DOSTLARA
SİTEM...
Eski İspanyol haritacıların sevgilileri harita çizilirken,
'benim için de bir ada çiz' derlermiş. İspanyol haritacısı
da sevgilisi için gerçekte olmayan bir ada çizermiş. Eski İspanyol
haritalarında böyle 'sevgiliye armağan adacıklar' olurmuş.
Kristof
Kolomb bir deniz seferinde, haritadan anlayan bir İspanyol'a
gemide suların azaldığını, haritada görülen şu adacıkta
içme suyu bulunup bulunmadığını sorunca İspanyol gülümsemiş
'Efendim, o adanın varolduğunu sanmıyorum, onu çizen haritacı
sevgilisine çizmiştir' demiş ve gerçek ortaya çıkmış.
Akşit
Göktürk'ün 'Edebiyatta Ada' yapıtını okuduğumda çok gülmüştüm.
Sevgilisinden 'Haritada bir ada' isteyen İspanyol kadını da,
ona adayı armağan eden İspanyol haritacısı da ne güzel bir
şey yapmışlar. İngiliz Kralı Edward sevdiği kadına bir
'Krallık' armağan etmiştir de nice kadını heyecandan
titretmiştir. Bayan Simpson için krallığından vazgeçmesi
zamanının Leyla-Mecnun öyküsünü yaşatmıştır. Çizecek
haritası olmayanlar, vazgeçecek krallığı olmayanlar ne yapsın?
Bütün bunlar sembol değil mi?
Haftalardır
görmediğimiz bir dosta kart göndermek aklımızdan bile geçmez.
'Aynı kentteyiz, nasıl olsa yakınız' diye düşünürüz.
Oysa değilizdir. İnsan insanı kaybediyor ve bulamıyor. Aynı
kentte olsa da.... Aynı semtte olsa da... Aynı evde olsa
da....Sonra da soruyoruz... 'Neyim var, ne oluyor, eksiklik ne?'
Eksilen insan ve kendimiz. Bir haritaya bir ada çizip de 'Bu
senin adan' demeyi unutuyoruz. Oysa, herkesin bir adası
olabilir. Denizler o kadar büyük ki. Duyguları unutuyoruz. Düşünceleri,
sevgiyi, sözleri, dokunuşları, davranışları, dostluğu
unutuyoruz. Vermeyi unutuyoruz. Kendimizi beklemeye alıştırıyoruz.
Sonra da ne beklediğimizi unutuyoruz. Eksiliyoruz. Neden
eksildiğimizi bilmeden.
  
|