KORUDAĞ VE SAROS KÖRFEZİ

Trakyanın güneyinde yeşil kadife bir örtü gibi uzanan kısa ama görkemli bir dağ silsilesi...
İnsan eli ile dikilmiş yaklaşık 60.000 hektar büyüklüğünde çoğunluğu kızılçam ağaçlarından oluşan geniş bir ormanlık alan...
Kendi kendini temizleyen yeryüzündeki ender körfezlerden biri; adeta canlı bir akvaryum...
Bu sayfa Korudağları ve eteklerinde uzanan Saros Körfezini anlatan ve gösteren kısa bir öykü niteliğinde...
Buraların önemi; bizim için bir başlangıç noktası olmasından öte sürekli yaşadığımız ve nefes aldığımız yer olmasından kaynaklanıyor.
Orada nefes alıyor, orada yaşamın gerginliğinden uzaklaşıyoruz...

Körfezde bir koy Oylum oylum bir çınar ağacı Çam gölgesi ve çimenden denize...

Korudağlar bizim ilk trekking ve kamp yaşamımızın başlangıç yeri, birçok ilki orada öğrendik, acemilik günlerimizde bize arka çıktı, yardımcı oldu, hiçbir zaman kibirli davranmadı ve biz de onu bir dost gibi kabul ettik. Yürüyüşe domatesle çıkılmayacağını, köpekler geldiğinde yere oturmanın işe yaradığını, çiçekli Polonya tulumlarının ve alüminyum profilli ağır sırt çantalarının zor zamanda iş yaptığını, mağarada ıslak odunlarla ateş yakmanın göz sağlığına zararlı olduğunu, doğada karşılaştığımız herkese selam vermemiz gerektiğini, eski elbiselerin de bir işe yaradığını, orman içlerinin kentten sıcak ve ormanı yurt bellemiş canlılarla dost olmanın kent insanı ile dost olmaktan daha kolay olduğunu, yol tarifi alırken kesinlikle yanılacağımızı, kestirme yolların her zaman zorluk içerdiğini, en kestirme yolun bilinen yol olduğunu, odun ateşinde yenen sucuğun lezzetini, gökyüzünde yıldızları seyredip, kurbağa sesleri ile uyumayı, yılanların korkulacak yaratıklar olmadığını, böğürtlenleri, güvemleri, yemişkenleri, bilumum konserve çeşidini, ayaklarımızın nasırını, sırtımızdan çıkan terin bizi üşüttüğünü ve daha bir sürü "şeyi" bize öğreten hep buraları oldu. İşte ilk günlerimizden bir kaç görüntü...

Ümit, Erdem, Hakan, Mesut ve Selçuk; bir bayram günü yaptığımız 60 km'lik uzun yürüyüş sırasında... Oğuz, Hakan ve Ümit... bir mola anı, çantalara dikkat!Mesut, Oğuz, Mehmet, Hakan ve Ümit... bir kamp sabahı, yürüyüşe hazırlanırken.Hakan, Selçuk ve Ümit, Polonya malı bir çadırın önünde, bu küçük çadır dört kişiyi misafir etti o gece. Hakan ve Mıstık... Deniz kıyıısnda bir mağarada ben gitar ile serenad yaparken Mıstık odunları ateşliyor

Korudağları ve Saros Körfezini ne ben bitirebilirim anlatmakla ne de siz bitirebilirsiniz dinlemekle... eğer sualtı sporları ile uğraşıyorsanız zaten İbrice Limanını ve Saros Körfezini yeterince biliyorsunuz demektir, hafta sonları İstanbul'daki dalış kulüplerinin vazgeçilmez mekanıdır Saros...

Körfezin berraklığı İbrice'den bir görüntüİbrice LimanıDinamitle avlanan bir katil... Körfezin kendine özgü koyları ve dalyanları...

Saros Körfezinin güney kıyıları  Saros'un güneyindeki Çınarlı Limanı  Çınarlı Limanının üstten görünüşü

Korudağlar bölge insanı için hafta sonları piknik yapılan güzel bir mekandır; ama "insanımızın dokunduğu bir yerin temiz kalması mümkün değildir" gibi bir anlayış ülkemizin bu bölgesinde de geçerli, piknik alanları piknik kirliliği ile karşı karşıya... fakat her geçen gün bilinçlenme de artıyor, insanlar bölgelerine sahip çıkıyor ve onu koruyor, göçerlikten sıyrılmanın ilk meyvelerini buralarda görmek gelecek için umutlandırıyor insanı...

Korudağlar dendiğinde akla ilk Dokuzdere Göleti geliyor; değişik zamanlarını yaşadık bu göletin biz de; suyu azalıp inlediğini gördüğümüz gibi, tasfiye kanallarının suyu taşıyamadığı da oldu, bazen dondu gölet ve gidip ortasına bir kardan adam yaptık, bazen de üzerinden kalkan bir sis örtüsü ile merhaba dedi bize, onu da anlatmassam ilklerden birşey eksik kalır gibime geliyor, çok nazımızı çekti bizim Dokuzdere ve Korudağlar...

Göletin suyu çekilmiş hali... Bir çınarın içinde kaybolmak... Buz tutan gölün üzerinde, biraz korku, biraz heyecan... Göletin suları arasındna kalıp çürümüş bir ağaç Küçük bir hayvan sulama göleti

Kapanışı bir akşamüstü, günbatımından aldığım bir görüntü ile yapmak istiyorum; aslında içimden hiç kapatmak da geçmiyor ama ne yaparsınız...

Korudağlarda bir akşamüstü, günbatımı...

YOL TÜRKÜLERİ
...
Oturdum sırtın üstü
ne
Geçmiş günleri düşündüm
Askerdim, Adilhan köyündeydim;
Böyle bir akşamdı yine;
İçimde yine İstanbul hasreti,
Dalmış düşünmüştüm;
<< Bu dağlar Koru Dağları değil,
Bu köy Adilhan Köyü değil;
Ne şu değirmen Ferhat Ağanın,
Ne de bu türkü hazin;
Ne açım, ne susuz,
Ne de gurbet elde yalnız
Hele güneş bir çekilsin;
Gideceğim bir ahçı dükkanına
Bu akşam da orada içeceğim
Hele şu Haliç vapuru
İskeleye yanaşsın
Yolcular çıksın hele;
En güzel saati şimdi Eyüp'ün>>
Hadi yavrum, yolcu yolunda gerek
Nihayet göründü İbricik Köyü. (O.Veli)

Korudağ ve Saros Körfezi'nin Morfolojik Özellikleri

Saros hakkında bir yazı

İlkçağ'da Trakyalı Bir Ozan: Orpheus