sahinartan@yahoo.com
Anasayfa
Seçme
Tematik
Portre
Sörf Hatırası
Linkler
Beşeri Durumlar
Çizgili Roman
Cyberman-25 Mayıs 2002
Postmodernleştiremediklerimizden misiniz?
Postmodernleşmeyen Herşey postmodernleşiyor da, "vatandaşlık sorumluluğu" ve "gizli operasyonlar"a ne oluyor? Neden onlar da eskiye sünger çekmiyor, zamana gururla direnen antikalar gibi nöbette duruyor? Neyse ki Internet var, yoksa herşeyin ve hepimizin aynı yolu paylaştığını düşünecektim..
"Postmodern" diye bir sözcük var. Herkes bir şekilde kullanıyor. Oysa mesela edebiyat ve sanatta postmodernizm ya da kitle iletişimi ve şehirleşme bağlamlarında bir ideoloji olarak postmodernizm, çeşitli disiplinler altında incelenen ve tartışılan olgular. Bu girizgâh şunun için: Internet, hani bazılarına göre o - belirsiz - postmodernizmin "allahına" tezahürü ve hatta kendisi olarak yaftalanabilecek Internet, müthiş bir hafıza olması nedeniyle, aslında bugünle geçmişin hesaplaşmasında tanrı lütfu bir araç.

"Abi artık öyle bir bilgi bombardımanı altında yaşıyoruz ki.." ya da "Resmen paranoyaklaştık. Bu çağda çok normal ama.." veya "Teknoloji öyle gelişti ki.. İnsanlık artık.." geyikleri var ya.. Bu çağın son büyük icadı olup bilgi bombardımanını damardan yapan ve paranoyaklaşmanın hasına gebe şu Internet, durup şöyle bir aynaya bakma imkânını da gayet güzel sunuyor herkese.

Kronoloji açısından modern öncesi ile modern sonrası arasında hiçbir farka rastlanamayacak öyle ilginç şeyler bulmak mümkün ki. Yok, "acıkma hissi" ya da "paranın değeri" kadar genel şeylerden bahsetmiyorum. "Sivil savunma" dersem, hem süper çağdaş hem de gayet antika bir şeyin nasıl hiç özü değişmeden bugüne geldiğine iyi bir örnek teşkil edecek sanırım.

11 Eylül günü başlayan "en yeni" çağın nelere yol açtığına bak. Texas Tech Üniversitesi'nde, öğretim üyeleriyle öğrenciler, elbirliğiyle bir anti-terör ve güvenlik birimi oluşturdular. Birimin başkanlığını üstlenen Profesör Victoria Sutton, aynı üniversitede bir "Biyolojik Savaş" dersi açılmasına da ön ayak oldu. Anti-terör ve güvenlik biriminin misyonu, hem ağdalı hem de bir hayli dokunaklı kaleme alınmış:

"Yaşanan trajik olaylarla, özgürlüğün olanaklarından aldığımız zevke meydan okunmuş bulunuyor. Amerikan tarihinin bu noktasında kamu kuruluşları, miletin ve vatandaşlarının güvenliğine sağlayabilecekleri katkılar üzerine en ciddi biçimde kafa yormak zorundadır. Texas yüksek öğreniminin bir parçası olarak Texas Tech Üniversitesi Sistemi'nin, kaynaklarını ve faaliyetlerini gözden geçirme, vatandaşlarımızın evlerinde, işyerlerinde, eğlencede ya da seyahatte sağlığını ve güvenliğini teminde nasıl yardımcı olunabileceğini planlama sorumluluğu bulunmaktadır. Üniversitemiz, farklı alanlarda çalışan mükemmel yöneticileri, öğretmenleri ve öğrencileri ile ve eğitimi hizmetle bağdaştıran geleneğiyle, komşularına ve milletine çok şey verebilecek durumdadır."

Hatırlarım bugün gibi

Bu sivil savunma manifestosundan, Ağustos 2000'de Princeton University Press tarafından yayınlanmış bir kitaba dönüyorum. "Civil Defense Begins at Home: Militarization Meets Everyday Life in the Fifties" ("Sivil Savunma Evde Başlar: Militarizasyon Ellilerde Günlük Hayatla Buluşuyor") adlı kitabın yazarı, bir tarih doçenti. Adı, Laura McEnaney. Kitap, Japonya'yı atom bombalarıyla yerle bir ettikten birkaç yıl sonra, artık hasmının da sahip olduğu atom bombasına karşı sığınaklara inmeye hazırlanan Amerika'yla ilgili. Şimdi de üniversite basımevinin tanıtıcı sayfasından bir alıntı:

"Baba arka bahçede bombardımana karşı bir sığınak yaptı. Anne, hayatta kalma gereç ve malzemelerini bodruma stokladı. Çocuklar, okulda, sıraların altında siper alma antrenmanı yaptılar. Yeni A-bomb çağının aile yaşantısı işte böyleydi. Bu, sivil savunmaydı.. Laura McEnaney, bu provokatif toplumsal ve politik tarih çalışmasında, savaş sonrası sivil savunmanın cephedeki bahçeyi ("front lawn") nasıl cephe ilerisi ("front line") haline getirdiğini keşfedebilmek için bizi savunma planlamacılarının ve sıradan vatandaşların gizli dünyasına götürüyor. ABD dış politikasının merkezini oluşturan, atom silahına güven ("reliance on atomic weaponry"), günlük hayatın tamamını bir mantar bulutu içinde bırakmış. Amerikan vatandaşları şimdi yeni bir tür savaş hayal edebilme durumundalar. Kendilerinin hem savaşçı, hem de hedef olduğu bir savaş.."

50 yıl arayla yaşananlar arasındaki simetri çarpıcı. "Sivil savunma" ve sivil toplumun militarizasyonu açısından postmodern bir şeyden söz etmek mümkün değil.

Neden FBI, neden?

Bu kez İngiliz gazeteci George Monbiot'un 21 Mayıs 2002 tarihli Guardian makalesine dönüyorum. Monbiot, geçen sonbaharda ABD içindeki beş adrese şarbon bakterisi içeren zarfların gönderilmesinin ardından "en ufak bilgi ve ipucu kırıntısını bile değerlendireceğiz" diyen FBI'ın araştırmalarında hız kestiğinden söz ediyor. Aslı üstünde durduğu ve sorguladığı ise, FBI'ın soruşturma yöntemi.

Teröristler tarafından gönderilen zarflardan birinde, Senatör Tom Daschle'a gönderilen zarfta, bir gramda bir trilyon şarbon sporuna rastlanmış. Monbiot, böyle bir konsantrasyonu ancak bir avuç Amerikan devlet bilimadamının, çok gizli ve kontrol altında tutulan teknikleri kullanarak elde edebileceğini belirtiyor. Söz konusu zarftan çıkan şarbon sporları, 1981 yılında Texas'da hasta bir inekten elde edilen, "Ames" türü bakteriye aitmiş. Geçen aralık ayında Washington Post'da çıkan bir haberi de hatırlatıyor.

Haberde, teröristlerin kullandığı bakteri çeşitlerinin, Maryland Fort Detrick'deki (ABD) Amerikan Ordusu Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü'nde (USAMRIID) kültive edilen bir alt türden olduğuna dikkat çekiliyormuş. Monbiot, haberdeki bulgunun, iki hafta önce (test sonuçları Science dergisinde yayınlandıktan hemen sonra) teyit edildiğini yazıyor.

Monbiot'u okumaya devam ediyorum:

"Ames bakteri türü, USAMRIID tarafından ülke çapında 20 laboratuara dağıtılmıştı. Federation of American Scientists adlı kuruluşun biyolojik silahları izleme programını yöneten Barbara Hatch Rosenberg'e göre, Senatör Daschle'a gönderilen bakteriyi silah haline getirecek teçhizat ve uzmanlık, bu 20 laboratuardan sadece dördünde mevcut. Bu dört laboratuarın üçü devlete ait, biri ise sözleşmeli özel bir laboratuar. Laboratuarlarda güvenlik önlemleri çok sıkı olmasa bile, teröristlerin bu miktarda (10 gram cıvarında) bakteriyi çalmış olmaları ihtimal dışı. Laboratuardaki ekipmanı kullanarak bu miktarı üretmiş olmalılar..."

Federation of American Scientists'ten Rosenberg, uzman bilimadamlarının, belirli bir kişiyi (eski bir USAMRIID görevlisi bilimadamı) işaret ettiklerini bile söylemiş. Monbiot sonuçta, şüphelileri bir avuç insana indirebilecekken ülke çapında 500 bin bildiri dağıtıp Amerikan Mikrobiyoloji Odası'nın 40 bin üyesine mektup gönderen, teröristleri ihbar edene 2.5 milyon dolar ödül vaad eden FBI'ın soruşturma yöntemlerini esprili bir dille yerden yere vuruyor.

11 Eylül'den hemen sonra, Başkan George W. Bush, istihbarat servislerinin 25 yıllık "covert operation" (gizli operasyon, suikast yapma, vs.) yasağını kaldırmıştı. Monbiot'un şarbon soruşturmasıyla ilgili FBI eleştirisi, Amerikan istihbarat sistemi açısından "gizli operasyon" nosyonu ve pratiğinin hiç postmodernleşmediğini de hissettiriyor insana.

Yahoo'nun taboo'su
Ganimetler Sörf Hatırası'nda