Cilt:5 Sayı:3-4

logo3.jpg (6368 bytes)

anasayfadernek hakkındakurs ve seminerlerduyurularüyelik şartlarıüye listesibağlantılararama

VİDEOSKOPİK ABDOMİNOPERİNEAL REZEKSİYON: OLGU SUNUMU
Doç.Dr. Uğur SUNGURTEKİN, Prof.Dr. Mehmet NEŞŞAR, Yard.Doç.Dr. Ergün ERDEM

Sungurtekin U, Neşşar M, Erdem E: Videoskopik abdominoperineal rezeksiyon: olgu sunumu. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:134-138, 1998

Amaç: Türkiye'de ilk kez yapılan laparoskopik abdominoperineall rezeksiyon olgusunun sunulmasıdır.
Yöntem: Rektum kanseri tanısıyla laparoskopik yöntemle abdominoperineal rezeksiyon yapılmış bir olgu, operasyon tekniği ve erken postoperatif dönemdeki seyri bakımından değerlendirilmiştir.
Bulgular: Abdominoperineal rezeksiyon laparoskopik olarak uygulanabilir bulunmuş ve olguda erken postoperatif seyiry umut verici olmuştur.
Sonuç: Olgu literatür bilgileri ile değerlendirildiğinde laparoskopik abdominoperineal rezeksiyon, teknik açıdan ve postoperatif seyri bakımından konvansiyonel açık teknikle kıyaslanabilir olarak görünmektedir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopi, abdominoperineal rezeksiyon

GEBELİKTE LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ
Dr. Neslihan CABIOĞLU, Doç.Dr. Kayıhan GÜNAY, Doç.Dr. Korhan TAVİLOĞLU, Doç.Dr. Cemalettin ERTEKİN, Prof.Dr. Ömer TÜREL

Cabıoğlu N, Günay K, Taviloğlu K, Ertekin C, Türel Ö: Laparoskopik kolesistektomi sonrası karın duvarında kitle oluşumu. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:138-143, 1998

Amaç: Akut kolesistitli gebe hastalarda laparoskopik kolesistektominin teknik ve güvenirlik açısından yerini değerlendirmek.
Yöntem: İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Acil Cerrahi ve Travmatoloji bölümünde Mayıs 1996-Mayıs 1998 tarihleri arasında akut taşlı kolesistit (n=2), akut bilier pankreatit (n=1) ve akut akalkülöz kolesistit (n=1) tanısıyla yatırılmış 4 gebe hastaya laparosokpik kolesistektomi uygulanmıştır. Gebeliğin birinci veya ikinci trimesterindeki hastalarda açık kanülasyonla 4 port kullanılarak ve 8-10 mmHg CO2 basıncı pnömoperitonda laparoskopik kolesistektomi başarıyla gerçekleştiriliştir.
Bulgular: Postoperatif maternal veya fetal morbidite veya mortalite görülmemiş ve hastalar postoperatif 1. ve 2. gün taburcu edilmiştir.
Sonuç: Son yıllarda literatürde sayısı gittikçe artan yayınlar da gözönünde bulundurularak; birtakım teknik modifikasyonlarla, özellikle ikinci trimester gebelikte laparoskopik cerrahinin güvenilir bir şekilde uygulanabileceği belirtilmiştir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, gebelik

LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİNİN NE KADAR ZOR OLACAĞI AMELİYAT ÖNCESİ ULTRASONOGRAFİ İLE BELİRLENEBİLİR Mİ?
Yard.Doç.Dr. Hakan UNCU, Prof.Dr. Yalçın AKER, Yard.Doç.Dr. İlginç YORULMAZ, Yard.Doç.Dr. Aslan SAKARYA, Uz.Dr. Yavuz KAYA, Araş.Gör. Cüneyt ÇİFTDOĞAN

Uncu H, Aker Y, Yorulmaz İ, Sakarya A, Kaya Y, Çiftdoğan C: Laparoskopik kolesistektominin ne kadar zor olacağı ameliyat öncesi ultrasonografi ile belirlenebilir mi? End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:144-148 1998

Amaç: Safra kesesi taşlarının tedavisinde günümüzde tercih edilen yöntem olan laparoskopik kolesistektominin ne kadar zor olacağının, bu hastalağın tanısında ilk tercih edilen yöntem olan ultrasonografi (US) ile değerlendirilen bazı parametrelerle belirlenip belirlenemeyeceğini araştırmayı amaçlayan prospektif klinik çalışmadır.
Yöntem: Kronik taşlı kolesistit tanısıyla kliniğe yatırılan 25 hastaya ameliyattan bir gün önce tekrar US yapıldı. Kesenin morfolojisi, fonksiyonel yapısı, hacmi, kolesterolozis varlığı, kese duvar kalınlığı, taş boyutu ve sayısı, koledok çapı ve karaciğerin durumu değerlendirildi. Laparoskopik kolesistektomi uygulanan bu hastalarda abdominal boşluğa giriş, kese çevresinde yapışıklık, a.cystica ve ductus cysticus diseksiyonu, kesenin yataktan ayrılması ve karın dışına alınmasının zorluğu değerlendirilerek, visual analogue (VAS) ile skorlandı. Perforasyon varlığı, ameliyat süresi ve kanama miktarı kaydedildi. US'deki parametrelerle ameliyat bulgularının hepsi birbirleriyle karşılaştırıldı.
Bulgular: Sadece kesenin hacmi ile genel ameliyat zorluğu arasında ve kese duvar kalınlığı ile Calot üçgeninde c.cystica diseksiyonunun güçlüğü arasındaki ilişkiler anlamlı bulundu (p<0.05). Diğer bulgular için anlamlı bir ilişki belirlenemedi.
Sonuç: Ameliyat öncesi US, laparoskopik kolesistektominin güçlüğü ve planlamasında beli oranda yardımcı olabilir. Fakat ameliyatın ne kadar zor olacağını belirlemek ve açık kolesistektomi kararı verebilmk için yeterli bir yöntem değildir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, ultrasonografi, safra taşları, safra kesesi

LAPAROSKOPİK ABDOMİNAL CERRAHİNİN ALT VE ÜST EKSTREMİTE TRANSKUTAN OKSİJEN SATURASYONLARI ÜZERİNE ETKİSİ
Yard.Doç.Dr. Ömer Faruk AKINCI, Yard.Doç.Dr. Ali COŞKUN, Yard.Doç.Dr. Ali UZUNKÖY

Akıncı Ö.F, Coşkun A, Uzunköy A: Laparoskopik abdominal cerrahinin alt ve üst ekstremite transkutan oksijen saturasyonları üzerine etkisi. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:149-152, 1998

Amaç: Laparoskopik cerrahi sırasında, abdominal basıncın artmasıyla, hastada kısa süreli kontrollü ve geçici bir abdominal kompartman sendromu oluşur. KİB artışı direkt olarak abdominal kompartmandaki organlara yansır. İnferior vena cavanın kompresyonuyla venöz dönüş bozulur. Diğer abdominal damarların baskılanmasıyla da sistemik rezistans artar. Böylece dolaşım daha çok vücudun üst yarısında yoğunlaşır. Özellikle alt ekstremite mikrosirkülesyonunun bu olaylardan daha çok etkilenmesi kaçınılmazdır. Laparosokpik cerrahi sırasında oluşan karın içi basınç artışının (KİB), alt ve üst ekstremite transkutan oksijen saturasyonlarını ne şekilde etkilediğini inceleme için bu çalışma yapıldı.
Yöntem: Laparoskopik abdominal operasyon uygulanan 26 olgu bu çalışmanın kapsamına alındı. Üst ekstremite transkutan oksijin saturasyonunu (Tc-SaO2) da içeren rutin monitörizasyona ilave olarak, alt ekstremite Tc-SaO2'yi ölçmek için ikinci bir monitör kullanıldı. Karın içi basıncının 15 mmHg'ya çıkarıldığı an, başlangıç anı kabul edilerek, her 5 dakikada bir hem üst hem de alt ekstremite Tc-SaO2 değerleri eş zamanlı olarak kaydedildi. Elde edilen sonuçların değerlendirilmesinde, Tc-SaO2 ile süre arasında ilikki SPSS programında "bivariate corelation" bağıntı analiz yöntemiyle, alt ve üst ekstremite Tc-SaO2 değerleri arasındaki farkın değerlendirilmesinde ise t testi kullanıldı. p<0.01 olması anlamlı olarak değerlendirildi.
Bulgular: Karın içi basınç artışı ile alt ekstremite transkutan oksijen saturasyonu arasında, operasyon süresinin artmasıyla daha da belirginleşen ve istatistiksel olarak anlamlı bir negagit korelasyon saptandı.
Sonuç: Bu çalışmanın sonucunda laparoskopik cerrahi sırasında oluşan KİB artışının, alt ekstremite oksijen satürasyonunu önemli ölçüde engellediği operasyon süresi uzadıkça bu engellemenin arttığı ve bunun pulse oksimetri ile ölçülebildiği görülmektedir.
Anahtar kelimeler: Abdominal basınç, laparoskopik cerrahi, pulse oksimetri, oksijen saturasyonu

LAPAROSKOPİK TOTAL EKSTRAPERİTONEAL İNGUİNAL HERNİORAFİ İLE LİCHTENSTEIN AÇIK MESH TEKNİĞİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Uz.Dr. Ahmet TEKİN, Uz.Dr. Hilmi Cemal KURTOĞLU

Tekin A, Kurtoğlu H.C: Laparoskopik total ekstraperitoneal inguinal herniorafi ile Lichtenstain açık mesh tekniğinin karşılaştırılması. End.-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:153-158, 1998

Amaç: Laparoskopik total inguinal herniorafi ile Lichtenstein açık mesh tekniği postoperatuar bulgularla karşılaştırılması.
Yöntem: Bu çalışmada, laparoskopik total ekstraperitoneal inguinal herniorafi ile Lichtenstein açık mesh tekniği postoperatif analjezi gereksinimi, günlük aktiviteye dönüş, ameliyat süresi, komplikasyonlar ve ekonomik maliyetler kriter alınarak karşılaştırılmıştır.
Bulgular: 44 herni laparoskopik, 53 herni ise açık yöntemle onarıldı. Günlük aktiviteye dönüş, postoperatif amaljezi kullanma süresi laparoskopik yöntemde daha kısadır (p<0.001). Laparoskopik gruptaki hastalar açık gruptakine kıyasla 3.1 gün daha erken günlük aktiviteye döndüler. Ameliyat süresi açık yöntemde belirgin olarak daha kısadır (p<0.001). Komplikasyonlar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=359). Maliyet laparoskopik operasyonda daha yüksek bulundu.
Sonuç: Laparoskopik herniorafi daha az postoperatif analjezi gereksinimi ve daha erken günlük aktiviteye dönüş nedeniyle açık yönteme kıyasla daha az invazivdir. Komplikasyon oranı her iki grupta benzer olup, ameliyat süresi ve maliyet açık yöntem lehinedir.
Anahtar kelimeler: Herniorafi, laparoskopik, açık, aktiviteye dönüş, komplikasyon

LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ YAPILAN HASTALARDA KUSMANIN ÖNLENMESİNDE ONDANSETRONUN (ZOFRAN) ETKİNLİĞİ
Dr. Kenan YÜCE, Dr. Lütfi POLAT, Dr. Setenay DİNÇER, Dr. Yahya EKİCİ

Yüce K, Polat L, Dinçer S, Ekici Y: Laparoskopik kolesistektomi yapılan hastalarda kusmanın önlenmesinde ondansetronun (Zofran) etkinliği. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:159-160, 1998

Amaç: Kapalı safra kesesi ameliyatı yapılan hastalarda ameliyat sonrası görülebilen kusmanın önlenmesinde 5HT3 reseptör antagonisti ondansetronun (Zofran) etkisini gözlemek.
Yöntem: Dörtyol Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Servisi'nde kapalı safra kesesi ameliyatı yapılan 90 hastaya tek kör, rastgele, ileriye dönük çalışma yapıldı. Hasta uyutulmadan hemen önce 4 mg ondansetronun damardan verildiği 39 hasta ondansetronun damardan verildiği 39 hasta ondansetron grubunu, ilaç verilmeden önce takibe alının 51 hasta kontrol grubunu oluşturdu. Ameliyat sonarsı hatalar 24 saat süreyle kusma açısından takip edildiler. Sonuçlar X2 testiyle değerlendirildi.
Bulgular: Ameliyat sonrası 8. saatten sonra kusan hastamız olmadı. şondansetron grubunda 6 hasta (% 15.4) kontrol grubunda 12 hasta (% 23.5) kustu (p>0.05).
Sonuç: Bu bulgulara göre laparoskopik kolesistektomi yapılacak hastalarda kusmanın önlenmesinde ondansetronun rutin kullanılması gereksizdir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopi, kolesistektomi, ondansetron, kusmadan korunma

PELVİK KİTLELERDE LAPAROSKOPİK YAKLAŞIM
Prof.Dr. Hikmet HASSA, Doç.Dr. Başar TEKİN, Prof.Dr. Sinan ÖZALP, Prof.Dr. Atilla YILDIRIM, Yard.Doç.Dr. Ömer YALÇIN

Hassa H, Tekin B, Özalp S, Yıldırım A, Yalçın Ö: Pelvik kitlelerde laparoskopik yaklaşım. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 161-167, 1998

Amaç: Pelvik yerleşimli jinekolojiyi ilgilendiren kitlelerde laparosokpinin önemini incelemek.
Yöntem: 1995-1997 yılları arasında operatif laparoskopi yapılmış 88 olgunun dosya kayıtlarından retrospektif olarak değerlendirme yapıldı. Preoperatif ve intraoperatif bulgular karşılaştırıldı, laparoskopinin önemi araştırıldı.
Bulgular: Adneksiyal kitlelerde kitlenin görünümüne bakarak dermoid, paraovaryen kist ve myom dışında tanı koymanın yanmış olacağı, endometriomaların korpus luteum hemorajikum ve hemorajik folikül kistleri ile karıştığı görülmektedir. Laparoskopide asit over kisti tanısı alan olguların % 32.5'inin histopatolojik tanısı basit over kisti olarak saptanmış, % 20.9'u seröz kistadenom, % 23.2'si müsinöz kistadenom, % 20.9'u korpus luteum, % 2.3'ü de borderline endometrioid tümör olarak saptanmıştır. Endometrioma tanısı alan olgularda % 40 endometrioma, % 60 korpus luteum olarak saptanmıştır. Korpus luteum olduğu düşünülen odlguların ise % 77.7'si endometrioma, % 22.2'si korpus luteum idi. Laparoskopik gözlemde malign olduğu düşünülen 3 olgunun histopatolojik tanısı benign olarak saptanmıştır.
Sonuç: Benign kitlelerin reprodüktif çağda yoğunlaştığı, tanıyı izleyen bir operasyonun ancak laparoskopik girişle olabileceği görülmektedir. Ancak bunun için öykü ve klinik muayenelerin tam yapılması gerektiği, Doppler, ultrasonografi (USG) tümör belirleyiciler ve diğer preoperatif incelemelerin girişim öncesi iyice değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anahtar kelimeler: Pelvik kitle, laparoskopi, over kisti

İNFERTİLİTE LAPAROSKOPİSİNDE BULGULAR VE LAPAROSKOPİK YAKLAŞIM
Prof.Dr. Hikmet HASSA, Doç.Dr. Başar TEKİN, Prof.Dr. Attilla YILDIRIM, Yard.Doç.Dr. Ömer YALÇIN

Hassa H, Tekin B, Yıldırım A, Yalçın Ö: İnfertilite laparoskopisinde bulgular ve laparoskopik yaklaşım. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 168-173, 1998

Amaç: İnfertilite olgularında laparoskopik yaklaşım dağılımını incelemek.
Yöntem: Reprodüktif Endokrinoloji ve İnfertilite Bilim Dalı'mız kayıtlarından 12 Ocak 1995-25 Mart 1997 tarihleri arasında yapılmış olan 154 infertil olgunun retrospektif olarak değerlendirilmesi yapıldı.
Bulgular: Primer infertil grupta tubal patoloji % 9, sekonder infertil grupta ise % 15 olarak bulundu. Distal tubal patolojili 9 olguda fimbrioplasti sonrası saptandı. Primer infertil grupta endometriosis % 51, sekonder infertil grupta da % 42 bulundu. Endometriotikodakların eksizyonu ve/veya elektrokoter ile harabiyeti, endometrioma varsa ya ekstirpasyonu veya boşaltılarak kist cidarı çıkarılması ile endometriosis nedenli bozulmuş anatominin restorasyonu gerçekleştirildi. Polikistik over (PCO) laparoskopik bulgusu primer infertil grupta % 69.5'ine, sekonder infertil grubun % 80.0'ine elektrokoter ile overyen "drilling" uygulandı.
Sonuçlar: Laparoskopik olarak infertilite değerlendirilmesi hem intraabdominal pelvik organların gözlemi sağlamakta hem de aynı seansta tedavi şansını kazandırmaktadır. Fertilitenin korunmasında yeni adezyon oluşmamasında, infertilite inceleme ve tedavisinde laparoskopik cerrahi yeri doldurulamayan bir tekniktir.
Anahtar kelimeler: İnfertilite, laparoskopi, endometriosis

AKCİĞER KİST HİDATİĞİNDE VİDEOTORAKOSKOPİK CERRAHİ
Op.Dr. Tamer OKAY, Op.Dr. Ilgaz DOĞUSOY, Op.Drl. Murat YAŞAROĞLU, Op.Dr. Mehmet YILDIRIM, Op.Dr. Oya UNCU İMAMOĞLU, Uz.Dr. Vedat ÖZKUL, Op.Dr. Atilla KANCA, Op.Dr. Ergin EREN

Okay T, Doğusoy I, Yaşaroğlu M, Yıldırım M, Uncu-İmamoğlu O, Özkul V, Kanca A, Eren E: Akciğer kist hidatiğinde videotorakoskopik cerrahi. End.-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 174-177, 1998

Amaç: 1996-1997 yılları arasında Prof.Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Merkezi'nde normalde torakotomiyle yapılan canlı akciğer kist hidatiği ameliyatıın videotorakoskopiyle yapılmasının mümkün olup olmadığı, yöntemin torakotomiye dezavanjı olup olmadığı araştırıldı.
Yöntem: Bu amaçla toplam 5 vakada videoskopik cerrahiyle kistektomi yapılıp, yine videotorakoskopiyle başlayıp peroperatif fazla miktarda hava kaçağı olduğu için torakotomiyle kistektomi yapılan iki hastanın bulguları karşılaştırıldı.
Bulgular: Her iki grupta da drenaj ve yara infeksiyonu açısından bir fark bulunamadı. Torakoskopla opere edilen hastaların tamamı  iki günde ayağa kalkarak kendi işlerini görür hale geldiler, dört hasta kısa sürede taburcu oldu, 1'i uzayan hava kaçağı ve ateş nedeniyle 11.gün taburcu oldu. Videoskopik grupta analjezik ihtiyacı minimal seviyede oldu. Hastalar belirgin şekilde erken taburcu oldular. Torakotomi grubunda analjezi epidural kateterle sağlandı. hastalar 8. gün taburcu oldular. Her iki grupta da ciddi bir komplikasyon gelişmedi, nüks izlenmedi.
Sonuç: Özellikle seçilmiş vakalarda videotorakoskopi canlı akciğer kist hidatiğin cerrahi tedavisinde kullanılaliecek bir yöntem olarak bulundu. Yine de yöntemin araştırılması gerektiği sonucuna varıldı.
Anahtar kelimeler: Kist hidatik, ekinokokus granulozus, videotorakoskopik cerrahi, albendazol