Masonlugun Tarihi
Masonlugun tarihi üzerinde ciltler dolusu kitap yazanlar olmustur.
Bu tarihçe hem çok ayrintilidir, hem de hayli karmasiktir.
Sitemizde Masonlugun tarihi ile ilgili olmak üzere
sadece bir özet vermekle yetinecegiz.
Kimileri Masonlugun tarihini 18. yüzyilda baslatir. Bu durumda, dogrudan ve yalnizca Çagdas Masonluk göz önüne aliniyor ve Masonlugun bundan daha eski kaynaklari göz ardi ediliyor demektir.
"Masonluk" kavramini çok daha genis tutarak tarihçesini "Yapicilik Meslegi ve Sanati'nin Tarihi" ile bagdastiranlar da vardir. Bu tarih ise, kimine göre 13. yüzyilda, kimine göre ondan en az 2500 yil kadar daha önce baslar.
Masonlugun tarihine iliskin baska benimseyisler de görülür. Eger Masonluk "tüm insanlarin ve tüm toplumlarin baris ve mutlulugunun, gönenç ve esenliginin saglanmasini amaç edinmis bir kurum" olarak tanimlanirsa, bu kurumun tarihinin insanlarin ve toplumlarin baris ve mutlulugu, gönenç ve esenligi yitirmis olduklari bir dönemde basladigi söylenebilir. Bu durumda Masonlugun en az alti bin yillik bir geçmise sahip oldugu varsayilabilir.
Aslinda tüm bunlar, bir kurum olarak Masonluga kesin bir baslangiç tarihi biçilemeyecegini, "Masonluk" denilince bundan her ne anlasiliyorsa baslangiç tarihinin de buna göre alinabilecegini gösterir.
Masonlugu en genis anlaminda benimseyecek olursak, bu kurumun tarihini üç genel asamaya bölebiliriz:
1. Antik Çag ve öncesi: Bunu "Masonlugun Eski Kaynaklari'nin Dönemi" olarak nitelendirebiliriz. Masonlugun genel tarihi bakimindan bu dönemde hem spekülâtif nitelikli kaynaklar hem de yapicilik meslegi ve sanatinin tarihsel kökeni yer alir.
2. Orta Çag ve ertesi: Özellikle "Geleneksel Yapicilik Meslegi ve Sanati"ni içeren bu asamayi "Operatif Masonluk Dönemi" olarak aniyoruz. Bu dönemde, önceleri spekülâtif nitelikli kaynaklardan pek az söz edilebilir. Fakat sonralari spekülâtif ögeler Operatif Masonluga oranla daha agirlikli olmaya baslar.
3. 18. yüzyil ve sonrasi: Masonlugun çagimizdaki tanimini kazandigi bu son asamaya ise "Spükülâtif Masonluk Dönemi" adini veriyoruz.
SITEMIZIN BU BÖLÜMÜNDE YALNIZCA
SPEKÜLÂTIF MASONLUK DÖNEMINI INCELEYECEGIZ.
Fakat siz özel olarak Operatif Masonluk Dönemi'ne
ya da Masonlugun Eski Kaynaklari'na
iliskin bilgiler de edinmek isterseniz,
BIZE YAZIN.
Spekülâtif Masonlugun baslangicini da kesin bir tarihe baglama olanagi yoktur. Ancak "17. yüzyil ortalarindan 18. yüzyil baslarina kadar" diye bir dönemden söz edilebilir.
17. yüzyil ortalarinda, Avrupa'da yüzyillarca uygulanmis geleneksel yapicilik meslegi ve sanati (Operatif Masonluk) zayiflamaya yüz tutmustu. Bu meslek ve sanatin üyeleri Türkçe'de "özgür mason" anlamina gelen bir unvan ile anilirdi. Epeyce zamandan beri bu meslegin birimlerine (localara) yer yer meslek ve sanat ile hemen hemen hiçbir ilgisi olmayanlar da üye olarak aliniyor, bu kisilere "kabul edilmis mason" deniyordu.
Yapicilik meslegi artik gelenekselligini yitirmeye baslamisti. Çünkü meslegin üst asamasi olan mimarlik artik yüksek okullarda ögretilir olmustu. Okuldan yetisenlerin yapitlari çok daha sade bir görünümde olmakla birlikte, fakat çok daha kullanisli oluyor, çabuk bitiyor ve çok daha ucuza çikiyordu. Bu nedenle geleneksel meslek çekiciligini yitirmekteydi. Localar ekonomik sorunlar ile de karsilasiyor, is bulmakta güçlük çekiyordu. Dolayisiyla hemen hemen her Avrupa ülkesinde özgür masonlarin sayisi azaliyordu. Buna karsilik kabul edilmis masonlar giderek artiyordu.
Kabul edilmis masonlarin localardaki çalismalari salt spekülâtif (düsünsel) nitelikliydi. Gerek yapicilik (insaat) islerine gerekse üyesi olduklari locanin yönetimine karismazlardi. Sadece loca üyelerinin genel kültür bakimindan egitimine katkida bulunurlardi. Bu arada, kendi görüslerini, inanislarini, benimseyislerini, önceden üyesi olduklari bir baska kurum varsa bunun ilke ve geleneklerini localara getirmeye ugrasiyorlardi.
Operatif Masonluk'ta hiçbir zaman ve hiçbir yerde bir merkezî yönetim organi olusturulmamisti. Her loca kendi basina, bagimsiz olarak çalisirdi. Nitekim localarda spekülâtif çalismalar yapan kabul edilmis masonlarin etkinlikleri de bir bütünlük içinde degildi. Hatta aralarinda iletisim bile kurulmamisti.
O tarihlerde henüz hiçbir Avrupa ülkesinde halk kurumlarinin olusmasina izin yoktu. 18. yüzyil baslarinda Ingiltere'deki kabul edilmis masonlar, yapicilik meslegi ve sanatinin iyice zayiflamasindan yararlanmayi düsündüler. 1717 yilinda, Londra'da kabul edilmis masonlarin çogunlukta oldugu dört locayi bir araya getirerek, federatif bir düzende birlesme karari aldilar. Kurulan örgüte Londra Büyük Locasi adi verildi.
Bu olay, tarihte Spekülâtif Masonlugun kurulusu olarak kabul edilir.
Operatif Masonluk döneminde her loca bagimsiz olarak çalisirdi ama tüm localarin ortaklasa benimsemekte oldugu geleneksel yasalar vardi. Londra Büyük Locasi kurulduktan sonra, bu yeni örgütün çatisi altinda Masonlugun Yasalari yeni bastan düzenlendi. Bundan kisa bir süre sonra da Londra Büyük Locasi adini degistirdi; Ingiltere Büyük Locasi adini aldi.
"Masonlugun Yasalari" olarak anilan kurumsal kurallar, hiçbir ülkenin ulusal yasalarina aykiri ya da ulusal yasalara oranla öncelikli degildir. Masonlugun yasalari, yalnizca mason localarinin çalismalarini düzenleyen, çogunlukla mesleki nitelik tasiyan, bir bölümü de masonlari töresel yükümlülüklere baglayan tüzüklerdir.
Spekülâtif Masonluk kurulur kurulmaz, Operatif Masonluk döneminden kalma geleneklerin ve yöntemlerin hiç degistirilmeksizin uygulanmasini isteyenler ile çagdaslasmadan yana olanlar arasinda uyusmazliklar çikti. Bu arada çagdas Masonluk Kita Avrupasi'na da geçmis, yayginlasmaya baslamisti. Fakat yakin gelecekte kendi içinde bölünmeye ugrayacagi belliydi.
Spekülâtif Masonluk Ingiltere'de ilk kez örgütlenirken Operatif Masonluk ile iç içe olmasi öngörülmüstü. Bu nedenle de ögretim kapsami hayli sinirli bir düzeyde tutulmustu. Kita Avrupasi'nda kurulan yeni localar ise Operatif Masonluk ile ilgilenmiyorlardi. Bu bakimdan Spekülâtif Masonluk Ingiltere ile Kita Avrupasi'nda birbirinden farkli özellikler tasiyordu.
Kisa bir süre sonra, masonlar arasinda çagin yazarlarinin, düsünürlerinin ve bilim adamlarinin giderek artisiyla birlikte, Spekülâtif Masonlugun kuruldugu siralarda olusturulmus bulunan ögretiminin yetersiz görülmesine baslandi.
Bati dünyasinin tarihte "Aydinlanma Çagi" olarak anilan döneme girmeye hazirlandigi 18. yüzyil ortalarinda, firsatini bulan ve çevresinde birkaç yandasi olan her mason bu kurumu kendi benimseyisleri ya da egilimleri dogrultusuna çekmek istiyordu. Bu kisilerden çogu, Masonluk'taki standart üç dereceyi (çirak, kalfa ve üstat dereceleri) yetersiz buluyor, bunlarin üzerine kendi görüslerine uygun olarak birtakim "yüksek dereceler" ekliyordu.
Bunun sonucunda Masonluk'ta birbirinden farkli çok sayida çalisma sistemi ve yöntemi olustu. Bunlarin her biri ayri bir "rit" olarak anildi. Tarih boyunca kurulmus olan mason ritlerinin toplam sayisinin alti yüzü astigi söylenir. Bunlardan çogu yeterince yanyginlasamadi. Digerleri de ya önceleri gördügü ilgiyi yitirip ortadan kalkti ya da degisime ugradi. Aralarinda birlesen mason ritleri de oldu. Günümüze ancak on kadar mason riti gelebildi.
Bu noktada, biraz geriye dönmek, Masonlugun tarihindeki önemli bir olgudan söz etmek gerekiyor.
Masonlugun 18. yüzyilin ilk yarisindaki gelisimi sirasindaki önemli etkenlerden biri, 1688 yilinda Ingiltere tahtindan düsürülerek yurt disina kaçmak zorunda birakilmis olan Iskoç asilli Stuart Hanedani'nin durumuydu. Stuart yandaslari Fransa'da toplanmis, birçok spekülâtif mason locasi kurmuslardi. Böylelikle Spekülâtif Masonluk'ta Iskoç Masonlugu olarak anilan sistem dogmustu. Bu sistemin en önemli özelliklerinden biri, "yüksek dereceler"e geleneksel üç dereceden daha çok deger verilisi, geleneksel üç derecede çalisan localardan olusan "büyük loca"nin disinda bir de "yüksek dereceler otoritesi" kurulmasiydi. Dolayisiyla Iskoç Masonlugu, böyle bir örgütlenmeye kesinlikle karsi olan Ingiliz Masonlugu ile zitlasiyordu.
Stuart hanedaninin politik emelleri daha 18. yüzyilin yarisina varilmadan suya düstü. Bundan böyle Iskoç Masonlugu'nu benimseyen localar da politikanin etkisinden siyrildilar. Fakat, Fransa'da kurulmus olan Iskoç Masonlugu artik Avrupa'nin hemen hemen her yerinde benimsenmis, Amerika kitasina bile uzanmisti. Ayni siralarda kendi içindeki uyusmazligi gideremeyen Ingiliz Masonlugu ise ikiye bölünmüstü.
18. yüzyilin ikinci yarisinda Fransa'daki masonlar Iskoç Masonlugu'nu kendi anlayislarina göre önemli bir degisime ugrattilar. Özgürlükçü, kesinlikle laik ve insanci (hümanist) nitelikli bir Masonluk anlayisi gelistirdiler. Buna da Fransiz Masonlugu adi verildi. Fransiz Masonlugu'nun en önemli özelliklerinden biri de, birkaç mason ritini birden ayni çati altinda toplamasiydi.
Genel tarihte oldugu gibi Masonlugun tarihinde de önemli bir yer tutmus olan Prusya Krali Büyük Frederik Iskoç Masonlugu'nu derleyip toplamaya giristi. Büyük Frederik'in buyrugu üzerine kurulan mason ritine Eski ve Kabul Edilmis Iskoç Riti adi verildi. Sonradan bu rit, dünyadaki en yaygin mason ritlerinden biri oldu.
Derken Büyük Fransiz Devrimi patlak verdi. Devrim öncesinde kimileri kralci, kimileri cumhuriyetçi olan masonlar localarinda birbirlerine girmisti. Bunun sonucunda Fransa'daki tüm mason localari kapandi. Fransiz masonlarin son büyük üstadi olan Orléans Dükü de giyotin ile idam edilenler arasindaydi. Bu devrim yalnizca Fransa'da degil, Kita Avrupasi'nin diger birçok ülkesinde de mason localarin durgun bir döneme girmelerine neden olmustu.
Ancak 19. yüzyil baslarinda Kita Avrupasi'nda yeniden toparlanan mason localari bu kez daha hizli bir gelisime yöneldi. Ingiltere tahti kendi ülkesindeki Masonluga el koydu ve Ingiliz Masonlugu Ingiltere Birlesik Büyük Locasi adi altinda bütünlesmeyi sagladi. Ayni zamanda büyük üstat olan Büyük Britanya krali, mason localarini Ingiltere'nin uluslararasi ekonomik politikasini yürütmede yararli bir araç olarak kullanmaya giristi. Basta Amerika Birlesik Devletleri'ndeki büyük localar olmak üzere, birçok ülkedeki mason örgütleri Ingiltere Birlesik Büyük Locasi'ni destekleyince Anglosakson Masonlugu olustu.
19. yüzyilin ortalarinda çesitli ritlerin Masonluk'ta ortaya çikardigi çekismeler duruldu. Anglosakson Masonlugu, Iskoç Masonlugu ve Fransiz Masonlugu ayri ayri kendi yollarini tuttu. Artik Masonlugun evrensel amaçlari, ilkeleri ve ögretim kapsami hemen hemen belirginlesmisti. Sadece yöntemler arasinda birtakim farklar vardi. Bunlar da ancak birer ayrinti olarak nitelendirilebilirdi. Fakat, Masonluk'ta öteden beri çözümlenememis olan "din ve inanç" konusu ile "örgütlenme yöntemi" konusunu bir sonuca baglamak gerekiyordu.
Bu konuda Fransiz Masonlugu bir atilim göstererek "din ve inanç" konusunun Masonlugun ilgi alani disinda tutulmasi gerektigini, Masonlugun ögretimi kapsaminda herhangi bir dinsel inanç çagrisimi yaratabilecek hiçbir öge bulunmamasi gerektigini ileri sürdü. Tüzüklerini ve Fransa'daki localarda kullanilan ritüelleri de buna göre degistirdi. Bunun üzerine, Ingiltere Birlesik Büyük Locasi basta olmak üzere Anglosakson Masonlugu toplulugunu olusturan büyük localar, Fransiz Masonlugu sistemini uygulamakta olan mason örgütlerini, masonik bakimdan "düzensiz" hatta "Masonluga zararli" olarak ilân etti. Böylece Masonlugun tarihinde, dünya çapinda yaygin bir bölünme dogdu. Anglosakson Masonlugu toplulugunda yer alan büyük localar, bundan böyle Ingiltere Birlesik Büyük Locasi tarafindan düzenli olarak taninmayan mason örgütleriyle iliskilerini kesti.
19. yüzyil sonlarina dogru Fransa'dan baslayarak birçok ülkede kadinlarin da Masonluga kabul edilmelerine baslandi. Sonradan, yalnizca kadinlarin üye olabildikleri localarin yani sira, erkeklerin ve kadinlarin bir arada üye olarak alindiklari "karma localar" ve bunlarin olusturdugu büyük localar kuruldu.
Masonluk 20. yüzyila dünya çapinda kesinlikle ikiye bölünmüs olarak girdi. Bir yanda Masonlugun eski geleneklerini oldugu gibi korumak gerektigini savunan "tutucu" nitelikli kanat yer aliyordu. Anglosakson Masonlugu bu kanadin en büyük bölümünü olusturuyordu. Diger yanda ise sürekli olarak çagdaslasmayi öngören liberal mason örgütleri bulunuyordu.
Birinci Dünya Savasi, özellikle Avrupa'daki mason örgütlerini çok yipratti. Savas ertesinde olusan komünist ülkeler blokunda bütün mason örgütleri kapatildi. Avrupa'daki bazi büyük localar, 1921 yilinda bir araya gelerek "Uluslararasi Masonluk Birligi" adini tasiyan bir örgüt kurdu. Böyle bir örgütlenmeyi "masonik gelenek ve yöntemlere aykiri" olarak niteleyen Ingiltere Birlesik Büyük Locasi, bu örgütü parçalayabilmek için elinden geleni yapti.
Ikinci Dünya Savasi da Avrupa'daki mason örgütlerini hayli yipratti. Zaten Fasizm Italya ve Ispanya'da mason örgütlerini ortadan kaldirmisti. Buna bir de Almanya'da Nazizm eklendi. Çogunlugu Avrupa'daki büyük localardan olusan Uluslararasi Masonluk Birligi pek zayifladi ve 1950 yilinda dagildi.
1961 yilinda ise, asli Fransizca olan adinin uzunlugu nedeniyle bas harfleri alinip kisaca CLIPSAS olarak anilan bir diger uluslararasi mason örgütü kuruldu. Tutumlarinda Liberal Masonluk ilkelerini benimsemis olan büyük localardan çogu bu yeni örgüte üye oldu. Dünya yüzündeki mason örgütlerinin büyük çogunlugu ise Anglosakson Masonlugu toplulugu içinde yer almakta oldugu için, bu kez Ingiltere Birlesik Büyük Locasi bu yeni uluslararasi örgüt ile pek ugrasmadi.
Günümüzde Masonlugun dünya yüzündeki en büyük kitlesel gücü Amerika Birlesik Devletleri'ndedir. Bu ülkenin her eyaletinde ayri bir büyük loca kurulmustur. Tüm ülkede dört binden çok loca, iiki buçuk milyon kadar mason vardir.
Günümüzde Ingiltere Birlesik Büyük Locasi, dünyanin en büyük mason örgütü olma niteligini sürdürmektedir. Bu büyük locaya bagli localarin sayisi 8500, üyelerinin sayisi ise 650 bin dolayindadir. Iskoç Masonlugu ile hiçbir ilgisi olmayan Iskoçya Büyük Locasi'nin ise 1200 kadar locasi ve 300 bin dolayinda üyesi vardir.
Masonluk'taki örgütlenme tarzlari bakimindan Avustralya ve Kanada, Amerika Birlesik Devletleri'ne benzer. Bu ülkelerin de her eyaletinde ayri bir büyük loca kurulmustur. Kanada'da toplam 1500 kadar loca ve 180 bin dolayinda mason vardir. Avustralya'da ise, Yeni Zelanda ile birlikte 2800 kadar loca ve 200 bin dolayinda mason bulunmaktadir.
Fransa'daki masonik etkinlikler Ingiltere'ye oranla çok daha yogun olmakla birlikte, Fransiz Masonlugu kitlesel gücü bakimindan Anglosakson Masonlugu ile bas edebilecek boyutta degildir. Günümüzde Fransa'da sekiz ayri büyük loca vardir; bunlardan biri Anglosakson Masonlugu toplulugu içinde yer alir. Bu ülkedeki localarin toplam sayisi 2500, masonlarin toplam sayisi ise 200 bin dolayindadir.
Bugün için, yukarida sayilmis olanlarin disinda 100 binden fazla masonun bulundugu baska bir ülke yoktur. Brezilya'da 20'den çok mason örgütü vardir; ama masonlarin toplam sayisi ancak 80 bin kadardir. Almanya'da Masonluk yeni yeni kendini toparlamakta oldugundan, bu ülkede ancak 800 dolayinda loca ve 45 bin kadar masonun varligindan söz edilebilmektedir.
Burada saymamis oldugumuz diger ülkelerden her birindeki masonlarin sayisi ise pek ender olarak 20 binin üzerine çikar. Dünya'daki masonlarin toplam sayisinin 6 Milyon kadar oldugu söylenmektedir.
Masonlugun Tarihi
Masonlugun tarihi üzerinde ciltler dolusu kitap yazanlar olmustur.
Bu tarihçe hem çok ayrintilidir, hem de hayli karmasiktir.
Sitemizde Masonlugun tarihi ile ilgili olmak üzere
sadece bir özet vermekle yetinecegiz.
Kimileri Masonlugun tarihini 18. yüzyilda baslatir. Bu durumda, dogrudan ve yalnizca Çagdas Masonluk göz önüne aliniyor ve Masonlugun bundan daha eski kaynaklari göz ardi ediliyor demektir.
"Masonluk" kavramini çok daha genis tutarak tarihçesini "Yapicilik Meslegi ve Sanati'nin Tarihi" ile bagdastiranlar da vardir. Bu tarih ise, kimine göre 13. yüzyilda, kimine göre ondan en az 2500 yil kadar daha önce baslar.
Masonlugun tarihine iliskin baska benimseyisler de görülür. Eger Masonluk "tüm insanlarin ve tüm toplumlarin baris ve mutlulugunun, gönenç ve esenliginin saglanmasini amaç edinmis bir kurum" olarak tanimlanirsa, bu kurumun tarihinin insanlarin ve toplumlarin baris ve mutlulugu, gönenç ve esenligi yitirmis olduklari bir dönemde basladigi söylenebilir. Bu durumda Masonlugun en az alti bin yillik bir geçmise sahip oldugu varsayilabilir.
Aslinda tüm bunlar, bir kurum olarak Masonluga kesin bir baslangiç tarihi biçilemeyecegini, "Masonluk" denilince bundan her ne anlasiliyorsa baslangiç tarihinin de buna göre alinabilecegini gösterir.
Masonlugu en genis anlaminda benimseyecek olursak, bu kurumun tarihini üç genel asamaya bölebiliriz:
1. Antik Çag ve öncesi: Bunu "Masonlugun Eski Kaynaklari'nin Dönemi" olarak nitelendirebiliriz. Masonlugun genel tarihi bakimindan bu dönemde hem spekülâtif nitelikli kaynaklar hem de yapicilik meslegi ve sanatinin tarihsel kökeni yer alir.
2. Orta Çag ve ertesi: Özellikle "Geleneksel Yapicilik Meslegi ve Sanati"ni içeren bu asamayi "Operatif Masonluk Dönemi" olarak aniyoruz. Bu dönemde, önceleri spekülâtif nitelikli kaynaklardan pek az söz edilebilir. Fakat sonralari spekülâtif ögeler Operatif Masonluga oranla daha agirlikli olmaya baslar.
3. 18. yüzyil ve sonrasi: Masonlugun çagimizdaki tanimini kazandigi bu son asamaya ise "Spükülâtif Masonluk Dönemi" adini veriyoruz.
Spekülâtif Masonlugun baslangicini da kesin bir tarihe baglama olanagi yoktur. Ancak "17. yüzyil ortalarindan 18. yüzyil baslarina kadar" diye bir dönemden söz edilebilir.
17. yüzyil ortalarinda, Avrupa'da yüzyillarca uygulanmis geleneksel yapicilik meslegi ve sanati (Operatif Masonluk) zayiflamaya yüz tutmustu. Bu meslek ve sanatin üyeleri Türkçe'de "özgür mason" anlamina gelen bir unvan ile anilirdi. Epeyce zamandan beri bu meslegin birimlerine (localara) yer yer meslek ve sanat ile hemen hemen hiçbir ilgisi olmayanlar da üye olarak aliniyor, bu kisilere "kabul edilmis mason" deniyordu.
Yapicilik meslegi artik gelenekselligini yitirmeye baslamisti. Çünkü meslegin üst asamasi olan mimarlik artik yüksek okullarda ögretilir olmustu. Okuldan yetisenlerin yapitlari çok daha sade bir görünümde olmakla birlikte, fakat çok daha kullanisli oluyor, çabuk bitiyor ve çok daha ucuza çikiyordu. Bu nedenle geleneksel meslek çekiciligini yitirmekteydi. Localar ekonomik sorunlar ile de karsilasiyor, is bulmakta güçlük çekiyordu. Dolayisiyla hemen hemen her Avrupa ülkesinde özgür masonlarin sayisi azaliyordu. Buna karsilik kabul edilmis masonlar giderek artiyordu.
Kabul edilmis masonlarin localardaki çalismalari salt spekülâtif (düsünsel) nitelikliydi. Gerek yapicilik (insaat) islerine gerekse üyesi olduklari locanin yönetimine karismazlardi. Sadece loca üyelerinin genel kültür bakimindan egitimine katkida bulunurlardi. Bu arada, kendi görüslerini, inanislarini, benimseyislerini, önceden üyesi olduklari bir baska kurum varsa bunun ilke ve geleneklerini localara getirmeye ugrasiyorlardi.
Operatif Masonluk'ta hiçbir zaman ve hiçbir yerde bir merkezî yönetim organi olusturulmamisti. Her loca kendi basina, bagimsiz olarak çalisirdi. Nitekim localarda spekülâtif çalismalar yapan kabul edilmis masonlarin etkinlikleri de bir bütünlük içinde degildi. Hatta aralarinda iletisim bile kurulmamisti.
O tarihlerde henüz hiçbir Avrupa ülkesinde halk kurumlarinin olusmasina izin yoktu. 18. yüzyil baslarinda Ingiltere'deki kabul edilmis masonlar, yapicilik meslegi ve sanatinin iyice zayiflamasindan yararlanmayi düsündüler. 1717 yilinda, Londra'da kabul edilmis masonlarin çogunlukta oldugu dört locayi bir araya getirerek, federatif bir düzende birlesme karari aldilar. Kurulan örgüte Londra Büyük Locasi adi verildi.
Bu olay, tarihte Spekülâtif Masonlugun kurulusu olarak kabul edilir.
Operatif Masonluk döneminde her loca bagimsiz olarak çalisirdi ama tüm localarin ortaklasa benimsemekte oldugu geleneksel yasalar vardi. Londra Büyük Locasi kurulduktan sonra, bu yeni örgütün çatisi altinda Masonlugun Yasalari yeni bastan düzenlendi. Bundan kisa bir süre sonra da Londra Büyük Locasi adini degistirdi; Ingiltere Büyük Locasi adini aldi.
"Masonlugun Yasalari" olarak anilan kurumsal kurallar, hiçbir ülkenin ulusal yasalarina aykiri ya da ulusal yasalara oranla öncelikli degildir. Masonlugun yasalari, yalnizca mason localarinin çalismalarini düzenleyen, çogunlukla mesleki nitelik tasiyan, bir bölümü de masonlari töresel yükümlülüklere baglayan tüzüklerdir.
Spekülâtif Masonluk kurulur kurulmaz, Operatif Masonluk döneminden kalma geleneklerin ve yöntemlerin hiç degistirilmeksizin uygulanmasini isteyenler ile çagdaslasmadan yana olanlar arasinda uyusmazliklar çikti. Bu arada çagdas Masonluk Kita Avrupasi'na da geçmis, yayginlasmaya baslamisti. Fakat yakin gelecekte kendi içinde bölünmeye ugrayacagi belliydi.
Spekülâtif Masonluk Ingiltere'de ilk kez örgütlenirken Operatif Masonluk ile iç içe olmasi öngörülmüstü. Bu nedenle de ögretim kapsami hayli sinirli bir düzeyde tutulmustu. Kita Avrupasi'nda kurulan yeni localar ise Operatif Masonluk ile ilgilenmiyorlardi. Bu bakimdan Spekülâtif Masonluk Ingiltere ile Kita Avrupasi'nda birbirinden farkli özellikler tasiyordu.
Kisa bir süre sonra, masonlar arasinda çagin yazarlarinin, düsünürlerinin ve bilim adamlarinin giderek artisiyla birlikte, Spekülâtif Masonlugun kuruldugu siralarda olusturulmus bulunan ögretiminin yetersiz görülmesine baslandi.
Bati dünyasinin tarihte "Aydinlanma Çagi" olarak anilan döneme girmeye hazirlandigi 18. yüzyil ortalarinda, firsatini bulan ve çevresinde birkaç yandasi olan her mason bu kurumu kendi benimseyisleri ya da egilimleri dogrultusuna çekmek istiyordu. Bu kisilerden çogu, Masonluk'taki standart üç dereceyi (çirak, kalfa ve üstat dereceleri) yetersiz buluyor, bunlarin üzerine kendi görüslerine uygun olarak birtakim "yüksek dereceler" ekliyordu.
Bunun sonucunda Masonluk'ta birbirinden farkli çok sayida çalisma sistemi ve yöntemi olustu. Bunlarin her biri ayri bir "rit" olarak anildi. Tarih boyunca kurulmus olan mason ritlerinin toplam sayisinin alti yüzü astigi söylenir. Bunlardan çogu yeterince yanyginlasamadi. Digerleri de ya önceleri gördügü ilgiyi yitirip ortadan kalkti ya da degisime ugradi. Aralarinda birlesen mason ritleri de oldu. Günümüze ancak on kadar mason riti gelebildi.
Bu noktada, biraz geriye dönmek, Masonlugun tarihindeki önemli bir olgudan söz etmek gerekiyor.
Masonlugun 18. yüzyilin ilk yarisindaki gelisimi sirasindaki önemli etkenlerden biri, 1688 yilinda Ingiltere tahtindan düsürülerek yurt disina kaçmak zorunda birakilmis olan Iskoç asilli Stuart Hanedani'nin durumuydu. Stuart yandaslari Fransa'da toplanmis, birçok spekülâtif mason locasi kurmuslardi. Böylelikle Spekülâtif Masonluk'ta Iskoç Masonlugu olarak anilan sistem dogmustu. Bu sistemin en önemli özelliklerinden biri, "yüksek dereceler"e geleneksel üç dereceden daha çok deger verilisi, geleneksel üç derecede çalisan localardan olusan "büyük loca"nin disinda bir de "yüksek dereceler otoritesi" kurulmasiydi. Dolayisiyla Iskoç Masonlugu, böyle bir örgütlenmeye kesinlikle karsi olan Ingiliz Masonlugu ile zitlasiyordu.
Stuart hanedaninin politik emelleri daha 18. yüzyilin yarisina varilmadan suya düstü. Bundan böyle Iskoç Masonlugu'nu benimseyen localar da politikanin etkisinden siyrildilar. Fakat, Fransa'da kurulmus olan Iskoç Masonlugu artik Avrupa'nin hemen hemen her yerinde benimsenmis, Amerika kitasina bile uzanmisti. Ayni siralarda kendi içindeki uyusmazligi gideremeyen Ingiliz Masonlugu ise ikiye bölünmüstü.
18. yüzyilin ikinci yarisinda Fransa'daki masonlar Iskoç Masonlugu'nu kendi anlayislarina göre önemli bir degisime ugrattilar. Özgürlükçü, kesinlikle laik ve insanci (hümanist) nitelikli bir Masonluk anlayisi gelistirdiler. Buna da Fransiz Masonlugu adi verildi. Fransiz Masonlugu'nun en önemli özelliklerinden biri de, birkaç mason ritini birden ayni çati altinda toplamasiydi.
Genel tarihte oldugu gibi Masonlugun tarihinde de önemli bir yer tutmus olan Prusya Krali Büyük Frederik Iskoç Masonlugu'nu derleyip toplamaya giristi. Büyük Frederik'in buyrugu üzerine kurulan mason ritine Eski ve Kabul Edilmis Iskoç Riti adi verildi. Sonradan bu rit, dünyadaki en yaygin mason ritlerinden biri oldu.
Derken Büyük Fransiz Devrimi patlak verdi. Devrim öncesinde kimileri kralci, kimileri cumhuriyetçi olan masonlar localarinda birbirlerine girmisti. Bunun sonucunda Fransa'daki tüm mason localari kapandi. Fransiz masonlarin son büyük üstadi olan Orléans Dükü de giyotin ile idam edilenler arasindaydi. Bu devrim yalnizca Fransa'da degil, Kita Avrupasi'nin diger birçok ülkesinde de mason localarin durgun bir döneme girmelerine neden olmustu.
Ancak 19. yüzyil baslarinda Kita Avrupasi'nda yeniden toparlanan mason localari bu kez daha hizli bir gelisime yöneldi. Ingiltere tahti kendi ülkesindeki Masonluga el koydu ve Ingiliz Masonlugu Ingiltere Birlesik Büyük Locasi adi altinda bütünlesmeyi sagladi. Ayni zamanda büyük üstat olan Büyük Britanya krali, mason localarini Ingiltere'nin uluslararasi ekonomik politikasini yürütmede yararli bir araç olarak kullanmaya giristi. Basta Amerika Birlesik Devletleri'ndeki büyük localar olmak üzere, birçok ülkedeki mason örgütleri Ingiltere Birlesik Büyük Locasi'ni destekleyince Anglosakson Masonlugu olustu.
19. yüzyilin ortalarinda çesitli ritlerin Masonluk'ta ortaya çikardigi çekismeler duruldu. Anglosakson Masonlugu, Iskoç Masonlugu ve Fransiz Masonlugu ayri ayri kendi yollarini tuttu. Artik Masonlugun evrensel amaçlari, ilkeleri ve ögretim kapsami hemen hemen belirginlesmisti. Sadece yöntemler arasinda birtakim farklar vardi. Bunlar da ancak birer ayrinti olarak nitelendirilebilirdi. Fakat, Masonluk'ta öteden beri çözümlenememis olan "din ve inanç" konusu ile "örgütlenme yöntemi" konusunu bir sonuca baglamak gerekiyordu.
Bu konuda Fransiz Masonlugu bir atilim göstererek "din ve inanç" konusunun Masonlugun ilgi alani disinda tutulmasi gerektigini, Masonlugun ögretimi kapsaminda herhangi bir dinsel inanç çagrisimi yaratabilecek hiçbir öge bulunmamasi gerektigini ileri sürdü. Tüzüklerini ve Fransa'daki localarda kullanilan ritüelleri de buna göre degistirdi. Bunun üzerine, Ingiltere Birlesik Büyük Locasi basta olmak üzere Anglosakson Masonlugu toplulugunu olusturan büyük localar, Fransiz Masonlugu sistemini uygulamakta olan mason örgütlerini, masonik bakimdan "düzensiz" hatta "Masonluga zararli" olarak ilân etti. Böylece Masonlugun tarihinde, dünya çapinda yaygin bir bölünme dogdu. Anglosakson Masonlugu toplulugunda yer alan büyük localar, bundan böyle Ingiltere Birlesik Büyük Locasi tarafindan düzenli olarak taninmayan mason örgütleriyle iliskilerini kesti.
19. yüzyil sonlarina dogru Fransa'dan baslayarak birçok ülkede kadinlarin da Masonluga kabul edilmelerine baslandi. Sonradan, yalnizca kadinlarin üye olabildikleri localarin yani sira, erkeklerin ve kadinlarin bir arada üye olarak alindiklari "karma localar" ve bunlarin olusturdugu büyük localar kuruldu.
Masonluk 20. yüzyila dünya çapinda kesinlikle ikiye bölünmüs olarak girdi. Bir yanda Masonlugun eski geleneklerini oldugu gibi korumak gerektigini savunan "tutucu" nitelikli kanat yer aliyordu. Anglosakson Masonlugu bu kanadin en büyük bölümünü olusturuyordu. Diger yanda ise sürekli olarak çagdaslasmayi öngören liberal mason örgütleri bulunuyordu.
Birinci Dünya Savasi, özellikle Avrupa'daki mason örgütlerini çok yipratti. Savas ertesinde olusan komünist ülkeler blokunda bütün mason örgütleri kapatildi. Avrupa'daki bazi büyük localar, 1921 yilinda bir araya gelerek "Uluslararasi Masonluk Birligi" adini tasiyan bir örgüt kurdu. Böyle bir örgütlenmeyi "masonik gelenek ve yöntemlere aykiri" olarak niteleyen Ingiltere Birlesik Büyük Locasi, bu örgütü parçalayabilmek için elinden geleni yapti.
Ikinci Dünya Savasi da Avrupa'daki mason örgütlerini hayli yipratti. Zaten Fasizm Italya ve Ispanya'da mason örgütlerini ortadan kaldirmisti. Buna bir de Almanya'da Nazizm eklendi. Çogunlugu Avrupa'daki büyük localardan olusan Uluslararasi Masonluk Birligi pek zayifladi ve 1950 yilinda dagildi.
1961 yilinda ise, asli Fransizca olan adinin uzunlugu nedeniyle bas harfleri alinip kisaca CLIPSAS olarak anilan bir diger uluslararasi mason örgütü kuruldu. Tutumlarinda Liberal Masonluk ilkelerini benimsemis olan büyük localardan çogu bu yeni örgüte üye oldu. Dünya yüzündeki mason örgütlerinin büyük çogunlugu ise Anglosakson Masonlugu toplulugu içinde yer almakta oldugu için, bu kez Ingiltere Birlesik Büyük Locasi bu yeni uluslararasi örgüt ile pek ugrasmadi.
Günümüzde Masonlugun dünya yüzündeki en büyük kitlesel gücü Amerika Birlesik Devletleri'ndedir. Bu ülkenin her eyaletinde ayri bir büyük loca kurulmustur. Tüm ülkede dört binden çok loca, iiki buçuk milyon kadar mason vardir.
Günümüzde Ingiltere Birlesik Büyük Locasi, dünyanin en büyük mason örgütü olma niteligini sürdürmektedir. Bu büyük locaya bagli localarin sayisi 8500, üyelerinin sayisi ise 650 bin dolayindadir. Iskoç Masonlugu ile hiçbir ilgisi olmayan Iskoçya Büyük Locasi'nin ise 1200 kadar locasi ve 300 bin dolayinda üyesi vardir.
Masonluk'taki örgütlenme tarzlari bakimindan Avustralya ve Kanada, Amerika Birlesik Devletleri'ne benzer. Bu ülkelerin de her eyaletinde ayri bir büyük loca kurulmustur. Kanada'da toplam 1500 kadar loca ve 180 bin dolayinda mason vardir. Avustralya'da ise, Yeni Zelanda ile birlikte 2800 kadar loca ve 200 bin dolayinda mason bulunmaktadir.
Fransa'daki masonik etkinlikler Ingiltere'ye oranla çok daha yogun olmakla birlikte, Fransiz Masonlugu kitlesel gücü bakimindan Anglosakson Masonlugu ile bas edebilecek boyutta degildir. Günümüzde Fransa'da sekiz ayri büyük loca vardir; bunlardan biri Anglosakson Masonlugu toplulugu içinde yer alir. Bu ülkedeki localarin toplam sayisi 2500, masonlarin toplam sayisi ise 200 bin dolayindadir.
Bugün için, yukarida sayilmis olanlarin disinda 100 binden fazla masonun bulundugu baska bir ülke yoktur. Brezilya'da 20'den çok mason örgütü vardir; ama masonlarin toplam sayisi ancak 80 bin kadardir. Almanya'da Masonluk yeni yeni kendini toparlamakta oldugundan, bu ülkede ancak 800 dolayinda loca ve 45 bin kadar masonun varligindan söz edilebilmektedir.
Burada saymamis oldugumuz diger ülkelerden her birindeki masonlarin sayisi ise pek ender olarak 20 binin üzerine çikar. Dünya'daki masonlarin toplam sayisinin 6 Milyon kadar oldugu söylenmektedir.
Türkiye'de Masonluk
Salt "Masonluk" teriminin Bati dillerindeki karsiliklari (Ingilizce'de "Masonry", Fransizca'da "Maçonnérie", Almanca'da "Maurerei") günümüzde "duvarcilik" ya da "duvar isçiligi" anlamina gelir. Çaglar boyunca süregelmis "geleneksel yapicilik meslegi ve sanati"ni nitelemek üzere de kullanilir.
Türkçe'de meslegi genelde yapicilik (özelde duvarcilik) olan kisiye "mason" denmez. Dilimizde "Masonluk" terimi, Bati dillerinde "Özgür Masonluk" anlamina gelen (Ingilizce'de Freemasonry, Fransizca'da Franc-maçonnérie, Almanca'da Freimaurerei) terimlerle özdeslestirilmistir. Bu baglamda bir zamanlar "Farmasonluk" ve "Franmasonluk" terimleri de kullanilmis, ama bu terimlerin kullanimi çagimizda terk edilmistir.
Okumada kolaylik olmasi bakimindan, Masonlugun Türkiye'deki tarihçesini dört bölümde özetleyerek anlatmayi öngördük:
1. Osmanli Devleti Dönemi.
2. Cumhuriyet Dönemi.
3. Türkiye'de Masonlugun Bölünmesi.
4. Bölünme Sonrasi.
Osmanli Devleti Dönemi:
Osmanli Devleti sinirlari içindeki ilk mason locasinin, daha 1721 yilinda, Istanbul'da Fransiz masonlar tarafindan kurulmus oldugu söylenir. Spekülâtif Masonlugun 1717 yilinda örgütlenmis oldugu göz önünde tutulacak olursa, bu hayli erken bir tarihtir. 1730'lu yillardan baslayarak, 18. ve 19 yüzyil boyunca gerek Istanbul'da, gerek Trakya'da, gerekse Anadolu'da birçok mason locasi kurulmus oldugu bilinmektedir.
1909 yilina kadar Osmanli Devleti sinirlari içinde kurularak çalismis olan mason localardan hiçbiri ulusal (millî) bir nitelik tasimamistir. Zaman zaman ve yer yer (özellikle Istanbul, Bati Trakya ve Makedonya'da) bu localara Türkler de üye olarak girmistir. Bunlarin arasinda adi bilinen pek ünlü kisiler vardir. Fakat bu localarin hepsi Bati ülkelerinde kurulu büyük localara bagli olarak çalismistir.
Osmanli padisahlarinin kimisi mason localarinin çalismalarina göz yummus, kimisi ise etkinliklerini yasaklamistir. Bunda, Osmanli Devleti ile Bati ülkeleri arasinda o siralardaki askeri, politik ve ekonomik iliskilerin de belirgin etkisi olmustur.
Osmanli Devleti sinirlari içindeki ilk büyük locanin, "Grande Loge de Turquie" adi altinda olmak üzere, 1857 yilinda Izmir'de kurulmus oldugu bilinmektedir. O tarihlerde bu büyük locaya bagli olarak çalisan alti locadan her biri çalismalarini ayri bir dilde yürütmekteydi. Türkçe çalisan "Orhaniye" adli loca, varligi çok kisa sürmüs olmasina karsin, Türk Masonlugu'n tarihindeki "ilk ulusal mason locasi" olarak nitelendirilir.
2. Abdülhamit'in padisahlik döneminde, 32 yil boyunca sürekli olarak mason localari üzerinde agir baskilar kurulmustur. Bunun nedenlerinden biri de, padisahin kardesi Sultan 5. Murat'in da mason olmasidir.
2. Mesrutiyet ilân edilmeden önce, Ittihat ve Terakki Cemiyeti üyeleriyle Bati Trakya'daki mason localarinin üyeleri arasinda yakin iliskiler bulundugu bilinir. 1908 yilinda 2. Abdülhamit'e Mesrutiyet'in ilân edilmesini kabul ettirmis olanlar arasinda birçok mason vardir. Ancak bu yakinliktan ötürü Ittihat ve Terakki Cemiyeti ile Masonlugu özdeslestirmek dogru degildir.
Ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin etkinlikleri ile mason localarinin özdeslestirilmesi, Masonluga çesitli saldirilarda bulunmus olanlarin isidir. Masonlugun kötülenmesi için, Ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin kötü isler yapmis olmasi gerekir. Nitekim, Masonluga saldirilarda bulunanlar, tarihte 2. Abdülhamit'in padisah oldugu dönemden övgüyle söz eder, padisahi masonlarin devirdiklerini belirterek, bunun da masonlarin "ihtilâlcilik ruhu" ile yetistirildiklerinin kanitlarindan biri oldugunu savunur.
Türk Masonlugu'unun tarihi somut olarak 1909 yilinda baslar. Özellikle bundan sonra Türk Masonlugu'nun tarihi belgelenmistir.
Daha 1861 yilinda Osmanli Devleti'nde Masonlugun yüksek derecelerinde çalisma yapan Eski ve Kabul Edilmis Iskoç Riti'nin Süprem Konseyi kurulmus, fakat düzenli bir çalisma saglayamamisti. 1909 yilinda ise bu mason örgütü dogrudan Türk masonlar tarafindan Sûrayi Âliyi Osmanî adini tasimak üzere canlandirildi. Bundan pek kisa bir süre sonra da, gene Türk masonlarin kurmus olduklari yedi ulusal loca bir araya gelerek Masrik-i Âzam-i Osmanî adi altinda ilk Türk mason obediyansini olusturdu.
Ulusal nitelikli Türk Masonlugu, örgütlendikten sonraki ilk 15 yil içinde hizli bir gelisme gösteremedi. Önce Balkan Savasi, sonra Birinci Dünya Savasi, ardindan Kurtulus Savasi Mesrutiyet'in ilânindan hemen sonraki yillarda görülmüs olan ilk gelisim hizini agirlastirdi. Ancak bu arada Masrik-i Âzam-i Osmanî, Avrupa'da kurulmus olan Uluslararasi Masonluk Birligi'ne katildi.