partisi, Tabel parti görünümündedir. Tabanı ve güçlü bir taraftarı yoktur. Faaliyet itibariyle de etkili değillerdir. İktidar partisi de değildir. Ama iktidara Nazarbayev'e de muhalif değildir. Partinin başkanı G. Aldamcanov'dur. Almatı şehir sorumlusu ise K. İsakov'dur.
Jestaksan Hareketi Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'e Kazak milliyetçiliğinden hareketle muhalefet eden bir hareket olarak tanımlanıyor. Ancak Nazarbeyev'in saflıında da tevrik düzeyi yüksek Kazakçılar vardır. Ancak Nazarbayev'in Kazak milliyetcisi olduğunu veya Kazak milliyetciliğini ihmal etmediğini gösteren tutumları da olmaktadır.
Jestoksan Hareketi, daha ziyade Kazak ekonomik kaynaklarına sahip çıkan bir siyasi çizgi izlemektedir. Hareketin kırsal kesimdeki tabanı oldukca güçlüdür. Sloganları arasında "Kazakistan'ın tabii kaynaklarının yabancılara verildiği", "Kazakistan'a gelen ekonomik yardımın üst düzeyde paylaşıldığı, yönetimin mafya ile işbirliği" yaptığı gibi hususlar vardır. Yeni rejimin ekonomik politikasına geçişe ayak uyduramayan ve eski rejimin hayat garantisini bulamayan kesim tarafından desteklenmektedir. Ülkede yapılan grev türü yönetime karşı eylemleri desteklemektedirler.
Diğer muhalif hareketlerde organize bir dayanışmaları yoktur. Ancak eski komunist dönemin özlemini duyan Slav ve Kazak olmayan diğer kesimlere aynı temaları işleyebilmektedir.
Kısa adı Cangoru olan hareket Kazak ulusunu canlandırma merkezi olarak geçmektedir. Potansiyeli ve etkinliği fazla olan bir kuruluş değildir. Görüşleri Kazak milliyetciliği ile temellenmektedir. Nazarbey'e açıktan muhalefet ederken o'nun halk düşmanı olduğunu söyleyebilmektedirler.
Cangoru Teşkilatı "Azat" ve "Jeltoksan" örgütleri ile dayanışmaya girebilmektedirler. Ayrıca Kazakistan işci hareketlerinden de yararlanmak istemektedirler. Ancak Nazarbayev'in karşısında mevzi bir güç olmaktan öteye gidememektedirler.
Azat Hareketinin başında T. Karamedin ve Hasen Kocahmet vardır. Hareket etkinliğini "Demokrasi Komitesi" diye bilinen bir yapılanma ile yürütmektedir. Hareket siyasi tercihini Kazak ırkcılığı üzerine inşa etmiştir. Kazakistan'dakı Kazak olmayan hiç bir etnik unsurun Kazakistan'da kalmamasını, Kazakistan'ı terketmelerini istemektedirler. Kazakistan'ın Cimkent, Kökcetav, Karagan'da ve Akmola gibi kesimlerinde insiyatif sahibidirler. Etkinlikleri oldukça hissedilmektedir. Azat hareketinin ifrada kaçan bu tutumu Slav ırkçılığını da tahrik edebilmektedir. Plansız bir şekilde bir göçe zorlanan slavlar kalifiye personelin de göçüne yol açmaktadır. Almanya(ya göç eden Kazakistan Almanları, yeni yurtlarına uyum sağlayamayınca Alman hükümeti Kazak yönetimine göçü durdurmaları göçmenlere iş sahası açılması için kredi verdiği ifade edilmektedir. Azat hareketinin tepkileri sonucu Çin'den Kazakistan'a yoğun bir biçimde yaşanan Çinli göçünü de durdurmuştur. Ancak, Azat hareketi Türk soylu Kazak olmayan kesimlere karşı da tavır koyunca Ahıska Türkleri, Uygur Türkleri ve benzerlerinin de allerjisine sebeb olmaktadır.
Nursultan Nazarbayev, Kazak milliyetçiliğini ihmal etmemektedir. Kazakistan Türkcüleri ile sürekli diyaloğu vardır. Üst seviye istihdamda sürekli milliyetcileri gözetmektedir. Milliyetciliğini fazla açığa vurmadan yapmaktadır.
Kazakistan yönetiminde Türk adının kabulu kader olmaktadır. Nazarbayev'e bazı konuşmalar da "Türk Ata'dan beri" tabiri kullanınaktadır. 1997-8 yıllarını "Milli Tarih Yılı" olarak kabullenmesi bundandır. Ancak Türklüğe mensubiyet ile Türkiye'ye mensubiyeti doğal olarak farklı anlamaktadırlar.
Kazakistan'da resmi kayıtlara göre 180.000 gerçekte ise 300 000 Uygur Türkü vardır. Çin'deki Uygur Türkleri ile temas halindedirler. Çin'de Uygurlar her gece Çin bayraklarını indirip Uygur bayraklarını göndere çekmektedirler. Uygurlar Çin'de silahlı mücadele yapamayacaklarını anlamışlardır. Almanya'da, 5. yol Çin siyasi lideri Engin Alptekin ile görüşmüştür. Demokratik mücadelede işbirliği teklifi getirmiştir. Uygurların kendilerine destek vermeleri halinde demokratik mücadelede işbirliği yapabileceklerini söylemiştir.
Pakistan'da 150.000 Uygur Türkü, S. Arabistan'ın siyasi rotasına girmiştir. Suudiler, milli politikasını olumsuz etkileyen Uygur tutumları tıkıyorlar.
Kazakistan'da SSCB'nin dağılmasından sonra olan demografik gelişmeler itibariyle bazı sorunlar doğmuştur. N. Balgınbayev kabinesinin gündeminde bu sorunlar vardır.
Kazakistan'dan Rus göçü hala devam etmektedir. İfade edildiğine göre Kazakistan'daki etnik unsurlardan Yahudi, Grek ve Almanların büyük çoğunlukları Kazakistan'dan göç etmişlerdir.
Almanya'ya ayak uyduramayan Kazakistan Almanlarının Kazakistan'da istihdamları için Alman hükümeti Kazakistan'a kredi açmıştır. Evvelce aynı idda Yahudiler için söylenilmişti.
Kazakistan'da Rusların yüzde 70'inin Yahudi kökenli olduğu
söylenilmektedir. Yahudi çıkarları bir dönem
kendilerini Rus göstermekte tecelli etmiş, Yahudilerin Rus olarak
kimlik açıklamaları ise SSCB döneminde Rus'ların
politikalarına uygun düşmüştür. Şimdi
Rus göçü olarak tezahür eden gelişme, bu göçü
kabul etme durumunda olan RF'nin Ruslarını düşündürmektedir.
Nazarbayev'in Başbakan Balgınbayev'e verdiği siyasi rota
fevkalade hassas ve tehlikelidir. Kazakistan'a halen 10 milyon civarında
Rus vardır. Kazakistan'ın teknik elamanlarının
çoğunluğu Rus'tur. Bunların göçü Kazakistan
teknolojisini ciddi şekilde etkileyecektir. Bu göçe Nazarbayev'de
karşıdır. Nazarbayev daha ziyade kırsal kesimdeki
çiftçi Rusların (mojik) göçünden yanadır.
Büyük şehirlerdeki Kazak nüfusunu güçlendirmek
için ise, Kazakların bu şehirlere göçünü
hızlandırdı.
Bu demografık politikanın bir parçası da Kazakistan'ın başkenti Almatı'nın yerinin değiştirilmesi, Başkentin daha Kuzeye merkezi Kazakistan'a alınmasıdır.
ABD, Nazarbayev'in yeni hükümet kabinesi ile sahnelediği bir siyasetin farkınadır. Kazakistan'da sürekli Amerikan iş adamları, uzmanlar, eksperler geliyor. Bol sosyal bilimci ve şarkıyatcı Kazakistan'a giriyor. Sürekli ABD fırma temsilcileri açılıyor.
İfade edildiğine göre Kazaklarda doğum oranı yüzde 1'dir. Ülkesinde etnik temizlik yapmayı planlamış bir ülke için ölüm oranının doğum oranından fazla olması düşündürücüdür.
1992 yılında Kazakistan'a giren Çinli sayısı 100.000'ni aşmıştır. Çin Kazakistan'da şuurliı bir Çinli birikimini planlıyordu. Böylece ülkesindeki nufus çoğunluğu kısmen giderecek Kazakistan ile ticari ilişkilerinde millî çıkarlarına uygun bir toplum oluşturacak ve daha önemlisi Kazakistan'dan Çin'e müteveccih Uygur Türklerini uyandırmayla ilgili girişimler için elinde bir Kazakistan Çin kolonisi kozu olacaktır. Kazakistan ile Çin arasında çifte vatandaşlık yoktur. Çinli işadamı ve işçiler Kazakistan'a girmekle, Kazak hanımlarla evlenip Kazak vatandaşı olabilmekte idiler. Son bir yıl içerisinde getirilen mevzuatta Kazakistan'a Çinli girişi önlendi.
Kazakistan'a Çinlilerin girişinin önlenilmesi ile Çin'den Uygur Türkünün girişi de önlenilmiş oldu. Uygur Türklerinin Çinden (Doğu Türkistan) Kırgızistan ve Kazakistan'a girişi onaylamayan Uygur Türkleri de var. Bunlara göre, bu tür bir göç Doğu Türkistan'daki Uygur nüfusunu azaltmakta ve Doğu Türkistan'da Uygurlardan boşalan yerlere Çinli iskan edilmektedir. Bütün bunlara rağmen Kazakistan'daki Doğu Türkistanlı Uygur Türkü nufusu hızla artmaktadır. 1998 yılı itibariyle Kazakistan'da 500-600.000 civarında Uygur Türkü vardır.
Bir kısım Kazaklar, Uygur Türklerine özel olarak karşı. Mesela "Slav Toplulukları Harakatı" Kazakistan'da Türk soylu ve İslam halkı istememektedirler. "AZAT Demokrasi Harakatı" Kazakistan'daki bütün etnik unsurlara karşıdırlar. "Semirecinye Kazaklar Birliği" Bir anlamda Slav faşistleridir. Bu tür başka Rus hareketleri de vardır. Evsizler Birliği Kazakistan'daki Kazak olmayan bütün halklara bu arada Uygurlara da karşıdırlar. Diğer taraftan Doğu Türkistan Komitesi, Uygur nüfus hareketinin koordinasyon örgütü durumundadır.
Uygur Türklerinin ihtilaf halinde bulunmadığı yegane halk kesimi Ahıska Türkleridir. Bütün bu yapılanma içerisinde N.Balgınbaye, Çin, RF, Kazakistan'ın Türk soylu halkları, Kazakistan'ın İslam halklarını dış politikasında değerlendirmek zorundadır.
Kazakistan yönetimin dış ulusal dinamikler baskılarını artırmaları nisbetinde, Kazakistan'da halklar arası dayanışmaya, Kazakistan yönetiminin desteği, Türk soylu İslam halklardan yana olacaktır.
Kazakistan'ın kültür hayatına dair dostumuz Kültür Müşaviri Alaaddin Korkmaz'dan tuttuğumuz notları da aktarmak istiyoruz. Kazakistan'da; "Kazakistan Cumhuriyeti Ortalık Devlet Müzesi "Kazakistan Cumhuriyeti A. Kasteyev Güzel Sanatlar Müzesi "Kazakistan Cumhuriyeti Milli Çalgılar Müzesi", "Kazakistan Cumhuriyeti Arkeoloji Müzesi", "Kazakistan Cumhuriyeti Kurmangazi Halk Müzik Aletleri Orkestrası", "Kazakistan Cumhuriyeti (Oturar Sazı) Folklor Etnografı Orkestrası", "Kazakistan Cumhuriyeti Devlet Senfoni Orkestrası", "Kazak Devlet Jambul Filarmonisi", "Almatı Genç Bale Grubu", "Saltanat Devlet Dans Grubu", "Kazakistan Cumhuriyeti M. Lermontov Rus Drama Tiyatrosu", "Kazakistan Cumhuriyeti G.Musrepov Devlet Gençler ve Çocuk Tiyatrosu", "Uluslararası (Asya Dauısı) Pop Müzik ve Pop Şarkı Festivali", "Almatı Belediyesi Kültür Dairesi" etkin faaliyetleri ile bilinen kuruluşlardır.
Kazakistan'da yayınlanan gazete ve dergilerin başlıcaları; Egemendik Kazakistan / Sotsiglistik Kazakistan 70-71.000 tirajlı günlük gazetedir. Kazakstanskaya Pravda, 42-43.000 tirajlı günlük gazetedir. Jetısu (Yedisu), 14.000 tirajlı haftalık gazetedir. Almatı Akşamı 6-7.000 tirajlı olup haftada 3 defa çıkınaktadır. Jas Alaş / Lenınşıl Yaş haftada 3 kez çıkan 40.000 tirajlı bir gazetedir. Kazak Edebiyatı 9.000 tirajlı haftalık gazeteddir. Ana dili, 45.000 tirajlı haftalık gazetedir. Kazak Eli (Yeni) 6-7.000 tirajlı haftalık gazetedir. Türkistan (Yeni) 7.000 tirajlı haftalık gazetedir. Obozreniye, 20.000 tirajlı haftalık gazetedir. Zaman-Kazakistan 11-12.000 tirajlı haftalık gazetedir. Delovaya Nedelya 15-16.000 tirajlı haftalık gazetedir. Veçerniy Almatı 64.000 tirajlı haftada 3 defa çıkan bir dergidir. Ekspressk, haftada 3 kez çıkan 7.500 tirajlı bir gazetedir. Komsomolskaya Pravda tirajı 1.400.000 olan günlük bir gazetedir. Trud 1.252-1.253.000 tirajlı günlük bir gazetedir. Karavan (Yeni) 250.000 tirajlı haftalık gazetedir. Panorama 18-19.000 tirajlı haftalık bir gazetedir. Ogni Alatav 16.000 tirajlı haftada 2 defa çıkan bir gazetedir. Zan 13.500 tirajlı haftalık gazetedir. Juldız, 3.000 tirajlı aylık dergidir. Jalın, aylık dergi, Misl, 2000 tirajlı aylık dergi, Kazakistan Ayelderi, 31.000 tirajlı aylık dergidir.
BAKSİCİLİK
Türk halk inançlarının bilinmesi, Türk estetiğinin felsefesinin Türk hamasetinin kısaca Türk kimliğinin bilinebilmesi itibariyle özel önem arzetmektedir. Kastedilen Kültürel Türklük olup geniş kapsamda bir kimliğin ifadesidir. Türk halk inançlarının irdelenmesi ise Tengricilik, Kamizm, Baksicilik gibi Türklerin içerisinde doğup gelişmiş inançların irdelenebilmesi ile müınkündür. Bu inanç alemleri, Türklüğün kültür akrabalıklarının tesbiti itibariyle zaruridir. Her vesile ile tesbitler yapılabilmelidir. Biz, kısa seyahatimizde Kazak Baksiliği hakkında bilgi edinme imkanı bulduk.
Almatı'nın Tolgar bölgesi geçmişte Baksi Bölgesi idi.Tolgar Dağı, Tolgar çayı baksilerin etkinlik gösterdikleri dik yamaçlar arasındaki derin bir vadiden meydana gelmiştir. Buranın havası, suyu, bitki örtüsü, baksilerin yapacağı tedaviye çok uygundu. Baksiler şifalı ilaçlarını bu ortamda yapıyorlardı.
Sovyetler döneminde yetim bir kız ünlü bir Baksi olur. Çevreden yetim kızları toplayıp onlara Baksi eğitimi yaptırrrıaya başlar. Sovyet rejimi Baksilere "Siz halk üzerinde etkilisiniz ya bizim politikamızın, rejimin propagandasını yapın yahut sizin faaliyetinize mani oluruz" derler. Baksiler "Biz ruhaniyetle uğraşıyoruz. Siz ruhu inkar ediyorsunuz" diyerek teklifi reddederler. İhtilafları büyür ve SSCB yönetimi Baksilerin tesislerini yıktırır ve kutsal sulara dinamit koydururlar.
Baksilerin inancına göre Tolgar'dan alınan su insanın kanını temizlemektedir. Eğitime alınan yetim kızlardan birisi, Kadın Baksi olur; bu su ve Tolgar'ın şifalı. otları ile Baksi inanç tekniyine göre tedavi ederdi. Şifalı sular gözelerden çıkar. Baksiler suyu ne zaman ve nasıl alacaklarını bilirlerdi.
Modern psikoloji eğitimi görmüş Çımınova Fatıma Sagımbekovna, Baksi tedavi tekniğinin parapsikoloji ile ilgisi olduğunu kendisine de Büyükannesinden Baksilik geçtiğini, hastalarına uyguladığını tedavide bu vasfından yararlandığını söylemektedir. Ç. Fatima Sagımbekova'ya göre "her insanın farklı anatomisi vardır. Baksiler tedavilerine bu gerçeği yansıtmasını bilen kimselerdir. Bunlar Kur'andan yararlanan Müslüman kimselerdi. Baksilerin tesislerini yıkan Sovyetler onların tedavi gereçlerini de yağmaladılar. Tolgarlar da iki farklı çatışma oldu. Bunlardan ilkine Tolgar'ın zengin bir yer olması Baksilerin buradan gelir .sağlamaları gerekçe olarak gösterildi. İkinci çatışma inançlar arasında oldu. Tolgar'da ve birçok yerde Baksiler İslamiyet'e sahip çıkarlar, kendilerinin Müslüman olduklarını söylerler ve öyle bilinirlerdi. İslam'ı temsil ederlerdi. Prestijleri Hıristiyan misyonerlerini rahatsız etti. Geçmişteki mücadele sadece ataistlere karşı olmadı, aynı zamanda hıristiyanlara da karşı oldu.
Tolgar'da SSCB döneminden evvel de Baksiler hakimdi. Burası "Yedi Su" bölgesi ve ilçesi de Yedisu reyonudur. Yedisu bölgesi aynı zamanda Almatı'nın eski ismidir.
Tolgar Çayı ile ilgili bir de efsane var. Oldukca yeniye benziyor. Suyun karşı tarafına sevgiline ulaşmak isteyen birisi bu köprüyü yapmıştır. Köprünün her basamağında bir niyet dileyebiliyorsunuz. Köprünün üç basamağı var.
Kazakistan'da aynı zamanda psikolog olan, diplomalı ve muayenehanesi olan resmen hasta kabul eden çok baksi var. Baksi bir anne veya babadan Baksilik yeteneğin geçmesinde erkek evlatların şansı daha fazladır. Baksilik ailenin bütün evlatlarına değil onların içerisinden birisine geçebilmektedir. Bazen Baksi bir ebeveynin bu gücü, araya bir iki nesil girmiş olmasına rağmen, yeni kuşaklarda tekrar çıkabilir. Baksicilik sadece eğitim veya sadece genlerle oluşmamakta her ikisi de fonksiyonel olmaktadır. Baksiler arasında erkek Baksi daha etkili iken, Baksi olmada, genlerle geçen Baksilik de, sadece eğitimle alınan Baksilikten daha etkilidir.
Baksilikle İslamiyetin aynı kefeye konulması, hıristiyan misyonerlerin karşısına Baksiliğin ciddi bir mukavemetle çıkabilmesini sağlıyor. Baksiler İslamiyeti devamlı bir süreç, Baksiliği de onun belirli bir dönemi olarak kabul ediyorlar. Müslüman olmadan evvel de Allah'ın birliğine inandıklarını ifade ediliyorlar. Baksiler kendilerini Müslüman olarak tanıtıyorlar. Onlara göre Müslümanlık Baksi inançlarını da içeriyor. Bir Baksi "Hırıstiyanlık ile Müslümanlık arasında inanç çalışması vardır" derken Baksilikle hırıstiyanlık arasındaki inanç ihtilafını kastediyor.
Hıristiyan misyonerleri, Tolgar'daki Baksi telkini ile tedavi yapılan çalıların bulunduğu yerlere, kendi haçlarını dikmişlerdir. Bu tahtadan yapılmış hacın uzun olan gövde kesiminde yanlamasına eğik vaziyette ikinci bir tahta çıta vardır. Tolgar Dağındaki Kutlu Baksi Adak Ağacı'na halk çeşitli niyetler için şerit bez parçaları bağlarken, hıristiyan misyonerleri de ağacın hemen yanına haclarını dikerek açıktan rekabet başlatmışlardır. Bu rekabet 100 yıldır devam etmektedir. Burada etkinlik gösterenler hıristiyan Provoslov mezhebindendirler. Provoslov inançlı hırıstiyanlara göre Tolgar eski bir hırıstiyanlık merkezi ve Tolgar Dağı da hırıstiyanların kutsal dağı idi.
Baksi inancının dua uygulamasına göre, duayı yöneten Baksinin komutu üzerine duaya katılanlar halka oluştururlar. Ellerin her ikisi de boş olmalıdır. Gözler kapatılmalı kollar parınaklar açık vaziyette baştan yukarı doğru kaldırılmalıdır. Herhangi bir kötülük düşünmemelidir. Zihin tamamen boşaltılmalıdır. Bu esnada katılanlar başlarının üzerinde beyaz bir bulut görürler. Ellerinin iynelendiğini hissederler. Daha sonra Baksinin talebi üzerine katılanlar birbirlerinin ellerini tutarlar. Sonra rahatladıklarını hissederler ve sonra ellerini tuttukları insanlar için iyi niyet tutarlar.
Ç. Fatima Sagımbekovna, insanların cizgi ve hayal güçlerinden hareketle onların karekterlerini, kuşgularını, ruhi sorunlarını hatta bedeni rahatsızlıklarını söyleyebilmektedir. Bunun için katılımcılardan hayali bir hayvan resmi çizmelerini istemekte gerçekte olmayan bu hayvan resminden hareketle o şahsı tanıtmaktadır.
Ç. Fatıma Sagımbekovna, çizeceğimiz resimlerden hareketle bize bizi tanıtacağını açıkladığı toplantıda bir salonda hepimizi bir masa etrafında topladı ve "Hayalinizde gerçekte olmayan bir hayvanı canlandırın ve onun resmini cizin" dedi, resimler çizildi. Resim sahipleri isimlerimizi resimlerimizin köşesine yazdık. Kağıtlarımız toplanıldı ve masanın üzerinde sırayla dizildiler. Sagımbekovna kağıtlara bakarak şu açıklamaları yaptı:
"Nur: çok şey yapabilir. Mezotik enteresan bir yapısı var. Kişiliği çok zengindir. Yakın gelecekte istediklerini elde edebilecek ciddi bir insandır. Olayları ciddiye alır. Enformasyonu hemen kullanmaz başarı olur."
"Hüseyin, özel hayatında durgunluk olmuş geçmişe dönmek istiyor. Sessiz kalmayı yeyler önemli sorunları analiz eder. Geçmişe dönme konusunda ciddi bir karar olmalıdır. Belki de geleceğe yönelmelidir. Böbreklerinde taş var."
"Müjgan; insanları kolay tanır. Bilgilidir. Kendi üzerinde çok çalışmış. İstediği noktaya gelebilir. O'nu çevresi doğru anlamış, O herşeyi kendisine saklamayı başarmış. Ayağını çok zorlamasın.
"Alaettin: Cemiyet insanıdır. İletişimi kolaydır. Hoşgörülü heyacanlı bir tiptir. Kendini sigortalamayı bilir. Çok fikirleşir. Problem çözme yeteneği vardır. Burada oturur aklı başka yerdedir. Entellektüel potansiyeli vardır. Heyecanlanmamalı.
"Reşat: Yaratıcı, esnek, nazik bir karekteri vardır. Maksadı anlamayı bilir. Yaptıklarını önemsemez, ancak yaptıkları gelecekte hatırlanacak. Kendisine kaplıca suları gerekli sanıyor. Bir yol var kapanıyor. Zamanla o yol açılacak."
"Yaşar: Çok şeyler söyleyen ve anlaşılan bir insan el kabiliyeti yazı yeteneği var. Eli ile dokunsa onu daha iyi anlar. Etki altında bırakır. Yaratıcı yeteneği var. Her fırsatta yazar. Ağır ve doğru karar verir. Kendini çok önemsemez çevresi ona daha çok değer verir. Başına ilkin sıcak su sonra soğuk su dökmelidir. Biraz dinlenmesi yararına olur. Yorulunca yüzünü yıkasın başını sıvasın".
KAZAKİSTAN'DAKİ TÜRK HALK İNANÇLARI
Kazakistan'da kaldığımız kısa süre zarfında halk inançları derlemeye çalıştık. Bu münasebetle zahmet edip bize kadar gelen Sınderhan Muradava (78 yaşında Narınkov doğumlu okula gitmemiş) Ana'ya ve bizi kızının evinde köyünden gelerek kabul eden Ahıska Türklerinden Ali Paşa Veyseloğlu'na teşekkürler ediyoruz.
Sınderhan Muradava'nın verdiği bilgiye göre, Kazakistan'da halk çocuk edinme konusunda "Verirse Allah Verir" inancı vardır. Çocuğu olmayan Anne adayını yakınları Baksi'ye götürülürler. Baksi bebek isteyen anne adayına okur ve üfler. "Tututu" yapar efsunlar. Baksi gelince "demsaladı" efsunlardı Baksiler gezen dolaşan kimselerdir. Kutsal yerlerde dolaşır, kutsal mezarlarda sabahlarlar. Bunlar geline "tomar" yazarlar. Daha ziyade "boy tomarı" yazarlar. Yazılan tomarlar deriye sarılırlar. Gelin tomarı almadan, takınmadan evvel yıkanıp temizlenmesi gerekir.
Düşük yapan anne adayının düşük yapmasının önlenilmesi için, devenin yi.inünden yapılmış iplik ile düşme sancısının başladığı anda kadının eteğinin ön kısmını dikerler. Bu işlem üçgün üst üste yapılır. Bu uygulamayı Baksi yapabildiği gibi gün görınüş yaşlı hatunlar Kelam-ı Kadim okuyarak da yapabilirler.
Hamile hanıma Kazaklar Juktu (Yüklü)derler. Aşeren kadına Jerik (Yerik) denir. Ekşi gıda maddelerine yerikleyen kadının daha ziyade kız çocuğu olacağına inanılır. Oğlan doğuracak anne adayının canının tatlı gıdalara erikleyeceğine inanılır. Ekşi gıdaları çok arzulayan kadınların doğuracağı kızların çok haşın-hırcın olacağı inancı vardır. Aşeren annenin isteği karşılanmaz ise bebeğinin sol veya sağ yanağında bir çukur oluşur. Buna tıriği (kan bağan) denir.
Kazak Türklerinde eskiden erkek evlat istenirdi. Erkek çocuk aileyi idake ettirir, ailenin çatısıdır" denilirdi. Şimdi kız çocuk istenmektedir. Kızlar aileye daha bağlı olmakta ve "Kız evlat berekettir" denilmektedir.
Kazak Türklerinde doğacak çocuk ile ilgili bazı inançlar vardır. "Bala ana karnında ilk depresende ana kimi görürse bala ana benzer" diye inanılır. Hamile hanım bu döneminde, huysuz hastalıklı ve sarhoş kimselere kesinlikle bakmamalıdır. Doğacak çocuğun kız veya erkek oluşunu Alla (Allah) tayin eder.
Kazak Türklerinde doğan çocuğun göbeyi temiz bir bıcakla kesilir sonra bu bıcak yıkanır ~ve toprağa gömülür. Gömülme yeri olarak Onbaşağa'nın altı seçilir (evin sağ eşiğinin altı) sonra eşik yıkanır. Kesilen parcanın bıcağa gelen kısmı aşağıya doğru diğer ucu yukarıya gelecek tarzda gömülür. Bu esnada anne kesilen yere bakmamalıdır. Bakması halinde başka çocuğunun olmayacağına inanılır. Kesilen yer yedi gün sonra kurur düşer. Bu düşen parca atın çal (Yele) ına takılır. Böylece çocuğun aygır gibi cesur ve atık olacağına inanılır. Çocuk erkek değil de kız ise, bu kuruyup düşen parça biye (Kısrak) nin yelesine takılır. Bu suretle kızın sakin ve uysal olacağına inanılır.
Kazaklarda konuşurlarken aniden birisi apşırsa diyerleri dürüst ayıttınız (doğru söylediniz çok yaşayın) derler.
Çocuk dünyaya gelince müjdeyi doğumu ilk gören çocuklar verir. Çocuklar müjde isterler. Süyünsö (müjde) olarak at verilir yok ise para verilir.
Kazak Türkleri halk inançlarına göre anne ve bebeği doğumdan sonra 40 gün dolmadan güneş görrrıemeli, eşiğini dışına çıkarılmamalıdır.
Bebek dünyaya gelmeden bebeyin giysi türünden hazırlığını Kazak Türklerinde erkek tarafı yaparken uygur Türklerinde bu hazırlığı kız tarafı yapar Kazaklar da doğumdan sonra "görümlük" yapılır. Bu münasebetle koyun soyulur. Düğün toyu gibi doğum toyu yapılır. Kelam-ı Kadim okunur hamd edilir hayır dua edilir. Bu toya "Şıldehana" denir. Çocuğun ismini imam koyar ve bu esnada kulağına ezan okunur. Ziyarete gelenler "görümlük" diye bilinen bir hediye getirirler. Gelenler ilkin hediyelerini vermelidir. Bebek ve anne daha sonra ziyaretçilere gösterilir. Bebeğin nazardan korunması için yüzü örtülü tutulur ve şapkasına baykuş tüyü takılır.
Kazakistan'da anneyi ve çocuğunu karaiyelerden, Şaytandan korumak için Adrasban otu evin muhtelif yerlerine damına köşe bucağına konur yakılır tususu tutulur. Bir şeye uğrayan ana ve balası mollaya götürülüp okutulur.
Bala Kırkından çıkınca bala'ya kına yakılır. Bu uygulama banyosunun suyuna kına katılarak yapılır. Bununla amaç sosumayı (diksinme) önlemektir. Böylece çocuğun görünmeyenlerin korkutmalarına karşı korunacağına inanılır.
Kazakistan'da uyuyamayan çocuklar için Kur'an sözü ile (ayet) suf suf (üflemek) yapılır. Tumor bağlanır. Ayağına basamayan yürümesi geciken bebekler için tutsav kesilir. Bebeyin ayakları siyah beyaz alaca bir iplikle bağlanılır. Bu ipi hayvanın kalın bağırsağına üç defa sürülmesi gerekir. Bu ipi büyük yaşlılar bıcakla keserler. Bu bıcağa ot sürülür. Daha sonra mal kesilir ziyafet verilir, hayır işlenir.
Kazak Türklerinde Sünnet'in 3-5 ve 7 yaşlarında yapılmasına özen gösterilir. Sünneti molla yapar sünnette yemek verilir. Ancak kirvelik müessesi yoktur. Sünnet merasiminde, sünnet yapılmadan evvel çocuk bir ata bindirilir ve ilgili köylere dolaşarak daveti çocuk yapar.
Kazakistan'da geçmişte kızlar 18-20 yaşlarında evlenirlerken şimdi evlenme yaşı genel olarak 25'dir. Erkekler ise 20-25 yaşlarında evlenirler. Bu yaşlarda evlenmeyen kızlara karı kız (yaşlı kız) denir. Yaşlı kız, (oturgan kız) saygı toplardı. O'nun ileride iyi bir evlilik yapacağı umulurdu. "Oturgan kız iyi evlilik yapar" diye bir inanış vardır. O, kısmetinin açılması sabrını gösteren kızdır. Büyükler onun için "Allah bahtını açsın imanlı adama varsın" diye dua ederlerdi. ' Şimdi evlilikte ölçüler değişti. Şimdi damat adayının zengin olması arabasının olması aranılıyor. Biz büyükler için önemli olan gençlerin aralarında anlaşmalarıdır".
Kazak Türklerinde gençlerin evlenme istekleri geçmişte onların Jenge (yenge) lerine, yengelerin de anne ve babaya durumu açmaları şeklinde olurdu. Daha sonra büyüklerin adayı araştırmaları dönemi başlardı. Bu tarz bir evlilikte yuva kuvvetli olurdu. Şimdi gençler kendi başlarına hareket ettikleri için ayrılmaların sebebi burada aranılmaktadır.
Kazak Türklerinde gelin ve damat adayında terbiyelilik, imanlılık, büyüklerine saygı aranılmaktadır. Serbest kızlara ruslaşmış kız denilmektedir. Bu tür kızlar köklü Kazak ailelerde gelin olarak tercih edilmezler. Bu aileler Rus aileye kızlarını gelin vermezler. Damadın müslüman olması şartı aranır. Müslüman kızın ailesi ve kendisi de saygın olmalı. Eskiden kazak anne oğlunu yanına alır çevredeki evleri dolaşır gelin adayını bizzat görür, adaydan içmek için su ister onu kontrol eder incelerdi. Evlilik yöntemi olarak eskiden kız kaçırma yok iken şimdi uygulanmaktadır. Başlık parası alınır cehiz hazırlanır. Evlilikte Kazaklar yakın akraba evliliği yapmazlar yedi ata sayarak evlenirler. Amca ve dayı çocukları kardeş sayılırlar onlarla evlenilmez.
Kazak Türklerinde it uluması kötü haber emaresi olarak bilinir. Bir köpek kurt gibi ulur ise, muhtemel kötü haberden korunmak için "Huday Kut Kara Gör" Allahım bizi koru denilir.
Kazak Türklerinde sınsa (Ayna) kırılacak olsa o gün ailede kavga çıkacağına inanılır. Böyle hallerde kırılan ayna parçası ev sahibinin başı etrafında 3 defa dolaştırılıp atılır. Bu uygulama aynanın dışında kırılan şeyler için de yapılır.
Ülgen (Yıldız) akarak aşağıya inse, Yamanlıgu (kötülüğe) işaret eder. Böyle hallerde "Yamanlık olmasın yahşılık (iyilik) olsun" diye temennide bulunulur, dua edilir.
Ölüm habercisi olduğuna yorumlanan rüyalar vardır. Sınderhan Muradava bir gün rüyasında (cüsünde) iki burkutun yanyana otururlarken yılanın gelip burkutlardan birisini koltuğunun altından soktuğunu görmüş, ertesi gün Sınderhan'ın eri (eşi, beyi) ölmüştür. Öleceğini anlayan kimse uzaklardaki yakınlarının da gelmesini onları da görmeyi ister ve onlar geldikten sonra ölür, şeklinde bir inanç vardır.
Taziyeye gidenler "töbe töbe töbe, Allah başka yamanlık verme derler. Cuma günleri ekınek pişirilir, sofra açılır şelpek yapılır ve ikram edilir. Ölüm olayını çevreye diğer yakınları duyururlar. Ölümün olduğu gün ölü evindeki bütün yemek ve kımızlar dökülürler, dışarıya atarlar. Çadırda hiçbir yiyecek kalmaz bunlara "kan dolmuştur" inancı vardır. Ölüm evine ölenin yakın akrabaları at veya yiyecek getirirler. Başsağlığı dilenilirken "İmanlı olsun, sonu hayırlı olsun, toprağı torga (hafif, yumuşak) olsun, balalarına Huda yahşılık versin" denilir.
Kazak Türklerinde ölünün üç günlüğü yedi günlüğü ve yıllığı yapılır. Yakınları 40 gün yas tutralar. Bir yıl sonra yastan çıkılır. İnanca göre ölünün ruhu 40 gün gitmez. Bunun için 40 gün çırag (mum) yakılır ve öldüğü yere konulur. Cuma günleri helva ve şelpek yapılır ölünün ruhu için Kelam-ı Kadim okutulur. Ölünün giyecekleri muhtaç durumdaki yakınlarına verilir. Kız balanın 8 yaşına kadar oğlan balanın da 12 yaşına kadar günahsız olduğuna inanılır.
Sınderhan Muradova ve Ali Paşa Veyseloğlu ile temasımızı Alaettin Korkmaz Bey sağladılar. Koşuşturma dolu 5 günde bu imkanı başka türlü elde edemezdik. Sınderhan Muradava ile birlikte Maygül Kazdurgonava hanımefendiyi de tanıma fırsatı bulduk ses sanatcısı olan Kazdurganova bize "Üsküdar'a gideriken aldı da bir yağmur" parçasını lütfedip okudular hakikaten çok nefis bir sesleri var. Almatalı bu sanatcımız 1992 Ankara'da bulunmuş, Sayın Cumhurbaşkanımızla tanışmış ve kendisine bir plaket verilmiş. Çok samimi bir hanımefendi idi. Bizi Sınderhan'ın neve (torun) si tanıştırdı. O'na da teşekkür ediyorum.
Ali Paşa Veyseloğlu'na bizi damatı Tıp Doçent'i Tevfik Hasımoğlu (Kurdiyev) götürdü. Bizi evinde kabul edip bize çok jestler yaptı. Ali Paşa Veyseloğlu Ahıska Türk Kültürünün Kazakistan'da yaşayan efsanesi durumundadır. O'nunla da halk inançları konusunda söyleştik.
Ahıska Türklerinde çocuk isteme ve benzeri talepler için Allah'a yalvarılır. Allah rızası için hayır hasanet yapılır. Kelam-ı Kadim okunur Kurban kesilir. Kurbanın etinin kestiren tarafından yenilip yenilmeyeceği niyete bağlıdır. Bunu Kurban sahibinin niyeti tayin eder. Dilek sahibi çocuğu olması için Oruç'a da niyetlenir. Oruçluluk niyet süresi 3 aydan başlayıp 3 yıla 7 yıla kadar uzakayabilir. Mesala "Bir zurriyetim olsun üç yıl oruç tutacağım" diyebilir. Buna "Yıl Orucu" denir.
Ahıska Türklerinde Kelam-ı Kadim okunurken hocanın masasının üzerine "su", "tuz" gibi şeyler konulurken "toprak" da konulur. Bu toprak Şehit veya Evliya mezarından alınnıış olmalıdır. Okunmuş okunmuş tuz ve su gibi okunmuş toprak da itibarlıdır. Evde saklanılır, muhafaza edilir.
Çocuk sahibi olma dileyinde olan aileler eskiden "Köle Azadı" da adarlardı. Adak sahibi "bir evladım olursa Allahın izni ile bir, üç köle azat edeceğim" diyebilirdi.
Ahıska Türklerinde aşermeye veya yeriklemeye 'iştah' veya 'iştahlamak, iştahı çekmek' denilir. Gebe kadının canının çektiği şeyi kocası temin eder onun eşinin yemesini sağlar. Temin edememesi halinde doğacak bebeğin vücudunda bir noksanlık olabileceğine inanılır.
Ahıska Türklerinde erkek evlat daha makbuldur. Miras itibariyle bu önem artar. Yaygın bir söze göre, "Oğlu Varın Özü Vardır Kızı Varın İzi Vardır" Oğlan çocuğunun vatanı düşmana karşı koruduğuna inanılır. "Allah vergisi olarak hesap edilir" Kız çocuğu için de "Kızlar evin zihnetidir" denilir.
Ahıska Türklerinde aile içi sorumluluk itibariyle anneye ve babaya bakmak ailenin küçük oğlunun görevidir. Ölen ağabeyisinin dul eşini almak iyi karşılanmaz böyle evlilik yapan erkekler aşağılanır. Emmioğlu ve dayı kızı gibi arkabalarla evlilik yapılabilir. Yedi göbek sayarak evlilik yapma şartı yoktur. Yakın akraba evliliği "vicdana bağlıdır, vicdana kalmıştır" denir. Çok yakın akraba ile evlilik ayıp sayılır.
Doğacak çocuk için "süte çeker" denir. Helal süt emmiş çocuğun iyi ve hayırlı insan olacağına inanılır. "Soya Çekrrıiş" tabiri ile babaya çekmişlik anlaşılır. Çocuklar Süte ve Soya çekerler. Soy-Sop helal süt emmişlik güzellikten önce gelir. Oğullarına gelin adayını aileleri seçerler sonra gençlerin kanaati alınır. Çoğunlukla gençler büyüklerin sözünden çıkmazlar. Ailenin korunmasının önemine inanırlar. Ahıska Türklerinde ailenin reisi babadır.
Ahıska Türklerinde göbeyi kesilen bebeğin göbek parçası o ailenin temelinin altına gömülür. Yeni doğmuş çocuğun müjdesini büluğa ermemiş kız ve erkek çocuk verirler. Ailede çocuğa ismini dedesi veya ninesi verir. Ezan sağ kulağına ismi verilirken değil, dünyaya geldiği zaman verilir.
Ahıska Türklerinde doğumdan sonra gelinin Kırkı doluncaya kadar erkek ve kadının aynı yatakta yatmaları doğru bulunmaz. Bu süre zarfında taraflar yakın durmamalıdır. Doğum yapmış kadını Al basmasın diye eşikte bir mum veya ateş yakılır. Bu ateşin şeytan veya cin türünden varlıkların gelinin odasına eşikten geçerek girmesine mani olacağına inanılır.
Kazakistan Ahıska Türklerinde kına sadece geline ve gelinin yengelerine yakılır. Nazardan korunmak için 'Nazar Duası' yazdırılır. Bu dua çocuğun boynuna asılır. 'Nazar Taşı' ise çocuğun göysüne veya omuzuna dikilir.
Çocuk evden çıkınca, ilk okula başlarken, sabahları annesi onun ardından üç ayetel kürsü okur. Çocuğunu kapının eşiğine kadar uğurlar.
Ahıska Türklerinde sünnet toyu mümasili bir uygulama yapılır. Sünnet yapılması için yaşın belirli bir sayıya tekabülü aranılmaz. Ancak Yahudilere benzemesin diye 3. Yaşında sünnet ettirmekten kaçınılır. Sünnetin imkan nisbetinde erken yapılmasına çalışılır. "Kurtardı" denilir. Ayrıca "Hayır Sünneti" yapılır. Zengin kimse fakir fukaranın çocuğunu sünnet ettirerek Allah'ın rızasını kazanmaya çalışır. Sünnetlerde mevlüt okutulur.
Ahıska Türklerinde evlilik yaşı kızlar için 18 ve oğlanlar için ise 18 yaşdan yukarıdır. Evlenecek çiftlerde erkeğin yaşı kızın yaşından büyük olmalıdır. Evlendirilecek kıza damat adayı için kanatı sorulur. Sorma işini kızın annesi veya kızın arkadaşı üstlenir. Kızların kısmetlerinin açılması için Allah rızasına hayır hasanat verilir. Erkek çocuk evlenmek istiyor ise, arzusunu ablasına söyler, o, annesine annesi de oğlanın arzusunu babaya iletir. Damatta aranılacak vasıflar arasında nesli, soyu sopunun temiz olması vardır. O'nun atasına, babasına bakılır. Ahlaklı ve kişilikli olması aranılır. Ahıska Türkleri Rus damada kesinlikle kız vermezler. Kazak Türklerine de pek vermek istemezler. Ahıska Türkleri karşılıklı kız kardeşleri ile evlenirler. Erdel usulu vardır.
Ahıska Türklerinde it uluması, kaza bela habercisi olarak kabul edilir. Keza horozlar ilk akşamdan ötünce uğursuzluk olarak kabul edilir. Vakitsiz öten horozun başı kesilir. Ölümlerin üstü örtülüdür. "Ölümü bir Allahu taala bilir her bir nefes sayılıdır. Nefes bitene kadar hayata kimse müdahale edemez canı kimse olamaz" inancı vardır. "Ecel yaklaşınca ölecek kişi de akıl durulur ölecek kimse mahsunlaşır bu tür kimselere yıldızı düşmüş denilir. Her insanın bir yıldızının olduğuna yıldızı düşen kimsenin öleceğine inanılır.
Ahıska Türklerinde "rüyaların gerçek yorumunu evliya ve embiyeler bilirler" diye inanış vardır. Hanımların rüya yorumları her şey olup bittikten sonra ben onun rüyasını görmüştüm şeklindedir. Ölen birisi için yakınları teselli edilirken daha evvel ölmüş sevilen bir kimseden hareketle "evladım yanına aldı" denir. Ayrıca "Allah sevdiği kulunu yanına alır" diye teselli edilir. Ölüm haberi için "Kara haber" denir. Kimse, kendisi tarafından söylenmesini istemez "nedne benden duymuş olsun ki" denir.
Ahıska Türklerinde ölünün ardından yapılan ve muayyen günlere tekabül eden uygulamalara "anmalar" denilir. Bunlardan 7'sinin yapılmasında özenle kaçınılır. "Ölünün yedisini hıristiyanlar yapar denilir. Ölünün döşeyi ve elbiseleri yakılır veya 1-2 gün içerisinde fakirlere verilir. (Kırım'da Tatar Türkleri özellikle ölünün 9'unu yapmaktan, bugünün Rusların anma günü olduğu için kaçındıklarına şahit olmuştuk. Ahıska Türkleri ise ölünün 7 inci günü anma uygulamalarından bugünün hıristiyanlara ait olduklarından bahisle kaçınmaktadırlar. Anadolu da 7 ve 9 un yapıldığı yerler vardır.)
Ahıska Türklerinde yas 3,7 ve 40 gün sürer. Çok yas tutmak islama aykırıdır. Yasda ısrarlı davranmak Allahu Taalaya isyan sayılır. Ölümde ağlanılır ancak, beyit yakmak üstünü başını yırtmak yoktur. Ölünün adına onun namazlarını geriye kalanlar kılamazlar. Ölünün adına kurbanı kesilir. Bu kurbanın etinin % 100'ü fakire verilir. Ölü adına hacca gidilmez. Bir diri bir diri için hacca gidebilir ancak vekalet alacak kimsenin hacı olması gerekir.
Kazakistan'ın Ahıska Türklerinde, can başka ceset başkadır can Allah katındadır. Can her cuma günü gelir evini dolaşır ev halkının durumlarına bakar. Ölünün ardından 40 gün Yasin okunur. Sonra 40 duası verilir. Büyük hayır hasanat 52. gününde verilir. Buluğu ermemiş çocukların cennetlik olduklarına inanılır. Bunların cennetin kapısında annelerini babalarını beklediklerine inanılır.
Ahıska Türkleri ile ilgili yaptığımız Türk Dünyasının muhtelif yerlerinden derlemeleri evvelce yayımlamıştık. Bu defa Kazakistan'dan da bir renk katmak ve Kazak Türkleri halk inançları ile Ahıska Türkleri halk inançlarını bir arada vermek istedik. Ahıska veya Kazak Türkleri halk inançlarını bu derece dar bir alana sığıdırmak elbette mümkün değildir. Bizim yapmak istediğimiz, her defasında da açıkladığımız gibi sadece halk inanç tespiti değil, sosyal yapının inanca dayalı hususlarına dair estanteneler, kareler yakalamaya çalışmaktır.
Kurmangazinin 75. Yılında verilen iki bölümde 25 ayı eser sergilendi. Kapanış Baycan'ın "Türkistan Oritaryası" ile yapıldı. Kurınangazi'nin ruhuna dua edildiğinde bütün salon toplu halde amin niyetine "Hurra" dediler. Sahnede 20 dombra sol'da 20 topuz sağda çalınıyordu. Arka fonda orkestranın diğer elemanları vardı. Orkestra elemanlarından 1 bayan 1 bay şeklinde milli kıyafetle düzenlenmişti. Açılış konuşmasında da dua edilmiş ve topluca amin denilmişti. Kompozitörler de milli kıyafetli idiler.
Almatı'daki son günümüzde Tolgar'da bir piknik yaptık. Ziyafeti Alma Hatun ve iki oğlu verdiler. Anne ve oğulları ev sahibi olarak kusursuzdular. Almagül Krovboyeva ve oğulları bize dombra çaldılar. İlyas Aytınbekar masa beyliği yaptılar. Cumaali Gökbörü, Kazakistan Tv.sine Türk büyükleri serisini yapmıştı. Bize Türk İstiklal Marşını Kazakca okudu. Tarih Fakültesi Dekanımız Kemal Kartivar yaptığı konuşmada; "Çin Devlet Başkanı Cin Meclisinde bir konuşma yaparken cince olduğu söylenilen 6 dile çevriliyor. Ancak bu takdirde anlaşılabiliyor. Biz Türkler aramızda konuşunca anlaşıyoruz ancak yazınca anlaşamıyoruz. Bu bize Rusların hediyesi, diyerek alfabe birliğinin önemini vurguladılar. Kazakistan'da bulunduğumuz her an Prof.Turan Yazgan ve onun vakıf hizmetlerinin övgüsünü dinledim
Bahurhan Derinbat hoca, bize yaptıkları 3 Mayıs Türkcülük gününü kısaca anlattı. Programın tamadı "Mete Han'dan Mustafa Çokay'a Türk Büyükleri" idi... Türkistan geçmişte Türk Dünyasının merkezi idi gelecekte de öyle olmalı. Atalarımız Türkistan'dan çıkıp dünyaya yürümüşlerdi. Gelecekte de öyle olacak, dediler. Böylece ziyafetin kaymaklı pastasını da yemiştik.
Halk inançları ve Gök Tanrı İnancı konusunda aynı metodu izlememiize rağmen Şakir İbrayev'in eserlerinden temin edemedik. Muhtar Avezof ve Dünya Edebiyatı Uluslararası İlmi Teorik Konferansı (28-30 Eylül 1998) davet almamıza rağmen Almaatı'dan ayrıldığımız için doğal olarak katılamadık.