Bugün;

 

www.egitimcilersitesi.8k.com


..::EMEK PROGRAMI (24-25 Mart 2001/ANKARA)::..

 

 

EMEK PROGRAMI SEMPOZYUMU (24-25 Mart 2001/ANKARA)

EMEK PROGRAMI*

BİLDİRİ ve ANA HATLAR

Ülkemizin bugün içinde yaşadığı kriz, uzun yıllardır uluslararası finans kuruluşlarının güdümünde uygulanan ekonomik ve sosyal politikanın sonucudur. Türkiye’ye bu politikaları dayatan IMF ve Dünya Bankası ile ülkeyi yönetemeyen hükümetler ardı ardına yaşadığımız krizlerin baş sorumlusudurlar.

Türkiye bütçesi, sosyal devlet ilkelerinin gereklerini yerine getirme anlayışından tümüyle uzaklaştırılarak, tamamıyla bir iç borç faizi idaresine indirgenmiştir. Türkiye’deki mali sistem, sadece belirli bir süre içerisinde yeterli gelirin toplanıp toplanamayacağı aritmetik hesabına dayanan bir politikanın sarmalına girmiştir. Gelir dağılımı son derece bozulmuş ve ülke içinde yoksullaşma artmıştır.

Planlama fikrinin tümden göz ardı edildiği ve gerçek anlamda “vahşi kapitalizm”in uygulandığı bir süreç yaşanmaktadır.

ÖZELLEŞTİRMELER DURDURULSUN
Bu sürece karşı oluşan tepkileri bastırabilmek amacıyla anti-demokratik uygulamalar artmış; ülkenin emek ve demokrasi güçlerinin görüş ve önerilerini kamuoyuna aktarma ve kamuoyu yaratma olanakları da kısıtlanmıştır. Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda yasal ve fiili kısıtlamalarla insan hakları ihlalleri gündemde kalmaya devam etmiştir.

Hukukun üstünlüğü yerine, her kademede mafyalaşmanın yaşandığı bir çürümüşlükle karşı karşıya kalınmıştır.

Özelleştirme ile KİT’lerin tasfiye edilmesinin ardından tarımda liberalleştirme adı altında tarımın uluslararası tekellere açılması gerçekleştirilmektedir. Tarım kesiminin GSMH’dan aldığı pay gittikçe düşmekte ve özellikle tarımdaki küçük üreticiler yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Hayvancılık neredeyse gözden çıkarılmış durumdadır.

Her kriz döneminin faturası ücretlilere, kent yoksullarına ve köylülere çıkartılmıştır. Vergi politikaları ücretliler aleyhine şekillendirilmektedir. Sosyal güvenlik, sağlık, eğitim başta olmak üzere; tüm temel haklar sadece parası olanların yeterince yararlandığı bir anlayışa terk edilmiştir.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler batma noktasına gelmiş, esnaf kepenk kapatmaktadır.

57. hükümetin kurulduğu günden beri uygulamaya devam ettiği ve krizler karşısında değiştirerek sürdürmeye çalıştığı bu politikalar, ülkemizin çalışanlarının, işsizlerin ve emeklilerin, küçük çiftçilerin çıkarlarıyla temelden çelişmektedir. Ulusötesi sermayenin ve ülkemizdeki bir avuç azınlığın çıkarlarının korunmasını ve alacaklarının tahsilini hedefleyen bu programlar bir kez daha krizle sonuçlanmıştır.

ACİL ÖNLEM PAKETİNE HAYIR!
Kriz sonrasında hükümetçe sunulan “Acil Önlemler Paketi” yukarıdaki acı tabloyu yaratan uygulamaların devamı niteliğindedir. Bugüne kadar IMF ve Dünya Bankası politikalarını savunarak ve uygulayarak ülkemizi derin açmazların içine sürükleyen hükümetler artık yüzünü halkına dönmek zorundadır. Halkın refah düzeyini yükseltmeyi, gelir dağılımındaki dengesizlikleri gidermeyi ve rant yerine üretimi artırmayı amaçlamayan hiçbir politika çözüm üretmeyecektir. Türkiye ekonomisinin sanayileşme ve yatırım artışlarına dayalı dengeli bir büyüme yapısına kavuşturulması ancak kapsamlı ve eş zamanlı bir kamu kesimi, mali kesim ve ödemeler dengesi reformu ile sağlanabilecektir.

Ekonomik krizleri önlemenin ve toplumsal güveni sağlamanın yolu;
a - Yolsuzluklarla etkili bir mücadele;

b - Demokratik, sosyal hukuk devleti olgusunun hayata geçirilmesi;

c - Çalışma mevzuatının onaylanmış uluslararası sözleşmeler ve ILO sözleşmeleri ile uyumlu hale getirilmesi de dahil olmak üzere, Anayasa değişikliklerini de kapsayacak bir demokratikleşme paketi temelinde oluşturulacak ve halkımızın desteğine sahip bir programın uygulanmasından geçmektedir.

EMEĞİN ALTERNATİF PROGRAMI
Bu tür bir Alternatif Program’ın temel ilkeleri şunlar olmalıdır:

  1. Türkiye’de devletin küçültülmesi yönündeki politikalar, kamu kesimi potansiyelinin kalkınma amaçlı olarak harekete geçirilmesi önünde engel oluşturmaktadır. Sosyal devletin gelişmesi ve kalkınmanın önünün açılması için devletin küçültülmesi saplantısından vazgeçilmeli; üretim ve istihdamın önünü açacak, büyümeyi ve kalkınmayı hedefleyen politikalara dönülmelidir.

  2. Devletin ekonomik ve sosyal fonksiyonlarının yeniden kazanması ve geliştirmesi, Türkiye’nin geleceğini planlama yetilerini yeniden kazanmasıyla mümkündür. Özel sektör için yönlendirici, kamu sektörü için bağlayıcı iktisadi planlama, bölgesel ve sektörel bağlantıları etkin bir şekilde oluşturularak başlatılmalıdır. Demokratik planlamanın hiyerarşik her aşamasında, toplumun tüm kesimlerinin örgütsel temsilcileri aracılığıyla katılımı sağlanmalıdır.

  3. Kriz koşullarının toplumun geniş kesimlerinde yarattığı yoksullaşmanın aşılabilmesi için sosyal devlet uygulamalarına hız verilmelidir.

  4. Ekonomik krizin hızla aşılabilmesi için iç ve dış borç ödemeleri yeniden takvimlendirilmelidir. Kısa vadeli yabancı sermaye girişleri ve çıkışları kontrol altına alınmalıdır.

  5. Banka sistemi planlı bir rasyonalleştirmeye tabi tutulmalı; bankaların mevduat ve kredi faizlerini ölçüsüz artırmaları engellenmeli; mevduat garantisi küçük tasarruf sahiplerini koruyacak şekilde tedricen daraltılmalıdır. Ziraat Bankası, Halk Bankası, Emlak Bankası gibi kamu ihtisas bankaları asli görevlerini yapacak şekilde yeniden yapılandırılmalı, bu bankaların özelleştirilme süreci durdurulmalıdır.

  6. Vergi tabanı yaygınlaştırılmalı vergi gelirleri artırılmalıdır. Sermaye gelirlerinin vergi gelirleri içindeki payını yükseltecek önlemler alınmalıdır. Vergi adaletini ve herkesten mali gücüne, servetine ve gelirine göre vergi alınması ilkesini sağlayacak bir vergi reformu gerçekleştirilmelidir.

  7. Bütçelerin faiz ödeme öncelikli bir aktarma organına dönüşmesine son verilmeli; Kamu mali sistemindeki parçalı yapıyı sona erdirecek, kamu hizmetlerinde etkinliği ve saydamlığı artırıcı düzenlemeler içerecek kapsamlı bir bütçe ve harcama reformu gerçekleştirilmelidir. Bütçe dışı harcama ve fonlar bütçe kapsamına alınmalıdır. Devletin her kademesinde üretken olmayan ve kamu yararı taşımayan harcamalarda tasarrufa gidilmelidir.

  8. Yolsuzlukların üzerine kararlılıkla gidilmeli; siyasal sorumluları açığa çıkarılmalıdır.

  9. Kayıt dışı ve yasadışı iktisadi faaliyetler önlenmelidir.

  10. Tarımın başta sanayi olmak üzere diğer sektörlerle organik bütünlüğünü gözeten uzun vadeli bir master plan oluşturulmalıdır.

  11. Dengeli bir kalkınmayı sağlamak, gelir dağılımını iyileştirmek hedef olarak alınmalıdır. Bu amaçla çalışanların uygulanan politikalar ve kriz nedeniyle oluşan ücret kayıpları telafi edilmelidir.

Toplumsal güveni sağlayabilmek için derhal demokratikleşme adımları atılmalıdır. Bu bağlamda Anayasa değiştirilmeli; yasalar çağdaş, demokratik düzenin gereklerine uydurulmalıdır. Hukuk devleti olmanın temel koşulu olan hukukun üstünlüğü ilkesi hayata geçirilmelidir. Çalışanların haklarının tanınması doğrultusunda ILO normalarına uygun düzenlemeler yapılmalıdır.

IMF ÇÖZÜM DEĞİL
Emek Platformu tarafından uzun dönemdir yapılmakta olan tüm uyarılar haklı çıkmıştır.
Hükümet bu sese kulak vermeli, Emek Platformu ile biraraya gelerek önerilerini dikkate almalıdır.
İçinde bulunduğumuz krizden çıkış için IMF ve Dünya Bankası’nı, ulusötesi sermayeyi ikna etmek için uğraşmaktan vazgeçmeli; yüzünü kendi toplumsal dinamiklerine çevirmelidir.
Bu ülkenin dinamikleri içinde bulunduğumuz krizi aşabilecek potansiyeli taşımaktadır. Bu ülkenin insanları toplumsal yarar içeren; çalışanların, emeklilerin, işsizlerin ve küçük çiftçinin çıkarlarını koruyacak bir programı hayata geçirmek için çaba harcamaya hazırdırlar.
Unutmayalım ki, gerçek bir ulusal program, ancak bu hedefler doğrultusunda bu kesimlerle birlikte hazırlanandır.

*EVRENSEL/28 Mart 2001