VİDEOSKOPİK ABDOMİNOPERİNEAL
REZEKSİYON: OLGU SUNUMU
Doç.Dr. Uğur SUNGURTEKİN, Prof.Dr. Mehmet NEŞŞAR, Yard.Doç.Dr. Ergün ERDEM
Sungurtekin U, Neşşar M, Erdem E: Videoskopik abdominoperineal rezeksiyon: olgu sunumu.
End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:134-138, 1998
Amaç: Türkiye'de ilk kez yapılan laparoskopik abdominoperineall
rezeksiyon olgusunun sunulmasıdır.
Yöntem: Rektum kanseri tanısıyla laparoskopik yöntemle abdominoperineal
rezeksiyon yapılmış bir olgu, operasyon tekniği ve erken postoperatif dönemdeki seyri
bakımından değerlendirilmiştir.
Bulgular: Abdominoperineal rezeksiyon laparoskopik olarak uygulanabilir
bulunmuş ve olguda erken postoperatif seyiry umut verici olmuştur.
Sonuç: Olgu literatür bilgileri ile değerlendirildiğinde laparoskopik
abdominoperineal rezeksiyon, teknik açıdan ve postoperatif seyri bakımından
konvansiyonel açık teknikle kıyaslanabilir olarak görünmektedir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopi, abdominoperineal rezeksiyon
GEBELİKTE LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ
Dr. Neslihan CABIOĞLU, Doç.Dr. Kayıhan GÜNAY, Doç.Dr. Korhan TAVİLOĞLU, Doç.Dr.
Cemalettin ERTEKİN, Prof.Dr. Ömer TÜREL
Cabıoğlu N, Günay K, Taviloğlu K, Ertekin C, Türel Ö: Laparoskopik kolesistektomi
sonrası karın duvarında kitle oluşumu. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg.
5:138-143, 1998
Amaç: Akut kolesistitli gebe hastalarda laparoskopik kolesistektominin
teknik ve güvenirlik açısından yerini değerlendirmek.
Yöntem: İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Acil Cerrahi ve Travmatoloji
bölümünde Mayıs 1996-Mayıs 1998 tarihleri arasında akut taşlı kolesistit (n=2),
akut bilier pankreatit (n=1) ve akut akalkülöz kolesistit (n=1) tanısıyla
yatırılmış 4 gebe hastaya laparosokpik kolesistektomi uygulanmıştır. Gebeliğin
birinci veya ikinci trimesterindeki hastalarda açık kanülasyonla 4 port kullanılarak
ve 8-10 mmHg CO2 basıncı pnömoperitonda laparoskopik kolesistektomi başarıyla
gerçekleştiriliştir.
Bulgular: Postoperatif maternal veya fetal morbidite veya mortalite
görülmemiş ve hastalar postoperatif 1. ve 2. gün taburcu edilmiştir.
Sonuç: Son yıllarda literatürde sayısı gittikçe artan yayınlar da
gözönünde bulundurularak; birtakım teknik modifikasyonlarla, özellikle ikinci
trimester gebelikte laparoskopik cerrahinin güvenilir bir şekilde uygulanabileceği
belirtilmiştir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, gebelik
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİNİN NE KADAR ZOR OLACAĞI AMELİYAT ÖNCESİ
ULTRASONOGRAFİ İLE BELİRLENEBİLİR Mİ?
Yard.Doç.Dr. Hakan UNCU, Prof.Dr. Yalçın AKER, Yard.Doç.Dr. İlginç YORULMAZ,
Yard.Doç.Dr. Aslan SAKARYA, Uz.Dr. Yavuz KAYA, Araş.Gör. Cüneyt ÇİFTDOĞAN
Uncu H, Aker Y, Yorulmaz İ, Sakarya A, Kaya Y, Çiftdoğan C: Laparoskopik
kolesistektominin ne kadar zor olacağı ameliyat öncesi ultrasonografi ile
belirlenebilir mi? End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5:144-148 1998
Amaç: Safra kesesi taşlarının tedavisinde günümüzde tercih edilen
yöntem olan laparoskopik kolesistektominin ne kadar zor olacağının, bu hastalağın
tanısında ilk tercih edilen yöntem olan ultrasonografi (US) ile değerlendirilen bazı
parametrelerle belirlenip belirlenemeyeceğini araştırmayı amaçlayan prospektif klinik
çalışmadır.
Yöntem: Kronik taşlı kolesistit tanısıyla kliniğe yatırılan 25
hastaya ameliyattan bir gün önce tekrar US yapıldı. Kesenin morfolojisi, fonksiyonel
yapısı, hacmi, kolesterolozis varlığı, kese duvar kalınlığı, taş boyutu ve
sayısı, koledok çapı ve karaciğerin durumu değerlendirildi. Laparoskopik
kolesistektomi uygulanan bu hastalarda abdominal boşluğa giriş, kese çevresinde
yapışıklık, a.cystica ve ductus cysticus diseksiyonu, kesenin yataktan ayrılması ve
karın dışına alınmasının zorluğu değerlendirilerek, visual analogue (VAS) ile
skorlandı. Perforasyon varlığı, ameliyat süresi ve kanama miktarı kaydedildi.
US'deki parametrelerle ameliyat bulgularının hepsi birbirleriyle karşılaştırıldı.
Bulgular: Sadece kesenin hacmi ile genel ameliyat zorluğu arasında ve kese
duvar kalınlığı ile Calot üçgeninde c.cystica diseksiyonunun güçlüğü
arasındaki ilişkiler anlamlı bulundu (p<0.05). Diğer bulgular için anlamlı bir
ilişki belirlenemedi.
Sonuç: Ameliyat öncesi US, laparoskopik kolesistektominin güçlüğü ve
planlamasında beli oranda yardımcı olabilir. Fakat ameliyatın ne kadar zor
olacağını belirlemek ve açık kolesistektomi kararı verebilmk için yeterli bir
yöntem değildir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, ultrasonografi, safra taşları,
safra kesesi
LAPAROSKOPİK ABDOMİNAL CERRAHİNİN ALT VE ÜST EKSTREMİTE TRANSKUTAN OKSİJEN
SATURASYONLARI ÜZERİNE ETKİSİ
Yard.Doç.Dr. Ömer Faruk AKINCI, Yard.Doç.Dr. Ali COŞKUN, Yard.Doç.Dr. Ali UZUNKÖY
Akıncı Ö.F, Coşkun A, Uzunköy A: Laparoskopik abdominal cerrahinin alt ve üst
ekstremite transkutan oksijen saturasyonları üzerine etkisi. End-Lap. ve Minimal
İnvaziv Cerrahi Derg. 5:149-152, 1998
Amaç: Laparoskopik cerrahi sırasında, abdominal basıncın artmasıyla,
hastada kısa süreli kontrollü ve geçici bir abdominal kompartman sendromu oluşur.
KİB artışı direkt olarak abdominal kompartmandaki organlara yansır. İnferior vena
cavanın kompresyonuyla venöz dönüş bozulur. Diğer abdominal damarların
baskılanmasıyla da sistemik rezistans artar. Böylece dolaşım daha çok vücudun üst
yarısında yoğunlaşır. Özellikle alt ekstremite mikrosirkülesyonunun bu olaylardan
daha çok etkilenmesi kaçınılmazdır. Laparosokpik cerrahi sırasında oluşan karın
içi basınç artışının (KİB), alt ve üst ekstremite transkutan oksijen
saturasyonlarını ne şekilde etkilediğini inceleme için bu çalışma yapıldı.
Yöntem: Laparoskopik abdominal operasyon uygulanan 26 olgu bu
çalışmanın kapsamına alındı. Üst ekstremite transkutan oksijin saturasyonunu
(Tc-SaO2) da içeren rutin monitörizasyona ilave olarak, alt ekstremite Tc-SaO2'yi
ölçmek için ikinci bir monitör kullanıldı. Karın içi basıncının 15 mmHg'ya
çıkarıldığı an, başlangıç anı kabul edilerek, her 5 dakikada bir hem üst hem de
alt ekstremite Tc-SaO2 değerleri eş zamanlı olarak kaydedildi. Elde edilen sonuçların
değerlendirilmesinde, Tc-SaO2 ile süre arasında ilikki SPSS programında
"bivariate corelation" bağıntı analiz yöntemiyle, alt ve üst ekstremite
Tc-SaO2 değerleri arasındaki farkın değerlendirilmesinde ise t testi kullanıldı.
p<0.01 olması anlamlı olarak değerlendirildi.
Bulgular: Karın içi basınç artışı ile alt ekstremite transkutan
oksijen saturasyonu arasında, operasyon süresinin artmasıyla daha da belirginleşen ve
istatistiksel olarak anlamlı bir negagit korelasyon saptandı.
Sonuç: Bu çalışmanın sonucunda laparoskopik cerrahi sırasında oluşan
KİB artışının, alt ekstremite oksijen satürasyonunu önemli ölçüde engellediği
operasyon süresi uzadıkça bu engellemenin arttığı ve bunun pulse oksimetri ile
ölçülebildiği görülmektedir.
Anahtar kelimeler: Abdominal basınç, laparoskopik cerrahi, pulse oksimetri,
oksijen saturasyonu
LAPAROSKOPİK TOTAL EKSTRAPERİTONEAL İNGUİNAL HERNİORAFİ İLE LİCHTENSTEIN
AÇIK MESH TEKNİĞİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Uz.Dr. Ahmet TEKİN, Uz.Dr. Hilmi Cemal KURTOĞLU
Tekin A, Kurtoğlu H.C: Laparoskopik total ekstraperitoneal inguinal herniorafi ile
Lichtenstain açık mesh tekniğinin karşılaştırılması. End.-Lap. ve Minimal
İnvaziv Cerrahi Derg. 5:153-158, 1998
Amaç: Laparoskopik total inguinal herniorafi ile Lichtenstein açık mesh
tekniği postoperatuar bulgularla karşılaştırılması.
Yöntem: Bu çalışmada, laparoskopik total ekstraperitoneal inguinal
herniorafi ile Lichtenstein açık mesh tekniği postoperatif analjezi gereksinimi,
günlük aktiviteye dönüş, ameliyat süresi, komplikasyonlar ve ekonomik maliyetler
kriter alınarak karşılaştırılmıştır.
Bulgular: 44 herni laparoskopik, 53 herni ise açık yöntemle onarıldı.
Günlük aktiviteye dönüş, postoperatif amaljezi kullanma süresi laparoskopik
yöntemde daha kısadır (p<0.001). Laparoskopik gruptaki hastalar açık gruptakine
kıyasla 3.1 gün daha erken günlük aktiviteye döndüler. Ameliyat süresi açık
yöntemde belirgin olarak daha kısadır (p<0.001). Komplikasyonlar arasındaki
farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=359). Maliyet laparoskopik
operasyonda daha yüksek bulundu.
Sonuç: Laparoskopik herniorafi daha az postoperatif analjezi gereksinimi ve
daha erken günlük aktiviteye dönüş nedeniyle açık yönteme kıyasla daha az
invazivdir. Komplikasyon oranı her iki grupta benzer olup, ameliyat süresi ve maliyet
açık yöntem lehinedir.
Anahtar kelimeler: Herniorafi, laparoskopik, açık, aktiviteye dönüş,
komplikasyon
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ YAPILAN HASTALARDA KUSMANIN ÖNLENMESİNDE
ONDANSETRONUN (ZOFRAN) ETKİNLİĞİ
Dr. Kenan YÜCE, Dr. Lütfi POLAT, Dr. Setenay DİNÇER, Dr. Yahya EKİCİ
Yüce K, Polat L, Dinçer S, Ekici Y: Laparoskopik kolesistektomi yapılan hastalarda
kusmanın önlenmesinde ondansetronun (Zofran) etkinliği. End-Lap. ve Minimal İnvaziv
Cerrahi Derg. 5:159-160, 1998
Amaç: Kapalı safra kesesi ameliyatı yapılan hastalarda ameliyat sonrası
görülebilen kusmanın önlenmesinde 5HT3 reseptör antagonisti ondansetronun (Zofran)
etkisini gözlemek.
Yöntem: Dörtyol Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Servisi'nde kapalı safra
kesesi ameliyatı yapılan 90 hastaya tek kör, rastgele, ileriye dönük çalışma
yapıldı. Hasta uyutulmadan hemen önce 4 mg ondansetronun damardan verildiği 39 hasta
ondansetronun damardan verildiği 39 hasta ondansetron grubunu, ilaç verilmeden önce
takibe alının 51 hasta kontrol grubunu oluşturdu. Ameliyat sonarsı hatalar 24 saat
süreyle kusma açısından takip edildiler. Sonuçlar X2 testiyle değerlendirildi.
Bulgular: Ameliyat sonrası 8. saatten sonra kusan hastamız olmadı.
şondansetron grubunda 6 hasta (% 15.4) kontrol grubunda 12 hasta (% 23.5) kustu
(p>0.05).
Sonuç: Bu bulgulara göre laparoskopik kolesistektomi yapılacak hastalarda
kusmanın önlenmesinde ondansetronun rutin kullanılması gereksizdir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopi, kolesistektomi, ondansetron, kusmadan korunma
PELVİK KİTLELERDE LAPAROSKOPİK YAKLAŞIM
Prof.Dr. Hikmet HASSA, Doç.Dr. Başar TEKİN, Prof.Dr. Sinan ÖZALP, Prof.Dr. Atilla
YILDIRIM, Yard.Doç.Dr. Ömer YALÇIN
Hassa H, Tekin B, Özalp S, Yıldırım A, Yalçın Ö: Pelvik kitlelerde laparoskopik
yaklaşım. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 161-167, 1998
Amaç: Pelvik yerleşimli jinekolojiyi ilgilendiren kitlelerde
laparosokpinin önemini incelemek.
Yöntem: 1995-1997 yılları arasında operatif laparoskopi yapılmış 88
olgunun dosya kayıtlarından retrospektif olarak değerlendirme yapıldı. Preoperatif ve
intraoperatif bulgular karşılaştırıldı, laparoskopinin önemi araştırıldı.
Bulgular: Adneksiyal kitlelerde kitlenin görünümüne bakarak dermoid,
paraovaryen kist ve myom dışında tanı koymanın yanmış olacağı, endometriomaların
korpus luteum hemorajikum ve hemorajik folikül kistleri ile karıştığı
görülmektedir. Laparoskopide asit over kisti tanısı alan olguların % 32.5'inin
histopatolojik tanısı basit over kisti olarak saptanmış, % 20.9'u seröz kistadenom, %
23.2'si müsinöz kistadenom, % 20.9'u korpus luteum, % 2.3'ü de borderline endometrioid
tümör olarak saptanmıştır. Endometrioma tanısı alan olgularda % 40 endometrioma, %
60 korpus luteum olarak saptanmıştır. Korpus luteum olduğu düşünülen odlguların
ise % 77.7'si endometrioma, % 22.2'si korpus luteum idi. Laparoskopik gözlemde malign
olduğu düşünülen 3 olgunun histopatolojik tanısı benign olarak saptanmıştır.
Sonuç: Benign kitlelerin reprodüktif çağda yoğunlaştığı, tanıyı
izleyen bir operasyonun ancak laparoskopik girişle olabileceği görülmektedir. Ancak
bunun için öykü ve klinik muayenelerin tam yapılması gerektiği, Doppler,
ultrasonografi (USG) tümör belirleyiciler ve diğer preoperatif incelemelerin girişim
öncesi iyice değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anahtar kelimeler: Pelvik kitle, laparoskopi, over kisti
İNFERTİLİTE LAPAROSKOPİSİNDE BULGULAR VE LAPAROSKOPİK YAKLAŞIM
Prof.Dr. Hikmet HASSA, Doç.Dr. Başar TEKİN, Prof.Dr. Attilla YILDIRIM, Yard.Doç.Dr.
Ömer YALÇIN
Hassa H, Tekin B, Yıldırım A, Yalçın Ö: İnfertilite laparoskopisinde bulgular ve
laparoskopik yaklaşım. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 168-173, 1998
Amaç: İnfertilite olgularında laparoskopik yaklaşım dağılımını
incelemek.
Yöntem: Reprodüktif Endokrinoloji ve İnfertilite Bilim Dalı'mız
kayıtlarından 12 Ocak 1995-25 Mart 1997 tarihleri arasında yapılmış olan 154
infertil olgunun retrospektif olarak değerlendirilmesi yapıldı.
Bulgular: Primer infertil grupta tubal patoloji % 9, sekonder infertil
grupta ise % 15 olarak bulundu. Distal tubal patolojili 9 olguda fimbrioplasti sonrası
saptandı. Primer infertil grupta endometriosis % 51, sekonder infertil grupta da % 42
bulundu. Endometriotikodakların eksizyonu ve/veya elektrokoter ile harabiyeti,
endometrioma varsa ya ekstirpasyonu veya boşaltılarak kist cidarı çıkarılması ile
endometriosis nedenli bozulmuş anatominin restorasyonu gerçekleştirildi. Polikistik
over (PCO) laparoskopik bulgusu primer infertil grupta % 69.5'ine, sekonder infertil
grubun % 80.0'ine elektrokoter ile overyen "drilling" uygulandı.
Sonuçlar: Laparoskopik olarak infertilite değerlendirilmesi hem
intraabdominal pelvik organların gözlemi sağlamakta hem de aynı seansta tedavi
şansını kazandırmaktadır. Fertilitenin korunmasında yeni adezyon oluşmamasında,
infertilite inceleme ve tedavisinde laparoskopik cerrahi yeri doldurulamayan bir
tekniktir.
Anahtar kelimeler: İnfertilite, laparoskopi, endometriosis
AKCİĞER KİST HİDATİĞİNDE VİDEOTORAKOSKOPİK CERRAHİ
Op.Dr. Tamer OKAY, Op.Dr. Ilgaz DOĞUSOY, Op.Drl. Murat YAŞAROĞLU, Op.Dr. Mehmet
YILDIRIM, Op.Dr. Oya UNCU İMAMOĞLU, Uz.Dr. Vedat ÖZKUL, Op.Dr. Atilla KANCA, Op.Dr.
Ergin EREN
Okay T, Doğusoy I, Yaşaroğlu M, Yıldırım M, Uncu-İmamoğlu O, Özkul V, Kanca A,
Eren E: Akciğer kist hidatiğinde videotorakoskopik cerrahi. End.-Lap. ve Minimal
İnvaziv Cerrahi Derg. 5: 174-177, 1998
Amaç: 1996-1997 yılları arasında Prof.Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve
Damar Cerrahisi Merkezi'nde normalde torakotomiyle yapılan canlı akciğer kist hidatiği
ameliyatıın videotorakoskopiyle yapılmasının mümkün olup olmadığı, yöntemin
torakotomiye dezavanjı olup olmadığı araştırıldı.
Yöntem: Bu amaçla toplam 5 vakada videoskopik cerrahiyle kistektomi
yapılıp, yine videotorakoskopiyle başlayıp peroperatif fazla miktarda hava kaçağı
olduğu için torakotomiyle kistektomi yapılan iki hastanın bulguları
karşılaştırıldı.
Bulgular: Her iki grupta da drenaj ve yara infeksiyonu açısından bir fark
bulunamadı. Torakoskopla opere edilen hastaların tamamı iki günde ayağa
kalkarak kendi işlerini görür hale geldiler, dört hasta kısa sürede taburcu oldu,
1'i uzayan hava kaçağı ve ateş nedeniyle 11.gün taburcu oldu. Videoskopik grupta
analjezik ihtiyacı minimal seviyede oldu. Hastalar belirgin şekilde erken taburcu
oldular. Torakotomi grubunda analjezi epidural kateterle sağlandı. hastalar 8. gün
taburcu oldular. Her iki grupta da ciddi bir komplikasyon gelişmedi, nüks izlenmedi.
Sonuç: Özellikle seçilmiş vakalarda videotorakoskopi canlı akciğer
kist hidatiğin cerrahi tedavisinde kullanılaliecek bir yöntem olarak bulundu. Yine de
yöntemin araştırılması gerektiği sonucuna varıldı.
Anahtar kelimeler: Kist hidatik, ekinokokus granulozus, videotorakoskopik cerrahi,
albendazol