LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİDE KOTER
NEKROZLARINA BAĞLI GEÇ SAFRA PERİTONİTLERİ: 3 OLGU SUNUMU
Doç.Dr. Bahattin CANBEYLİ, Op.Dr. Muharrem KARAOĞLAN, Op.Dr. Bekir ÖZENEN, Op.Dr.
Mustafa ÖLMEZ, Op.Dr. Ercan KAYIKÇIOĞLU, Op.Dr. Ali SAPMAZ, Dr. Eyüp KEBABÇI
Canbeyli B, Karaoğlan M, Özenen B, Ölmez M, Kayıkçıoğlu E, Sapmaz A, Kebabçı E:
Laparoskopik kolesistektomide koter nekrozlarına bağlı geç safra peritonitleri: 3 olgu
sunumu. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:70-72, 1998
Amaç: Laparoskopik koleistektomi (LK) sırasında koter yanıklarına
bağlı safra yolları komplikasyonlarının belirlenmesi.
Yöntem: 1992-1996 arasında uygulanan 1200 LK olgusunda karşılaşılan 72
komplikasyon içerisinden koter yanığına bağlı nekroz sonucu bilier peritonit ve
safra yolu striktürü gelişen 3 olgu (2 bilier peritonit, 1 safra yolu striktürü)
irdelendi.
Bulgular: 1200 LK olgusunda komplikasyon gelişen 72 olgu içerisinden 3
olgudaki safra yolu yaralanması koter yanığına bağlı nekroz sonucu geliştiği
saptandı. 2 olguda LK'den 7-10 gün sonra bilier peritonit gelişti ve
laparotomi+koledokotomi+T tüp uygulandı. Bir olguda ise koter nekrozuna bağlı
striktür sonucu altıncı ayda tıkanma ikteri gelişti ve reeksplore edilerek segmenter
koledok rezeksiyonu+T tüp işlemi uygulandı. Her olgudaki postop dönem sorunsuz
seyretti.
Sonuç: LK sırasında özellikle Calot üçgeni içerisinde koter
kullanımı koledokta ve safra yollarında yanık nekrozlarına ve buna bağlı olarak
bilier peritonit ve striktürler gelişebilir. Bu nedenle Calot üçgeni içerisinde koter
kullanımından kaçınılması gerekmektedir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, koter, safra yolu komplikasyonları
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİLERDE ANA SAFRA YOLU YARALANMALARI
Öğ.Gör.Dr. Hakan GÜVEN, Op.Dr. Fikret AKSOY, Op.Dr. Metin ŞAHİN, Doç.Dr. Vahit
TUNALI, Doç.Dr. Enis YÜNEY
Güven H, Aksoy F, Şahin M, Tunalı V, Yüney E: Laparoskopik kolesistektomilerde ana
safra yolu yaralanmaları. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:73-76, 1998
Amaç: Bu yeni yöntemin en ciddi komplikasyonu safra yollarının
yaralanmasıdır. Laparoskopik kolesistektomi uygulanan olgularında iatrojenik
ekstrahepatik safra yolları yaralanmalarına etkili risk faktörleri incelenmiştir.
Yöntem: 1991-1996 yılları arasında laparoskopik kolesistektomi uygulanan
418 hastada majör komplikasyonlar ve iatrojenik ekstrahepatik safra yolları
yaralanmaları retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular: Tüm olguların 12'sinde (% 2.6) majör komplikasyon meydana
gelmiştir. Dört (% 0.9) olguda anasafra yolları yaralanması tespit edilmiştir. Bir
olguda koledok tam kesisi, 3 olguda ise termik yaralanmaya bağlı laserasyon
görülmüştür.
Sonuç: Ana safra yolları yaralanmasında, elektrokoter kullanımı,
görüntünün yetersiz olması ve anatominin yanlış değerlendirilmesinin önemli risk
faktörleri olduğu gösterilmiştir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik cerrahi, ana safra yolları yaralanması, risk
faktörleri
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİNİN ZORLUK DERECESİNİN PREOPERATİF ULTRASONOGRAFİ
İLE TAHMİNİ
Yard.Doç.Dr. Ali UZUNKÖY, Yard.Doç.Dr. Mustafa KARAOĞLANOĞLU, Yard.Doç.Dr. Ömer
F. AKINCI, Yard.Doç.Dr. Ali COŞKUN, Yard.Doç.Dr. Şükrü A. DÜZGÜN, Yard.Doç.Dr.
Miktad BOZER
Uzunköy A, Karaoğlanoğlu M, Akıncı Ö.F, Coşkun A, Düzgün Ş.A, Bozer M:
Laparoskopik kolesistektominin zorluk derecesinin preoperatif ultrasonografi ile tahmini.
End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:77-82, 1998
Amaç: Laparoskopik kolesistektomi esnasında karşılaşılabilecek teknik
zorlukları önceden tahmin etmekte ultrasonografinin değerini araştırmak.
Yöntem: Kliniğimizde taşlı kolesistit nedeni ile laparoskopik
kolesistektomi operasyonu geçiren 90 olguya preoperatif ultrasonografik inceleme
yapıldı. Ultrasonografik incelemede; safra kesesinin hacmi, duvar kalınlığı, taş
sayısı, taşın impakt ve mobil olması, en büyük taşın çapı, safra kesesinin
karaciğere olan konumu ve adezyon olup olmadığı değerlendirildi. Sonuçlara
bakılarak operasyonun kolay, normal veya zor olacağı tahmin edildi. Operasyonlar;
kolay, normal ve zor olarak değerlendirildi ve preoperatif dönemde ultrasonografi
sonuçlarına göre yapılan tahminle karşılaştırıldı.
Bulgular: Ultrasonografik inceleme operatif zorluk, 20 (% 22.2) olguda
kolay, 49 (% 54.5) olguda normal ve 21 (% 23.3) olguda zor olarak öngörüldü. Operasyon
23 (% 25.5) oldukça kolay, 48 (% 53.4) olguda normal ve 19 olguda (% 21.1) zor olarak
değerlendirildi. Operatif zorluk; 66 (% 77.7) olguda doğru olarak tahmin edildi.
Preoperatif ultrasonografide, zor olarak yapılan tahminde sensitivite % 61.9, spesifite %
8.05, kolay olarak yapılan tahminde sensitivite % 65 spesifite % 85.7 ve normal tahminde
ise sensivite % 81.6, spesifite % 80.5 olarak bulundu.
Sonuç: Preoperatif ultrasonografik değerlendirmenin ameliyatta
karşılaşılabilecek zorlukları tahminde faydalı olduğu sonucuna varıldı.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, ultrasonografi, teknik zorluklar
GÜÇLÜK DERECELERİNE GÖRE GRUPLARA AYRILMIŞ AÇIK VE LAPAROSKOPİK
KOLESİSTEKTOMİLERİN KOMPLİKASYONLARININ KARŞILAŞTIRILMASI
Yard.Doç.Dr. Emin ERSOY, Yard.Doç.Dr. Ercüment TEKİN, Yard.Doç.Dr. Ferit TANERİ,
Doç.Dr. Şükrü BOZKURT, Prof.Dr. Mehmet OĞUZ
Ersoy E, Tekin E, Taneri F, Bozkurt Ş, Oğuz M: Güçlük derecelerine göre gruplara
ayrılmış açık ve laparoskopik kolesistektomilerin komplikasyonlarının
karşılaştırılması. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:83-85, 1998
Amaç: Retrospektif olarak 249 laparoskopik kolesistektomi ve 176 açık
kolesistektominin komplikasyon oranları karşılaştırmaktır..
Yöntem: 1994-1996 yılları arasında Genel Cerrahi ABD'nda opere edilmiş
ve güçlük derecelerine göre dört gruba ayrılmış 249 laparoskopik kolesistektomi
(LK) ve 176 açık kolesistektomi (AK) vakasında benzer güçlükteki komplikasyonlar
karşılaştırılmıştır.
Bulgular: Grade I'de 138 LK vakasının 2 (% 1.4)'sinde komplikasyon
görülürken, AK yapılan 31 vakada komplikasyon görülmemiştir. Grade II vakalarda 81
LK'nin 6 (% 7.4)'sında komplikasyonlar görülürken, AK yapılan 82 vakanın 6 (%
7.3)'sında komplikasyon görülmüştür. Grade III vakalarda 22 LK vakasının 2 (%
9)'sinde komplikasyon varken, AK yapılan 47 vakanın 4 (% 8.5)'de komplikasyon
görülmüştür. Grade IV'de 8 LK vakasının hiçbirinde komplikasyon görülmemiş yine
aynı grup 16 vakasının 2 (% 12.5)'sinde komplikasyon olmuştur. Gruplar arasındaki
farkların istatistiksel olarak bir anlamı yoktur.
Sonuç: Laparoskopik ve açık kolesistektomi vakalarının
komplikasyonları gözönüne alınırsa, aralarında anlamlı bir farkın olmadığı
söylenebilir ve LK, kolesistektomi işlemlerinde "altın standart" olma
özelliği sürdürmektedir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, komplikasyon
DUODENAL ÜLSER PERFORASYONUNDA LAPAROSKOPİK SÜTÜR VE OMENTOPLASTİ
Uz.Dr. Nihat YAVUZ, Uz.Dr. Tayfun KARAHASANOĞLU, Dr. Serdar GİRAY, Doç.Dr. Sabri
ERGÜNEY, Prof.Dr. Feridun ŞİRİN
Yavuz N, Karahasanoğlu T, Giray S, Ergüney S, Şirin F: Duodenal ülser perforasyonunda
laparoskopik sütür ve omentoplasti End.-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:86-90,
1998
Amaç: Duodenal ülser perforasyonlarında laparoskopik sütür ve
omentoplasti işleminin teknik özellikleri ve elde ettiğimiz sonuçları incelemek.
Yöntem: Acil ünitemizde Aralık 1996-Ocak 1998 tarihleri arasında
duodenal ülser perforasyonu nedeniyle laparoskopik sütür ve omeptoplasti uygulanan 9
olgu çalışma kapsamına alındı. Hasta formlarındaki kayıtlar değerlendirilerek
sonuçlar incelendi.
Bulgular: Olguların 7'si erkek, 2'si kadın olup ort. yaş 33( 18-53) idi.
Olguların hiçbirinin kronik ülser anamnezi yoktu. Perforasyon ile operasyona alınma
arasında süre ort. 22 (6.72) saattir. Perforasyonlar tüm olgularda duodenum brinci
bölümün ön yüzünde yer alıp büyükleri ort. 0.7 (0.5-1.5) cm. idi. Laparoskopik
onarım intrakorporal 1-3 adet sütür ve buna ilaveten omentoplasti yapılarak
gerçekleştirildi. Operasyon süresi ort. 75 (30-150) dakikadır. İki olguda 3, altı
olguda 2 ve bir olguda 1 adet dren uygulandı. Tüm olgulara profilaktik antibiyotik
(ikinci kuşak sefalosporin uygulandı. Postoperatif dönemde basit analjezikler
(metamizol) ve H2 reseptör antagonistleri (famotidin) verildi. Olguların hiçbirinde
postoperatif komplikasyon görülmedi. Hastanede kalış süresi ortalama 4 (3-5)
gündür. Olguların takip süresi ortalama 4 (1-12) aydır.
Sonuç: Laparoskopik sütür ve omentoplasti, duodenal ülser
perforasyonlarının tedavisinde uygulanabilen emin ve güvenilir bir yöntemdir. Bu
konvansiyonel cerrahiye altlernatif olarak uygulanabilir.
Anahtar kelimeler: Ülser perforasyonu, laparoskopik sütür, omentoplasti
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ SIRASINDA OLUŞAN İNTRAOPERATİF MİNÖR
KOMPLİKASYONLARIN TEDAVİSİ
Yard.Doç.Dr. Mehmet L. AKIN, Op.Dr. Cengiz ERENOĞLU, Doç.Dr. Erol FİLİZ, Prof.Dr.
Ahmet BATKIN
Akın M.L, Erenoğlu C, Filiz E, Batkın A: Laparoskopik kolesistektomi sırasında
oluşan intraoperatif minör komplikasyonların tedavisi. End-Lap. ve Minimal İnvaziv
Cerrahi Derg. 5:91-95, 1998
Bu çalışmada laparoskopik kolesistektomi (LK) sırasında oluşan intraoperatif minör
komplikasyonların sebepleri ile tedavilerinin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Çalışmaya 1994-1997 yılları arasında LK uygulanan 186 hasta dahil edildi. Açık
kolesistektomi (AK)'ye dönme oranı % 8.1 idi. İntaoperatif majör komplikasyon oranı %
1.6 idi ve buhların çoğunluğunu ana safra yolu yaralanmaları oluşturuyordu.
İntaoperatif minör komplikasyonlar (% 15.6); 19 (% 10.2) olguda safra ve/veya safra
taşı dökülmesi ile birlikte oluşan safra kesesi perforasyonu, 8 (% 4.3) olguda
karaciğer yatağından kanama, 7 (% 3.8) olguda trokar yerinden kanama, 2 (% 1.1) olguda
sistik arter klibi dislokasyonu ve 1 (% 0.5) olguda ise sistik kanal klibi dislokasyonu
idi. Sistik arter kanaması ile sistik kanaldan safra sızması, yeterli görüntünün
sağlanarak bu oluşumlara tekrar endoklip uygulanmasıyla kontrol altına alındı.
Trokar yerinde oluşan kanama sütürle ligasyon veya elektrokoterizasyonla ve bazı
olgularda da balon tamponadı ile kontrol edildi. Karaciğer yatağındaki kanama
elektrokoterizasyonla ve bir olguda sentetik emilebilir hemostat ile kontrol altına
alındı.
Safra kesesi perforasyonlarında karına dökülen safra, irrigasyon-aspirasyon ile
tamamen temizlendi, dökülen taşlar mümkün olduğunca tek tek toplanarak
çıkartıldı ve bulunamayan taşlar yerinde bırakıldı. Hiçbir hastada dren
kullanılmadı. Hastalar ortalama 21 ay takip edildi. Erken veya geç postoperatif
komplikasyon saptanmadı. Ortalama hastanede kalış süresi 1.4 gün idi ve komplike
olmayan olgularla minör komplikasyon gelişen olgular arasında fark yoktu. LK
sırasında oluşan intraoperatif minör komplikasyonların AK'ye dönmeyi
gerektirmeksizin basit girişimlerle kontrol edilebileeği kanısına varıldı.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, minör komplikasyon
LAPAROSKOPİK APENDEKTOMİ: YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİNDEN İLK
SONUÇLAR
Yard.Doç.Dr. Osman GÜLER, Yard.Doç.Dr. Metin AYDIN, Yard.Doç.Dr. Fatma H. DİLEK,
Doç.Dr. Osman N. DİLEK
Güler O, Aydın M, Dilek F.H, Dilek O.N: Laparoskopik apendektomi: Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Tıp Fakültesinden ilk sonuçlar. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi
Derg. 5: 96-99, 1998
Amaç: Laparoskopik apendektomide ilk tecrübelerimizin sonuçlarını
literatür bilgileri ışığında irdelemek.
Yöntem: Akut apandisit tanısı ile 23 hastaya laparosokpik apendektomi
yapıldı. Hastaların 9'u erkek (% 39.1), 14'ü kadın (% 60.9) olup ortalama yaş 32
(18-46) idi.
Bulgular: Tüm olgularda operasyon laparoskopik olarak tamamlandı. Ortalama
operasyon süresi 55 dk (20-80) idi. Ancak son olgularda bu sürenin azaldığı
saptandı. Postoperatif hastanede kalış süresi ortalama 36 saat (24-48) oldu. Herhangi
bir komplikasyon ve ölüm olmadı.
Sonuç: Bu ilk sonuçlarımızın literatür bulguları ile uyumlu olduğunu
saptadık. Bu yüzden laparoskopik apendektominin tecrübeli ellerde hasta için faydalı
bir teknik olabileceğine inanıyoruz.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik apendektomi
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİDE DENEYİMİN ÖNEMİ: 120 OLGUNUN SONUÇLARI
Doç.Dr. İrfan COŞKUN, Araş.Gör. Murat ARIDOĞAN, Araş.Gör. Ali YARÇE
Coşkun İ, Arıdoğan M, Yarçe A: Laparoskopik kolesistektomide deneyimin önemi: 120
olgunun sonuçları. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 100-105, 1998
Amaç: Laparoskopik kolesistektomide komplikasyon ve açık cerrahiye geçme
oranı ile ameliyat süresi açısından deneyimin önemini ortaya koymak.
Yöntem: 1993-1997 yılları arasında laparoskopik kolesistektomi
yapılmış 120 olgunun retrospektif olarak kayıtları gözden geçirildi. Ardışık
olarak iki gruba ayrılan olguların ortalama operasyon süreleri, komplikasyon ve açık
cerrahiye geçme oranları oransal ve istatistiksel olarak hesaplanarak deneyimin önemi
araştırıldı.
Bulgular: Serimizde 112 olguda kronik, 5 olguda akut taşlı kolesistit ve 3
olguda ise safra kesesi polipi nedeniyle laparoskopik kolesistektomi endikasyonu konuldu.
50 olguluk 1. grupta % 2 oranında majör komplikasyon (koledok kesisi) görülürken daha
sonraki zaman diliminde yapılan 2. grupta hiç majör komplikasyon görülmemiştir.
Ortalama ameliyat süresi 1. grupta 55dk, 2. grupta 38 dk; açık cerrahiye geçme oranı
ise sırasıyla % 6 ve % 4.2 olarak saptanmıştır. 1. grupta koledok kesisi meydana
gelen olgu ikinci kez ameliyat edildi. Açık cerrahiye dönülme nedenleri 5 olguda
aşırı yapışıklıklar, 12 olguda ise kardiyolojik sorunlardı.
Sonuçlar: Laparoskopik kolesistektomi belirli eğitimi alan genel cerrahlar
tarafından yapılmakla birlikte olgu sayısının artmasıyla, artan deneyim sayesinde
ameliyat süresi kısalmakta, majör komplikasyon ve açık cerahiye dönüş oranlarında
azalma görülmektedir. Bu konuda çok az çalışma olmakla birlikte benzer sonuçların
alındığı görülmektedir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi
TRANSABDOMİNAL LAPAROSKOPİK İNGUİNAL HERNİ ONARIMI
Öğr.Gör. Hakan GÜVEN, Op.Dr. Fikret AKSOY, Op.Dr. Metin ŞAHİN, Doç.Dr. Vahit
TUNALI, Doç.Dr. Enis YÜNEY
Güven H, Aksoy F, Şahin M, Tunalı V, Yüney E: Transabdominal laparoskopik inguinal
herni onarımı. End.-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 106-108, 1998
Amaç: İnguinal herni onarımında uyguladığımız transabdominal
properitoneal mesh (TAPP) yönteminin sonuçlarını değerlendirmek.
Yöntem: 1995-1997 yılları arasında Nyhus III-IV 30 inguinal herni
olgusuna 38 TAPP yöntemi uygulanmıştır. 3-18 ay takip edilen olgularda erken ve geç
komplikasyonlar araştırıldı.
Bulgular: Olgularda 3 (% 7.9) majör komplikasyon (mesane yaralanması,
omentum majus yaralanmasına bağlı kanama ve periferik sinir yaralanması) meydana
gelmiştir. Takiplerde erken nükse rastlanılmamıştır.
Sonuç: Laparoskopik herni onarımı nüks ve bilateral olgularda tercih
edilebilir bir metod olabilir.
Anahtar kelimeler: İnguinal herni, laparoskopik herni onarımı, transabdonimal
properitoneal teknik
İLK ERCP SONUÇLARIMIZ
Op.Dr. Adem AKÇAKAYA, Op.Dr. Atilla KARAKELLEOĞLU, Dr. Uğur BİNGÖL, Dr. Turgut
HEVENK, Op.Dr. Gülgün GİRİTLİ, Doç.Dr. Rıza KUTANİŞ
Akçakaya A, Karakelleoğlu A, Bingöl U, Hevenk T, Giritli G, Kutaniş R: İlk ERCP
sonuçlarımız. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 109-112, 1998
Vakıf Gureba Hastanesi 1. Genel Cerrahi Kliniği Endoskopi Ünitesi'nde Ağustos 1994 ve
Haziran 1997 tarihleri arasında 57 hastaya ERCP uyguladık. Hastaların 33'ü kadın
24'ü erkek, en gençi 25, en yaşlısı 87 yaşında, yaş ortalaması 55.87 idi. En sık
ERCP endikasyonu 26 vaka (% 46) ile mekanik ikterdi. 34 hastaya (% 59.6) sfinkterotomi
yapıldı. Koledok taş tesbit edilen 21 vakanın 15'inde (% 71) taş ekstraksiyonu
yapıldı. İşlem sonunda 3 hastada medikal tedavi ile düzelen pankreatit gelişti.
Kanama, perforasyon gibi ciddi komplikasyonlarımız olmadı. Serimizde mortalite % 0
olarak tesbit edildi.
Anahtar kelimeler: ERCP, ilk deneyimlerimiz
KRONİK PELVİK AĞRIDA TANI VE OPERATİF LAPAROSKOPİ İLE TEDAVİ
Prof.Dr. Hikmet HASSA, Doç.Dr. Başar TEKİN, Prof.Dr. Attila YILDIRIM, Yard.Doç.Dr.
Ömer YALÇIN
Hassa H, Tekin B, Yıldırım A, Yalçın Ö: Kronik pelvik ağrıda tanı ve operatif
laparoskopi ile tedavi. End.-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 113-118, 1998
Amaç: Kronik pelvik ağrı (KPA) olgularının laparoskopik değerlendirme
ve cerrahi girişimlerinin değerlendirmesi
Yöntem: Kliniğimizde 12 Ocak 1995-25 Mart 1997 tarihleri arasında KPA
nedeniyle yapılan 50 operatif laparoskopi olgusu retrospektif olarak
değerlendirilmiştir. Olguların preoperatif değerlendirmeleri, laparoskopik bulguları
ve yapılan girişimler arasındaki ilişki incelenmiştir.
Bulgular: Laparoskopi olgularımızın da % 16'lık kısmını KPA
endikasyonu oluşturmuştur. Olguların % 12'sinde adezyon saptanmıştır. Pelvik muayene
ile laparoskopi bulguları karşılaştırıldığında, pelvik muayenenin spesifitesi %
42.22, sensitivitesi % 80, PPD % 12.9, NPD % 95.0 olarak saptanmıştır. Laparoskopi ve
pelvik muayene arasında endometriosisin önemli olduğu gözlendi (% 18). Endometriosis
saptanın olgulardan 7'sine (% 70.0) koterizasyon, 2 (% 20.0) olguya endometrioma
eksizyonu, 1 (% 10.0) olguya Luna uygulanmıştır.
Sonuç: KPA olgularının tanı ve tedavisinde operatif laparoskopi altın
standart denebilecek önemini korumaktadır.
Anahtar kelimeler: Kronik pelvik ağrı, laparoskopi, endometriosis