HARFLER VE ALFABE
Harfler
Dildeki sesleri gösteren ve
alfabeyi oluşturan işaretlere harf denir. Harf ile ses terimlerini birbirinden
ayırmak gerekir. Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda meydana getirdiği
titreşim olarak tanımlanan ses, dili oluşturan en küçük birimdir. Harf ise
seslerin yazıdaki karşılığıdır.
Türk alfabesi:
Bir dildeki harflerin
belirli bir sıraya dizilmiş bütününe alfabe denir.
Türk alfabesi, Lâtin
harfleri esas alınarak, 1.XI.1928 gün ve 1353 sayılı kanunla tespit ve kabul
edilmiştir. Bu kanuna göre, Türk alfabesinde 29 harf bulunmaktadır.
Türk alfabesindeki harfler,
kanuna göre aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:
a, b, c, ç, d, e, f, g, ğ,
h, ı, i, j, k, l, m, n, o, ö, p, r, s, ş, t, u, ü, v, y, z
Yeni Türk yazı sisteminde
her ses için ayrı bir harf ilkesi gözetilmiştir. Ancak, boğumlanma noktaları
farklı olan, kalın ve ince olmak üzere iki türü bulunan g, k, l sesleri için
birer harf yeterli görülmüştür (bk. Düzeltme işareti 2).
Lâtin harflerini kullanan
yabancı milletlerin yazı sistemlerinde büyük i harfi noktasız yazılır. Ibsen,
Illinois, Indiana, Innsbruck, Ionesco, Iowa, Istrati gibi. Türk imlâ
kurallarında da yabancı isimlerde büyük i harfinin noktasız yazılışı
benimsenmiştir. Sözlük, dizin ve ansiklopedilerde bu tür isimler noktasız
yazılır; ancak, bu isimler i sırasında yer alır.
Yabancı alfabelerde
kullanılan q, w, x harfleri; sözlük, dizin ve ansiklopedilerde ... p, q, r ...
...v, w, x, y sırasına göre yer alır.
SESLER VE SES UYUMLARI
Türkçe’de sesler, ünlüler
ve ünsüzler olmak üzere iki ana gruba ayrılır.
Ünlülerin nitelikleri
Dilimizde 8 ünlü vardır:
a, e, ı, i, o, ö, u, ü.
Bunlar, çıkış yeri ve dilin
durumuna, dudakların durumuna, ağzın açıklığına göre şu şekilde
sınıflandırılır:
A. Çıkış yeri ve dilin durumuna göre
1. Kalın ünlüler: a, ı, o, u
2. İnce ünlüler: e, i, ö, ü
B. Dudakların durumuna göre
1. Düz ünlüler: a, e, ı, i
2. Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü
C. Ağzın açıklığına göre
1. Geniş ünlüler: a, e, o, ö
2. Dar ünlüler: ı, i, u, ü
Ünlülerin nitelikleri aşağıdaki
çizelgede toplu olarak gösterilmiştir:
DÜZ
YUVARLAK
Geniş
Dar
Geniş
Dar
Kalın
A
I
O
u
İnce
E
İ
Ö
ü
Uzun ünlü
Kökeni Türkçe olan
kelimelerde uzun ünlü yoktur. Uzun ünlü, Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren
kelimelerde görülür: şair (şa:ir), numune (numu:ne), iman (i:man). Bu
örneklerde iki noktadan önceki harfin gösterdiği ses uzun ünlüdür ve uzun
söylenir. Ancak, birçok kelimede uzun ünlü kısalmıştır: beyaz, hiç, rahat, ruh.
Bu örneklerdeki koyu harflerle belirtilen sesler, alındıkları dilde uzun
oldukları hâlde Türkçede kısa söylenir.
Uzun ünlülü kapalı
hecelerle biten kelimeler ünlüyle başlayan ek aldıklarında veya yardımcı
fiillerle birlikte kullanıldıklarında, açık hâle gelen hecenin ünlüsündeki
uzunluk çoğunlukla yeniden ortaya çıkar: esas / esasen (esa:sen), esası
(esa:sı); hayat / hayatı (haya:tı); kanun / kanunen (ka:nu:nen), kanunî
(ka:nu:nî); ruh / ruhum (ru:hum), ruhanî (ru:ha:nî); usul / usulü (usu:lü);
vicdan / vicdanen (vicda:nen), vicdanî (vicda:nî); ahbap olmak (ahba:b olmak), hitap
etmek (hita:b etmek). Bazı örneklerde bu durumda da kısalma görülür: beyaz /
beyazı, can / canım, Kemal / Kemal'i, kitap / kitaba, meydan / meydana, meydana
gelmek.
Uzun ünlüler, belli
durumlar dışında yazıda gösterilmez: adalet (ada:let), badem (ba:dem), beraber
(bera:ber), idare (ida:re), ifade (ifa:de), işaret (işa:ret), kaide (ka:ide),
numune (numu:ne), rica (rica:), şair (şa:ir), şive (şi:ve), şube (şu:be), vali
(va:li), vefa (vefa:).
Ünlemlerde ünlemin
şiddetini ve hecenin uzunluğunu ifade etmek üzere iki veya üç ünlü yan yana
gelebilir: Oooh, aaah. Bu tür örneklerde ünlüler ayrı ayrı değil uzun olarak
telâffuz edilir.
Eski yazılı metinlerin yeni
yazıya çevrilmesinde, eski metinlerden yapılan alıntılarda ve bilimsel
çalışmalarda uzun ünlüler özel işaretlerle gösterilebilir.
Düzeltme işareti
Düzeltme işaretinin (^) iki
görevi vardır: Uzatma ve inceltme. Bu işaretin kullanılacağı yerler aşağıda
gösterilmiştir:
1. Yazılışları bir,
anlamları ve okunuşları ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için, okunuşları uzun
olan ünlülerin üzerine düzeltme işareti konur: adem (yokluk), âdem (insan);
adet (sayı), âdet (gelenek, alışkanlık); alem (bayrak), âlem (dünya, evren);
alim (her şeyi bilici), âlim (bilgin); aşık (ayak bileğindeki kemik), âşık
(vurgun, tutkun); hakim (hikmet sahibi), hâkim (yargıç); hali (pazar yerini),
hâli (durumu, vaziyeti); hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz); şura (şu
yer), şûra (danışma kurulu).
Yazılışları bir, işlevleri
ve okunuşları farklı olan Arapça bi-, Farsça bî- ön eklerini birbirinden ayırt
etmek için okunuşu uzun olan Farsça bî- ön ekinde düzeltme işareti kullanılır:
bîçare (çaresiz), bîtaraf (tarafsız), bîvefa (vefasız); bihakkın (hakkı ile),
bizatihi (kendiliğinden), bilumum (bütün, hepsi).
UYARI
: Katil (< katl = öldürme) kelimesiyle karışma ihtimali olduğu hâlde katil
(ka:til = öldüren) kelimesinin düzeltme işareti konmadan yazılması
yaygınlaşmıştır. Bu yaygınlaşmada düzeltme işaretinin k'yi ince okutması
endişesi etkili olmuştur.
2. Arapça ve Farsçadan
dilimize giren birtakım kelime ve eklerde g, k, l ünsüzlerinin ince okunduğunu
göstermek için, bu ünsüzlerden sonra gelen a ve u sesleri üzerine düzeltme
işareti konur: dergâh, gâvur, ordugâh, tezgâh, yadigâr; dükkân, hikâye, kâfir,
kâğıt, kâr, mahkûm, mekân, mezkûr, sükûn, sükût; ahlâk, billûr, evlât, felâket,
hilâl, ilâç, ilân, ilâve, iflâs, ihtilâl, istiklâl, kelâm, lâkin, lâle, lâzım,
mahlâs, selâm, sülâle, telâş, üslûp.
Batı kökenli kelimelerde de
l ünsüzünün ince okunduğunu göstermek için düzeltme işareti kullanılır: klâsik,
lâhana, lâik, lâmba, Lâtin, melânkoli, plâk, plâj, plân, reklâm.
UYARI
: Lâik sözünde l ince okunur, a uzatılmaz.
Ses yansımalı kelimelerde
de l ünsüzünün ince okunduğunu göstermek için düzeltme işareti kullanılır: lâpa
lâpa, lâp lâp, lâkırdı, lâppadak.
3. Nispet î'sini göstermek
için düzeltme işareti kullanılır: ahlâkî, dâhilî, dünyevî, edebî, fikrî,
haricî, iktisadî, insanî, medenî, sıhhî, siyasî. Böylece (Türk) askeri ve
askerî (okul), (İslâm) dini ve dinî (bilgiler), (fizik) ilmi ve ilmî (tartışmalar),
(Atatürk'ün) resmi ve resmî (kuruluşlar) gibi anlamları farklı kelimelerin
karıştırılması önlenmiş olur.
Söyleyişte kısalmış olan
nispet î'lerine düzeltme işareti konmaz: çengi, çini, tiryaki, zenci; Kutsi,
Necmi, Ruhi.
Nispet î'si bazı Türkçe
kelimelerde de kullanılır: altunî, bayatî, gümüşî, kurşunî. Bu örneklerde
ikinci heceler de uzun söylenir.
Türkü (< Türkî), varsağı
(< Varsağî), Hüsnü, Lütfü, kırmızı gibi kelimelerde nispet î'si ünlü
uyumlarına uymuştur.
Nispet î'si alan kelimelere
Türkçe ekler getirildiğinde düzeltme işareti olduğu gibi kalır: ciddîleşmek,
ciddîlik, millîleştirmek, millîlik, resmîleştirmek, resmîlik.
Sözlük, dizin ve
ansiklopedilerde düzeltme işareti almamış olan kelimeler önce gelir.
adet (sayı)
âdet (gelenek, alışkanlık).
Ünsüzlerin nitelikleri
Dilimizde 21 ünsüz vardır:
b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z.
Ünsüzler ses tellerinin
titreşime uğrayıp uğramamasına göre iki gruba ayrılır:
1. Tonlu (yumuşak)
ünsüzler,
2. Tonsuz (sert) ünsüzler.
Ses tellerinin
titreşmesiyle oluşan ünsüzlere tonlu (yumuşak) ünsüzler adı verilir: b, c, d,
g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z.
Ses telleri titreşmeden
oluşan ünsüzlere tonsuz (sert) ünsüzler denir: ç, f, h, k, p, s, ş, t.
Türk alfabesinde her ünsüz
bir harfle yazılır. Buna karşılık Almanca, Fransızca, İngilizce, Macarca gibi
dillerde tek sesi göstermek için ikili veya üçlü harfler de kullanılır: ch, cs,
cz, sch, sh, sz, zs gibi. Bunlar, sözlük, dizin ve ansiklopedilerde ch, cs ...
şeklinde alfabetik sıraya girerler.
Lâtin alfabesine dayanan
Çek, Hırvat, Romen vb. ulusların yazı sistemlerinde birtakım özel harfler de
vardır: č, š, ž, ţ gibi.
Bugünkü Türkiye Türkçesinde
kökeni Türkçe olan kelimelerin sonunda tonlu (yumuşak) b, c, d, g ünsüzleri
bulunmaz: ağaç, ak, at, büyük, ip, ot, saç, üç, yoğurt, yurt. Ancak, anlam
farkını belirtmek üzere ad, od, sac gibi birkaç kelimenin yazılışında buna
uyulmaz: ad (isim), at (binek hayvanı); od (ateş), ot (bitki); sac (yassı
demir), saç (kıl).
Dilimizdeki alıntılar da
hac, şad, yad gibi birkaç örnek dışında, kelime sonunda tonsuzlaşma kuralına
uymuştur: sebep (< sebeb), kitap (< kitab), bent (< bend), cilt (<
cild), bant (< band), etüt (< etüd), metot (< metod), standart (<
standard), ahenk (< aheng), hevenk (< aveng), renk (< reng). Bu gibi
alıntılar ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında tonsuz (sert) ünsüzler
tonlulaşır (yumuşar): sebep / sebebi, kitap / kitabı, bent / bendi, cilt /
cildi, etüt / etüdü, metot / metodu, ahenk / ahengi, hevenk / hevengi, renk /
rengi. Buna karşılık bank, tank gibi birkaç yabancı kelime bu kurala uymaz.
UYARI
: Bazı alıntı sözlerde tonlulaşma (yumuşama) olmaz: ahlâk / ahlâkın, cumhuriyet
/ cumhuriyete, evrak / evrakı, hukuk / hukuku, ittifak / ittifaka, sepet /
sepeti.
Birden fazla heceli
kelimelerin sonunda bulunan p, ç, t, k ünsüzleri iki ünlü arasında kalınca
tonlulaşarak (yumuşayarak) b, c, d, ğ'ye dönüşür: çalap / çalabı, kelep /
kelebi; ağaç / ağacı, kazanç / kazancı; geçit / geçidi, kanat / kanadı; başak /
başağı, bıçak / bıçağı, çocuk / çocuğu, dudak / dudağı, durak / durağı, uzak /
uzağı.
Tek heceli kelimelerin
sonunda bulunan p, ç, t, k ünsüzleri ise iki ünlü arasında kalınca çoğunlukla
korunur: ak / akı; at / atı; ek / eki; et / eti; göç / göçü; ip / ipi; kaç /
kaça, kaçıncı; kök / kökü; ok / oku; ot / otu; saç / saçı; sap / sapı; suç /
suçu; üç / üçü, üçüncü. Ancak, tek heceli olduğu hâlde sonundaki ünsüzü
tonlulaşan (yumuşayan) kelimeler de vardır: but / budu, dip / dibi, gök / göğü,
kap / kabı, kurt / kurdu, uç / ucu, yurt / yurdu.
Dilimizde tonsuz (sert)
ünsüzle biten kelimelere gelen ekler tonsuz (sert) ünsüzle başlar: aç-tı,
aş-çı, bak-tım, bas-kı, çiçek-ten, düş-kün, geç-tim, ipek-çi, seç-kin, seç-ti,
süt-çü. Buna karşılık üçgen, dörtgen, beşgen, dikgen, çokgen kelimeleri bu
kurala uymaz.
Büyük ünlü uyumu
Dilimizde bir kelimenin
birinci hecesinde kalın bir ünlü (a, ı, o, u) bulunuyorsa, diğer hecelerdeki
ünlüler de kalın; ince bir ünlü (e, i, ö, ü) bulunuyorsa diğer hecelerdeki
ünlüler de ince olur: adım, ağız, ayak, boyun, boyunduruk, burun, dalga, dudak,
duvak, kırlangıç; beşik, bilezik, gelincik, gözlük, üzengi, vergi, yüzük. Buna
büyük ünlü uyumu adı verilir.
Dilimizde büyük ünlü uyumu
kuralına uymayan birkaç kelime vardır: anne, dahi, elma, hangi, hani, inanmak,
kardeş, şişman.
Büyük ünlü uyumu alıntı
kelimeler için söz konusu değildir: ahenk, badem, ceylân, çapari, çiroz,
dükkân, fidan, gazete, hamsi, kestane, kiraz, kitap, liman, limon, maden,
manifatura, metal, meydan, mikrop, minare, model, nişan, nişasta, pehlivan,
rüzgâr, selâm, terazi, tercüman, tezgâh, tiyatro, valiz, vida, viraj, yadigâr,
ziyafet, ziyaret. Ancak bazı alıntı sözler büyük ünlü uyumuna uydurulmuştur:
duvar (< di:va:r), kalıp (< ka:lib), pırlanta (< brillante), surat
(< su:ret).
Dilimizdeki -daş (-taş),
-gil, -ken, -ki, -leyin, -(ı, i, u, ü)mttırak, -(ı, i, u, ü)yor ekleri de bu
kurala uymaz: gönüldaş, meslektaş; dayımgil, baklagiller; çalışırken,
durmazken; akşamki, yarınki; akşamleyin, sabahleyin; ekşimtırak, yeşilimtırak;
geliyor, gülüyor, içiyor, örüyor.
Büyük ünlü uyumuna girmeyen
kelimelerde ekler, kalınlık incelik bakımından son hecenin ünlüsüne uyar:
adalet-sizlik, anne-si, elma-lı, harita-cılık, hangi-si, içiyor-lar,
kardeş-lik, kare-li, kitap-lardan, metod-umuz, meslektaş-ımız, şişman-lık,
tarih-çilerimiz, veriyor-du.
Ancak, bazı alıntı
kelimelerde ünlüsü kalın olan son heceden sonra ince ünlülü ekler getirilir:
alkol / alkolü, emlâk / emlâkçilik, hakikat / hakikati, helâk / helâkimiz,
kabul / kabulü, saat / saate, sadakat / sadakatten. Bu örneklerde ekin ince
olmasının sebebi, kelimelerin sonundaki ünsüzlerin incelik özelliği
taşımasıdır.
Küçük ünlü uyumu
Küçük ünlü uyumu kuralı iki
yönlüdür:
1. Bir kelimenin birinci
hecesinde düz bir ünlü (a, e, ı, i) varsa, sonraki hecelerde de düz ünlüler
bulunur: anlaşmak, yanaşmak, kayıkçı, ısırmak, ılıklaşmak, seslenmek, yelek,
bilek, çilek.
2. Bir kelimenin birinci
hecesinde yuvarlak bir ünlü (o, ö, u, ü) varsa, yuvarlak ünlülü heceyi izleyen
ilk hecede dar yuvarlak (u, ü) veya geniş düz (a, e) ünlüler bulunur: boyunduruk,
çocuk, odun, yorgunluk, yoklamak, vurmak, yumurta, uçtu, önde, özlemek,
güreşmek, sürmek.
Bu tür kelimelere geniş düz
(a, e) ünlü taşıyan bir ek geldiği zaman sonraki hecelerin ünlüleri geniş düz
(a, e) olabildiği gibi düz dar (ı, i) da olabilir: boylarını, uygunlaşır,
günleri, öndeyiz, yoldayız. Bu durum küçük ünlü uyumuna aykırı değildir.
Dilimizde küçük ünlü
uyumuna aykırı bazı kelimeler vardır: avuç, avurt, çamur, kabuk, kavuk, kavun,
kavurmak, kavuşmak, savurmak, yağmur.
Küçük ünlü uyumu alıntı kelimeler
için söz konusu değildir alkol, daktilo, doktor, horoz, radyo, konsolos,
profesör, aktör, bandrol, kabul, mühim, muzır, müzik, mümin, vakur. Ancak bazı
alıntı sözler küçük ünlü uyumuna uydurulmuştur: müdür (< müdi:r), mümkün
(< mümki:n), müşkül (< müşkil).
Küçük ünlü uyumuna aykırı
kelimelere getirilen ekler, kelimenin son ünlüsüne uyar: kavun-u, yağmur-luk,
mümin-lik, müzik-çi.
Unutmamak gerekir ki,
Türkiye Türkçesindeki kelimelerin ünlü düzenini, büyük ünlü ve küçük ünlü
uyumlarıyla, birinci heceden sonra o, ö seslerinin bulunmaması kuralı birlikte
belirler. Bu ünlü düzeni ve ilk heceyi izleyen ünlü türleri aşağıdaki tabloda
görülmektedir:
a → a, ı (bakar, alır)
e → e, i (geçer, gelir)
ı → ı, a (kılıç, kısa)
i → I, e (ilik, ince)
o → u, a (omuz, oya)
ö → ü, e (ölçü, ördek)
u → u, a (uzun, uzak)
ü → ü, e (ütü, ürkek)
BAZI KELİME VE EKLERİN YAZILIŞI
Türkçenin yazılışında tek
sese tek harf ilkesi benimsendiği için genellikle büyük sorunlarla
karşılaşılmaz. Ancak, bazı kelime ve eklerde özel durumlar söz konusudur. Bu
bakımdan bu tür eklerle kelimelerin yazılışı üzerinde ayrıca durmak gerekir.
Sayıların yazılışı da özel olarak ele alınması gereken konulardan biridir.
a - ı, e - i değişmesi
Dilimizde a, e ünlüsü ile
biten fiillerin şimdiki zaman çekiminde, söyleyişte de yazılışta da a sesleri
ı, u; e sesleri i, ü olur: başlıyor, kanıyor, oynuyor, doymuyor; izliyor,
diyor, gelmiyor, gözlüyor.
Birden çok heceli olup a, e
ünlüleri ile biten fiiller, ünlüyle başlayan ek aldıkları zaman bu fiillerdeki
a, e ünlülerinde söyleyişte yaygın bir daralma (ı ve i'ye dönme) eğilimi
görülür. Ancak, söyleyişteki ı, i sesleri yazıya geçirilmez: başlayan,
yaşayacak, atlayarak, saklayalı, atmayalım, gelmeyen, izlemeyecek, gitmeyerek,
gizleyeli, besleyelim.
Buna karşılık tek heceli
olan demek ve yemek fiillerinde, söyleyişteki i sesi yazıya da geçirilir:
diyen, diyerek, diyecek, diyelim, diye; yiyen, yiyerek, yiyecek, yiyelim, yiye,
yiyince, yiyip. Ancak deyince, deyip örneklerindeki e yazılışta korunur.
i - ı değişmesi
Dilimize Arapçadan girmiş
bulunan kelimelerde kalın k'den sonra gelen i sesi, ı'ya döner ve ı ile
yazılır: inkılâp, inkıraz, inkısam, inkıta, inkıyat.
UYARI : Hâkimiyet kelimesindeki k incedir. Dolayısıyla önündeki ünlü
de i'dir. Hâkımiyet şeklinde telâffuz edilmemelidir.
u - ü değişmesi
"Kul" anlamına
gelen Arapça abd kelimesiyle kurulmuş olan özel adlarda u sesi çoğunlukla ü'ye
dönüşmüştür ve ü ile yazılır: Abdülaziz, Abdülhamit, Abdülkadir, Abdülkerim,
Abdülmecit, Abdürrahim, Abdüsselâm.
Buna karşılık Abdullah,
Abdurrahman gibi birkaç örnekte u korunmuştur.
Ünlü düşmesi
Dilimizde iki heceli
birtakım kelimelere ünlüyle başlayan bir ek getirildiği zaman ikinci hecedeki
dar ünlüler genellikle düşer ve bu ünlüler yazılmaz: ağız / ağzı, alın / alnı,
bağır / bağra, bağrım, beniz / benzi, beyin / beynimiz, beyne, boyun / boynu,
böğür / böğrüm, burun / burnu, geniz / genzi, göğüs / göğsün, gönül / gönlünüz,
karın / karnı, oğul / oğlu, resim / resme; çevirmek / çevrilmek, devirmek /
devrilmek.
b - p değişmesi
Alıntı kelimelerde s
ünsüzünden sonra gelen b sesi ünsüz benzeşmesine uğrayarak p'ye dönüşür ve p
ile yazılır: ispat, kispet, müspet, naspetmek, nispet, tespih, tespit.
UYARI : s dışındaki tonsuzlardan sonra gelen b'ler p'ye dönmez:
ikbal, makbul, takbih, tatbik, teşbih.
c - ç değişmesi
Alıntı kelimelerde tonsuz
(sert) ünsüzlerden önce gelen c, ç sesine dönüşür ve ç ile yazılır: eçhel,
içtihat, içtimaî, içtinap, meçhul.
Buna karşılık Arapçadan
dilimize giren kelimelerde tonsuz (sert) ünsüzlerden sonra gelen c korunmuştur:
mescit, tehcir, tescil, teşci.
d - t değişmesi
Dilimize Farsçadan geçen
-dar ekindeki d sesi tonsuz (sert) ünsüzzlerden sonra ünsüz benzeşmesine
uğrayarak t sesine dönüşmüştür: emektar, minnettar, silâhtar, taraftar.
Dilimize Arapçadan geçen miktar kelimesi ile Hayrettin, Seyfettin, Necmettin
gibi özel adlarda da d sesi t'ye dönmüştür.
Buna karışlık Arapçadan
dilimize giren birçok kelimede tonsuz (sert) ünsüzlerden sonra gelen d
korunmuştur: takdim, takdir, takdis, tasdik, tekdir.
Alıntı kelimelerin hece
sonlarında bulunan d sesi ise kendisinden sonra gelen tonsuz ünsüzlerin
etkisinde kalarak t sesine dönüşür ve t ile yazılır: metfun, methal, methiye,
tetkik.
ğ - v değişmesi
Dilimizde değişik
biçimlerde yazılan birtakım Türkçe kelimeler vardır: döğmek, dövmek; göğermek,
gövermek; oğmak, ovmak; öğmek, övmek; söğmek, sövmek. Dilimizde o, ö
seslerinden sonra gelen ğ’lerin v’ye dönme eğilimi güçlüdür. Ortak söyleyişte
v'li biçimler daha yaygın olmakla birlikte ğ’li biçimler de büsbütün ortadan
kalkmış değildir.
n - m değişmesi
Dilimizde b ünsüzünden önce
gelen n ünsüzü bazı örneklerde m'ye dönüşür: saklambaç (< saklanbaç),
dolambaç (< dolanbaç), ambar (< anbar), amber (< anber), cambaz (<
canbaz), çarşamba (< çeharşenbe), perşembe (< pencşenbe), çember (<
çenber), kümbet (< gunbed), memba (< menba), mümbit (< munbit), tambur
(< tunbur). Buna karşılık İstanbul, bin bir, binbaşı, onbaşı gibi
kelimelerde söyleyişte m'ye doğru bir kayma olmasına rağmen yazıda n sesi
korunur.
Ünsüz türemesi (y - v)
Türkçe kökenli kelimelerde
iki ünlü yan yana bulunmadığından bazı alıntı kelimelerde ünlüler arasında y, v
sesleri türemiştir: fiyat (< fiat), fayda (< faide), zayıf (< zaif),
mavna (< ma'ûna); konservatuvar, lâboratuvar, pisuvar, repertuvar, trotuvar,
tuval, tuvalet.
Buna karşılık birçok
örnekte y, v türemesi görülmez: duayen, fail, faiz, fuar, fuaye, kuaför,
kuartet, lâik, puan, suare.
Ünsüz düşmesi
Türkçede ikiz (şeddeli)
ünsüz bulunmaz. Bu bakımdan Arapçadan dilimize girmiş olan ve sonunda ikiz
ünsüz bulunan kelimelerin yalın durumunda ünsüzlerden biri düşer (ünsüz
tekleşir): hak (< hakk), his (< hiss), ret (< redd), zan (< zann),
zem (< zemm). Bu tür kelimelere ünlüyle başlayan bir ek geldiği zaman düşen
ünsüz ortaya çıkar: hak / hakka, his / hissimiz, ret / reddi, zan / zannımca,
zem / zemmi (bk. Birleşik kelimeler A. 3).
Öte yandan afv kelimesinde
v düşmüş ve bu durum yazıya da geçmiştir: af (< afv). Ancak, kelime ünlüyle
başlayan bir ek aldığı zaman f sesi ikizleşir: affa uğramak (bk. Birleşik
kelimeler A. 3).
Alıntı kelimelerden ft, st
ünsüz çiftleriyle bitenlerin bir kısmında t sesi söyleyişte düşme eğilimi
göstermekle birlikte yazılışta korunur: çift, rast, serbest.
Farsçadan dilimize girmiş
hane sözüyle yapılan birleşik kelimelerde ha hecesi korunmuştur: birahane,
muayenehane, yazıhane; darphane, dökümhane, yatakhane. Görüldüğü gibi kelime
ünlüyle de ünsüzle de bitse ha hecesi korunmaktadır. Bazı örneklerde ise
söyleyişte düşme eğilimi görülür. Yazıda birliğin sağlanabilmesi için bu tür örneklerde
de ha hecesinin yazılması gerekir: dershane, eczahane, hastahane, pastahane,
postahane (bk. Birleşik kelimeler A. 24).
UYARI : Fransızcadan dilimize girmiş olan sürpriz kelimesinde
söyleyişte de yazılışta da r ünsüzü korunur; kelimenin süpriz şeklinde
söylenmesi yanlıştır.
Mastar eklerinin yazılışı
-ma, -me ile biten
mastarlar -a, -e, -ı, -i ekleriyle genişletildiğinde araya y koruyucu ünsüzü
girer: kazanma-y-a, aldanma-y-ı, okuma-y-a, yazma-y-ı, sevme-y-e, görme-y-i,
gülme-y-e, silme-y-i.
-mak, -mek ile biten
mastarlardan sonra -a, -e, -ı, -i eklerinden biri gelirse -k ünsüzü yumuşar:
... yazmağa (başladı). ... bildirmeğe (geldim). Ancak mastarlarda y'li yazılışa
doğru güçlü bir eğilim vardır.
Fiil çekimi ile ilgili yazılışlar
Gelecek zaman ekinin
ünlüleri ile zaman ekinden önceki ünlü, söyleyişe bakılmaksızın bütün
şahıslarda a, e ile yazılır: geleceğim, gelmeyeceğim, gelemeyeceğim, geleceğiz,
gelmeyeceğiz, gelemeyeceğiz, gelmeyeceksin, gelemeyeceksin; alacağım,
almayacağım, alamayacağım, almayacaksın, alamayacaksın, başlayacağım.
Teklik ve çokluk 1. kişi
emir eklerinin ünlüsü ile ekten önceki ünlü, söyleyişe bakılmaksızın a, e ile
yazılır: başlayayım, gelmeyeyim; başlayalım, gelmeyelim.
İstek ekinden önce gelen
ünlü, söyleyişe bakılmaksızın a, e ile yazılır: başlayasın, başlaya,
başlayasınız, başlayalar; gelmeyesin, gelmeye, gelmeyesiniz, gelmeyeler.
-ken ekinin yazılışı
-ken (< iken) eki büyük
ünlü uyumuna uymaz. Getirildiği kelimenin ünlüleri kalın da olsa, bu ekin
ünlüsü ince kalır: okur-ken (< okur iken), yazar-ken (< yazar iken),
çalışır-ken (< çalışır iken), uyur-ken (< uyur iken), başlar-ken (<
başlar iken), durmuş-ken (< durmuş iken), olgun-ken (< olgun iken),
durgun-ken (< durgun iken), okulday-ken (< okulda iken), yolday-ken (<
yolda iken).
-ki aitlik ekinin yazılışı
-ki aitlik eki ünlü
uyumlarına uymaz: akşamki, yarınki, duvardaki, Turgut'unki, yoldaki, ondaki,
yazıdaki, onunki.
Yalnız birkaç örnekte bu
ek, ünlü uyumlarına uyar: bugünkü, dünkü, öbürkü.
mı, mi, mu, mü soru ekinin yazılışı
mı, mi, mu, mü soru eki
gelenekleşmiş olarak ayrı yazılır; ancak, kendisinden önceki kelimenin son
ünlüsüne bağlı olarak ünlü uyumlarına uyar ve mı, mi, mu, mü biçimlerini alır:
Kaldı mı? Sen de mi Brutus? Olur mu? İnsanlık öldü mü?
Soru ekine birtakım ekler
de getirilebilir. Bu ekler soru ekiyle bitişik yazılır: Verecek misin? Okuyor
muyuz? Çocuk muyum? Gelecek miydi? Ölür müsün, öldürür müsün?
Bu ek sorudan başka
görevlerde kullanıldığı zaman da ayrı yazılır: Güzel mi güzel! Yağmur yağdı mı
dışarı çıkamayız.
Da, de bağlacının yazılışı
Da, de bağlacı ayrı
yazılır; ancak, kendisinden önceki kelimenin son ünlüsüne bağlı olarak büyük
ünlü uyumuna uyar ve da, de biçimini alır: Kızı da geldi gelini de. Orhan da
biliyor. Oğluna da bildirdi. Sen de mi kardeşim? Güç de olsa. Konuşur da
konuşur.
İmlâmız, lisanımız
düzelince, lisanımız da kafamız düzelince düzelecek, çünkü o da ancak onlar
kadar bozuktur, fazla değil!
(Yahya Kemal Beyatlı)
UYARI : Ayrı yazılan da, de hiçbir zaman ta, te şeklinde yazılmaz.
UYARI
: Ya sözüyle birlikte kullanılan da mutlaka ayrı yazılır (ya da).
UYARI
: Da, de bağlacını kendisinden önceki kelimeden kesme ile ayırmak yanlıştır. Bu
bağlacı tamamen ayrı yazmak gerekir: Ayşe de geldi (Ayşe'de geldi değil).
UYARI : Bulunma hâli eki olan -da, -de, -ta, -te'nin da, de bağlacı
ile hiçbir ilgisi yoktur; bulunma hâli eki getirildiği kelimeye bitişik
yazılır: devede kulak, evde kalmak, yolda kalmak, ayakta durmak, çantada
keklik. Yeme de yanında yat.
Yurtta sulh, cihanda sulh.
(Mustafa Kemal Atatürk)
Dilde, fikirde, işte
birlik. (İsmail Gaspıralı)
İle sözünün ek olarak yazılışı
1. İle sözü, ünlüyle biten
kelimelere ek olarak getirilince başındaki i ünlüsü düşer ve araya y ünsüzü
girer; ek, büyük ünlü uyumuna uyar: baltayla (balta ile), çevreyle (çevre ile),
yapıyla (yapı ile), keçiyle (keçi ile), kuzuyla (kuzu ile), sürüyle (sürü ile).
2. Üçüncü kişi iyelik
ekinden sonra da baştaki i ünlüsü düşer ve araya y ünsüzü girer; ek, büyük ünlü
uyumuna uyar: arkadaşıyla (arkadaşı ile), anasıyla (anası ile), dolayısıyla
(dolayısı ile), kuyusuyla (kuyusu ile), ölçüsüyle (ölçüsü ile), sütüyle (sütü
ile).
3. İle sözü ünsüzle biten
kelimelere ek olarak getirilince başındaki i ünlüsü düşer ve büyük ünlü uyumuna
uyar: arkadaşla (arkadaş ile), kardeşle (kardeş ile), ayakla (ayak ile), başla
(baş ile), sütle (süt ile), gümüşle (gümüş ile), oyunla (oyun ile).
İmek ek fiilinin yazılışı
İmek ek fiili ayrı
yazıldığı zaman ünlü uyumlarına uymaz: kalır idim, durur idim, güzel idi,
dargın imiş, yorgun ise.
Ancak, imek fiili bugün
daha çok ekleşmiş olarak kullanılmakta ve ünlü uyumlarına uymaktadır.
Ünlüyle biten kelimelere
eklendiği zaman i- ünlüsü düşebilir. Bu durumda araya y ünsüzü girer: satıcıydı
(satıcı idi), yoncaymış (yonca imiş), yabancıymış (yabancı imiş), başıymış
(başı imiş), sonuncuydu (sonuncu idi), ikinciymiş (ikinci imiş), neyse (ne
ise), deliyse (deli ise).
Ünsüzle biten kelimelere
eklendiği zaman da i- ünlüsü düşebilir: kalırmış (kalır imiş), yorgundu (yorgun
idi), yakarsa (yakar ise), toprakmış (toprak imiş), yakmışsa (yakmış ise),
güzelmiş (güzel imiş), gelirse (gelir ise), alırsa (alır ise), bakacaksa
(bakacak ise).
Ki bağlacının yazılışı
Ki bağlacı ayrı yazılır:
demek ki, kaldı ki, bilmem ki.
Türk dili, dillerin en
zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şuurla işlensin.
(Mustafa Kemal Atatürk)
Geçmiş zaman olur ki hayali
cihan değer.
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
(Orhan Veli Kanık)
Ruşen Eşref Ünaydın'ın
"Diyorlar ki" adlı eseri ne güzeldir!
Çiğ yemedim ki karnım
ağrısın.
Ancak ki bağlacı, birkaç
örnekte kalıplaşmış olduğu için bitişik yazılır: belki, çünkü, hâlbuki,
mademki, meğerki, oysaki, sanki. Bu örneklerden çünkü sözünde ek aynı zamanda
uyuma girmiştir.
Şüphe ve pekiştirme
göreviyle kullanılan ki sözü de ayrı yazılır: Babam geldi mi ki? Başbakan
konuşacak mı ki?
Alıntı kelimelerde kesmeli yazılış
Türkçenin ses düzeni
gereğince iki ünlü arasındaki ünsüzler kendilerinden önce gelen ünlüyle değil
kendilerinden sonra gelen ünlüyle hece kurarlar: a-ra-ba-cı, o-ku-lu-muz,
se-vi-ne-cek-ler, ta-şı-na-bi-lir.
Ancak içlerinde Arapçaya
özgü gırtlak ünsüzü (ayın ve hemze) bulunan bazı alıntı kelimelerde, bu
durumdaki ünsüzlerin kendilerinden önceki ünlüyle hece kurdukları da görülür:
cüz-î, hal-etmek, iş-ar, iz-an, kıt-a, kur-a, Kur-an, mel-un, mer-i, meş-ale,
meş-um, nez-etmek, sun-î, vak-a, vüs-at. Bu kelimeler yazılışta kesmeyle
gösterilir: cüz'î, hal'etmek, iş'ar, iz'an, kıt'a, kur'a, Kur'an, mel'un,
mer'i, meş'ale, meş'um, nez'etmek, sun'î, vak'a, vüs'at. Bu yapıda olup da
tamamen Türkçenin ses düzenine uymuş, çok sık kullanılan ve kesmesiz
okunduğunda yadırganmayan kelimelerde kesme kullanılmaz: defa, defetmek, heyet,
menetmek, mesele, neşe, neşet, sanat.
Arapçadan alınmış bazı
sözlerde gırtlak ünsüzü kelimenin sonunda bulunur. Bu durumda gırtlak ünsüzü
söyleyiş bakımından tamamen erimiş durumdadır: cüz, def, hal, kat, men (bk.
Birleşik kelimeler A. 5).
Ancak bu kelimeler iyelik
ekleriyle kullanıldığı takdirde, kelimeyle iyelik eki arasına kesme konur:
cüz'ü, def'i, hal'i, kat'ı, men'i, nev'i, tab'ı, vaz'ı.
Sonunda gırtlak ünsüzü
bulunan kelimeler iyelik ekini -ı, -i biçiminde alırlar: bayi-i, cami-i,
mâni-i, memba-ı, mısra-ı, sanayi-i. Ancak cami ve mâni sözlerinde iyelik eki
-si biçiminde de gelebilir: cami-si, mânni-si.
Bu tür kelimeler yönelme ve
yükleme hâli eklerini (-e, -i) alınca, araya y sesi girebileceği gibi y'siz de
yazılabilir: bayi-ye, cami-ye, memba-ya, mevzu-ya, mısra-ya; bayi-yi, cami-yi,
memba-yı, mevzu-yu, mısra-yı; bayi-e, cami-e, memba-a, mevzu-a, mısra-a;
bayi-i, cami-i, memba-ı, mevzu-u, mısra-ı.
UYARI : Bayi, cami, sanayi gibi kelimeler yalın hâlde iken tek i ile
yazılır.
UYARI
: Arapçadan alınmış bazı kelimelerde, gırtlak ünsüzü hecenin sonunda yer
almaktadır. Bu tür kelimelerde gırtlak ünsüzü Türkçe söyleyişten tamamen kalkmakta
ve kendisinden önceki ünlünün uzamasına yol açmaktadır. Bu tür kelimelerde
kesme kullanılmaz, sadece söz konusu ünlü uzun okunur: dava (da:va), mamur
(ma:mur), mana (ma:na), memur (me:mur), resen (re:sen), tamim (ta:mim), tecil
(te:cil), tediye (te:diye), tehir (te:hir), telif (te:lif), tesir (te:sir).
Hece yapısı ve satır sonunda kelimelerin bölünmesi
Türkçede kelime içinde iki
ünlü arasındaki ünsüz, kendinden önceki ünlüyle değil, kendinden sonraki
ünlüyle hece kurar: a-ra-ba, ka-ra-ca, ta-le-be.
Ancak bazı alıntı
kelimelerde iki ünlü arasındaki ünsüz kendinden sonraki ünlüyle değil,
kendinden önceki ünlüyle hece kurar: cüz'î, kur'a, Kur'an, vüs'at (bk. Alıntı
kelimelerde kesmeli yazılşı).
Kelime içinde yan yana
gelen ünsüzlerden sonuncusu kendisinden sonraki ünlüyle, diğerleri
kendilerinden önceki ünlüyle hece kurar: bir-lik, sev-mek, Türk-çe, Kork-maz.
Türkçede satır sonunda
kelimeler bölünebilir, fakat heceler bölünemez. Satıra sığmayan kelimeler
bölünürken satır sonuna kısa çizgi
(-) konur.
Burasını ilk defa
görüyormuş gibi duvarlara, perdelere, möblelere, eşyalara bakıyor, hayret
ediyordu. Bütün bu muhitte Türk hayatına, Türk ruhuna ait bir gölge, bir çizgi
bile yoktu. Birden Bursa'daki çocukluğunun geçtiği baba evini hatırladı; sofada
rahat ve beyaz örtülü divanlar vardı.
(Ömer Seyfettin, Primo Türk
Çocuğu)
Bitişik yazılan kelimelerde
de bu kurala uyulur:
.........................................................................................................baş-
öğretmen değil,
.........................................................................................................
ba-
şöğ-ret-men;
...........................................................................................................ilk-
okul değil,
.........................................................................................................
il-
ko-kul;
...........................................................................................Karaosman-
oğlu değil,
.......................................................................................Karaosmanoğ-
lu.
Ayırmada satır sonunda ve
satır başında tek harf bırakılmaz:
......................................................................................................a-
raba değil,
..................................................................................................
ara-
ba;
....................................................................................................
u-
çurtma değil,
................................................................................................uçurt-
ma;
............................................................................................
müdafa-
a değil,
...............................................................................................
müda-
faa;
.................................................................................................
niha-
î değil,
.....................................................................................................
ni-
haî.
Kesme işareti satır sonuna
geldiği zaman yalnız kesme işareti kullanılır; ayrıca çizgi kullanılmaz.
...................................................................................................
Edirne'
nin...
..................................................................................................
Ankara'
dan...
Rakamların satır sonuna
gelmesi durumunda da yalnız kesme işareti kullanılır:
.................................................................................................
1996'
da...
Gırtlak ünsüzü için kesme
kullanılan kelimelerde kesmeli heceler satır sonuna getirilmez:
......................................................................................................
meş'-
aleyi değil,
.....................................................................................................
meş'a-
leyi;
.......................................................................................................
vüs'-
ati değil,
.....................................................................................................
vüs'a-
ti.
Özgün imlâsıyla yazılan
yabancı kelimeler satır sonunda kendi dillerinin kurallarına göre bölünür.
Yabancı dillerde kullanılan ve tek sesi karşılayan ch, sh, sch, cz, sz gibi
harfler satır sonunda birbirinden ayrılmaz.
Sayıların yazılışı
1. Sayılar rakamla da
yazıyla da yazılabilir. Sayıların ne zaman yazıyla, ne zaman rakamla
gösterileceği konusunda dilimizde açık bir kural verilemez. Ancak, uygulamada
birtakım ilkeler oluşmuştur. Bu ilkelere göre, küçük sayılar, yüz ile bin
sayıları ve daha çok edebî karakter taşıyan metinlerde geçen sayılar yazıyla
gösterilir: iki hafta sonra, haftanın beşinci günü, üç ayda bir, dört kardeş,
üçüncü sınıf, bin yıldan beri.
Yaş otuz beş, yolun yarısı
eder. (Cahit Sıtkı Tarancı)
Buna karşılık saat, para
tutarı, ölçü, istatistik verilere ilişkin sayılar ile büyük sayılarda rakam
kullanılır: öğleden sonra saat 17.30'da, 1.500.000 lira, 25 kilogram, 150
kilometre, 15 metre kumaş, 1.250.000 kişi.
Saat ve dakikaların metin
içinde yazıyla yazılması da mümkündür: saat dokuzu beş geçe, saat yediye çeyrek
kala, saat sekizi on dakika üç saniye geçe, meselâ saat onda.
2. Birden fazla kelimeden
oluşan sayılar ayrı yazılır: iki yüz, üç yüz altmış beş. Ancak para ile ilgili
işlem ve belgelerde sayılar bitişik yazılır: yüzdoksanbin, ikiyüzellibin,
beşyüzaltmışbin (bk. Birleşik kelimeler A. 22, B.17).
3. Sayılar daha çok Arap
rakamlarıyla gösterilir: 25 milimetre, 150 kişi, 15.000 lira, 75 kilometre.
Romen rakamları ancak
yüzyıllarda, hükümdar adlarında, tarihlerin yazılışında, kitap ve dergi
ciltlerinde ve kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların
numaralandırılmasında kullanılır: XX. yüzyıl, III. Selim, XIV. Louis, II.
Wilhelm, V. Karl, VIII. Edward, 1.XI.1928, I. cilt, XII. cilt. Bu tür örneklerde
Arap rakamlarının kullanılması da mümkündür.
UYARI : Hükümdar adlarında kullanılan rakamlar hükümdarın adından
önce yazılır: Wilhelm II değil II. Wilhelm, Selim 3 değil 3. Selim.
4. Beş ve beşten çok
rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır: 32 605,
326 197, 49 750 812, 28 434 250 310 500. Gruplar arasına nokta da konabilir:
326.197, 49.750.812, 28.434.250.310.500 (bk. Nokta 8).
5. Sayılarda kesirler
virgül ile ayrılır: 15,2 (15 tam, onda 2), 5,26 (5 tam, yüzde 26) (bk. Virgül
13).
6. Sıra sayıları yazıyla ve
rakamla gösterilebilir. Rakamla gösterilmesi durumunda ya rakamdan sonra bir
nokta konur veya rakamdan sonra kesme konularak derece gösteren ek yazılır:
15., 56., XX.; 5' inci, 6' ncı.
7. Üleştirme sayıları
rakamla değil yazıyla belirtilir: ikişer, dokuzar, yüzer; üçer üçer, onar onar.
KÜÇÜK VE BÜYÜK HARFLER
Türkçede harflerin küçük
(minüskül) ve büyük (majüskül) olmak üzere iki biçimi vardır. Yazıda yaygın
olarak küçük harf kullanılır. Ancak belirli yerlerde büyük harflere başvurulur.
Büyük harflerin kullanıldığı yerler
Büyük harflerin
kullanıldığı yerler aşağıda sıralanmıştır:
A. Cümle büyük harfle
başlar: Hayatta en hakikî mürşit ilimdir. Ak akça kara gün içindir. Ancak
rakamla başlayan cümlelerde rakamdan sonra gelen kelime büyük harfle başlamaz:
1940 yılında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesini bitirdim.
Cümle içinde başkasından
aktarılan ve tırnak içine alınan cümleler de büyük harfle başlar: Atatürk,
gençliğe seslenirken "Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve
şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur." diyor.
Tırnak içinde aktarılan söz, tam bir cümle değilse veya cümlenin baş tarafı
alınmamışsa büyük harfle başlamaz:
Nabi'nin "... var
içinde" redifli gazeli Divan'ında uyuyor.
(Yahya Kemal Beyatlı,
Edebiyata Dair)
Ayrıca iki çizgi arasındaki
açıklama cümleleri de büyük harfle başlamaz:
Bir zamanlar - bu zamanlar
çok da uzak değildir, bundan on, on iki yıl önce - Türk saltanatının maddî
sınırları uçsuz bucaksız denilecek kadar genişti.
(Y. K. Karaosmanoğlu,
Ergenekon)
İki noktadan sonra gelen
cümleler de büyük harfle başlar:
Orhon Kitabesi’nde Türk
hakanı şöyle diyor: Türk Tanrısı, Türk milleti yok olmasın diye atalarımı
gönderdi ve beni gönderdi. Ben hakan olunca gündüz oturmadım, gece uyumadım.
(Ziya Gökalp, Türkçülüğün
Esasları)
Bence edebiyatın temel
görevi şudur: Hem günlük hayatı, hem geleceği hem de hayatın felsefesini
işlemektir.
(Cengiz Aytmatov,
Röportajlar)
Ancak iki noktadan sonra
cümle niteliğinde olmayan örnekler sıralanırsa bu örnekler büyük harfle
başlamaz: Bazı örneklerde -sız eki kalıplaşmıştır: densiz, hırsız, ıssız,
öksüz.
UYARI
: Örnek niteliğindeki kelimelerle başlayan cümlede de ilk harf büyük yazılır:
"Araba, banka, bütçe, devlet, fındık, kanepe, menekşe, şemsiye" gibi
yüzlerce kelime, kökenleri yabancı olmakla birlikte artık dilimizin malı
olmuştur. "Et-, ol-" fiilleri, dilimizde en sık kullanılan yardımcı
fiillerdir.
B. Mısralar büyük harfle
başlar:
Halk içinde muteber bir
nesne yok devlet gibi;
Olmaya devlet cihanda bir
nefes sıhhat gibi. (Muhibbî)
Bakî kalan bu kubbede bir
hoş seda imiş. (Bakî)
Hak bellediğin bir yola
yalnız gideceksin. (Tevfik Fikret)
Korkma! Sönmez bu
şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde
tüten en son ocak.
(Mehmet Âkif Ersoy)
Bin atlı akınlarda çocuklar
gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir
orduyu yendik.
(Yahya Kemal Beyatlı)
Yolcuyum bir kuru yaprak
misali,
Rüzgârın önüne katılmışım
ben. (Faruk Nafiz Çamlıbel)
O zaferler getiren atların
Nalları altındanmış;
Gidişleri akına,
Gelişleri akındanmış. (Arif
Nihat Asya)
Bugün masal değil,
Masaldan daha güzel,
gerçek. (Cahit Sıtkı Tarancı)
Dur, yolcu! Bilmeden gelip
bastığın
Bu toprak bir devrin
battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu
sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı
yerdir. (Necmettin Halil Onan)
C. Özel adlar büyük harfle
başlar.
1. Kişi adlarıyla soyadları
büyük harfle başlar: Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir, Ahmet
Haşim, Tevfik Fikret, Mehmet Emin Yurdakul, Hüseyin Cahit Yalçın, Orhan Veli
Kanık, Sait Faik Abasıyanık, Yunus Emre, Evliya Çelebi, Gevherî, Karacaoğlan,
Âşık Ömer, Shakespeare, Wolfgang von Goethe, Wilhelm Radloff, Vilhelm Thomsen,
Victor Hugo.
Takma adlar da büyük harfle
başlar: Muhibbî (Kanunî Sultan Süleyman), Demirtaş (Ziya Gökalp), Tarhan (Ömer
Seyfettin), Aka Gündüz (Hüseyin Avni, Enis Avni), Kirpi (Refik Halit Karay),
Deli Ozan (Faruk Nafiz Çamlıbel), Server Bedi (Peyami Safa), İrfan Kudret
(Cahit Sıtkı Tarancı), Mehmet Ali Sel (Orhan Veli Kanık).
2. Kişi adlarından önce ve
sonra gelen saygı sözleri, unvanlar ve meslek adları büyük harfle başlar:
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Sayın Hasan Eren, Hamdi Bey, Mustafa
Efendi, Zeynep Hanım, Bay Ali Çiçekçi, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Doktor Behçet
Uz, Mareşal Fevzi Çakmak, Yüzbaşı Cengiz Topel.
Tarihî kişilerin adlarından
önce gelen unvan ve lâkaplar da büyük harfle başlar: Fatih Sultan Mehmet, Yavuz
Sultan Selim, Kanunî Sultan Süleyman, Genç Osman, Deli İbrahim, Avcı Mehmet,
Nişancı Mehmet Paşa, Aslan Yürekli Richard, Demirbaş Şarl, Deli Petro.
Akrabalık adları bildiren
kelimeler büyük harfle başlamaz: Fahriye abla, Ayşe teyze, Fatik nine, Saim
amca, Ali enişte. Ancak akrabalık bildiren kelimeler başa gelirse lâkap yerine
geçtiği için büyük harfle başlar: Nene Hatun, Baba Gündüz, Dayı Kemal, Hala
Sultan.
Bazı tarihî ve menkıbevî
şahsiyetlerde ise akrabalık bildiren kelime sonda olduğu hâlde unvan değeri
kazandığı için büyük harfle yazılır: Gül Baba, Susuz Dede, Adile Hala, Gülsüm
Bacı, Sultan Ana.
Resmî yazılarda saygı
bildiren sözlerden sonra gelen ve makam, mevki, unvan bildiren kelimeler de
büyük harfle başlar:
Sayın Bakan,
Sayın Başkan,
Sayın Profesör,
Sayın Vali.
Mektuplarda ve resmî
yazışmalarda hitapların ilk kelimesi de büyük harfle başlar:
Sevgili kardeşim,
Aziz dostum,
Değerli arkadaşım.
3. Hayvanlara verilen özel
adlar büyük harfle başlar: Düldül, Sarıkız, Fino, Karabaş, Pamuk, Minnoş,
Tekir.
4. Millet, boy, oymak
adları büyük harfle başlar: Türk, Alman, İngiliz, Rus, Arap, Japon; Oğuz,
Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar; Karakeçili, Hacımusalı.
5. Dil ve lehçe adları
büyük harfle başlar: Türkçe, Almanca, İngilizce, Rusça, Arapça; Oğuzca,
Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, Tatarca.
6. Devlet adları büyük
harfle başlar: Türkiye Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Suudî
Arabistan, Azerbaycan Cumhuriyeti.
7. Din ve mezhep adları ile
bunların mensuplarını anlatan sözler büyük harfle başlar: Müslüman /
Müslümanlık, Hristiyan / Hristiyanlık, Musevî / Musevîlik, Budist / Budizm;
Hanefî / Hanefîlik, Malikî / Malikîlik, Protestan / Protestanlık, Katolik /
Katoliklik.
8. Din ve mitoloji
kavramlarını karşılayan özel adlar büyük harfle başlar: Tanrı, Allah, Cebrail,
Zeus, Oziris, Kibele. Ancak tanrı kelimesi özel ad olarak kullanılmadığı zaman
küçük harfle başlar: Eski Yunan tanrıları. Bazı dinî kavramların da küçük
harfle başlaması gelenekleşmiştir: cennet, cehennem, uçmak, tamu, sırat
köprüsü, gayya kuyusu.
9. Gezegen ve yıldız adları
büyük harfle başlar: Merkür, Dünya, Neptün, Plüton, Halley. Dünya, güneş, ay
kelimeleri yalnız coğrafya ve gök bilimiyle ilgili yayınlarda terim olarak
kullanıldığı zaman büyük harfle başlar; bunun dışındaki durumlarda küçük harf
kullanılır.
10. Yer adları (kıt'a,
ülke, bölge, il, ilçe, köy, semt, cadde, sokak vb.) büyük harfle başlar: Asya,
Avrupa; Türkiye, Kazakistan, Fransa, Çin, Hindistan, Mısır; İç Anadolu, Doğu
Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Yakın Doğu; Ankara, İstanbul, Taşkent, Bağdat,
Moskova; Turgutlu, Ürgüp, Ahlat; Çayırbağı, Akçaköy; Bahçelievler, Cebeci;
Atatürk Bulvarı, Ziya Gökalp Caddesi; Sankiyedim Sokağı, Asmalımescit Sokağı.
Yer adlarında ilk isimden
sonra gelen deniz, nehir, göl, dağ, boğaz vb. tür bildiren ikinci isimler küçük
harfle başlar: Marmara denizi, Aral gölü, Balkaş gölü, Sakarya ırmağı, Meriç
nehri, Tuna nehri, Alp dağları, Altay dağları, Erciyes dağı. Ancak, ikinci isim
özel isme dâhil ise ve ikisi birden kastedilen kavramı karşılıyorsa, ikinci
isim de büyük harfle başlar: Çanakkale Boğazı, İstanbul Boğazı; Beyşehir Gölü,
Van Gölü, Tuz Gölü; Anadolu Kavağı, Rumeli Kavağı; Gülek Geçidi; Ağrı Dağı;
Konya Ovası, Haymana Ovası, Muş Ovası; Adalar Denizi. Bu örneklerde ikinci isim
kullanılmadığı takdirde söz konusu yer adı anlaşılmaz. Meselâ Çanakkale Boğazı
sadece Çanakkale kelimesiyle anlatılamaz; sadece Çanakkale denildiği zaman
Çanakkale şehri anlaşılır.
Mahalle, meydan, bulvar,
cadde, sokak adlarında geçen mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak kelimeleri
büyük harfle başlar: Gazi Osmanpaşa Mahallesi, Yıldız Mahallesi, Yunus Emre
Mahallesi, Karaköy Meydanı, Zafer Meydanı, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Ziya
Gökalp Bulvarı, Nene Hatun Caddesi, Cemal Nadir Sokağı, Fevzi Çakmak Sokağı,
İnkılâp Sokağı, Reşat Nuri Sokağı, Türk Ocağı Sokağı.
11. Saray, köşk, han, kale,
köprü, anıt vb. yapı adlarının bütün kelimeleri büyük harfle başlar: Topkapı
Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, İshakpaşa Sarayı, Çankaya Köşkü, Horozlu Han, Ankara
Kalesi, Alanya Kalesi, Galata Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Mostar
Köprüsü, Beyazıt Kulesi, Zafer Abidesi, Bilge Kağan Anıtı.
12. Kurum, kuruluş ve kurul
adları büyük harfle başlar: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Devlet Malzeme Ofisi, Millî Kütüphane, Çocuk
Esirgeme Kurumu, Atatürk Orman Çiftliği, Çankaya Lisesi; Türk Ocağı, Yeşilay
Derneği, Muharip Gaziler Derneği, Emek İnşaat; Bakanlar Kurulu, Danışma Kurulu,
Yüksek Öğretim Kurulu.
Kurum, merkez, bakanlık,
üniversite, fakülte, bölüm vb. kuruluş bildiren kelimeler, belli bir kurum
kastedildiği zaman büyük harfle başlar: Bu yıl Meclis, yeni döneme erken
başlayacaktır. Son aylarda Kurum, imlâ konusunda yoğun bir çalışma içine
girmiştir.
Yer bildiren özel isimlerde
de kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu zaman, kelime başında büyük harf
kullanılır: Hisar’dan, Boğaz’dan, Bulvar’dan.
13. Kitap, dergi, gazete,
tablo, heykel ve hukukla ilgili kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge
adlarının her kelimesi büyük harfle başlar: Nutuk, Safahat, Kendi Gök Kubbemiz,
Anadolu Notları, Sinekli Bakkal; Türk Dili, Türk Kültürü, Varlık; Hürriyet,
Milliyet, Türkiye, Yeni Yüzyıl, Yeni Asır; Halı Dokuyan Kızlar (tablo); Düşünen
Adam (heykel); Medenî Kanun, Borçlar Hukuku (kanun), Atatürk Uluslar Arası
Barış Ödülü Tüzüğü, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği.
Özel ada dâhil olmayan
gazete, dergi, tablo vb. sözler büyük harfle başlamaz: Milliyet gazetesi, Türk
Dili dergisi, Halı Dokuyan Kızlar tablosu.
Kitap adlarında ve
başlıklarda, arada ve sonda bulunan ve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, de
sözleriyle mı, mi, mu, mü soru eki küçük harfle yazılır: Maî ve Siyah, Suç ve
Ceza, Leylâ ile Mecnun, Turfanda mı, Turfa mı? Diyorlar ki, Dünyaya İkinci
Geliş yahut Sır İçinde Esrar, Ya Devlet Başa ya Kuzgun Leşe, Ben de Yazdım.
Gazeteler ve dergiler
oluşan geleneğe uyarak haber ve yazı başlıklarında çoklukla yalnız ilk
kelimenin başında büyük harf kullanmaktadırlar: Kamyon eve girdi. Mini seçim
yarın.
14. Millî ve dinî
bayramların adları büyük harfle başlar: Cumhuriyet Bayramı, Ramazan Bayramı,
Kurban Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve
Spor Bayramı, Nevruz Bayramı. Bayram niteliği kazanmış günlerin adları da büyük
harfle başlar: Anneler Günü, Öğretmenler Günü, Tıp Bayramı. Kurultay (kongre),
bilgi şöleni (sempozyum), açık oturum (panel) vb. toplantıları bildiren özel
adlarda her kelime büyük harfle başlar: Uluslar Arası Türk Dili Kurultayı
(1996), Manas Bilgi Şöleni, Türkçenin Yozlaşması Açık Oturumu, Türk Gramerinin
Sorunları Toplantısı. Ancak genel nitelikteki günlerin, haftaların,
mevsimlerin, kurultay, bilgi şöleni vb. toplantıların adları küçük harfle
başlar: tiyatro günü, kitap haftası, film haftası, sağlık haftası, dil
kurultayı.
15. Tarihî olay, çağ ve
dönem adları büyük harfle başlar: Kurtuluş Savaşı, Millî Mücadele, Cilâlı Taş
Devri, İlk Çağ, Yükselme Devri, Millî Edebiyat Dönemi, Tanzimat Dönemi.
Ancak tarihî dönem
bildirmeyip tür veya tarz bildiren terimler küçük harfle başlar: divan
edebiyatı, divan şiiri, halk şiiri, eski Türk edebiyatı, klâsik Türk edebiyatı,
Türk edebiyatı, Türk dili, Türk sanat müziği, Türk halk müziği, tekke
edebiyatı, Servetifünun edebiyatı, Tanzimat edebiyatı.
Bunlardan bölüm ve ana
bilim dalı olarak kullanılıp özel ad durumuna gelmiş olanlar büyük harfle
başlar: Eski Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.
16. Özel adlardan türetilen
bütün kelimeler büyük harfle başlar: Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük,
Türkçe, Türkolog, Türkoloji, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Asyalılık, Darvinci,
Konyalı, Bursalı.
Özel ad kendi anlamı
dışında yeni bir anlam kazanmışsa büyük harfle başlamaz: acem (Türk müziğinde
bir perde), hicaz (Türk müziğinde bir makam), nihavent (Türk müziğinde bir
makam), acemi (tecrübesiz), amper (elektrik akımında şiddet birimi), jul
(fizikte iş birimi), allahlık (saf, zararsız kimse), donkişotluk (gereği yokken
kahramanlık göstermeye kalkışmak).
Müzikte kullanılan makam ve
tür adları da büyük harfle başlamaz: acemaşiran, acembuselik, bayatî, hicazkâr,
türkü, varsağı, bayatı.
17. Yer, millet ve kişi
adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde özel adlar büyük harfle başlar: Antep
fıstığı, Brüksel lâhanası, Behçet hastalığı, Frenk gömleği, Hindistan cevizi,
İngiliz anahtarı, Japon gülü, Maraş dondurması, Van kedisi, Vaşington
portakalı.
Ç. Belli bir tarih bildiren
ay ve gün adları büyük harfle başlar: 29 Mayıs 1453 Salı günü, 1919 senesi
Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım, 29 Ekim 1923, 28 Aralık 1982'de göreve
başladı. Ancak belli bir tarihi belirtmeyen ay ve gün adları küçük harfle
başlar: Okullar genellikle eylülün ikinci haftasında öğretime başlar. Yürütme Kurulu
toplantılarını perşembe günleri yaparız.
D. Levhalar ve açıklama
yazıları büyük harfle başlar: Giriş, Çıkış, Müdür, Vezne, Başkan, Doktor.
Levhadaki yazı birkaç kelimeden oluştuğu zaman ilk kelime büyük harfle başlar:
Otobüs durağı, Dolmuş durağı, Şehirler arası telefon. Levhaların ilk kelimesi
rakamla yazılmış bir sayı adı ise sonraki kelime küçük harfle başlar: III. kat,
IV. sınıf, I. blok.
E. Bilim dallarında
kullanılan terimlerin büyük harfle yazılışı ilgili dallardaki uygulamaya
bağlıdır: Canis canis, Carduelis carduelis, Ardea alba, Populus alba, Prunus
domestica, Pinus silvestris.
BİRLEŞİK KELİMELER
Dilimizde yeni bir kavramı
karşılamak için yararlandığımız yollardan biri, kelime birleştirmesidir. Kelime
birleştirmesi yoluyla kurulan sözlere birleşik kelime adı verilir. Birleşik
kelimeler söz varlığımızda geniş bir yer tutar. Birleşik kelime terimi için
bileşik kelime denilmesi yanlıştır.
Dilimizde belirtisiz isim
tamlamaları, sıfat tamlamaları, isnat grupları, birleşik fiiller, ikilemeler,
kısaltma grupları ve kalıplaşmış çekimli fiillerden oluşan ifadeler, yeni bir
kavramı karşıladıkları zaman birleşik kelime olurlar: yer çekimi, hanımeli, ses
bilgisi; beyaz peynir, açıkgöz, toplu iğne; eli açık, ayak yalın, günü birlik,
sırtı pek; söz etmek, zikretmek, hasta olmak; gelebilmek, yazadurmak,
alıvermek; çoluk çocuk, çıtçıt, ev bark; baş üstüne, günaydın; sağ ol, ateşkes,
külbastı.
Görüldüğü gibi birleşik
kelimeler bitişik de ayrı da yazılabilmektedir.
A. Bitişik yazılan birleşik kelimeler (Bitişik kelimeler)
Birleşik kelimeler, yazılış
bakımından bitişik yazılanlar ve ayrı yazılanlar olmak üzere ikiye ayrılır.
Bitişik yazılan birleşik kelimelere bitişik kelime adı verilir.
Birleşik kelimeler
aşağıdaki durumlarda bitişik kelime olurlar ve bitişik yazılırlar.
1. Ses düşmesine uğrayan
birleşik kelimeler bitişik yazılır: kaynana (< kayın ana), kaynata (<
kayın ata), nasıl (< ne asıl), niçin (< ne için), pazartesi (< pazar
ertesi), sütlaç (< sütlü aş), birbiri (< biri biri).
2. Dilimize Arapçadan
girmiş azil (< azl), emir (< emr), hüküm (< hükm), kayıp (< gayb),
keşif (< keşf), küfür (< küfr), nakil (< nakl) gibi birtakım kelimeler
etmek, edilmek, olmak, olunmak, eylemek yardımcı fiilleriyle birleşirken
asıllarına uyarak ikinci hecedeki ünlülerini düşürürler. Bu gibi kelimelerle
yapılan birleşik fiiller bitişik yazılır: azletmek, azledilmek, emretmek,
hükmetmek, hükmolunmak, kaybolmak, kaydedilmek, keşfetmek, keşfedilmek,
küfretmek, nakletmek, neşretmek, neşrolunmak, sabretmek, seyretmek,
şükreylemek, zikretmek (krş. Birleşik kelimeler B. 1; Alıntı kelimelerin
yazılışı 1).
UYARI : Bu kelimeler ünlüyle başlayan bir yardımcı fiil veya ek
almadıkları zaman azil, defin, emir, hüküm, kayıp, keşif, meyil, nakil, sabır,
vecit, zeyil, zikir şeklinde söylenir ve yazılır.
UYARI
: Söyleyişte tonlulaşma şeklinde ses değişmesine uğrayanlar ayrı yazılır: azat
etmek, hamt etmek, derç etmek, iz'aç etmek, iktisap etmek, harp etmek. Bu
örneklerde tonluluk söyleyişte belirtilir.
3. Dilimize Arapçadan
girmiş af (< afv), his (< hiss), ret (< redd), zan (< zann), zem
(< zemm) gibi birtakım kelimeler etmek, edilmek, olmak, olunmak, eylemek
yardımcı fiilleriyle birleşirken sondaki sesler, asıllarına uyarak veya
asıllarının etkisinde kalarak çift sese dönüşür. Bu tür birleşik fiiller
bitişik yazılır: affetmek, affolunmak, halletmek, hissetmek, hissedilmek,
reddeylemek, reddolunmak, zannetmek, zemmetmek (bk. Ünsüz düşmesi; krş.
Birleşik Kelimeler B. 1).
4. İsim kısımları tek
başına kullanılmayıp sadece etmek, olunmak yardımcı fiilleriyle kalıplaşan
birleşik kelimeler bitişik yazılır: ahzetmek, bahşetmek, bahşolunmak,
hamletmek, hazfetmek, nez'etmek, rekzetmek, serdetmek.
5. Sonunda Arapçaya özgü
gırtlak ünsüzü (ayın ve hemze) olan kelimeler etmek, olunmak fiilleriyle
birleşik fiil kurduklarında bitişik yazılır: defetmek, hal'etmek (tahttan
indirmek), katetmek, menetmek, menolunmak, tabetmek (bk. Alıntı kelimelerde
kesmeli yazılış).
6. Vurgusu son heceye
kaymış birleşik kelimeler bitişik yazılır: açıkgöz, anaerkil, ataerkil,
babayiğit, bastıbacak, boşboğaz, büyükbaş (hayvan), camgöz, cingöz, çınayaz,
düztaban, elense, elverişli, günaydın, işveren, kafakol, Karagöz, karagöz
(balığı), küçükbaş (hayvan), önayak (olmak), paragöz, pisboğaz, tepegöz,
tıknefes.
Vurgusu son hecede bulunan
ikilemeler de bitişik yazılır: cırcır (böceği), cızbız, civciv, çıtçıt, dırdır,
fırfır, fısfıs, hımhım, hoşbeş, şıpşıp (bir tür terlik), altüst (etmek), yüzgöz
(olmak).
7. Eş anlamlı ikilemelerde
vurgu normal olarak ikinci hecededir. Vurgusu ilk heceye kayan ikilemeler
bitişik yazılır: darmadağın, darmadağınık, darmaduman, karmakarışık (krş.
Birleşik kelimeler B. 7).
8. Kelimelerden biri veya
ikisi, birleşme sırasında benzetme yoluyla anlam değişmesine uğrarsa bu tür
birleşik kelimeler bitişik yazılır (krş. Birleşik Kelimeler B. 2).
a. Organ bildiren sözlerle
kurulan bitki, hayvan, hastalık, alet, eşya, tarz ve yiyecek adları:
aslanağzı (bitki),
aslankuyruğu (bitki), aslanpençesi (bitki), ayıkulağı (bitki), cinsaçı (bitki),
civanperçemi (bitki), gelinparmağı (üzüm), geyikdili (bitki), horozgözü
(bitki), horozibiği (bitki), itburnu (bitki), katırtırnağı (bitki), kazayağı
(bitki), keçiboynuzu (bitki), keçimemesi (üzüm), keçisakalı (bitki), kızkalbi
(bitki), koyungöbeği (mantar), köpekayası (bitki), kurtbağrı (bitki), kuşburnu
(bitki), sığırödü (bitki), tavşanbıyığı (bitki), turnagagası (bitki); açıkağız
(bitki), akkuyruk (çay), alabaş (bitki), altınbaş (kavun), altıparmak
(palamut), beşbıyık (muşmula), karabaldır (bitki), topbaş (bitki).
danaburnu (böcek),
öküzburnu (kuş); akbaş (kuş), alabacak (at), beşparmak (deniz hayvanı),
beşpençe (deniz hayvanı), çakırkanat (ördek), elmabaş (tepeli dalgıç), iribaş
(kurbağa kurtçuğu), kababurun (balık), kamçıkuyruk (koyun), kamışkulak (at),
karabaş, karagöz (balık), karakulak (hayvan; haberci), kepçeburun (yaban
ördeği), kızılkanat (balık), sarıağız (balık), sarıgöz (balık), sarıkulak
(balık), sarıkuyruk (balık), tokmakbaş (balık), uzunkuyruk (kuş), yeşilbaş
(ördek).
itdirseği (arpacık);
delibaş (hastalık), karabacak (hastalık), karataban (hastalık).
balıkgözü (halka),
deveboynu (boru), domuzayağı (çubuk), domuztırnağı (kanca), horozayağı (burgu),
kargaburnu (alet), keçitırnağı (oyma kalemi), kedigözü (lâmba), leylekgagası
(alet), sıçankuyruğu (törpü); baltabaş (gemi) gagaburun (gemi), kancabaş
(kayık).
ayıbacağı (yelken tarzı),
balıksırtı (desen), civankaşı (nakış), eşeksırtı (çatı tarzı), kazkanadı
(oyun), kırlangıçkuyruğu (işaret), koçboynuzu (işaret), köpekkuyruğu (spor),
sıçandişi (dikiş).
dilberdudağı (tatlı),
hanımgöbeği (tatlı), hanımparmağı (tatlı), kadınbudu (köfte), kadıngöbeği
(tatlı), kargabeyni (yemek), kedidili (bisküvi), tavukgöğsü (tatlı),
vezirparmağı (tatlı).
İlk ögesi organ adı olan şu
örnekler de bitişik yazılır: bağrıkara (kuş), baldırıkara (bitki), baştankara
(kuş), karnıkara (börülce), sırtıkara (balık), yanıkara (hastalık).
b. Eşya veya nesne bildiren
sözlerle kurulan bitki, hayvan, tarz, yiyecek ve oyun adları:
acemborusu (bitki),
çayırsedefi (bitki), çobançantası (bitki), çobandüdüğü (bitki), çobaniğnesi
(bitki), çobantarağı (bitki), çobantuzluğu (bitki), gelinfeneri (bitki),
güveyfeneri (bitki), katranköpüğü (mantar), keçisedefi (bitki), kuşekmeği
(bitki), kuşyemi (bitki), kuzgunkılıcı (bitki), suibriği (bitki), suoku
(bitki), suşeridi (bitki), şeytanarabası (uçuşan tohum), şeytanfeneri (bitki),
şeytantersi (bitki), venüsçarığı (bitki), yılanyastığı (bitki).
sazkayası (balık),
şeytaniğnesi (hayvan), yılaniğnesi (balık).
balgümeci (dikiş),
beşikörtüsü (çatı tarzı), turnageçidi (fırtına).
bülbülyuvası (tatlı), kuşlokumu
(kurabiye).
beştaş (oyun), dokuztaş
(oyun), üçtaş (oyun).
c. İnsana özgü isim ve
sıfatlarla kurulan bitki, hayvan ve eşya adları: adayavrusu (tekne),
akşamsefası (bitki), camgüzeli (bitki), çadıruşağı (bitki), çayırgüzeli
(bitki), çayırmelikesi (bitki), gecesefası (bitki), gündüzsefası (bitki),
saksıgüzeli (çiçek), yalıçapkını (kuş); bozbakkal (kuş), bozyürük (yılan),
karadul (örümcek), sarısabır (bitki).
ç. Benzetme yoluyla kurulan
gök cisimlerinin adları: Altıkardeş (yıldız kümesi), Arıkovanı (yıldız kümesi),
Büyükayı (yıldız kümesi), Demirkazık (yıldız), Güneybalığı (yıldız), Küçükaslan
(yıldız), Küçükayı (yıldız kümesi), Kervankıran (yıldız), Samanuğrusu (yıldız
kümesi), Samanyolu (yıldız kümesi), Üçkardeş (yıldız kümesi), Yedikardeş
(yıldız kümesi) (krş. Birleşik kelimeler B. 2. ğ).
d. İnsan isimleriyle
kurulan bitki, hayvan ve yemek adları: alinazik (kebap), ayşekadın (fasulye),
hafızali (üzüm), havvaanaeli (bitki), karafatma (böcek), meryemanaeldiveni
(bitki).
9. -a, -e ve -ı, -i, -u, -ü
ekleriyle yapılmış tasvir fiilleri, yardımcı fiil anlam değişmesine uğradığı
için bitişik yazılır: düşünebilmek, yapabilmek; uyuyakalmak; gidedurmak,
yazadurmak; çıkagelmek, olagelmek, süregelmek; düşeyazmak, öleyazmak;
açıvermek, alıvermek, gelivermek, gülüvermek, uçuvermek.
Görmek yardımcı fiiliyle
yapılan ve emir biçiminde kullanılan birleşik fiiller de bitişik yazılır:
düşmeyegör, ölmeyegör.
Bilmek yardımcı fiiliyle
yapılan ve kalıplaşmış olan alabildiğine kelimesi de bitişik yazılır.
10. Bir veya iki ögesi emir
kipiyle kurulan kalıplaşmış birleşik kelimeler bitişik yazılır: alaşağı
(etmek), albeni, ateşkes, çalçene, çalyaka, dönbaba, gelberi, incitmebeni,
rastgele, sallabaş, sallasırt, sıkboğaz, unutmabeni; çekyat, geçgeç, kaçgöç,
kapkaç(çı), örtbas, seçal (self-servis), veryansın (etmek), yapboz (puzzle),
yazboz.
11. -an/-en, -r/-ar/-er ve
-maz/-mez ekleriyle kurulmuş sıfat-fiil gruplarından kalıplaşmış birleşik
kelimeler gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır:
ağaçkakan, ağrıkesen,
ahmakıslatan, alaybozan, boğazkesen, böcekkapan, buzkıran, cankurtaran,
çobanaldatan, çöpçatan, dalgakıran, dalkıran, dalkurutan, damardaraltan,
damargenişleten, demirkapan, elöpen, etyaran, fındıkkıran, filizkıran,
gelinboğan, gökdelen, günebakan, ordubozan, oyunbozan, saçkıran, yelkovan,
yolgeçen, yolkesen;
akımtoplar, alkolölçer,
altıpatlar, amperölçer, asitölçer, aynabakar, barışsever, basınçölçer,
betonkarar, bilgisayar, bilgiyazar, çoksatar, dilsever, eğimölçer, füzeatar,
gazölçer, özezer, özsever, pürüzalır, sanatsever, tekerçalar, uçaksavar,
yurtsever;
baştanımaz, değerbilmez,
etyemez, hacıyatmaz, kadirbilmez, kargasekmez, karıncaezmez, karıncaincitmez,
kuşkonmaz, külyutmaz, sugeçirmez, tanrıtanımaz, töretanımaz, varyemez,
vurdumduymaz (krş. Birleşik kelimeler B. 3).
12. -dı (-di /-du / -dü,
-tı/ -ti /-tu /-tü) ekiyle kurulan kalıpplaşmış birleşik kelimeler bitişik
yazılır: albastı, ciğerdeldi, çıtkırıldım, dalbastı, fırdöndü, gecekondu,
gündöndü, günindi, hünkârbeğendi, imambayıldı, karyağdı, kaşbastı, kedibastı,
kolbastı, külbastı, mirasyedi, papazkaçtı, serdengeçti, şıpsevdi, toprakbastı,
zıpçıktı; eltieltiyeküstü (desen).
13. Her iki ögesi de -dı
(-di /-du /-dü, -tı /-ti /-tu /-tü) veya -r /-ar /-er eklerini almış ve
kalıplaşmış bulunan birleşik kelimeler bitişik yazılır: dedikodu, kaptıkaçtı,
oldubitti, uçtuuçtu (oyun); biçerbağlar, biçerdöver, göçerkonar, kazaratar,
konargöçer, okuryazar, uyurgezer, yanardöner, yüzergezer.
Aynı yapıda olan çakaralmaz
kelimesi de bitişik yazılır.
14. Hayvan, bitki, organ ve
çeşitli nesne adlarıyla kurulan ve içinde renklerden birinin adı veya renk sözü
geçmeyen renk adları bitişik yazılır: baklaçiçeği, balköpüğü, camgöbeği,
devetüyü, fildişi, gülkurusu, güvercinboynu, güvercingöğsü, kazayağı, kavuniçi,
kazboku, kızılşap, narçiçeği, ördekbaşı, ördekgagası, tavşanağzı, tavşankanı,
turnagözü, vapurdumanı, vişneçürüğü, yavruağzı (krş. Birleşik kelimeler B. 4).
Örneklerden sonra renk sözü
kullanılırsa bu söz ayrı yazılır: devetüyü rengi, fildişi rengi, gülkurusu
rengi.
15. Renk adlarıyla kurulan
ve bitki, hayvan veya hastalık türlerinden birini gösteren birleşik kelimeler
bitişik yazılır: akağaç, akçaağaç, akdarı, akdiken, akkavak, akmantar, aksöğüt,
alacamenekşe, alaçam, karaağaç, karacaot, karaçalı, karadut, kızılağaç,
sarıağaç, sarıçiçek; akbalık, akkefal, alabalık, sarıbalık; akdoğan, akkuş,
alacabalıkçıl, alacakarga, alakarga, beyazsinek, bozayı, karakuş, karasinek;
aksu, akbasma, karahumma, kızılyara, mavihastalık, maviküf.
16. Somut olarak yer
bildirmeyen üst ve üzeri sözlerinin sona getirilmesiyle kurulan birleşik
kelimeler bitişik yazılır: akşamüstü, akşamüzeri, ayaküstü, ayaküzeri,
bayramüstü, gerçeküstü, ikindiüstü, olağanüstü, öğleüstü, öğleüzeri, suçüstü,
yüzüstü.
Somut olarak yer
bildirmeyen alt sözüyle kurulan birleşik kelimeler de bitişik yazılır:
ayakaltı, bilinçaltı, gözaltı, şuuraltı (krş. Birleşik kelimeler B. 16).
17. İki veya daha çok
kelimenin birleşmesinden oluşmuş kişi adları, soyadları ve lâkaplar bitişik
yazılır: Alper, Aydoğdu, Birol, Gülnihal, Gülseren, Gündoğdu, Şenol, Varol;
Abasıyanık, Adıvar, Atatürk, Gökalp, Güntekin, İnönü, Karaosmanoğlu, Tanpınar,
Yurdakul; Boynueğri Mehmet Paşa, Tepedelenli Ali Paşa, Yirmisekiz Çelebi
Mehmet, Yedisekiz Hasan Paşa.
18. İki veya daha çok
kelimeden oluşmuş Türkçe yer adları bitişik yazılır: Çanakkale, Gümüşhane;
Acıpayam, Pınarbaşı, Şebinkarahisar; Beşiktaş, Kabataş.
Şehir, kent, köy, mahalle,
dağ, tepe, deniz, göl, ırmak, su vb. kelimelerle kurulmuş sıfat tamlaması ve
belirtisiz isim tamlaması kalıbındaki yer adlarında birinci kelime tek başına
söz konusu yer adını ifade edemiyorsa bu tür yer adları bitişik yazılır:
Akşehir, Eskişehir, Suşehri, Yenişehir; Atakent, Batıkent, Konutkent, Korukent,
Çengelköy, Sarıyer, Yenimahalle; Karabağ, Karadağ, Uludağ; Kocatepe, Tınaztepe;
Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz; Acıgöl; Kızılırmak, Yeşilırmak; İncesu, Karasu,
Sarısu, Akçay (krş. Birleşik kelimeler B. 9).
19. Şahıs adları ve
unvanlarından oluşmuş mahalle, meydan, köy vb. yer ve kuruluş adlarındaki unvan
grubu; unvan kelimesi sonda ise, gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır:
Abidinpaşa, Bayrampaşa, Davutpaşa, Ertuğrulgazi, Kemalpaşa (ilçesi); Necatibey
(Caddesi), Mustafabey (Caddesi), Gazi Osmanpaşa (Üniversitesi) (bk. Birleşik
kelimeler B. 10).
20. Ait olduğu dilde
bitişik yazılan yabancı yer adları Türkçede de bitişik yazılır: Düsseldorf,
Fontainebleau, Nürnberg, Neustadt, Schwarzwald (krş. Birleşik kelimeler B. 13).
Ait olduğu dilde, içinde
çizgi bulunan yabancı yer adları Türkçede de çizgili olarak yazılır:
Ile-de-France, Saint-Bernard, Saint-Gothard.
21. Ara yönleri belirten
kelimeler bitişik yazılır: güneybatı, güneydoğu, kuzeybatı, kuzeydoğu.
22. Senet, çek vb. ticarî
belgelerde geçen sayılar bitişik yazılır:
ikiyüzellialtımilyarbeşyüzyirmibeşmilyonyediyüzellibin lira (krş. Birleşik
kelimeler B. 18).
23. Bunlardan başka
dilimizde her iki ögesi de aslî anlamını koruduğu hâlde yaygın bir şekilde
gelenekleşmiş olarak bitişik yazılan kelimeler de vardır.
a. Baş sözüyle oluşturulan
sıfat tamlamaları: başağırlık, başbakan, başçavuş, başeser, başfiyat, başhekim,
başhemşire, başkahraman, başkarakter, başkent, başkomutan, başköşe,
başmüfettiş, başöğretmen, başparmak, başpehlivan, başrol, başsavcı, başşehir,
başyazar.
b. Bir topluluğun
yöneticisi anlamındaki başı sözüyle oluşturulan belirtisiz isim tamlamaları:
ahçıbaşı, binbaşı, çarkçıbaşı, çeribaşı, elebaşı, mehterbaşı, onbaşı, ustabaşı,
yüzbaşı.
c. Oğlu, oğulları, kızı
sözleriyle oluşturulan belirtisiz isim tamlamaları: Caferoğlu, Karaosmanoğlu,
Topaloğlu, Orazbeykızı; Aydınoğulları, Candaroğulları, Osmanoğulları;
çapanoğlu, dayıoğlu, eloğlu, halaoğlu, hinoğluhin, amcakızı, elkızı.
ç. Ağa, bey, efendi, hanım,
nine vb. sözlerle kurulan birleşik kelimeler: ağababa, ağabey, beyefendi,
efendibaba, hanımanne, hanımefendi, hacıağa, hanımnine, hıyarağalık, kadınnine,
paşababa.
d. Dal sözüyle oluşturulan
sıfat tamlamaları: dalkavuk, dalkılıç, daltaban, daluyku.
e. Açıortay, adamkökü,
adamotu, âdemotu, ağırbaşlı, ağırcanlı, ağırkanlı, ahududu, akarsu, akaryakıt,
akciğer, akkor, aksakal, aktöre, akyuvar, alyuvar, anamal, anaokulu, anapara,
anayasa, anneanne, atardamar, atarkanal, atasözü, aybaşı, ayçiçeği, ayçöreği,
babaanne, basmakalıp, başıboş, başıbozuk, başıkabak, başörtü, başvurmak,
beşibiryerde, bilirkişi, bindallı, birdenbire, birdirbir, birtakım, bozkır, bugün,
buzdolabı, çeşitkenar, çiftetelli, delikanlı, demirbaş, denizaltı, denizaşırı,
derebeyi, derebeylik, dereotu, dışbükey, dikdörtgen, dipnot, doludizgin,
dolunay, dörtkenar, dörtnal, dörtnala, düzayak, ebekuşağı, ebemkuşağı, enikonu,
erbaş, eşkenar, etobur, gelişigüzel, giderayak, gökyüzü, gözyaşı, günaşırı,
güvenoyu, halkoyu, hayhay, içbükey, içgüdü, içtepi, içyağı, ikizkenar,
ilkbahar, ilkokul, ilköğrenim, ilköğretim, ilkyaz, ipucu, kabataslak,
kahverengi, kamuoyu, karaciğer, karekök, kartopu, kasımpatı, kenarortay,
kelaynak, kongövde, külhanbeyi, külhanbeylik, külkedisi, milletvekili,
murdarilik, omurilik, ortaokul, otobur, öngörmek, öngörü, önsezi, öteberi,
özdeyiş, paralelkenar, pekâlâ, pekiyi, sacayağı, sacayak, sadeyağ, sağduyu,
sağyağ, semizotu, serinkanlı, sıcakkanlı, sıkıyönetim, sıradağ, sıradağlar,
sivrisinek, soğukkanlı, sonbahar, soyadı, sütana, sütanne, sütbaba, sütkardeş,
sütnine, sütoğul, takımada, takımyıldız, tekdüze, tepetakla, tepetaklak,
tereyağı, tıpkıbasım, tıpkıçekim, toplardamar, topyekûn, tozpembe, varoluş,
varsayım, vazgeçmek, yanardağ, yarıçap, yarımada, yarıyıl, yavrukurt, yerküre,
yeryüzü, yılbaşı, yöneylem, yüznumara, yüzyıl, zeytinyağı kelime ve deyimleri
de gelenekleşmiş ve yaygınlaşmış olarak bitişik yazılır.
UYARI : Vazgeçmek birleşik fiili, mi soru ekiyle birlikte
kullanıldığı zaman ayrı yazılır: Vaz mı geçtin?
f. Biraz, birazı, birkaç,
birkaçı, birtakım, birçok, birçoğu, hiçbir, hiçbiri, herhangi belirsizlik sıfat
ve zamirleri de gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır.
24. Hane kelimesiyle Farsça
kurala göre oluşturulan birleşik kelimeler bitişik yazılır: çayhane, dershane,
eczahane, hastahane, kahvehane, pastahane, postahane, süthane, yatakhane,
yazıhane, yemekhane (bk. Ünsüz düşmesi).
UYARI : Dershane, eczahane, hastahane, pastahane, postahane gibi
sözlerde hane kelimesindeki h'nin yazılmaması doğru değildir.
25. Perver ve perest
kelimeleriyle Farsça kurala göre oluşturulan birleşik kelimeler bitişik
yazılır: hamiyetperver, hürriyetperver, misafirperver, vatanperver; ateşperest,
hayalperest, menfaatperest.
26. Zade kelimesiyle Farsça
kurala göre oluşturulan birleşik kelimeler bitişik yazılır: Recaîzade,
Resülzade, Sami Paşazade, Sümbülzade, Vahapzade; amcazade, dayızade, teyzezade.
27. Name kelimesiyle Farsça
kurala göre oluşturulan birleşik kelimeler bitişik yazılır: beyanname,
davetname, kanunname, pendname, seyahatname, siyasetname; Battalname, Oğuzname.
28. Farsça kurala göre
oluşturulan isim ve sıfat tamlamaları ile kalıplaşmış diğer ibareler bitişik
yazılır: cürmümeşhut, dârıdünya, ehlibeyt, ehlisalip, ehlivukuf, ehvenişer,
erkânıharp, fecrisadık, gayriahlâkî, gayriciddî, gayriinsanî, gayrikabil,
gayrimenkul, gayrimeşru, gayrimuntazam, gayrimüslim, gayrisafi, gayrisıhhî;
asgarımüşterek, hüsnühat, hüsnükabul, hüsnükuruntu, hüsnüniyet, suiistimal,
suikast, suiniyet; hamdüsena, hercümerç, meddücezir, methüsena, tarumar;
âlemşümul, âlicenap, gülfidan, mevlithan, sahipkıran; anbean, keşmekeş, özbeöz,
yüzbeyüz; pürhiddet, pürmelâl.
29. Arapça kurala göre
oluşturulan tamlamalar ve kalıplaşmış diğer ibareler bitişik yazılır:
aliyyülâlâ, ceffelkalem, dârülâceze, dârülfünun, daüssıla, fevkalâde,
fevkalbeşer, hayrülhalef, hıfzıssıhha, hüvelbaki, şeyhülislâm, tahtelbahir,
tahteşşuur; aleykümselâm, Allahüâlem, bismillâh, fenafillâh, fisebilillâh,
hafazanallah, inşallah, maşallah, mintarafillâh, velhâsıl, velhâsılıkelâm.
30. Müzikte kullanılan
makam adları bitişik yazılır: acembuselik, hisarbuselik, muhayyerkürdî.
Ancak bir sıfatla
oluşturulan usul adlarında sıfat ayrı yazılır: ağır aksak, yürük aksak, yürük
semaî.
31. Kanunda bitişik geçen
veya bitişik olarak tescil ettirilmiş olan kuruluş adları bitişik yazılır:
İçişleri, Dışişleri, Genelkurmay, Yükseköğretim (krş. Birleşik kelimeler B.
21).
***
Bugüne kadarki imlâ
kılavuzlarında yer alan; ancak, birleşik kelimeler konusuna girmeyen
pekiştirmeli sıfatların da bitişik yazılması gerektiği unutulmamalıdır: apaçık,
apak, büsbütün, çepçevre, çepeçevre, çırçıplak, çırılçıplak, dümdüz, düpedüz,
gömgök, güpegündüz, kapkara, kupkuru, paramparça, sapsağlam, sapasağlam,
sapsarı, sırsıklam, sırılsıklam, sipsivri, yemyeşil.
***
Yabancı dillerden geçen ön
ek veya edatlar bitişik yazılır: alelhusus, alelâcele, bîçare, bilâistisna,
bililtizam, bilvesile, bîvefa, ilelebet, lâdinî, lâkayt, naçar, namağlûp,
namevcut, namüsait, namütenahi; devalüasyon, konfederasyon, koordinasyon,
Panislâmizm, Panturanizm, Pantürkizm, reorganizasyon, reprodüksiyon,
sürrealizm.
Oto, tele, matik ögeleriyle
kurulan alıntılar da bitişik yazılır: otobiyografi, otokritik, telekart,
telekız, telekonferans, bankamatik.
***
Arapça ve Farsça
kelimelerle veya bu dillerin kurallarıyla oluşturulmuş tamlamalar ve
kalıplaşmış ibareler; eski metinlerin yayımında, alıntılarda ve bilimsel
yayınlarda, bilimsel yöntemlere uyularak yazılabilir: Devlet-i Osmaniye,
Kur’ân-ı Kerim, Recaî-zade, sarf-ı Türkî, tahte’ş-şu’ur, Ahd-i atik, ehl-i
vukuf, ehven-i şer; dârü'l-aceze, tahte'ş-şu'ur, hamiyyet-perver, hayal-perest,
sahip-kıran, Hurşid-name, bî-vefa, lâ-dinî, na-mütenahî, bilâ-vasıta.
B. Ayrı yazılan birleşik kelimeler
1. Etmek, edilmek, olmak,
olunmak, eylemek, kılmak, kılınmak yardımcı fiilleriyle kurulan birleşik
fiillerde, isim herhangi bir ses düşmesine veya türemesine uğramazsa bu tür
birleşik fiiller ayrı yazılır: alay etmek, alt etmek, arz etmek, arz olunmak,
boş olmak, dans etmek, deli olmak, el etmek, gelin olmak, gider olmak, göç
etmek, hayret etmek, ilân edilmek, ilân etmek, işaret etmek, kabul etmek, kabul
eylemek, kul etmek, kul olmak, namaz kılmak, namaz kılınmak, not etmek, okumuş
olmak, oyun etmek, sağır olmak, sağ olmak, soracak olmak, söz etmek, var olmak,
yardım etmek, yarış etmek, yok etmek, yok olmak; azat etmek, terk etmek; angaje
olmak.
2. Birleşme sırasında
kelimelerden hiçbiri anlam değişikliğine uğramamışsa bu tür birleşik kelimeler
ayrı yazılır. Bunları şu alt gruplarda toplayabiliriz:
a. Hayvan türlerinden
birinin adıyla kurulan birleşik kelimeler:
ada balığı, ateş balığı,
çaça balığı, çupra balığı, dil balığı, dülger balığı, fulya balığı, kedi
balığı, kılıç balığı, kırlangıç balığı, köpek balığı, mercan balığı, mersin
balığı, mürekkep balığı, ördek balığı, ton balığı, turna balığı, yılan balığı,
yunus balığı; acı balık, bıyıklı balık, dikenli balık.
ardıç kuşu, arı kuşu, bayır
kuşu, çalı kuşu, dalgıç kuşu, deve kuşu, fırtına kuşu, ishak kuşu, iskele kuşu,
kaşıkçı kuşu, muhabbet kuşu, örümcek kuşu, saka kuşu, tarla kuşu, yağmur kuşu;
alıcı kuş, boğmaklı kuş, makaralı kuş.
ağustos böceği, ateş
böceği, cırcır böceği, gelin böceği, hamam böceği, hanım böceği, ipek böceği,
kız böceği, uçuç böceği, uğur böceği; ağılı böcek, çalgıcı böcek, makaslı
böcek, sümüklü böcek.
at sineği, cız sineği, et
sineği, ev sineği, meyve sineği, sığır sineği, sirke sineği, su sineği, uyuz
sineği.
deniz yılanı, katır yılanı,
mercan yılanı, ok yılanı, su yılanı; Ankara keçisi, dağ keçisi, Maltız keçisi,
yaban keçisi; fındık faresi, firavun faresi, tarla faresi; dağ sıçanı, tarla
sıçanı, yer sıçanı; Beç tavuğu, dağ tavuğu, orman tavuğu; ada tavşanı, Amerika
tavşanı, Arap tavşanı, yaban tavşanı; kaya örümceği, şeytan örümceği, yer
örümceği; bal arısı, eşek arısı, yaban arısı; deniz ördeği, Pekin ördeği, yaban
ördeği; Ankara kedisi, Van kedisi; Afrika domuzu, Hint domuzu, yaban domuzu; su
aygırı, su sığırı, su samuru, yaban koyunu.
b. Bitki türlerinden birinin
adıyla kurulan birleşik kelimeler:
ardıç otu, ayrık otu,
beşparmak otu, boğan otu, canavar otu, çörek otu, dalak otu, eğrelti otu,
engerek otu, geyik otu, güzelavrat otu, idris otu, kanarya otu, kelebek otu,
kene otu, küstüm otu, melek otu, mercan otu, nevruz otu, ökse otu, pisipisi
otu, taşkıran otu, yüksük otu; acı ot, sütlü ot.
ateş çiçeği, atlas çiçeği,
çadır çiçeği, çuha çiçeği, güzelhatun çiçeği, ıtır çiçeği, ipek çiçeği, kahkaha
çiçeği, küpe çiçeği, lâvanta çiçeği, mahmur çiçeği, mum çiçeği, peygamber
çiçeği, salon çiçeği, saray çiçeği, telgraf çiçeği, yayla çiçeği, yılan çiçeği,
yıldız çiçeği; ölmez çiçek.
ağı ağacı, avize ağacı, ban
ağacı, çubuk ağacı, dantel ağacı, iğ ağacı, kâğıt ağacı, lâle ağacı, lâstik
ağacı, mantar ağacı, mercan ağacı, öd ağacı, pelesenk ağacı, porsuk ağacı,
sakız ağacı, süt ağacı, tespih ağacı; kör ağaç.
altın kökü, boya kökü, eğir
kökü, helvacı kökü, meyan kökü; ek kök, saçak kök, yumru kök.
Amerika elması, dağ elması,
deve elması, fil elması, kiraz elması, pamuk elması, yer elması; çalı dikeni,
demir dikeni, deve dikeni, eşek dikeni, geyik dikeni; Amerika üzümü, ayı üzümü,
Bektaşî üzümü, çavuş üzümü, deniz üzümü, köpek üzümü, kuş üzümü, tilki üzümü;
Amerika armudu, çakal armudu, dağ armudu, Hint armudu; at kestanesi, Hint
kestanesi, kuzu kestanesi; bardak eriği, can eriği, çakal eriği, dağ eriği,
gövem eriği, Malta eriği, türbe eriği; çayır mantarı, horoz mantarı, kav
mantarı, keçi mantarı, kuzu mantarı, yer mantarı; Hint kamışı, su kamışı, şeker
kamışı; dağ nanesi, taş nanesi; ayı gülü, Çin gülü, Japon gülü, yaban gülü;
Antep fıstığı, çam fıstığı; çalı fasulyesi, sırık fasulyesi, soya fasulyesi;
Amerika bademi, Hint bademi, taş bademi; Afrika menekşesi, Cezayir menekşesi,
deniz menekşesi, Frenk menekşesi; Japon sarmaşığı, kuzu sarmaşığı; Hint inciri,
kavak inciri; armut kurusu, kayısı kurusu; su sarımsağı, şeker pancarı.
kuru fasulye, kuru incir,
kuru soğan, kuru üzüm, salkım söğüt.
UYARI : Çiçek dışında anlamlar taşıyan baklaçiçeği (renk), narçiçeği
(renk), suçiçeği (hastalık); ot dışında anlamlar taşıyan ağızotu (barut),
sıçanotu (arsenik); ses düşmesine uğramış olan çöreotu ve yaygın bir şekilde
gelenekleşmiş olan semizotu, dereotu bitişik yazılır.
c. Nesne, eşya ve alet
adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler:
alçı taşı, bakır taşı,
bileği taşı, cehennem taşı, çakmak taşı, damla taşı, değirmen taşı, Eskişehir
taşı, göz taşı, Hacıbektaş taşı, inci taşı, kireç taşı, lüle taşı, musalla
taşı, Necef taşı, Oltu taşı, ponza taşı, raspa taşı, satranç taşı, sünger taşı,
yılan taşı, yıldız taşı; buzul taş, damla taş, dikili taş, kayağan taş, pamuk
taş, sesli taş, yaprak taş.
Arap sabunu, banyo sabunu,
el sabunu, tıraş sabunu, yüz sabunu; el değirmeni, kahve değirmeni, su
değirmeni, yel değirmeni; kahve dolabı, su dolabı; çalışma odası, oturma odası,
yatak odası, yemek odası; cep saati, duvar saati, kol saati, masa saati; duvar
takvimi, masa takvimi; çalışma masası, yemek masası; itfaiye aracı, kurtarma
aracı; masa örtüsü, yatak örtüsü; el kitabı, Frenk gömleği, İngiliz anahtarı,
İngiliz sicimi; alt geçit, tüp geçit, üst geçit, çekme demir, çekme kat, dolma
kalem, dönme dolap, kesme kaya, toplu iğne, vurma çalgılar, vurma sazlar, yapma
çiçek, yarma kereste.
afyon ruhu, katran ruhu,
lokman ruhu, nane ruhu, nışadır ruhu, tuz ruhu.
ç. Yol ve ulaşımla ilgili
birleşik kelimeler: Arnavut kaldırımı; çevre yolu, deniz yolu, hava yolu, kara
yolu, keçi yolu, seğirdim yolu, sıçan yolu; köprü yol.
d. Durum, olgu ve olay
bildiren sözlerden biriyle kurulan birleşik kelimeler: açık oturum, açık
öğretim, ana dili, ay tutulması, baş ağrısı, baş belâsı, baş dönmesi, çıkış
yolu, çözüm yolu, dil birliği, din birliği, güç birliği, güneş tutulması, ırk
birliği, iş birliği, iş bölümü, madde başı, masa başı, sofra başı, ses uyumu,
yer çekimi.
e. Bilim ve bilgi
sözleriyle kurulan birleşik kelimeler: anlam bilimi, dil bilimi, edebiyat
bilimi, gök bilimi, halk bilimi, iş bilimi, ruh bilimi, toplum bilimi, toprak
bilimi, yer bilimi; dil bilgisi, halk bilgisi, ses bilgisi, şekil bilgisi.
f. Yuvar ve küre sözleriyle
kurulan birleşik kelimeler: alt hava yuvarı, göz yuvarı, hava yuvarı, ısı
yuvarı, ışık yuvarı, iyon yuvarı, renk yuvarı, su yuvarı, taş yuvarı, yer
yuvarı; ağır küre, düzlem küre, hava küre, ışık küre, renk küre, su küre, taş
küre, yarı küre, yarım küre.
g. Yiyecek, içecek
adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler: bohça böreği, fincan böreği, kol
böreği, muska böreği, puf böreği, sac böreği, sigara böreği, su böreği, talaş
böreği, Tatar böreği, yufka böreği; badem yağı, balık yağı, çiçek yağı, kuyruk
yağı, kekik yağı, susam yağı; arpa suyu, maden suyu, meyve suyu, portakal suyu,
vişne suyu; çayır peyniri, Çerkez peyniri, dil peyniri, kaşar peyniri, tulum
peyniri, beyaz peynir; Adana kebabı, çömlek kebabı, fırın kebabı, Manisa
kebabı, Oltu kebabı, tas kebabı, Urfa kebabı; İnegöl köftesi, İzmir köftesi;
düğün çorbası, ezogelin çorbası, işkembe çorbası, mantar çorbası, mercimek
çorbası, pirinç çorbası, sebze çorbası, yayla çorbası, yoğurt çorbası; irmik
helvası, kâğıt helvası, keten helvası, koz helvası, susam helvası, tahin
helvası, un helvası; acı badem kurabiyesi, Cenevre kurabiyesi, un kurabiyesi;
Kemalpaşa tatlısı, peynir tatlısı, yoğurt tatlısı; Çerkez tavuğu, badem şekeri,
balık yumurtası, koç yumurtası.
burgu makarna, çubuk
makarna, fiyonk makarna, şerit makarna, yüksük makarna; çaylı kek, havuçlu kek,
kakaolu kek, sade kek, tuzlu kek, üzümlü kek; bulgurlu köfte, çiğ köfte, içli
köfte, mercimekli köfte; dolma biber, kesme şeker, süzme yoğurt, yarma şeftali,
kuru yemiş.
ğ. Gök cisimleri: Çoban Yıldızı,
Kervan Yıldızı, Kutup Yıldızı, kuyruklu yıldız; gök kuşağı, yağmur kuşağı; gök
taşı, hava taşı, meteor taşı (krş. Birleşik kelimeler A. 8. ç).
h. Organ veya organ yerine
geçen sözlerden biriyle kurulan birleşik kelimeler: aç göz, kene göz, patlak göz,
petek göz, sulu göz, süzgün göz; atlas kemiği, aşık kemiği, bel kemiği, çekiç
kemiği, dirsek kemiği, elmacık kemiği, kol kemiği, örs kemiği; orta parmak,
serçe parmak, şahadet parmağı, yüzük parmağı; azı dişi, köpek dişi, süt dişi;
kuyruk sokumu, safra kesesi; çatma kaş, takma bacak, takma diş, takma kirpik,
takma kol; ekşi surat, kepçe surat; gaga burun, karga burun, kepçe kulak, ağır
ayak, çakır pençe, demir yumruk, kuru kafa, kuru kemik.
ı. Benzetme yoluyla insanın
bir niteliğini anlatmak üzere bitki, hayvan ve nesne adlarıyla kurulan birleşik
kelimeler: çetin ceviz, çöpsüz üzüm; eski kurt, sarı çıyan, sağmal inek; ağır
top, deli balta, eksik etek, eski toprak, eski tüfek, kara maşa, dipsiz testi,
sapsız balta, kapı mandalı, sabır taşı.
i. Zamanla ilgili birleşik
kelimeler: bağ bozumu, gece yarısı, gün ortası, hafta başı, hafta sonu, ay
sonu, yıl sonu.
3. -r /-ar / -er, -maz
/-mez ve -an /-en ekleriyle kurulan sıfat tamlaması yapısındaki birleşik
kelimeler ayrı yazılır: akar amber, bakar kör, boyar madde, çalar saat, çıkar
yol, döner ayna, döner kapı, döner kebap, döner kule, döner sahne, döner
sermaye, duyar kat, geçer akçe, güler yüz, koşar adım, uçar kefal, yatar
koltuk, yazar kasa, yeter sayı, yutar hücre, yüzer havuz, yüzer top; çıkmaz
sokak, geçmez akçe, görünmez kaza, ölmez çiçek, tükenmez kalem; akan yıldız,
değişen yıldız, doyuran buhar, uçan daire, uçan kale, uçan top (krş. Birleşik
kelimeler A. 11).
4. Renk sözü veya
renklerden birinin adıyla kurulmuş isim tamlaması yapısındaki renk adları ayrı
yazılır: bakır rengi, bal rengi, çivit rengi, duman rengi, fes rengi, gurup
rengi, gül rengi, gümüş rengi, kiremit rengi, kurşun rengi, kül rengi, menekşe
rengi, portakal rengi, saman rengi, şarap rengi, şarap tortusu rengi, ten
rengi; ateş kırmızısı, bakla kırı, boncuk mavisi, Çingene pembesi, çivit
mavisi, demir kırı, granit grisi, gece mavisi, kestane dorusu, küf yeşili,
lâvanta mavisi, limon sarısı, maden mavisi, okyanus mavisi, safra yeşili, sıçan
kırı, süt kırı, turna kırı (krş. Birleşik kelimeler A. 14).
5. Rengin tonunu belirtmek
üzere renkten önce kullanılan sıfatlar ayrı yazılır: açık mavi, açık yeşil,
kara sarı, kirli sarı, konur al, koyu mavi, koyu yeşil.
6. Sıfatı sonda olan
birleşik kelimeler (isnat grupları) ayrı yazılır: ayak yalın, baş açık; başı
açık, cebi delik, eli sıkı, gözü açık, kulağı delik.
7. Grup vurgusu ilk
kelimede olan ikilemeler ayrı yazılır: adım adım, ağır ağır, akın akın, allak
bullak, aval aval (bakmak), baka baka, cır cır (ötmek), cik cik (ötmek), çeşit
çeşit, derin derin, gide gide, güzel güzel, kara kara, karış karış, konuşa
konuşa, kös kös (dinlemek), kucak kucak, şıp şıp (damlamak), şıpır şıpır, tak
tak (vurmak), takım takım, tıkır tıkır, uslu uslu, yavaş yavaş (krş. Birleşik
kelimeler A. 6).
bata çıka, çoluk çocuk, düşe
kalka, eciş bücüş, eğri büğrü, enine boyuna, eski püskü, ev bark, konu komşu,
pılı pırtı, salkım saçak, sere serpe, soy sop, süklüm püklüm, yana yakıla,
yarım yamalak.
m- ile yapılmış ikilemeler
de ayrı yazılır: at mat, çocuk mocuk, dolap molap, kapı mapı, kitap mitap.
İsim hâl ekleri ve iyelik
ekiyle yapılan ikilemeler de ayrı yazılır: baş başa, diz dize, el ele, göz
göze, iç içe, omuz omuza, yan yana; baştan başa, daldan dala, elden ele, günden
güne, içten içe, yıldan yıla; başa baş, bire bir, dişe diş, göze göz, teke tek;
ardı ardına, boşu boşuna, darı darına, günü gününe, peşi peşine, ucu ucuna.
8. Yer adlarında kullanılan
Batı, Doğu, Güney, Kuzey, Güneybatı, Güneydoğu, Kuzeybatı, Kuzeydoğu, Aşağı,
Orta, Yukarı, Küçük, Büyük, Eski, Yeni, İç, Yakın, Uzak kelimeleri ayrı
yazılır: Batı Anadolu, Doğu Anadolu, Batı Trakya, Orta Anadolu, Kuzey Amerika,
Orta Amerika, Güney Amerika, Orta Asya, Orta Avrupa, Orta Doğu, Yakın Doğu,
Uzak Doğu, Güneybatı Anadolu, İç Anadolu, İç Asya, İç Erenköy, İç
Aydınlıkevler, Küçük Çekmece, Büyük Çekmece, Aşağı Ayrancı, Yukarı Ayrancı,
Küçük Çamlıca, Büyük Çamlıca, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Küçük Melen,
Büyük Melen, Eski Kızılelma, Yeni Kızılelma.
9. Köy, mahalle, dağ, tepe,
göl, deniz, ırmak, su vb. kelimelerle kurulmuş sıfat tamlaması ve belirtisiz
isim tamlaması kalıbındaki yer adlarında birinci kelime tek başına söz konusu
yer adını anlatabiliyorsa bu tür yer adlarında köy, mahalle vb. kelimeler ayrı
yazılır: Bahçelievler Mahallesi, Yunus Emre Mahallesi; Alp dağları, Altay
dağları, Nemrut dağı; Aral gölü, Balkaş gölü, Léman gölü; Marmara denizi;
Sakarya ırmağı, Meriç nehri, Tuna nehri.
Bazı örneklerde birleşiğin
ilk sözü bir özel isim, çoğu defa bir şehir adıdır. Bu tür örneklerde ikinci
kelime kullanılmadığı takdirde göl, körfez, dağ, boğaz değil, şehir anlaşılır.
Bundan dolayı ikinci kelimenin büyük harfle başladığını ilgili bölümde
görmüştük. Bu tür birleşik kelimeler de ayrı yazılır: Burdur Gölü, Van Gölü;
Çanakkale Boğazı, Gülek Boğazı, İstanbul Boğazı; İskenderun Körfezi, İzmir
Körfezi; Ağrı Dağı (krş. Birleşik kelimeler A. 18).
10. Şahıs adlarından
oluşmuş mahalle, bulvar, cadde, sokak, ilçe, köy vb. yer ve kuruluş adlarında
sondaki unvanlar hariç, şahıs adları ayrı yazılır: Gazi Osmanpaşa Mahallesi,
Yunus Emre Mahallesi; Gazi Mustafa Kemal Bulvarı; Ziya Gökalp Bulvarı; Nene
Hatun Caddesi; Fevzi Çakmak Sokağı, Cemal Nadir Sokağı; Mustafa Kemalpaşa
(ilçesi), Koca Mustafapaşa; Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi, Sultan Ahmet
Camii, Sütçü İmam Üniversitesi (bk. Birleşik kelimeler A. 19).
11. Şehirlere sonradan
verilmiş olan unvanlar ayrı yazılır: Gazi Antep, Gazi Magosa, Kahraman Maraş,
Şanlı Urfa.
12. Bir kelime birden fazla
yerin adı olarak kullanılıyorsa bu yerleri birbirinden ayırmak için başa
getirilen kelimeler ayrı yazılır: Anadolu Kavağı, Rumeli Kavağı, Karadeniz
(veya Zonguldak) Ereğlisi, Konya Ereğlisi, Marmara Ereğlisi.
13. Ait olduğu dilde ayrı
yazılan yabancı yer adları Türkçede de ayrı yazılır: Buenos Aires, Frankfurt am
Main, Freiburg im Breisgau, Hyde Park, Korlovy Vary, Mont Blanc, New Orleans,
New York, Rio de Janeiro, San Marino, Wiener Neustadt, Titov Veles (krş.
Birleşik kelimeler A. 20).
14. Ev, ocak ve yurt
kelimeleriyle kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır: aş evi, bakım evi, doğum
evi, düğün evi, gözlem evi, huzur evi, konuk evi, ordu evi, radyo evi, yayın
evi; aile ocağı, aş ocağı, sağlık ocağı; öğrenci yurdu, sağlık yurdu,
yetiştirme yurdu.
15. Ara, dış, öte, sıra
sözlerinin sona getirilmesiyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı
yazılır: devletler arası, kıt'alar arası, milletler arası, uluslar arası; ahlâk
dışı, çağ dışı, din dışı, kanun dışı, olağan dışı, yasa dışı; fizik ötesi,
kızıl ötesi, mor ötesi; aklı sıra, ardı sıra, peşi sıra, yanı sıra.
16. Somut olarak yer
belirten üst sözüyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: arka
üstü, baş üstü, böbrek üstü (bezleri), kıç üstü, sırt üstü, tepe üstü.
Somut olarak yer belirten
alt sözüyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler de ayrı yazılır: deri altı,
su altı, toprak altı, yer altı (krş. Birleşik kelimeler A. 16).
17. Alt, üst, ana, ön, art,
arka, yan, karşı, iç, dış, orta, büyük, küçük, sağ, sol, peşin, bir, iki, tek,
çok, çift sözlerinin başa getirilmesiyle oluşturulan birleşik kelime ve
terimler ayrı yazılır: alt tabaka, alt yapı, alt yazı; üst kat, üst küme, üst
yapı; ana arı, ana bilim dalı, ana cadde, ana dil, ana dili, ana düşünce, ana
fikir, ana kent, ana şehir, ana vatan, ana yön, ana yurt; ön çalışma, ön
denetim, ön lisans, ön seçim, ön söz, ön şart, ön yargı; art damak, art
düşünce, art niyet; arka teker; yan cümle, yan etki; karşı devrim, karşı görüş,
karşı oy; iç barış, iç deniz, iç kulak, iç savaş, iç tüzük; dış borç, dış gezi,
dış hat, dış piyasa; orta dalga, orta elçi, orta kulak, orta oyunu, orta
öğrenim; büyük anne, büyük baba, büyük elçi, büyük şehir; küçük dil, küçük
hanım, küçük harf, küçük parmak; sağ açık, sağ bek; sol açık, sol bek; peşin
fikir, peşin hüküm; bir çenekliler, bir çenetli, bir gözeli, bir hücreli, bir
terimli; iki anlamlı, iki canlı, iki cinslikli, iki çenekliler, iki düzlemli,
iki eşeyli; tek anlamlı, tek erkçi, tek eşli, tek hücreli, tek renkli, tek
sesli; çok anlamlı, çok düzlemli, çok eşli, çok fazlı, çok gözeli, çok hücreli;
çift ayaklılar, çift dişliler, çift kanatlılar, çift parmaklılar.
18. Birden fazla kelimeden
oluşan sayılar ayrı yazılır: on dört, elli iki, yüz altmış dört, kırk bir, üç
yüz kırk yedi, bin dokuz yüz doksan altı (krş. Birleşik kelimeler A. 22).
19. Nota, oyun, tabanca vb.
kavramları niteleyen sayılar da ayrı yazılır: on altılık, otuz ikilik; altmış
altı, elli bir; yedi altmış beşlik, otuz sekizlik, kırk beşlik.
20. İçinde bulunduğumuz gün
ve dönemin dışında belli bir tarihi gösteren bu gün kelimesiyle şu gün, o gün,
ertesi gün, geçen gün, her gün, öbür gün kelimeleri ayrı yazılır.
21. Kanunda bitişik
yazılanlar dışında kuruluş adları ayrı yazılır: Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Türk Dil Kurumu, Yüksek Seçim Kurulu, Devlet Malzeme Ofisi, Emekli Sandığı,
Atatürk Orman Çiftliği (krş. Birleşik kelimeler A. 31).
22. Herhangi bir sözündeki
bir kelimesi gelenekleşmiş olarak ayrı yazılır.
* * *
Birleşik kelimelerin
dışında kalan atasözleri ve deyimler ayrı yazılır: Akıl yaşta değil baştadır;
akıntıya kürek çekmek, çam devirmek, çanak tutmak, gönlünden geçirmek, göz
atmak, kulak asmak, kulak vermek, çantada keklik, devede kulak, kepçe kuyruk,
yağlı kuyruk, yüz görümlüğü.
ALINTI KELİMELERİN YAZILIŞI
Dilimize mal olmuş yabancı
kökenli kelimeler, Türkçede söylendiği gibi yazılır: inci, kent, kamu, duvar,
merdiven, çamaşır, pencere, kitap, memleket, ceviz, iskele, banka, sigorta,
hidrojen, operasyon, futbol, portakal, sandalye, elektrik, otomobil,
parlâmenter, parlâmento, şarjör.
Ancak şu örneklerde
söyleniş çoğunlukla değiştiği hâlde, yazılış korunmaktadır: arozöz, beysbol,
blender, briyantin, çikolata, entelektüel, firkateyn, fosseptik, ıskonto,
kampus, master, mikser, mokasen, mönü, pound, şanjman, trotuvar.
Yabancı kökenli kelimelerin
yazılışlarıyla ilgili bazı noktalar aşağıda ayrıca gösterilmiştir:
1. İki ünsüzle biten birtakım
Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin söylenişinde ünsüzler arasında bir ünlü
türemiştir. Bu ünlü yazılışta da söyleyişte de belirtilir: bahis (< Arapça
bahs), emir (< Arapça emr), fikir (< Arapça fikr), hüküm (< Arapça
hükm), ilim (< Arapça ilm), keşif (<
Arapça keşf), nakil (< Arapça nakl), nutuk (< Arapça nutk), ömür (<
Arapça ömr), sabır (< Arapça sabr), şahıs (< Arapça şahs), şehir (< Farsça şehr
'kent'), zehir (< Farsça zehr).
Bu kelimeler ünlüyle
başlayan bir ek veya etmek, edilmek, olmak, olunmak, eylemek yardımcı
fiillerini aldıkları zaman türemiş olan ünlü, söylenişte de yazılışta da düşer:
bahse, emri, fikre, hükmün, nutku, ömrün, şahsı, şehre; keşfolunmak, nakletmek,
şükretmek, seyredilmek, zehretmek, zikreylemek (bk. Birleşik kelimeler A. 2).
2. İki ünsüzle başlayan
batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır: francala, gram,
gramer, gramofon, grup, kral, kredi, kritik, plân, pratik, problem, profesör,
program, proje, propaganda, protein, prova, psikoloji, slogan, snop, spiker,
spor, staj, stil, stüdyo, trafik, tren, triptik.
Ancak bu tür birkaç
alıntıda, söz başında veya iki ünsüz arasında bir ünlü türemiştir. Bu ünlü
söylenişte de yazılışta da gösterilir: iskarpin, iskele, iskelet, istasyon,
istatistik, kulüp.
3. İçinde yan yana iki veya
daha fazla ünsüz bulunan batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan
yazılır: alafranga, apartman, biyografi, elektrik, gangster, kilogram,
orkestra, paragraf, program, telgraf.
4. İki ünsüzle biten batı
kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır: aks, film, form,
lüks, modern, natürmort, risk, seks, slayt, teyp.
5. Batı kökenli alıntıların
içindeki ve sonundaki g ünsüzleri olduğu gibi korunur: biyografi, diyagram,
dogma, magma, monografi, paragraf, program; arkeolog, demagog, diyalog,
filolog, jeolog, katalog, monolog, psikolog, Türkolog, ürolog.
Ancak coğrafya, fotoğraf ve
topoğraf kelimelerinde g 'ler, ğ 'ye döner.
* * *
Aşağıdaki durumlarda batı
kökenli kelimeler, özgün imlâları ile yazılırlar:
1. Ödünçlemeler (Dilimize
mal olmamış yabancı kelimeler): by-pass (İngilizce), center (İngilizce),
centrum (Lâtince), check-up (İngilizce), fuel oil (İngilizce), pipeline
(İngilizce), pizza (İtalyanca), ravioli (İtalyanca), spaghetti (İtalyanca).
2. Bilim, sanat ve uzmanlık
dallarında kullanılan bazı terimler: adagio, andante, cuprum, deseptyl,
quercus, terminus technicus.
3. Lâtin yazı sistemini
kullanan dillerden alınma deyim ve sözler: Veni, vidi, vici; conditio sine qua
non; eppur si muove; to be or not to be; mehr Licht; l'art pour l'art; l'Etat
c'est moi; traduttore, traditore; persona non grata; casus belli.
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi
için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
(Orhan Veli Kanık)
YABANCI ÖZEL ADLARIN YAZILIŞI
Arapça ve Farsça adların yazılışı
1. Arap ve Fars kökenli
bazı kişi adları hem Türkler hem de Araplar ve Farslar tarafından
kullanılmaktadır. Bu tür adlar Türkler tarafından kullanıldığı zaman Türkçe
söylenişlerine göre yazılırlar: Ahmet, Bedrettin, Fuat, Mehmet, Necmettin,
Nizamettin, Ömer, Rıza, Saadettin. Aynı isimler Araplar ve Farslar tarafından
kullanıldığında yine Türkçe söyleniş esas alınır; ancak tonlu ünsüzler olduğu
gibi kalır: Ahmed, Bedreddin, Celâleddin, Hafız-ı Şirazî, Muhammed, Necmeddin,
Nizameddin, Nizamî, Osman, Ömer Hayyam.
Eski metinlerin yeni yazıya
çevrilmesinde, eski metinlerden yapılan alıntılarda ve bilimsel çalışmalarda,
Türk adlarında da tonlu (yumuşak) ünsüzler gösterilebilir.
2. Arapça ve Farsça yer
adları Türkçe söylenişlerine göre yazılır: Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudî
Arabistan; Bağdat, Cidde, Erdebil, Halep, İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke,
Şam, Şiraz, Tahran, Tebriz, Trablusgarp
Lâtin yazı sistemini kullanan dillerdeki adların yazılışı
1. Lâtin yazı sistemini
kullanan dillerdeki özel adlar özgün imlâlarıyla yazılır: Beethoven, Cervantes,
Chopin, Eminescu, Grimm, Horatius, Byron, Puccini, Rousseau, Shakespeare,
Bologna, Buenos Aires, Iorga, Ile-de-France, Karlovy Vary, Latium, Loire, Mann,
New York, Nice, Rio de Janerio, Vaasa, Wuppertal.
Yabancı adların yazılışında
Türk alfabesinde kullanılmayan birtakım ek işaretler geçtiği zaman özgün
yazılışlarına uyulur: Molière, Grønbech, Plze@, Ibáñez. Basımda ilgili harf
bulunmadığı zaman ek işaretler yazılmaz: Moliere, Plzen, Ibanez.
Yabancı özel adlardan
türetilmiş akım adları Türkçe söylenişlerine göre yazılır: Dekartçılık,
Epikürcülük, Kalvenci, Kalvencilik, Kalvenizm, Kartezyenizm, Lüterci,
Lütercilik, Marksçılık, Marksist, Marksizm.
2. Batı kökenli kişi ve yer
adlarının bir bölümü eskiden beri dilimizde Türkçe biçimiyle yerleşmiştir. Bu
gibi özel adlar Türkçe söylenişlerine göre yazılır: Napolyon, Şarlken, Şarl
(Demirbaş Şarl); Atina, Brüksel, Cenevre, Londra, Marsilya, Münih, Paris, Roma,
Selânik, Venedik, Viyana, Zürih; Hollânda.
Yunanca adların yazılışı
Yunanca adlarda Yunan
harflerinin ses değerlerini karşılayan Türk harfleri kullanılır: Homeros,
Herodotos, Euripides, Pindaros, Solon, Sokrates, Aristoteles, Platon,
Venizelos, Karamanlis, Papandreu, Melina Mercouri, Onasis. Bu adları batı
dillerinde kullanılan söyleniş biçimlerine uyarak Homer (Fransızca Homère),
Öripid (Fransızca Euripide), Pindar (Fransızca Pindare) şeklinde yazmamak
gerekir.
Ancak Hérodotos, Sokrates,
Aristoteles, Platon, Pythagoras, Eukleides adları dilimizde yaygın olarak
Herodot, Sokrat, Aristo, Eflâtun, Pisagor, Öklid biçimlerinde yerleşmiştir.
Rusça adların yazılışı
1. Rusça özel adlarda Rus
harflerinin ses değerlerini karşılayan Türk harfleri kullanılır; vurguya bağlı
söyleyiş ayrılıkları göz önüne alınmaz: Çaykovski, Gogol, Puşkin, Tolstoy;
Omsk, Orenburg, Petersburg, Volga.
Ancak Moskva kelimesi
Türkçe söylenişine uygun olarak Moskova biçiminde yazılır.
2. Rusça e harfi,
kelimelerin başında ve kelime içinde ünlüden sonra ye ses değerindedir ve ye
olarak yazılır: Yenisey (Rusça yazılışı Enisei), Katayev (Rusça yazılışı
Kataev), Dostoyevski (Rusça yazılışı Dostoevskiy), Fadeyev (Rusça yazılışı
Fadeev), Mendeleyev (Rusça yazılışı Mendeleev), Yeltsin (Rusça yazılışı
Eltsin).
3. Rusça x harfi, Türkçede
h'ye çevrilir: Çehov (Rusça Çexov), Şolohov (Rusça Şoloxov). Bu harfi batı
dillerinde olduğu gibi ch veya kh ile yazmak doğru değildir.
4. Özel adların sonundaki
y'ler korunur: Klyaştornıy, İlminskiy. Ancak, Çaykovski, Dostoyevski gibi
birkaç örnekte y'siz yazılışlar yerleşmiştir.
5. Rusçada ünsüzler için
kullanılan inceltme işaretleri Türkçede kullanılmaz: Bolşevik, Gogol.
Ancak inceltme işaretinden
sonra e veya i geldiği zaman bu işaret y’ye çevrilir: Prokofyev, İlyiç.
6. Soyadlarında kullanılan
-ov ve -ev ögeleri söylenişte f 'li olmaasına rağmen bu söyleniş yazıya
geçirilmez: Brejnev, Gorbaçov, Malov.
Çince ve Japonca adların yazılışı
1. Çince adlar, Türkçede
yerleşmiş biçimlerine göre yazılır: Honan, Huangho, Kanton, Nankin, Pekin,
Şanghay, Vuhan.
Çincede soyadları küçük
adlardan önce gelir. Soyadları çoklukla tek hecelidir, küçük adlar ise bir veya
iki heceden oluşur. Bu adlar büyük harfle başlar; heceler arasına çizgi konur:
Sun Yat-sen, Lin Yu-tang. Yalnız Konfüçyüs gibi yaygınlık kazanmış adlar bitişik
yazılır.
2. Japon yer ve kişi adları
da Türkçede yerleşmiş biçimlerine göre yazılır: Tokyo, Hiroşima, Nagasaki,
Osaka, Hokkaido, Kyoto; Hirohito, Haneda, Masao Mori.
TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARINDAKİ ÖZEL ADLARIN YAZILIŞI
1. Türk devlet ve
topluluklarındaki özel adlar ünlüler bakımından Türkiye Türkçesindeki söyleyişe
göre yazılır: Azerbaycan, Özbekistan; Taşkent, Semerkant, Bakû, Bişkek; Cafer
Cebbarlı, Samed Vurgun, Nebi Hazri, İslâm Kerimov, Abdürrauf Fıtrat, Osman
Nasır, Cemal Kemal.
2. Ünsüzlerin yazılışında,
ilgili Türk topluluğundaki kullanıma uyulur: Saparmurad Niyazov, Gasım
Gasımzade, Cusupov, Joldasbekov, Kaydarov, Ğabdulla.
Ancak öteden beri
Türkiye'de tanınmış olan şahsiyetlerin adları ülkemizde yaygınlaşmış imlâları
ile yazılabilir: Abdullah Tukay, Cengiz Aytmatov.
Bunun yanı sıra Türkiye
Türkçesi alfabesinde bulunmayan x “h” ile, w “v” ile, ñ “n” ile gösterilir:
Bahtiyar (Baxtiyar) Vahabzade, Muhtar Avezov (Muxtar Awezov), Baykonur
(Baykoñur).
NOKTALAMA İŞARETLERİ
Duygu ve düşünceleri daha açık
ifade etmek, cümlenin yapısını ve duraklama noktalarını belirlemek, okumayı ve
anlamayı kolaylaştırmak, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere
kullanılan işaretlere noktalama
işaretleri denir.
Nokta ( . )
1. Cümlenin sonuna konur:
Türk Dil Kurumu, 1932 yılında kurulmuştur.
Artık o, ne üniformalı bir
başkumandan, ne fraklı ve beyaz kravatlı bir devlet başkanıydı.
(Yakup Kadri Karaosmanoğlu,
Panorama)
Saatler geçtikçe yollara
daha mahzun bir ıssızlık çöküyordu.
(Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu)
Ancak, duraklamanın daha az
yapıldığı sıralı cümlelerde nokta yerine virgül veya noktalı virgül konur: At
ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.
2. Kısaltmaların sonuna
konur: Alb. (albay), Dr. (doktor), Yard. Doç. (yardımcı doçent), Prof. (profesör),
Cad. (cadde), Sok. (sokak), s. (sayfa), sf. (sıfat), vb. (ve başkaları, ve
benzerleri, ve bunun gibi); T. (Türkçe), Alm. (Almanca), Ar. (Arapça), Far.
(Farsça), Fr. (Fransızca), İng. (İngilizce), Lât. (Lâtince) (bk. Kısaltmalar).
Ancak, bazı kısaltmalarda
nokta kullanılmaz: TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi), TDK (Türk Dil Kurumu);
KB (Kutadgu Bilig), TD (Türk Dili); B (batı), D (doğu), GB (güneybatı), GD
(güneydoğu); m (metre), cm (santimetre), g (gram), kg (kilogram), l (litre), hl
(hektolitre); C (karbon), Fe (demir) (Ayrıntı için bk. Kısaltmalar).
3. Sayılardan sonra sıra
bildirmek için konur: 3. (üçüncü), 15. (on beşinci), IV. (dördüncü); II.
Mehmet, XIV. Louis, XV. yüzyıl; 2. Cadde, 20. Sokak (bk. Sayıların yazılışı 6).
UYARI: Cadde ve sokak numaralarında
nokta mutlaka kullanılmalıdır. Nokta kullanılmadığı takdirde yukarıdaki
örneklerden 2 adet cadde, 20 adet sokak anlaşılır.
4. Bir yazının maddelerini
gösteren rakam veya harflerden sonra konur:
I. 1. A. a.
II. 2. B. b.
5. Tarihlerin yazılışında
gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: 29.5.1453,
29.X.1923.
Tarihlerde ay adları
yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adlarından önce ve sonra nokta
kullanılmaz: 29 Mayıs 1453, 29 Ekim 1923.
6. Saat ve dakika gösteren
sayıları birbirinden ayırmak için konur: Tren 09.15'te kalktı.
Tören 17.30'da, hükûmet
daireleri kapandıktan yarım saat sonra başlayacaktır. (Tarık Buğra)
7. Arka arkaya sıralanan
virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan sadece sonuncu rakama nokta konur:
3, 4 ve 7. maddeler; XII – XIV. yüzyıllar arasında.
8. Bibliyografik künyelerin
sonuna konur:
Agâh Sırrı Levend, Türk
Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, Ankara 1960.
9. Üçlü gruplara ayrılarak
yazılan büyük sayılarda gruplar arasına konur: 16.551.000, 22.465.660. Gruplara
ayrılan sayılarda nokta kullanılmaması da mümkündür (bk. Sayıların yazılışı 4).
10. Matematikte çarpma
işareti yerine kullanılır: 4.5 = 20
Virgül ( , )
1. Birbiri ardınca
sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur:
Fırtınadan, soğuktan,
karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sıcak, aydınlık ve sevimli odanın
havasında erir gibi oldum.
(Halide Edip Adıvar, Kalp
Ağrısı)
Sessiz dereler, solgun
ağaçlar, sarı güller
Dillenmiş ağızlarda tutuk
dilli gönüller
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
2. Sıralı cümleleri
birbirinden ayırmak için konur: Bir varmış, bir yokmuş.
Umduk, bekledik, düşündük.
(Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
Fakat yol otomobillere
yasak olduğundan o da herkes gibi tramvaya biner, kimse kendisine dikkat etmez.
(Falih Rıfkı Atay,
Denizaşırı)
3. Cümlede özel olarak
vurgulanması gereken ögelerden sonra konur:
Binaenaleyh, biz her
vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz.
(Mustafa Kemal Atatürk)
4. Uzun cümlelerde
yüklemden uzak düşmüş olan ögeleri belirtmek için konur:
Saniye Hanımefendi,
merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya
atılan bir genç kadın gibi, koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle
açmaya gelmişti.
(Yakup Kadri Karaosmanoğlu,
Panorama)
5. Cümle içinde ara sözleri
ve ara cümleleri ayırmak için konur:
Örnek olsun diye, örnek
istemez ya, söylüyorum.
Şimdi, efendiler, müsaade
buyurursanız, size bir sual sorayım.
(Mustafa Kemal Atatürk)
6. Anlama güç kazandırmak
için tekrarlanan kelimeler arasına konur:
Akşam, yine akşam, yine
akşam,
Göllerde bu dem bir kamış
olsam!
(Ahmet Haşim)
Kopar sonbahar tellerinden
Derinden, derinden,
derinden
Biten yazla başlar keder
musikisi
(Yahya Kemal Beyatlı)
Ancak, ikilemelerde
kelimeler arasına virgül konmaz: akşam akşam, yavaş yavaş, bata çıka, koşa
koşa.
7. Tırnak içinde olmayan
aktarma cümlelerden sonra konur: Datça'ya yarın gideceğim, dedi.
– Bugünlük bu kadar her gün
üç mermi, diye düşündü.
(Tarık Buğra, Küçük Ağa)
8. Konuşma çizgisinden önce
konur:
Hatta bahçede gezen
hanımefendi bile işin farkına varıp,
– Nen var senin çocuğum,
diye sormak zorunda kaldı.
(Haldun Taner, Hikâyeler)
9. Kendisinden sonraki
cümleye bağlı olarak ret, kabul ve teşvik bildiren hayır, yok, yoo, evet, peki,
pekâlâ, tamam, olur, hayhay, baş üstüne, öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden
sonra konur: Peki, gideriz. Olur, ben de size katılırım. Hayhay, memnun oluruz.
Haydi, geç kalıyoruz.
Evet, kırk seneden beri
Türkçe merhale merhale Türkleşiyor.
(Yahya Kemal Beyatlı)
— Yoo, güvercinlerime dokunmayınız,
dedi.
(Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
10. Bir kelimenin
kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla yapı ve anlam bakımından
bağlantısı olmadığını göstermek için kullanılır:
Bu, tek gözlü, genç fakat
ihtiyar görünen bir adamcağızdır.
(Halit Ziya Uşaklıgil,
İzmir Hikâyeleri)
Bu gece, eğlenceleri
içlerine sinmedi.
(Reşat Nuri Güntekin, Bir
Kadın Düşmanı).
11. Hitap için kullanılan
kelimelerden sonra konur:
Efendiler, bilirsiniz ki,
hayat demek, mücadele, müsademe demektir.
(Mustafa Kemal Atatürk)
Sayın Başkan,
Sevgili kardeşim,
Değerli arkadaşım,
12. Yazışmalarda,
başvurulan makamın adından sonra konur:
Türk Dil Kurumu
Başkanlığına,
13. Yazışmalarda, yer
adlarını tarihlerden ayırmak için konur:
Kuşadası, 7 Şubat (Reşat
Nuri Güntekin, Çalıkuşu)
14. Sayıların yazılışında,
kesirleri ayırmak için konur: 38,6 (otuz sekiz tam, onda altı), 25,33 (yirmi
beş tam, yüzde otuz üç), 0,45 (sıfır tam, yüzde kırk beş) (bk. Sayıların
yazılışı 5).
15. Bibliyografik
künyelerde yazar, eser, basım evi vb. maddelerden sonra konur:
Falih Rıfkı Atay, Tuna
Kıyıları, Remzi Kitap Evi, İstanbul 1938.
Yazarın soyadı önce
yazılmışsa soyadından sonra da virgül konur:
Ergin, Muharrem, Dede
Korkut Kitabı, Ankara 1958.
UYARI: Metin içinde ve, veya, yahut bağlaçlarından önce de, sonra da
virgül konmaz:
Nihat sabaha kadar
uyuyamadı ve şafak sökerken Faik'e bol teşekkürlerle dolu bir kâğıt bırakarak
iki gün evvelki cephe dönüşü kıyafeti ile sokağa fırladı. (Peyami Safa, Mahşer)
Noktalı virgül ( ; )
1. Cümle içinde virgüllerle
ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur: Erkek çocuklara
Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları
verilir.
2. Ögeleri arasında virgül
bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Sevinçten, heyecandan
içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum. Sabahtan
beri bekliyorum; ne gelen var, ne giden. İş işten geçti; artık gelse de olur,
gelmese de.
3. Virgülle ayrılmış
örnekleri farklı örneklerden ayırmak için konur: Türkiye, İngiltere,
Azerbaycan; İstanbul, Londra, Bakû.
4. Kendilerinden evvelki
cümleyle ilgi kuran ancak, yalnız, fakat, lâkin, çünkü, yoksa, bundan dolayı,
binaenaleyh, sonuç olarak, bununla birlikte, öyleyse vb. cümle başı
bağlaçlarından önce konur:
Halis bir şiir fena
okunabilir; lâkin sahte bir şiir iyi okunamaz.
(Yahya Kemal Beyatlı)
Bir millet ordusunu
kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça o millet
yaşıyor demektir.
(Nihal Atsız, Türk Ülküsü)
* * *
Sıralı cümleler arasında ancak,
fakat, çünkü vb. cümle başı bağlayıcılarından önce yazar, araya nokta, virgül,
noktalı virgül koymakta serbesttir. Bu husus, yazarın üslûptaki tercihiyle
ilgilidir.
İki nokta ( : )
1. Kendisinden sonra örnek
verilecek cümlenin sonuna konur: Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir
kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet
Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.
Yeni harfler alındıktan
sonra eski yazı ile bir tek kelime bile yazmayan iki kişi görmüşümdür: Atatürk
ve İnönü!
(Falih Rıfkı Atay, Çankaya)
– Buğdayla arpadan başka ne
biter bu topraklarda?
Ziraatçı sayar:
– Yulaf, pancar, zerzevat,
tütün...
(Falih Rıfkı Atay, Çankaya)
2. Kendisinden sonra
açıklama yapılacak cümlenin sonuna konur:
Bu kararın istinat ettiği
en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve
şerefli bir millet olarak yaşamasıdır.
(Mustafa Kemal Atatürk)
Kendimi takdim edeyim:
Meclis kâtiplerindenim.
(Falih Rıfkı Atay,
Denizaşırı)
Derler: İnsanda derin bir
yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve
hazin öksüzlük. (Yahya Kemal Beyatlı)
3. Kütüphanecilik alanında
yazar adı ile eser başlığı arasına konur: Yahya Kemal Beyatlı: Kendi Gök
Kubbemiz, Falih Rıfkı Atay: Çankaya, Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Yaban, Faruk
Nafiz Çamlıbel: Bir Ömür Böyle Geçti (bk. Virgül 15).
4. Ses biliminde uzun
ünlüyü göstermek için kullanılır: a:ile, ka:til, usu:le, i:cat.
5. Edebî eserlerdeki
karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişinin adından sonra konur:
Bilge Kağan: Türklerim, işitin!
Üstten gök çökmedikçe
altan yer delinmedikçe
ülkenizi, törenizi kim bozabilir
sizin?
Koro : Göğe erer başımız
başınla senin !
Bilge Kağan: Ulusum birleşip yücelsin diye
gece uyumadım, gündüz oturmadım.
Türklerim Bilge Kağan der bana.
Ben her şeyi onlar için bildim.
Nöbetteyim !
(A. Turan Oflazoğlu,
Anıtkabir)
6. Matematikte bölme
işareti olarak kullanılır: 56:8=7, 100:2=50.
Üç nokta ( ... )
1. Tamamlanmamış cümlelerin
sonuna konur:
Ne çare ki, çirkinliği
hemencecik ve herkes tarafından görülüveriyordu da, bu yanı...
(Tarık Buğra, Dönemeçte)
2. Kaba sayıldığı için veya
bir başka sebepten ötürü açıklanmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine
konur: Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz.
B..., 7 Nisan (Reşat Nuri
Güntekin, Çalıkuşu)
Arabacı B...'a yaklaştığını
söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doğru başını çeviriyordu.
(Ahmet Hamdi Tanpınar,
Huzur)
3. Alıntılarda; başta,
ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konur:
Mümtaz, bu dükkâna bakarken
hiç farkında olmadan Mallarmé'nin mısraını hatırladı: "Meçhul bir
felâketten buraya düşmüş..."
(Ahmet Hamdi Tanpınar,
Huzur)
Alınmayan kelime ve
bölümlerin yerine yay ayraç içinde üç nokta konması da mümkündür.
4. Sözün bir yerde
kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun muhayyilesine bırakıldığını göstermek
veya ifadeye güç katmak için konur:
Karşı sahilde mor, fark
olunmaz sisler altındaki dağlar, korular, beyaz yalılar... Ve bütün bunların
üzerinde bir esatir rüyasının havaî hakikati gibi uçan martı sürüleri...
(Ömer Seyfettin, Bahar ve
Kelebekler)
Gök sarı, toprak sarı,
çıplak ağaçlar sarı...
(Faruk Nafiz Çamlıbel, Han
Duvarları)
Sana uğurlar olsun...
Ayrılıyor yolumuz!
(Faruk Nafiz Çamlıbel,
Sanat)
Binaenaleyh, biz her
vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. O noktainazar
şudur: Türk milletini, medenî cihanda, lâyık olduğu mevkie is'at etmek ve Türk
cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün, daha ziyade takviye
etmek...
(Mustafa Kemal Atatürk)
5. Ünlem ve seslenmelerde
anlatımı pekiştirmek için konur:
Gölgeler yaklaştılar. Bir
adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:
— Koca Ali... Koca Ali,
be!...
(Ömer Seyfettin, Diyet)
6. Karşılıklı konuşmalarda,
yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır:
— Yabancı yok!
— Kimsin?
— Ali...
— Hangi Ali?
— ...
— Sen misin, Ali usta?
— Benim!...
— Ne arıyorsun bu vakit buralarda?
— Hiç...
— Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa !...
— !...
(Ömer Seyfettin, Diyet)
UYARI: Türk imlâsında iki nokta yan yana kullanılmaz.
Soru işareti ( ? )
1. Soru bildiren cümle veya
sözlerin sonuna konur:
Ne zaman tükenecek bu
yollar, arabacı?
(Faruk Nafiz Çamlıbel,
Yolcu ile Arabacı)
Sular mı yandı? Neden tunca
benziyor mermer?
(Ahmet Haşim, Merdiven)
Atatürk bana sordu:
— Yeni yazıyı tatbik etmek
için ne düşündünüz?
(Falih Rıfkı Atay, Çankaya)
Soru, vurguyla belirtildiği
zaman da soru işareti kullanılır:
Gümrükteki memur başını
kaldırdı:
— Adınız?
Soru bildiren cümle veya
sözlerde bazen cevabın ne olacağı sözün gelişinden belli olur. Bu tür cümle ve
sözlerin sonunda da soru işareti kullanılır: Haksız mıyım? Liderler içinde
Atatürk gibisi var mı?
Yoksa bu sözümde yalan var
mı?
(Bilge Kağan)
2. Bilinmeyen yer, tarih
vb. durumlar için kullanılır: Yunus Emre (1240?-1320), (Doğum yeri: ?).
Türk halk felsefesinin,
Türk nükteciliğinin ve mizah dehasının büyük mümessili Nasreddin Hoca da (Hâce
Nasirüddin) bu asırda yaşamıştır (1208 ?-1284).
(Türk Dünyası El Kitabı)
3. Bir bilginin şüpheyle
karşılandığı veya kesin olmadığı durumlarda yay ayraç içinde soru işareti
kullanılır:
Ankara'dan Konya'ya 1,5 (?)
saatte gitmiş.
1496 (?) yılında doğan
Fuzulî ...
UYARI : mı / mi eki -ınca / -ince anlamında zarf-fiil işleviyle
kullanıldığı zaman soru işareti konmaz: Akşam oldu mu sürüler döner. Hava
karardı mı eve gideriz.
Alp Er Tonga öldi mü
Esiz ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur.
Bahar gelip de nehir çağıl
çağıl kabarmaya başlamaz mı içimi geri kalmış bir saat huzursuzluğu kaplardı.
(Haldun Taner, Onikiye Bir
Var)
UYARI : Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti
en sona konur:
Çok yakından mı bu sesler,
çok uzaklardan mı?
Üsküdar'dan mı, Hisar'dan
mı, Kavaklar'dan mı?
(Yahya Kemal Beyatlı)
Ruhunu karartan neydi,
yağmur mu yağıyordu; yoksa şimşekler mi çakıyordu?
Ünlem işareti ( ! )
1. Sevinç, kıvanç, acı,
korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur:
Ne mutlu Türküm diyene!
(Mustafa Kemal Atatürk)
Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı
Hepsi başka biçimde!
(Kemalettin Kâmi Kamu)
Hava ne kadar da sıcak!
Aşkolsun!
Ne kadar akıllı adamlar
var!
2. Seslenme, hitap ve uyarı
sözlerinden sonra konur:
Ordular! İlk hedefiniz
Akdenizdir, ileri!
(Mustafa Kemal Atatürk)
Ey Türk gençliği! Birinci
vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa
etmektir. (Mustafa Kemal Atatürk)
Ak tolgalı beylerbeyi
haykırdı: İlerle! (Yahya Kemal Beyatlı)
Ey köyleri hududa bağlayan
yaslı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan
yaslı yollar!
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Dur, yolcu! Bilmeden gelip
bastığın
Bu toprak bir devrin battığı
yerdir.
(Necmettin Halil Onan)
Ünlem işareti, seslenme ve
hitap sözlerinden hemen sonra konulabileceği gibi cümlenin sonuna da konabilir:
Arkadaş, biz bu yolda
türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun...
Ayrılıyor yolumuz!
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
3. Bir söze alay, kinaye
veya küçümseme anlamı kazandırmak için ayraç içinde ünlem işareti kullanılır:
İsteseymiş bir günde
bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!)
Adam, akıllı (!) olduğunu
söylüyor.
Kısa çizgi ( - )
1. Satıra sığmayan
kelimeler bölünürken satır sonuna konur:
Soğuktan mı titriyordum,
yoksa heyecandan, üzüntüden mi bilmem. Havuzun suyu bulanık. Kapının saatleri
12'yi geçmiş. Kanepelerde kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvaydaki
adam bir tanıdık mı idi acaba? Ne diye öyle dönüp dönüp baktı? Yoksa
kimseciklerin oturmadığı kanepelerde bu saatte pek başıboşlar mı oturur?
(Sait Faik Abasıyanık,
Havuz Başı)
2. Ara sözleri ve ara
cümleleri ayırmak için kullanılır: Örnek olsun diye -örnek istemez ya-
söylüyorum.
3. Dil bilgisinde kökleri
ve ekleri ayırmak için konur: al-ış, dur-ak, Dur-sun, Dur-muş, gör-gü-süz-lük.
4. Dil bilgisinde fiil kök
ve gövdelerini göstermek için kullanılır: al-, dur-, gör-, ver-; başar-, kana-,
okut-, taşla-, yazdır-.
5. Dil bilgisinde eklerin
başına konur: -den, -lık, -ış, -ak.
6. Dil bilgisinde heceleri
göstermek için kullanılır: a-raş-tır-ma, bi-le-zik, du-ruş-ma, ku-yum-cu-luk,
ya-zar-lık, prog-ram.
7. Eski harfli metinlerin
yeni yazıya aktarılmasında Arapça ve Farsça kurallara göre yapılmış
tamlamaların, birleşik ve türemiş kelimelerin ögelerini ayırmak için
kullanılır: dârü'l-fünûn, resm-i geçit, resm-i kabûl, Cemiyet-i Akvâm,
Hâkimiyet-i Milliye, Servet-i Fünûn, hokka-bâz, âteş-perest, menfaat-perest,
bî-bedel, nâ-mağlûb, fî-sebîlillâh, min-tarafillâh, bilâ-ücret.
8. Kelimeler arasında
“-den...-a, ve, ile, ilâ, arasında” anlamlarını vermek üzere kullanılır:
Türkçe-Fransızca Sözlük, Aydın-İzmir yolu, Ankara-İstanbul uçak seferleri,
Türk-Alman ilişkileri, Ural-Altay dil grubu, 09.30 - 10.30, Beşiktaş-Fenerbahçe
karşılaşması, Manas Destanı'nda soy-dil-din üçgeni, 1914-1918 Birinci Dünya
Savaşı, 1995-1996 öğretim yılı.
9. Bazı terim ve kuruluş
adlarında kelimeler arasına konur: sıfat-fiil, zarf-fiil; Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi.
10. Yabancı özel adlarda ve
henüz dilimize mal olmadığı için özgün imlâlarıyla yazılan yabancı kelimelerde
kullanılır: Joliot-Curie, Lévy-Bruhl, Saint-Gotthard, Sainte-Beuve,
Boulogne-sur-Mer, Bouches-du-Rhône, Salins-les-Bains, by-pass, check-up,
Aix-en-Provence.
11. Adres yazarken semt ile
şehir arasına konur: Kurtuluş - ANKARA
12. Matematikte çıkarma
işareti olarak kullanılır: 50 - 20 = 30
Uzun çizgi (—)
Yazıda satır başına alınan
konuşmaları göstermek için kullanılır. Buna konuşma çizgisi de denir.
Arabamız tutarken
Erciyes'in yolunu:
“Hancı dedim bildin mi
Maraşlı Şeyhoğlu'nu?”
Gözleri uzun uzun burkuldu
kaldı bende,
Dedi:
— Hana sağ indi, ölü çıktı
geçende!
(Faruk Nafiz Çamlıbel, Han
Duvarları)
Frankfurt'a gelene herkesin
sorduğu şunlardır:
— Eski şehri gezdin mi?
— Rothshild'in evine gittin
mi?
— Goethe'nin evini gezdin
mi?
(Ahmet Haşim, Frankfurt
Seyahatnamesi)
— Yoo, güvercinlerime
dokunmayınız, dedi.
(Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
Oyunlarda uzun çizgi
konuşanın adından sonra konabilir:
Sıtkı Bey — Oğlum ben
kalenin teslimini düşünmüyorum. Kurtarmağa bir çare arıyorum. Kalenin teslimini
düşünen seninle müzakere etmez a!
İslâm Bey — Kurtarmağa
çare... Kavga ederiz... Ölürüz... Teslim olmayız...
Sıtkı Bey — Kaleyi
kurtarmak için daha güzel bir çare var. Gerçekten ölecek adam ister.
İslâm Bey — Ben daha
ölmedim.
(Namık Kemal, Vatan yahut
Silistre)
UYARI : Konuşmalar tırnak içinde verildiği zaman uzun çizgi
kullanılmaz.
Eğik çizgi ( / )
1. Şiirlerden yapılan
alıntılarda, mısraların yan yana yazılması gereken durumlarda mısraları
belirlemek için kullanılır: Ne sen, ne ben / Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ /
Ne de âlâm-ı fikre bir mersâ / Olan bu mâî deniz / Melâli anlamayan nesle âşinâ
değiliz. (Ahmet Haşim, O Belde)
2. Adres yazarken apartman
numarası ile daire numarası arasına konur: Altay Sokağı, Nu.: 21/6
3. Adres yazarken semt ile
şehir arasına konur: Altay Sokağı, Nu.: 21/6 Kurtuluş / ANKARA
4. Dil bilgisinde eklerin
farklı şekillerini göstermek için kullanılır: -a/-e, -an /-en, -lık /-lik,
-madan /-meden.
5. Bölme işareti olarak
kullanılır: 70 /2 = 35
Tırnak işareti ( “...” )
1. Başka bir kimseden veya
yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler tırnak içine alınır: Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesinin ön cephesinde Atatürk'ün “Hayatta en hakikî mürşit ilimdir.” vecizesi
yer almaktadır. Ulu önderin “Ne mutlu Türküm diyene!” sözü her Türk'ü
duygulandırır.
Bakınız, şair vatanı ne
güzel tarif ediyor:
“Bayrakları bayrak yapan
üstündeki kandır.
Toprak eğer uğrunda ölen
varsa vatandır.”
UYARI : Aynen alınmayan söz ve yazılar tırnak içinde gösterilmez.
UYARI : Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru
işareti, ünlem işareti vb.) tırnak içinde kalır: “Akıl yaşta değil baştadır.”
atasözü yüzyılların tecrübesinden süzülüp gelen bir gerçeği ifade etmiyor mu?
“İzmir üzerine dünyada bir
şehir daha yoktur!” diyorlar.
(Yahya Kemal Beyatlı)
UYARI : Uzun alıntılarda her paragraf ayrı ayrı tırnak içine alınır.
2. Özel olarak belirtilmek
istenen sözler tırnak içine alınır: Yeni bir “barış taarruzu” başladı.
Özel olarak belirtilmek
istenen sözler tırnak içine alınmadan koyu yazılarak veya altı çizilerek de
gösterilebilir.
Höyük sözü Anadolu'da tepe
olarak geçer.
3. Kitapların ve yazıların
adları ve başlıkları tırnak içine alınır:
Yahya Kemal'in bazı
şiirleri “Kendi Gök Kubbemiz” adı altında çıktı.
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
“İmlâ Kuralları” bölümünde
bazı uyarılara yer verilmiştir.
Kitapların ve yazıların
adları ve başlıkları tırnak içine alınmaksızın koyu yazılarak veya eğik yazıyla
(italik) dizilerek de gösterilebilir:
Cahit Sıtkı'nın Şairin
Ölümü şiirini Yahya Kemal çok sevmişti.
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
Bugünün gençleri Dar
Kapı'yı okumalıdırlar. (Ahmet Hamdi Tanpınar)
UYARI : Tırnak içine alınan sözlerden sonra kesme işareti
kullanılmaz: Yahya Kemal’in “Kendi Gök Kubbemiz”i okudunuz mu?
Tek tırnak işareti ( ‘...’ )
1. Tırnak içinde verilen ve
yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü belirtmek için kullanılır: Edebiyat
öğretmeni “Şiirler içinde ‘Han Duvarları’ gibisi var mı?” dedi ve Faruk
Nafiz'in bu güzel şiirini okumaya başladı.
“Şinasi'nin ‘safi Türkçe’
ile yazdığını söylediği şiirlerden sonra vardığı bu konuşulan dil fikri
şüphesiz ki ondan gelen en büyük kazancımızdır.”
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
2. Dil yazılarında verilen
örneğin anlamını göstermek için kullanılır: Göktürk Anıtları'nda geçen fakat
günümüze ulaşmayan bazı örnekler: bodun ‘millet, kavim’, sab ‘söz’, eçü apa
‘ecdat, atalar’, tüketi ‘tamamen, bütünüyle’.
Denden işareti (")
Bir yazıdaki maddelerin
sıralanmasında veya bir çizelgede alt alta gelen aynı sözlerin veya söz
gruplarının tekrar yazılmasını önlemek için kullanılır:
a.
Etken
fiil
b.
Edilgen
"
c.
Dönüşlü
"
ç.
İşteş
"
Yay Ayraç ( ( ) )
1. Cümlenin yapısıyla
doğrudan doğruya ilgili olmayan açıklamalar için kullanılır:
Anadolu kentlerini, köylerini
(Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için değil, kendimizi
göstermek için geziyoruz.
(Nurullah Ataç, Söyleşiler)
Süleyman Şah'ın cenazesi
sudan ihraç olunarak (çıkarılarak) hemen orada defnedilmiştir ki makarrı
(durağı) hâlâ “Türk Mezarı” namiyle maruftur (tanınmıştır).
(Refik Halit Karay, Bir
İçim Su)
UYARI : Hakkında açıklama yapılan söze ait ek, ayraç kapandıktan
sonra yazılır:
Yunus Emre (1240?-
1320)'nin...
UYARI : Yani ile yapılan açıklamalar ayraç içine alınmaz.
2. Tiyatro eserlerinde
konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak ve göstermek için kullanılır:
İhtiyar – (Yavaş yavaş
Kaymakama yaklaşır.) Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın...
Kaymakam – (hiddetle) Ne
olacak baba... Oğlunun katili ecnebi tebaasıymış... Düşman gemileri üstümüze
toplarını çevirmişler, Adalı'yı istiyorlar... Sağ salim onu teslim edecekmişiz.
İhtiyar – (Evvelâ vurulmuş
gibi sendeler, sonra derin ve saf bir bakışla Kaymakam ve arkadaşlarına)
Etmeyin Efendiler... Benim gibi dertli bir ihtiyarla eğlenmek günahtır... Sizin
gibi efendilere yakışmaz...
(Reşat Nuri Güntekin,
İstiklâl)
3. Alıntıların aktarıldığı
eseri veya yazarı göstermek için kullanılır:
Cihanın tarihi, vatanı
uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin
kadar kimse kendi vatanına sahip olmağa hak kazanmamıştır. Bu vatan ya
senindir, ya kimsenin.
(Ahmet Hikmet Müftüoğlu)
Eşin var, aşiyanın var,
baharın var ki beklerdin
Kıyametler koparmak neydi
ey bülbül, nedir derdin? (Safahat)
4. Alıntılarda, başta,
ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konulan üç nokta, yay
ayraç içine alınabilir (bk. Üç nokta 1).
5. Bir söze alay, kinaye
veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan ünlem işareti yay ayraç içine
alınır (bk. Ünlem işareti 3).
6. Bir bilginin şüpheyle
karşılandığını veya kesin olmadığını göstermek için kullanılan soru işareti yay
ayraç içine alınır (bk. Soru işareti 3).
7. Bir yazının maddelerini
gösteren rakam ve harflerden sonra kapama ayracı konur:
I) 1) A) a)
II) 2) B) b)
Köşeli ayraç ( [ ] )
1. Ayraç içinde ayraç
kullanılması gereken durumlarda yay ayraçtan önce köşeli ayraç kullanılır:
Mongolın Ertniy Tüü0
(Arheologiyn Nayruulal) [Mogolistan'ın Eski Tarihi (Arkeolojik Araştırmalar)],
BNMAU-ın şinjleh U0aanı Akademii Tuu0ıyn)ureelen, Ulaanbaatar 1977.
2. Bibliyografik künyelere
ilişkin bazı ayrıntıları göstermek için kullanılır: Reşat Nuri [Güntekin],
Çalıkuşu, Dersaadet 1922.
Yekta Bahir [Ömer
Seyfettin], Yeni Lisan, Genç Kalemler.
3. Bilimsel çalışmalarda,
metinde bulunmayan veya silinmiş olan, fakat araştırıcı tarafından tamamlanan
bölümler köşeli ayraç içine alınır:
Babam kağan öldüğünde küçük
kardeşim Kül-tegin ye[di yaşında kaldı...].
(Çözülmüş Orhon Yazıtları)
Kesme işareti ( ' )
1. Özel adlara getirilen
iyelik ve hâl eklerini ayırmak için konur: Fatih Sultan Mehmet'e, Atatürk'üm,
Türkiye'm, İnönü'den, Yurdakul'dan, Kâzım Karabekir'i, Yunus Emre'yi, Ziya
Gökalp'tan; Türk'e, Alman'ı; Jüpiter'den, Venüs'ü; Türkiye'de, Van Gölü'ne,
Ağrı Dağı'nın; Ziya Gökalp Bulvarı'nda, Çankaya Köşkü'ne, Sait Halimpaşa
Yalısı'ndan; Kiralık Konak'ta, Sinekli Bakkal'ı.
Ancak aşağıda belirtilen
özel adlardan sonra kesme işareti kullanılmaz:
a. Kurum ve kuruluş adları:
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığına, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekanlığına.
b. Akım, çağ ve dönem
adları: Eski Çağın, Yükselme Döneminin, Klâsik Türk Edebiyatına, Millî Edebiyat
Akımının, Edebiyat-ı Cedide Topluluğunun.
c. Kişi adlarından sonra
kullanılan unvanlar: Mustafa Kemal Paşaya, Nasrettin Hocada, Enver Paşanın,
Zeynep Hanıma, Ayhan Beyden, Ahmet Mithat Efendinin, Enver Paşayı.
ç. Ay ve gün adları: 29
Ekime..., 30 Ağustos Çarşambadan sonra
d. Deyimlerde geçen özel
adlar: Allahtan hayırlısı, Allaha emanet; Alinin külâhını Veliye, Velinin
külâhını Aliye.
UYARI : Ahmet, Halit, Mehmet, Murat, Recep; Gazi Antep, Sinop,
Zonguldak gibi örneklerde kesme işareti kullanılır. Ancak kelimeler, Ahmeti,
Haliti, Mehmeti, Muratı, Recepi, Gazi Antepi, Sinopu, Zonguldakı şeklinde
telâffuz edilmez; Ahmedi, Halidi, Mehmedi, Muradı, Recebi, Gazi Antebi, Sinobu,
Zonguldağı şeklinde telâffuz edilir.
UYARI : Özel adlar yerine kullanılan"o" zamiri cümle içinde
büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle
ayrılmaz.
2. Yabancı özel adlardan
sonra getirilen çokluk ve yapım ekleri kesme işaretiyle ayrılır: Nice'ler,
Lille'li, Bordeaux'lu, Honolulu'lu.
UYARI : Yabancı özel adlar dışındaki özel adlara getirilen yapım
ekleri ve çokluk eki kesmeyle ayrılmaz: Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük,
Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Aydınlı, Konyalı,
Bursalı; Ahmetler, Mehmetler, Yakup Kadriler, Ereğliler. Bu eklerden sonra da
kesme işareti kullanılmaz: Türklüğün, Türkleşmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta,
Hristiyanlıktan, Aydınlıdan.
3. Kısaltmalara getirilen
ekleri ayırmak için konur: TBMM'nin, TDK'nin, BM'de, ABD'de, TV'ye.
UYARI
: Küçük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kelimenin okunuşu;
büyük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın son harfinin
okunuşu esas alınır: kg'dan, cm'yi, mm'den; BDT'ye, THY'de, TRT'den. Ancak
kısaltması büyük harflerle yapıldığı hâlde bir kelime gibi okunan kısaltmalara
getirilen eklerde bu okunuş esas alınır: ASELSAN'da, BOTAŞ'ın, NATO'dan,
UNESCO'ya.
UYARI
: Sonunda nokta bulunan kısaltmalarla üs işaretli kısaltmalar kesmeyle
ayrılmaz. Bu tür kısaltmalarda ek noktadan ve üs işaretinden sonra, kelimenin
ve üs işaretinin okunuşuna uygun olarak yazılır: vb.leri, mad.si, Alm.dan,
İng.yi, Nu.dan; cm³e (santimetre küpe), m²ye (metre kareye), 64ten (altı üssü
dörtten)
4. Sayılara getirilen
ekleri ayırmak için konur: “1919 senesi Mayısının 19'uncu günü Samsun'a
çıktım.” 1985'te, 8'inci madde, 2'nci kat; 7,65’lik, 9,65’lik.
UYARI
: Sıra sayıları ekle gösterildiği
zaman rakamdan sonra sadece kesme işareti ve ek yazılır; ayrıca nokta konmaz:
8.'inci değil 8'inci, 2.'nci değil 2'nci.
UYARI : Üleştirme sayıları rakamla değil yazıyla gösterilir: 6'şar
değil altışar, 10'ar değil onar.
5. Dilimizde kolmak,
netmek, neylemek, napmak gibi fiiller yoktur. Ancak konuşmada ve vezin
dolayısıyla şiirde bu tür kullanılışlar ortaya çıkabilmektedir. Seslerin vezin
dolayısıyla şiirde veya konuşma sırasında düştüğünü göstermek için kesme kullanılır:
K'oldu, N'oldu? N'etsin? N'eylesin? N'apalım?
Bir ok attım karlı dağın
ardına
Düştü m'ola sevdiğimin
yurduna
İl yanmazken ben yanarım
derdine
Engel aramızı açtı
n'eyleyim
(Karacaoğlan)
6. Bir ek veya harften
sonra gelen ekleri ayırmak için konur: A'dan Z'ye kadar, b'nin m'ye dönüşmesi,
Türkçede -daş'la yapılmış birçok söz vardır.
7. Özel adlar için yay
ayraç içinde bir açıklama yapıldığı takdirde kesme işareti yay ayraçtan sonra
konur: Yunus Emre (1240?-1320)'nin, Yakup Kadri (Karaosmanoğlu)'nin.
Ancak, cins isimler için
yapılan açıklamalarda yay ayraçtan sonra doğal olarak kesme işaretine gerek
yoktur: İmek fiili (ek fiil)nin geniş zamanı şahıs ekleriyle çekilir.
KISALTMALAR
Kısaltma; bir kelime, terim
veya özel adın içerdiği harflerden biri veya birkaçı ile daha kısa olarak ifade
edilmesi ve sembolleştirilmesidir. İhtiyaca göre her zaman kısaltma
yapılabilir. Önemli olan yapılan kısaltmanın benimsenmesi, yaygınlaşması ve
tutunmasıdır.
Kısaltmalarda herkesçe
uyulan, genel bir sistem bulunmamakla birlikte dilimizde bazı esasların
yerleştiği de görülmektedir. Kısaltmalarla ilgili bu esasları şöyle
gösterebiliriz:
1. Kuruluş, kitap, dergi ve
yön adlarının kısaltmaları genellikle her kelimenin ilk harfinin büyük olarak
yazılmasıyla yapılır: TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi), AKDTYK (Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu), TDK (Türk Dil Kurumu), ABD (Amerika
Birleşik Devletleri); KB (Kutadgu Bilig), KT (Kamus-ı Türkî); TD (Türk Dili),
TK (Türk Kültürü), TDED (Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi); B (batı), D (doğu), G
(güney), K (kuzey); GB (güneybatı), GD (güneydoğu), KB (kuzeybatı), KD
(kuzeydoğu).
Ancak bazen kelimelerin,
özellikle son kelimenin birkaç harfinin kısaltmaya alındığı da görülür. Bazen
de aradaki kelimelerden hiç harf alınmadığı olur. Bu tür kısaltmalarda,
kısaltmanın akılda kalabilmesi için yeni bir kelime oluşturma amacı güdülür:
ASELSAN (Askerî Elektronik Sanayii), BOTAŞ (Boru Hatları ile Petrol Taşıma
Anonim Şirketi), İLESAM (İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), SEKA
(Selüloz ve Kâğıt Sanayii Kurumu), TÖMER (Türkçe Öğretim Merkezi).
Büyük harflerle yapılan
kısaltmalarda genellikle nokta kullanılmaz. Ancak askerî sözlerin
kısaltılmalarında ve diğer bazı örneklerde nokta konulması gelenekleşmiştir: A.
(Alay), H.A. (Harp Akademisi), H.O. (Harp Okulu), K.K.K. (Kara Kuvvetleri
Komutanlığı); B.E. (Büyük Elçi), M.Ö. (Milâttan Önce), M.S. (Milâttan Sonra),
P.K. (Posta Kutusu), T.C. (Türkiye Cumhuriyeti).
2. Elementlerin ve
ölçülerin milletler arası kısaltmaları genellikle Türkiye'de de olduğu gibi
kabul edilmiştir: C (karbon), Ca (kalsiyum), Fe (demir); m (metre), mm
(milimetre), cm (santimetre), km (kilometre), g (gram), kg (kilogram), l
(litre), hl (hektolitre), mg (miligram), m² (metre kare), cm² (santimetre kare)
3. Kuruluş, kitap, dergi ve
yön adlarıyla element ve ölçülerin dışında kalan kelime veya kelime gruplarının
kısaltılmasında, ilk harfle birlikte kelimeyi oluşturan temel harfler
(genellikle ünsüzler) dikkate alınır. Kısaltılan kelime veya kelime grubu, özel
ad, unvan veya rütbe ise ilk harf büyük; cins isim ise ilk harf küçük olur:
Alm. (Almanca), İng. (İngilizce), Kocatepe Mah. (Kocatepe Mahallesi), Güniz
Sok. (Güniz Sokağı), Prof. (Profesör), Dr. (Doktor), Av. (Avukat), Alb.
(Albay), Gen. (General); is. (isim), sf. (sıfat), hzl. (hazırlayan), çev.
(çeviren), ed. (edebiyat), fiz. (fizik), kim. (kimya).
* * *
Küçük harflerle yapılan
kısaltmalara getirilen eklerde kelimenin okunuşu; büyük harflerle yapılan
kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın son harfinin okunuşu esas alınır:
kg'dan, cm'yi, mm'den; BDT'ye, THY'de, TRT'den. Ancak kısaltması büyük
harflerle yapıldığı hâlde bir kelime gibi okunan kısaltmalara getirilen eklerde
bu okunuş esas alınır: ASELSAN'da, BOTAŞ'ın, NATO'dan, UNESCO'ya.
Sonunda nokta bulunan
kısaltmalar kesmeyle ayrılmaz. Bu tür kısaltmalarda ek, noktadan sonra ve
kelimenin okunuşuna uygun olarak yazılır: vb.leri, mad.si, Alm.dan, İng.yi,
Nu.dan.
Tonsuz (sert) ünsüzle biten
kısaltmalar, ek aldıkları zaman okunuşta tonsuz ses tonlulaştırılmaz: AGİK'in
(AGİĞ'in değil), CMUK'un (CMUĞ'un değil), RTÜK'e (RTÜĞ'e değil), TÜBİTAK'ın
(TÜBİTAĞ'ın değil).
Ancak birlik kelimesiyle
yapılan kısaltmalarda söyleyişte k'nin yumuşatılması normaldir: ÇUKOBİRLİK'e
(söylenişi ÇUKOBİRLİĞE), FİSKOBİRLİK'in (söylenişi FİSKOBİRLİĞİN).
KESME İŞARETİNİN KULLANILDIĞI SÖZLER DİZİNİ
Bazı alıntı kelimelerde
ünsüzler, Türkçenin hece yapısına aykırı olarak kendilerinden önceki ünlüyle
hece kurarlar. Dilimizde sayılı olan bu tür alıntılar aşağıda gösterilmiştir:
an'ane
an'anevî
bid'at
cem'an
cür'et
cür'etkâr
cür'etkârlık
cür'etlenme
cür'etlenmek
cür'etli
cüz'î
def'aten
fer'î
gayrimes'ul
hal'etmek
hil'at
is'at
iş'ar
iş'arî
iz'aç
iz'an
iz'anlı
iz'ansız
iz'ansızca
iz'ansızlık
kat'î
kat'îleşme
kat'îleşmek
kat'iyen
kat'iyet
kıt'a
kur'a
kur'acı
Kur'an
Kur'anıkerim
mef'ul
mel'anet
mel'un
mer'i
mer'iyet
mes'ul
mes'uliyet
mes'uliyetli
mes'uliyetsiz
mes'uliyetsizlik
mes'ut
meş'ale
meş'um
müt'a
nez'etmek
ric'at
rik'a
sun'î
sun'îlik
sür'at
sür'atle
sür'atlendirme
sür'atlendirmek
sür'atlenme
sür'atlenmek
sür'atli
şer'an
şer'î
şer’iye
şuf'a
tab’an
tel'in
tes'it
vak'a
vak'anüvis
vak'anüvislik
vaz'ıhamil
vüs'at
Aşağıdaki kelimelerde
kesmeli durum iyelik eki alındığı zaman ortaya çıkmaktadır:
cem'i
cüz'ü
def'i
hal'i
kat'ı
men'i
nev'i
sem'i
tab'ı
vaz'ı
UZATMA GÖREVİNDEKİ DÜZELTME İŞARETİNİN KULLANILDIĞI SÖZLER DİZİNİ
Düzeltme işareti, hem
uzatma hem de inceltme görevinde kullanılmaktadır. inceltme görevinde
kullanılan düzeltme işareti, alıntı kelimelerdeki g, k, l seslerinin
ince okunmasının söz konusu olduğu durumlarda, bu seslerden sonra gelen a
ve u üzerine konmaktadır. inceltme görevindeki düzeltme işareti bu
şekilde kurala bağlı olduğu için bu tür kelimelerin listelenmesine gerek
görülmemiştir. Ancak uzatma görevindeki düzeltme işareti kurala bağlı değildir.
Bu bakımdan bu tür kelimelerin dizininin verilmesinde yarar görülmüştür.
Bilindiği üzere uzatma
görevindeki düzeltme işareti de iki durumda kullanılmaktadır. Bunları görmek
için aşağıdaki linkleri tıklayınız.
1. Yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan kelimeleri ayırt
etmek için, okunuşları uzun olan ünlüler üzerinde:
aciz (güçsüzlük)
âciz (güçsüz)
adem (yokluk)
âdem (insan)
adet (sayı)
âdet (gelenek,
alışkanlık)
akit (sözleşme)
âkit (sözleşme yapan)
ala (karışık renkli)
âlâ (pekiyi)
alem (bayrak)
âlem (dünya, evren)
Ali (kişi adı)
âli (yüce, yüksek)
alim (her şeyi bilici)
âlim (bilgin)
ama (fakat)
âmâ (görmez, kör)
amin (kimya terimi)
âmin (dua sözü)
aşık (ayak bileğindeki
kemik)
âşık (vurgun, tutkun)
ayan (belli, açık)
âyan (ileri gelenler)
batın (karın)
bâtın (iç; gizli)
dahi (bile)
dâhi (yaratıcı gücü olan
kimse)
dahil (karışma)
dâhil (iç, içeri)
dar (ensiz)
dâr (ev)
fani (ışık şiddeti)
fâni (ölümlü, gelip
geçici)
hadis (Peygamber sözü)
hâdis (meydana gelen)
hak (doğruluk)
hâk (toprak)
hakim (hikmet sahibi)
hâkim (yargıç)
hal (pazar yeri; çözme)
hâl (durum, vaziyet)
hala (babanın kız
kardeşi)
hâlâ (henüz)
hasıl (ekin)
hâsıl (olan, ortaya
çıkan)
haşa (kalın kumaş
parçası)
hâşâ (asla)
havas (nitelikler)
havâs (duygular)
haya (er bezi)
hayâ (utanma duygusu)
mani (ruh hastalığı)
mâni (şiir türü; engel)
nakil (taşıma)
nâkil (taşıyan)
nar (bir meyve)
nâr (ateş)
nazım (manzume)
nâzım (düzenleyen)
rahim (döl yatağı)
rahîm (koruyan, merhamet
eden)
sadır (göğüs)
sâdır (çıkan, görünen)
sari (bir tür giysi)
sâri (bulaşıcı)
şahıs (kimse, kişi)
şâhıs (sırık)
şura (şu yer)
şûra (danışma kurulu)
tabi (elbette)
tâbi (bağımlı; basıcı)
vakıf (para, mülk)
vâkıf (bilen; vakfeden)
varis (damar
genişlemesi)
vâris (mirasçı)
vasi (mirası yöneten)
vâsi (geniş, engin)
yad (yabancı)
yâd (anma)
yar (uçurum)
yâr (sevgili)
zati (zaten)
zatî (kendine özgü)
2. Nispet î'sini belirtme durumu ve iyelik ekinden
ayırmak için, nispet î'si üzerinde:
abadî
abanî
Abbasî
abidevî
acemkürdî
adalî
adedî
adî
adlî
afakî
ahdî
ahlâkî
ailevî
aklî
alenî
Alevî
altunî
amelî
amudî
amudufıkarî
an'anevî
angudî
anî
arabankürdî
Arabî
arızî
Arî
armudî
arzanî
asabî
asgarî
askerî
aslî
asrî
Asurî
aşarî
avdetî
Avrupaî
aynî
azamî
Azerî
Babaî
bağdadî
Bahaî
bahrî
barudî
basarî
Bâtınî
bayatî
bedenî
bedevî
bedihî
bediî
behimî
Bektaşî
beledî
bendegî
Berberî
berrî
beşerî
beyzî
Caferî
cebrî
Cedî
cehennemî
Celâlî
cenubî
cerrahî
cevabî
cevizî
cevvî
cezaî
cezrî
ciddî
cinaî
cinsî
cismanî
coğrafî
cüz'î
çividî
dağî
dâhilî
daimî
dairevî
dasitanî
davudî
demevî
demirî
derunî
destanî
evrî
dinî
divanî
dünyevî
Dürzî
ebedî
ebrulî
edebî
eflâtunî
efsanevî
ehlî
elâstikî
enfüsî
erguvanî
esasî
ezanî
ezelî
fağfurî
fahrî
farazî
Farisî
Fatımî
fedaî
felsefî
fennî
ferahî
ferdî
fer'î
fevkanî
fevrî
fındıkî
fıstıkî
fıtrî
fiilî
fikrî
filizî
firarî
fizikî
fuzulî
garamî
garbî
garpkârî
gayriahlâkî
gayriaklî
gayriciddî
gayriihtiyarî
gayriilmî
gayriinsanî
gayriiradî
gayrikanunî
gayrikıyasî
gayrinizamî
gayrisıhhî
gayrişahsî
gayrişuurî
gayritabiî
gıyabî
gulyabanî
gümüşî
Habeşî
hâkî
hakikî
halkavî
Halvetî
hamasî
Hambelî
Hamî
Hanefî
harabatî
harbî
harekî
Harezmî yolu
haricî
hasbî
havaî
havarî
hayalî
hayatî
haydarî
hayvanî
hazarî
helezonî
hendesî
hercaî
hesabî
hırpanî
hicrî
hissî
horasanî
hukukî
Hurufî
hususî
hükmî
hüseynî
ırkî
ıstırarî
ıtrî
ibdaî
İbranî
içtimaî
idadî
idarî
ihtimalî
ihtiyarî
ihtiyatî
ihzarî
iktisadî
ilâhî
illî
ilmî
iltihabî
iltisakî
iltizamî
indî
indifaî
insanî
insirafî
insiyakî
intanî
inzibatî
iptidaî
iradî
irsî
irticaî
İsevî
İslâmî
istisnaî
iş'arî
itibarî
izafî
Kadirî
kalbî
kalenderî
kalevî
kamerî
kanunî
kanunuesasî
karakuşî
kastî
kat'î
kavmî
keyfî
Kıptî
kısmî
kıyasî
kimyevî
kimyonî
kispî
kitabî
kûfî
kurşunî
kutsî
kuzgunî
külhanî
küllî
kürdî
kürevî
lâciverdî
lâdinî
lafzî
lâhurî
lâhutî
lâubalî
leylâkî
leylî
limonî
lûtî
lüzucî
maddî
madenî
maderşahî
Mağribî
mahallî
mahrutî
Mahşerî
maî
malî
Malikî
manevî
mantıkî
marazî
Marunî
maşerî
mecazî
mecburî
meccanî
Mecusî
medenî
mehdî
Melâmî
merkezî
meslekî
mesnevî
meşrutî
Mevlevî
mevziî
mıknatısî
midevî
mihanikî
milâdî
millî
mimarî
mirî
mizahî
Muhammedî
Musevî
müddei-umumî
mülkî
nakdî
naklî
Nakşibendî
Nasranî
nazarî
nebatî
nebevî
nefsanî
neftî
neharî
Nesturî
nevyunanî
nihaî
nisaî
nispî
nizamî
nohudî
nuranî
Nusayrî
örfî
patlıcanî
pederşahî
rabbanî
Rafızî
rahmanî
resmî
reybî
riyazî
rubaî
Rufaî
ruhanî
ruhî
Rumî
rustaî
samanî
Samî
samimî
santurî
sathî
sebkihindî
seferî
Selçukî
semaî
semavî
senevî
sevkıtabiî
seylânî
sıhhî
sıhrî
sincabî
siyasî
sultanî
suflî
sun'î
sükûtî
sümbülî
Sünnî
Süryanî
Şafiî
şahsî
şakulî
şalakî
Şamanî
şarabî
şarkî
şeddadî
şehevî
şehvanî
şeklî
şemsî
şer'î
şeytanî
şifahî
Şiî
şimalî
tabiî
tahinî
tahlilî
tahminî
tahrirî
takdiriilâhî
taklidî
takribî
tamburî
tarçınî
tarihî
tasavvufî
tasvirî
tatbikî
tecrübî
tedafüî
tedricî
telkârî
temsilî
tenkidî
terbiyevî
terkibî
tesadüfî
teşriî
tezyinî
tıbbî
Ticanî
ticarî
tufeylî
tulânî
Turanî
udî
ufkî
uhrevî
ulvî
umumî
uzvî
ümmî
üryanî
üstüvanî
vahşî
vasatî
vatanî
vicahî
vicdanî
vilâdî
yabanî
yayınispî
yevmî
Yezidî
zahirî
zamkıarabî
zarurî
zatî
Zatülkürsî
zebanî
zecrî
Zerdüştî
zevalî
zeytunî
zımnî
zifirî
zihnî
zimmî
ziraî
zuhurî
zührevî
zümrüdî
Kaynak: İmlâ Kılavuzu – Türk Dil Kurumu Yayınları,
Komisyon, Ankara, 1996