"Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın "Genel Gerekçe" bölümünde şöyle deniyor:
"İnsanlığın günümüzde yaşamakta olduğu bilgi toplumuna geçiş sürecinde yükseköğretim sisteminin başlıca ürünleri olan bilgi ve bilgili insan, ülke ekonomilerinin başlıca girdileri, rekabet gücünü belirleyen temel unsurlar ve toplumsal gelişmenin itici gücü olarak kabul edilmektedir... Üniversitelerimizin, gerek eğitim - öğretim ve gerekse araştırma - geliştirme faaliyetleri bakımından çağın gerektirdiği evrensel kalite düzeyine ulaşabilmeleri ve bilimsel, teknolojik ve sosyoekonomik gelişmelere göre kendilerini sürekli olarak yenileyebilmeleri için, yükseköğretimde sağlıklı bir rekabet ortamının tesis edilmesinde yarar vardır..."
Tasarı, doğrudan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanmış. Şimdi mecliste, ilgili komisyonda. Kanunlaşacağından şüphe yok gibi. Televizyonlarda, gazetelerde, "kanun çıktığında böyle böyle olacak" diye konuşuluyor.
Üniversitelerin "çağın gerektirdiği kalite düzeyine ulaşabilmeleri"ni amaçlayan kanun tasarısı, özellikle üniversitelere "mali özerklik" vaad edişiyle dikkat çekiyor. Burada da en hassas noktalardan biri, "öğrenci katkı payı" denilen harçlarla ilgili. Tasarı kanunlaşırsa, harçların belirlenmesinde top Bakanlar Kurulu'ndan YÖK'e ve üniversite yönetim kurullarına atılmış olacak. Tasarının medyada gündeme "paralı eğitime geçiş" tartışmalarıyla gelmesi bundan.
Tasarının dördüncü maddesinden okuyoruz:
".. öğrenci başına cari hizmet bütçe ödeneği, bütçe rakamları esas alınarak yükseköğretim programlarının nitelikleri, süreleri ve yükseköğretim kurumlarının özellikleri göz önünde tutulmak suretiyle Yükseköğretim Kurulu'nca farklı miktarlarda tespit edilebilir.
Ön lisans ve lisans düzeyindeki programlara kayıtlı Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrenciler tarafından yapılacak katkı payı ödemelerinin miktarları, Yükseköğretim Kurulu'nca tespit edilen öğrenci başına cari hizmet ödeneği miktarının yarısını geçmemek kaydıyla üniversite ve yüksek teknoloji enstitülerinin yönetim kurullarınca tespit edilir..."
Harçların miktarını belirleyen bu iki temel parametrenin belirlenmesi, şimdiye kadar (2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu ile) Bakanlar Kurulu'nun sorumluluğu ve yetkisindeydi. İşte bu yetki ve sorumluluk yakın bir gelecekte büyük ihtimalle YÖK ve üniversitelere geçecek. O zaman da, harç miktarları artmaya başlayacak. Görünen o.
4 - 4.5 kat artış
NTV kaynaklı bir haberde, YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün tasarıyla ilgili görüşlerine değinilmiş: "Gürüz, tasarının reform niteliğinde bir çalışma olduğunu görüşünde. Türkiye'de öğrencilerin eğitime katkısının dünya ortalamasının çok altında olduğunu kaydeden Gürüz, tasarıyla mevcut durumda ortalama 100 dolar düzeyinde olan harçların 400-450 dolara yükseleceğini belirtti. Gürüz, eleştirilerin aksine tasarının fakirlere eğitim imkânı yaratacağını savundu. Üniversitelerde artık 700 dolara profesör çalıştırmanın imkânsız olduğunu söyleyen YÖK Başkanı, 'Üniversiteler dayanma noktalarının sonuna geldi, kaliteli ve rekabet edebilir eğitim için mali özerklik zorunlu' dedi..."
Demek ilk aşamada harçların 4 - 4.5 kat artması öngörülüyor. Kanun tasarısı, "ödeme güçlüğü" içindeki öğrencilere kredi verilmesini de kapsıyor. Şöyle: "Ödeme güçlüğü içinde olduğu tespit edilen öğrencilere istekleri halinde katkı payı kredisi ve / veya öğretim kredisi verilir... Bakanlar Kurulu, katkı payı kredisi miktarlarını, yükseköğretim programlarına, öğretim kredisi miktarlarını ise coğrafi bölgelere göre farklı olarak belirlemeye yetkilidir... Kredi alan öğrencinin borcu, kredinin verildiği tarihten, krediyi geri ödemeye başladığı tarihe kadar geçen süre için kredi olarak verilen miktarlara, Devlet İstatistik Enstitüsünce açıklanan toptan eşya fiyatları endeksindeki artışlar uygulanarak hesaplanan miktarın ilave edilmesi suretiyle tespit edilir.."
Burada iki şey var: Birincisi, harç miktarlarının tesbiti işinde topu üniversitelere atan hükümet, kredilerin fakülte ve bölgelere göre tesbitinde yetkiyi kendinde tutuyor. İkincisi de, bu kredilerin daha sonra enflasyon oranında faizlerle tahsil edilmesi öngörülüyor. Hayata yeni atılmaya hazırlanan öğrencilerden!.
Şu anda ODTÜ'de öğrencilerden tahsil edilen harç miktarı, mühendislik öğrencileri için 180 milyon TL. YÖK başkanının sözünü ettiği oranda artış olursa, bugünün parasıyla 800 milyon TL cıvarına yükselebilir.
Boğaziçi Üniversitesi'nde de mühendislik öğrencilerinden 180 milyon TL alınıyor. Ekonomi ve İdari Bilimler öğrencilerinden 144 milyon TL, Yabancı Diller ve Simültane Çeviri öğrencilerinden ise 186 milyon TL alınıyor. Boğaziçi'nde "kayıt ücreti", 45 milyon TL.
Hacettepe Üniversitesi'nde Türkçe eğitimli Tıp Fakültesi öğrencileri 276 milyon, İngilizce öğretimli Tıp Fakültesi öğrencileri 552 milyon TL ödüyor. Türkçe eğitimli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencileri 144 milyon, İngilizce eğitimli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencileri 288 milyon TL ödüyor. Kemal Gürüz'ün öngördüğü artış olursa, İngilizce Tıp öğrencilerinin harçları 2.5 milyar TL düzeylerine gelebilir.
Yarın böyle rakamların önümüze gelmesi gayet olası ve o zaman, söz konusu kanun tasarısının "paralı eğitimin devlet üniversitelerine girmesi anlamına gelip gelmediği"ni tartışmak için bile çok geç kalmış olacağız.