Michael Shermer'in listesinde yer alan "ölümsüzlük" teorilerinden
bir diğeri de "sanal ölümsüzlük". Shermer, Tulane Üniversitesinde
fizik bilimci olan Frank J. Tipler'in "uzak gelecekte hepimiz
hafıza kapasitemizin 10 ile 10123 bit arasında değişeceği bir sanal
gerçeklikte yeniden diriltileceğiz" yorumuyla başladığı görüşünde, "fantezi"nin
gülünç, imkânsız ve "sanal" olacağını belirtirken, "Eğer sanal gerçeklik
yeterince iyi olsaydı, günlük deneyimlerimizden ayırt edilemezdi." diyor.
Devamında ise muhtemelen Uzay Yolu dizisinden Scotty karakterine bir
gönderme yaparak; "Yükle beni, Scotty. Bir çok problemin yanında
önemli bir problem, Tipler'in diriliş makinası çok fazla enerji gerektiriyor ki
bir gün evrenin çökmesi gerek, bu da "veri sunumu" nun gerçekleşmeyeceğini
gösteriyor" ifadeleriyle teorinin "imkânsızlığını" kesin bir şekilde vurguluyor.
Shermer'in bir sonraki maddesi "genetik ölümsüzlük". Bugün, içinde bulunduğumuz yüzyılda
bir takım bilim adamı "genlerle oynanarak ömrün uzatılabileceğine" inanıyor. 26 Haziran
2000 tarihi insanoğlu için bir milat olarak görülüyordu: İnsan genomunun % 97'sinin çözüldüğü,
dönemin ABD başkanı Bill Clinton ve İngiltere başbakanı Tony Blair tarafından ilan edilmişti.
Aynı açıklamanın kapsamında "Hedef olarak gösterilen 2050 yılında, bir çok hastalığın daha çıkmadan önlenebileceği ve
ortalama insan ömrünün 90-95 yıla çıkacağı" şeklinde bir ifade de yer alıyordu.
İnsan genomu henüz tam olarak
çözülmedi. Daha çözülen genomun, protein oluşumu ve metabolizma üzerine etkilerinin inceleneceği
proteinom ve metabolom projeleri sırada bekliyor. Hasılı, yaşam sırasında gerçekleştirilecek "genetik
düzenlemeler" de kesinlikle ölümün ilacı değil. Nitekim, Shermer'in görüşü de bu doğrultuda:
"Ah, şu kromozom- ların uçlarında bulunan ve hücrelerin belli belirsiz
çoğalmasını engelleyen sinir bozucu telomerler. Keşke, kanser hücrelerinin yerine geçebilecek normal hücreleri
programlayabilmemiz mümkün olsaydı. Yazık, bu da bir çözüm değil, çünkü biyolojik sistemler o kadar
karmaşık ki, bir bileşenin onarılması demek, yaşlanmada bir rol oynayan
diğerlerinin de onarılmasına işaret etmez."
Shermer'in diğer
teorilere kıyasla daha tutarlı bulduğu konu hayat şartlarındaki değişmeler ile "yaşam
süresinin uzatılması". Shermer, bu noktada hayat süresini uzatmak için her çeşit iksiri sunan,
başlıca amacı para kazanmak olan çok sayıda tüccarlar ortaya çıktığından dert yanıyor. Sonrasında "sadede gelerek"
yaşlanma araştırmaları üzerine önde gelen üç uzman olarak belirttiği S. Jay Olshansky,
Leonard Hayflick ve Bruce A. Carnes'in aynı derginin Haziran 2002 sayısındaki bir makalesinden alıntı
yaparak 'henüz şu anda satışa sunulan hiç bir karışımın - hiçbir- insan yaşlanmasını yavaşlattığı,
durdurduğu veya geriye çevirdiğinin ispatlanmadı' ğını belirtiyor. Bu fikrini şu ifadelerle
destekliyor: "Mesela, hücrelerde serbest radikallerin yıkıcı
etkilerini engellemek için destek olarak alınan
antioksidanların, yaşlanmayı azalttığı tatmin edici
bir şekilde ispatlanmadı. Gerçek şu- ki, serbest radikaller
hücre fizyoloji için gerekli. Bir diğer popüler yaşlanmayı önleme formülü
"hormon yenileme terapisi" kas kitlesinin kaybı ve yaşlı adamlarda ve menopoz
sonrası kadınlardaki güçsüzlük gibi kısa-vadeli problemlere karşı koymaya
yardımcı oluyor. Fakat, yaşlanma süreci üzerine terapinin etkisi henüz ispatlanmadı,
ve uzun vadeli olumsuz yan etkileri bilinmiyor."
Shermer, teorilere noktasını, modern tıbbi teknolojiler
ve sağlık önlemleri uygulamalarıyla birlikte, uygun diyet ve yeterli egzersizin, yaşam süresini uzatmada
denenmiş ve doğru metotlar olduğunu ve
bunların ortalama ömrü neredeyse iki katına çıkardığı şeklindeki ifadesiyle koyuyor. "İnsanoğlu
ne yaparsa yapsın, zamanı geldiğinde ölümden kaçamayacağı" vurgusunu unutmadan:
"20. yüzyıl İngiliz şairi Dylan Thomas'ın klasik bir şekilde
uyardığı kadarıyla: "O güzel geceye şefkatle sarılma…/Sönen
ışığa karşı öfkelen, hiddet göster." Dilediğiniz gibi hiddet gösterin,
fakat 6 milyarı - ve önceki 100 milyarı hatırlayın. Bilim, uzun ömürlü sağlıklı yaşama bir formül bulana kadar,
biz onun yerine (öfke göstermek yerine), her halükâr da
kısa süreli olarak idrak edeceğimiz, sahip olduğumuz zamanın kıymetini bilmeliyiz."
Biz, konu üzerine son vurgumuzu bir İslam büyüğü Bişr-i Hafi hazretlerinden bir nasihat ile yapmak istiyoruz:
"Bugünü düşünürüm... Dün öldü!! Yarın var mı? Gençliğe de güvenmem. Ölen hep ihtiyar mı?"
Unutmayın ki, şu anda hepimiz ikinci perdeyi seyrediyoruz. Birinci perdeyi kaçırdık. Üçüncü perdeyi yakalayıp, yakalayamayacağımız ise belli değil....

Copyright © 2004 İnsan ve Bilim.com Her hakkı saklıdır. Burada
yayınlanan hiç bir makale,haber veya grafik sahibinin yazılı izni
olmadan kopyalanamaz, yeniden yayınlanamaz veya her hangi başka
bir şekilde kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Makale kaynağı
açık olarak belirtildiği takdirde link verilebilir.
Görüşlerinizi insan ve bilime yazabilirsiniz.
Sponsor olmak için insan ve bilime e-posta gönderebilirsiniz.