Links

Links

PEW:Amerikan Imaji Sarsiliyor

Friedensgutachten2003

Kisa Haberler


dw-world


Irak ve Bölgesel Çevresi

FOREIGN PRESS REVIEW (FPR)

Irak-Krizi

GAZETE TARAMA

Pressechef

Paperball:

Paperazzi

WorldNews

newstrawler

 


IRAK-KIBRIS ve BARIS ETMEK İÇİN

  • Türkiye‘nin İslam Dünyasına karşı üç boyutlu bir politika yürütmesi gerekmektedir: ilk olarak kendi çıkarlarını korumak (örneğin Enerji Kaynaklarının güvenliği, demokratik ve barışçıl hükümetleri güçlendirmek), ikinci olarak Israil ve Filistin çatışmasının çözümü için görülebilir ve hakça çıkar eşitliğine dayalı katkılar sağlamak ve de „kültürel düşmanlık bakış açısının“ oradan kaldırıcı partnerlik/dostluk kültürünün yaratılması ve islam dünyası ile diğer ülkeler arası işbirliğini sağlayıcı köprü vazifesi görmek
  • Müdahale politikalarının ulus ötesi terörizmle mücadele de önemli katkılar getirmediği ya da sunmadığı ortada; OECD ülkelerinin bütün dünya bölgeleri ile sıkı işbirliği içerisinde olmaksızın „adaletli bir küreselleşme“ ve ortak bir dünya iç politikası oluşmayacaktır. 21. Yüzyıl Dünyasının merkezi önemdeki sorunları böylece çözümsüz kalacaktır
  • Türkiye‘nin politikası, dış ve güvenlik politikası, finans ve dış ekonomi politikası ve çevre polikası ile iç içe geçirilmiş olmalıdır.
  • Klasik proje çalışmalarının ötesinde, bilimin ve ekonominin sıkı işbiliği içerisinde çalışması olmazsa olmazdır.
  • Türkiye işbirliği içerisinde dünya iç politikasının oluşmasına katkıda bulunmak istiyorsa, yapısal erkliliğini şekillendirmek durumundadır. 21. Yüzyılın dünya politikasını kendi gücüyle degisţtirme yetisine ya da üstünlüğüne sahip olmadığından, ABD'nin unilaterist/tek yanlı politikasından dolayı sızlanılması boşunadır.
  • Transatlantik ilişkilerin yanı sıra bir çok alandaki devletler arasındaki ilişkiler şimdilerde kriz içerindedir. Türkiye‘nin bunu kendi çıkarına yönlendirmesi ve bu durumdan faydalanması için görülmemiş bir fırsat ortadadır. Türkiye 21.Yüzyılın dünyasını şekillendirmek için somut katkılar getirmek istiyorsa, „küresel sorumluluk“ almayı öğrenmek zorundadır. Ancak böylece 21. Yüzyılın dünya iç politikasında, AB‘nin, ABD‘nin ve de diğer ülkelerin aynı değerde ortağı olabilir.
Dünya kamuoyu artik ABD'yi sorgular hale gelmistir. Clinton yönetiminin Dis Isleri Bakaninin öncülügünde yürütülen PEW Arastirma grubunun raporu sali günü (3.6.2003) açiklandi.Bu rapora göre "vazgeçilmez ulus"dan bir cok kesim rahatsiz.

Bunun yani sira Baris ve Catisma Arastirmasi Uzmanlarinin yillik raporu 04.06.2003 tarihinde basina aciklanmistir. Türkiye'yi stratejik olarak önemli sayan rapor, ayni zamanda biraz Türkiye'ye karsi tedirgin bir tavir koymaktadir. AB icin Türkiye'nin önemliliginin vurgulanmasinin yani sira, AB'nin eylem yetisi açisinden Türkiye üyeliginin bir risk tasidigi da gündeme getirilmektedir. Herseye ragmen rapor bizim cografyamizin ve gelecegin AB politikalarinin nasil olabilecegi acisindan önemli (genis kapsamli degerlendirmeler esliginde) öneriler sunmaktadir. Iki raporun ortak olanin, "paylasmamak" in beraberinde getirebilecegi sonuçlar diyebiliriz. Zira biri doktriner politikanin sonucu, digerisi ise proje üzerine kurulu politikalarin sonucu. Bu degerlendirmeden sonra artik diyebiliriz ki, Türkiye bundan hangi saptamalari/dersleri çikarmasi gerekiyor. Yani Türkiye'nin uzun soluklu yol haritasi ne olacak? Ilkin Türkiye dünya politikalarindaki son gelismelerin etrafinda acikca degerlendirip ortaya koymalidir. Baska bir degisle "dünya politikasının yeni sahnesinde barış için “yapısal erk/güç” olarak yer alma niyetin de ve isteğin de mi?" belirgince ortaya koymalidir:

Buna göre Türkiye Demokrasisini güçlendirmeli ve Türkiye’nin Demokrasisini tehlikeye sokmayici sekilde ulusötesi demokrasi icin kurumlarina ve de kendine sekil vermelidir.

Böylesi bir yapilanma uluslararasi iliskilerin medenilesmesine katkilar sagliyacaktir. Hemde kendi kamuoyunu ve de dünya kamuoyunu arkasina alma yollari bununla açilabilecektir. Zira artik klasik demokrasi anlayisi tarih konulari arasina girmistir.

"Ulusal ortak çikarlari"miz ve dünya barisi ve refah içerisinde özgürlüklerimiz artik en önemli belirleyenlerdir. Zaman kimlik merkezli neo-clanist dönemi asmistir ve de soguk savas kalintili düsünceler artik talep görmeyecektir.

Artik uluslararasi politika “Hükmetmek yerine işbirliği”, “santaj yapmak yerine ikna etmek” temellerinde gelisecektir. Iktisadi iliskiler ise “Cooperative competition” ve “competitive cooperation” karsilikligi icerisinde olacaktir.

Uluslar arası İlişkiler disiplini/branşı, 60’lı yıllardan beri barışın ve demokrasinin yan yana sahnede olacağını ampirik olarak ortaya koymaya çalışmıştır. Kalite itibarı ile artık bu siyaset bilimsel bir kanun haline varmıştır: Demokrasiler kendi aralarında barışçıdırlar ve savaşmazlar. Sorunlarin veya çatismalarin savasla çözümü isteği, tarihsel bir süreçle ilgili değil, aksine “yapı” ile ilgili.

Bu yapıların değişime uğratılması, bu gibi ülkelere sistemlerin ihraç edilmesi ile mümkün değildir. Bunun en kötü örneklerini soğuk savaş dönemindeki Sovyetler Birliğinin paraşütlerle sosyalizm taşımalarının neticelerinde gördük. Kaldı ki, soğuk savaş sonrasında ABD’yi “güvenlik çıkmazı” ile baş başa bırakan sorunların bir çoğu kendinin o dönemdeki taraflılığından kaynaklanmaktadır.

Pew Raporunda da belirtildigi gibi, “Güvenlik Çikmazi” paranoyasi içerisindeki ABD'nin tutumuna karsi büyük hosnutsuzluk var. Özellikle refah düzeyi düşük, uluslar arası refah paylaşım düzeninden dışlanmış ülkeler de ABD'ye karsi (latent/saklı) memnuniyetsiz oranlari artmaktadir. Bu memnuniyetsizligin eyleme dönüsmesi, yani artik komsumuz olan ABD'ye saldiri olmasi bu ülke insanlarini da tedirgin edecektir.

Sadece güvenlik alaninda on bin eksperti olan ABD’nin, “yaralanilamamazlilik” cercevesinde 11 Eylül’ün yarattığı koşullarla tek taraflı / uniletarist tavrını sertleştirmesi anlasilir degildir.

Bir anlasilamayan konu da, o da, ABD Yönetiminin, “küresel terorizme” karsi yürüttügü mücadeleyi artık mobil oldugu belli olan örgütlere karsi degil, aksine “ser ekseninde” aramasidir. ABD'nin güvenligi elbetteki ABD ile "ulusal ortak çikarimiz"dir. Ancak ABD, bu mücadelesini hic bir hukuki ve insani degerlere oturtmadan saldirganca yapmaktadir.

Bu "ulusal ortak çikarimizi" bir yana birakan ABD, karsililiklilik esasina uygun olmayan "ben merkezli" politikalar yürütmektedir. Bütün bunlari “demokrasi” “özgürlük” ve “refah” icin yaptigini söyleyen ABD, "ortak ulusal çikarlarimizi" bir yana iterek küskünleri oynamayi; daha da ötesi "ortak"dan öte emri vakilik rölünü oynamakta. Bunun için siyasi retorik olarak da ilkel sosyal pisikolojik araçlar kullanmakta. Örnegin suçu baskasina öteleme gibi. Böylesi bir politikanin kamuoyunu ne kadar tedirgin edebilecegi gibi bir kaygiyi hesaplamamak ABD'ye hiç yakismiyor. Zira PEW'in raporu böylesi davranislarin kaygi arttirici rol üstlendigini açikça ortaya koyuyor. Yani bütün bunlar ve bu tip davranislar, Anti-ABDciligi, baska bir degisle Anti-Baticiligi beslemesine neden oluyor. Kaldi ki tek basina Irak'a yapilan müdahale, ankette de belirtildigi gibi, ABD ve Batiya karsi güveni sarsmis. Her ne kadar müdahale ile Irak'da da bir dönem bu “anti-” olma durumu geçici bastırılabilir; ama ne zaman yeniden patlayacağını bilemeyiz. Pew'in verilerine göre, artik bir cok ülke insani toprak bütünlüğünün ve özgürlügünün zarar görebilecegi endisesi içerisine girmistir. Hele ki, demokrasi ile önceden tanışmamış ve iç dinamiği ile demokratikleşmeyi gerçekleşme yetisine sahip olmamis ülke insanlardan alinan yanitlara göre, batiya karsi mesafeli olacaklari anlasilmaktadir.

Pew'in raporundan anladigimiza göre, elinde güclü dogal kaynaklari olan ülke insanlari bu kaygiyi daha fazla yasayacaklardir. Onlar icin dis politika karsiliklilik üzerine degil, aksine hegemon emellerden kendini koruma üzerine oturtulmasigereken olacaktir. Zira, belki kendilerini “batinin refahi ve güvenligi icin köleler” olmak gibi (“ücüncü dünyaci” olma gibi) bir hisse kaptiracaktirlar. Bunun da her patlayan savaş ya da saldırı da bütün dünyanin her yerinde sorunlar çıkmasına “ebelik işlevi” yaratması olasıdır.

Pew Raporundaki verileri sadece müdahale sonrasi gelismelere göre degerlendiremeyiz. Elbette bu nahhos olan durumun tarihsel bir arka plani var. Gerci hic bir yüzyil daha önceki yüzyildan hesap sormadi; ne 20.yüzyil 19. dan ne 19. 18. den, ne de digerleri bir öncekinden. Artik ortak 21. Yüzyilimiz var ve bu yüzyilin diger yüzyillardan farki herseyimizin ortak olacagi. Ortak tarih, ortak gelecek, ortak ulusal çikarlarimiz vs. Bu ortakligimiz bir önceki yüzyilda olup bitenleri artik tarih disiplinine birakti!!! Artik o yüzyilda neler olmus olmamis onlar oturum yanitlar arayacaklar; ama onlarin arayislari bir ülkeyi ve birilerini suçlayabilme etrafinda gelisemiyecek. Zira gecen yüzyilin adaleti de o yüzyilda kaldi. Zira açikca pew raporunda görüyoruz ki, o tarihin düzenleyicisine de güven kalmadi. Yani tarih artik 21.Yüzyildan baslayacak ve eski tarih yeni sahipleriyle ortakça gelisecek. Aroganslik, avro-sövenistlik, NGO-Seperatizmi vs sosyal - siyasal psikolojik manevralar ortakçaligimiza engel olusturamayacaklar. Artik insanlar 20:Yüzyilda kaybettikleri evleri vs icin hukuksal olarak üzülemiyecekler; sadece nostaljik olarak animsayacaklar. Iste böylesi bir yüzyila girdik. Bunun icin insanlar donanmalilar sosyal darvinizmin son kaleleri de düsmekte. Bu yüzden dolayi Türkiye enstituler, organizasyonlar vs üzerinden baris icin taleplerini iktisadi, sosyal ve askeri kurumlar üzerinde etkin kilmak için harakete geçmelidir.

Düsünce fabrikalari olusturmak ve bilgi akisini saglamak için gerekli kurumsallasmaya gitmelidir. Baris için fikirlerin/düsüncelerin rekabeti ve transferi kapsaminda gerekler yerine getirmeli ve etkin bir sekilde asagida ki sorulara yanit aranmalidir:

  • „Savas“tan sonra Iran‘da, Ürdün‘de, Suriye‘de, Suudi Arabistan‘da ve herseyden önce Irak‘da ne olacaktir?
  • Bu „savas“in Israil ve Filistin Çatismasina etkisi ne olacaktir?
  • Radikal Islam durdurulabilir mi? Bu „savas“ OrtaDogu‘yu ne kadar radikallestirecektir? Ve bu bizi ne kadar etkileyebilir?

Bu sorular etrafinda gündeme yeni bir tartisma platformu gelecektir:

  • ABD‘ye karsi ve ABD‘siz bir dis politika artik çok zor; öyleyse Amerikan İç Tartismalarina Nasil Etkin Olacagiz,
  • Transatlantik Iliskilerimiz ve Avrupa Icindeki Rolümüz Ne Olacak
  • BM ve Güvenlik Konseyi Üzerine Etkilerimizi Hangi Stratejiye Göre Gelistirecegiz?

.

Kontakt: Savas Ikiz, savasikiz@yahoo.com

net edition: 2003

Türk Kamuoyu Soruyor: Irak-Savasin dan Neler Ögrendik?

Büyük güçlerin üstün yeri olarak ifade edilen çok kutuplu dünya düzenine ve çok taraflı dünya iç politikasını düzenleyici ulusötesi kuruluşlara süper güç ABD başkaldırdı ve terörizmi bahane ederek dünya politikasını yeniden ideolojikleştirerek onlara ve dünyanın diğer kalanlarına soğuk savaş ilan etti. Bu süreç beraberinde “kamuoyu” duyarlılığını beraberinde getirse de bütün yollar neorealizmin kuramsal egemenliğine gidiyor.

Bu “tarih aykırı güvenlik politikası”n da ve dünya iç politikasını belirleyen dünya güçlerinin rekabetinde, Türkiye kendine dersler çıkarmalıdır. Herkes “Dünya İç Politikasından” söz ederken, Hükümet, önemli kadrolara sözü edilen politikaya uymayan atamalar yapmaktadır. Demek ki Türkiye kendi siyasi tercihlerinden dolayı dünya politikasının yeni sahnesinde barış için “yapısal erk/güç” olarak yer alma niyeti ve isteğinde değildir.

Bu yoldan dönülmeli ve “Yapısal Güç” olabilmek için Türkiye Demokrasisini güçlendirmelidir. Irak’tan çok seyler ögrenen Yurttaslar ve Kamuoyu, Hükümete Türkiye’nin Demokrasisini, fiziki olarak insanını, doğayı ve tabii kaynaklarını ve tarihsel ortak değerlerini ve de sit alanlarını tahrip ettirtmeyeceğini ve hiçbir şekilde tehlikeye (sokmayacağını ve) sokturmayacağını açıkça deklare etmelidir. Hükümeti bu konularda daha duyarlı olmaya çagırmalıdır. Zira siyaset iki görevle sorumludur: birincisi topluluktaki insanların birlikte yaşamasını örgütlemek, ikincisi de ortaya çıkabilecek çatışmaları çözmek.

BARIS Links HATTI& KKTC BM Cercevesinde, Kibris' da Baris için ve Güney Kibris Rum Kesimini Dünya Kamuoyu Önünde Mahküm edebilmek icin neler yapabilir?

  • Kıbrıslitürkler ve Türkiye, AB’ye ve Uluslararasi Camiaya inoffisiyel ve offisiyel diplomasiyle uluslararasi antlasmalara uymayip Güneykibris kesimine ayricalikli davranmasinin bedelini ödetmek icin artik seferber olmalidir. Artik dünya son gelismelerle birlikte Kibrislirumlarin küstah yüzlerini görmüstür. Bu irkci küstahlarin yüzlerini teshir etmek ve Akdenizde kalici bir barisin saglanmasi için ortak Senaryolar gelistirebilir. Bölge ve bölge disi ülkelere Santaj yapici degil, ikna ideci bir, bölgesel/bölgeaskin platform olusturulmaya gidilmelidir.
  • Bu platformdaki Katılımcılar, Ortadogu ve Akdeniz bölgesinin her yerindeki kültür ve uygarlık geleneklerinin, bu kültürler arasındaki diyaloğun ve beşeri, bilimsel ve teknolojik düzeydeki alışverişlerin halklarının birbirine yakınlaşmasında, karşılıklı anlayışın geliştirilmesinde ve birbirlerini daha iyi algılamalarının sağlanmasında vazgeçilmez önem taşıyan bir etmen olduğunu kabul ederler.

    Katılımcılar bu ruhla Kibris' da baris’in tesisi için sosyal, kültürel ve beşeri konularda bir ortaklık kurmayı kararlaştırırlar Bu amaçla:

    Kültürler ve dinler arasında diyalog ve saygının halkların yakınlaşmasının zorunlu bir ön koşulu olduğunu kabul ederler. Bu bağlamda KKTC'nin taninmamasi nedeniyle kurulamayan kitle iletişim araçlarının yeniden insasi, karşılıklı bir zenginleşme kaynağı olarak tarihsel kültürlerin korunmasi ve Maras gibi kendine terk edilen bölgelerdeki tahribatin giderilmesi için uzmanlarin yollanmasi;

    İnsan kaynaklarının geliştirilmesi, özellikle gençlerin eğitimi ve öğretimi; Her ortağın kültürel kimliğine saygı göstererek kültürler arası alışverişleri ve farklı dillerin öğrenilmesini destekleme ve kalıcı bir eğitim ve kültürel programlar politikası uygulama;  bu bağlamda, taraflar özellikle idari usullerin iyileştirilmesi yoluyla beşeri mübadeleleri kolaylaştıracak önlemler almayı taahhüt ederler;

    Herseyden önce KKTC'nin ekonomik, sosyal ve kültürel öncelikleri tesbit edilir ve sorun giderici planlamasi yapilir. Ekonomik gelişmeyle el ele gitmesi gerektiğini düşündükleri sosyal gelişmenin önemini kabul ederler. Gelişme hakkı dahil temel sosyal haklarin yerlestirilmesi ve gelistirmesi icin yardimci olunabilecegini teklif ederler;

    Sivil toplumun Baris’a vazgeçilmez bir katkı yapabileceğini kabul ederler ve bunu halklar arasında karşılıklı anlayışın ve yakınlaşmanın artması için vazgeçilmez bir etmen olarak görürler;

    Dolayısıyla, ülke hukukları çerçevesinde, gelişmede aktif rol oynayan siyasi ve sivil toplum önderleri, kültürel ve resmi dinsel çevreler, üniversiteler, araştırma çevreleri, kütüphaneciler, çevreciler, arkeologlar, medya, örgütler, sendikalar, kamu işletmeleri ve özel işletmeler baris icin seferber etmeyi ve aralarindaki mübadeleleri kolaylastirmak üzere gerekli ademi merkeziyetçi işbirliği araçlarını güçlendirmeyi ve/veya uygulamaya koymayı kararlaştırırlar;

    Bu temelde, ademi merkeziyetçi işbirliği programları bağlamında gençler arasındaki temasların ve mübadelelerin teşvik edilmesinin önemini kabul ederler;

    Demokratik kurumların olusumunu desteklemeye ve hukuk devleti ile sivil toplumu güçlendirmeye yönelik eylemlere hazir olduklarini beyan ederler;

    Ic ve disari göç olgusunun Kibris'da oynadığı önemli rolün farkındadırlar. Başka şeylerin yanı sıra, mesleki eğitim programları ve istihdam yaratılmasına yardımcı olacak programlar yoluyla göç baskısını azaltmaya yönelik işbirliğini güçlendirmeyi kararlaştırırlar. Bunun için uluslararasi düzeyde bir KKTC/Kibris fonu olustururlar ve AIHM / Konseyin alabilecegi kararlarin magdüriyeti bu fondan karsilanir. Böylelikle her türlü olasi küstahliklar baris adina geri teptirilir.

    Terörizmi ve silahlanmayi önleme konusundaki işbirliğini çeşitli önlemlerle güçlendirmeyi ve terörizme karşı birlikte daha etkili bir mücadele sürdürmeyi kararlaştırırlar.

    Aynı şekilde, uyuşturucu kaçakçılığı, uluslararası suçlar ve yolsuzluklarla ortaklaşa ve etkili bir biçimde mücadele etmeyi gerekli görürler.

    Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlüğe karşı kararlı bir kampanya açılmasının öneminin altını çizerler ve bu amaçla işbirliğine girmeyi kararlaştırırlar.

    Kibris-Krizi: Bir Dönüsüm Noktasi?

    KKTC Baskani ve yönetimi bölgede Kibris'in "yapisal güç" ünü gelistirmek ve uluslararasi arenada kendini ispat edebilmek için idari, iktisadi, kültürel vs alanlarda eksiklerini gidermek için harekete geçmelidir. Türk'ün Türke'e propagandasi anlayisindan vazgeçilmeli ve ulusal ortak çikarlarimiz için, özellikle Türkiye'nin Kibristürklerine yardim için seferber olunmalidir. "Yapisal erkli" Kibris için gönüllü uzmanlara ihtiyaç olacaktir. Simdiki siar "satarim-sattirmam" degil; "Bütün dünyanin Kibrislitürkleri birlesin! Zengin Türk stk'larin yardimi ile Kibris'i yeniden insa edelim!" olmalidir.

     

     


    HOME | INDEX | PS: ULUSLARARASI ILISKILER BÖLÜMÜ

    Uluslararasi Iliskiler Bölümü
    Çiftlikköy Kampüsü
    Mersin, TR 33000
    Phone: (324) 361-0001 *769 Fax: (324) 361-0056
    E-Mail:savasikiz@yahoo.com
    Geocities

    Ana Sayfaya

    This page hosted by GeoCitiesGet your own Free Home Page

    Please email your enquiries, comments or suggestions to:Savas Ikiz