Komik Yazılar /
Hayatın İçinden Yazılar /
80 li Yıllar...
KARTON EVLER
Seksenlerin ikinci yarısında popüler olmuş bir şeydi. Bütün çocuklar
manyaklar gibi gazetelerin verdiği karton evlerden yapmaya
çalışırdık. Sonra gazeter karton araba karton oyuncak vermeye
başladılar. Bütün Türkiye karton evler, karton arabalar, karton
yemekler, karton kartonlarla dolup taşmaya başladı. Kartondan
mahalleler bile kuruldu. Sonra birden gazeteler karton vermeyi
kestiler. Kimse de sonra o karton evleri aramadı.
KANBER İLE UYANIK
Gap Tvnin Lorelle Hardisi... Köylülere zirai bilinç aşıyalım ve
lakin eğlensinler de sıkılmasın garibanlar mantığıyla bulunmuş bir
şeydi. Kanber ağa her zaman bir salaklık yapar, uyanık da onun
salaklığını katlayan yeni bir salaklık yapar ve finalde ikisi de
yatağa düşerlerdi. En son doktorla birlikte gelen muhtar ya da
öğretmen onlara işin doğrusunu öğretirdi. Öyle değil böyle derdi.
Böylece köylülerimiz bilinçlenirdi. Sonra yok oldular. Geçenlerde
gece yarısı TRT-İNT seyrederken Kanber ağayı gördüm. Diyanet Saati
diye bir programda bu sefer dini bilinçlendirme olayına girmişti.
Fakat Pişekarı başkasıydı bu sefer. Ülkemizdeki hrıstiyanların incil
dağıtmasını eleştiren abuk subuk bir skeçte oynuyordu. En sonunda
gelen müftü onlara kendince doğru fakat çok daha abuk bir açıklamada
bulunuyodu. Böylece biz de bilinçleniyoduk. Uyanık ise kayboldu
ortalıktan. Vefasız!
AĞLAYAN ÇOCUK POSTERİ
Özellikle kamyoncular
aşıktılar o çocuğa... Hemen hemen her kamyonda bulunurdu posteri.
Önce önden bir resmi vardı. Çok tutunca çocuğu yandan çizdiler ,
sağa sola bakarken çizdiler. Onlar da çok sattı.
PEŞİN
VEREN VERESİYE VEREN
Posterlerin Allahıydı. Bütün bakkallarda bulunurdu. Çok kötü
çizilmiş bir yağlıboya tabloydu. Çelik kasasının yanına kurulmuş,
pahalı bir koltukta oturan şişman adam purosunu tüttürerek keyifle
gülümser (Peşin Veren) hemen yan tarafındaki karede ise fareler
oynaşan dükkanında borç senetleriyle boğuşan bir deri bir kemik
yoksul esnaf (Veresiye Veren) hüzünle bakardı. En son bir varoş
bakkalında gördüm. Bakkaldan istedim ama satmadı.
OTOBAN SERİSİ
Şehirlerarası otobüslerde çalan Otoban-1, Otoban-2 diye habire
devamı çıkarılan bir kaset serisiydi. Dönemin uyanık bir yapımcısı
pöpüler arabesk-fantezi şarkıları toplamış aralarına da embesil
fıkralar döşemişti. Fakat dönemin de embelissiliğinden kaynaklanıyor
olsa gerek pek bir tuttu bu seri. Şehirlerarası yolculuklarda
otobüslerde sürekli bu kasetler çalardı.
ARKADAŞLIK KARTI
Bu da seksenlerin kitschliklerinden biriydi. Vapurda, trende veya
kalabalık bir otobüste bir kadınla karşılaştınız. Çok hoşlandınız.
Arkadaşlık teklif edeceksiniz ve fakat konuşamıyorsunuz kalabalıkta.
Kolayı var. Arkadaşlık kartı. Kartın üzerinde "merhaba bayan, sizden
çok hoşlandım acaba arkadaş olabilir miyiz? Eğer cevabınız evetse
kartın sağ tarafını, hayırsa kartın sol tarafını yırtıp kartı iade
ediniz" yazardı. Ve kartın her iki tarafında üzerinde "Evet" ve
"Hayır" yazan iki kulakçık bulunurdu. Kadın bunlardan birini keser
size geri verirdi. Bu kartlar piyasada acaip satardı. Bu karta en
son 95 de rastlamıştım.
ŞŞŞŞŞŞŞWEEPS Şweps
hoş içimli bir gazozdu ve fakat toplumsal hayatımıza gazoz olmaktan
çok bir "sözle taciz" malzemesi olarak girdi. Sokakta bir kadının
arkasına takılır ve uzun bir süre "şşşşşşşş..." diyerek gidilirdi.
Tam kadın döneceği sırada yüz başka bir tarafa çevrilir ve "...şşşşweepssssss"
denirdi. Böylece hem laf atılmış hem de bir şekilde yırtılmış
olunurdu.
SENİN ANANA BACINA LAF
ATSALAR İYİ Mİ OLUR?
Dönemin en popüler
kadın lafıydı. O zamanlar sokağa hangi kadın çıksa manyağın biri
mutlaka dayanamaz paspasın olayım temennisiyle laf atardı. Ve
kadınlardan gelecek cevap hiç şaşmazdı! "Hayvan! Senin anana bacına
laf atsalar iyi mi olur?"
ULUSAL VİDEO
Seksenlerin sinema
estetiği... Sinemalar mortu çektiği için video furyası başlamıştı.
Özellikle Türker İnanoğlu'nun Ulusul Videosu ortalığı kasıp
kavuruyordu. Almanya piyasası için yapılmış, video kamerasıyla
çekilmiş, kötü ışıklı anlamsız filmlerdi. Evde videosu olan herkes
video tembelliğe alışmasın mantığıyla onları kiralar izlerdi. Hala
bazen gündüz kuşağı filmlerinde rastlıyorum. Dönemin video
yıldızları Yunus Bülbül, Bülent Kayabaş, Bahar Öztan, Ahu Tuğbaydı.
MERCİMEK TV
Çiftçinin elinde
mercimek kalınca halka kakalamak için yapılan TRT programlarıydı.
Her gün akşam saati mercimekli yemek tarifi yaparlardı. Her şeye
mercimek katılırdı. Mercimekli köfte, mercimekli bulgur, mercimekli
işkembe çorbası, mercimekli baklava gibi uzayan abuk bi listesi
vardı. Hatun bi profesör çıkar mercimeğin yararlarını anlatırdı.
HALİÇİN ALTI ALTIN
DOLUYMUŞ Bu
da en büyük geyikti... Herkes inanırdı. Japonlar biz temizleyelim
demişler de bizimkiler izin vermemişler... Yıllar sonra Dalan haliçi
temizlemeye kalktığında bu geyikler ayyuka çıktı. Dalan altınları
götürdü dendi. İstek vakfını neyle kurdu sanıyosunuz?
ANKARA GAZOZU
Güzel içimli bir gazozdu. Sonradan içinde fare ölüsü bulunmuş geyiği
çıktı. Kimse içmemeye başladı. Fabrikası kapandı...
KİBRİTTEN EV
Bir de bu mevzuu
vardı. Bu da yetmişlerden seksenlere devretmiş bir mirastı. Her
kasabada ya da mahallede mutlaka bir manyak çıkar bir iki yıl
uğraşır kibrit çöplerini birbirlerine yapıştırarak kocaman bir ev
yapar ve "bakın psikopatım ben" der gibi dükkanının vitrinine
koyardı" Çakar çakmaz çakan çakmak devriyle birlikte kibrit evler de
yok oldu.
|