D İ L E M M Â

 

DERİN DİLEMMÂ

Mustafa Saka

mim.saka@googlemail.com

 

Bundan böyle bu köşede, hadiseleri İBDA perspektifinden ve BARAN’a yakışır bir şekilde değerlendirmeye çalışırken, bazı karelere düşmanın gözüyle de bakmayı ihmâl etmeyeceğiz...

Köşemizin adı bu sebeple “Dilemmâ”...

Dilemmâ: Kıyâs-ı mukassim; iki taraflı akıl yürütme...

Dilemmâ’nın “açmaz, çıkmaz, çelişki, ikilem, zor durum” gibi olumsuz mânânaları ise, nefs ve şeytan hükmündeki düşmanın olsun...

...

Asker ve polis, Ogün’ün yanında poz veriyor...

Bu fotoğraf, Ogün’ün arkasında “derin devlet” olduğunu mu gösterir; asker ve polisin, Ogün’ün yanında derinlik aradığını mı?

Derin veya sığ, asıl veya para olsun; Türkiye’deki bu yapılanmaların “devlet” olarak anılması, ifade-i meram içindir; aslında bir yanılsamadır...

Yanılsama: Galat-ı his; illüzyon...

Evet, bir “haupt” yapılanma var Türkiye’de; ve okunuşu “D.C.”dir: Dönmeler Cumhuriyeti...

“Para” mâlum, zatıyla bir değer değildir; bir “değer”in yerine geçerlidir.

“Para”nın, (Yunanca) “yan” demek olmasına nazaran, bu yapılanmaya belki “para-yan devlet” denilebilir...

Anadolu halkının dinine, tarihine ve kültürüne düşman olan bu yapılanma, meşrûiyetini dış güçlerden almaktadır! Dış güçler ve yabancı değerler adına Anadolu piyasasında geçerli bir “para devlet”tir! Varlığını, müstevlîlerin varlığına armağan olarak koruyabiliyor...

Öte yandan, adına “derin devlet” denilen çetelerin de, sağ ve sol örgütlerin ve hatta mafyanın da, kendi vicdanlarında olduğu kadar cumhur vicdanında da yadsınamaz bir meşrûiyetileri var.

Resmî hukuka rağmen, neredeyse herkesin kendi hukuku var Türkiye’de; ve her bir fert, gücü nisbetinde kendini devlet zannedebiliyor, devlet gibi davranabiliyor...

Bu durum, adı konulmamış bir “iç savaş hâli” ile izah edilebilir...

“Derin Devlet”lerin meşrûiyet temeli çünkü “savaş hâli” ve “savaş hukuku”dur!

Böylesine bir “iç savaş” yaşanan bir ülkede, meşrû bir devletten veya devletin meşrûluğundan da bahsetmek zordur...

Anadolu insanı bu gerçeği izah edemese de görebiliyor...

Mahalle kahvesinde okeye dördüncü alınan Ogünler de bunu bedâhetle biliyor; bunun için devlet gibi davranabiliyor, “vatan haini” bellediklerini cezalandırabiliyor...

O Ogünler ki golf, briç ve poker bilmedikleri için aşağılanıyor, techil ediliyor...

Hâlbuki Ogünler de en az devletlüler kadar okeye dönme numarası yapabiliyor, taş çalabiliyor ve sıkıştığında masayı devirebiliyor...

Bu, adı konulmamış bir iç savaştır!

“Gayesine ermemiş savaş, bitmemiş demektir”!

Gayesine ermemiş olan “Kurtuluş Savaşı”, Anadolu’da, adı konulmamış bir iç savaş hâlinde hep sürdü, sürüyor...

Derin devlet ve meşrûiyet tartışmalarını bu yüzden abes buluyoruz!

AB’ciler, ABD’ciler, Büyük İsrâilciler, Ayrılıkçı Kürtler, Büyük Ermenistancılar ve Pontuscular da dâhil, Anadolu’da el’ân ne kadar örgüt, çete, mafya ve Ogün varsa, her biri kendini en az TC kadar devlet yerine koyuyor ve meşrû sayıyor.

Bunlardan bir kısmı ayrılıkçı, bir kısmı dönüştürücü, bir kısmı da TC’nin gerçek sahibi olmakla kendilerini meşrûlaştırıyor...

“Yeni nizam ve yeni devlet” diyen inkılâbcılar da, asıl TC’nin, müstevlîlerin kurduğu bir “para-yan devlet” olduğunu delillendiriyorlar...

TC’nin asıl sahibinin kendileri olduğunu iddia edenlerin, her “para-yan” yapılanma gibi, zaman zaman veya zamanla meşrûiyet mercîlerine itirazı, isyanı, istiklâl hezeyânı ve bu meyanda kıpraşmaları oluyor...

Örnek: Zaman zaman AB ve ABD’ye sert çıkan hükümet ve askeriye...

Örnek: “Dönmeler Cumhuriyeti”ne karşılık, meşrûiyet ve istiklâlini asil Türk kanında arayan Kuvayı Milliye...

Bu tür kıpraşmalar, “bu akşam başım ağrıyor” ciddiyetinden öteye gidebilir ve samimi bir istiklâl arayışına dönebilirse ne âlâ; yoksa bu kadarı, TC’nin istiklâli tam bir yapılanma, müstakil bir devlet olduğu anlamına gelmez...

Ve bu kafayla Türkiye’nin parçalanması engellenemez.

Türkiye’de derin devlet yok, bir derin dilemmâ var!

Org. Kemal Yavuz, “Bu gidişle Türkiye 20 sene dayanmaz” diyor...

Aşırı iyimser bir ömür biçiyor deyip geçemiyorum; galiba “Bu gidişle Türkiye 2 sene daha zor dayanır” demeye şimdilik cesaret edemiyor.

Erdoğan ve Gül’ün reel Polyannacılıklarına mukâbil, MİT müsteşarının ve Org. Kemal Yavuz’un açıklamalarından, ufuktaki “adı konulmuş iç savaş”ı okuyabildikleri anlaşılıyor...

Evet “Adı Konulmuş İç Savaş”!

Anadolu Kıtası’nda dış güçlersiz bir iç savaş da düşünülemez; çok kanlı bir hesaplaşma, çok derin bir altüst oluş, çok çetin bir herc-ü merc yaşanacaktır!

Asker ve sivil kurumlardaki yerli “para-yan” örgütlenmelerin “istiklâl ve meşrûiyet” diye bir kaygıları varsa şâyet; yapılması gereken ilk iş “Kemalist İdeoloji”den kurtulmaktır!

Derin dilemmâ okeyde taş çalarak da, Kemalist ideoloji ile de, pokerci psikolojisiyle de aşılamaz!

Ogün’ün sağında ve solunda derinlik fotoğrafı çektiren, “Abine bir poz ver lan” diye konuşan asker ve polis de dahil; haydi hep birlikte “bu işin satrancını bilen”den satranç öğrenmeye!..

 

11 Şubat 2007

 

Baran Dergisi, 6. Sayı

www.mustafasaka.up.to

 

DİĞER MAKALELER

- Dünya Bir Devlet Bekliyor / Mustafa Saka

- Öyle Demokrasiye Böyle Katılım / Mustafa Saka

- Ermeni Katliamının İçyüzü

 

www.yeniakademya.org

www.akademya.up.to