YILDIRIMLAR

Yıldırımların Bilimsel Tarihi
Benjamin Franklin 18.yüzyılın ikinci yarısında ilk sistematik ve bilimsel yıldırım boşalması deneyini gerçekleştiren kişi olmuştur. Bu dönemden önce elektrikle ilgili olan bilim,  pozitif ve nagetif şarjların birbirinden ayrılabildiği noktaya kadar gelebilmişti.  Elektikli makinalar iki materyalin birbirlerine sürtünmesi ile ortaya çıkan elektriği ilkel kapasitörler içerisinde depolayabiliyorlardı ve bu kapasitörlere "Leyden Jars" adı verilmişti. Dğer bilimadamları laboratuvarlardaki kıvılcım ile yıldırım arasındaki benzerliğin farkına vardıklarında Benjamin Franklin yıldırımın elektrikle ilgili doğasını deneysel olarak olarak kanıtlayan ilk kişi olmuştu..

Benjamin Franklin deneyinden önce bulutların elektrik şarjlı olduğunu ve bunu takiben yıldırımında elektriksel olabileceğini düşündü ve bunu teorileştirdi. Toerilerini kanıtlamak ve bilimsel olarak gerçekleyebilmek için yapmış olduğu deneyler kendisinide kapsamaktaydı. Franklin elektriksel bir stant'da durmaktaydı, zemin ve eli arasında elektriksel bir boşalma elde edebilmek için bir elinde demir bir çubuk tutmaktaydı. Eğer bulutlar elektrik yüklü iselerdi o zaman kıvılcımlar demir çubuk ve zemin teli (topraklayıcı tel) arasında sıçrayabilirlerdi, kendisinin zarar görmemesi için de balmumu ile izole edilmişti çubuk. Bu deney 1752 Mayıs da fransız bilimadamı Thomas Francois D'Alibard tarafından da başarı ile tekrarlanmış ve kıvılcımların yıldırımlı bir fırtınada demir çubuğa atladığı gözlemlenmişti. 1753 yılında ise Rusya da çalışmalarını yapmakta olan Isveçli fizikçi G.W Richmann yıldırım bulutlarının elektrik yüklü olduğunu kanıtlamıştı fakat çalışmaları sırasında yıldırım çarpması sonucu ölmüştü.

Franklin orjinal deneyini başarı ile tamamlamadan önce daha iyi bir yol düşünerek hipotezini bir uçurtma kullanarak kanıtlamayı düşünmüştü. Uçurtma, ana deneydeki demir çubuğun yerini almıştı. Uçurtma bir çok defa ve bir çok yerde yükseklere çıkmasına ve hemen hemen bir çok farklı yerde uçurtulmasına karşın ancak 1752 yılında Pennsylvania da en başarılı deneyine ulaşabildi. Bu deneyde kıvılcımlar uçurtmanın alt kısmına nemli sicimle bağlanmış anahtardan Franklin in eline bağlı olan yalıtkan, ipek kurdelaya sıçramaktaydı. Franklin in sabitlenmiş bedeni yıldırım bulutlarında oluşan güçlü elektrik alanına karşı elektrikle ilgili genel bir karşılayıcı olarak iletken bir yol olmuştu. Ek olarak yıldırımların elektrik yüklü olması, hareketlenen elektrik yüklerinin uçurtma aparatından geçerken ölçülmesi ile de gösterilebilir. Bulutlar gökyüzünde tam başımızın üzerinde iken yeryüzüne bakan kısımlarının negatif yüklü olduklarını da Franklin anlayabilmiştir. 

Bundan sonra 19. yüzyılın sonlarına kadar, ancak fotograflama ve spectroscobic araçların icatına ve böylece yıldırımın daha yakından incelenebilmesi olanaklarının sağlanmasına kadar yıldırımın genel özelliklerinin anlaşılması konusunda sadece küçük ve önemsiz gelişmeler gösterilebilinmiştir. 

Yıldırımlar için geçerli ve doğru ölçümler ancak 1897-1900 yılları arasında Alman bilimadamı Pockels tarafından yıldırımın oluşturmuş olduğu manyetik alan ölçümlerinin yıldırımın kendisi ile de bağlantılı olduğu bilgisine varıldıktan sonra yapılabilmiştir. Zamanla fotograflar bireysel yıldırım çarpmalarının teşhis edilmesindeki deneylerde de kullanılmıştır. 
Modern zamandaki yıldırım araştırmaları ise C.T.R.Wilson un çalışmaları ile yapıldı ki elektrik alan ölçümlerini yıldırımlı fırtınalardaki elektriksel yükü ve bunun sonrasında oluşan yıldırım boşalmalarının yapısını tahmin etmekte kullanan ilk kişi Wilson olmuştur. "Cloud Chamber (Bulut Odası) icadı ile Nobel Ödülü alan Wilson, bu gün yıldırımın anlaşılmasına büyük katkılarda bulunmuştur. 



1960 ların sonlarına kadar yıldırım araştırmaları devam etmiştir, daha sonra yıldırım çalışmaları çok daha aktif bir hale gelmiştir. Bu ilginin artmasında havada uçan araçların (uçak, uzay araçları, rocket vs), elektronik cihazların, vb...gibi ilerleyen teknolojinin motivasyonu etkili olmuştur.