|
![]() |
DURSUN ŞAHİN |
![]() |
![]() |
WEB PORTALI |
![]() |
|
Biri Bizi Kazıklıyor Bir yarışma programı bu. Öyle ya da böyle bir çoğumuz ne olduğunu nasıl olduğunu biliyoruz. Biliyoruz çünkü ağzımızdan burnumuzdan zorla tıkıştırıyorlar bende bu şekilde kusuyorum işte. Şimdi bu kazığın yapılışından biraz bahsetmek istiyorum. Önce bir ev-stüdyo düzenlenir ve her köşesi kameralarla doldurulur. Bu evin içine sayıyla-seçme insan tıkıştırılır. Her birinin ayrı ayrı özellikleri bulunmaktadır. Kimi gitar çalar şarkı söyler. Kimi delikanlıdır kimi don juan kimi felsefe yapar kiminin kıçından başından jöle akar. Anlayacağınız bu ayrı ayrı cins cins insan bir araya hapsedilip birbirlerini yemeleri beklenir. Genellikle de pek uzun sürmez. E haklı adamlar. Koca Türkiye bir evin içine tıkıştırılırsa olacağı budur. Peki gelelim yarışmanın sistemine. Sistem kesinlikle insanları bencilliğe iten bir sistem. Çelişkiye bir bakın. Önce insanları bir araya tıkıştırıyorsun bu insanlar bir şekilde kaynaşıyorlar sahte ya da gerçek arkadaş oluyorlar seviyorlar sevişiyorlar dövüşüyorlar. Daha sonra kalkıp hadi bakalım arkadaşını yarışmadan at diyorsun. Yani ekip işi olarak sürdürülen bir yarışmanın ortasında birden bire tek kalıyorsun ve "ben" demek zorunda kalıyorsun. Daha sonra bu duruma alışıp "hep ben" demeye başlıyorsun. Bu insanlar bu süre boyunca birbirlerini küçük düşürmeye birbirlerinin itibarını-karizmasını yerle bir etmek için yırtınıp duruyorlar tabi. Bu kısıma kadar biri kalkıp bana "sana ne?" diyebilir tabi. Gel gelelim buraya kadar olan kısım kazığın hazırlanma kısmı. Esas sorun bu kazığın bize itelenme kısmında başlıyor. Dedim ya ağzımızdan burnumuzdan tıkıştırıyorlar. Önce bu adamları yarışma boyunca her fırsatta irdeliyorlar. Hele hele ortalık kızışmaya başladı mı büyük büyük başlıklar-manşetler atılıyor ve olay alabildiğine abartılıyor. Örneğin iki yarışmacının arasında şöyle bir konuşmanın geçtiğini varsayalım. Ayşe: Bak Ali senin bu huyundan hoşlanmıyorum. Ali: Ayşecim lütfen bana karışma kalbini kırmak istemiyorum. Şimdi böyle bir konuşmanın büyük puntalarla medyaya yansımasını görelim. "Ali Ayşe'yi tehdit etti. Ali rest çekti." "Ali Ayşe'ye -Kodum mu Oturturum ona göre- dedi." Daha neler neler işin kötüsü bütün bu tezgah çocuklarımızın gözünün önünde dönüyor. Bütün adları ezbere biliyorlar ve akşama kadar Edi den Büdü den bahsediyorlar. Tüm gün Ali ile Ayşe'nin sorunlarına kafa patlatıyorlar. Sadece çocuklar mı koskoca adamlar kadınlarda aynı şeyi yapmıyor mu? "Vah vahh ya şu Hamdullah'ın da çok hakkını yiyolar aslında efendi çocuk be ben çok seviyorum." gibi cümleler kuran teyzelerimiz amcalarımız yok mu? İnsanların keyifli vakit geçirmek uğruna yaptıkları eylemlere saygı duymuşumdur her zaman. Pembe dizi izleyen bir kitleyi eleştirmem ancak göz göre göre çoluk çocuk genç yaşlı hep beraber yediğimiz kazığı bir türlü hazmedemiyorum. Adamlar 3 ay boyunca kendilerini sevdirmek için izleyici kitlesinin ağzından girip burnundan çıkıyor. Her saniyesi planlanmış hareketleri doğal halleriymiş gibi millete yutturmaya çalışıyor. Kazanan zaten her fırsatta her yerde boy gösteriyor. Gerçi bu yarışmada kaybetmek pek söz konusu değil. Allah için insanları hiç ziyan etmiyorlar. Kaybedenler Şarkıcı, sunucu, dansçı, hopçu, popçu vb... olarak halkımıza geri dönüyor. Emekli eşi Züleyha teyze de televizyonu kapatıp mutfağına dönüyor ve "dolabımdaki kıt kanaat malzemeyle nasıl bir yemek uydururum da akşam bey gelince hem ona hem kendime yuttururum diye düşünüyor."
Uğur İzzet Karakoç
|
BU
ARAMA MOTORLARINI
Material Copyright© DURSUN ŞAHİN 2000 - 2002 |