linkler: kanser
patoloji
hastalıklar e-mail
ana sayfa |
|
İnsanlığın tarihi, bulaşıcı hastalıkların
yol açtığı salgın ve toplu ölümlerle içiçe
geçmiştir; ta yirminci yüzyılın başına kadar.
Yüzbin yıllık bir zaman diliminin 100 yıllık bir
evresinde (yani içinde yaşadığımız yüzyılda),
bulaşıcı hastalıklardan hijyen ve aşı
yoluyla korunma, aynı hastalıkların antibiyotikler
yoluyla tedavisi sayesinde, insanoğlu için salgın hastalıklar
devri tamamıyla aşılmış sayılabilir. Aynı
ya da benzer yöntemler kullanarak kanserden korunma da insanoğlunun
başarmaya en yakın olduğu konulardan biridir. Sadece
sigaranın dünyadaki her beş kanser olgusundan ikisine yol
açtığı göz önüne alınırsa, sigara içmemek
gibi basit bir yöntemle kanserle savaşta önemli bir adım atılmış
olur. Dünya'daki kanserlerden en az yüzde on beşine yol açtığı
bilinen virüslerle aşılama ve hijyen yoluyla yapılacak
bir savaş da, kanserde korunma konusunda basit ve önemli bir adım
olacaktır. Yukarıda da belirttiğim gibi her yıl yarım
milyona yakın karaciğer kanserine yol açan Hepatit B
virüsünü taşıyan 300 milyon insanın virüsten arındırılması
ne yazık ki henüz olası görünmüyor. Ancak, bu insan
grubunun taşıdıkları virüsü yeni bireylere bulaştırmasını
engellemek artık mümkün. Hepatit B virüsüne karşı
geliştirilen aşıların koruyucu etkisi olduğu
artık kanıtlanmıştır ve bu virüsün yaygın
olduğu ülkelerde toplu aşı kampanyaları başlamıştır.
Bu aşılamaların ilk etkisi Hepatit B taşıyıcı
'havuzunu' küçültmek olacaktır. Aynı aşının
dolaylı olarak karaciğer kanseri sayılarını
azaltması için 15-20 yıl beklemek gerekebilir. Ancak, uzun
vadede bu tip aşılama yöntemleri ile önemli bir kanser
türü çok az bir düzeye indirilecektir. Hepatit C, papilloma,
Epstein-Barr ve HIV virüslerine karşı henüz etkin aşılar
yoktur, ama yakın bir zamanda bu virüslere karşı etkin
yöntemlerin bulunacağı hemen hemen kesin görünmektedir.
Bilim adamlarının kanser konusundaki en önemli araştırma
alanlarından birisi, doğrudan kanserli hücreleri hedefleyen aşıların
geliştirilmesidir. Uzun yıllar bu konuda çalışanlara
kuşku ile bakılmıştı. Ama, şu anda
yerkürede yüzlerce laboratuvar ve ilaç firması bu konuda ciddi
ve çok masraflı çalışmalar yapmaktadır. Rekombinant DNA ve biyoteknoloji konularındaki son yıllarda
erişilen bilgi ve teknoloji birikimiyle, kanser aşılarının
çok kısa bir zamanda hayata geçirilmesi söz konusudur. Kanserin Erken Tanısı Kanserden kurtulmanın en önemli koşullarından
biri erken tanıdır. Çünkü kanser tedavisi konusunda
en önemli sorunlardan birisi sıçrama yapmış kanserlerin
tedavisidir. Kanserin sıçrama yapmadan tanısının
yapılması sayesinde geleneksel cerrahi yöntemleri ile birçok
kanserin tedavisi mümkün olacaktır. Kanserli hücrelerin
ürettikleri anormal proteinlerin kanda ya da doku düzeyinde aranmasına
dayanan erken tanı yöntemleriyle ve biyomedikal görüntüleme
teknolojisindeki gelişmeler sayesinde kanserin erken tanısı
gittikçe daha kolay hale gelecektir. Bu arada, ailesel kanserlerin
önceden tanısı, yani kansere yatkın olanların
belirlenmesi de kanserden korunma konusunda önemli yararlar sağlayacaktır.
Şu anda kalıtsal kanserlere yol açan birçok genetik bozukluk
bilinmektedir. Bu bozuklukları kesin ve hızlı bir
biçimde belirleyebilecek ucuz yöntem ve teknolojilerin geliştirilmesi
için birkaç yıllık süreye gerek vardır. Böylece,
kansere yatkın kişilerin belirlenmesi sağlanacak ve bu kişilerin
sıkı bir tıbbi kontrol altına alınması
sayesinde de, kalıtsal kanserlerin erken tanısı ve etkin
tedavisi mümkün olacaktır. Kanseri Kendi Silahıyla Vurmak Diyelim ki bütün önlemlere rağmen kanser bir hastalık
olarak kendini gösterdi. Bu aşamada kanser tedavisi için yeni
umutlar, yeni ufuklar var mı?.. Yanıt 'Evet'. Kanserin
moleküler düzeyde ne olduğunun anlaşılması,
kanserli hücrelerin nasıl hayatta kalabildiklerinin de anlaşılmasını
sağlamıştır. Kanserli bir hücreyi normal hücreden
ayıran en önemli özellik, aşırı çoğalma
özelliğidir. Hücredeki enerjiyi çoğalma kanallarına doğru
akıtabilen ve bunun için normal hücre programlarını değiştiren
kanserli hücreyi durdurmanın tek çaresi, çoğalma kanallarının
tıkanması ve değiştirilen programların
düzeltilmesidir. Bu amaçla kanserli hücreleri kendi silahları
ile vurmak, onlar için gerekli programları dışardan
müdahale ile değiştirmek mümkün görünmektedir. Örneğin,
hücre çoğalmasını engelleyen protein, peptid, DNA, RNA
gibi maddeleri kanserli hücre içine aktarmak, hiç değilse deney
tüplerinde yürüyen bir yöntemdir. Sıra, bu işlemlerin insan vücudunda gerçekleştirilmesine
gelmiştir. Bunun için bilimin elinde çok sayıda silah vardır.
Sayıları yüzü bulan ve hücre çoğalmasını
artıran onkogenlerin kodladığı proteinlere karşı
sistemler geliştirilmektedir. Örneğin, bu çeşit
proteinlere benzeyen yalancı protein ya da peptidlerle kanserli
hücreyi beslemek, böylece onkogen ürünlerini çalışamaz
hale getirmek mümkündür. Bunun için, DNA, RNA, protein, peptid vb.
maddeler kullanılabilir. Diğer bir yöntem, sayıları
yirmiyi bulan tümör baskılayıcı genlerin kanserli
hücrelerde sabote edilmiş olan işlevlerini tekrar çalışır
hale getirmektir. Böylece, kanserli hücrelerin programları normal
hücre programları haline dönüştürülebilir. Bu amaçla da
DNA, RNA, protein, peptid vb. maddeler kullanılabilir. Kanserli
hücrelere ulaşmak bu yöntemlerin insanda uygulanmasını
engelleyen önemli bir sorun... Bu engeli aşmak
için, 'bombalı paket' sisteminin kullanılması söz
konusudur. Amaç, kanserli hücreyi bulup-tanıyacak bir
biyolojik taşıyıcı (mini roket) içine kanserli
hücrelerde toksik etkisi olan maddelerin kan damarlarıyla yerine
gönderilmesidir... Yaratıcı insan beyninin son on-onbeş
yıl içinde geliştirdiği ve yukarıda sözünü ettiğimiz
bu yeni tedavi yöntemleri henüz hasta tedavisinde kullanılmamaktadır.
Ancak, ABD, Fransa, Japonya gibi ülkelerde sınırlı sayıda
hastada denemeler birkaç yıl önce başlamıştır.
Bu denemelerden hangilerinin hangi ölçüde başarılı
olacağını şu aşamada bilemeyiz. Ancak,
moleküler biyoloji ve genetik bilimlerinde gittikçe artan hızdaki
verimliliğin önümüzdeki on yılda neler getirebileceğini
de tahmin edemeyiz. İki bin yılında tamamlanması
beklenen insan genomu projesinin sözü edilen verimliliği daha da
artıracağı kesin. İnsanı oluşturan 100 000
gen arasından belki de birkaç bini kanser tedavisinde kullanılabilecek
yeni bilgileri taşımaktadır. Bugün yüz kadar genden
yola çıkarak varılan nokta göz önüne alındığı
zaman, kanserle savaşımda geleceğe umutla bakmamızı
ne engelleyebilir? Mehmet Öztürk |