sahinartan@yahoo.com
Anasayfa
Seçme
Tematik
Portre
Sörf Hatırası
Linkler
Beşeri Durumlar
Çizgili Roman
Cyberman-1 Haziran 2002
Gün yüzü tanımayan gazeteciler
Bundan dokuz yıl önce, daha o zamandan "marka" haline gelmiş bir spor yazarı ağabeyle bir televizyon programı için röportaj yapıyordum. Röportajın arasında soluk alırken, "Neden daha önce ..... gazetesinde yazdığınız gibi yazmıyorsunuz artık?" diye sormuştum.

O yazılar belki biraz fazla uzundu, ama her satırı espri, yaratıcılık ve zekâ doluydu. Benim sorumsa biraz fazla "direkt"ti galiba.

O da direkt bir karşılık verdi. Vakko'dan alışveriş edenlere satılacak malla, pazardan alışveriş edene satılacak malın farklı olması gerektiğini söyledi. Ona göre eski gazetesi Vakko'ydu, yeni gazetesi ise Perşembe Pazarı. "Alıcıya göre" yazma gerekliliğinden söz etti.

Çok acı bir geriye gidiş olarak düşünmüştüm bunu; ama belki biraz hak bile vermiştim. Oysa son yıllarda giderek daha iyi anlıyorum ki, önce kendini yaptığı işin kalitesi konusunda ikna etmeli insan. Ancak ondan sonra başkasına sunmalı.

"Böylesi daha çok tutuyor", "Reytinge bak sen" diye diye, birbirinin benzeri öyle bir içerikle tıkış tıkış doldu ki her yer. Tabii onların içinde kalitelisi var, kalitesizi var. Ama kaliteli olanlar bile, "okur adına ve okur için düşünme" adına, konunun seçiminde usluba kadar, okurun aslında hiç hak etmediği bir vasatlık, bir "uzlaşma" kodu içeren yazılar.

Son zamanlarda, Internet yayıncılığının da gücüyle, hem elektronik hem de basılı ortamda, "Vakko kalitesi"ni pazar müşterisine sunmaya çabalayan yayınlar çıkıyor. Hatta belki ekonomik kriz bunu olumlu etkiliyor. İnsanlar, "zaten işsizim" ya da "zaten üç kuruşa çalışıyorum" deyip "bari iyi bir şey yapayım" güdüsüyle "çizginin dışında" işlere imza atıyorlar.

"Tribün" gibi, "Post Express" gibi dergiler bunun örneklerinden. Tabii bu süreç, sözünü ettiğim insanlar açlıktan bilgisayar klavyelerini falan yediğinde, hayırlısıyla sona erecek.

Yürüyüş kararı
sayılacaak!
"Internet demokrasisi"