Kürt Alewiliği ve Haramzadeler |
Bugüne kadar üzerinde yeterli araştırma
yapılmamış bir konu ola Kürt Alewiliği gerek
Êzidilik ile bağlantısı gerekse Zerdüştlükten
etkilenmesi bakımından tamamen Kürdistan
coğrafyasına özgün bir inanç sistemidir. Ancak
günümüze kadar üzerine gerekli araştırmaların
yapılmadığı belki de geri plana atılmak istenen
bu konu şu günlerde egemen kesim tarafından
ısrarla sahiplenilmek istenmekte,Alewiliği
sadece bir ırkın inancı olarak anlatma çabaları
sürmektedir. İşte bu sebeplerden dolayı sanırım
ilk önce bir çok insan tarafından bilinen
Alewiliğin doğuşunu anlatmak yerinde olacaktır.
Taraflı tarih kitaplarından öğrendiğimiz kadarı ile Hz.Ali halife seçilmemiş daha sonra onun tarafını tutanlar ve diğer tarafı tutanlar olmak üzere iki grup ortaya çıkmıştır ve söz edilen Alewilik doğmuştur. Bu anlatımlar Alewiliğin daha öncesine gitmeden sadece siyasi kimlik kazanımın tarihini içermektedir. Oysa daha halifelik kavramı ortada yok iken, ve taraflar söz konusu değil iken Kürdistan coğrafyasında yaşayan insanlar kendilerine özgün bir din ile iç içe yaşıyorlardı. Êzdilikten bahsediyorum..Pir,mürşit,kavval gibi makamlarının olduğu, insan olabilmek için bazı makamların sınavlarının verildiği, Güneşe saygı duyulduğu ve genel kurallar çerçevesinde işleyen tamamen hoş görü,insan sevgisi ve eşitlik kavramı ile yoğrulmuş bu inanca sahip insanlar ,bilinenlerden önce tamamen Kürt Alewiliğine benzer bir inanç ile yaşıyorlardı. İslamiyetin hızla yayılması Êzidileri bir çok baskı ile yüz yüze bıraktı. İnançlarının şeriatik İslama bir çok noktada ters düşmesi sebebiyle bir çoğu katliamlara maruz kaldı. Ancak Alewiliğin bir şekilde Mezopotamya hakları arasında yayılmasının başlangıcı ile özellikle Dersim bölgesinde genel bir değişim söz konusu oldu. Êzidi Dersimliler Alewiliği Êzidilik ile birleştirerek tamamen Kürt kimliğine özgün bir Alewilik kavramını geliştirdiler. Kendi kuralları olan, ayinlerinde diğer Alewi toplumlarından farklılık gösteren, kuralları genelde paganist inancın özüne dayanan bu inanç sistemi bir çok bölgedeki Kürtlerin de etkisi ile özgünleşti. Fakat hiçbir zaman Êzdilik ile ilişkisini yerleşmiş kurallar sebebiyle kaybetmedi. Êzidiliğin en büyük etkisi ile Güneş (yaratıcının ışığı-tijia hommet) her zaman saygın yerini korudu. Bu saygınlık bir zaman sonra yerini benzetmelere bıraktı ve Güneş İslamiyetin etkisi ile Muhammede ,Ay ise Ali’ye benzetildi. Fakat siyasi çevrelerin özellikle Türk sömürücü sünni güçlerin nifak tohumları bu iki toplumları birbirinden kelime oyunu ile ayırmaya yetmiştir. Êzidilik Alewi inancına sahip insanlara Yezidilik olarak aktarılmış ve Hüseyin’i Kerbela’da şehit eden Muaviye’nin oğlu Yezid ile benzetilerek iki toplum arasında geniş uçurumlar oluşturulmak istenmiştir. Sonucunda Alewiler Êzidileri tanımamış hatta bazı tarihlerde Êzidileri baş düşmanları olarak ifade etmişlerdir. Aynı ifade ediliş sünni Kürtler tarafından da yapılmış, sonucunda Hakkari bölgesinde feodal Kürt güçlerinin ve Osmanlı paşalarının kışkırtması ile büyük Êzidi katliamları gerçekleştirilmiştir. Ancak Kürt aydınlanma ve özgürlük hareketinin topyekün başlaması ile Kürdistan halkının birbirini tanıma isteği sonucunda özgünlüklerimiz keşfedilmiş ve hala de keşfedilmeye devam etmektedir. Bu aydınlanma hareketinin sonucunda nifak ekici güçlerin oyunu suya düşmüş ve Êzidilik ile Alewiliğin kardeş inanç sistemleri olduğu görülmüştür. Gerek sosyolojik gerekse etnik özelliklerin benzerliği, kadınların kıyafetlerinin benzerliğinden, antropolojik olarak kafa taslarının bilimsel olarak aynılığı bu iki inanç mensubu insanlarının tarih içinde birbirinden ayrılmış iki kardeş boy olduğunu açıklamıştır. Bu özellikleri çağımız insanlarının hala görme şansı oldukça büyüktür, Dersim Bölgesi Kürt Alewileri ve Botan bölgesi Êzidileri hala ateşi Zerdüştlüğün etkisi ile kutsal saymakta, iki inanç mensubu insanlar hala ateşi su ile söndürmemekte, günün belirli saatlerinde güneşe dönüp dua etmektedirler. Belirli hayvanların kutsallığı, yeme ve içmedeki dini kurallar, kadın ve erkek eşitliği gibi konular hala aynılığını korumaktadır. Ancak egemen güçlerinin Kürt Alewiliği ve Êzidilik üzerindeki oyunları hala devam etmektedir.Alewi inancı sadece Türklere özgü bir inanç olarak ifade edilmekte ve Kürt Alewilerin kökenlerinin Türk olduğu ifade edilmektedir. Bu ifadeyi kullanmak ise Alewi inancı ile tamamen ters düşmektedir. Çünkü yetmiş iki milletin içinde olduğunu söyleyen Alewi inanç sistemi hiçbir zaman kendisini bir ırkın temelinde yer bulmaya çalışmamıştır. Alewilere Türktür demenin diğer bir yanlışlığını ise şöyle ifade edebiliriz; Alewilikteki dedelik kavramı babadan oğula geçen bir kavram olma özelliği ile kökenini Hz.Ali ve Ehlibeyt’e dayandırmaktadır. Bu sebeple Alewi dedelerinin etnik kökenini söylenenlerin aksine Arap etniğine dayandırabiliriz.Yani Alewilik Türklerindir veya başka bir halkındır demek tamamen yanlış bir yargıdan veya yanılsamadan öne gidemez. Alewiliğin bir çok toplum içinde yer bulması her toplumun kendine özgü bir inanç oluşturmasına sebep olmuş ve sonuçta özgün olmayan bir Alewi mozaiği karşımıza çıkmıştır. Bu homojen olmayan mozaik yine Alewi inancı ile örtüşmektedir. Çünkü Alewi inancı kuralları-şeriat olarak kabul etmekte ve şeriatı reddetmekte içsel(batın) anlamı önde tutmaktadır. Kısacası heterojen bir Alewi inanç sistemi veya etnisitesi alewi inancının özünü oluşturmaktadır. Çünkü Ortodoks İslamın içinden sıyrılan Alewi inancının doğuşu bu çizgi ile birlikte gerçekleşme olanağını bulmuştur. Kimdir bu Kürt Alewileri? Genelde Kuzey Kürdistan ve Goran bölgesinde yaşayan Kürt Alewileri tamamen Türk Alewilerden farklı olarak kendilerine özgü bir yaşam yaşamaktadırlar. Tarihsel süreç içinde gerçekleşmiş asimilasyon politikaları kimi zaman etkili olmuşsa da yukarıda da yazılan Kürt özgürlük mücadelesinden sonra tamamen kendini kendi özgünlüğü ile kabul ediş sürecine girmiştir. Kürt Alewilerinin küçük bir kısmı Güney Kürdistan Bölgesinde Şabhaklar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Şabhaklar tamamen Kuzeyde ve Goran bölgesinde yaşayan Kürt Alewiler ile ortak özellikler göstermekte ve Êzidilik ile diğer bölge Kürt Alewilerine oranla daha çok benzerlikler göstermektedirler. Şabhaklar üzerine çeşitli tahminler yapılmıştır, bu tahminlerden biri antropolojik olarak bu insanların esasından Êzidi kökenli olduğu ancak Ortodoks İslamın baskısı ile İslam olup, İslamı kendi inançları ile harmanladıkları yönündedir. Kürt Alewilerin en belirgin özellikleri paganist inançların, yani doğadaki varlıklara Êzidiler gibi kutsaniyet vermiş olmalarıdır. Dilleri Tarih içinde tamamen Kürtçe olmasına rağmen dış etkiler sebebiyle Türkçeleşmiştir. Sanıyorum bu noktada bir konunun ara bilgi olarak verilmesi uygun olacaktır. Dersim bölgesi Kürt Alewileri dış etkilerden uzak ve özerkliklerini yaşarlarken dillerini korumuşlar ancak Osmanlı ve daha sonra Türk güçlerinin asimilasyon politikaları ile karşılaşmaları sebebiyle zorunlu olarak dillerini dinsel hayatlarından kullanmayı unutma yoluna girmişlerdir. Ancak Dersim ayaklanmasının önde gelenlerinden Ali Şer’in açıklaması ile bir çok Kürt Alewisi bu asimilasyona boyun eğmemiştir. Ali Şer’in ; ‘ ..Bu günden sonra hiçbir Alewi Kürt Türkçe dua okumayacak’ açıklaması ile bir geri dönüşüm yaşanmış ve bir çok deyiş, samah Kürtçe’ye geri çevrilmiştir. Ancak bazı çıkarcı Alewi dedeleri Türk egemen sistemin desteği ile Türklük veya Horosanlılık propagandalarını günümüze kadar sürmüştür. Bu sebeple hala bir çok Kürt Alewisi kendisinin Horosandan geldiğini belirtmektedir. Bu özünde bir kaçış ve kişisel bir kurtuluşu içermektedir. Türk egemen sistemin önüne Kürt olarak çıkmak ne kadar zor ise Kürt Alewisi olarak çıkmak da aynı zorluğu taşımaktadır. Aynı soruna sünni Kürtlerde inkarcı olarak rastlamaktayız. Önderliğimizin Sünni Kürtlere yönelik söylemlerinin aslını inkar eden Kürt Alewiler içinde geçerliliğinin olduğunu göz ardı etmemek zorundayız. Aslını inkar eden Haramzadedir! Kürt Alewilerinin sistem tarafından kurtarılmak için zorunlu olarak kabul ettikleri Türk Alevi kimliği Kürt özgürlük mücadelesinin başlaması ile büyük bir dönüşüme uğramış.Genelde Kürt Alewi gençleri kimliklerine geri dönüm yaşamışlardır. Egemen sistem bu tablo sebebiyle yeni stratejiler oluşturmuş ve genelde Alewilikte önemli bir yere sahip olan Alewi Dedeleri kullanılmıştır. Alewi dedelerinin hitap ettikleri halka sürekli olarak Ortaasyalılık veya Horosanlılık vaazlarında bulunmaları bir zaman sonra Alewi gençleri ile Alewi dedelerini karşı karşıya getirmiştir. Buna bağlı olarak bir çok Alewi genci ,Alewiliği bu gibi sebeplerden dolayı anlama çabasına girmemişlerdir. Ancak bu sahipsiz bırakma yapısı zaman içinde yerini kendini Kürt Alewisi olarak tanımlayan kişiler tarafından ele alınmış ve tamamen Kürdistan sosyolojisine özgün olan Kürt Alewiliği üzerinden çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Buna bağlı olarak şu gün bir çok Kürt Alewisi kendi özgün değerlerinin Kürdistan yaşam şekli ile birleştiğinin farkında olarak özgün bir yaşam tarzını oluşturmuşlardır. Bu özgün yaşamın kazanılmasında PKK’nin Kürt Alewilerine yönelik kimlik kazandırma mücadelesinin önemli bir yeri bulunmaktadır. Genelde Kürt Alewi bölgelerinde Türk solu tarafından ele alınıp sadece biçimsel anlamda yoğrulan Kürt Alewiliği ,Kürt özgürlük mücadelesi tarafından ilk kez yorumlanmaya başlaması ile büyük benlik kazanımlarının yaşanmasına neden olmuştur. Gerek yazılı gerek sözlü ifadeler ile yeniden yeşertilmeye çalışan Kürdistan coğrafyasına özgü Kürt Alewiliğinin Bazı Alewi dedeleri tarafından özümsenmesiyle halk tarafından da büyük bir içtenlikle kabul edilmiştir.. Geçmişte yayınlanan tamamen Kürt Alewiliğine özgü ’Zülfikar Dergisi’nin bu anlamla emeği yadsınamaz bir gerçekliktir. Yine Avrupa’da FEDA kurumunun tamamen Kürt Alewiliğini yaşatma ve anlatma çabası hala sürmektedir. Ancak bu durumda FEDA gibi kuruluşların Kürdistan coğrafyasına yönelik çalışmalarını arttırması zorunlu bir gerekçedir. Çünkü egemen şövenistlerin şu günlerde başlatmış olduğu ‘Alewilik Türk Dinidir’ gibi söylemlerinin acilen önüne geçilmesi gerekmektedir. Benlik kaybettirme politikalarının ustaca oynandığı topraklarda yeni stratejiler oluşturmuş insanlara,gerek bilimsel gerekse yazılı ürünlerimizi sunmak her Kürdün görevi durumuna gelmektedir. Jiyan Kureyşan |